18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21NÎSAN1991 HABERLER CUMHURİYET/5 Demirel, atak hazırhğuıda • ANKARA (ANKA) - DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel, 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı nedeniyle TBMM'de duzenlenecek özel oturumda yapacağı konuşmada, Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve ANAP iktidarını eleştirerek "Ulusal egemenliğin yönetime hâkim olmadığım" anlatacak. Demirel, 23 nisanın 'zümre ve şahıs sultası altında' kutlandığım söyledi. DYP Genel Başkanı Demirel yaptığı açıklamada Turkiye'nin 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı'nı "özel koşullarda" karşılamaya hazırlandığıru bildirdi. Ülkede halk iradesinin yönetime hâkim olmadığım, "azınlığa düşmuş" bir idarenin hükümet etmeye çalıştığmı savunan Demirel, 23 Nisan günü TBMM'de yapacağı konuşmada bunları vurgulayacağını bildirdi. Tahliyeler tamamlandı • tZMİR (Cumhuriyet Ege Biirosu) —Aydın, Nazilli ve Buca cezaevlerinde Terörle Mücadele Yasası'ndan yararlanan tutuklu ve hukümlülerin tahliye işlemlerinin tamamlandığı bildirildi. Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra bugüne kadar Aydın E Tipi Cezaevi'nden 22 siyasi tutuklu ve hükümlü, kapalı cezaevinden 61 hükümlü ve tutuklu tahliye oldu. Nazilli E Tipi Cezaevi'nden 28 siyasi hukümlü ve tutuklu, kapalı cezaevinden de 57 hükümlü ve tutuklu, Buca Bölge Kapalı Ceza ve Tutukevi'nden 24'ü siyasi toplam 153 hukümlü ve tutuklunun tahliye olduğu bildirildi. 1402'liklerin tazminat istemi • ANKARA (UBA) — Kenan Evren'in onderliğinde gerçekleştirilen 12 Eylül 1980 askeri mudahalesinden sonra gorev lerinden uzaklaştınlanlar adına her yıl için 100 milyon lira tazminat istendi. Öğretim Üyeleri Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu, TBMM tnsan Hakİan Komisyonu'na gönderdiği mektupta, "Önerimiz gerçekîeşirse devlet, bu insanlardan özur dilemiş olacaktır" dedi. Mataracı itiraz etti • ANKARA (UBA) — Gümrük ve Tekel eski bakanlanndan Tuncay Mataracı Anayasa Mahkemesi'ne bir dilekçe ile başvurdu. Bakanlığı döneminde yapılan yolsuzluklar nedeniyle Anayasa Mahkemesi tarafından yargılanıp 36 yıl ağır hapse mahkum edilen Mataracı, Çanakkale Yarı Açık Cezaevi'nde yatıyor. Nokta dergisinin haberine göre Terörle Mücadele Yasası uyannca cezası azalan Mataracı, bu cezasının hangi oranda azalacağını öğrenmek amacıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Mataracı dilekçesinde cezasının 3'te birini mi yoksa beşte birini mi yatacağının belirlenmesini talep ediyor. 'Sığınmacılar dönmeli' • İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) — DYP Genel Başkan Yardımcısı Ersin Faralyalı lraklı mülteci sorununun önemli olduğunu ancak Turkiye'nin çok daha büyuk sorunlarla karşı karşıya olduğunu belirterek "Çankaya'da oturan zat çoluğu ile çocuğu ile Turkiye'nin gündemini belirlemektedir. Türkiye buna layık değildir. Devlet ortadan kaldırılmak istenmektedir" dedi. Irak'tan Turkiye'ye göç edenlerin tampon bölgeye yerleştirilmelerıni olumlu karşıladığını kaydeden Faralyalı, bunların en kısa zamanda evlerine dönmesinin sağlanmasının gerektiğini söyledi. Semra Özal için oluşturuîan lızlaşma komitesi* Talat Yûmaz ve taruftarlannı ikna edemiyor ANAP kongresi kördüğüm GÜNDÜZ İMŞİR Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın da eşi Semra Özal için açıkça destek istediği ANAP Is- tanbul il kongresinin çozumü, diğer aday Talat Yılmaz'ın, "çekilmeyeceğini" yinelemesi üzerine "kördüğüm"e donüştu. 4 ilçe başkanından oluşan "uz- laşma komitesi"nin yaptığı te- maslarda Cumhurbaşkanı'nın da benimsediği, Semra Özal'ın listesindeki isimlerden yansının bir fazlasının istifası yönteminin konuya çözum getirmediği an- laşıldı. Yasaya göre bu seçeneğin gerçekleşebilmesi için her iki lis- teden de büyük kongre delege- lerini de kapsayan 48'er kişinin istifası gerekiyor. Başbakan Yüdırım Akbulut ise "Mesele hallediliyor, çözüm bulunmuştur" dedi. Akbulut, konuyu Cumhurbaşkanı özal- la görüştuğünu de bildirdi. Oluşturuîan komite ile ilgili görüşlerini açıklayan Talat Yıl- maz, "Komitedeki arkadaşlar iyi niyetli kişiler. Ancak kotni- tenin adı yanlış. Bu uzlaşma ko- mitesi degil, 'Ne yaparsan yap, Semra özal'ı seçtir' komitesi" dedi. ANAP Istanbul il kongresine bir hafta kala her iki aday kulis çalışmalarını hızlandırdı. Bay- ram tatilini tamamlayan Semra Özal bugun İstanbul'a gelerek Semra özal'ın yeni liste hazırlayabilmesi için Talat Yılmaz'ın da listesini çekmesi gerekiyor. Ancak muhafazakârlar buna yanaşmıyor. Uzlaşma komitesi bu soruna çözüm getirmekte güçlük çekiyor. Başbakan Yıldırım Akbulut, konuyu Cumhurbaşkam Özal'la görüştüğünü belirterek 'çözüm bulunmuştur, kongre bizim düşündüğümüz gibi sonuçlanacak' dedi. Harbiye Orduevi'nde son geliş- meleri değerlendirmek için 4 il- çe başkanından oluşan komitey- le bir toplantı yapacak. Bu top- lantıda bir yandan Talat Yıl- maz'ın ikna edilmesi için yapıl- ması gerekenler tartışılırken di- ğer yandan da kongrenin Sem- ra Özal lehine sonuçlandmlması amacıyla yasanın getirdikleri ye- niden gözden geçirilecek. Top- lantıda Talat Yümaz ile yapıla- cak göruşmenin tarihi saptana- cak. Dün Antalya'dan Ankara'ya dönen Başbakan Akbuluı, SEMRA ÖZAL — Destek istiyor. Esenboğa Havaalam'nda bir ga- zetecinin, "İstanbul Kongresi- ne müdahale edeceküniz. Şu an- daki durum nedir?" şeklindeki sorusuna "Öyle tahmin ediyo- rum ki uzlaşmak suretiyle bir çözüm bulunacak, çözüm bu- lunmuş savılır"şeklinde karşılık verdi. Konuyla ilgili Cumhurbaşka- nı Turgut Özal'la da göruştüğü- nü bildiren Akbulut, "tl başkan- lığı yönetimi ortak mı olacak?" şeklindeki bir soruya da, deta- ya girmeye gerek olmadığmı be- lirterek, "Mesele hallediliyor. TALAT YILMAZ — "Çekümem" diyor. Çözüm bulunmuştur. İstanbul kongresi bizim düşündüğümüz gibi sonuçlanacaktır" dedi. An- cak Akbulut, çözümün 'nasıl olduğu' konusunda açıklama yapmadı. Antalya'daki yemeğe de katı- lan ilçe başkanlarından biri, toplantıda konuşulanlarda çizi- len "pembe tablo"nun pratikte çok farklı bir gelişim gösterece- ğine dikkat çekti. Aynı ilçe baş- kanı şunları söyledi: "Toplantıdaki seçeneklerin tümü, hukuken Talat Yılmaz'la Teror yasası ne getırıyor? — Terör suçuyla ilgili yargılamalarda ce- zanın üst sının aşılabilir mi? — Evet. Yasanın 5. maddesine göre ce- zalann yarı oranında arttırılacak hükmü getirildikten sonra yasada yer alan "ceza- nın üst sının" aşılabilir. Örneğin 1-5 yıl ağır hapis cezası alan bir kişiye yargıç, bu mad- deye dayanarak 36 yıla kadar hapis cezası verebilir. — Kaldırılan 141-142. maddelerdeki "suçlar" ne oldu? — Terörle Mücadele Yasası'nın 7.maddesinde 141-142'deki suçların bir bö- lümü ağırlaştırılarak yeniden düzenleniyor. Bu madde örgüt kuranlar, yönetenlere ve örgütün faaliyetlerini düzenleyenlere 5-10 yıl ağır hapis, örgüte yardım edenlere, pro- paganda yapanlara 1-5 yıl ağır hapis ceza- sı öngörüyor. — 163 kaldınldı mı? — Yeni yasanın geçici maddesinde Sorular-yanıtlar163'ün kaldınldığı belirtiliyor. Ancak ya- sarun 8. maddesiyle 163'deki hükümler ye- niden gündeme getiriliyor. Bu maddede devletin ülkesi ve bölünmez bütünlüğünü bozmaya hedef alan yazılı ve sözlü propa- ganda ile her turlü toplantı ve gösteri yap- mak yasaklanıyor. Yapanlara 2-5 yıl hapis cezası 50-100 milyon lira ağır para cezası öngörülüyor. — Kürtçe yasagı kalktı mı? — Yasanın yine 8. maddesinde yer alan "Türkiye Cumhuriyeti'nin ülkesi ve mille- tiyle bölünmez bütünlüğünü bozmaya" yö- nelik her turlu yayın yasaklanıyor. 12 Ey- lül sonrasında Kürtçe yapılan propaganda- lar "bölücülük" suçu olarak görülmüştü. Bu açıdan bakıldığında Türkçe'den başka dilleri konuşmayı yasaklayan 2932 sayılı yasanın kaldınlması Kürtçe'nin serbest bı- r akıldığı anlamını taşımıyor. SHP'NİN LAİKLİKRAPORU — Terör suçu nedir? — Yasanın 1. maddesindeki terör tanı- mı oldukça geniş. "Baskı, cebir ve şiddet, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle anayasada belirti- len cumhuriyetin niteliklerini siyasi, huku- ki, sosyal, laik, ekonomik düzenini değiş- tirmek, devletin ülkesi ve milletiyle bölün- mez bütünlüğünü bozmak..!' terör suçu olarak kabul edilirken yasanın devamında "devletin iç ve dış güvenliğini, kamu dü- zeni veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü eylem" de terör kap- samına alınıyor. Hukukçular genel sağlığı bozma girişimlerini "terör suçu" kapsamı- na almanın yanlışlığını vurgularken "Di- yelim ki bozuk sucuk yapmak için birkaç kişi bir araya geldi ve bu suçu işledi. Bun- lar da terör suçlusu mu olacak" sorusunu yöneltiyorlar. doğru orantüı gelişme gösteri- yor. Komite, ilk incelemesinde sıcsık baktığı Semra Özal'ın lis- tesindeki isimlerden yarısından bir fazlasının istifa etmesi soru- na çözüm getirmiyor. Çünkü bu şıkkm gerçekleşebilmesi aynı an- da Talat Yılmaz'ın listesinden de aynı sayıda adayın istifasını ge- rektiriyor. Talat Yılmaz'ın liste- sinden cnemnun olduğunu açık- layıp adaylığını da sürdürdüğü düşünülecek olursa, bu istifalan sağlamak görevi komiteye düşü- yor. Semra Özal'ın listesi için konu hallolsa bile Talat Yılmaz'- ın listesinden kolay kolay bir ki- şinin çekilebilecegine inan- mıyorum." Bu arada Antalya'daki top- lantıya katılan ilçe başkanlannın cumhurbaşkanı ile karşı karşıya kalmasından dolayı, büyük sı- kıntı çektikleri, Özal'ın dolaylı şekilde ifade ettiği isteklerini ye- rine getirmede, "kerhen" dav- ranmak zorunda kalacaklannı belirtiyorlar. Korkut Özal'la görüştü ANAP İstanbul İl Kongresi- ne ilişkin kulis çalışmalan bay- ramda Bursa'da da sürdü. Bay- ram tatilini geçirmek üzere Bur- sa'da bulunan tçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun, muhafa- zakâr kanadın adayı Talat Yıl- maz ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın kardeşi Korkut özal ile gizli birer görüşme yaptığı öğre- nildi. Basından ve partililerden gizlenen görüşmelerin içeriği hakkında ise bilgi alınamadı. İçişleri Bakanı Aksu, gazeteci- lerin Talat Yılmaz ile yapılan gö- rüşmeye ilişkin sorusunu, "Sa- yın Yılmaz çok iyi arkadaşımdır, bayramımı kutladı ve gitti. İs- tanbul tl Kongresi ile ilgili ko- nuşmavacagım, bu bizim parti içi sorunumuzdur" diye ya- nıtladı. Semra Özal, bugun akşam Beykoz İlçe Başkanı Osman Ceylan'nın oğlu Dhan Ceylan 1 ın Beykoz Hasır Lokantasf nda- ki duğünune katılacak. Özal, burada iki gün aradan sonra il- çe başkanlanyla yeniden bir ara- ya gelecek. Edinilen bilgiye gore Semra Özal, kongre tarihine kadar oğlu Efe'nin düğünunün yapılacağı Swiss Otel ile Harbiye Orduevi arasında mekik dokuyacak. Laik düzen baskı vapmam alı ÜMİT ASLANBAY ANKARA — "Ortaçağ düzeni" ola- rak nitelenen şeri düzenin, eğitim ve ka- dın için yol açacağı tehlikelere geniş bir biçimde yer verilen raporun sonuç bö- lümünde de "önlem ve öneriler" özetle şöyle sıralanıyor: "— Insanlara çagdaş altyapımn sunu- labilmesi açısından ekonomik kalkınma demokrasi ile ilişkili olarak kültiirel çe- şitiiliğin bir gereği olmaktadır. — Ekonomik zenginliğin adil dağılı- mı gerçekleştirilmelidir. Aksi takdirde (ülkeler içinde ya da ülkelerarası) mey- dana gelen uçurumlar, belü kesimler pek çok olanaktan yararlamrken diğer ke- simler... geleneksel ilişkiler ağı içinde sı- kışıp kalmakta, kendilerini çağdaş dün- ya doğrultusunda dönüştürememekte- dirler. — Sistemin temelinde birey olmalıdır. Bu sistemde esas olan devletin bireye karşı görevleridir... Toplumun başka tür- lü ayakta kalabilmesinin olanağı da yok- tur. — Anayasa ve yasalarda özgürlüğü kı- sıtlayan maddeler ortadan kaldınlmalı- dır. Dernekler, meslek kuruluşları vb. kuruluşlar serbest olmalı, birbirleriyle, siyasi partilerle ilişki kurabılmelidirler. — Yerel demokrasi sağlanmah, ileti- şim araçlan bugünkunün aksine çağdaş bir toplum yaratma yonunde kullanılma- lıdır. TRT, Milli Eğitim Bakanlığı, Kül- tür Bakanlığı ve üniversitelerin laikleş- tirilmesi zorunluluktur. — Islami hareketlerin yasal bir tehdit altında olmadan örgütlenebilmeleri ge- rekir. — Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yapı- sı değiştirilmelidir. Laikliğin bir gereği olarak, başkanlık içinde diğer fslami mezbeplere de hizmet götürecek şekilde düzenleme yapılmalıdır. — Ders kitaplanrun çağdaş içerikli ol- malan ve devlet eliyle dağıtılarak, sömu- rü aracı olmaktan çıkanlması sağlanma- hdır. — Din eğitimi zonınlu olmaktan çı- kanlarak temel eğitimde seçmeli ders ha- line getirilmelidir. — Gereksinimden fazla imam-hatip liseleri teknik meslek liselerine dönüştü- rülmelidir. — Okul öncesi kurumlan 0-3, 5-6 y'aş- lan arasını kapsayacak biçimde yuva ve okul sistemi olarak oluşturulmalıdır. Bü- tün çocuklara ulaşacak şekilde orgütlen- melidir. — Işsizlik sigortası gerçekleştirilmeli, sağlık hizmeti ücretsiz sunulmalıdır, ev kadınları sosyal güvenlik kapsamına alınmalıdır. — Bütiın sosyal güvenlik ihtiyaçlan- mn karşılanması ve kırsal alanlara da gö- türülntesi gerekmektedir. — Bunlar sivil toplumun ve laikliğin koşuUandır... Bu koşullar sağlandığı tak- dirde din, herkesin bireyselliği içinde sa- hiplendiği, yaşadığı alan olarak çağdaş sistem içindeki yerini alır... — 1950'li yıllarda başlayan yurtdışı- na işçi göçünün dogurduğu sonuçlardan biri de bu insanların gittikleri yerlerde dinsel örgütlenmelere kaülmalan olmuş- tur. Ülkemiz açısından hayli önemli bir- leşüricilige ve ortak bir kültiirel kimlik olma özelliğine sahip Islam dini, kolay- ca belli çerçevede örgüüendirilebilmiştir. Kökleri cumhuriyetin ilk yıllarına da- yanan laiklik karşıtı oluşumlann başlan- gıçta sağ partilerin etrafında organize olurken, yeni ortaya çıkan gruplann "Marjinal nitelikli, sivil toplum örgüt- lenmeleri olarak belirdikleri" ifade edi- len raporda geleneksel yapıdan "moder- ne" gidecek biçimde İslami oluşumlar sı- ralanarak haklarında özetle şu bilgiler veriliyor: NAKŞİBENDtLER: Türkiye'deki en etkin Sünni tarikatlardan biridir. Örgüt- sel olarak bir bütünlük arz etmez. Der- gâhlara göre tutumlan önemli farkhlık- lar göstermektedir. Örneğin Iskenderpa- şa ve Erenköy dergâhlarında modern ya- şam ile şeriat arasında uzlaşma aranır- ken, tsmail Ağa Dergâhı'nda kan bir NURCULUK: Said Nursi (1873-1960) tarafından "iman"ı kurtarmak amacıy- la oluşturulmuş bir harekettir. Said Nursi aslında Kurtuluş Savaşı'nın destekçile- rindendir. Mustafa Kemal tarafından Ankara'ya davet edildi, ancak milletve- killerini yeterince dindar bulmayınca 1923'te Van'a gitti. Böyle tavır almasın- da yaşamının tutuklanma ve sürgünle geçmesinin payı olduğunu düşünmek çok yanlış olmaz. Siyasi olarak DP, AP, DYP çizgisine destek vermektedirler. Fetullah Hoca önderliğindeki bağım- sız Nurcu grup ise dergileri olan "Sızıntı" aracılığıyla Batı düşüncesi ve felsefesine mücadele açmışlardır. Bağımsız Müslü- man aydınlar tarafından başlangıçta çı- karılan "Zaman" gazetesini ellerine ge- çirdiler. 1988 yılından itibaren de ANAP'ı desteklediler. Emniyet örgütü ile de ilişkileri olan bu gruba radikal Is- lamcı gruplar cephe almış durumdalar. Bunların dışında düzen uzlaşmacılığıru DİH eğİtİHlİ SHP'nin raporunda, din eğitimmin zorunlu olmaktan çıkarılması gereği vurgulanarak, imam hatip liselerinin teknik meslek liselerine dönüştürtilmesi görüşü yer alıyor. Din eğitiminin de 0-3 ve 5-6 yaşlarmı kapsayan biçimde okul öncesi oluştumlacak yuva sistemi ile r - gerçekleştirilmesi belirtiliyor. B İ T İ İ ğ İ Raporda, Türkiye'deki İslamcı oluşumlann ve tarikatlarm tarihçesine deginilerek, laiklik karşıtı örgütlenmelerin başlangıçta sağ partiler etrafında organize oldukları ifade ediliyor. dünya görüşü savunulmaktadır. ANÂP'a açık destek veren Erenköy Der- gâhı'nm müridleri maddi yönden çok güçlüdür.1987 yılında Refah Partisi'nin seçim barajını aşamaması hayal kırıklı- ğı oluşturdu ve sorumlu olarak RP Baş- kanı görüldü, kopmalar başladı. Nakşi dergâhlarının büyük bir bölümü ANAP'a destek vermektedir. Bu destekte K.Özal ve onun Suudi bağlantılarının rol oynadığını söylemek mümkündür. Yay- gın kanı Suudi sermayesi ile desteklen- dikleri yolundadır. Kadın ve Aile, İlim ve Sanat, Gülçocuk dergileriyle yayınları vardır. KADİRtLİK: Kurucusu Abdülkadir Geylani'dir. Köklü olmasına rağmen bu- gün eski gucünde değildir. Bu çevre si- yasetten uzak kalmayı tercih etmektedir. Dergilerinde bir tarikat olduklanna, "ic- mal"e ait kanıtlar bulunmakla birlikte, bu çevre parlamenter demokrasiyi, laik- liği ve 1982 Anayasası'nı savunduklan- nı söylemektedir. Küçük gruplar halin- de varlıklarını sürdürmektedirler. reddederek bunlara karşı mücadeleye ge- çen "DAVA" dergisi çevresinde toplanan bir grup daha vardır. SÜLEYMANCILAR: Kuran'm unu- tulduğu düşüncesi ile Süleyman Hilmi Tunahan çevresinde toplananlar, genç ve çocuklara Kuran öğretmeyi hedeflemiş- lerdir. 1946'da Kuran kurslannın yasal- lasması ile altın çağlannı yaşadılar. Kurs- ların kapatılması, imam-hatiplerin açıl- ması ile zor durumda kaldılar. Daha ön- ceden Diyanet'e girmiş olan SüleyTnan- cılarla imam-hatipliler arasında bitme- yen çeWşme de başlamış oldu. Son ola- rak ANAP'a destek verdikleri dikkat çekmektedir. Tunahan'ın ölümünden sonra çahşmalarıru devam ettiren dama- dı Kemal Kaçar Diyanet'le çekişme dı- şında etkili olamamıştır. RADİKALLER: "Girişim" çevresi olarak bilinen grup, uzlaşmacılık, ente- lektüelizm, Iran'dan çok lrancılık, aşı- nhğı ve pasifizmi eleştirir. Sivil toplumcu- luk ile durüst sosyalist aydınlarla diya- logdan yanadır. GençBğe önem vermek- tedirler. Dergi 1990 yılında baskılar ve maddi yetersizlikler nedeniyle yayın ha- yatına ara vermişür. Hizbullahiler olarak tamnan grup ise Iran devriminin savunuculuğunu yap- makta, solu değil ülkücüleri karşısına al- maktadır. "Büyük Doğu tbda"cılar ise 1986 yılından itibaren "Tavır" dergisiy- le Necip Fasıl Kısakürek ve S.Mirzabe- yoğlu'nun kitaplarını piyasaya sürerek başladılar. Tavır'ın ardından "Öfke, Son Karar, Oluş, Elif, Kararlı Genç Adam, Akdoğuş" gibi dergileri çıkardılar. Grup- ları birbirine bağlayan Mirzabeyoğlu- dur. Dilleri ağdalıdır ve aristokratik bir arayış içerisindedirler Şiiliğe ve Iran'a karşı tavır almışlardır ve 2000 yılına ka- dar Türkiye'de İslam devrimi olacağına inanıyorlar. Çalışmalarını Almanya'da sürdüren Cemalettin Kaplan önceleri güçlü bir çıkış yapmasına karşın radikal- leşip yönünü sağa kaydınnca güç kaybet- miştir. Temel sorunun kadro olduğuna inan Kaplan halen toparlanma uğraşın- dadır. Ercüment Özkan önderliğindeki "Üctibas" çevTesi İslamda akıl kullanma- nın önemine dikkat çekerken, "Mealciler" olarak tanınan bir kesim Ür- dun'de kurulan Hizbul Tahrir (Özgürlük Partisi) ile benzerlikler göstermektedir. Özellikle 1980 sonrasında İslami olu- şumlann guç kazanmasına koşut olarak islami hareket ve oluşumlarla bağdaş- mayacak kimi oluşum ve düşüncelere de tanık olundu. Bunlar; Akevler Kooperatifi. Süleyman Kara- gülle'nin öncülüğünde, inanan kişilerin toplumdan soyutlanarak "siteleşmeleri- ni" savunuyor. Kendilerini "Laik Müslümanlar" ya da "toplumcu Müslümanlar" olarak adlandınyorlar. Site içinde bir anlaşmazlık olduğunda çoğunluğun azınlığa hükmetmesini de- ğil, yeni gruplaşmalara gidilmesini savu- nuyorlar. Adnan Hoca ve Edip Yüksel ise zengin ve manevi boşluğa düşmuş gençlere iman aşılama iddiasmda. Yük- sel, yakın zamanlarda kendisini halife ilan ettirmeye kadar vanrken; Adnan Hoca da "Atatürkçülük" yolunu seçti, ama eski popularitesini kaybetmiş du- rumda. Raporun son bölümünde, laik düze- nin bu türden toplumsal farklıhklann güvencesi olduğu vurgulanarak özetle şu görüşlere yer veriliyor: "Bu nedenle çağdaş bir toplumda bas- kıcı olmayan bir sistem içinde yaşamak istiyorsak, kendi düşünce ve inancımızı güvencede görmek istiyorsak, laik top- lumu savunmak ve laikliğin karşısında- ki grup ve kişilere karşı demokratik mii- cadelemizi vermek zorundayız. SHP, gerek kapitalist sistemin hele bi- zim toplumsal yapımıza hiç uymayan aşın bireyci ve maddeci öğeleriyle savaş- mak, hem de toplumsal sorunlan dinsel örtüler altına gizleme yöntemine inan- maz. Bunun yerine ekonomik refahı sağla- yarak, demokratik çeşitliliği kurumsal- laştırmak gereğine inanır." CÜNEYT ARCAYÜREK YAZIYOR Insanla Ulusal Sorunlan Unutmak...ANKARA — Amerikan Rand Corporation bir araştırma yapmış. Üç bin yılda tam 13 bin savaş olmuş. Sonuncusu Körfez'de. ABD son savasta 92 asker yitiriyor. 30' u Saddam'ın Scud füzelerinden düşen parçalarla ölüyor. Savaş Irak'a 100 bin cana mal oluyor. 92 kişiye karşı 100 bin! Rand Corporation "Tarihte böyle bir savaş görülmedi" diyor. ABD, savaş masraflarını petrol zenglni Araplardan alıyor. Savaşı iki yönüyle de kazanıyor. Ya Türkiye? 21 mart ge- cesi Bush, bol keseden Türkiye'yi övdükten sonra, asıl ko- nuya, savaş nedeniyle zararlanmıza değinmiyor. Hatta "bize ne verileceği noktasında hiçbir şey söylememeye özen gös- teriyor." Oysa, bir koyup üç alma formülü öyle görkemli nimetleri içeriyordu ki... TÖ, Meclis'in savaş yetkilerini hükümete dev- redecek kararı geçirmek için adı var cinsi belli olmayan ni- metleri Bakanlar Kurulu'nda saya saya bitirememişti. Bol para akacaktı. Arap ülkelerinden, Batı'dan tabii tica- retimizi geliştireceğimiz ABD'den. Yabancı sermaye akışı hızlanacaktı. Turizm patlayacaktı. Bol, ucuz faizli veya hibe paradan vazgeçtik. Ekonomiyi ayakta tutacak, bütçeyi kurtaracak dış kredileri gözler hale düştük. George, dostu Turgut'a "Para isteme benden, buz gibi soğurum senden" dedi. Bir milyar dolar taze para iste- ğini geri çeviriverdi. Olacak şey değüdi. Demek ki dostlu- ğun bir milyar dolarcık degeri yoktu. "Bizimki" kimseye muhtaç olmadığını kanıtlamak için yur- da döndüğünde bir milyar doların ABD'den nisanda gele- ceğini TV'den sağa sola çalım satarak duyumsattı. Bir mil- yar doların foyası kısa sürede ortaya çıktı. Hepsi eski bağ- lantılardı. Örneğin Japonya 400, Kuveyt 300, Suudiler 100, Almanya 150, Italya, Fransa, Hollanda gibi ülkelerden 50 milyon dolar. Ne ABD'si, çeşitli ülkeler- den çeşitli yardımlar Hazine'ye girecekti. Hazin sonu izleyen olmadı. Japonya'dan gelen parayla memur maaşları ödendi. Ya- bancı sermaye mi? Yerinde sayıyordu. Tu- rizme gelince... Öyle patladı, öylesıne dar- madağın ettı ki yatırım- cılan; üç günlük bay- ramda sadece Ege kı- yılarını örneğin Fethiye'yi, Ölüdeniz gibi turist canlısı yöre- leri görmek turizm adına büyük bir balonun patladığını sap- tamaya yetiyordu. Mevsime hazırlanan küçük büyük lokantalar, kahveler, motellerle büyük indirim yapmalarına karşın odalarını dol- duramayan oteller... İç turizme bağlanan umutlar da yeterince gerçekleşme- mişti. TÜSİAD'ın son raporundaki Körfez'in Türk turizmine 1-1.5 milyar dolar zarar vereceği doğrulanıyordu. Üç büyük konuda fiilen ve siyaseten iflas bayrağı çeken TÖ, elbette menfaat yudumlamak için iktidan kovalayanla- rın kümelendiği Antalya'daki otel kalabalıklarına bakıp tu- rizmde de işlerin tıkırında gittiğine inanabilir. Enflasyon, zamlar, ücretlerdeki dengesizlik, 50 milyonu aşan nüfustan sadece 2.5 milyon ınsanın dünya nimetle- rinden alabildiğine yararlanması... Bunlar zaten unutulup gitmiş, üzerinde durulmuyor bile. Bunlara ek olarak üç önemli konuda başarısızlık. Sanki vatandaş okyanusta küçük bir kayıkta tek başına dev dalgalarla boğuşuyor. Yüksek siyaset merakı örtü ol- muş insan sorunlarına. Ne çare dümeni ABD'ye terk edil- miş yüksek siyasetın de ipliği pazara çıkacak, gidiş o gidiş. Son uluslararası sorunlar ayrıntılarıyla her gün bu gerçegi yaşatıyor. Irak'ın kuzeyinde bağımsız bir devlet olasılığına Batı'dan Doğu'ya her çevre geçen her gün daha fazla olasılık tanır- ken, TÖ iktidan geçici yerfeşim bölgelerinin Kürtlerin kısa sürede yurtlarına dönmesiyle ortadan kalkacağını sürekli iş- liyor, asıl sorunu, Kürt devletine yönelişi gözardı ediyor. İçeride ve dışanda yüksek siyaset hem ülkenin hem de insanın başına hemen her gün çorap örüyor. Yüksek siyaset merakı örtü olmuş insan sorunlarına. Ne çare dümeni ABD'ye terk edilmiş yüksek siyasetin de ipliği pazara çıkacak, gidiş o gidiş. Son uluslararası sorunlar ayrıntılarıyla her gün bu gerçeği yaşatıyor. Baştürk: Biçimsel kalıpları kıralmı - 2 — ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — DÎSK Genel Başkanı ve HEP milletvekili Abdullah Baş- türk ile yaptığımız röportajın ikinci bölümünü yayımlıyoruz. — Önerdiğiniz biçimiyle bir koalisyon partisinin sizce hangi ilkeler çerçevesinde birieşmeleri gerekiyor? BAŞTÜRK — öncelikle, ulu- sal istence ve ulusal egemenliğe bağlı demokratik parlamenter sistemin kesintisiz ve eksiksiz bi- çimde işletilmesini sağlayacak bir anayasa reformu gerçekleş- tirmek gerekir. Halkın özgür bi- çimde örgutlenmesini ve böyle- likle toplumun ekonomik, kül- türel ve politik yönetimine yara- tıcı tek güç olarak katılmasını sağlamak üzere yasal defişiklik- ler yapmak, ayrımcı, baskıcı ve şoven, milliyetçi tutum ve uygu- lamaları ortadan kaldırarak özellikle Güneydoğu Anadolu halkı üzerindeki çok yönlü terö- rii durdurmak ve bölgedeki sosyo-ekonomik yapıyı canan- dırmak. — Sözlerinizden bir parti prog- ramı anlamı çıkmıyor mu? BAŞTÜRK — Bu bir öneri- dir. Tartışmaya açtığımız konu- lan temel yaklaşımlan bir parti programı olarak düşünmek ka- nımca yanhştır. Önerimizin te- melinde partilerin soldaki birli- ği için ortak bir zemin aramak esprisi vardır. Bakın örneğin şimdi sıralayacağım şu ilkeler sizce bir ortak zemin yaratmaz mı? Son yıllarda çağdışı, kökten- dinci ak>m ve hiziplerin yoğun saldırılarına hedef olan devlet örgütünü demokratik ve laik cumhuriyet ilkeleri doğrultusun- da restore etmek, özellikle e|i- timi sadece bilime dayalı ilkeler üzerinde bütünlük ve çağdaşlı- ğa kavuşturmak. Ekonomide üretkenliği ve hız- lı kalkınmayı arttıracak biçim- de, ulusal kaynakların etkin ve dengeli kullanımıru öngören, ile- ri teknolojiyi özendiren, sanayii kalkınmanın dinamosu haline getiren ve ulusal gelirin adil pay- laşımına olanak veren bir poli- tika izlemek. — Öneri demetinizde işçi ve emekçi sınıflann agıruJdı bir yeri var mı? BAŞTÜRK — Elbette. Işçüe- rin ve kamu çahşanlannın Ulus- lararası Çalışma örgütü ILO il- keleri ve Batı AvTupa ülkeleri standartlannı temel alan sendi- kalaşma, toplusözleşme ve grev hakkına sahip kılınması ile eko- nomik ve demokratik mücade- leye etkin biçimde katılmalarıru sağlamayı amaçlıyoruz. Aynca başta enflasyon ve işsizlik olmak üzere geniş toplum kesimlerini yıkıma uğratan sorun ve çarpık- lıklan giderek hafifleten biı top- lumsal istikrar politikasını ka- rarlı biçimde uygulamak gerek- mektedir. — Bu önerileriniz için yani gerek koalisyon partisi gerekse onun için belirlediğiniz ilkeler için, sizi zorlayan etkenin dün- yadaki son degişimler olduğunu söyleyebilir miyiz? BAŞTÜRK — Bir siyaset adamı, bir işçi lideri olarak el- bette değişimleri izliyoruz ve bundan etkileniyoruz. Ama be- ni arayışa iten en temel neden demokratik rejimin tıkanması olmuştur. Demokrasinin ne ol- duğu konusunda kendimize öz- gü tanımlar yaratmaya ne hak- kımızın ne de buna zamanımı- zın olduğuna yurekten inanıvo- um. — ÖnerUerinizin ışığında so- nuç olarak neler söyleyeceksi- niz? BAŞTÜRK — Halkımıza karşı sorumluluk üstlenen veya duyan bireyler ve sol siyasal par- tiler olarak, biçimsel kalıpları kırarak, kendimizi aşarak çağ- daş bir yaklaşımla bir durum muhakemesi yaparak, siyasal planda gerçekçi bir değişim ve yenileşmeye yönelmeliyiz. Atlantik ötesi bir ülkeyle ge- rici guçlerin ortaklaşa yarattığı kaosu aşarak uygar ve demok- ratik bir toplum olma bilincini kavramalıyız. —İSİTTİ—
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear