23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

11 TEMMUZ 2008 CUMA haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR C 5 Ankara temsilcimiz Mustafa Balbay gözaltı sürecinde yaşadıklarını anlattı ‘Bu yafta bana yapışmaz’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ergenekon soruşturması kapsamında 5 gün gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakılan gazetemiz Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, sürecin bu şekilde devam etmesi durumunda çok farklı isimlerin de gözaltına alınabileceğini belirterek “Kendini dokunulamaz sırça köşkte sananlar, hükümeti eleştirmeyeyim, durumu idare edeyim diyenler ayaklarını denk alsınlar. Bu yapı AKP çevresinin ya bendensin, ya teröristsin anlayışına gidiyor” dedi. Kendisinin Ergenekon terör örgütüne üye olmak ve halkı hükümete karşı silahlı isyana teşvik etmekle yargılanacağını ifade eden Balbay, “Bu yafta bana yapışmaz, ama bu durum, Türkiye’nin nasıl bir durumda olduğunu ve yargının nasıl kullanıldığını da gösteriyor” diye konuştu. Bir yazarı etkisiz kılma noktasında onu öldürmekle, tutuklamak arasında hiçbir fark olmadığını vurgulayan Balbay, operasyonun bir gitmek üzere uçağa binmeden önce Ankara’yı terk ettiğimiz an “Bir yerden daha sağlık raporu almamız lazım” dediler, Çubuk’ta bir sağlık lojmanına gittik, insanlar şaşkın... İstanbul’a indik yine sağlık muayenesi, neden? “Ankara’yı terk ettiniz, İstanbul karasularına girdiniz...” Bu sağlık muayenesi insanın sağlığını bozar. ERGENEKON NEYMİŞ GÖRECEĞİZ: Birinci gün, sohbet sırasında “Sizce bu örgüt nasıl bir örgüt?” diye sordular. Ben de “Geldik göreceğiz” dedim. Dışı özenle kaplanmış bir yemek kabında getirilen yemekleri yedik, bunun üstüne polislerin ikram ettikleri kumanyalarından da yedim. Avukatımızla konuştum, “Burada ifade verdin mi iki saat sonra gazetelere gider haberin olsun” dedi. Bunun üzerine ben de bir dilekçe yazarak konuşmama hakkımı kullanmak istediğimi bildirdim. Bunun üzerine polisler biraz bozuldu. Bir tanesi “İfade verseydin konuyu önceden öğrenmiş olacaktın” dedi. Ben de “Ben savcılığa gitmeden benim hakkımda bir imaj dalgalanmış olacaktı” dedim. MAHKEMEYE SEVK EDİLMEMİZ 35 SAAT SÜRDÜ: Üçüncü günün akşamında bir defa benim çamaşırlar Ankara’da kalmış, saç sakal uzamış. Ama jilete izin vermiyorlar, İstanbul’daki arkadaşlarımız bir elektrikli makine gönderdi onunla traş olduk, ertesi gün sabah 10.00 sıralarında adliyeye sevk edildik, gözaltı süresi bitti. Savcının karşısına çıkıp mahkemeye sevkedilmemiz 35 saat sürdü. O gün saat 17.30’da savcının karşısına çıktık, 6’ya çeyrek kala sorgu başladı. Ankara büromuz çalışanlaCumayı cumartesiye bağlayan rı ile arkadaşları Balbay’ı gece saat 03.20’de bitti. Bu süreç Kızılcahamam’da karşıladı. içerisinde yalnızca 15 dakika Balbay, Ankara Büro’ya çimola verelim dediler. çekler ve alkışlarla girdi. SAVCI ‘TELEFON FATURALARINIZ KABARIK GELİYOR’ DEDİ: Sorgu sırasında savcı, “Siz yasadışı Ergenekon terör örgütüne üye olma zanlısı olarak karşımızdasınız” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ga Balbay, teker teker kendini karşılamaya geBilgisayarımdan çıkan bilgi ve zetemiz Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, lenlerle kucaklaştı. Gözaltı sürecinde yaşadökümanlardan örnekler verdi. İstanbul’dan Ankara’ya gelişinde Ankara bü dığı bazı gelişmeleri çalışanlarla paylaşan Bunlar, benim kitaplarımın malromuz çalışanları tarafından Kızılcaha Balbay, kısa sohbetin ardından topluca söyzemeleri... “İran Raporu” adlı mam’da karşılandı. Çalışanlarla kucakla lenen türküye eşlik etti. kitabımı getirttim, kitapta devlet Balbay, ART’de gazeteciyazar Emin şan Balbay, bu sürpriz karşısında duygulanraporlarını, MGK’ye giren raÇölaşan ile birlikte hazıkladıkları ve sundukdı. porları okumuşum, yazmışım. Ergenekon soruşturması kapsamında göz ları hatfalık Ankara Rüzgârı programına kaBaktı, “Bunlar nereden geliyor altına alınan Balbay, serbest bırakılmasının tıldı. Yaklaşık 3 saat süren programın ardınsize” dedi. Ben de bütün gazetedan Ankara Büro’ya gelen Balardından önce İstanbul’daki cilerin, Ankara temsilcilerinin bu bay, gazete çalışanları tarafınmerkez binamıza gitti. Buratür kitaplar yazdığını söyledim. dan çiçekle ve alkışlarla karşıda Başyazarımız İlhan SelSavcı, “Telefon faturalarını kim landı. Bina önünde gazetecileçuk ve Genel Yayın Yönetödüyor, biraz kabarık geliyor rin sorularını yanıtlayan Balmenimiz İbrahim Yıldız ile olmalı?” diye sorunca ben de bay, “ Cumhuriyet benim görüşen, çalışanlarımız ile “Burada kalmamın en büyük ikinci evim” dedi. Yazıişleribir araya gelen Balbay, gece faydası telefonla konuşmamak ne geçerek burada çalışanlarla Ankara’ya hareket etti. Karaoldu” dedim. “Hem fatura düşsohbet eden Balbay, üzerinde yoluyla Ankara’ya gelen Baltü, hem kulağımız dinlendi...” “Hoş Geldin Balbay” yazılı bay’ı Ankara büromuzdaki Savcının karşısında 9 saat kaldım. pastayı kesti. Balbay, çalışma çalışanlar Kızılcahamam giBİRİNİ KARALAMAK İSTİodasındaki bilgisayarı polisşelerinde karşıladı. Balbay, YORSAN GİT İFADE VER: lerce götürüldüğü için köşe yaçalışanlar ve bazı okurlarının Oradaki ifadelerin tümünü açık zısını yazıişlerinde yazdı. alkışlarıyla arabadan indi. etme niyetinde değildim ama gazetelerdeki yansımaları görünce artık her şeyi anlatmazsam kötü olur. Türkiye’de birini karalamak istiyorsan, git emniyete ifade ver. YILIN KUVVACISI ÖDÜLÜNÜ NEDEN ALDIN DEDİLER: Kuvayı Milliye dergisinin sahibi, bana 2006 yılında “Yılın Kuvvacısı” ödülü verdi. Savcı sordu; “Bu ödülü niçin aldın?” ama benim gizli ifadem 4 saat JANDARMA’NIN KENYUYORSUNUZ?: Dokuz “Sayın savcım” dedim, “Yanılsonra medyaya servis yapılıDİ İÇ YAZIŞMASINI SORsaat sorgulandım, ama düşümıyorsam bu ödül aynı zamanyor... İstanbul Ağır Ceza MahDULAR: Yargıç dedi ki, nün beni neresine koyuyorsuda Rauf Denktaş’a da verildi, kemesi’nin bir yapılanması “Jandarma teşkilatının kennuz bunun? Yargılandığım süen az 2025 kişiye verildi...” var, buradaki görev zinciri di iç bilgi notunda Cumhurece ben yaralanmaya devam Savcı “Ama siz bu ödülü almışiçinde AKP’nin görevlendirdiriyet gazetesine 100 bin YTL edeceğim. Bir yazarı etkisiz bısınız” deyince “Kendisiyle bir ği bir halka da var. Halka içeverilip dağıtılmaları sağlanarakmak için ya onu öldürecekdiyaloğum yok aradı, ‘ödül verisinden biri belgeleri alıyor, bilir mi? diye bir şey var. Bu siniz ya hasta edeceksiniz, ya receğiz’ dedi. Ben de hayır dişunu Star’a, bunu Yeni Şanedir?” Oradaki diyalogda da tutuklayacaksınız. Bunların yemedim ama ben ödülü almafak’a, öbürünü El Sabah’a şunu hatırladım, dediler ki arasında bir fark var mı? Heya gelemem” dedim. Sonra İstandiye dağıtıyor... Cumhuriyet neden az satıyor? pimizin ortak özelliği, yurtsebul’da bir yerde tören yapıldı. Felaket senaryosu üretmek Ben de “Kışlaya aldınız da ver olmamız, Atatürk devrimBana yönelik delillerden biri de anlamında söylemiyorum. satmadık mı?” dedim. “Peki lerinden ödün vermememiz, buymuş... Beş günlük gözaltında karşı öbür gazeteler nasıl dağıtılıAB deyince önce Anadolu’nun TOLON’UN REKLAMI DA karşıya kaldığım durumun yor?” deyince de “Bedava birliği dememiz, laiklikten EKLENMİŞ: Hurşit Tolon ile ilbana yöneltilen soruların ve dağıtılıyor” dedim. Bu konuödün vermememiz, Türkigili her şeyi soruyorlar. 1. Ordu sorulardaki cımbızlamaların da hiç dahlimiz yok. ye’nin peşkeş çekilmesine haKomutanı iken kendisini makadışında söylüyorum, bu sü‘OKTAY EKŞİ NE DEyır dememiz. mında ziyaret ettim. Sadece onu reç devam ederse, akla hayaMEK İSTEDİ’ DİYE SORHER KOMUTAN, TIRdeğil ben ayda en az 10 ziyaret yale hiç gelmeyecek kişiler DULAR: Gazi Üniversitesi NAĞI SÖKÜLMÜŞ OLApıyorum, bunların arasında Cumbile bunun içine sokulabilir. öğretim üyesi Nurullah AyRAK MASAYA OTURAhurbaşkanı, Başbakan, yüksek Kendini dokunulamaz, sırça dın, “AKP’nin suçları” diye CAK: Ben, bu işin içinde yayargı mensuplarının olması gayet köşkte sananlar ayaklarını bir disket vermişti. Ben de şamış bir kişi olarak söylüyodoğal. Tolon bir konuşmasında didenk alsınlar, hükümeti eleşonu aldım, baktım ama bilgirum burada hedeflerden biri yor ki, “Biz bunu ilanen yayıntirmeyeyim, durumu idare sayarımda unutmuşum... “Nuçok açık söylüyorum TSK’yi layalım, Balbay bize yardımcı edeyim diyenler ayaklarını rullah Aydın belgesi” denilinyıpratmak ve göreve gelen ve olur...” Kendisi bir sivil toplum denk alsınlar. Bu yapı AKP ce bir an jeton düşmedi... Bir gelecek olan komutanların kuruluşunun başında ve kamuoçevresinin “Ya bendensin, başka belge; Oktay Ekşi, beni hepsinin deyim yerindeyse tıryuna bir mesaj vermek istiyorlar, ya teröristsin” anlayışına 67 Temmuz’da Mesudiye’ye nakları sökülmüş olarak masaTolon bizi arayınca reklamın ragidiyor. çağırdı. Meşhur Mesudiye şenya oturmalarını sağlamak. kamını da verdim, 2.5 milyar BU YAFTA BANA YAlikleri... Mailin üzerine de her TSK halkın bağrından çıklira tutuyordu ama ben kendisine PIŞMAZ: Bu yafta bana yahalde haber yapılmamasına mıştır, bu toplumun parçasıdır, “biraz daha ineriz” dedim. Savpışmaz. Ama bu, Türkiye’nin bir serzeniş olarak, “Kimsenin yargı, Meclis bu toplumun cı “Bir şey daha yapmışsınız” nasıl bir durumda olduğunu haberi yok ama!” diye not parçasıdır. En kötü Meclis dedi. O da reklamı haber yapgösteriyor, yargının nasıl kuldüşmüş... Savcı dedi ki, “Kimbile kapalı bir meclisten iyidir. mak... Her türlü sivil arayışı da lanıldığını da gösteriyor. senin haberi yok ne demek?” Ama bu operasyonun yarattıdarbecilerle bağlantılı hale getirBENİ BU SORUŞTURğı durumlardan biri, TSK’yi Düşünün, ben gizli belge menin zeminini yokluyorlar... MANIN NERESİNE KOyıpratmaktır. bulundurmakla suçlanıyorum daha çalınca kucağımda Deniz Beyle kapıyı açtım. 10 polis, yanlarında mahallenin muhtarı, azası... Polis kartını gösterdi, arama emirini görünce tamam dedim. Evde bir telaş başladı, hemen ayağa kalktık, kızım Yağmur, “Baba ne oluyor” diye uyandı. Olaydan bir hafta önce balkonda böcek bulmuştu, dedim ki, “Kızım, balkondaki böcekler evin her tarafını sardı, polis amcalar bir bir arayacaklar...” Kızımın odasındaki bilgisayarı aldılar, “Bilgisayarı açın” dedim, “Almak zorundayız” dediler, o bilgisayar internete bile bağlı değildi. Başka bilgisayar olup olmadığını sordular. “Hayır” deyince, “Mümkün değil” dediler. Heralde kafalarında kasa kasa belgeler, planlar vardı o açıdan biraz hayal kırıklığına uğradılar mı bilmiyorum... HAYATIMIN EN ÇOK MUAYENESİNDEN GEÇTİM: Süreç boyunca hayatımın en çok muayenesinden geçtim. Tam 7 defa muayeneye girdim. İstanbul’a (Fotoğraflar: ERDEM SEVGİ) hedefinin de Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratmak olduğunu söyledi. Balbay, “Çok açık söylüyorum, hedeflerden biri TSK’yi yıpratmak ve göreve gelen, gelecek olan komutanların hepsinin deyim yerindeyse tırnakları sökülmüş olarak masaya oturmalarını sağlamak” dedi. Serbest bırakılmasının ardından İstanbul’dan Ankara’ya dönen ve Ankara büromuza gelen Balbay, yaşadıklarını çalışanlar ile paylaştı. Balbay, 5 günlük gözaltı süresini ve mahkeme aşamasını şöyle anlattı. POLİS AMCALAR BÖCEKLERİ ARAYACAK: Benim delikanlı (oğlu Deniz) 38 günlük, doğal olarak biraz gaz problemi vardı. Operasyonun yapıldığı günün gecesinde saat 05.30’a kadar yarı uyuyor, yarı kalkıyordum. 06.00 gibi ben kalktım, eşime “Bir buçuk saat ben oyalarım, sonra sen devralırsın” dedim. Saat 07.00 gibi kapı zili iki kez çaldı. Bu normal değil dedim, sonra bir kez Nazi Çılgınlığı Topluma Nasıl Benimsetildi sadece ‘oy kullanmaya’, yalnızca kaba bir ‘seçim mekanizmasına’ indirgeyen bir uygulama, ikincisi de, (bir ideoloji olarak) ‘Germen ırkçılığıdır’. Bir başka deyişle, Naziler, ‘ideolojik meşruiyetlerini’ Germen ırkçılığından, ‘yasalhukuksal meşruiyetlerini de’ ‘seçim mekanizmasından’ almışlardır. Sonuç olarak, Alman toplumunun ‘iyi ve normal bir bireyi’, devlet kavramı ile Nazi iktidarını özdeşleştiren bir süreç sonunda devlet karşısında korumasız ve yalnız bırakılmış, bu yalnızlaştırma sürecinin ‘mekanizması’ olarak ‘seçim’, ‘ideolojisi’ olarak da ‘Germen ırkçılığı’ kullanılmıştır. Böylece ‘meşrulaşan ve devletle özdeşleşen iktidar’, bireyi, kendi cinayet çarkının anlamsız ve karşı konulamaz bir parçası yapmıştır. Nazilerin uyguladığı soykırımdan alınacak iki ders: Bütün bu kuramsal çözümlemelerimiz gösteriyor ki, demokrasinin ayrılmaz bir parçası olan ‘seçim mekanizması’ ve kimliğimizin önemli bir bölümünü oluşturan ‘milliyetçilik ideolojisi’ (ya da ‘dincilik ideolojisi’) son derece tehlikeli kavramlardır. Demokrasinin öteki güvenceleri olmadan kullanılan bir seçim mekanizması toplumları en kanlı cinayetlere sürükleyen katilleri, diktatörleri başa getirebilir. Kimliğimizin bir parçasını oluşturan ‘milliyetçilik duyguları’ (ya da ‘din duyguları’) ise, kendimizden farklı olanları aşağı görmemize yol açtığında bir ‘soykırımın’ gerekçesini ve ideolojik kılıfını oluşturabilir. İşte Nazi Almanyası’ndaki normal ve iyi insanları da bir soykırım çarkının dişlileri haline getiren ögeler ‘seçime ve milliyetçiliğe’ (ya da ‘dinciliğe’) dayalı, ‘meşru sanılan iktidarın devletle özdeşleşmesi’ sürecidir. İnsanlığın ‘Yahudi soykırımından’, bu inanılmaz vahşetten alacağı ders, seçim süreçlerini demokrasinin öteki güvencelerinden ayırmamak, milliyetçilik duygularını (ve din duygularını) ise, başka milletleri (insanları) aşağı görmek olarak kullanmamaktır. Ve tabii, hiçbir zaman bireyi iktidarın karşısında güvencesiz bırakmamak, devlethükümet özdeşliğine izin vermemektir.” ‘Suçlama ağırıma gitti’ Jandarma Genel Komutanlığı’nda 2003 yılı sonu 2004 başı gibi Şener Eruygur görevdeydi. Şener Paşa’nın İstihbarat Daire Başkanı Levent Ersöz ile makamında konuştuk, kahve içtik. Bu görüşme kameraya kaydedilmiş... Bir dizi laf var, demişim ki, “sokakta bir vatandaşla konuştum, ‘Türkiye 60’ları, 70’leri 80’leri gördü ama bundan kötü dönem yoktu’ diyor”. Arkasından da “Oyunu oyun sahası içinde oynamak lazım” diyorum. Savcı bunun üstüne sordu; “Oyun sahası nedir?” “Efendim” dedim, oyun sahası, Meclis, siyaset... Kamran İnan’ın Milli Seferberlik Hareketi bu yılın ocak ayında bir toplantı düzenlemiş. İnan, gönderdiği faksta kendine has üslubuyla “Muhterem efendim şu tarihte bir toplantı yapacağız, siz de gelin” diyor. Savcının önünde toplantıya davet edilenlerin tüm listesi var, o toplantıya gitmeniz de bir şeylerle bağlantılı olabileceğinize işaret... Toplantıya Gülsün Bilgehan, Ufuk Söylemez, Hulki Cevizoğlu, Şükrü Sina Gürel ve Mümtaz Soysal da davet edilmiş, geri kalanını da savcı saydı ve soru aynen şöyleydi; “Bu kadar farklı kesimden olan bu insanları hangi güç bir araya getiriyor?” Savcı “Emin Çölaşan telefon dinlemelerle neden alay ediyor?” diye sorunca “Nasıl yani?” dedim. Kendisiyle bir konuşmamızda bana “Mustafa bunlara iyice bindirelim, bu dinleme rezaleti” demiş. Savcı bana “Bu rezalet mi?” diye sordu. Ben de “Biz bu konuşmada YouTube sitesine düşen konuşmalardan söz ettik” dedim. Bir başka soru da ABD Büyükelçisi’nin davetiyle gerçekleşen yemekle ilgiliydi. Ama Allah’tan 4 kişilik bir yemekti... Zaman Ankara Temsilcisi Mustafa Ünal, Milliyet Ankara Temsilcisi Fikret Bila, Referans Ankara Temsilcisi Erdal Sağlam ve ben. Ben daha sonra yemeği İbrahim Yıldız’a anlatmıştım. O da İlhan Selçuk’a anlatmış, demiş ki, “Balbay yemek yedi, ABD Büyükelçiliği’nde bir hava değişikliği var hükümete destek olma, olmama konusunda...” Savcı “Bu nedir açıklayın” deyince yemeğin 4 kişilik bir yemek olduğunu söyledim ve içimden “Amerikan Büyükelçisi’ni de çağıralım” dedim... Savcı, “Bir belge daha göstereceğiz, Ahmet Necdet Sezer isimli belge, CHP’ye girişi ile ilgili...” dedi. Belgede, “Sayın Balbay” diyor, 1’den 25’e kadar isim yazmış, Ahmet Necdet Sezer, Fikret Bila, Mustafa Özbek, Emin Çölaşan, Mustafa Koç, Hulki Cevizoğlu vs. Altına da demiş ki; “Bu kişiler CHP’ye katılıp omuz vermedikçe CHP yükselemez. Bu konuda da Cumhuriyet, ART, SkyTürk, Flash TV ortak yayın yapmalıdır...” Vatandaş altına ismini yazmış, telefonunu da yazmış. Savcı “Bu liste nedir?” dedi... Vatandaşın biri 25 kişinin CHP’ye girmesini istemiş, herhangi bir vatandaşın gönderdiği liste... Bu bile benim suç delillerim arasında. Belki de artık vatandaş bize görüş belirtmekten de korkacak. Bu sırada hep hayatım gözümün önünden geçti. Yirmi kitap yazmışım, “Meslek yaşamımda bu işi yapacağım” demişim. Annemin sözü aklıma geliyordu, annem der ki, “Saç düzenini bulur hamur biter, ev düzenini bulur ömür biter...” Ulan dedim, meslek düzenini buldu, gazete belli bir tirajda, tam işler oturdu böyle oldu... Altı kişi hâkim karşısına çıktık, daha önce savcıya kitaplarımı verdim ya, savcı onları da kendilerinin ele geçirdiği suç delili olarak getirmiş... 34 saat dosyalarımızı okudu, suçumu söyledi; “Yasadışı Ergenekon terör örgütüne üye olma zanlısı ve halkı hükümete karşı silahlı isyana teşvik etme...” Bu çok ağrıma gitti... Ben, bırakın silahlı isyanı, silahsız isyana bile teşvik etmiyorum, hep “Aman yasal sınırlar içerisinde kalalım” diyorum... Başkentte karşılama sürprizi evgili okurlarım, her zaman ama özellikle bunalım dönemlerinde, sıkıntılı günlerde tarih okumayı seviyorum. İnsanlık nerelerden geçmiş, toplumlar hangi gelişme çizgilerini izlemiş, bu gelişme ve değişmeler sırasında ne hatalar yapılmış, bunların bedeli nasıl ödenmiş? Tarihteki beş konuyu daima merak etmişimdir: Yunan mitolojisi. Fransız Devrimi. Sovyet Devrimi. Türk Devrimi. Nazi çılgınlığı. Toplumbilim öğrencisi olarak bu konuları okumaya, öğrenmeye, düşünmeye, irdelemeye doyamadım. Muhtemelen doyamadan da öleceğim. Geçmişi irdelerken, şunlar gözlerimin önünden geçer: Günlük itiş kakışların, küçük hesapların, bireysel iktidar hesaplaşmalarının anlamsızlığı… Aydınların ya da aydın geçinenlerin kimi zaman aymazlığı, kimi zaman da ihaneti… Anlık zafer sevinçlerinin, ya da yenilgi hüzünlerinin geçiciliği… Kahraman rolüne soyunmuş soytarılar, şaklabanlar ve sahtekârlar… Toplumların zaman zaman nasıl çıldırdığı, zaman zaman da nasıl kahramanlaştığı… Tarihin gerçek yargıç olduğu… ??? Aşağıdaki yazı, İnternet sitemdeki bir makalemin son bölümü. Sizlerle paylaşmak istedim. Tabii yazıyı, “Nazilerin Germen milliyetçiliği” yerine, “Köktenci Siyasal İslam” veya “Yayılmacı Neocon Evangelizmi” terimlerini koyarak da okuyabilirsiniz. (Ayraç içindeki sözcükleri sonradan ekledim.) ??? “…Burada tartışmak istediğim konu, siyasal manevralar ya da ince hukuksal ve siyasal oyunlar değildir. Üzerinde durmak istediğim nokta ‘devleti ele geçirme mekanizmasının’ yani onlara (Nazilere) kamuoyu vicdanında ve siyasalhukuksal ortamda tanınan ‘meşruiyetin’ temelleridir. Nazilerin meşruiyetlerinin iki temeli olduğunu görüyoruz: Bunlardan biri demokrasiyi S ekongar?cumhuriyet.com.tr; www.kongar.org ‘AKP’nin ya bendensin ya teröristsin anlayışı’ Emekli Orgeneral Eruygur’un avukatı Filiz Esen, “Yıllarca vatanına sadakatle hizmet etmiş olan komutanımız, gerçek dışı isnatlarla tutuklanmıştır” dedi. Hurşit Tolon Şener Eruygur Eruygur ve Tolon Metris Cezaevi’nde İstanbul Haber Servisi Bir yılı aşkın süredir devam eden “Ergenekon” soruşturması kapsamında eski Jandarma Genel Komutanı ve Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı emekli Orgeneral Şener Eruygur ve eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hurşit Tolon tutuklanarak Metris Cezaevi’ne konuldu. Eruygur İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’ndeki işlemlerinin ardından 4 Temmuz günü Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne sevk edildi. Emniyet’te susma hakkını kullanan Eruygur, İstanbul Adliyesi’ndeki işlemleri sırasında yüksek tansiyon nedeniyle rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldı. Geceyi Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde geçiren Eruygur 5 Temmuz günü yeniden Adliye’ye getirildi. Ancak Eruygur’un gözaltı süresi saat 15.00’te dolunca savcılıkta ifadesi tamamlanamadan tutuklanması istemiyle mahkemeye sevk edildi. Son olarak 5 Temmuz Cumartesi günü saat 10.00 sıralarında adliyeye getirilen Hurşit Tolon, savcılıktaki ifadesinin ardından tutuklanması istemiyle mahkemeye sevk edildi. İstanbul Nöbetçi 13. Ağır Ceza Mahkemesi Hâkimliği 3.5 saat boyunca dosyayı inceledi. Saat 23.40’ta başlayan ve 01.40’ta sona eren duruşmada önce Tolon, sonra da Eruygur’un ifadeleri alındı. Mahkeme, iki emekli orgeneralin tutuklanmasına karar verdiğini açıkladı. Emekli Orgeneral Şener Eruygur’un avukatı Filiz Esen, “Yıllarca vatanına sadakatle hizmet etmiş olan komutanımız, gerçek dışı isnatlarla tutuklanmıştır” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle