10 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 Yazı ve fotoğraflar LİKYA YOLU Haldun Aydıngün öprüçay’ın bulanık suK yunun içinde kendimi gayet iyi hissediyordum. Serindi, hatta soğuk bile denebilirdi, ancak bu keyifli ortamda bile yarım saat sonra tırmanacağımız dağ yüzeyini dehşet içinde görebiliyordum. Altimetreme güvenmek gerekirse 410 metreden başlayıp belirgin bir patikayı takip ederek, sırtımızda tüm kamp malzememizle bin 250 metreye çıkıverecektik. Ama daha vakit vardı. Sudan çıkıp nehrin kenarında serilmiş duran diğer üç arkadaşımın yanına uzandım. Sıcağın da etkisiyle içim geçivermiş. Akşam üstüne doğru bile hala güneşin altında yanan Çaltepe köyünün içindeki hareket eden yegane varlıklar olarak, sokaklardan süzülüp Polonya bayrağını andıran kırmızı beyaz işaretli, belirgin patikamıza girdik. Bu işaretleri yol boyunca takip etmiştik. Tempomuz gayet iyiydi. Şansımıza yükselmekte olduğumuz dağın doğu yüzündeydik, bunun anlamı da akşam üstü gölgede kaldığımızdı. Her adımımızda çevredeki dağları daha iyi bir açıdan görüyorduk. Zaten bir gün önce yağan yağmurdan sonra hava pırıl pırıl olmuştu. Akşam saat yediye gelirken herhalde adam başı bir iki litre sıvı kaybetmiş bir şekilde istediğimiz yüksekliğe varmıştık. Şimdi yazın Toroslar’daki en ciddi sorunla karşı karşıyaydık; su bulmamız gerekiyordu. Havalar sıcak olduğunda bu dağlarda sadece yanınızda taşıyacağınız su ile idare edemezsiniz. 24 saatte kişi başına yerine koymanız gereken sıvı altı litre gibi hiç tahmin edemeyeceğiniz seviyelere ulaşır ve yanınızda iki günlük suyu taşı Saint Paul’un peşinden mak istediğinizde yerinizden kıpırdayamayacak kadar ağırlaşmış olursunuz. Üç kuyunun üçünü de bulduk, ama Kate Clow’un St Paul rotasını anlattığı kitapta belirtilen üç adet kuyuyu tespit etmeyi amaçlıyorduk. Birincisini bulduğumuzda daha 900’lü metrelerde olduğumuz için durmamıştık. Ikincisi ise kurumuştu. Şimdi ise üçüncüsünün ne zaman karşımıza çıkacağını merak ediyorduk. Güzel bir kamp yerinin yanından geçerken ortada bir gariplik dikkatimizi çekti. Bir yere taşlar, bir başka yere de çalı çırpı yığılmıştı. Taşların altına baktık, kuyu falan yoktu ama çevrede atılmış duran ip bağlanmış kesik pet şişeler vardı. Yani tam bir kuyudan su çekmek için kullanacağınız tipte araçlar. Sonunda kenarda bir yerde kuyuyu üzeri örtülü bir şekilde bulduk. Tempo tutmuyor Dört arkadaş Türkiye’nin resmen açılan ikinci büyük yürüyüş yolu olarak açıklanan Saint Paul Rotası’nın üzerindeydik. Kate Clow 1999’da tamamladığı Likya Yolu’nu Garanti Bankası’nın sponsorluğunda hazırlamıştı. Şimdi yürüdüğümüz yol ise tamamen gönüllü çalışmalar sonucu ortaya çıkmıştı. Likya Yolu’nu sadece duymuş ama hiç yürümemiştim. Açıkçası 3 bin metrelerin üzerine daha fazla saygı duymaya alışmış bir dağcı olarak bu geziye gelirken çok da ciddi beklentilerim yoktu. Ama yanılmışım. Çünkü onca yıllık deneyimlerime karşın zorlandığımı hissediyordum. Aslında her doğa faaliyeti farklıdır, hepsinin ayrı zorlukları vardır ve alışmak bazen zaman
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle