Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GEZEKALIN 29 Balkanlar’da ‘bal’ tadında karşılama Mustafa Balbay uyum yeşersin, sözcüklerle oynaH maya, dans etmeye bayılırım. Türkçe’mizin zenginliği bu dansa akla hayale gelmeyecek biçimler katar. İşte, Balkanlar... Sözcük anlamı sık ağaçlarla dolu, verimli sıradağ demek. Yani dağ ama, öyle sıradan bir dağ değil. Eğer ormanı, ağacı, çiçeği bolsa Balkanlar, yoksa değil. Sözcük Türkçe, Orta Asya’da da kullanılıyor. Hazar’ın doğusundaki bir bölgenin adı da Balkan. Peki bugünkü Balkanlar’dan gelen haberlere bakınca bu sözcüğe ne diyeceğiz? “Bal” ve “kan” sözcüklerini yan yana getireceğiz... Her iki sözcüğün de hakkını veren bir coğrafya Balkanlar. Keşke, bal tadında kalsaydı da kan kokusunu duymasaydık. Balkanlar’a önceki yüzyıllarda gelen gezginler, araştırmacılar bölge insanlarına ilişkin pek çok tanımlar yapmışlar. Biri şu: “Çok kolay sevebilen ve çok kolay öldürebilen insanlar...” Belki de Balkanlar’dan gelen haberlerin bir başka özeti bu. Böyle bir duygu, bölgede hedefi olan ülkeler tarafından ne güzel de kullanılır! Her neyse konumuz bu değil... Bugün Balkan gezisinde beni karşılayan Türklerin ilk tepkilerini konu edeceğiz. Hani birini karşılarken, ilk duygularınızla özdeş sözcükler kullanırsınız ya... İşte onlardan... Bulgaristan’da, ŞumnuRazgradRuscuk güzergahındayım... Türk köylerini geçiyoruz: Boğazkesen, Çekmece, Boğdans... Bir değirmen, önünde at arabalarıyla buğdaylarını öğütmek için bekleyen köylüler. Fotoğraflarını çekiyorum. Uyarıyorlar: Altına güzel bir yaz haaa! Ezerce’de mola verdik. Bir kahve. Televizyonda Arif Sağ söylüyor, teypte İbrahim Tatlıses... Ezerce köyü çok pehlivan yetiştirmiş. Koca Yusuf, Kara Davut... Köyün içinde dolaşırken yan yana oturmuş sohbet eden üç kadın gördüm. Fotoğraflarını çekmek için yaklaşırken aynen şöyle sordular: Kime geldin seeen? “Size geldim” deyince en yaşlı, en güler yüzlü olanı toparlanıp seslendi: Bu daha iyi ya... Ne güzel karşılama... Ezerce’den, Şeyh Bedrettin destanının kahramanlarından Torlak Kemal adına kurulmuş Deliorman yöresindeki Torlak köyüne ulaşmak için yola koyuldum. İlk durağım Torlak Belediye Başkanı Necdet Cinali. Cinali, tam so yadı gibi biri. Hiç alttan almıyor. Bulgaristan’da bir Türk belediye başkanı ile karşılaşmak güzel diyorum. Yanıtı yapıştırıyor: “New York’un muhtarı da zenci. Oluyor demek ki...” Başkana, Torlak’ın tarihiyle ilgili kimden bilgi alabileceğimi sordum. Yanındakilerin de kendinin de ilk aklına “Müzekka Hoca” geldi. Evini bilen bir gençle çıktık. Tarih öğretmeni Müzekka Çakır, Torlak vadisinin yamacındaki evinde karşıladı bizi. Az sonra eşi Saime Hanım geldi. Elimi sıkarken sanki çoktandır beklediği bir misafirmişim gibi seslendi: Nerde kaldın seeeen! Ne zaman tanımadığım bir kapıyı çalsam aklıma ilk, Bulgaristan’daki karşılanmalarım gelir. Az önce yaşamışım gibi gülümserim... Gezekalın... [email protected]