25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 NİSAN 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 MİT/CIA Ş sıralar medyada tvangi gazetecilerin MİT'e bağlı çalıştoğı speküiasyonlan yapılryor. Milletvekili gazetecilerden Fazilet Partili Nazlı llıcak da, Meclis Başkanlığı'na verdiği bir önerge ile MlT'le bağlantılı gazetecilerin açıktanmasını istiyor. ABD'ye gizlice bağlılık yemini ederek Meclis'e türbanıyta girmeye kalkışan Merve'nin hamisi Itıcak önergesini eksik vermiş: CIA hesabına çalışanlar da açıklanmatı! Nopmal Bir grup j milletvekili, Leeds- Galatasaray maçına bilet bulamamalannı "milli sorun" yaptılar fakat Ingiltere'ye gidebilmek için vize formu doldurarak bir anlamda iltica etmeyeceklerine ilişkin gövence göstermeyi normal karşıladılar! Kymkm Şebinkarahisar'ı başlığa ancak Şbnkrhsr olarak sığdırmıştık. Bu kez başlıktaki Kymkm'yi kaymakam olarak sığdırabilirdik ama bir mülki amirin iki eşli olabileceği aklımıza sığmadı! Bektronft posta: som0posta.cufnhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Fazilet kapatılırsa Azimet kurulurmuş... "Azimle mermeri bilecatlatırtar!" adem bugün 23 Nisan, ulusal egemenlik- le birlikte çocuklann bayramı ki neşe do- luyor insan ve madem Aziz Nesin'in oğ- lu AJi Nesin, Nesin Vakfı'ndaki çocuklar- Çocuklar ••#•- la ilgili bilgi vermek ve vakfın durumunu anlatmak gereksinimi duymuş; umut doluyor insan: "Nesin Vakfı'nın bugün 27 çocuğu var. Önder üni- versiteyi bitirdi; Ulaş, Emine, Süleyman, Tarkan, Mehmet Ali, Kamuran universitede okuyor; Çayan, Esengül, Mesut, Ali üniversiteye hazırianıyor; Tür- kan, Seçkin, Serdar lisede, Hüseyin, Tayfun mes- lek lisesinde, Barbara, Sema ortaokulda, Aynur, Ay- fer, Aysun, Erdal, Ferman, Ferhat, Gurbet, Mu- hammed, Sevgi ilkokulda okuyor. Vakıfta beşi gö- nüllü, onu maaşlı 15 kişi çalışıyor." "Nesin Vakfı'nın aylık gideri 4 milyar lira. Bu pa- ranın 1.5 milyarı Aziz Nesin'in kitaplanndan geliyor. O kadarına yakın bir miktarı da vakfa ait evlerin ki- ralarından elde ediyoruz. Geriye kalan miktan ba- ğışlarfa bulmaya çalışıyoruz." "ölümünden sonra Aziz Nesin'in sekiz yeni kita- bı çıktı. Bu kitaplara benim yazdığım Aziz Nesin'in fotoğraflı yaşamöyküsünü de ekleyebiliriz. Gelecek- te Aziz Nesin'in notlanndan yedi kitap daha çıkar- tabiliriz. Ancak ne yazık ki Türkiyemizde kitap geli- rine güven olmuyor." "Vakfın 22 dönümlük bir arazisine 230 ceviz ağa- cı diktik. Ceviz ağacı yavaş büyüyor ama büyüdü- ğünde geliri de büyük oluyor. 15-20 yıl sonra ceviz- lerden yılda 20 bin dolar gelir elde edeceğiz." "Bir de Aziz Nesin llköğretim Okulu'nu kurabilsek. Bugüne dek 50 bin dolar topladık. Okulun maliye- tinin 1 milyon dolan aşması bekleniyor. Eğer 300 bin dolan bulursak, alacağımızı sandığım inşaat malze- mesi bağışını da hesaba katarak okulun inşaatına başlayabiliriz." "Birkaç ay önce Sezai ve Nuran Güngör, Nesin Vakfı ailesine katıldı. Sezai Bey müdürlük görevini üstlendi. Nuran Hanım da çocuklaria ilgileniyor. Şim- di artık gönül rahatlığıyla vakfa yeni çocuk alabili- riz. Bildiğiniz gibi vakfa alacağımız çocuklann 5 ile 8 yaş arasında olması gerekiyor." Ali Nesin, matematik profesörü... Bilgi Üniversi- tesi Fen-Edebiyat Fakültesi'nde Matematik ve Bil- gisayar Programcılığı Bölüm Başkanı. Hem bir dü- şün adamının oğlu, hem de bir bilim adamı olmanın sorumluluğu ile Nesin Vakfı'nın bugünü ve gelece- ğine ilişkin bilgi veriyor. Bugün 23 Nisan... Çatalca'daki Nesin Vakfı'na katkıda bulunarak bi- raz daha neşelenmek isterseniz vakfın telefon nu- marası: 0. 