25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Orhan Tüleylioğlu'ndan bir yakın tarîh araştırması Bazen ölüler dirileri gomer devletin bir ayıbı örtmeyi istercesine engelleyişini. Tüm aramalara rağmen bulunamayıp on iki yıl sonra Sivas'ta yakalanan sanıklar Zekeriya Tekin ve Ibrahim Duran'ı. Sivas katliamına karıştığı belirlenen ve hakkında yakalama kararı çıkarılan thsan Çakmak'ın, 2(KM'te Istanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı Ulaşım A.Ş. tarafından gişe memuru olarak işe alınışını. Bir dönem Adalet Bakanlığı yapan eski RP Milletvekili Şevkct Kazan'ın, katliam sanıklarının avukatlığını üstlenmcsi, bakanlık görevi sırasında sanıkların cezaevi koşullarını iyileştirmesini... \latırlama listesini uzatmak mümkün. Katliamdan sonra ve bugün kendini aklayan ya da aklamaya çalışanlann listesini de. Tüleyliogiıı'nun kitabında bu isimler ıızıın uzadıya anlatılıyor. "NAKLEN İNSAN YAKIMI" Hani bir dergi vardı, Islami bir terör örgütünün dergisi; atlı Taraftı, kapağında "Taraf olmayanlar bertaraf olur" yazıyordu. Tüleylioğlu, derginin Ağustos 1993 sayısında yayımlanan bir yazıyı kitabına almış, aklı durdurur nitelikte şeyler: "(...) Sivas'ta halkın öfkesi tek bir yumruk oldu ve işgalci hainliğin simgesi Soytan'nın beyninde patladı. Patlamanın böylesini lügatte karşılayacak en uygun kelime 'şanlı' ve bu yüzden biz, Sivas halkının bu haklı kıyamına 'Şanlı Kıyam' diyeceğiz (...) Halk vurdu mu böyle vurur (...) Artık T( '.'de hayat yalnız Müslümanlar için zor olmayacak, işgalci laiklcr için de zor olacak (...) Herkcs safını doğru seçmekle mükellef. Bizdcn söylemesi." Yaşananlann ve sonrasında belli kişilerin oluştıırnıaya çalıştığı ortamı özetlemesi açısından önemli bir kanıt bu. Tüleylioğlu'nun kitabının özgün yanlanndan biri, katliam sonrası araştırma yapmak üzere TBMM'de kurulan komisyondaki tutanaklanlan holiımlcri aktarması. Burada da dikkati çeken bir şey var: Komisyonun bazı üyeleri, katliamın yaşandığı gün Sivas Valisi olan Ahmet Karabilgin'i sorgulama ve ardından tek suçlu ilan etme eğiliminde. Aynı şekilde Aziz Nesin de, tıpkı dinci basın gibi "tahrikçi" konumuna getirmeye çalışılıyor. Bir başka acı gcrçek, yeterli güvenlik gücünün her şey bittikten sonra kente gelişi. Murtaza Dcmir'in komisyona verdiği bilgilerden bir bölüm: "Dünyada ilk kez naklen insan yakıldı. Devletin gözü önünde, polisin ve jandarmanın yanında (...) dünyanın gözü önünde kendi yurttaşının yakılmasını seyreden bir devlet, olmaz, devlet bunu anlatamaz." O dönem Sivas F.mniyet Müdürlüğü Asayiş îjube Müdürü Mehmet Yıldız'ın komisyon tutanaklarına yansıyan sözleri, otel ateşe verildiktcn sonra neler yaşandığını özetliyor: "(...) Za(en yangın başlamış, düşen yanıyor (...) Attık herkes keyif ediyordu,ondan zevkahyordu (...) Ittaiyeyigetirdik, su sıkmaya başladı ama ne yazık ki, itfaiyecilcrden birisi hortumu tutarken diğeri vanayı kapatıyordu (...) Yani, kimisi sıkıyor, yangını söndürmek istiyor, fakat bazısı da gidip kapatıyordu vanayı." 1993'te yaşananlar bugün epey tartışılır hale geldi, bu da bir şey ama yetmez. Tüleylioğlu'nıın kitabı Yüreklerimiz HâlS Yangın Ycri, Sivas katliamı için yine bir tartışma ve hatırlama olanağı sunuyor. Bir şey daha var, bazen ölüler dirileri gömüyor, dirilerden daha canlı halde, çok daha iyi görüyor, görünüyor ve nefes alıp veriyor. Unutulmadan yaşıyor, tıpkı Madımak'ta yakılan aydınlar gibi. O zaman gelin ufaktan kendimizi sınayalım: Tüm bu yaşananlara, temmuz sıcağındaki yakıp yıkma eylemine; o öldürümc tepki gösteriyorsanız ve bunu içiniz kaldırmıyorsa koıkmayın, hâlâ insansınız... • Yüreklcrimİ2 Hâlâ Yangın Yeri/ Orhan Tüleylioğlu/ um.ag Yaytnkn/ 584 s. K İ T A P S A Y I 1 0 8 2 Sivas Madımak katliamı iie ilgili pek çok şey yazıldı bugüne dek. Hepsi birbirinin eksiğini tamamladı, öldürülenleri andı ve yaşatmak adına bir taş koydu. Orhan Tüleylioğlu'nun Yüreklerimiz Hâlâ Yangın ver/isimli kitabı da böylesine bir hatırlama çalışması. özgün yanı, katliam sonrasına yoğunlaşmasi; cinayetin ardından kurulan araştırma komisyonu tutanaklarından çarpıcı bölümleri içermesi. AIİ BULUNMAZ t" ü § <' parantez: Kakamlar önem> li, sayılar da. Ne de olsa hayatın matematiği var. Ra.kanılar vc sayılardan oluşan hesaplar, insanı bazen vezir eder bazen de rezil. 2 Temmuz 1993'te, Sivas'ta, Madımak Oteli'nde kaç aydın öldü? Açın bakın, her yazı ve yorumda farklı sayı çıkar karşınıza. 33'le başlar, 35'e çıkar, 37'de son bulur. Şimdi şunu bir kenara not edelim: 33 derseniz doğru söylersiniz; 35, yürek burkar, çünkü öldürülen aydınlarla beraber iki de otel görevlisi hayatını kaybetti. Ama 37 derseniz işte o zaman yaranın kanamast artar; alevler, dumanlar ve çığlıklar güçlenir: 37, öldürülen aydınlara eklenen iki otel görevlisinc cinayeti işleyen güruhtan, kendi yangınında boğulan iki kişiyi de katmak demek. Dikkatli konuşmak gerek, sayılar önemli. Kapa parantez. AA "MÜNFERİT OLAY" (!) 2 tnsan yakın veya uzak geçmişi hatırlamalı, dikkatini toplamalı. Tıpkı 2 Temmuz 1993'te yaşananları lıatırlaması gerektiği gibi. Neyse ki o günden "yüreklere su serpen" açıklamalar kayda geçmiş, biraz olsun ferahlıyoruz (!) Örneğin, "Oteli saran vatandaşlarımıza bir zarar gelmedi" ya da "Aziz Nesin tahrik etti, olaylar bu yüzden çıktı." Sayılar gibi kullanılan dil de takınılan tavır da önemli. Dikkatli olmak gerek. Neılen mi bunca laf? Onümüzde bir hatırlama, hatırlatma, ııyarma ve uyandırma kitabı var da ondan: Orhan Tüleylioğlu'nıın araştırması Yüreklerimiz l lâlâ Yangın Yeri. Kitabm alt başlığı "Sivas 2 Temmuz 1993." Televizyonları açın bakın, bugünün hararetli tartışmalarında 1993'ün karanlığı masaya yatırılıyor. Olaylar sıralanıyor. Hatta bazı kanallarda iki dirhem bir çekirdek SAYFA 8 giyinip, "demokrasinin gömlek olduğuna" kendini inandıran ve 3 Temmuz 1993'te Madımak'ta öldürülenleri suçlayan kinıi yüzler de boy gösteriyor. Bu da küçük bir dipnot, dikkatli izlemek gerek. 2 Temmuz üzerine pek çok şey yazılıp çizildi, her biri, bir öncekinin üstüne yeni bir şey koydu. Tüleylioğlu da bir tuğla koyuyor. Gözünü, 2 Temmuz sonrasına; açıklamalara, yorumlara, mahkeme sürecine ve TBMM'de kurulan Araştırma Komisyonu tutanaklarına dikiyor. Dikkatli okumak gerek, çünkü bugün kamuoyunun yakından tanıdığı aktörler de var satırlarda. O dönem Araştırma Komisyonu'nun hazırladığı rapora şerh koyanlar (örneğin Abdüllatif Şencr), şeriatçı topluluğu "Gazanız mübarek olsun" diye hareketlendiren ve sonradan RP'den milletvekilliği ile onurlandırılan bir belediye başkanı (Temel Karamollaoğlu), aynı partinin Istanbul'da belediye başkanlığını kazanmasının ardından kurumda işc alınan ve arkasından kayıplara karışan sanıklar (örneğin lrfan Çakmak) göze çarpıyor. 4 Temmuz 1993 günü dönemin Cıımhurbaşkanı Süleyman Demirel'in sözleri de dikkatle yorumlanmalı: "Burada halk birbirine düşmemiştir (...) Münferit bir olaydır, münferit olması meselenin çözümünü kolaylaştırır (...) Bunlar yavaş yavaş duruI lur, kaybolur gider canım. \ langi mesele kaybolup gitmedi ki?" olay vardır. Kitle, Batı'da aynı şekilde, zaman zaman galeyana gelcbilmektedir. Rio Festivali'nde, Münih Faşingi'nde mcydana gelen olaylar hepimiz tarafından hatırlanmaktadır. Stat facialarını da hepimiz hatırlıyoruz, dünyanın dört bir bucağından. Sivas olaylarını da halk açısından, toplum açısından böylesi bir kitle psikolojisinin ürünü olarak değerlendirmek gerekir." Bugün, yüzünde tebessüm, bazen gözünde az biraz yaşla Madımak Oteli'nin neye dönüştürüleceğini ya da daha çok dönüştürülemeyeceğini söyleyen zevat, tam on yedi yıl sonra hâlâ ve artarak devam eden utancın sözcüsü adeta. Ama olsun varsın, utançla yaşamaya alışkın bir toplumuz, onu her gün görmeye hatırlamaya değil. Hani belki o utancı tüm boyutlarıyla yeniden yaşayıp hatırlamak için okunabilir Tüleylioğlu'nun kitabı. Neyi hatırlayacagız peki? (Irneğin 2 Temmu/ 2002'dc Ertugrul Özkök'ün kaleme aldığı yazıyı ve oradaki şu cümleyi: "Sivas'ın sanayicileri, esnafı, insanlarının büyük bölümü şehirlerinin adının her yıl böyle büyük bir netretle anılmasından huzursuzlar, çok mu haksızlar? (...) Anmayı nefret üreten bir ayin olmaktan çıkanp sevgiyi ve kardeşliği aşılayan bir şölene dönüştürelim." Neleri hatırlamalıyız başka? Örneğin, sanıklardan sekiz kişinin Almanya ve Suudi Arabistan'a iltica edişini. Fazıl Say'ın, besteledigi Metin Altıok Oratoryosu'nda göstermeyi tasarladığı katliam görüntülerinin "ANMA ŞÖLENİ" (!) Böylesine bir olayda birilerini, hele ölenleri suçlu ilan etmek çok kolay. "Tahrik" ve "saygısızlık" diyerek işin içinden çıkıverirsiniz, olıır biter. Ama bitmiyor, bir de sular çekilip geride kalanlar yaşamaya ve anlatmaya başlayınca defter yeniden açılıyor. ! İşte o günlerde mecliste Abdüllatif Şener'in yaptığı konuşmadan kısa bir bölüm; hatırlamak için: "Kitle psikolojisi denen bir C U M H U R İ Y E T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear