Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 TEMMUZ 2008 CUMA haberler SÖZ ÇİZGİNİN Turhan Selçuk C 3 AÇI MÜMTAZ SOYSAL POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Yüz Göz Olmak ÜSAMETTİN CİNDORUK’tan genellikle “Merkez Sağ’ın önde gelen ismi” diye söz edilir. Vatan gazetesi, Mine Şenocaklı’nın onunla yaptığı söyleşiyi yayımlarken de aynı deyimi kullanmış. Doğru belki, ama eksik. Sayın Cindoruk için en doğru sunuş deyimi, sağın değil, “sağduyunun sesi” olmalıydı. Meclis’in unutulmaz başkanı, son olaylar üzerine konuşurken “Türkiye darbelerle yüz göz oldu” demiş. Bunun pek kibar olmayan anlamı, “darbelerin cılkı çıktı” demektir. Uzun süredir o kadar çok “darbe” sözü duyduk ki. Yasama darbesi, yargı darbesi bile dendi sık sık. Klasik anlamdaki askeri darbe sözü böylece gölgede kaldı böylece. Hele herkes herkese “darbeci” demeye başlayınca ve bu suçlama furyasına İsrail devletine darbe vurmak üzere Filistin’e gidip silah kuşananlar da katılınca iyice ucuzladı o kavram. Ne demektir yüz göz olmak? Aranızdaki ilişkinin belirli ölçüye dayandığı çok ciddi bir kişiyle senli benli konuşup olur olmaz her şeyden dem vurmaya, enseye tokat ahbaplık etmeye başlanan durumlar için kullanmaz mıyız o deyimi? Çocuk yakın arkadaşlarıyla, hatta canı gibi sevdiği saydığı anasıyla yüz göz olabilir; ama babasıyla asla. Çünkü baba ciddiyet, otorite ve saygınlık demektir. Darbeler kurulu devlet düzenine karşı yapıldığına göre, darbelerle yüz göz olmanın anlamı devlet babayla yüz göz olmak anlamına gelmez mi? Dolayısıyla darbe kavramını ucuzlatmanın, uluorta kullanmanın, ona buna yapıştırmanın sonucunda en çok zarar görecek olan devletin ta kendisidir. Onun saygınlığı zedelenir, ağırlığı gider, gölgesi korku vermemeye başlar. Darbecilik suçlamasıyla devleti koruyalım derken, bir de bakarsınız devleti zayıflatmışsınızdır. S on zamanlarda “çivisi çıkmış” sözünü de çok kullandık. “Medyanın çivisi çıktı; borsanın çivisi çıktı; ekonominin çivisi çıktı” türünden sözler hiç eksik olmadı dillerden. Neredeyse, her şeyde çivisi çıkmışlığın yaşandığı bir ülke olduk. Peki, bütün çivileri çıkmış bir ülkede devlet nasıl ayakta duracak? Sayın Cindoruk bu durum için de “Siyasi hayatımızdaki en derin travmayı yaşıyoruz” diyor. Oysa AKP’nin genel başkan yardımcısı Sayın Fırat konuşalı, en derin travmanın Kemalist devrimler olduğunu sanmıştık. Demek ki her “darbe” deyişimizde asıl darbeyi cumhuriyetin devrimlerine vuruyormuşuz. Belki de ne yaptığını bilmeyen, nereye gittiğini kestiremeyen, aklı karışık bir toplum olduk. Cindoruk, çare olarak “milli uzlaşma”dan söz ediyor ve “Bunu ortaya koymak hükümete düşer” diyor. Hükümet iktidar partisinden çıktığına göre, olup bitenlere doğru tanı koymak bakımından acaba o parti içinde tam bir “mutabakat” var mı? Acaba kargaşanın asıl kaynağı orayla Çankaya arasındaki uyum eksikliği mi? H Bırakın Bayramoğlu Sorgulasın... ürkiye bir korku tünelinden geçiyor... Laik demokratik Cumhuriyeti savunmak suç! Laik eğitim sistemini savunmak suç!.. Cumhuriyet devrimlerini savunmak suç!.. Tarikat şeyhleri buyruk veriyor; bilim insanları, gazeteciler, emekli askerler gözaltına alınıyor, bazıları tutuklanıyor... Karşıdevrim süreci başlamıştır... “Hrant Dink cinayeti, Malatya katliamı, Rahip Santoro’nun öldürülme buyruğu Cumhuriyet mitinglerine katılanlar tarafından verilmiştir...” Utanmadan, sıkılmadan böyle konuşuyorlar, böyle yazıyorlar... Her biri savcı, yargıç... Kimlerin gözaltına alınacağını, “örtülü” biçimde yazıyor, yargıç ve savcı gibi iddiada bulunuyor... Darbe yapan mı arıyorsunuz? Ben vereyim adresini: “Marmaris Armutalan köyü...” Tarikatların “sandık darbesi”, Fethullahçı Gladyo’yla iş bitiriyor Türkiye’de... Atatürkçü olmak, emeği savunmak “terör suçu” demek... Dağlarımızı, ovalarımızı çokuluslu “altın avcılarına” teslim edenleri, kıyılarımızı Arap şeyhlerine teslim edenleri sergilemek “terör suçu”dur bundan böyle... Fethullah Gülen’i teşhir etmek, din bezirgânlarının maskelerini düşürmek, tarikat şeyhlerinin yurtlarından çıkıp Hrant Dink’in, Rahip Santoro’nun, Malatya katliamı sanıklarının gerçek yüzlerini ortaya çıkarmak “terör suçu” kapsamındadır... Atatürk’ün fotoğraflarının yüzüne tüküren Fethullahçıları yazmak “terör suçu”dur... Haydi durmayın, elinizi çabuk tutun, tüm Cumhuriyetçileri, Atatürkçüleri, CHP’lileri, sosyalistleri gözaltına alıp tutuklayın... ??? Hrant Dink cinayeti davasına şöyle bir bakın. Sanki, cinayet davası değil, bir şov... Büyük abi Erhan Tuncel, yabancı kız arkadaşıyla ilgili bir soruya ne diyor: “Herhalde İsrail Cumhurbaşkanı’nın kızı. Fark etmedim, kusura bakmayın.” Azmettirici Yasin Hayal’in avukatı Fuat Turgut, Ogün Samast’a “Cinayet günü, gazete önünde ikinci görüşmeyi Etyen Mahçupyan’la mı yaptın?” diye sorunca verdiği yanıtına bakın: “Yok, Jennifer Lopez’le yaptım...” Hrant Dink davasının, Malatya katliamının “Ergenekon’un işi” olduğunu yazan, konuşan, hatta “medya ayağı daha bitmedi” diyenlere haber veriyorum(!): “Ben Hrant Dink, Malatya katliamının arkasındaki isimleri biliyorum. Bir numara Mustafa Balbay(!), iki numara Erol Mütercimler(!), üç numara Prof. Dr. Ercüment Ovalı(!)...” Benim Ergenekon soruşturmasını sürdüren Savcı Zekeriya Öz’den bir dileğim var. Ali Bayramoğlu adlı kişi, bu soruşturmayı yürütmeli bence. Ali Bayramoğlu’nun elinde bir liste olduğu kesin. Bir üst düzey polis yetkilisiyle konuşmuş savcı gibi. Bilgiler almış Hrant Dink cinayetine ilişkin. Üstelik, darbe toplantılarına katılan gazetecileri de biliyor. Ne diyor Bayramoğlu: “1 Onu Ergenekon’un öldürdüğünü biliyoruz. 2 Darbe toplantılarına gazeteciler katıldı.” Üst düzey polis yetkilisi kim? Darbe toplantılarına katılan gazeteciler kimler? İşte iki soruya yanıt Ergenekon’u çözer... Evet... Ali Bayramoğlu bunları kamuoyuna açıklamalı. Eğer açıklamazsa Savcı Zekeriya Öz, Ali Bayramoğlu’nu tanık olarak dinlemeli. ??? Baştan beri söylediğim şu: “Devlet içinde örgütlü bir çete ve demokrasi düşmanı sivilasker güçler varsa ‘Ergenekon’un sonuna kadar gidilmeli...” Görülen o ki, gidildiği filan yok!.. Mustafa Balbay’ın, Ufuk Büyükçelebi’nin, Erol Mütercimler’in anlattıklarını dinleyince çok şaşırdım... Ali Bayramoğlu gibiler Savcı Zekeriya Öz’ün işini de zorlaştırıyor... Hrant Dink davasını şova dönüştürenler, tarikat şeyhlerinin şemsiyesi altında Atatürkçülere, Cumhuriyetçilere, sosyalistlere saldıranlar kimlere hizmet ediyor? Bir gazeteci olarak, Ali Bayramoğlu’nun “Darbe toplantılarına gazeteciler katıldı” sözleri nedeniyle suç duyurusunda bulunuyor, cumhuriyet savcılarını göreve çağırıyorum... T Beyin cerrahı pratisyen oldu Beyin tabanı tümörleri konusunda yurtdışında en iyi uzmanlar arasında gösterilen Batu Atay, Türkiye’de dayatılan denklik sınavını onur kırıcı olarak değerlendirdiği için pratisyen hekimliğin ötesine gidemedi Gürsu KUNT ANTALYA Almanya’da yıllarca beyin cerrahı olarak çalışan Batu Atay, emekli olup Kaş’a yerleştiğinde uzmanlığına devam etmek istedi. Ancak karşısına denklik sınavı çıktı. Beyin tabanı tümörleri konusunda yurtdışında en iyi uzmanlar arasında gösterilen Atay’ın ihtisası, yaşamını sürdürdüğü Kaş’ın birkaç kilometre açığındaki Meis’te bile tanınırken kendi ülkesinde pratisyen hekimliğin ötesine gidemedi. Kaş’ta beyin kanamasından ölenlere seyirci kalıp ishallerle uğraştı. Sonunda da kartvizitine “Yurtiçinde pratisyen doktor, yurtdışında beyin, omurilik, preferik sinir sistemi cerrahı uzmanı” diye yazdırdı. İstanbul Tıp Fakültesi’nden 1970 yılında mezun olduktan sonra ihtisas için 1979’da Almanya’ya giden Batu Atay, yıllarca Stuttgart Üniversitesi Hastanesi’nde beyin cerrahı olarak çalıştı. Süreç içinde Almanya’da hem öğrenci yetiştiren, hem manlık alanında çalışmaya devam etmek istedi. Ancak Almanya’daki ihtisası Türkiye’de tanınmadığı için karşısına denklik sınavı çıktı. Yılların deneyimine rağmen öğrencileriyle aynı sınava girmeyi gurur kırıcı bulan Atay, pratisyen hekim olarak çalışmaya karar verdi. Kaş merkezinde muayenehane açan Atay, şimdi yoksulları ücretsiz tedavi ediyor. Kaş’ın sadece birkaç kilometre açığındaki Meis’te bile uzmanlığının tanındığını ve orada beyin cerrahı olarak çalışabileceğini, ancak kendi ülkesinde bu deneyiminden yararlanılması için ayrıca sınava girmesi gerektiğini anlatan Atay, “Bu bir hekim için gurur kırıcı” diye konuştu. Kaş’a yerleştiğinden bu yana her yıl rahatsızlanan 56 kişinin, Antalya’ya götürülmeye çalışılırken yolda beyin kanamasından öldüğünü ve kendisinin bu duruma sadece seyirci olduğunu ifade eden Atay, “Bir beyin cerrahı olarak bilgilerimi kullanamıyorum. Bu çok acı bir durum” dedi. Almanya’da yıllarca beyin cerrahı olarak çalışan Batu Atay, şimdi Türkiye’de pratisyen olarak çalışıyor. beyin tabanı tümörleri gibi en riskli beyin ameliyatlarına katılan, hem de hastanenin beyin cerrahi bölümü şef yardımcılığını yürüten 62 yaşındaki Atay, emekli olduktan sonra da Türkiye’ye dönmeyi kararlaştırdı. 2006’da Kaş’a yerleşen Atay, birikimini burada kullanmak ve uz (Fotoğraf: AFP) renkli ilan mumtazsoysal@gmail.com Che’nin günlüğü sergileniyor Sarkozy’den Erdoğan’a davet ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı telefonla arayarak 1314 Temmuz’da Paris’te gerçekleştirilecek Akdeniz Birliği Açılış Zirvesi’ne davet etti. Erdoğan’ın Sarkozy’ye “yoğun programını değerlendireceğini ve eğer fevkalade bir hal olmazsa zirveye katılmaya çalışacağını söylediği” bildirildi. Kaynaklar ise Akdeniz Birliği’nin, AB’den bağımsız, Türkiye’nin AB üyeliği sürecinden tamamen ayrı olarak ele alınan bir yapı olduğunu, Başbakan Erdoğan’ın bu yanıtının, görüşme için “geri dönüleceği” anlamına geldiğini ifade ettiler. olivya hükümeti, 1967’de bu ülkede öldürülen, Güney B Amerika’daki devrimci hareketin öncülerinden Che Guevara’nın günlüklerini gün ışığına çıkararak başkent La Paz’daki Merkez Bankası binasında bir sergi açtı. 1953’te, ülkesi Arjantin’i terk ederek Fidel Castro’nun Kübalı diktatör Fulgencio Batista’ya karşı açtığı gerilla savaşına destek veren Che’nin, 19661967 tarihlerinde kaleme aldığı not defterlerinin kopyaları geçmişte yayımlanmıştı. Bolivya Kültür Bakanı Yardımcısı Palbo Groux, bu kez günlüklerin elyazısı orijinallerini sergilediklerini ve bu yıl günlüklerle siyahbeyaz fotoğrafları içeren bir de kitabın yayımlanacağını açıkladı. SATILIK VİLLA İzmir Urla İskelesi’nde sahibinden satılık kat kaloriferli, tripleks villa. Telefonu, mobilyalarıyla birlikte. Üç oda, çatı katı oda, büyük salon ve bahçe. 60 bin Euro Tel: 0090 232 4411220 İSMAİL ÇETİNKAYA hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 212/ 343 72 69