212. 783 60 49-50-51; elektronik posta kullanıyorsanız: nesinvakfi@turk.net SESSİZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Gureba; modera übbtn geleceği dua Vakıf Gureba Hastanesi'nin 10 yıl- lığına Istanbul Üniversitesi'ne devre- dilecek olması üzerine şeriatçılar hop oturup hop kalkıyor. Şeriatçılar, son dönemde "Atatürk Köşesi" açılarak "çağdaş"laşan has- taneyi yönetimde olmasalar bile elle- rinden bırakmak istemiyor. Malum kadrolann son icraatlannı yine şeriatçı gazetelerden öğreniyo- ruz. Gureba'dan bir pskiyatri uzmanı katıldığı bir konferansta "bilim" adı- na açıklama yapıyor "İki AIDS'li gruptan biri için ha- berleri olmadan dua ediliyor. Di( ğeri için dua edilmiyor. Dua edi- len grupta hastalığın daha ya- - vaş ileriedigi, hatta iyileşme görülü- yor. Dua, hiçbiryan etkisi, riski olma- yan bir metottur. 2000'li yıllarda mo- dem tıbbın içinde daha fazla yer ala- caktır." Pofis yakalar ve hapisten kacmazsa Eski ülkücülerden Şeref Yüce, cina- yete teşebbüsten 1981 yılında Istan- bul'da 4.5 yıl hapse çarptınlırken Is- viçre'ye kaçmış; 1998'de de Isviç- re'de evlendigi Kanadalı eşini öl- , dürdükten sonra Türkiye'ye dön- müştü. Kanada polisi, Yüce'nin Istanbul'daki adresini saptamış ancak Türk polisi gittiğinde ev bo- şaltılmıştı. Bu aradalsviçre'deki cina- yet davası da Yüce'nın gıyabında ge- çen hafta sonuçlandı. Eski ülkücüye 17 yıl hapis cezası verildi. Türk polisi yakalarsa, Şeref Yüce Türkiye'de 4.5 yıllık hapis cezasını çe- kecek; bu süre içinde cezaevinden kacmazsa ardından 17 yıllığına Isviç- re'ye gönderılecek! ÇED KÖŞESt OKTAY EKtNCt Bir insan.. bir insan daha... "Kim demiş dünyayı de- ğiştiremezsiniz diye?.. Bir tek insan bile dünyayı değiş- tirebilir!.." ABD'de Harvard Hukuk Fakültesi öğrencisi Denis Ha- yes'in bu seslenişi, 1970'ten bu yana her yıl 22 Nisan'da kutlanan "Dünya Günü"nün de temel sloganı. "Yeryûzünü paylaşan" ve sayılan sûrekli katlanarak ar- tan milyarlarca insanda, ön- celikle güçlü ve etkin bir "ge- zegen bilinci" oluşmasının, yaşamın sürekliliği için "ön- koşul" olduğunu, yılda bir gün bile olsa yaygın bir ile- tisimle anımsamak ise Dün- ya Günü'nün temel amacı. Ulusiararası Dünya Günü Komitesi. ülkemizdekı 2000 yılı kutlamalan için ÇEKÜL Vakfi'nı "Türkiye koordi- natörü" olarak belirledi. Çevre ve kültür değerleri- mizi koruma ve tanıtma ko- ıusundaki çahşmalannı ka- nu, yerel ve sivil kuruluşlar ırasında üretken bir "daya- uşma ve işbirliği" anlayı- ıyla yaşama geçirmeyi hedef- eyen ÇEKÜL'ün, 22 Nisan !000 için hazırladığı yayın- arda Denis Hayes'in 30 yıl »nceki sloganı şöyle sürdürü- iiyor: "Bir insan.. bir insan da- ıa~ bir insan daha.. el ele ve- erek dünyayı değiştirebi- iriz..." Demek ki yeryûzünü bu ahşi ve insafsız kirleticiler- en kurtarabilmek için, "ge- egen bilincinin" tek bir ön- ü insanda değil, milyonlar- a, belki de milyonlarca du- arlı insanda kök salması ge- ^lciyor. 2000'deki 22 Nisan Dünya îünü, ÇEKÜL'ün işte bu anlamlı katkısı" ve güç- irliği çağnsıyla, yeni birbin- üı çok daha inançlı bir "dün- aü" yani "dünya yurtta- ı" kimliğiyle karşılamamı- tB da tarihsel başlangıcını luşturuyor... Ulusiararası Komite, 2000 yılının Dünya Günü konusu- nu "Temiz Enerji" olarak belirlemiş. Sanki birileri ko- mite üyeleriyle "kuiis" yap- mış da onlara: "Aman bu yıl bu konuyu seçin, çünkü yer- yüzflnan uygarbklar beşiği olan Anadolu kirli enerji politikalarıyia elden çık- nıak üzere..." demiş gibi... Nitekim, dünyada ne kadar "aklıbaşında insanlarla yö- netilen" ve aklıbaşında bir halkın da yöneticileri başına- buyruk bırakmadığı ülke var- sa, hemen tümünde "nükle- er santrallardan" artık vaz- geçilmesi: buna karşılık Tür- kiye'de ise "onlar bir yana biz bir yana" denip "nük- leer kirlenmede" hâlâ ısrar edilmesı yukandaki şüpheyi güçlendirmiyor mu? Benzer şekilde onca mah- keme kararına rağmen Ke- merköy (Ören) Temizlik Santralı'nı çalıştırmakta "inat" edip cen- net Gökova'yı zehire bulayan; yine mahkeme kararlarını hiçe sayarak Berga- ma'daki siyanür tesislerini hâlâ geri çekmeyen Eurogold'a sesi- ni bile çıkartma- yan, ya da Fırtı- na Vadisi'ndeki santral tahribatı- na karşı bu eşsiz doğa zenginliği- ni SlT ilan eden Koruma Kurulu'na sürekli baskı yapan: hele dünyanın kültür başkenti Hasankeyf i yok edecek ilkel ve eskimiş bir baraj projesinden bir tür- lü geri adam atmayan yöne- ticilerimiz ve politikacılan- mız... Ulusiararası Dünya Günü Komitesi'nin "dünyanın dik- katini Türkiye'ye çekmek" için bu karan almasına "il- ham vermiş" olamazlar mı? Sadece "gezegen bilinci" içinde değil, bunun da önko- şulu olan "ulusal sorumlu- luk" duygusu taşıyan herke- sin, 22 Nisan 2000 Dünya Günü'yle adeta bizlere "ar- mağan" edilen bu temaya dört elle sarılması ve hem Türkiye'nin hem de yeryü- zünün geleceği için "kirli ve yok edici enerji politikala- rına karşı" mücadeleyi da- ha da yükseltmesi gerekiyor... Nasıl mı?.. ÇEKÜL'ün çağ- nsını şöyle de anlayarak: "- Bir insan.. bir insan daha.. bir insan daha.. el ele vererek ülkemizin yaz- gısını da değiştirebiliriz..." HAYVANLAR tSMAtL GÜLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net ÇlZGtLtK KÂMtL MASARACI KEDt LEVO APTÜÜKA TARİHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 23 Nisan COCUK YILDIZ SMRLEY T£MPl£.. 23HISAU 1328'DE, 0WJJ ÇOUJK. SIMEMA Y/UHZt SHIKLET TBMH£ Çföeı.1 TBUPO.) ABD'PEpogoa. ö İNEMA OYUNCLU6UUA BAÇUYA•SİNEMA OYUNCULUSUHA gAŞUYAN TEMPtE, Sİ£- KAÇ YIL İÇJNDE, PÜNyAUIN EN TANfHMIŞ VE EN ÇOK PARA KAZANAN YILDIZLAR! ARASINDA YERALACAKTlR. ÖZEC SİK OSCAR ÖOÛOJ VE&İLEN SHIKLEY TBMPtE, FİLML£RİNP€ ŞAKKILAR SÖyÜYECEK, OAA/S EDECEJC- TİR. 54- BUKLEU SAÇI, GAMZEU SEVİMLİ YÛZÛYL£, 'SKOUOMİK. KSİZ ıÇİMPEKJ AMEf&İKAN HALKIHI 3ÛU>ÜR£ SİISM PEK AZ K/fİDeU SİRİ S&Y/L4G4/eriiÇ. 'KÜÇÜK BAYAN MAe/cee', "HEIDI', "KÛÇÛK. pee/jsesn G/*r ÇOKTUTUIAN FILMLERD6 BAÇ&OL. OYNAYAH TBMPLB, ZO YAÇlARlH' SİHEMAYt 8m/U&CAZrt£. PAUA SONISALAe.1 POLİTİ- KAYA ATILACAK, 19?4'TE İSE 8ÜYÛ/CELÇI OLACAIC- PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Teşekkürler Galatasaray Ingiltere'deki Leeds United maçı Galatasaray'ın aynı tumuvada oynayacağı onuncu maçtı. Milan'la başlayan karşıiaşmalar dizisinde sırasıyla Hertha Berlin, Bologna, Mallorca ile ikişer kez oynamış, en sonunda da Istanbul'da Leeds United ile karşılaş- mış, bu maçı 2-0 kazanmıştı. Ulusiararası birtûmu- vada peş peşe oynadığı dokuz maçın dokuzunu da yenilgisiz kapatan ilk Türk takımı olmuştu Galata- saray. Insanlann bu karşıiaşmalar sonrası yaşadık- lan sevinçlerini birer "ulusal şölen"e dönüştürme- teri, sokaklara, alanlara taşırmalan bu yüzdendi... Ulus- iararası alanlarda bu tür "dizizaferierin özlemini çe- ken toplumumuz genci yaşlısı, erkeği kadınıyla sa- n-kırmızırenklerebürünmüş, en sonunda birfutbol takımıyla gelen bu ortak sevinci kutluyordu... Istanbul'daki Leeds United maçı öncesi, stad- yum dışında yaşanan ve iki Ingilizin ölümüyle sonuç- lanan tatsız oiaylar sonrasındaki gelişmeler bir kâ- bustu sanki. Avrupa Futbol Birligi, Ingiliz medyası- nın çığırtkanlığına prim vererek, Ingiltere'de oyna- nacak ve kupa finalistini belirieyecek onuncu ma- ça Türk seyircisinin alınmaması karannı vermişti. Avrupa kupalan tarihinde benzer nedenlerle bir ma- çın seyirctsiz oynanması, maçın başka bir ülkeye alın- ması, maçın tekrarlanması, suçlu görüten takımın tur- nuvadan çıkanlması ya da belli bir süre katıhmının yasaklanması gibi caydıncı önlemlere çok kez ta- nık olunmuştu. Ama bir takımın seyircisine yasak ko- nulmasına ilk kez rastlanıyordu... fnsanın isyan duy- gulannı kabartan bir haksızlıktı bu!.. Hepimiz bir an, "Artık her şey bitti" diye duşünmüştük. Tribünlerle saha arasında alışılageldik bir atletizm pistinin ol- madığı, seyircilerin sahaya ınmelenni önleyecek tel örgülerin bulunmadığı ve kırk beş bin "öfkeli Ingi- liz")n dolduracagı stadyumda sahaya çıkacak Ga- latasaraylı futbolculartribünlerde herzaman görme- ye alışık olduklan san-kırmızı renklerden, bayraklar- dan, yandaşlanndan yoksun bırakılmışlardı bu kez. Karşılaşma başlayana kadar gergindik hepimiz televizyonlann karşısında... Taffarel'den Hakana kadarfutbolcularımız da gergindiler kuşkusuz. Tür- kiye'den giden özel tim görevlıleri tarafından ko- runmak zorunda kalmak bile tek başına bir "gergin- lik" nedenidir, diye düşünüyorduk. Hiç bu kadar kö- şeye sıkışmış, sıkıştınlmış hissetmemiştik kendimi- zi... Futbolculanmız için tek bir şey kalmıştı: Saha- ya çıkıp, bildikleri gibi oynamak! Onlar da öyle yap- tılar... Beşinci dakikada penaltıdan Hagi'nin golü geldi... Gözlerimize inanamryorduk. Tüm olumsuz- luklar, aleyhte hazırlanan tüm senaryolar geri tep- mişti sanki... Takım enfes biroyun sergiliyordu umut- suzluğa inat!.. Sonra Hakan Şükür'ün o unutulmaz golünü izlemiştik... Galatasaray bu dizideki onun- cu maçını da yenilgisiz bitirdi. Yine bağırış çağırış sokaklara döküldük... Bir "zaferi daha kutladık Ga- latasaray sayesinde... Yanm yüzyıllık bir Galatasaray yandaşı olarak bir yandan sevinçten dans ederken, bir yandan da "Bû- tün buntarnasıl oluyor" diye soruyordum kendi ken- dime. Nasıl bir "organizasyon", nasıl bir "strateji", nasıl bir 'motivasyan", nasıl bir "uygulama"yd\ bu? Fatih Terim, bu korkusuzluğu, bu özgüveni, bu di- renci nasıl aşılamıştı takıma? Ekonomiden siyase- te her şeyin, her an "çarşafa dolanabildiği", en ba- sft anayasal işleyişterin bile her an beklenen "bek- lenmedikler n \e içinden çıkılamaz sorunlara dönüş- tüğü bir ülkede nasıl oluyordu da bir adam çıkıyor, ulusiararası futbol endüstrisinin devlerine böylesi- ne meydan okuyabiliyordu? Hep dillendirdiğimiz, hep özlediğimiz, ama hiçbir zaman yerine oturtup kul- lanamadığımız "akılcılık" denilen şey buydu gali- ba... Fatih Terim, aklı ayağa egemen kılmıştı. Onun ta- kımına aşıladığı "s/stem"de fiziği de kondisyonu da bireysel becerileri de "afe/'yönetiyordu. Onunla bir- likte, futbol dünyamızda "sahakötüydü", "havabo- zuktu", "hakem düşmandı", "sakatımızçoktu", "se- yircimizyoktu" gibi safsatalar son bulmuştu. Gala- tasaray; dört yıldır en kötü sahalarda, en bozuk ha- valarda hakemlerin dostluğuna düşmanlığına, sa- katlannın azlığına çokluğuna, seyircisinin varlığına yokluğuna bakmadan takır takır oynuyor, içeride de dışanda da rakiplerine kök söktürüyordu... Aylar öncesinden, "Hedefimiz final oynamak" deyip, bu hedefi "sahı kılmak" her babayigidin harcı değildi dog- rusu... Ve kimsenin aklına "Avrupa, Avrupa duyse- simizi!.." diye bağırmak gelmiyordu artık. Asıl bü- yük dönemeç de burasıydı galiba... Teşekkürler Galatasaray... Teşekkürler Fatih Terim... Teşekkürler çocuklar... (Faks:0212-723 84 97) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Osmanlı .. devletinde ka- dılara ve mü- 2 derrislere ve- rilen ad... Ni- ne. 2/ Yahudi- liktebirnesne- nin dinsel amaçlara uy- gunluğu... "Yaz bahar 8 ayında bir od g verdiler/Yan- dım gittım ala karlı - — iken" (Karacaoğ- 1 lan). 3/ Yemen'de bir 2 kent... Ilkçağa özgü 3 kent devleti. 4/ Harf- 4 leri dizen ve saürlan 5 blok durumunda dö- ken dizgi makinesi. 5/ tki tarla arasındaki sı- nır... Temiz... Nazi par- tisininhücum kjtasını 1 2 3 4 5 6 7 8 9 simgeleyen harfler. 6/Tombul ve iri yapüı. 7/Avuç... Ekmek ufağı. 8/ Inişli yer, bayır... "Süt içtim dilim yandı / Döküldü ~ yandı" (Türkü). 9/ Karakter... Sesin kısılıp yok olması. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/Bilgiçliktaslayan kımse... Kimi hastalıklara kar-' şı bagışıklık sağlamak için vücuda verilen eriyik, 2/ Bir orman ağacı... Kimi kâğıt oyunlannda aynı cins iki karta verilen ad. 3/Akdeniz Bölgesi'nin ba- tısında bir çay... Kireç kanştınlan tekne. 4/ Kadın- larda doğurma yeteneğinin sona ermesi. 5/ Hicap... Halk müziğine özgü tellı bir çalgı... Eski Mısır'da insanoğlunun yaşamsal dayanağı olan üretici güç. 6/Çabuk kurumasını sağlamak amacıylaboyayaka- ülan madde. II"— Cansever": Şairimiz... Ege De- nizi'nde, ünlü Venüs heykelinin bulunduğu ada. 8/ Kurşun borulann agzını açmakta kullanılan ucu sivri takoz... Hareketsiz, sessiz. 9/ Metalleri yont- makta kullanılan çelik araç... Kansızlık.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear