18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21NÎSAN1991 HABERLER CUMHURÎYET/3 Zahokrîtik bölgellk kamp kuraluyor ABD'nin Silopi'deki kampının basın sözcüsü, Zaho'ya 25 kilometre uzaklıktaki ilk kampm kunılmasına başladıklarını bildirdi. Mühendis, teknik eleman ve güvenlik birimlerixıden oluşan 400 askerin bölgede iki gün içinde 10-15 kamp kuracağını açıkladı. Hakkâri Valısi Şahabettin Harput, Hakkâri'deki sığınmacılara 40 milyar liralık yardım yapıldığını söyledi. Haber Merkezi — Müttefik askerlerin Kuzey Irak'ta başlat- tığı yardım operasyonu kapsa- mında Zaho ve Sinadh'da kuru- lacak yerleşim birimleri için Türkiye sınırına çok yakın yer- ler seçilmesi Ankara'yı tedirgin etti. ABD, Irak birliklerinin, ül- kenin kuzeyindeki Zaho bölge- sini terk etmelerini istediBu ara- da tran Cumhurbaşkanı Raf- saacani, "Yabancı gttçlerin tran vakınında variık göstermesinin tehlike varatacağınr söyledi. öte yandan Amerikalı beş kong- re üyesi, Silopi ve Çukurca'da incelemelerde bulundular. ABD'li askerleTİn komutanı Korgeneral John Shalikashvili ile Irak askeri yetkilileri arasın- da önceki gece yapılan görüşme- de, Zaho bölgesinin Irak asker- lerinden anndınlmasının isten- mesi operasyonun ilk aşaması- run Türkiye sınınnm 10 ile 20 ki- lometre guneyinde yürütüleceği- ni ortaya çıkardı. Bu durum, Irak askerlerinin hiçbir şekilde yardım çalışmalanna müdahale etmemeleri istenen 36'na para- lelin kuzeyindeki alamn genişliği nedeniyle bazı soru işaretleri de yarattı. Ankara büromuzun ha- berine göre bır emekli diplomat, "36'ncı paralel Musul, Dohuk, Erbil gibi onemli Kürt yerieşim merkederinin kiiometrelerce gü- neyindea geçiyor. Onlar operas- yonu bizim için tehlike oluştu- racak denli yakın yıirütüyoıiar. Bunu anlamak güç" derken, Ba- tılı kaynaklar, "giivenlik" nede- niyle sınırdan güneye inişin za- man alacağuu ifade eUiler. An- cak operasyonun ileri aşamala- nnda Dicle vadisinde de karap- lar kurulmasının düşümildüğü ve Kuzey Iraklılan evlerine dön- dürme sürecinde Musul ve Erbfl kentlerine öncelik verileceği be- hrtüdi. Operasyonu, Stuttgart'taki ABD Müttefik Komutanlığı'na bağh olarak yöneten Gürcû asıllı Korgeneral Shalikashvili ile Iraklı yetkililer arasında önceki gece yapılan ve toplam 15 daki- ka süren göriişmede, Irak'tan Zaho yöresinde kamp kurulabil- mesi için bu bölgenin Irak as- kerlerinin müdahale alanı dışı- na çıkanlmasının istendiği öğre- nildi. Bir Batılı diplomat Cum- huriyet'e, "Iraklılar kesin bir va- nıt vermediler. ancak buna ba- yır demeleri mümkiin değil. Askerlerin nereye çekilecegi ve bazı koşullar konusunda hazır- hk yapmalannı bekliyoruz. Da- hm soan yenidea görişülebüir" değerlendirmesini yaptı. Adının saklı tutulmasını iste- yen bir ABD'li diplomat, Anka- ra'da Reuters ajansına yaptığı açıklamada, "Sığınmacılar için Zaho vadisinde geçici kamplar kurabilme planımız için, Irak askerlerinin Zaho'nun 30 kilo- roetre güneyindeki çizgiye çekil- meierini istedik" dedi. Diplo- mat, söz konusu talebin ABD- li Korgeneral Shalikaskvili'nin Iraklı yetkililerle yaptığı görüş- me sırasında iletildiğini belirte- rek, "Irak heyeti bunun üzerin- de çalısmak istedi. Görüşmeler halen devam ediyor" dedi. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Kuzey Irakblann yerleştirileceği ilk iki kampın Türkiye sınırına 16 ki- lometre uzaklıkta Zaho'da ve Uludere'ye 10 kilometre uzaklık- taki Sinadh çevresinde kurulma- sı kararlaştınldı. Bu karan de- ğerlendiren bir emekli diplomat, Birleşmiş Milletler'in operasyo- na tam anlamıyla sahip çıkma- dığı sürece, bölgede her türlü "askeri ve siyasi riskin mevcul oldugunu" belirterek "Bu du- rumda snunmıza ne denli yakın bir operasyon yürütüiürse, o TÜRKİYE Ukjdere Şjjrjnj Afe'^f 6 " Erbil O A Sığmmaa kamptan • Lojstiküsler 36. Paralel denli tehlike altındayız" dedi. Aynı diplomat, 36'na paralelin kuzeyine Irak müdahalesinin engelleneceği yönündeki ABD açıklamalan konusunda da şu yorumu yaptı: "36'ncı paralel Türkiye anırı- nın 150 kilometre kadar güne- vinden geçiyor. Baras geniş bir bölgedir. Dohuk, Erbil ve Mu- sul gibi önemli Kürt yerleşim merkezleri bu paralelin kilomet- relerce kuzeyindedir. Sonra Za- ho çevresi gibi elverişsu dağlık arazi yerine, kamp kunnaya uy- gun Dkle Vadisi vardır. Bütün bu bflgOer eJdeyken, müttefikle- rin kamplan sınıra yakın tutma- lan ve Irak'ı Musul, Erbil gibi merkezlerde de yardım operas- yonuna göz yummaya zorlama- malan 'zaman kazanma' çaba- sı gibi göriüüyor. Saddam Hü- seyin'in devrilmesme yondik bir manevra olarak degeriendiruebi- lecek bu tercih, Türkiye açısın- dan riskin devamı ve tehlikenin büyümesi anlamına geliyor." Bu göruşe ilışkin sorulanmı- zı yanıtlayan Batılı diplomatlar ise, müttefik askerlerinin bolgeyi coğrafi ve stratejik bakımdan aynntıh biçimde incelediklerini ve "güvenlik" açısından en uy- gun yerlerde ilk kamplan kur- maya karar verdiklerini belirtti- ler. Bir Batılı kaynak, "Bu ope- rasyon mümkaıı oidugunca bizlı yürürülecektir. Ancak aşamalı olacagı unutulmamalı. Zaman- la güneye, Dide VadisTne de ini- lecek. Daha iç kesimlerde yeni kamplar kurulabüecektir. Zaten niitai bedef obm Kuzey IrakUan evlerine döndürme sürecinde de, Musul ve Erbil gibi kentlere ön- celik verilmesini planlanıyor" dedi. öte yandan operasyonun "sı- nır bolgesi" ağırlıklı olarak baş- latılmasında, güney bölgelerin- de çatışma olasılığının daha yüksek olmasının da rol oyna- dığı belirtiliyor. Bu bölgedeki si- labiı halkın müttefik askerlerin- den cesaret alarak ayaklanmaya kalkışması durumunda bir çatış- ma çıkmasından çekinildiği ifa- de ediliyor. Kuzey Irak'ta ilk aşamada müttefik askerler, daha sonra Birleşmiş Miletler (BM) örgütü denetiminde "güvealik bölgeleri" oluşturulmasının Kurt devletine giden yolda bir adun olduğu yolundaki yorum- lar gündemdeki verini korurken, Batılı diplomatlar, "operasyo- nnn amacuun bu denli öteye gftmedigini" ısrarla vurguluyor- lar. Tahran: İçerikli rol alabiliriz tran Cumhurbaşkanı Hasimi Rafsancani, Şiraz'da üniversite öğrencüeriyle yaptığı konuşma- da, yabancı güçlerin tran yakı- nında varhk göstermesinin teh- like yaratacağmı söyledi. Raf- sancani, "Eğer kararlı olursak, miUetimiz ve gücümüze olan gü- venimiz, Irak milkti ile ilişki- miz, bölgede birinci ve içerikli rolü almamızı saglayabttlr" dedi. Arkadaşımız Mefamet Aka ve Yusuf Toprak'ın haberlerine gö- re Silopi'deki ABD kampı basın sözcüsü Binbaşı Rom Gahagan, &K-İ+ * ; *»j» ? * » . HANt BİZE SÜTT — Irak sınıruıdaki küçtik bir Kurt sığınmacı, süt emen keçi yavrusunu izliyor. (Fotograf: Rıza Ezer) 36. paralelde Zaho'ya 25 kilo- metre uzaklıkta ilk kampın ku- ruhnasına başlandığuıı bildirdi. Şu anda kamp bölgesinde 400 Amerikalı askerin bulunduğunu ve bunlann mühendis, teknik eleman ve güvenlik birimlerin- den oluştuğunu belirten Gaha- gan, kampın kurulmaya başlan- masıyla Irak tarafmdan herhan- gi bir güçlukle karşüaşmadıkla- ruıı söyledi. Bölgede Irakiılar için iki hafta içinde 10-15 kamp kurulacağını kaydeden binbaşı, kamplann bu süre içinde ta- mamlannuş olacağını bildirdi. Bu arada lncirlik üssü ve ts- kenderun limanı aracılığıyla Si- lopi'deki ABD kampına gelen asker sayısının 6 bini bulduğu bildirildi. ABD kampına, silah askeri araç ve helikopter sevki de giderek büyüyor. Silopi-Habur karayolu üze- rindeki bazı noktalarda ABD askerlerinin görev yaptığı belir- lendi. Tel örgülerle çevrelenen ABD kampındaki güvenlik ABD ve Türk askerlerince sağ- lamyor. Bu arada tngiliz donanması- na ait 300 deniz piyadesinin, Ku- zey Irakhlara yardım amacıyla oluşturulan çokuluslu güce ka- tılmak için TUrkiye'ye hareket ettikleri bildirildi. 5 kongre üyesi Hakan Aygün ve Ergun Ak- soy'un haberlerine göre aralann- da ABD Temsilciler Meclisi Aç- lık Komisyonu Başkanı Tony Hall'in de bulunduğu beş kong- re üyesi, Çukurca'ya gelerek 49. sınır taşının Irak kesiminde ku- rulan çadır kentte incelemeler- de bulundular. Demokrat Par- tiliTony Hall, Mathow Mo- hangh ve Howard Bern, Cum- huriyetçi Parti'den Mamge Ro- ukema ve Cbris Smith'den olu- şan heyet, Silopi'de Amerikan İkmal Merkezi'ni ziyaret ettik- ten sonra Çukurca'da sığınma- cılarla görüştuler ve görulen manzarayı "çok kötü" ve "trajedi" olarak nitelendirdiler. Yüksekova ikmal merkezi Kuzey Irak'ta yürütulecek "güvenlik kamplan" operasyo- nunda, Yüksekova'nın 'ikmal merkezi" olması kesinleşti. Üç- lu müttefik askerlerinin kullana- cağı ikmal merkezi konusunda inceleme yapmak üzere 15 kişi- lik bir ABD'li heyet dün ilçeye gitti. İkmal merkezine ilk aşa- mada 500 ABD askerinin gel- mesi bekleniyor. Yuksekova'mn ikmal merkezi olarak seçilme- sinde en önemli etkenin, uçak- lann inip kalkışına uygun 2 ki- lometre boyunda ve 50 metre ge- nişh'ğindeki asfalt yol olduğu be- lirtildi. Bu arada dün bir basın top- lantısı düzenleyen Hakkâri Va- lisi Şahabettin Harput, Hakkâ- ri Bölgesi'ndeki sığınmacılara Türkiye'nin 40 milyar lira tuta- nnda yardım yaptığını söyledi. Harput, bu rakamın, Bau ülke- lerinin yaptığı toplam yardunın 7-8 katı olduğunu kaydetti. SınırdakiKürt aşiretleri, ABD'nin Irak içinde kuracağı kamplara gitmeye hazırlanıyor Sığınmacılar dönme telaşında CELAL BAŞLANGIÇ HAKKÂRİ — Irak'tan gelen Kürtleri "geri dönüş"ün heye- canı sardı. Çadırlarda toplanıp konuşuyorlar, tartışıyorlar ve hep aynı sonucu alıyorlardı: "Geri dönmeiiyiz". "Bomba-ı kimya" korkusuy- la Türkiye sınırına doğru kaçar- larken aşiretler de birbirine iyi- ce karışmıştı. Dostki, Muzuri, Ertuşi, Bradost, Bervari, Soran aşiretlerinden Kurtler, Uludere'- den Çukurca'ya, oradan Şem- dinli'ye olan hat boyunca dağıl- mışlardu Bugün Saddam'dan kaçan- larla 1988'in ağustosunda Türki- ye'ye gelen Kurtler arasında te- mel bir farkhhk var. 1988'de ge- lenler Barzani'ye, Talabani'ye bağlı, Irak askerleriyle, elinde silah yıllardır çarpışan Kürt ge- rillalar yani Peşmergeler ve ai- leleriydi. Bugün sınırımızda bekleşen- ler ise son ana kadar Irak'ta Saddam yöntemiyle işbirliği ya- pan Kürtlerdi. Türkiye'deki "koruculnk" sisteminin bir benzerini oluştu- ran Saddam yönetimi, başkaldı- ran Kürtlere karşı, bu aşiretler- den yüz elli bin kişiyi modern si- lahlarla donatmtştı. Hükümet- le işbirliği yapan bu aşiretlerin üyeleri Saddam yönetimince önemli görevlere getirilerek ödüllendirilmişlerdi. Kimi ba- kan olmuş, kimi milletvekili, ki- mi de vali ve kaymakam... Irak'ta savaş sırasında ya da sonrasında Saddam'ın sallantı- da olduğu izlenimi edinen aşi- retler birdenbire taraf değiştir- miş, Saddam'ın verdiği silahla- n Saddam'a çevirmişlerdi. Şün- di ise üç pişmanlığı bir arada ya- şıyor ya da öyle gözüküyorlar- dı. Birinci "pişmanlıklan" bu- güne kadar Saddam'la işbirliği yapmak. örneğin Muzuri aşireti rfeisi Mezat Ibrahim, Duhok bölgesinin denetimini son ana kadar Irak yönetimiyle işbirliği içinde elinde tutuyor. Hatta 1988'de Türkiye'ye k?.- çan Peşmergelere ve ailelerine "geri döniin" çağrısı yapıyor. Ancak bugün Mezat Ibrahim, aşireti ile birlikte Saddam'dan Türkiye sınınna kaçanlar ara- sında. tkinci "pişmanlıklan" ise, Saddam gidiyor sarup oluşacak yeni bir durumda guçlu olmak amacıyla baskaldırmak. Sad- dam kendini toparlayıp, biraz da Amerika'nın uygun ortam yaratmasıyla "tepelerine binince" merkezi yönetimle iş- birliği yaparak elde ettikleri bü- tün kazanımlan Yİtirmisler. Üçüncü "pişmanlıklan" ise Saddam karşı harekâtı başlaün- ca, silahlarını bırakıp kaçmala- rı. Bu tavırlan, Barzani ve Ta- labani'nin liderliğini yaptığı Kürdistani Cephe ile az da olsa düzelen ilişkilerini yeniden boz- muş. tşbirliği ortamım yok et- miş. Aşiret reislerinin bir Saddam yanlısı, bir Saddam yönetimine başkaldıran tavırlan, göç halin- deyken bile farklı iç çelişkilerin yaşanmasına yol açıyor. Altın- yayla'ya gelen yaklaşık yüz elh' bin kişiden beş bini dağdan ko- pup Işıkveren'e iniyor. Askerler tutamıyorlar bu kit- leyi. Yeniden yukandaki gnıp- la birleştirmek için çabalarlar- ken havaya ateş açmalan bile o insanlan bir adım kıpırdatma- ya yetmiyor. Hepsi de "Bizi Saddam'a götnnneyin" diye bağnşıyorlar. Askerler bir tür- lü ikna edemiyor; "Sizi Sad- dam'a götıirmeyecegiz. Sadece yukandaki grupla birleştire- cegiz" diye. Sonunda sıkıntının nedeni anlaşılıyor. Yukanda Bişar Ağa var. Zaho'nun "korucubaşısı". Bişar Ağa da son dakikada Sad- dam yönetimine başkaldırmış. Kurtler arasında anlatılanlara göre Saddam Bişar Ağa'ya ha- ber göndermiş: "Oglun elimde esir. Sınıra kaçırdıgın insanlar- la biriikte geri dönersen oflunu affederim". Işte bu yüzden de bazı Kurtler, Bişar Ağa'nın ya- nına bile yaklaşmak istemiyor- lar. Çukurca'daki "49 nolu sınır tası"nın dibinde bekleşen ol- dukça büyük aşiretin önde ge- lenlerinden biri anlatıyor: — Son ana kadar devletle sı- kıfıkı ilişkilerimiz vardı. Sad- dam'la aramız "özgürlük gün- leri"nde bozuldu. Çatışmalara fiilen katıldık. Duhok'un kuşa- tümasında büyük etkimiz oldu. Bu bir halk savaşıydı. Hiçbir partinin gölgesinde ver almadık. Yenilginin ana nedeni açuk ve susuzluktu. Biz orada ABD'nin desteğiyle ayaklanmayı başlat- tık. Sonra Saddam'a da ABD'- nin yardım ettiğini öğrendik. Demek iki tarafı da hosnut et- raeyi hedefliyordu Amerika. Biz böyle olacağım bilmiyorduk. Hiç kimseyi direkt suçlamıyo- ruz. Suç hepimizde. Biz gevşek Çukurca'da sığınmacılara giyecekler çekilen tellerin ötesindenfırlatılıyor Ote yanda bir Ttirk kaymakamı HAKAN AYGÜN ÇUKURCA — Ali Taşlan Kocabaş on gtln öncesine kadar Erzurum Karayazı Kaymakamı'ydı, Tayin emri geldiğinde şaşırdı. Irak topraklanna kaymakam atanmıştı. "Curnhuriyet tarihinin Qk sınır ötesin- dc görev yapan kaymakamı" olarak ar- tıl tarihe gecen Kocabaş, şimdi Çukur- ca'da. 49 nolu sınır taşının iki yarunda- ki Kürt sığınmacıların mülki idare ami- ri. Makarru, telefonu, memuru yok. Yat- noaya yeri bile yok. Her akşam Çukur- ca'da birinin evine misafir oluyor. Kocabaş, daha önce hiç yurtdışına çık- marnış. Şimdi gunde yüz kere giriş-çıkış yapıyor. Irak topraklarındaki toplanma merkezini "nizam"a sokmaya uğraşıyor. Haline de gülmüyor değil. "Valla burada dil ögreniyorum. Arap- ça, Kürtçe, İngilizce konuşmaya başla- dım mecburiyetten. Dil kursuna gitsem bu kadar çabuk ögrenemezdim." "Sınır ötesi kaymakam", yine de ha- linden şikâyetçi değil. "Vatan millet sagolsnn. Bana ne gö- rev verilirse yapanm" diyor. Kürt sığınmacılar artık yardım kam- yonlanna saldırmıyorlar. Nedeni; kam- yonlann üzerindeki Kızılay görevlilerinin artık "tam teçhizat" gezmeleri. Kızılay görevlileri ellerinde sopa, dağıtımda dü- zeni sağlıyorlar. Yağmacıhğın önlenme- sinde diğer bir etken de artık Apaçi tipi helikopterlerle kampın dört bir yamna yiyecek paketleri bırâkılması, ilk gûnler- deki açlığın giderilmesi. Kürt sığınmacıların şimdi en önemli arzusu, güzel bir çadıra sahip olmak. Kamp yöneticileri, çadın olmayanları saptayıp, ellerine "bir adet radır verilecek" yazıh, imzalı kâğıt tutuşturu- yorlar. Kâğıt karşılığında çadır dağıtılı- yor. "Kamp kayraakamı", çadır kâgıtlan- nın 10 bin dinardan satılmasından yakı- nıyor. Kampm çocuk sığmmacılan için elinde her kâğıt kalem olan, çadır dağı- tıcısı. tlkokul beşinci sınıf öğrencisi ol- duğunu söyleyen Muhammed de bunlar- dan: "Ne olur bana çadır kftgıdı yaz." Gazeteci olduğumuzu öğrenince de yaka silkip uzaklaşıyor. Bir başka "kâgıt-kalemlTye doğru. Çukurca'da giyecekler artık çekilme- ye başlanan tel örgülerin ardında bekle- şenlere fırlatılıyor. Sorun ayakkabılann dağıülmasında çıkıyor. Biri çiftin teki- ni, öbürü diğerini yakahyor. davrandık. Kentleri ele gecirdik- ten sonra herkes evine gitti, yer- leşti. Oysa bizim savunmada ol- mamız lazımdı. "Geri döner misiaiz" sorusu- na aşiretlerin önde gelenleri "d- bette döneriz" yanıtını veriyor- lar. Ama bir koşullan var: — ABD'nin denetiminde olursa, geri dönmeye "evet" de- riz. Ama Türk jandarmalan gü- venliğimizi sağlarsa, geri dön- mek yerine ölmeyi tercih ederiz. Bunun birinci sebebi, biz Tür- kiye'ye girerken Türk askerleri üzerimize ateş açtı. Çok sayıda insanımızı öldürdüler. Erzak dağıtımı sırasında çok baskı ya- pıyorlar. Gazeteciler bunlan gö- rüntülediklerinde fılmlerini alı- yorlar. Ama biz Amerika'ya gü- veniyoruz. Her türlü imkânı sağlayacaklar. Bize şu anda Türkiye'nin yaptığı gibi yapma- yacak Amerika. Hakkâri Valisi Şehabeddin Harput, Çukurca'daki Kürtlere, kampa kurulan ses yükselticiy- le anlatıyordu. Konuşması anın- da Kürtçe'ye çevriliyordu. "VaK Paşa", "evlerinize döneceksi- niz" dedikçe, dinleyen farklı aşiretlerin üyeleri alkışlıyordu. "Geri dönme" heyecanı sarmış- tı sınırda bekleşen Kürtleri. An- cak "geri dönüşe kim karar verecek" sorusuna herkesin ya- nıtı ortakü: "Aşiret retsimiz ka- rar verecek." Aşiret reisi karar vermiş Sad- dam yanlısı olmuşlardı. Sonra aşiret reisleri karar vermiş Sad- dam'a başkaldırmışlardı. Şimdi de "Amerika'nın güvencesin- de" aşiret reislerinin verdiği ka- rarla geri döneceklerdi. Binler- ce insanın kaderi aşiret reisleri- nin elindeydi. Kürtlerin başına gelenlerin en büyük nedeni de buydu herhalde. Yoksa bilme- dikleri en büyük diismanları aşi- ret reisleri miydi? DUNYADA BUGUN AIİSİRMEN Görmezden Gelemeyiz Mehmet Ali Birand dünkü yazısında, VVashington Post ve Herald Tribüne gibi Amerikan gazetelerinde, bazı asker gö- revlilere ad vererek yöneltilen eleştirilerden söz ediyordu. Birand, çok haklı olarak Genelkurmay Başkanlığı'nın bu olayı soruşturması, eğer varsa suçlulann ortaya çıkarılıp ce- zalandırılması gerektiğini söylüyordu. Birand dostum haklıdır. Hepimizi töhmet attında bırakan böyle bir olayı görmezden gelemeyiz. Eğer olaylara doğru bir tam koymak ve kalıcı, sağlıklı çö- zûmlere ulaşmak istiyorsak, görmezden gelemeyeceğimiz başka gerçekler de vardır. Evet örneğin, sığınmacılann içinde bulundukları durumun tek sorumlusunun Saddam olmadığını da görmezden gele- meyiz. Bush ile onun politikasına balıklama dalanlar da bu- günkü olaylann sorumlulandırlar. Yoksul, sefil, aç, ölümle kar- şı karşıya insanlar edebiyatı, bazı başka gerçeklerin de göz- den kaçırılmasına neden olmamalıdır. Evet sığınmacılar ger- çekten çok güç durumdadırlar v« onlara yardım elini uzat- mak zorunludur. Ama bugünkü koşuilann yaratıcılarından biri de dinmek bilmez tutkuları ve garip hesaplarıyla, kendi in- sanlannı maceraya sürükleyen Kürt örgütlerınin liderleridir- ler. Onlar yalnızca, dize gelmiş Saddam karşısında tutuna- mayacak kadar zayıf, beceriksiz oldukiarı halde bir ayaklan- mayı başlatmakla kalmamışlar (tüm halkın kendilerine can- dan katılmadıkları yönünde tanıklıklar da var) aynı zamanda halkı, evini, yurdunu terk etmeye de çağırmışlar, zaman za- man da zorlamışlardır. Kürt toplumunun feodal yapısını da göz önünde bulundu- runca yann öbür gün aynı kişilerın Kürtlerın temsilcileri ola- rak ortaya çtkıp, bazı istekler ileri sürmeleri durumuyla kar- şılaşabiliriz. O yüzdendir ki, daha bugünden bunlann olaylardaki so- rumluluk paytarmı görmek ve göstermek zorundayız. Bu arada, sığınmacılar arasında da yağmacılar, benciller bulunduğunu, kimilerinin çocuklar için zorunlu olan süt toz- larını yok etmek pahasına, gelen yardımı talan ettiklerini gör- mezden gelemeyiz. Bunlan da görmek ve göstermek zorun- dayız. Yoksa olaya zaten yanlı yaklaşan, Türkiye'nin 12 Ey- lül'den bu yana içinde bulunduğu ımaj erozyonundan yarar- lanarak, her aksaklığın faturasını bizlere kesmek isteyenle- rin işlerini kolaylaştırmış oluruz. Batı'nın son olaylardaki tavnndaki çelişkiyi de görmezden gelemeyiz. Şu gerçeği çok iyi kavramak zorundayız: Batı kamuoyu bir yandan gerçek ve içten insancıl duygularla soruna yaklaş- maktadır. Her yaklaşıma öfke göstermenin anlamı yoktur. Ama, Batı kamuoyunda yaratılan havadan yararlanmak ve Ortadoğu'da yeni oluşumlarla yepyenı dengeler yaratmak is- teyenler de vardır. Bunlan görmezden gelemeyiz. Batı kamuoyunun içtenliğiyle çelişen ikiyüztülüğü de gör- mezden gelemeyiz. Sığınmacılann ülkelerine zorla geri gön- derilemeyeceğini söyleyenler, bunları en kısa zamanda ka- bul etmekle yükümlüdürler. Yoksa Türkiye zorla bu insanlan besleyemez, barındıramaz, kendi insanına iş bulamadığı bir ortamda iş sahibi edemez, durumdan doğacak sosyal, eko- nomik ve politik sorunları kaldıramaz. Amerikan, İngiliz ve Fransızların oluşturacaklan kamplar da zaten bu gerçeğin yadsmmazlığından doğmaktadtr. Tüm sığınmacıların bu kamplara gönderilmeleri kaçınılmazdır. Bu gerçeği ne biz no de başkaları görmezden gelebilir. Sığınmacıların kendileri de bu gerçeği görmek zorunda- dırlar. Bu konuda gösterilecek en küçük bir zayıflık gelecekte ba- şımıza büyük dertler açacaktır. Batı'dan gelecek kimi içten, kimi önyargılı ya da art niyetli tepkilerden çekinerek karar ver- mekte gecikmek hiçbir şeyi değiştirmeyecektir. Halepçe kat- liamından kaçan sığınmacıları hâlâ barındırmamızın bizeöv- gü değil, eleştiri ve vergiden başka bir şey getirmediğini unut- mayalım. Devlet yönetmek soğukkanlılık ve ciddiyet ister. Bu gerçe- ği de görmezden gelemeyiz ve bu ciddiyet ile soğukkanlılı- ğın egemen olması için bıkmadan usanmadan kamuoyunu uyarmak zorundayız. KISA KISA • Şişli'deki 'Türkiye Gazetesi Hastanesi' yann Cumhurbaşkanı Turgut özal tarafmdan hizmete açılacak. Yıllarca Bulgar Hastanesi olarak hizmet veren bina, Vakıflar Genel Müdurlüğü'nce açılan ihale sonucu Ihlas Gazetecihk Holding'e aybğı 40 milyondan 10 yıllığına kiralandı. Cerrahi, dahili ve doğum dallannda hizmet verecek olan hastanenin restorasyon ve donammı için 9.5 milyar lira harcandığı bildirildi. • lstanbul'da bazı bankalann soyulacağı yolunda mektupla ihbarda bulunulduğu öğrenildi. Bir bankamn Levent'teki Oto Sanayi Şubesi'ne gönderilen mektupla bankamn soyulacağı şeklinde ihbar yapıldı. Banka çevresinde önlemler arttınlırken dün de aynı banka için polise bu kez telefonla ihbarda bulunuldu. • Mllli Eğitim Bakanhğı'mn, sekiz yülık zorunlu ilköğretime geçmesiyle ilgili çalışmaları sürdürdüğü bildirildi. Bu amaçla pilot bölgeler ve okullann saptandığı ve uygulamaya aşamalı olarak geçileceği kaydedildi. Bakanlıktan alınan bilgiye göre halen ilkokulu bitirenlerin yuzde 42'si ortaokula devam ediyor. Bakanlığm Uköğretime geçilmesi amacıyla gerek ilköğretim okulları ve ortaokulların yurt çapında yaygınlaştırılması gerekse de yasal değişikliklerin yapılmasına ilişkin çalışmalar sürüyor. Bu kapsamda bakanlık, sekiz yıllık ilköğretim için pilot bölge ve okulları belirledi. • Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi Başkanı Dr. Selim ölçer, Sağlık Bakanhğı'mn hizmetlerde yetersiz kalması nedeniyle belediyelerin devreye girmesinin söz konusu olduğunu belirterek "Hâlâ halkın yüzde 4O'ı sağlık hizmetinin bedelini kendi cebinden ödüyor" dedi. ölçer belediyelerin mahallelerde sağlık kabinleri oluşrurulmasma öncülük etmesini istedi. ölçer belediyelerin kuracaklan sağlık birimJerinde sağlık ocağı modelini esas almalan gerektiğini de öne sürdü. • Ticaret gazetesi 50 yaşına basü. 20 Nisan 1942 tarihinde Süha Sükuti Tükel tarafmdan kurulan Ticaret, Türkiye'nin ilk ekonomi gazetesi olarak biliniyor. Ticaret gazetesi, Cumhuriyet gazetesinden sonra Türkiye genelinde satılan en eski ikinci günlük gazete özelliğine de sahip bulunuyor. • izmir Eczacı Odası Başkanı Levent Kamacık, tzmir'de, uyuşturucu içeren antidepresif ilaçların tüketiminde artış olduğunu öne sürdü. Kamacık yaptığı açıklamada, reçete ile verilen bu ilaçlardan günde 15-20 kutu sattıklannı belirterek, "Bunlann dışında, bileşimlerinde uyuşturucu bulunan birçok ilaç da reçetesiz satılıyor. Bu ilaçlara talep küçümsenmeyecek boyutlarda" dedi. Kamaak, uyuşturucu içeren ve reçetesiz alınarak bilinçsizce kullanılan Üaçlann stresi geçici olarak tedavi ettiğini, sonrasmda daha ciddi ve kalıcı rahatsızhklar meydana geldiğini kaydetti. • Çalıntı otomobilleri sahte belgeler düzenleyerek sattıklan iddiasıyla 5 kişi gözaltına alındı. Emniyet Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya göre, Asayiş Şubesi ekipleri, kentte meydana gelen çeşitli otomobil hırsızlıklanyla ilgili surdürdükleri araştırma ve operasyonlar sırasında, 6 kişilik bir şebekeyi ortaya çıkardı. Şebekenin elemanları olduğu açıklanan Uğurcan Tuncabayın, Ali thsan Bölek, Habip Işıklı, Mesut Konk ve Alkan Fettah Uluer gözaltına alımrken, kimliği belirlenen bir kişinin de arandığı bildirildi. Yaklanan sanıklann sorgulannöa, çeşitli semtlerden halen firarda olan kişinin çaldığı 1991 Model Fiat Tempra ve Fiat Tipo marka otomobilleri, sahte belge ve plakalarla Van, Mersin, Antakya, Adana, Balıkesir ve Malatya'da satüklannı itiraf ettikleri bildirildi. Sanıklarla birlikte, çalınü oldukiarı belirlenen ve piyasa değerleri toplam 325 milyon lira olan otomobillerin ele geçirildiği kaydedildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear