23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 30 MAYIS 2010 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Umut Aldatmasın! Onbinlerce insan buluştu: Bağrıştı, söyleşti, ağlaştı. Büyük bir sevinç doğdu. Bir çıkmazdan kurtuluş umudu. Sekiz yıldır ite kakıla yürütüldüğümüz bir çıkmaz sokaktan kurtuluş!.. Daha da değil!.. Umudun ucu göründü. Sonu gelecek mi bilinmez! Bir kadro değişti mi? Değiştirilebildi mi? Yıllardır hep adını duyduğumuz kişilerin birkaçı dışarda kaldı. Yeni adlar karşımızda... Kemal Kılıçdaroğlu yeni lider... Ama yılların genel sekreteri yerinde duruyor. Örnek olsun diye beş on yeni ad karşımızda... CHP’de değişme, yenileşme bu kadar mı? Ben, gerçek kimliği arayıp bulmak, çok daha doğru olur diyorum. Gerçek kimlik? Zamanla yok olup gitti CHP’nin o kimliği! Şimdi yeniden yaratılacak mı? Kılıçdaroğlu’nun kurultay konuşmasından çıkardığım sonuç, CHP’nin bundan sonra halkın sorunlarıyla, halkın ekmek, geçim, yaşam derdiyle daha yakından ilgileneceğidir... Maddi koşullar düzeltilecek... Ki düzeltilmeli! Ama nasıl? Şimdi sorun bu “nasıl”ı çözmek!.. Beni inandıran bir tek konu var, bir vaat, milletvekilliği seçim barajının yüzde ondan aşağıya indirilmesi... Beş mi, üç mü, yedi mi? Yoksa hep mi sınırsız?.. Yıllardır “tek ses”li bir düzen kurduk, sürdürdük, ya biri vardı, ya öteki? Bu kadar yıl CHP, bu kadar yıl DP, sonra AP, sonra asker, asker, asker, sonra AKP... Sekiz yıl oldu birkaç seçim yaşandı. Tayyip Bey ya da Recep Bey takımının her şeye egemen olması... Hiç yoktan akıl almaz kazançlara, servetlere, paralara, olanaklara kavuşması... Amerika’yı komşu kapısı saymak, Avrupa, Asya, Afrika, Güney Amerika hepsi AKP’li Başbakan’ın uğrak yerleri... Yanında, yandaş gazeteciler... Öyle bir yaşam ki!.. Bir tek Baykal mıydı? O kadar didindi, uğraştı, bağırdı, eleştirdi, olmadı. Şimdi Kemal Bey var. Ne oldu da birdenbire binler, on binler, belkide yüz binler bir anda peşine takıldı. Umutla, güvenle!.. İlk genel seçimde iktidarı sanki Kemal Bey sırtlayıverecekmiş gibi... Yazanlar mı yalan yazıyor? Yoksa tıklım tıklım koşuşan yeni umutlarla donatılmış halkımız mı kendini aldatıyor? PENCERE Aydınlanmasız Sol, Sosyalizm Olur mu?.. Tarih Baba aksakallı bir öğretmendir, dinlemesini bilene çok şey öğretir... Öğretmen bize 20’nci yüzyılda hangi gerçekleri belletti?.. Sol, kökeninde Fransız devriminin bir ürünü; krala karşı olanlar meclisin sol tarafında oturmuşlar.. Solculuk krala, kiliseye, dinciliğe karşıt devrimci akımın, daha geniş anlatımıyla Aydınlanma’nın siyasal yaşamda oluşmasıyla ortaya çıkıyor... Ne var ki solculuk durduğu yerde durmuyor; başlangıçta liberalizmle yetinirken, daha sonra laik toplumun ileriye doğru dönüşmesiyle sosyalizm, solculuğun temel şiarı gibi algılanıyor... Tarih Baba durduğu yerde durmaz ki... Liberalizm ve sosyalizm Aydınlanma devriminin ürünleridir; kilise egemenliğinin devlet yönetiminden tasfiyesiyle laiklik ve demokrasi sürecinde oluşmuşlardır... 20’nci yüzyılda patlayan 1917 Devrimi’nden sonra bu temel ilke unutulur gibiydi... Ancak ‘Aydınlanmasız bir toplumda sosyalizme geçilebilir’ sanısına kapılanlar İslam coğrafyasında düş kırıklığına uğradılar... 20’nci yüzyılın ortalarında başlayan ve Nasır’dan Bin Bella’ya, Kaddafi’den Saddam’a dek uzanan sanal umutlar Müslüman dünyasında yıkıldı... Sovyetler’in yıkılması da olan bitenlerin üstüne tuz biber ekti... Ne var ki Tarih Baba’nın verdiği dersten nasibini alamamış olanlar bugün de hayal içinde Türkiye’nin solunu sağını tartışıyorlar... Vaktiyle bunlar Atatürk’ün Aydınlanma Devrimi’ne nasıl burun kıvırırlardı: - Pöh... Burjuva devrimi... Bugün ise Batı tarihinde gerçek bir burjuva devrimi olan liberalizme sözümona kaykılmış durumdalar... Haber verelim ki Aydınlanmasız ‘siyasal liberalizm’ de olmaz.. olamaz... Bu hükmün bir başka biçimde ifadesi “Aydınlanmasız demokrasi olmaz” tümcesinde vurgulanır.. İslamcı coğrafyanın demokrasiden yoksunluğu apaçık meydanda... Eğer Türkiye ‘Ilımlı İslam Devleti’ne dönüşürse Anadolu’da demokrasiyi ara ki bulasın... (26 Ağustos 2008 tarihli yazısı) G eçen hafta sonu yapõlan 33. Olağan Kurultay CHP’de yeni bir dönemin başladõğõnõ apaçõk gösteriyor. CHP’de başlayan bu yeni dö- nem Türk siyasal yaşamõnda da yeni bir dö- nemin başlangõcõ olacaktõr. CHP Türk siyasal yaşamõnda, demokratik devrimlere daima öncülük etmiştir. Öncülük görevi CHP, laiklik ilkesine dayalõ Türkiye Cum- huriyeti’nin kurucu partisidir. Atatürk dö- neminde gerçekleştirilen aydõnlanma dev- rimlerinin öncü kuruluşudur. CHP, Türki- ye’nin demokratikleşme sürecinin de kuru- cu siyasal örgütüdür ve 14 Mayõs 1950’de gerçekleştirilen demokratik devrimin yapõ- cõsõdõr. CHP, Türklerin tarih boyunca yaptõklarõ en devrimci ve sosyal hukuk devletinin kuru- luşunu simgeleyen 1961 Anayasasõ’nõn ya- põlmasõnda da birinci derecede rol oynamõştõr. 1961-1965 geçiş döneminde CHP ve onun lideri İnönü’nün demokrasinin güçlenmesi yönünde aldõğõ etkin önlemler, bu yõllarda ya- põlan demokrasi dõşõ iki askeri müdahalenin (Talat Aydemir müdahaleleri) önlenmesi, CHP’nin Türkiye’nin demokratikleşmesin- de nasõl önemli bir rol oynadõğõnõ ortaya koy- maya yeterlidir. CHP 1969-1980 yõllarõ arasõnda, siyasal ya- şamõmõzda sosyal demokrat bir partinin gerçekleşmesi ve sosyal demokrat bir prog- ramõn oluşmasõ mücadelesini de vermiştir. “Sol düşüncenin” etkin olduğu demokratik sol bir parti programõ bu dönemde gerçek- leşmiştir, “emeğin en yüce değer olduğu” bu dönemde parti programõna girmiştir. CHP gerek 12 Mart, gerekse 12 Eylül dar- belerinin asõl mağdurudur. İlki “tutucu”, ikincisi “karşıdevrim” niteliğindeki bu müdahaleler aslõnda CHP’yi hedef almõş- lardõr. Türk siyasal yaşamõnõ geriye götürmek için “dizayn” edilmiş bu iki müdahalenin et- kisizleştirilmesi için de en büyük mücade- leyi CHP vermiştir. 12 Eylül’de kapatõlan CHP 1992’de ye- niden siyasal yaşama döndü. Türlü sõkõntõ- lar çekildi. Ancak bu dönemde solun ufak parçalara dağõlmasõ önlenemedi. Ne yazõk ki sosyal demokrat temellere sahip sol bir par- tide görülmemesi gereken uygulamalar da ya- põldõ. CHP tüzüğü sol bir partide olmamasõ gereken tutucu kurallarla donatõldõ. Genel başkan adayõ olmak için 250 imzanõn kon- gre başkanlõk divanõ önünde toplanmasõ gi- bi gariplikler, her il için her zaman merkez yoklamasõ yapõlmasõ gibi “tutucu” kurallar adeta baştacõ edildi. Ancak son yõllarda herkesin kabul ettiği bir önemli noktaya da değinmemiz gerekir. Özellikle 2007 genel seçimlerinden sonra, AKP’nin hukuk dõşõ, laiklik ilkelerine ters dü- şen politikalarõna karşõ CHP Genel Başka- nõ Baykal ve CHP grubu büyük bir savaş ver- miştir. Onurlu bir mücadele vermiştir. Bu ko- nudaki uğraşlar daima üstün bir mücadele ör- neği olarak anõlacaktõr. Ancak bu dönemde CHP örgütsel çalõş- malarõ göz ardõ etmiştir. AKP her 3 ayda il başkanlarõ toplantõsõ, milletvekilleriyle bir- likte toplantõlar yaparak örgütsel cepheyi ve bağlarõnõ sõklaştõrõrken, ne yazõk ki Baykal ve liderliği bu gibi örgütsel etkinliklere sõ- cak bakmamõştõr. Oysa asõl soldaki CHP’nin böylesi örgüt- sel etkinliklerde bulunmasõ gerekirdi. Hat- ta daha ileriye gidip, bölgesel toplantõlar, be- lediye başkanlarõyla toplantõlar yaparak sol geleneği ve sol bağlarõ güçlendirmesi gere- kirdi. Bu konularda atak davranmasõ, yasa ta- sarõlarõ vermesi gerekirdi. Ancak CHP ne ya- zõk ki, adeta “Atatürk ilkelerini” savunmada kalan bir siyasal konuma dönüşmüştü. Bu son kurultayda Kemal Kılıçdaroğ- lu’nun genel başkan seçilmesiyle CHP, ye- ni bir ivme yeni bir hareket kazanõyor. 1955 yõlõndan bu yana kesintisiz bir CHP üyesi ve bir siyasal bilimci olarak, söyleye- bilirim ki, son CHP Kurultayõ 1973’lerdeki, 1977’lerdeki kurultaylardaki hareketliliğin de ötesine geçen bir oluşum yakalamõştõr. Toplumsal uzlaşma Kõlõçdaroğlu’nun genel başkanlõğõnõn oy- birliğine varan bir “birliktelik” ve “uzlaş- ma” ile gerçekleşmesi, aslõnda tüm Anado- lu’da oluşan toplumsal uzlaşmanõn kurulta- ya yansõmasõdõr. Anadolu ve Trakya’da oluşan bu toplumsal “mutabakat” CHP Ku- rultayõ’nõn Kõlõçdaroğlu’nun liderliğinde ve onun temsil ettiği değerler üzerinde oybir- liğiyle birleşmesini sağlamõştõr. Sosyolojik anlamda bu bir “toplumsal tazyik”, “top- lumsal baskı”dõr. Kõlõçdaroğlu’nun genel başkan seçilmesi sadece CHP’nin değil, Türk siyasetinin de önünü açmõştõr. CHP’nin gelecek politikası Genel Başkan Kõlõçdaroğlu’nun konuş- masõ, CHP’nin gelecekteki politikasõnõn ipuçlarõnõ ve temel esaslarõnõ ortaya koy- maktadõr. Şöyle ki: 1. Halka dayalõ, halkõn güncel sorunlarõ- na dayalõ bir politika izlenecektir. 2. Ekonomik ve toplumsal sorunlarõn, iş- sizlik, gelir dağõlõmõndaki adaletsizlik, böl- geler arasõndaki ekonomik dengesizlik ve adaletsizliği öne çõkaran ve bunlarõ çözme- ye yönelik sosyal politikalar izlenecektir. 3. Konularõn halkõn anlayacağõ biçimde for- müle edilmesi, tabana indirilmesi ve kitle- lerden destek almaya dayalõ bir politika iz- lenecektir. 4. İşsizler, çalõşanlar, emekçiler, kõrsal ta- rõm kesimi, esnaf, dar gelirliler, emekliler gi- bi geniş kesimleri hedef alan bir politika iz- lenecektir. Bu kesimlerin hedef kitle olarak alõnmasõ aslõnda gerçek bir “sosyal de-mo- krat parti” olma yolunda ilerlemeyi de he- deflemektedir. Çünkü bu kesimler gerçek sol bir partinin ideolojik tabanõdõr. 5. Bu konulara öncelik verilirken kimile- rinin sandõklarõ gibi, bugün Türkiye’nin te- mel konularõndan birisi olan Cumhuriyet ve hukuk devleti ilkeleri kenara itilmemiş, bu konularõn da CHP’nin temel hedefleri için- de olduğu açõkça belirtilmiştir. Bu bir geçiş dönemidir. Baykal dönemi- ni simgeleyen kimi parti yöneticilerinin parti meclisi dõşõnda bõrakõlmalarõ, buna karşõn Önder Sav’õn yerini korumasõ çok do- ğaldõr. Unutulmasõn ki, CHP’de yaşanan bu dönüşümün siyasal mimarõ Önder Sav’dõr; o olmasaydõ bu değişim kolaylõkla gerçek- leşemezdi. Parti meclisi de dengeli oluş- muştur. Yeni isimler, gençler, kadõnlar, ye- ni enerjiler parti meclisinde yer almõşlardõr. CHP gerçek bir sosyal demokrat parti ol- ma yönünde çok önemli bir ivme kazan- mõştõr. CHP tüm Anadolu’yu etkileyen bir rüzgâr yakalamõştõr. Bu ay genel seçim olsa, CHP kesin olarak iktidara gelebilecek oy oranõna ulaşõr. CHP sadece kendisi için değil, tõ- kanmõş gibi görünen Türk siyasal yaşamõnõn da yeniden önünü açmõştõr. CHP halkõn kendinden saydõğõ, kendinden olan bir genel başkana sahip olmuştur. Yeni genel başkanõn çalõşma yörüngesin- de herkes ona yardõmcõ olmalõdõr. Bundan sonrasõ daha çok çalõşmak, sol de- ğerlere ve toplumsal uzlaşmalara öncelik ver- mek ve Türkiye’nin önünü açmaktõr. CHP’de Yeni Dönem Alev COŞKUN CHP tüm Anadolu’yu etkileyen bir rüzgâr yakalamõştõr. Bu ay genel seçim olsa, CHP kesin olarak iktidara gelebilecek oy oranõna ulaşõr. CHP sadece kendisi için değil, tõkanmõş gibi görünen Türk siyasal yaşamõnõn da yeniden önünü açmõştõr. İnkârcõlõk ve Yağma!.. Ü lkenin siyasi,ekono- mik ve toplumsal gündemi çok yoğun.. Zorlu Bir maratonun son metrelerindeki gibi.. Bir o, bir öteki konu dakikalar içerisinde öne geçiyor.. Ortalõk toz duman içeri- sinde.. Bir telaş var, “kay- betmek korkusu” nun tela- şõ. Kaybettiğini bilmenin telaşõ demek daha doğru olmalõ. “Tenekeler” çalõnõyor sa- raylarda “padişahõn” uyku- larõnõ kaçõran…Rüyalarõn parçalanmasõnõn telaşõyla saraylardan kaçõrõlacaklar apar-topar valizlere yerleş- tiriliyor. Hazineleri boşaltõ- lõyor ülkenin.. Kõrk yamalõ bohçaya dönmüş bir hukuk sistemi.. Değiştirilerek güç- lünün hukuku esas haline getirilmiş. Başta anayasasõ olmak üzere bütün yasal düzenlemeleri ya işlemez ya da ilgililerinin çõkarlarõ- na uygun hale getirilmiş bir “sistemsizlik manzumesi”.. Güçlünün hukuku esas ka- bul edilmiş! Ya yağma ve işgalin esi- ri olarak imha olan bir top- lum olmanõn “kader” oldu- ğunu kabullenerek uçuru- mun dibinde parçalan ko- caman bir kar yumağõ ol- mak!. Ya da toplumsallõğõn, ak- lõn, bilimin esas alõndõğõ yeniden yapõlanmayõ ge- rektiriyor bu ülke. Uluslar arasõ güçlerin ta- sarõmladõğõ değil, kendisinin kendini yönettiği bir ülke ol- mak istiyor toplum. Bu istek ve iradeye karşõ olan bir yasa, “güçlüle- rin/paydaşlarõn yasasõ” TBMM gündeminde. “Ma- den kanunu ve bazõ kanun- larda değişiklik yapõlmasõ- na dair kanun”. Tam bir yağma, işgal,inkar ve güç- lülerin kanunu! Anayasa mahkemesinin iptal ettiği 2 maddesini yeniden dü- zenlemek yerine, 23 mad- deden oluşan ve 3 kanunu daha değiştiren bir torba kanun olmasõ özelliği ile “torbaya” doldurulanlardan! Nasõl mõ? Başta zeytin yasasõ ol- mak üzere, orman yasasõ ve yaban hayatõ doğa koru- ma kanunlarõnda yaptõğõ de- ğişikliklerle. Orman yasasõnda yapõ- lan değişiklikle Kaz ve Mar- da dağlarõ, Toroslar,Kara- deniz dağlarõ, orman alan- larõmõz emperyalist yağma- cõlarõn talanõna açõlacak. Cumhuriyetin kurulduğu yõllarda bu günkünün sekiz katõ olan ormanlarõmõz, en- demik bitkilerimiz ve bir bü- tün yaşamõ ile bir daha ge- ri döndürülemez biçimde yok edilecek. Yaban haya- tõ ve doğa koruma kanunu ile doğal yaşamõ koruyan, madencilik faaliyetlerinin önünde mahkemelerin ver- diği kararlarõ veremez hale getirecek bir düzenleme ile tam bir dikensiz gül bahçe- si! Zeytin kanununu değiş- tirmekle de TBMM, dün söylediğini bu gün iktidar çõkarlarõ-mecburiyetleri için inkar eder duruma dü- şürülerek. Nasõl mõ? 1 Ara- lõk 2009 tarihinde TBMM den oy birliği ile çõkarõlan, kõsaca Türkiye’nin “Uluslar arasõ Zeytin Konseyine Üyelik anlaşmasõ” olarak adlandõrdõğõmõz sözleşme- nin kabul edildiği kanun yok hükmüne gelecektir. Sizin, uluslar arasõ bir sözleşmeyi bir başka ka- nunla ortadan kaldõrmõş ol- manõz, uluslar arasõ skandal değimlidir? Anayasada bu anlaşmalar, ulusal yasalarõn bile önünde olduğu yazõlõ iken anayasaya aykõrõlõğõ aleni olan bir yasanõn kabul edilmesi ne demektir? Yağma için inkar “caiz- dir” mi diyeceksiniz! Zeytine and olsun diyen Tanrõ buyruğuna rağmen! Din tacirliğinin en pes- paye örneğidir yapõlan.. Dünyada böylesine bir ada- letsizlik örneği daha varmõ- dõr? Ya da böyle bir Guinness rekoru varmõdõr? Murat NARİN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear