25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 NİSAN 2000 PAZAR OLAYLAK Vİİı olay.gorus@cumhuriyet.com.tr En Büyük Erdem, En Yüce Onur... YektaGüngörÖZDEN O smanlı yönetiminin engellemeleriyle oyunlanna, ölûm fet- valanyla idam fer- manlanna, isyanlarla ihanetlere, halife or- dulanna karşm sayısız gûçlûğü ve yok- sunluğu göğüsleyerek Müda&ft-iHu- kuk" anlayışı ve "KuvayıMffiye" ate- şiyle başlatılan Ulusal Kurtuluş Sava- şı, her alanda tam bağımsızhğı, özgür- lükle ulusal egemenliği, aydınlanmay- la çağdaşlığı amaçhyordu. Başkomu- tanlık Meydan Savaşı'nda kazanılan utku sonrasında Mustafa KemaJ'in Akşehir ve Salihli konuşmalannda açıkladığı, Izmir tktisat Kongresi'yle 1927'deki Büyük Söylevi'nde vurgu- ladıgı "hedef" çağın gereklerine uy- gun, ekonomik yönden güçlü, bariş- çı, bilim devletini gerçekleştirmekti. Bu amaçla sahanat yriabnış, hilafet kal- dınlmış, devrimlerle Osmanlı'dan il- gisiz yeni kuruluş sağlanmıştır. "Ya bağunszhk ya öifim!" ilkesi, Amasya Genelgesi 'ne "Bu ulusun ba- ğunstriığını yine bu ulusun dirend ve istenci kurtaracaktır" pekiştirmesiy- le yansunış, Ulusal Ant'la (Misak-ı Millî) geleceğin izlencesi belirlenerek, ulus bilinci, uluslaşma ve ulusallık yolunda atılımlara ginşilmış, TBMM'nin açılmasıyla kunüan yeni yapıya ad, 29 Ekitn 1923'te «TörM- yeCumhuriveti" olarak konulmuştur. Kendine güvenen, ulusuna inanan, bağımsızhk ve özgürlük tutkusunu a karakter"i bilen Mustafa Kemal, öğ- rencilik yıllannda düşündüklerini us- taca zarnanlamalar, hukuksal yöntem- ler ve gerçekçi çabalarla evre evre, aşama aşama gerçekleştirmiştir. în- sanımızı kul-köle-teba olmaktan, hak ve özgürlükleriyle donanmış nitelik- li kişi, birey durumuna, toplumu da üm- metten ulus düzeyine getirmiş, bilgi, hukuk, ahlak yoluyla yepyeni bir in- san, yepyeni bir toplum, "Tûrk Ulu- su" ve yepyeni bir devlet, "Türtdye Cumhuriyeti" kazandırarak yazgıcı- lıktan yaratıcıhğa yükseltmiştir. De- mokrasinın yaşama geçişi, yönetim- dekı çagdaş biçimi olan curnhuriyet, ulus temelındeki en büyük yapılanma- dır ve ulusal egemenlikle geçerlik ve anlam taşımaktadır. Birbirinden ay- nlması, bölünmesi, birbirinden ko- partılarak degerlendirilmesi olanaksız "Mustafa Kemal Atatürk", hiçbir da- yatma olmadan, kendi ruhunun en- ginliğinden, kişiligınin yücelığinden, usunun ve yüreğinin gücünden gelen esinle, ülke sevgisi ve ulus saygısıy- lahukuku yeğlemiştir. Kaynağını oluş- turduğu Türkiye aydınlanmasını, ön- deri oldugu Türk Devnmı'ne, yolumu- zu-yönümüzü belirleyen, yaşam fel- sefemiz, varlık nedenirniz saydığımız, başta *AJbok"la özetlenen "Atatûrk ilkeferiae"insan haklanna dayanarak sürdürme görevi, kendini bilen her yurttaşın yükümlülüğüdür. Ulusal ege- menliğin değenni bilmeliyiz ki ümmet karanlığına düşmeyelim. Ulusal egemenlik, hukuksal bir ku- nımdur. Ulusu ve ülkeyi kapsayan bir insan ve hukuk kurumu olan devletin yönetim kaynağı ve dayanağıdır. Ulu- sal istençle yaşama geçen ama ondan daha geniş açıhmlı birvarlık ve geçer- lik ölçütüdür. Ulusun gerçek sesi, iç- tenlikli istemi, hukuksal öngörüşü- dûr. Işlem ve eylemlerin bu doğrultu- daki düzenlemelerle kotanlması, bu yolla açıklanan behrlemelerc uygun ol- masıdıJr. 1921 Anayasası'nın 1. mad- desiyle, bağsız- koşulsuz ulusun olup ulusça kullanılacağı öngörülen, 1924 Anayasası'nın 3. maddesiyle aynı de- yişin yinelenmesinden sonra 4. mad- desinde ulus adına kullanma yetkisi yalnızca TBMM'ye tanman, ulusal egemenliği, 1961 Anayasası'nın 4. ve 1982 Anayasası'nın 6. maddelerinde ulusun anayasanın öngördüğu ilkele- re göre yetkili organlar ehyle kullana- cağı belirtilerek erklerin egemenlik kullanma yetkisinin tartışılmaz geçer- liği (meşruiyeti) vurgulanmıştır. Böy- lece, 1961 Anayasası'ndan bu yana "Egemenlik ulusun olup TBMM'nin değüdir. TBMM egemenlik hakkını yaşama »hnmHa kuDanmaya yetkili organdu*" yınelemesınde yarar var- dır. TBMM her istediğini yapamaz. Ulusal egemenlikten söz edip insan haklanna, temel özgürlüklere aykın dü- zenlemelere kalkışamaz. Laiİc Türki- ye Cumhuriyeti'nin en temel organı ni- teliğiyle kendi varhğını ve bunun ulu- sal dayanaklanru göz ardı eden işlem- lere girişemez. Bunlar anayasa da ol- sa geçersiz olur. Son günlerde kendi konumlannı, siyasal, kişisel ve partısel amaçlannı gerçekleştırmeyı tutkuya dönüştür- dükleri ibretle izlenen kimi siyasetçi- lerin bir ulusalyaşam andı sayılan ana- yasayı yeniden delmeye çalışmalan ulusal bağlamda en kötü örnektir. De- ğiştirilmesi zorunlu kurallar, hatta tü- müyle yenilenmesi gereken anayasa dururken, gereksiz, anlamsız, zaman- sız ve sakıncalı degışiklikler önermek, yeterli oyu sağlamak için siyasal rüş- vet niteliğinde başka anayasa ve yasa maddeleri değişikliğiyle pazarlıkta çirkin ödünler vermek, halkoyundan kaçınarak halka, adaletten kaçarak yargıya güvenle; miüetvekillerini ve gizli oylannı gözetleyerek ortaklarka- ranyla baskı uygulamak milletvekil- liği onuru ve TBMM saygınhğıyla bağdaşmadığı gibi ulusal egemenlik- le asla uyuşmaz. Ulus-devlet nasıl uluslaşmanın somut örgüdenmesi, ulu- sal egemenliğın hukuksal yapısı ise, başta yaşama organı, yürütme ve yar- gı organlan, bu yapının ana öğeleri- dir. Hepsinin gerçek, öz sahibi ise ulustur. Ulus yapısının bozulmak, ulus-dev- letin iç ve dış sapmalar ve sapkınlık- larla, sözde ilerici ve demokrat gös- terişçilerle, çıkarcı, numaracı cumhu- riyetçi yeni mandacılarla, Arap milli- yetçısi, ümmetçi şeriatçılarla yıkıl- mak istendiği günümüzde devletin tekliğini, ülkenin tümlüğünü, ulusun birliğıni ödünsüz koruyarak ulusal egemenliği güçlendirmeliyiz. Duyar- lık ve özenimiz; çelişkileri, aykınlık- lan ve tüm kötülükleri önleyecek, ba- şıboşluk, başına buyrukluk, sorum- suzluk, ilkesizlik ve tutarsızlık bitme- se de azalacakrtr. Laik Atatürk Cumhuriyeti 'ne ve te- mel organlara yaraşmayan olumsuz- luklardan, dayatmalardan ve anaya- salan delmeye yeltenenlerden böyle- ce kurtulabilıriz. Ulusal egemenlik, 1950'den bu ya- na "Siz isterseniz hilafeti getirirsiniz. Odunu aday göstersem milletvekili olur. Kara cüppeliler kim oluvor? - Hükûmetin üstûnde Danıştay, Mec- lis'in üsründe Anayasa Mahkemesi var.-Şeriatdindn;dinekarşıvürûnnıez. Devlet dindarlan tehlike göremez. - Devlet dinin hizmetindedir.- Benim halkun göğsûnü gere gere Müslüma- nım demelidir. Verdimse ben verdim. -Inançlara saygıh laiklik. Takrvye içten- lige dönüşebilir. Yarartı taıikat Bu okullarla krvanç duyulur" sözlenyle yozlaştınlmaktadır. Ulusalhğm, ulu- sal egemenliğin dışlanıp yadsındığı, etnık ve dinsel sömürünün, bölücülü- ğün ve yıkıcılığın acıyla anımsandığı ortam her yurtseveri üzmektedir. Kemalisdikle Atatürkçülük aynıdır. Kimilerinin sözde kalan Atatürkçü- lüğü ve sanal milliyetçiliği uyancı ol- mahdır. Gerçek eşitlikçi yurttaşlar dü- zenı ve halk demokrasisi olan cumhu- rtyetçi demokrasimizL, "'demokratik cumhuriyet" söylemleriyle yozlaşti- ranlara, Ulusal Kurtuluş Savaşı döne- mindeki kötülükleri yinelemek isteyen- lere karşı, ulusal egemenliği bilimsel gerçekçilikle savunanlara büyük so- rumluluklar düşmektedır. En büyük Türk, en çağdaş, en bü- yük Türk milliyetçisi Atatürk dönemi- nin saygınlığı, onuru, coşkusu, tutar- lılığı, devingenliği unutulamaz. Tan- n'nın evrenin oluşumundakı egemen- liğiyle ulusun kendini yönetmedeki özgün egemenlığini karşüaştınp "Ege- mentik Allah'ındn-" diyerek kanşık- lık çıkarmak isteyen aymazlara, bağ- nazlara kanmamahdır. Fetva ve ferman dönemi asla geri gelemeyecektir. Ulu- sumuzun her değenn sahıbı olduğun- da odaklanıp yoğunlaşan ulusal ege- menlik, çağdaşlaşma düzenidir. Bu nedenle laiklik, egemenliğin kaynağı- dır. 1921 'den beri böyledir, sonsuza ka- dar böyle gidecektir. Akıl-bilim- gerçek ile inanç-din- varsayım kendi özgün yerlerinde ka- lacaktır. Birbirleriyle karşılaştınlıp birbirlerine karşı kullanılmayacak; ınanç, usa tavan koymayacak, varsa- yımlargerçeği engellemeyecektir. Ba- ğımsızlığın, özgürlüğün ve bilimsel- liğin onurlu bileşkesi ulusal egemen- lik, ınsanlığın utkusudur. Edinmemizi sağlayanlan saygıyla anıyor ve 80. yıldönümünü coşkuyla kutluyoruz. Yıllar yıllar önceydi... Alman Cumhurbaşka- nı Theodor Haus, Alman milli takımını kabul ederken "Sizi kutlanm. Ama unutmaytn ki ka- fayla kazanılan zaferier ayakJa kazanılandan daha değertidir" demişti. Bu sözü hep anımsanm. Ne zaman bizim ta- kımlardan birisi bir başan ekte etse halkımız da, basınımızda da sevinçten kıyametlen kopanr, "Avnjpa 'yı ezdik, Avrupa duy sesimizi" türün- den övünç çığlıklan yükselir. Ayak başanlan; ka- fayla, akitla, bilimte kazanılan üsrünlükleri unut- tuar. Yaşlı bir hocanın, okulun bahçesinde kan ter İçindetopkoşturanlaradediklerideöyte: "Oğ- kım sen hava peşhde koşmaktan btkmadm m? Evethava... Ne varmeşin topun içinde, hava..." Ayaktopu, hava falan, ama dünyayı saran bir şey bu futbof!.. Yediden yetmişe, Asya'dan Af- rika'ya, Avrupa'dan Amerika'ya kadar... Mil- yarlar dönûyor! Yeryüzünün en kazançli işi us- ta bir futbolcu olmak... Bir şoför gururla anlatmıştı bir gün! Iki oğlu da futbolcu imiş, ikinci küme takımtannda oy- nuyoriarmış. On sekiz yaştnda! "Daha şirndi- den birkat aldık" demişti. Umut içincteydi, oğ- lunun geleceği güven- deydi artık! Bir de bü- yük takımlardan birine ' atlasa! Katlar, katlan iz- lerdi. Baba da sabah akşam direksiyonda ömürtüketmekten kur- tulabilirdi... Yüzyılın bir hastalığı mı? Bunca spor var At- letizm, güreş, boks, voleybol, basketbol... Hiç biri futbofun saygınlık çizgisinde degil... Yüz yıl- dtr böyle! önceleri yalnızca bir spordu. Şimdi borsası var. Değerlendirmeleri uzmanlar yapı- yor. "Falancayı âlalım, fiîancayı satalım, ya da kiraya verelim." hsanlar bir araç!.. Bugün si- zin takımda, ama yann başkasında! ParaylVe-' ren oyuncuyu alır, oynatr, bakar ki olmuyor, haydi satışa!.. Benim Fenerbahçelilik tutkumu hep yazmı- şımdır. Galatasaray Lisesi'ne gitmemek için aptalca direnişimi! "Nasıl olur da ben san la- civert renkleri bırakıp san kırmınyı yeğlerim!" 3O'lu yıllardı. Şehzadebaşı Camisi'nin avlusun- da iki taş arasındaki kateye gol atmak çırpını- ştmızı! Belimizde renkli kemerier, başımızda EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Fırtbol da Futtol!••• bereter.. Siyah beyaz, san lacivert, san kır- • mızı, yeşil beyaz!.. Radyolarda maç an- latılırdı. Radyolarda filmler bile anlatılırdı! Fenerbahçe'de Ze- ki, Alaattn, Büyûk Fikret; Galatasaray'da Nihat, Leblebi Meh- met; Beşiktaş'ta Baba Hakkı, Vefa'da Kör Galip... Babam bile futbol meraklısı oğluna Zeki Rı- za'nın ağzından mektuplar gönderirdi. Sözde gençliğinde ünlü bir futbolcuymuş da... "Sizin vlener Spor'a attığınız golü hep hatıriıyorvm" gibi cümleierie! Oysa nerde, aldanmayacağı- mı bile bile böyle oyunlar oynamayı seven bir baba işte!.. Yazdığı mektuplardan biri hâlâ du- rur... Geceyi radyo başında geçirdim. An an ya- şadım o heyecanı... Ne kadar sogukkanlı olma- ya çalışsan da elinde değil; kendini o coşku- dan uzak tutamıyorsun. Buna ulusal dürtü mü demeli? Galatasaray'ın Leeds serüveni günler- ce bütün ulusu hop oturtup hop kaldırttı. Tan- su Çiller'inden Akbutut'una, miltetvekilinden ilkokul öğrencisine kadar... Hangi takımı tutu- yor olsak da hepimız san kırmızı yandaşı olduk. Bir tekyürek gibi... Sonunda o korkular, coşkular, Leeds maçı- na gitmenin bir çeşit kahramanlık sayılması; oraya gidip de yenilmek; finale kalamamak kuşkusu; hepsi bitti! Hagi'nin, Hakan'ın gol- leriyle Leeds'i kupadan eiedik. Sabahlara ka- dar bayram ettik. Geldik son durağa, Kopen- hag'da ünlü Arsenal ile şampiyonluk güreşine... Neyse ki bu kez Danimarka'da olacak bu maç. Yine hooliganlar gelecek elbet, ama Türkler de... Böyle maçlar bir çeşit savaş sayılıyor. Na- sH esktzamanda arenalarda öldüresiye dövüş- ler yapılırmış, öyle... Ama öyle mi olmalı. iki binli yıllarda da bu çeşit vahşet sahneleri ya- şanmalı mı? Insanlar uygartaştıkça ilkellikleri de mi artıyor nedir? Galatasaray'ı kutlamak hepimizin görevidir. Fenerii, Beşiktaşlı, Trabzonlu vb. herkesin... İn- san Fenerbahçe'nin içine itildiği acı durumu dadüşünmemezlikedemiyor. "Fener, dönerdö- ner dünyayı yener" dediğimiz günleri özlemle aramak acı bir şey!.. f 1951 198» Çağdaş Tûridye-nkı Gelecek GOvencesi 23 NftSAN ÇOCUK HAFTA8I Okufe "Cumhuriyet ve ocuk* Ç.Y.D.O.Başkanı Prof.Dr.Türkan SAYIAN *** Özd Kalarreş İlköğrebm Okuiu Çocuk Korosu Şef-.Keysudar SEVHl Piano:özen ÇİMŞtR - -; nütBifPAKSOY tf •** s; , r Trio Forte , ? * / Keman:Lale YÜZÖGÛLDÜ Keman:Pervin ŞAHBAZ Keman:Funda PALABEKİROĞLU Piano:Nazan AKIN A R A . . Piano:Deniz SEVER *** özeJ Kalarraş Dköğredm Okutu Çok Sesli Korosu Şef :Keysudar SEVBl Pianotuzen ÇİMŞtR YER : ÖZEL KALAMIŞ OKULLARI KONSER SALONU TARÎH : 28 Nüan 2000 Cuma SMT : 20.30 . . ADRES : Hamam sok.No:88 ' THHON : 0 216 302 90 53 - 55 Koc BAKIRKÖY 2. SULH HUKUK HÂKtMLİĞl'NDEN Dosya No- 2000/226 Mahkememizce verilen 2000/226,2000/338 esas ve karar sayıh ve 11.4.2000 tarihli karar ile Şanlıurfa Siverek, Haliliye Mah. C:0004, K:0886'da nürusa kayıth Hasan ve Mevlüde'den olma 1976 dlu Bûlent Noyan'ın hacir altına alınarak kendısine aynı yer- de nürusa kayıth babası Ali ve Şeflka'dan olma 1936 d.lu Hasan Noyan vasi olarak ta- yın edjlnuştır Bu karara ıtirazı olanlann yukanda yazılı bulunan dosyaya kanuni süre- si içerisınde itiraz etmeleri, aksi halde karann kesinleşeceğı hususu ilan olunur. 12.4.2000 Basın: 20625 KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN tLAN 2000/251 Vesayet Hamam Sk. Tugay Apt. No: 39/3 Kadıköy adresınde ikamet eden, 1927 dluCelalettin YaJçın M.K.'nin 355. maddesı gereğince vesayet altına alınarak, kendisıne aynı adreste ikamet eden 1956 d.lu oğlu Ishak Sarnı Yalçın vasi tayin edilmıştir. Keyfiyet ilan olunur 11 4 2000 Basın: 21158 PENCERE En Büyük CimbomL Şişli 43'üncü llkokul, tramvay durağının karşı- sında, caddeye bakan bireski konaktı; söylendi- ğine göre Enver Paşa ailesinden birisininmiş... öğrenciler arasında bir sürü Hıristiyan vardı, Er- meni ve Rum çocuklan... Kısaca 'Yako1 diye çağırdığımız 'Kiryako' da- ha o yaşta yaman futbol oynar, zamanın modası- na göre çalımından geçilmezdi, sonradan 'Şişli' takımına girdiğini duydum, ama izleyemedim. Şişli takımı da ne?.. Çocukluğumun Istanbulu'nda Pera-Şişli çekiş- mesi dillere destandı. Pera, Rumlann takımıydı.. Şişli Ermenilerin. Ikisi arasındaki yanş, Fenerbahçe-Galatasaray "eze//Ye/caöef/"nebenzerdi; kışladan bozmaTak- sim Stadı'nda hesaplaşılırdı. O günlerin Istanbulu'nda nüfusun neredeyse yansı Rumlaria Ermenilerden oluşuyordu; Türk ta- kımlanyla Hıristiyanlar arasında itişme kakışma yoktu; Galatasaray'da Buduri, Beşiktaş'ta Hris- to, Fener'de Lefter'ın yıldızlaşması doğaldı. Nerede o eski Istanbul?.. • Futbolu Türkiye'ye 19'uncu yüzyılda Ingilizter ge- tinnişler... Istanbul'un Kadıköy yakasında ayaktopu oyna- maya başlayan Ingilizlerin hemen ardından Emrıe- niler ve Rumlar futbola merak sanyorlar. Ardından Tün<ler geliyor. Saray hafıyelerinin dik- katini çekmemek için Türkler kurdukları takıma Black Stocking (Kara Çoraplılar) adını veriyorian ama işe yaramıyor, Türk olduklan ortaya çıkınca yakalanıp sürgüne gönderiliyorlar. Tün< takımını ku- ran Bahriye Mektebi öğrencisi Fuat Hüsnü acar gençmiş; birfaytona atlayıp kaçmış!... Bu Fuat Hüs- nü daha sonra Ingiliz takımlannda oynarken sa- ray hafiyelerine yakalanmamak için 'Boby1 adıy- la top koşturmuş... Kolay değıl; İkinci Abdülhamit döneminde sa- ray uçan kuştan kuşkulanıyordu. Ancak zamanla padişah hoşgörü göstermeye başlayınca birbiri ar- dına Türk futbol kulüpleri gündeme giriyorlar; 19O5'te Galatasaray, 1907'de Fener, ardından Ve- fa, Beykoz ve Beşiktaş... Mütareke dönemi de ilginç!.. Ingilizlerle Türk takımlan arasındaki maçlar, iş- gal altındaki Istanbul'da futbolun dışında bir an- lam kazanıyor; Türk futbol takımlan, ışgalcilere karşı oynarken, neredeyse Kuvayı Milliye'yi tem- sil ediyorlar. • Son günlerde tümden futbol manyağı olduk; kafayı yedik; Avrupa Birliği'ne giremedik; ama Av- rupa kupalannda ilk kezfinalde oynayacağız. Ga- latasaray içerde "birtik ve berabehiğı" sağladı; herkes sevinçten uçuyor, halk el ele hora tepiyor, etnik ayrıhklar unutuldu; hepimiz Galatasaraylı- yız... Ingiliz'e karşı el eleyiz.. Mütareke dönemindeki gibi.. YaApo?.. , . . . ^ FutboldaTürk-KürtayrımTölâmaz; Kürflenrfde kimi Beşiktaşlı, kimi Galatasaraylı, kimi Fenerbah- çeli... Apo da Galatasaraylıdır; şimdi elinde Galatasa- ray bayrağıyla içerde bağırıyor; - En büyük cimbom, başka büyük yokl.. Arzu Ipekkaya Rocholl Sebastian Rocholl ve Klara Teoman'ın dünyaya gelişini müjdelerler 10 Nisan 2000, Fürth-Almanya ÖZGE IYIKLER Üe BÜLENT ASLAN evlendiler. 22.04.2000 Bakırköy/ISTANBUL Kanada'ya yerleşme imkânınız var mı? öğrenmek için Türkçe bilgi edineceğiniz internet adresi vmvw.potentialscanada.com Ekşioğlu/Mimaroba'da, 2001 'de teslim lüks daire DEVREN SATILIKTIR 4.100.000.000 TL. Tel: 0532 244 34 14 - 0542 215 73 70 (Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması) Hizmet Sistemi Bilgi Hatrj: 212 - 257 06 46
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear