Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/4 HABERLER
İSLAMCI SİYASİ HAREKETLER VE TERÖR /AÇIKOTURUM
20 NİSAN 1991
Ekonominin
kurtuluşu
• ANKARA (UBA) —
DYP Genel Başkan
Yardımcısı Tansu Çiller,
hükümetin izlediği politika
ile ekonominin
kurtuluşunun mümkün
olmadığını belirtti. Çiller,
hükümetin izlediği
ekonomik politika ile
yüksek enflasyonun
kronikleştiğini söyledi.
Çiller, ekonominin
bugünkü durumu ile ilgili
olarak görüşlerini
açıklarken ekonominin tam
bir çıkmaz içinde olduğunu
öne sürdü. Çiller, "Türkiye
kısa vadeli sermaye çekmek
için bazı kararlar aldı. Biz
buna karşı çıkmadık.
Ancak, daha sonra önemli
hatalar yapıldı. Faizlerle
döviz kurları arasındaki
fark çok açıldı. Biz bu
konuda zamanında
uyarılanmızı yaptık. Bu
durumun büyük bir tehlike
yaratacağını ifade ettik.
Dinlemediler. Ama
yaptığunız bütün uyanlarda
bizim haklı olduğumuz
ortaya çıktı. Zaman içinde
kısa vadeli sermayenin
kaçabileceğini söyledik.
Nitekim şimdi oraya doğru
gidiyoruz" dedi.
Erdem
Ktitahya'da
• KÜTAHYA (AA) —
TBMM Başkanı Kaya
Erdem, TBMM'nin
açıhşırun 71. yıldönümü ve
Milli Egemenlik Haftası
dolayısıyla Kütahya'da
düzenlenecek 'milli
mücadelede büyük zafer ve
milli egemenlik'
sempozyumuna katılacak.
Seyitömer Linyit Işletmesi
Konferans Salonu'nda 22
nisan pazartesi günü
gerçekİeşecek sempozyumun
oturum başkanlığını
Anadolu Universitesi
Rektörü Prof. Dr. Yılmaz
Büyükerşen yapacak.
TBMM Başkanı Kaya
Erdem'in sempozyumu açış
konuşmasının ardından,
Kütahya Valisi Erdoğan
Atasoy ile TBMM Idare
Amiri ve Kütahya
Milletvekili Mustafa Uğur
Ener de konuşacaklar.
Sempozyumda Anadolu
Universitesi Fen-Edebiyat ve
İİBF öğretim üyesi Prof.
Dr. Ahmet Mumcu 'Milli
Egemenlik llkesi', Doç. Dr.
Halime Doğu 'Büyük
Zafer'in Dış Siyaset
Bakımından Sonuçlan',
Doç. Dr. Meral Aşıkoğlu
da 'Milli Mücadelede Mali
Politika' konusunda
bildiriler sunacaklar.
Horzum
komisyonu
• ANKARA (UBA) —
Emlak Bankası'nı
dolandırmak suçundan 10
yıl hapis cezasına mahkûm
edilen işadamı Kemal
Horzum, bu cezanıü
kesinleşmesi halinde koşullu
ertelemeden yararlanmak
için istese de istemese de
bankaya olan milyarlarca
lira borcunu ödemek
zorunda kalacak. Koşullu
erteleme yasasıyla, banka
dolandırıcılannın
zimmetlerine geçirdikliri
parayı geri ödemeleri
halinde aftan
yararlanabileceklerinin
öngörülmesine rağmen
Horzum'u mahkûm eden
mahkeme heyeti 27 şubatta
verdiği kararda, Horzum'un
bankaya olan borcunu yasal
faiziyle birlikte (215 milyar
959 milyon) ödemesini
kararlaştırmıştı. Mahkeme,
Horzum'un diğer sanıklarla
birlikte zimmetine geçirdiği
parayı, faiz dışında 52
milyar 163 milyon lira
olarak belirlemişti.
Başkanlar
ABD yolcusu
• İZMİR (ANKA) —
Batman, tstanbul
Gaziosmanpaşa ve Izmir
Karşıyaka belediye
başkanları, ABD
Büyükelçiliği'nin davetlisi
olarak USIA programı
çerçevesinde bugün
Amerika'ya gidiyorlar.
ABD'deki yerel yönetim
sistemini incelemek,
sorunları ortaya koymak
amacıyla bir ay süreyle bu
ttlkede kalacak olan
Batman Belediye Başkanı
Ataullah Hamidi, Istanbul
Gaziosmanpaşa Belediye
Başkanı Ismail Rüstemoğlu
ve lzmir Karşıyaka tlçe
Belediye Başkanı Cihan
Tursen, Istanbul'dan bugün
Amerika'ya uçacaklar.
leronın
•ı •
iKi vuzu var*/
GENCAY ŞAYLAN
snçsuz yere öidnrüimesinfaı
ı«abüir
ğerierine göre snç obnayabflir. Aynca sık
sık gönderme yapılan, "altin devir" ola-
rak adlandınlan dört halife dönemine
baktağmuzda bnnlardan üçiinün bir şid-
det olayına knrban gittiğini göriiyoruz.
Yaai tslam tarihinde şiddetin yeri çok
büyük gibi gözüküyor. Sayın Çakır siz
tslam ve siyaset konnsnnda çok ilgi
nyandıran bir eser verdiniz. Siz bu soru-
na nasıl yaklaşıyorsunnz?
ÇAKIR — Ben de ilk başta lslam ve
terör kavramlarının yan yana gelmesin-
den rahatsızlık duyduğumu söyleyerek
konuşmaya başlamak istiyomm. Bir di-
nin içinde teröre referans arama çabala-
n bana rahatsızhk veriyor. Ama bu de-
mek değildir ki kendini tslama adamış
insanlar şiddete başvurmaz. Yani eğer
birtakım referanslar aranacaksa birtakım
insanlarm içinde yaşadıkları ortama
bakmak gerekiyor. Orneğin ünlü Hasan
Sabbah çok marjinal, hiçbir biçimde
temsili olmayan bir örnektir. Birilerinin
yapüğı terörden dolayı bir dünya görü-
şünü eleştirmek, sorgulamak bana yan-
hş geliyor. Türkiye'de son zamanlarda
ortaya çıkan şiddet olaylanndan dolayı
Islamın sorgulanması başladı. Bu bana
ürkütücü geliyor, ömeğin Batı'nın çiz-
diği tslam eşittir Humeyni eşittir terör
şablonuna Türkiye'de de inananlar çık-
ü. Somut olaylara bakınca ne görüyo-
ruz? İslami ideoloji ya da tslami poütik
oluşumlar adına dünyamn dört bir ya-
nında cinayetlere kadar varan yollara
başvurulduğu büiniyor. Cihad gnıbunun
Enver Sedat'ı öldürmesini herkes büiyor.
Türkiye'de de bu dünya ölçeğinde etkin
hareketlerden etkilenen birtakım insan-
lar olduğu kesin. Bu insanlar tslami bir
düzenin her şeyi düzelteceğine inanıyor
lar ve böylesine bir inanca sahip kişiler
arasından şiddeti kullanmaya yönelecek-
lerin çıkması yadsınamayacak bir şey.
Ancak bu insanlarm şiddete başvurup
vurmadığı tartışmah. Benim gördüğüm
kadan ile şiddeti bir siyasal mücadele
yöntemi olarak tanımlayan insanlar
Türkiye'de marjinal konumdalar ve gi-
derek daha da marjinallesiyorlar. Bu in-
sanlarm, kendi kitle tabanı saydıklan yı-
ğmlar Üzerinde büyük etkileri olduğu
soyienemez, hatta dışlanıyorlar. Yani pek
güçlü değiller. Ikinci olarak üzerinde hiç
durulmayan bir nokta, terör için gerekli
teknik donanıma sahip olmalan çok
kuşkulu. Ne Prof. Aksoy'un ne Emeç"-
in ne de Üçok'un tslamcılar önünde bü-
yük bir engel oluşturduklan açık, yani
Islamalar açısından bu hedefler anlamlı
değil.
— Sayın Çakır, siz de birtakım güç
odaUannın bu işleri tezgâMadıklannı ve
fatnrayı Islamcıiara çıkarmak istediğini
mi düşünüyorsunnz?
ÇAKIR — Ben sadece eldeki bilgileri
değerlendirmeye çalışıyorum. Şiddet kul-
lanmada hedef önenilidir diyorum. Lüb-
nan'da bombalı kamyon ile Amerikah-
lann içine dalan kişi ile Türkiye'de yaşh
bir kadına bombah bir paket yollayanın
eylemleri birbirine benzemiyor. Yani
Türkiye'deki olaylan Lübnan'a ya da
lran'a gönderme yaparak tartışamayız
diyorum, bu çok eksik ve yetersiz olur.
Türkiye'deki cinayetler aydınlatılabilir ve
belki kendini tslama olarak tanımlayan
çocuklarla ilişki ortaya çıkabilir. Ben ki-
şisel olarak bu olasüığı çok zayıf görü-
yorum, ama böyle olsa bile bu demek de-
ğildir ki o insanlar bu işi bilinçli ve öz-
gür iradeleri ile yaptılar. Kullanılmış ol-
malan çok büyük bir olasılık. Bu cina-
yetler büyük bir gücün işlerine benziyor.
Peki kim, neden yapıyor? Ben bu giri-
şimlerin güçlenen İslami hareketi tasfi-
ye için yapıldığına inanmıyorum, çünkü
Türkiye'de İslami hareket güçlenmiyor.
güçlenen muhafazakârhk. Resmi ideolo-
jinin Batıcı yanlannı tasfiye eden bir mu-
hafazakârhk güçleniyor. Belki bugün in-
sanlar dinlerine daha fazla sahip çıkıyor-
lar, lslam bir toplumsal ve hukuki meş-
ruiyet kazamyor, ama politik anlamda
güçlenmiyor. Çoğulcu demokrasi özle-
mi güçleniyor, bu özlem İslami kesim
içinde de büyük yankılar buluyor. Ama
Türkiye'de birileri insanlarm birbirleri-
ni tammalanm, tartışmalanm istemiyor,
aşın uçlar konumunun sürmesini istiyor.
Çatışma ortamımn yükselmesi isteniyor.
12 Eylül öncesinde öldürülen bir sürü
öğretim üyesi vardı, bunlan kim öldür-
dü somsuna cevap bulunamadı. Bazı
olaylar aydınlanır gibi oldu, ama hemen
kapatıldı. Abdi tpekci cinayeti de aydın-
lanmadı. Bir eski pohs şefınin, bir sav-
anın da öldürülmesi bu bağlamda ele
ahnabilir sanıyorum. özal'a suikast gi-
rişimi bile doğru dürüst aydınlanmamış-
ken bir telefon ihbarına dayanarak bu ci-
nayetler şimdi Islamalara yuklenmek is-
teniyor. Bir de inanılmaz bir bilgisizlik
var. Üçok cinayetinden sonra gelen bir
telefon ihbannda "tslamcı hareket adı-
na cezalandırdık" denilmiş, emniyet
günlerce böyle bir örgüt aradı. Halbuki
burada genel bir kavram kullandmış, sol
hareket gibi. Bu şiddet olaylarında bazı
tslama gruplann kullanıhmş olması ba-
na çok akla yakın gelmiyor. Türkiye'de
solun şiddet kullanma geleneği var ve bir
sol örgüt birini öldürünce bu yadırgan-
mıyor. Ama şiddet geleneği olmayan Is-
lamcı kesimde de adam öldürme başla-
yınca Türkiye'de birçok kişi "Nereye gi-
dryornz?" somsunu sormaya başlaya-
cak. Galiba amaç da bu sorunun sorul-
maya başlaması.
— Sayın Kora, siz daha çok İslami ke-
simlere hitap eden bir gazetenin yazar-
lıgını yapıyorsunnz. Siz bu olaylan na-
sıl degerlendiriyor, sonına nasıl yaklaşı-
yorsannz?
KORU — Efendim, genel mecra için-
de olan bütün İslami kesimin yazarlan,
politikacıları terör olaylannı hiçbir bi-
çimde tasvip etmediklerini ortaya koy-
muşlardır, ama nedense bunlar yeterin-
Sık sık gönderme yapılan, "Altın devir" olarak
adlandınlan dört halife dönemine baktığımızda
bunların üçünün şiddet olayına kurban gittiğini
görüyoruz. Yani İslam tarihinde şiddetin yeri çok
büyük gıbi gözüküyor. Şimdiye kadar ortaya
atılan görüşler, esas olarak cinayetlerin karanlıkta
kalmasının büyük sıkıntılara yol açacağı
konusunda birleşti...
ce duyulmadı. Şimdi terör olaylannın iki
yüzü olduğunu unutmamak gerekir.
Lübnan'da bomba yüklü kamyonla gi-
rip Israil karargâhını ortadan kaldıran
hareket Israillilere göre terördür, ama bu
işi yapan insanın davasını destekleyen-
lere göre de bir mücadeledir. Vatanını iş-
gal edenlere karşı sürdürülen kutsal bir
mücadeledir, savaşın bir parçasıdır. Bir
de tarihimizde, sadece Türk tarihinde de-
ğil, lslam tarihinde ortaya çıkan terör
olaylan var. Bunlara bakılarak birtakım
paralellikler kunıhnaya çalışılıyor. Bir de
şu var; lslam ülkelerinde hep istibdatçı
yönetimler var. Bu iki gerçekten hareket
edilerek sanki Müslüman olmak terörist
olmayı içerir gibi bir sonuç çıkanlmaya
çalışıhyor. Halbuki dünyamn birçok ye-
rinde 1400 yıllık tarihinden ders alrruş,
imbikten suzülür gibi bütün olumsuz ta-
raflanndan arınmış bir saf tslami hare-
ket var. ömeğin Ihvan-ı Müslimin bir za-
manlar teröre bulaşmıştır, bunu inkâr et-
mek mümkün değildir, ama terör olay-
lannın hiçbir fayda getirmediğini görmüş
ve terörü kınayıcı bir çizgiye gelmiştir.
Terör hiçbir işe yaramamış, Sedat gitmiş,
yerine Mübarek gelmiştir. Bu dersler İs-
lami hareketin biraz daha saflaşmasını,
züünlerin açılmasım sağlamıştır. Bu ba-
kımdan tarihteki ya da günümuzdeki
birtakjm olumsuz olaylara bakıp bugü-
nün Türkiye'si için sonuç çıkarmanın al-
datıcı olduğunu düşünüyorum. Evet, bu-
gün Türkiye'de kendini Müslüman ola-
rak tarif eden, İslami kimlik sahibi in-
ERGtL — Burada sizi destekleyen bir
şey söylemek istiyomm. Tamdığım bir
emniyet görevlisi, eğer bu işleri yapan-
lar Türkiye'de bir örgüt ise muhakkak
ortaya çıkannz, ama dış bağlantısı var-
sa çok zordur diyor. Sözü edilen cina-
yetleri işleyenlerin buhar gibi ortadan
kaybolması bir dış bağlantının varhğma
işaret ediyor.
KORU — Ben bir şey bilmiyomm,
ama düşünülurse çeşitli senaryolann üre-
tilebileceğine dikkat çekmek istiyomm.
önemli olan husus bu sorunla ilgili de-
ğerlendirmelerde önyargüarla hareket et-
memek, cinayetleri kimin işledigi konu-
sunda düşünmeye başlamak.
— Efendim, şimdiye kadar ortaya au-
lan görüşler esas olarak cinayetlerin ka-
ranlıkta kalmasmm büyük sıkıntılara yol
açacagı konnsunda birleşti. Sayın Mum-
cn, siz terör olaylan üzerinde çok çalış-
tmız, kamuoyunun son derece ilgisini çe-
ken çalışmalar yaptınız. Siz sorunn na-
sıl degerlendiriyorsunuz?
MUMCU — Bazı konulan açıkça tar-
tışmakta yarar vardır. örneğin biz gaze-
teciler ya da bilim adamlan gerçekle uğ-
raşınz. Romancılar için varsayımlar
önemlidir. Siyasetçiler komplo teorileri-
ne ilgi gösterirler. Ashnda bu komplo te-
orileri de varsayım kategorisi içinde ele
alınmalıdır. Varsayımlann yararsız oldu-
ğu soyienemez. Örneğin bir cinayet ola-
yı söz konusuysa çeşitli olasılıklan dü-
şünmek gerekir. Bu bakımdan varsayım
oluşturmak yararlı bir yöntemdir, ama
Mumcu "Bazı konulan açıkça
tartışmakta yarar var. Şimdi
sorulacak soru şudur: Islamcı
ideolojiyi araç yapmış marjinal terör
grupları var mıdır? Yoktur denemez,
dünyada da Türkiye'de de vardır,
olabilir."
Kora "Genel mecra içinde olan
bütün İslami kesimin yazarlan,
politikacıları terör olaylarım hiçbir
biçimde tasvip etmediklerini ortaya
koymuşlardır, ama nedense bunlar
yeterince duyulmadı!'
Ergil "Tam'dığım bir emniyet
görevlisi, eğer bu işleri yapanlar
Türkiye'de bir örgüt ise muhakkak
ortaya çıkartırız, ama dış bağlantısı
varsa çok zordur diyor. Sözü edilen
cinayetleri işleyenlerin buhar gibi
ortadan kaybolmaları bir dış
bağlantının varhğma işaret ediyor!'
Çakır "Ben de ilk başta İslam ve
terör kavramlannın yan yana
gelmesinden rahatsızhk duyduğumu
söyleyerek konuşmaya başlamak
istiyorum. Bir dinin içinde teröre
referans arama çabaları bana
rahatsızhk veriyor."
sanlar sayıca 20 yü, 10 yıl hatta 5 yıl ön-
cesine göre artmışlardır. Ama bu artış,
birtakım insanlan sokaklara dökecek,
Anıtkabri ziyaret edip "Atam izindeyiz"
diye yazdırtacak kadar ciddi oranda bir
gelişme değildir. Son bir yıldır Türkiye'de
birbiri ardmca bir sürü cinayet işlendi.
Laik olarak tanınan kişüerin öldürülmesi
zaten bir tslami teröre koşullanduılmış,
kamuoyu içinde tepkiye neden oldu; İs-
lami kesim zaten despotik yönetim yan-
lısıdır türünden değerlendirmeler yapıl-
dı. Oysa cinayetlerin İslami kesim için-
de birileri ile irtibath olduğu kanıtlana-
madı, böyle bir emare bulunamadı. Ta-
bii bir de emniyet örgütüne Islamcüann
sızdığı ve bunlann cinayetleri örtbas et-
tiği iddiası var. Eğer bu varsayım doğ-
ruysa, yani emniyet örgütünde tslami dü-
şüncede kişiler etkinse öncelikle onların
cinayetleri işleyen İslami kimlikli kişile-
ri ortaya çıkaracağını düşünüyorum.
Çünkü bu cinayetler toplumda herkes ta-
rafından lanetleniyor ve işin faturası İs-
lami kesime yuklenmek isteniyor. Cina-
yetlere bakınca bu işlerin saf, toy deli-
kanhlar tarafmdan değil, usta ve profes-
yoneller tarafmdan gercekleştirildiğini
görüyoruz. Emniyet örgütü bu nedeple
işi ortaya çıkaramıyor. Tühaflıklar da
var. Bahriye Hanım, olaydan bir hafta
önce MlT'te eğitiliyor, ona bombah pa-
ketler hakkında bilgi veriliyor, "Böyle
açarsamz patlamaz" deniyor. Bir hafta
sonra bombah paket patlıyor. Bunlar ak-
hn kolay alacağı tesadüfler değil. Kim
sorusunun cevabuun aranması lazım. Ya-
nn, 20 yüdır İslami kesim içinde yer al-
mış bir kişinin bu işleri yaptığı çıkabi-
lir, ama onun arkasında Türkiye ile ilgi-
li hesaplan olan, Türkiye'nin yönelişle-
rini bu eylemlerle önlemeye çalışan bir
örgüt bulunacaktır. Bu bir dış mihrak da
olabilir. Ben dışarıda Türkiye'den kaç-
mış ilticacılan görüyorum. Bu insanlar
iltica kabulü için her şeyi yapabilecek du-
rumda. Bu insanlark kullanmak çok ko-
lay.
bu varsayımlardan biri gerçek çıkacak-
tır. Frederich Forsyth, Marselmo olayı ile
ilgili bir roman yazabilir ve bu çok ilgi
çekebilir. Muammer Aksoy, Bahriye
Üçok, Çetin Emeç ve Turan Dursun ci-
nayetleri için de birtakım senaryolar ya-
züabüir. Bu senaryolarla öfkeler bilene-
biür. Bunlardan kaçınmak gerek. örne-
ğin Muammer Aksoy öldürüldüğü za-
man benim köşemden yazdığun yazı, ge-
nel yargüardan kaçınma gereklihğiydi.
Muammer Aksoy'un kişiliğine baktığı-
mızda, yani sürdürdüğü mücadeleyi ele
aldığımızda laikh'ğin öne çıktıgım gö-
rüyoruz. ölümünden hemen önceyaptı- değildir. Örneğin tpekci cinayetinde olay
ğı mücadele, tesettür ile ilgiliydi, Danış- herhangi bir örgütün propagandası için
tay'da açılacak davarun dilekçesini yazı-
lojiyi araç yapmış ve terörü hoşgören
gruplar da vardır. örnek vereyim: Mu-
ammer Aksoy öldürillüyor ve bir gazete
yanlış bir haber yazıyor, Cemalettin Kap-
lan'ı Avrupa'daki Milli Görüş Teşkilatı-
run kunıcusu olarak takdim ediyor. Bu-
nun üzerine Milli Görüş Teşküatı Muam-
mer Aksoy'un ölümüne üzüntüyü dile
getiren bir açıklama yapıyor. Bu açıkla-
mayı konu ederek Cemalettin Kaplan,
Millet-i Muhammed dergisinde üç sayı
boyunca Milli Görüşçüleri suçluyor, ne-
redeyse Muammer Aksoy cinayeti alkış-
lanıyor. tşte var mıdır, yok mudur som-
sunun somut yanıtı budur, teröre sıcak
bakanlar vardır. Kendi meslek yasamım-
dan başka bir örnek vereyim. Tilrkiye1
-
de öyle genel ve yanhş değerlendirmeler
ya da algılar vardır ki örneğin tngilizce
konuşan, Amerika'da okuyan herkes
C1A ajanı olarak nitelenebilir. labü sos-
yalist olanlar için de böyle basma kalıp
yargılar geçerlidir ve örneğin Amerika-
yı eleştiren, KGB; Sovyetler'i eleştiren,
CLA ajanlığı ile suçlanabümektedir. Bir
Müslüman ya da bir sosyalist genel ola-
rak dürüst bir insandır, ama tersi de var-
dır. Yani dürüst olmayan sosyalist de var-
dır Müslüman da vardır. örneğin bir
sosyalist ülke silah kaçakçüığı yapar mı?
Yapmaması gerek, ama ben yapanlann
olduğu kanısındayım. Çünkü dosyalar,
belgeler vardır. Bunlan yazmca, biliyor-
sunuz Marksist çevrelerin çeşitli suçla-
maları ile karşılaşmıştım. Marksist ide-
olojiyi dayanak yapmış bir ülke Türki-
ye'de milliyetçi, muhafazakâr, faşizan
çevrelerle ilişki kurar, iş ortaklıklanna gi-
rer mi? Doktrine göre girmemesi gere-
kir, ama gerçek böyle değildir. Demek ki
genel yargılar, genel suçlamalar ya da ge-
nel aklamalar bir çözüm getirmiyor, bir
anlam ifade etmiyor. Sorunlan daha kar-
maşık, içinden çıkılmaz hale getiriyor.
Bakın Marksist ideoloji insancıl bir öğ-
retidir, terörü öngörmez. Leninizm de bi-
reysel terörü, hatta örgüthı terörü suç-
lar. Ama Marksizm-Leninizm adına bir-
takım terörist gmplar eylem yapmışlar-
dır, bunlar görmezlikten gelinemez. Şim-
di yüksek sesle düşünürsek amacı şeri-
atçüık olan birtakım gruplann teröre yö-
neleceği olgusunu nasıl göz ardı edebi-
liriz? tslama terör diye geniş bir k-itleyi
suçlamak söz konusu değildir. Ama di-
ğer taraftan 1928 yılında Ismailiye'de Al
Banna'nın kurduğu örgütün terör ile iliş-
kisini nasıl yok sayanz? Çeşitli siyasi ci-
nayetler işlenmiş, sonunda Nakruşi Pa-
şa öldürülmüş. Şimdi bu gerçeklere ba-
kıp tslama terör ya da şeriatçı terör yok-
tur denebilir mi? Kuşkusuz 1928'de Mı-
sır'da kunılan örgüt ile Türkiye'deki te-
rör olaylan arasında bir bağ kurulamaz
ama örneğin bir terör örgütü olan Hiz-
bullah'm Türkiye'de uzantılan vardır. ts-
lamcı terör var mıdır yok mudur soru-
suna genel olarak "yoktur" diye cevap
verilince hemen bu gerçekler ortaya ko-
nabüir. Terör bu örgütlerin bildirilerin-
de, açıklamalannda savunulurken ey-
lemler ortaya konarken "hayır yoktur"
demek hiç gerçekçi bir tutum oltnaz. Şu
nokta çok önemli: Genel suçlama ve ge-
nel aklama yanhş bir tutumdur. Ben Mu-
ammer Aksoy olayında emniyetin genel
bir aklayıa tavır içinde olduğunu gör-
düm. Bu, tehlikeli bir durum. Diyelim
ki bir Marksist polis var ve bir bireysel
eyleme "solcnlar suç işlemez" diye yak-
laşıyor. tşte bu durumda bir çıkmazla
karşüaşınz. Üzerinde durduğumuz cina-
yetler konusunda "ille tslamcılar
öldürmüşrür" diye bir varsayımla hare-
İcet etmek doğru olmaz, ama bunun ak-
si olarak Islamcı bir polis, Müslüman-
lar öldürmez diye bir önyargı ile yakla-
şıyorsa tebJikeli bir durum başgöstermiş-
tir. Devlet teori oluşturmaz, suç kamtı
bulur.
— Sayın Mumcu, bu dnrumda siz de
düğüm noktasının polis olduğunu ve
saçlulann buhınması gerektigini mi vur-
guhıyorsunuz?
MUMCU — Evet, önemli olan husus
kanıtlardır. örneğin Aksoy susturuculu
bir tabanca ile öldürülmüştür. Türkiye'de
kimlerde susturucu vardır? Işte bir ipu-
cu ve hareket noktası. Sustumcu herkes-
te bulunmaz. Emeç, bir Colt tabanca ile
öldürülmüştür. Bu kolay kullanılan bir
silah değildir, profesyonel olmak gerekir.
Kısa namlulu ve susturuculu Colt taban-
calan Amerikan Deniz Piyadeleri ve
MOSAD, KGB, CIA gibi gizli örgüt
mensuplan kuUanır. Eğer yabancı bir
gizh' örgüt işe kanşmışsa ve sonra gidip
silahı elçüiklerine götürmüşse polisin de
yapacağı pek bir şey yoktur. Ortada bir
telefon ihban ve "Islamcı hareket" lafı
var. Biliyoruz, ltalya'da genel kartviziti
kullanan çeşitli faşizan örgütler vardır.
Burada da olabilir. Cinayet işleyen her
terör örgütünün bunu propagandası için
kullanacağı yargısı da her zaman doğru
yordu. Muammer Aksoy bu mücadele-
nin motor gücüydü. Bahriye Üçok, laik
kesimde teolojik bilgilerine başvurulan
bir kişiydi. Üabiyat Fakültesi öğretim
üyesi olduğundan laikükle ügüi tartışma-
larda hemen hemen bütün yayın organ-
lan onun bilgisine başvunırdu. Bu ba-
kımdan önemi, ağırlığı vardı. Bu gibi in-
sanlar öldürülürse, "Acaba tslamcı çev-
reler mi öldürdü?" kuşkusu doğar, bu
doğaldır. Ancak kuşku belirtidir ve hu-
kuk dilinde belirti kanıt değildir. Ancak
unutmayahm ki kuvvetU belirti tutukla-
ma nedenidir. Hukukta karine vardır,
beürti vardır, kuşku vardır. Ne varsayım
ne de belirti üzerine kesin yargı kurula-
maz. Muammer Aksoy ve diğer cinayet-
ler için bu geçerlidir, ama kuşkularm
varhğım yadsımak mümkün değildir.
Şimdi sorulacak soru şudur Islama ide-
olojiyi araç yapmış marjinal terör grup-
ları var mıdır? Yoktur denemez, dünya-
da da Türkiye'de de vardır, olabilir. Bir
süre önce bir grup tutuklandı. Yargıla-
ma sürüyor, bu nedenle kesin bir şey soy-
ienemez, ama iddialan görüyoruz. Bu
tür iddialar nedeni ile genel olarak ls-
lama ideolojiyi suçlamak yanhştır. Müs-
lüman halkımızın büyük bir kısmı da te-
röre karşıdır, kendi halinde, işinde gü-
cünde insanlardır. Ancak tslamcı ideo-
kullanıknamıs, aksine öldürenler sürekli
olarak bu işi başka örgütlerin yaptıgını
söylemişlerdir. Bu şunu gösteriyor; ge-
nel modellerden hareketle çözüme ulaş-
mak kolay değildir. Somut olaylara eğU-
mek gerekir. Ashnda her cinayet örgütü
marjinaldir ve düşünce açısından men-
sup olduğu kampı bağlamaz. Fehmi Ko-
m ve Hasan Hüseyin Ceylan kardeşleri-
mizin tslama görüşlere sahip oldukla-
nnı ve cinayetlere tepki duyduklanm bi-
liyorum. Hepimiz tepki duyuyoruz, ama
bu pek fazla bir şey ifade etmiyor. Mar-
jinal gruplar yapdan gereği teröre yöne-
lirler. terör Islamalar için de aleyhte so-
nuçlar doğuracaktır. Şimdi dünyada ve
Türkiye'de komünizm korkusu kalmadı,
bu korku galiba bir tek Sovyetler'de var.
Belki 141 ve 142. maddeleri oraya yolla-
nz. Şaka bir yana, şu anda askeri mü-
dahaleye yol açabilecek iki akun var:
Kürtçülük ve tslamcıhk. Eğer silahh ça-
tışmalar ve saldınlar başgösteriyor ve tır-
manıyorsa en son sözü, en fazla silaha
sahip olan örgüt söylüyor. Bu da Silahh
Kuvvetler. 1980 öncesinde silahh müca-
delenin çıkmaz yol olduğunu ve bunun
solun aleyhine sonuçlanacağım çok söy-
lemiştik. Şimdi benzer bir durum tslama
hareket için söz konusudur.
StlRECEK
POLİTİKA GÜNLÛ6Ü
HİKMETÇETİNKAYA
ANAP'ta Oyun
Üstüne Oyun...
Semra Hanım'ın Istanbul il başkanlığına seçileceğine iliş-
kin haberler yine gazetelerinbirinci sayfalarında yer alma-
ya başladı. Cumhurbaşkanı Özal, ilçe başkanlarını ve etkili
delegeleri Antalya'ya çağırıp gönüllerini aldı; birer de altın
kaplama ithal dolmakalem armağan etti, birlikte yemek ye-
di...
ANAP'ın liberal v© hareketçi kanadının, Ceylan'ın Sime-
na Tatil Köyü'nde verilen yemekten ve toplantıdan sonra ol-
du kça neşeli oldukları, çevrelerine gülücük dağrtıp 'İş bitti,
Semra anamız İstanbul il başkanı" dedikleri söyleniyor. Bu
olup bitenleri ise muhafazakârlar dikkatle izliyor.
Bu arada bir soru da gündeme geliyor elbet:
— 25 ilçe başkanı için Sultan Air'den tutulan uçağın pa-
rasını kim verdi?
Sultan Air'in ortaklarından Yavuz Çizmeci, çevresinde "eti
açık" kişi olarak tanınıyor. Çizmeci, Ahmet Ozal'ın da yeni
iş ortağı olduğu için ANAP'lı muhafazakârlar, "Ne olacak ca-
nım uçağı bedava vermiştir" yakıştırması yapıyorlar...
— Kaz gelecek yerden tavuk esirgenir mi?
Ağa Ceylan'ın Simena Tatil Köyü'nde yenilip içilip yatılı-
yor. Elbet, Ceylan Ağa'nın ANAP Antalya örgütüne ya da İs-
tanbul il örgütüne fatura çıkarıp para isteyecek hali yok. O,
Simena Tatil Köyû'nün sahibi. Böyle küçük çaptaki giderler
için ANAP'a fatura çıkarmayı sevmez. Ûstelik cebinden mil-
yarlar bile harcar. Çünkü kendisi hem özallar'ın yakın dos-
tu hem de ANAP üyesidir.
Simena Tatil Köyü'ne giden ANAP ilçe başkanları, ceket-
lerinin iç ceplerine yerieştirdikleri altın kaplama, üzerinde
"Turgut Özal" yazılı dolmakalemleriyle İstanbul'un yolunu
tutarlarken kendi aralarında konuşuyorlar:
— Semra Hanım'ı
artık il başkanı seç- Sultan AlrlD
m
GÎzeteci.er ise ortaklanndan Yayuz
Semra Hanım'a soru-
^ Mutlu örün ^ ^
yoreunuz?28ŞdU
a tanınıyon Çizmeci,
bu iş bitmiştir diyebi- Ahmet Ozal'ın da yeni
"'semÎHan.mbaş,- İf OlİaÖI OİduğU İÇİD
nı sallayıp "Vallahi ne ANAP'll
?" deyip ekii- muhafazakârlart "Ne
in laf konu- olacak canım uçağı
^saatlerdeSHP * ? ii"
lideri Erdal İnönü, An-
talya Kemerde bir
ANAP'lı delegeyle
karşılaşıyor. İnönü, ANAP'lı delegeyle bir anı fotoğrafı çek-
tirirken soruyor:
— İstanbul'da işiniz bir hayli zor galiba?
ANAP'lı muhafazakâr inönü'ye yanıt veriyor:
— Bizim adayımız Talat Yılmaz, seçimi mutlaka kazana-
cak. Kimseye ödün vermeyiz...
Oysa Simena Tatil Köyü'nde 25 ilçe başkantna, "tek aday
Semra Hanım" mesajı verilmiş. Kimi ilçe başkanları, "parti
içi demokrasi" diyecek olmuşlar, ama susturulmuşlar...
— Bugün birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var. Kavga dö-
vüş istemiyorum.
İlçe başkanları başlannı öne egmişler. Sizin anlayacağı-
- nız kara kara düşünmeye başlamışlar...
— Ben Mehmet, Cemil ve Abdülkadir'le konuştum. Yö-
netim kurulu ortak liste olacak. İtiraz istemem. Eğer diretir,
Talat Yılmaz'ı aday çıkanrsanız sonunu siz düşünün...
Şimdi 25 ilçe başkanı "ne yapacağız?" diye dûşünüyor.
İçlerinde 15-20 kadarı karannı vermiş bile...
— Semra anamız il başkanı olacak. Yönetim kurulu ise
karma...
ANAP Ankara ve İzmir kongreleri 27 nisanda yapılacak.
Ankara'da Mehmet Demirel ile eski Belediye Başkanı Meh-
met Altınsoy aday. İzmir'de ise Fevzi Kahraman ile İsmail
Katmerci karşı karşıya gelecek. Bir gün sonra İstanbul il
kongresinin yapılması önceden hazırlanan senaryonun ge-
reği.
İstanbul'da Talat Yılmaz, "Ben adayım" diyor ve nedeni-
ni şöyle açıklıyor:
— Baskıyla hiçbir yere varılmaz...
Oysa baskı sürûyor. überaller ve hareketçiler, muhafaza-
kârları ANAP'tan silmeye çalışıyor...
TISK, mıaııı-hatiplerin
aıtışından rahatsız
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) — Türkiye tşveren Sendi-
kalan Konfederasyonu (TİSK)
1. Verimlilik Eğitimi Semineri-
ne sunulacak raporda, imam-
hatip liselerinin olağanüstü ar-
tışına dikkat çekilerek, "sana-
yûnin ibtiyaa imam-hatip de-
gil meslek iisesi mezunlandır"
denildi. Raporda, imam-hatip
liselerinin amacını aşm a eğili-
mi içinde olduğu, bunun eğitim
sisteminin demokrasiye yapısal
uyumunu olumsuz yönde boz-
duğu vurgulandı.
29-30 Nisan 1991 tarihlerin-
de İstanbul'da yapılacak semi-
ner için hazırlanan raporda eği-
tim sistemindeki dengesizliklere
dikkat çekildi.
Rapora göre, bu büyük artı-
şın, imam-hatip liselerinin,
meslek okulu olma amacını aş-
ma eğilimi içinde olduğunu
gösterdi.
Bu konuda özetle 'şu görüş-
lere yer verildi:
"Milli Eğitim Temel Kanıı-
nu'nda 1983 yılında yapılan de-
gişildikle, daha önce yetiştiril-
dikleri dalda yükseköfretime
gecmek için aday olma hakkı-
na sahip olan imam-hatip İise-
si mezunlan, başka dallara yö-
nelmiglerdir. Örnek olarak,
1988 OSYS smavlannda birin-
ci tercihlerinde huknk ve kamu
Töaetimi fakiihelerini gösteren-
lerin sayısı 4754 iken, Uahiyat
f aküheterini gösterenterin sayısı
2496'da kalmışür."
Sanayimizin ibtivaç daydDg*
mesleki yeterliliğe sahip insan
gücünü sağlayacak olan egitim
kununlaruun imam hatip oknl-
lan değil, diğer mesleki eğitim
dallan oldngn kaydedikn TİSK
raporunda şunlara yer verildi:
"Türk tophununnn ihtiyacı
olan din görevlilerini yetistir-
mek için açılan imam-hatip
okullannda kunıluş amacını
aşan aşm bir kapasite yaratd-
mıştır. Bu gelişme, imam-hatip
liselerinin genel eğitim kunı-
mnna dönüşmesine. böylece
ikinci bir genel eğitim kanalı-
nın oluşmasma yol açmıstır. Bu
gelişme aynı zamanda eğitim
sisteminin demokrasiye yapısal
uyumuno olumsuz yönde etki-
lemekte ve tevhid-i tedrisat il-
kesüie aylun bir getişme olmak-
tadır. tmam-hatip liselerinin,
Tevhid-i Tedrisat ve Milli Eği-
tim Temel Kanunlan'nın özüne
nygnn olarak, temd egitime da-
valı ve ayn meslek okullan ola-
rak düzenlenmesi ve oknl ile
ögrenci sayısının din görevlisi
ihtiyacuu karşılayacak kapasi-
tede sımrlajndınlması gerek-
mektedir."
Suikastçı TÜBIT4K birincisi
Haber Merkezi — "Menzil
Şeyhi" olarak adlandınlan,
Nakşibendi tarikatı liderlerin-
den Mehmet Reşit Erol'u kolu-
na zehir enjekte ederek öldür-
meye calıştığı öne sürülen Mu-
rat Erol'un (17) 3 yıl önceTÜBt-
TAK Proje Yanşması'nda birinci
olarak burs kazandığı öğrenildi.
Bu arada olayla ilgili soruştur-
manın gizli yüriitüldüğü bildiril-
di.
M. Reşit Erol'u Kahta'da el
öpme töreninde koluna zehir şı-
rmga ederek öldürmeye çalıştı-
ğı öne sürülen, bir süre önce öğ-
renimini terk ederek işsiz gezen
Erol'un 3 yıl önce Denizli Saray-
köy Lisesi'nde TÜBtTAK'm aç-
üğı proje yanşmasına katıldığı
ve birinci olduğu öğrenildi. Sa-
rayköy Lisesi yetkiüleri, Murat
Erol'un daha sonra bir yıl tzmir
Anadolu Lisesi'nde okuduğu ve
ardından okulu terk ettiğini söv-
lediler.
Bu arada Denizli'nin ilçelerin-
den Babadağ'da berber olarak
yaşamını sürdüren Murat Erol-
un babası Bircan Erol, oğlunun
tzmir'de Nakşibendi tarikatmm
etkisine girdiğini, daha sonra
akli dengesini yitirdiğini söyle-
di. Baba Erol, "Son iki yüdır
okumuyordu. Okulu bırakmış-
ü. Akli dengesi iyi değildi. tstan-
bul'a gidiyorum diye çekti gitti.
Meğer Adıjaman'a gitmiş. Ola-
yı jandarmadan ögrendim"
dedi.