Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 24 TEMMUZ 2010 CUMARTESİ
16
GÖRÜŞ
Prof. Dr. MUSTAFA AYSAN
Mali Kural Kanunu Tasarısı
Maliye Bakanı’nın konuyla ilgili sözleri
gazetemize şöyle yansıdı: “Yıllardır üstü örtük bir
mali kural çerçevesinde bütçe uygulamalarını zaten
yapıyoruz. Dolayısıyla kuraldan o anlamda
vazgeçmek söz konusu değil. 2011 bütçesi orta
vadeli mali plan çerçevesinde hazırlanıp
meclisimize sunulacaktır. Bütçenin istihdamı,
büyümeyi, uzun vadeli mali sürdürülebilirliği
destekleyecek nitelikte olması önceliğimiz.”
Mali Kural Kanun Tasarısı’nın geciktirilmesi ile
ilgili haber, açığı yüksek (50 milyar TL) olan 2010
bütçesinin ilk beş aylık uygulanmasında elde edilen
önemli azalmanın kalıcılığı konusunda kuşkular
yaratmıştır. Birkaç ay önce hazırlanıp Meclis’e
sevk edilirken, bu tasarının, kanunlaşması halinde
bütçe dengesinin sağlanması konusunda önemli
sonuçlara ulaşılmasını sağlayacağı ve Meclis tatile
girmeden önce kanunlaşmasının gerekli olduğu
daha önce açıklanmıştı.
Ekonomik bunalımla savaşma gibi önemli bir
gerekçesi olsa da, 2007’ye kadar çok indirilmiş
bulunan bütçe açıklarının, son iki yılda birdenbire
yükselmesi önlenememişti. 2009 bütçesinin 55
milyar lira olarak Meclis’ten çıkan açığının,
uygulamada 52 milyar liraya indirilmiş olması,
bütçe açıklarının azaltılması konusunda çalışmalar
yapıldığını göstermekteydi. Meclis’ten 50 milyar
lira açıkla kanunlaşan 2010 yılı bütçesinin ilk beş
aylık uygulamasında, 2009’un aynı dönemine
kıyasla yüzde 52 oranında önemli bir indirimin
sağlanmış olması da aynı yönde elde edilmiş
önemli bir sonuçtu. Mali Kural Tasarısı’nın
kanunlaşmasında gecikmeler olacağı söylentileri ile
birlikte, Haziran’da bütçe açığının, bir yıl önceki
harcama tutarına göre yüzde 116 oranında artması
ve yılın ilk altı ayındaki yıllık azalma oranının, yüzde
52’den yüzde 33.5’e düşmesi, hükümetin bu
konudaki kararlılığı konusunda kuşkular doğmasına
neden olmuştur.
Böyle olduğu için, kanunlaşmanın gecikmesi
konusundaki açıklamaları izleyen konuyla ilgili
haberler, bu gecikmenin, konunun uzmanları ile
uluslararası finansal notlandırma kuruluşları
tarafından olumsuz değerlendirilebileceğini
göstermektedir. Notlandırma kuruluşlardan biri,
“Mali kural zamanında yasalaşsaydı kredi notu
açısından pozitif olurdu”; bir ikincisi, “Mali kuralın
ertelenmesinden sonra not artırımı ihtimali,
yasalaşma beklentisinin var olduğu döneme göre
daha düşüktür”; bir üçüncüsü de “mali kuralın
(kanununun) gecikmesinin kredi notu üzerinde etkisi
yoktur; mali kuraldan çok mali gerçekleşmeler
önemlidir” biçiminde görüşler açıklamışlardır.
Bu görüşler önemlidir; çünkü yüksek kamu
kesimi borcu olan, bunlar için ödenecek yıllık
anapara ve faiz tutarları yüksek, dış ticareti büyük
açıklar veren ülkemizin borçlanma koşulları,
ödenecek faizleri, finansal notlandırma
kuruluşlarının verdiği notlarla belirlenmektedir.
Aslında uygulanan bütçenin büyük açığının,
uygulamada küçültülmesi, bütçe harcamalarının
kontrolü açısından çok daha önemlidir. Ancak
konu ile ilgili hükümet açıklamaları, finansal
pazarlarda bütçe dengesinin ve harcama
disiplininin sağlanması konusunda bu tasarının
kanunlaşmasına büyük ümitler bağlanmasına
neden olmuştur. Yılın ilk beş ayında oldukça
önemli harcama tasarrufları ile önemli gelir artışları
sağlayan hükümetin, Anayasa Referandumu’na
biraz daha yaklaştığımız haziran ayında harcama
musluklarını birdenbire açması, kuşkuların
artmasına neden olmuştur. Çünkü önümüzde,
hükümete güven oylaması niteliği kazanmış olan
halkoylaması ile genel seçime kadar geçecek 12
ayda şiddetli geçeceği belli olmuş bir genel seçim
kampanyası vardır. Ülkemiz, yakın geçmişinde,
seçim kampanyaları öncesinde artırılan devlet
harcamalarının yarattığı hızlı enflasyonların büyük
sıkıntılarını çekmiştir. Bu ortamda, tasarıyı
geciktirmenin, hükümetin seçim harcamalarını
artırması yönünde kuşkular yaratacağı belli
olmuştur.
Mali kural tasarısının Meclis tatile girmeden
kanunlaşması sağlanabilmelidir.
maaysan@superonline.com
Padişahım Çok Yaşa
Medya, neden hep yandaş-
laşmak ister ki? Bu bir gelenek
haline mi geldi?
Çağdaş Gazeteciler Derneği
Başkanı Ahmet Abakay’a gö-
re, gazetecilikte ne duraklama,
ne de gerileme devrindeyiz.
Devir, “padişahım çok yaşa”
devri:
“Medyada ‘yandaş’ olma ha-
linin, iktidar olanaklarından ya-
rarlanma, devletle çıkar ilişkisi-
ni güçlendirmekten kaynaklan-
dığı, bunun da oldukça ‘kârlı’ bir
iş olduğu biliniyor. Bu olgunun
ciddi bir gelenek haline geldiği
de görülüyor. Bu gruba girenler,
seçimler öncesi kimin iktidara
geleceğini sezmeye çalışır, ona
göre davranır. Tahminlerinde
kazara yanılırlarsa, iktidara baş-
kaları gelirse, bu kez küçük bo-
calamanın ardından önce utan-
gaç, sonra tam gaz iktidarın
parçası oluverirler.
Bu anlayış Turgut Özal ile bir-
likte illegalden legale çıktı. Artık
bu kişiler utanmaya gerek duy-
madan, siyasal çizgi ve kişilik
sapmasının erdemlerini bile yaz-
maya, konuşmaya başladılar.
Bu kişiler ağırlıklı olarak geçmişte
‘sol’a bulaşanlardı.”
Bulaşma sözcüğünü özellik-
le ve özenle kullanıyordu Aba-
kay. Daha diyeceği vardı çünkü:
“Bunlar yeni kulvarlarında da-
ha mutluydular. AKP dönemin-
de de statülerinin tadını çıkar-
mayı sürdürdüler. Artık sağ par-
tilerin yandaşı oldukları için ken-
dilerini önce ‘demokrat’ sonra
‘sol liberal’, bu da inandırıcı ol-
mayınca, ‘liberal’ olarak adlan-
dırmaya başladılar.
Bunlar için 1960’larda moda
olan sol idi. Özal ve AKP dö-
neminde ise moda liberalizm ve
türban idi. Onlar da buraya tez-
gâh açtılar. Çünkü kârlı bir işti
bu. Popüler olma ve iyi para ka-
zanma burada, güç burada.
İktidara yakın duran ‘maşallah’
bantlı sünnet çocukları gibi
televizyon televizyon dolaşıyor,
gazetelerde köşe tutuyor. Yan-
daşlığı meslek edinenler iyi de
koku alırlar. İktidarın gidici ol-
maya başladığını hissedince,
gelmesi olası olanlara yanaşırlar.
Bunlar gruplar halinde yaşar-
lar. Yemini, suyunu ihmal et-
mezseniz her koşulda sadakat-
ten ayrılmazlar. Kral değişecek
olursa, ilk kaçanlar da bunlar
olur. İşte bunların adına ‘Padi-
şahım çok yaşa gazeteci ve
yazarı’ denir.”
Abakay, sen çok yaşa!
Kaçan Tren
Bir grup gencin
“Sanat aydınlanma
içindir” ilkesinden yola
çıkarak kısa film,
belgesel, televizyon
programı, video,
sinevizyon gibi başta
sinemanın dallarında
yayın yaptıkları
“www.azizm.com”
bilgisunar sitesinde
değerli sinema
yönetmenlerimizden
Derviş Zaim ile yapılan
söyleşiyi okuduk.
Söyleşiyi yapan Anadolu
Üniversitesi Sinema ve
Televizyon Bölümü’nden
Gökhan Baykal, “Kültür
Bakanı olsanız
yapacağınız ilk ne
olurdu?” diye sormuş.
Derviş Zaim’in yanıtı
şöyle:
“Bakan olsam
yapacağım o kadar iş
var ki hangisinden
başlayacağımı
bilmiyorum. Mesela
Türkçe niçin Eski
Sovyetler Birliği’nden
ayrılan Türki
Cumhuriyetlerde
yaygınlaşmadı bunu
merak ediyorum. Eğer
yapılacak bir şey
kaldıysa onu yapmaya
çalışmak. Türkçenin
dünya dillerinden biri
olmasını sağlamak için
kaçırdığımız trenler beni
hep üzmüştür.”
Derviş Zaim’in
söylediği, siyasette
çıkarına uygun makas
değiştirenlerle, hızlı tren
yapıp raydan
çıkaranlarla olacak iş
değil tabii.
“Aile hekimliği”nin pilot uygulama-
sı 5. yılında. Uygulama uçmaya baş-
lamış mı peki? İlgilisine ve hastalara
sorarsanız, uygulama tavuğa benzi-
yor. Ne uçuyor, ne de koşuyor...
Ankara Pratisyen Hekimler Derne-
ği Başkanı Dr. Figen Şahpaz’a göre,
aile hekimliği “kısmen iyi” bir uygula-
ma. Ama 3 bin kişiye bir aile hekimi
düşüyor ve hekim o nüfusun her şe-
yinden sorumlu tutuluyor:
“Hekimin yanına bir tane aile sağ-
lığı elemanı diye birini veriyorlar; bu
hemşire, ebe, sağlık memuru olabili-
yor. Bu iki kişinin 3 bin veya 4 bin nü-
fustan sorumlu olması isteniyor. O nü-
fusun günde yaratacağı muayene yü-
kü 60-70 kişi. Doktor, günde 60-70 ki-
şiyi muayene mi etsin, onların kaydı-
nı mı tutsun, koruyucu hekimliği ile mi
ilgilensin? Aşısıyla, tansiyonuyla, en-
jeksiyonuyla, pansumanıyla mı ilgi-
lensin? Yoksa gezici hekimlik mi yap-
sın? Diyoruz ya birinci basamak kişi-
nin ayağına gidip ona hasta olmamayı
öğretmektir. Gidip evinde ona eğitim
mi versin? Bunu iki kişi yapamaz. Bi-
zim sistemimizdeki en önemli eksik-
liklerden biri budur.”
Şahpaz, uygulamadan örnekler de
veriyor:
“Düzce’de başladılar pilot uygula-
maya 2005 yılında, sonra Eskişehir’e
geçti. Ama yeter artık sistem ne ise bir
görelim. Niye geçmiyorsunuz asıl sis-
teme? 36 ilde şu anda pilot uygulama
var. Neredeyse Türkiye’nin hepsine pi-
lot uygulama koyacaklar. Olacak şey
mi bu? Bu büyük bir çelişki. Muhte-
melen bizim anladığımız henüz hazır
değil Türkiye bu sisteme. 2010 yılının
sonuna kadar bütün Türkiye’de geçi-
lecek deniyor ama hem altyapının ol-
duğunu sanmıyorum. Hem bu kadar
yüksek paraların doktorlara ödenebi-
leceğini ve sürdürülebilir olduğunu
sanmıyorum. Bunun bir başka for-
mülünü arıyorlar.”
Yıllarımız hep formül aramakla ge-
çiyor. Dön, dolaş aynı yerdeyiz.
Pilot Aile
Tamgünde Yargı Çifte
Standardı Durdurdu
SADIK ÇELİK
Anayasa Mahkemesi’nin,
Tamgün Yasası’nın CHP
tarafından iptali istenen on
beş maddesinden dördünü,
16 Temmuz 2010’da kısmi
iptal etmesinin yarattığı
tartışma ve belirsizliği,
Danıştay 5. Dairesi, Sağlık
Bakanlığı’nın kamudaki
doktorların 30 Temmuz’dan
sonra kamu dışında
çalışmalarına izin
verilmeyeceğine ilişkin
kararının yürürlüğünü hukuka
aykırılık gerekçesiyle
22.07.2010’da durdurdu.
Daire, Anayasa
Mahkemesi’nin Tamgün
Yasası’yla ilgili iptal kararının,
kamuda çalışan doktorlara da
özel muayenehane açmasına
olanak tanıdığını açıkladı.
Anayasa Mahkemesi’nin
kısmi iptal kararından sonra
Sağlık Bakanlığı’nın
açıklamaları kafa karışıklığına
neden olmuştu. Sağlık
Bakanı Recep Akdağ,
kararla sadece üniversite tıp
hocalarının muayenehane
açabileceklerini, Sağlık
Bakanlığı hastanelerinde
çalışan doktorların ise
muayenehane açamayacağını
belirtirken; Türk Tabipleri
Birliği (TTB) karardan sonra
yaptığı açıklamada, yasal
dayanaklarını da göstererek
devlet hastanelerinde çalışan
doktorların da muayenehane
açabileceklerini
savunmaktaydı. Yine TTB bir
diğer savunmasını, 1928
tarihli ve 1219 sayılı “Tababet
ve Şuabatı San’atının Tarzı
İcrasına Dair Kanun”a
dayandırıyordu. TTB, bu
kanun halen yürürlükte
olduğu için devlet
hastanelerinde çalışan
doktorların da muayenehane
açabileceklerini,
muayenehanelerini açık
tutabileceklerini belirtiyordu.
Yine 657 sayılı Kanun’da
doktor için mesleğini serbest
olarak icra edeceğini, ikinci iş
yasağı olmadığının altını
çiziyorlardı.
Konuya ilişkin eski Anayasa
Mahkemesi Genel Sekreteri
Bülent Serim’in
19.07.2010’da basına yaptığı
açıklamada TTB ile aynı
görüşte olduğunu şöyle ifade
ediyordu: “1219 sayılı yasayı
değiştiren Tamgün
Yasası’ndaki yasaklayıcı
kural, Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edildiğine ve
1219 sayılı yasa hangi
hastanede çalışırsa çalışsın,
tüm hastanelerde çalışan
doktorları kapsadığına göre,
devlet hastanelerinde çalışan
doktorların da muayenehane
açma ve açık
muayenehanelerini sürdürme
hakkı vardır”. Ayrıca Bülent
Serim’in eşitlik ilkesine
aykırılık açıklamasına
geçmeden önce çok önemli
gördüğüm 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu’nun 28.
maddesine bakmak lazım;
Türk Ticaret Kanunu “‘tacir’
veya ‘esnaf’ sayılmalarını
gerektirecek bir faaliyette
bulunamayacaklarını, ticaret
ve sanayi müesseselerinde
görev alamayacaklarını, ticari
mümessil veya ticari vekil
veya kolektif şirketlere ortak
veya komandit şirketlere
komandite ortak
olamayacaklarını”
belirtmesine rağmen serbest
meslek icrasıyla ilgili bir
yasak taşımıyor. Bu durumda
doktorlar gibi öğretmenler ve
657’ye tabi diğer meslek
gruplarına da (laborant,
fizyoterapist, hemşire,
psikolog, sağlık memuru vb)
“serbest olarak mesai saatleri
dışında mesleklerini icra
edecekleri bir işte
çalışabilirler” sonucu çıkıyor.
Ancak uygulamada buna izin
verilmiyor. Sayın Serim’in
yaptığı açıklamada bence en
çarpıcı olan da Sağlık
Bakanlığı’nın Anayasa
Mahkemesi’nin kısmi iptal
kararını yorumlamasıyla
doktorlara sağlanan serbest
çalışma hakkının,
uygulamada diğer memurlara
sağlanamamasının,
anayasanın 10.
maddesindeki eşitlik ilkesine
aykırılık durumunun benzeri,
aynı meslek grubu arasında
yaratacağı çifte standart
durumudur.
Türkiye’de üniversite
hastaneleri dışında güvenilir
sağlık kurumları kalmadığı
gerçeği üzerine başta tıp
otoriteleri olmak üzere kime
sorsanız aynı şeyi ifade
ediyor. Ancak bunların da
altyapı ve kapasitelerinin
başvuruları karşılayamıyor
oluşu, haliyle “Tamgün”ün
nasıl uygulanabileceğini
düşündürüyor. O nedenle,
meselelerin Ankara’dan
gözüktüğü gibi olmadığı
daha net anlaşılıyor.
Ülkemizin başta terör,
ekonomik kriz, yoksulluk ve
yolsuzluklarla ile ilgili o kadar
çok sorunu varken Anayasa
Mahkemesi’nin verdiği karar
üzerinden Sağlık
Bakanlığı’nın doktorların
“Muayenehane açardı,
açamazdı, onların tuzu kuru”
açıklamaları, halkın gözünde
hekimlik mesleğinin
saygınlığını rencide etmekte,
onları aşağılamakta,
hekimleri bölmekte, birbirine
düşürmekteydi. Buna
kimsenin hakkının olmadığı
kanısındayım. Uygarlık
tarihine baktığımızda
hekimliğin, hâkimlikle birlikte
bir toplumdaki en kutsal
mesleklerden biri olduğu
görülür. Bir gün mutlaka
herkesin adalete ihtiyacı
olacağı gibi doktora da
ihtiyacı olacaktır.
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com
HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ
sadik.celik@keyveni.com.tr
UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Üç Aylar’da
sabah ezanõnõn
ardõndan mina-
reden okunan ve
Tanrõ’nõn ululu-
ğunu belirten
dua... Helyum
elementinin
simgesi. 2/
Oyunda cezalõ
çocuk... Doğu
Anadolu’da bir
göl. 3/ Bir akar-
su yatağõnõn az eğimli
vadi tabanlarõnda ve
ova düzlüklerinde çiz-
diği “S” harfine benzer
kõvrõm. 4/ Ticaret mal-
larõnõ saklamak için
rõhtõmda yapõlan bü-
yük depo... Hava ve
gaz akõmlarõ oluştur-
makta kullanõlan ay-
gõt. 5/ Nâzım Hik-
met’in bir oyunu... Art-
vin’in Yusufeli ilçesinde, Türkiye’nin en yüksek rakõmlõ
çağlayanõ. 6/ Asya’da yaşayan yabanõl bir keçi... Çağ-
rõ, tellal ile duyurma. 7/ Soluk verme... Kemiklerin yu-
varlak ucu. 8/ Küçük kale... Bölmeli göçebe çadõrõ. 9/
İlave... Bir eğrinin bir teğetine değme noktasõndan çi-
zilen dikme.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ İftardan artan ve sahurda da yenilen pilav... Asaf Ha-
let Çelebi’nin bir şiir kitabõ. 2/ Büyükanne, nine... Ki-
bar ve saygõlõ davranan. 3/ İzmir’in bir ilçesi. 4/ Ge-
mi inşa edilen ya da onarõlan havuz... Bir müzik ya da
sinema yõldõzõnõn tutkunu olan kimse. 5/ Argoda çok
çalõşan öğrenciye verilen ad... İş hacmi. 6/ Azerbaycan
ve Kars yöresine özgü telli bir çalgõ... Tehlike durumu,
imdat, yardõm. 7/ Genellikle gömlek yapmakta kulla-
nõlan, çizgili ve ince pamuklu kumaş... Bütün kutsal Hint
metinlerinin başõnda ve sonunda yinelenen mistik
hece. 8/ Türk müziğinde bir makam... En küçük izci ku-
ruluşu. 9/ Sözcük türetmek ya da sözcüğün görevini be-
lirtmek için kullanõlan biçim verici ses... Olağan.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
P İ S K O P O S
A T E K O L İ K
S A D M E A T U
T R E Y O N L
Ö R E N K A B A
R E B E K K A K
H E V E S N A
D İ K İ L İ T A Ş
İ N İ Ş M A Z I
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
T.C. ADANA SULH HUKUK MAHKEMELERİ SATIŞ MEMURLUĞU’NDAN
GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI
Dosya No: 1998/12
Satõşõna karar verilen gayrimenkulün cinsi kõymeti adeti.
Adana ili Çukurova ilçesi Kurtuluş Mahallesi’nde tapunun sayfa 1516 cilt 12 Ada 828 Parsel 50’de kayõtlõ 300,00 m2’lik taşõnmaz
izalei şuyu kararõna istinaden satõlacaktõr.
Taşõnmaz Sümer Mahallesi Karafatma Caddesi No:53’de bulunmakta olup parsel üzerinde 70, 40 m2 oturum alanlõ bir yapõ mevcut
olup yapõ tek katlõ bir yapõ bulunmakta yapõ 2 oda bir salon ve müştemilatõndan ibaret olup kapõ ve pencereleri ahşap içi dõşõ sõvalõ bo-
yalõ zemini şaplõ pencereleri demir şebekeli mutfak tezgâhõ mozaik altõ ve üstü dolaplõdõr. Yapõnõn değeri mahalli rayiçlere göre 28.089,
60 TL değerinde parselin etrafõ 1,5 metre yüksekliğinde briketten örülmüş havlu duvarõnõn ise değerinin 1.742, 00 TL değerinde ol-
duğu yapõ ve duvarõn yõpranma payõ düşüldükten sonra mahalli rayiçlere göre 20.000, 00 TL değerinde olduğu,
Parsel üzerinde şeftali ağacõ, dut ağacõ, zeytin ağacõ ve narenciye ağaçlarõ mevcut olup bu ağaçlarõnda değerinin 420, 00 TL değe-
rinde olduğu,
ZEMİN DEĞERİ: Taşõnmazõn bulunduğu yer kullanõm şekli ve imar durumu göz önüne alõndõğõnda mahalli rayiçlere göre 1 m2’si-
nin 150,00 TL değerinde olduğu zemin değerinin tamamõ 45.000, 00 TL değerinde olduğu,
Parsel üzerinde bulunan zemin değeri, yapõ ve ağaçlarõn toplam 65.420, 00 TL muhammen bedel üzerinden aşağõdaki şartlarda sa-
tõlacaktõr.
İMAR DURUMU: E Yapõ nizamõ imar yolu
Satõş Şartlarõ:1- Satõş 21/09/2010 SALI günü saat 10.30’dan 10.45’e kadar Adana Adliye binasõnõn 5. katõnda 408 Nolu odada açõk
artõrma suretiyle yapõlacaktõr. Bu artõrmada tahmin edilen kõymetin % 60’õnõ ve rüçhanlõ alacaklõlar varsa alacaklarõ mecnunu ve satõş
masraflarõnõ geçmek şartõ ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alõcõ çõkmazsa en çok artõranõn taahhüdü baki kalmak şartõ ile 01/10/ 2010
CUMA günü Adliye binasõ 5 katta 408 Nolu odada aynõ saatlerde de ikinci artõrmaya çõkartõlacaktõr. Bu artõrmada da bu miktar elde
edilmemişse gayrimenkul en artõranõn taahhüdü saklõ kalmak üzere artõrma en çok artõrana ihale edilecektir. Şu kadar ki artõrma bede-
linin malõn tahmin edilen kõymetinin % 40’õnõ bulmasõ ve satõş isteyenin alacağõna rüçhanõ olan alacaklarõn toplamõndan fazla olmasõ
ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştõrma masraflarõnõ geçmesi lazõmdõr. Böyle fazla bedelle alõcõ çõkmazsa satõş talebi düşecektir.
2-Artõrmaya iştirak edeceklerin tahmin edilen kõymetin % 20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanõn teminat
mektubunu vermeleri lazõmdõr. Satõş peşin para iledir, alõcõ istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Katma değer ver-
gisi, ihale pulu, tapu harcõ ve masraflarõ alõcõya aittir. Birikmiş vergiler satõş bedelinden ödenir.2464 Sayõlõ kanunun 68. maddesi ge-
reğince tellaliye harcõ satõş bedelinden ödenir. 3-İpotek sahibi alacaklõlarla diğer ilgililerin bu gayrimenkul üzerindeki haklarõnõ husu-
siyle faiz ve masrafa dair olan iddialarõn dayanağõ belgeler ile ON BEŞ gün içinde dairemize bildirmeleri lazõmdõr aksi takdirde hak-
larõ tapu sicili ile sabit olmadõkça paylaşmadan hariç bõrakõlacaklardõr. 4-İhaleye katõlõp daha sonra ihale bedelini yatõrmamak suretiyle
ihalenin feshine sebep olan tüm alõcõlar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasõndaki farktan ve diğer zararlardan ve
ayrõca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardõr. İhale farkõ ve temerrüt faizi ayrõca hükme hacet kalmaksõzõn dairemizce
tahsil olunacak bu fark varsa öncelikle teminat bedelinden alõnacaktõr. 5-Şartname ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dai-
rede açõk olup masrafõ verildiği takdirde isteyen alõcõya örneği gönderilebilir. 6-Satõşa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münde-
recatõnõ kabul etmiş sayõlacaklarõ başkaca bilgi almak isteyenlerin 1998 /12 . Sayõlõ dosya numarasõ ile müdürlüğümüze başvurmalarõ
ilan olunur. İcra. İflas Kanunun 126 İlgililer tabirine irtifak hakkõ sahipleri de dahildir. 20/07/2010 (Basõn: 50967)