02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 HAZİRAN 2008 CUMA ekonomi PARİS’TEN UĞUR HÜKÜM C 9 Yargı süreci devam eden, Türkiye’nin en büyük petrokimya tesisinin devri tamamlandı PETKİM artık özel Ekonomi Servisi PETKİM’in yüzde 51 kamu hissesinin SocarTurcas konsorsiyumuna devri gerçekleşti. Devir teslim töreninde konuşan Turcas Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Aksoy, PETKİM için beş yılda öngördükleri yatırımın en az 3 milyar dolar olduğunu söyledi. Aksoy, ihale bedelinin yarısını peşin ödediklerini, geri kalanın 640 milyon dolarını daha yatırma kararı aldıklarını söyledi. Böylece ihale tutarının 1 milyon 660 milyon doları peşin ödenirken 380 milyon dolarlık kısmı üç yılda eşit taksit olarak ödenecek. PETKİM’in global seviyede rol alabil Kadının Kalkanı Laiklik özgürlüklerden biri olan inançlara son derece saygılıyız. Düşmanımız olan inanç değil, kamu hayatını kendi (dini) kurallarıyla belirlemeye çalışan köktendinciliktir. Dinin devletin yerini almasını kesinlikle reddediyoruz.” HallsFrench laikliğin aslında çok basit bir tanımının, HavraKiliseCami’nin devletkamu işlerine karışmamak ilkesi olduğunu söylüyor. Bunun olumlusu, açığı, hoşgörülüsünün olamayacağını, bir takım sol hareketlerin ‘farklı kültürler’e saygı göstermek adına gerçek sorunları görmek istememelerinin içtenlik veya özgür düşünceyle açıklanamayacağını, savunuyor. “Halbuki laiklik için mücadelenin evrensel bir mücadele olduğunu görüp, herkesten fazla yanımızda durmaları gerekir.” ??? Toplantıya Türkiye’den katılan Akdeniz Üniversitesi öğretim üyesi Gülser Öztunalı Kayır’ın söyledikleri de ayrı bir ilginç: “Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidara gelmesi laiklik ilkesine karşı tutucu ve popülist politikalar açısından bir dönüm noktasıydı. Bu politikalardan bir tanesi kadının kamusal hayata daha iyi katılabilmesi bahanesiyle başörtüsü etrafında kristalleştirildi. Bir kere bu argümana kesinlikle karşıyım. Başörtüsü aslında kadının vücudunu, cinselliğini ve hayatını kontrol altında tutabilmek için kullanılan bir baskı aracıdır. Laik modelimiz her taraftan saldırı altındadır. Ana hedefleri kadın haklarıdır. Diyanet İşleri Başkanı feminizmi ‘ahlaksızlık ve dengesizlik’ nitelemiştir. Bu gerilemeye tüm gücümüzle direniyoruz. Ancak ne yazık ki Türk toplumu bu konuda derinlemesine bölünmüş durumdadır.” Bütün gericilik ve köktenciliklerin belkemiğini kadınların oluşturduğunu anlatan bir başka Fransa temsilcisi Fadela Ghassoui, “Başörtüsü kadına erkeğin emrinden başka bir şey değildir. Kadına din ve gelenek adına, hele hele Akdeniz ülkelerinde yaygın ‘namus’ ve ‘gurur’ gibi yapay ve sübjektif değerler aşkına giydirilmek istenen kefen, uygulanan her türlü somutsoyut baskı ve şiddet ‘mutlak ve her şeye kadir’ erkek iktidarını sürdürme iradesidir” diye görüş ve duygularını dile getiriyor. Kadını fizik, psikolojik, sosyal şiddetten korumanın, aşağılanmaktan kurtarmanın, tam ve eşit insan olarak yaşamasının laiklikten daha güçlü ve ileri hukuki, felsefi veya zihinsel bir kalkanı olabilir mi? ugur.hukum?gmail.com En yüksek ikinci teklifi veren SocarTurcas konsorsiyumuna devredilen PETKİM’de en az 3 milyar dolar yatırım öngörüldüğü belirtilerek kimsenin işten çıkarılmayacağı açıklandı. mesini hedeflediklerini belirten Aksoy, “Niyetimiz bugünkü PETKİM’in kapasitesini yükseltmek. 3 binin üzerinde çalışan var. Kimseyi işten çıkarmayacağız; aksine, 40 kişi daha almak istiyoruz” dedi. Socar Başkanı Rüvang Abdullayev de Azerbaycan’ın en büyük sermayesinin kardeş ülke olan Türkiye’ye geldiğini kaydederek “Biz bir millet, iki devletiz” dedi. Törende konuşan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan da “Elimizde son kalanları da özelleştirip bu işi tamamlayacağız” dedi. PETKİM’in özelleştirmeyle dünyanın gözbebeklerinden biri olacağını ileri süren Unakıtan, gazetecilerin yargı sürecinin devam etmesine karşın devriyle ilgili sorularını da “Yargı ka rarlarına saygılıyız. Ancak bu devri yapmamıza mani bir durum yok” şeklinde yanıtladı. İKİNCİYE VERİLDİ Geçen yıl temmuzda yapılan PETKİM ihalesinde en yüksek teklifi 2.05 milyar dolarla KazakRus şirketlerinin kurduğu TransCentral Asia Petrochemical Holding ortak girişim grubu vermiş, ekimde PETKİM’in ihalede 2.04 milyar dolarla ikinci en yüksek teklifi veren SocarTurcasInjaz Konsorsiyumu’na satışı uygun bulunmuştu. Hisarcıklıoğlu: Ekonomi ve reformlar unutuldu, önlem alınmadı Kriz ihmalin bedeli Ekonomi Servisi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, ne yazık ki geçmişteki başarının hep devam edeceğinin sanıldığını, 2006’dan sonra ekonominin geri planda kaldığını, reform sürecinin de aksadığını kaydetti. Yapılması gereken göz ardı edilirken problemlerin artmaya devam ettiğini söyleyen Hisarcıklıoğlu, “İhracatçımız ithalatçı, sanayicimiz komisyoncu oldu. Esnaf işportacı, çiftçi çift bozan oldu” dedi. TOBB ETÜ’de yapıTOBB Başkanı Rifat Hisar lan TOBB’nin 63. secıklıoğlu’nun konuşması delegelerden büyük alkış aldı. Hisarcıklıoğlu, başarının hep devam edeceğinin sanıldığını, 2006’dan sonra ekonominin geri planda kaldığını kaydetti. TOBB Başkanı, “İhracatçımız ithalatçı, sanayicimiz komisyoncu. Esnaf işportacı, çiftçi çift bozan oldu” dedi. çimsiz olağan genel kurulunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kızılcahamam’daki AKP kampına katılabilmek için TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’ndan önce delegelere hitap etti. Erdoğan’ın konuşmasının ardından bir multivizyon gösterisi sunuldu. Daha sonra da TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu delegelere seslendi. Ekonomide zamanında tedbir alınmamasının bedelinin ödendiğini belirten Hisarcıklıoğlu, önce ekonominin ve reformların ihmal edildiği ve önceliği olmayan gündemlere saplanıldığını kaydetti. “Dışarda büyüyen ekonomik kriz yetmedi. İçeride siyasal çalkantılar başlatıldı” diyen Hisarcıklıoğlu, “Bugün kavgaları geride bırakma günüdür... Bugün Türkiye’yi, bu güzel ülkeyi huzur içerisinde yüreğimizden çıkan o büyük sevgiyle başarıdan başarıya koşturacağımız gündür” diye konuştu. Hayallerin peşinden gidecek cesaret varsa gerçek olacağına da değinen Hisarcıklıoğlu, kendilerinin hayallerinin peşinden gidecek cesaretlerinin olduğunu belirterek, “Biz bu ülkeye hizmet için varız. Biz bu ülkenin sevdalısıyız” dedi. Hisarcıklıoğlu konuşmasını, “Değişimden korkmadan, yarıştan korkmadan, hedeften sapmadan, yorulmadan, yılmadan hayallerimize ulaşmak için bu güzel Türkiye için hep birlikte çalışmaya bugün burada hep birlikte söz verelim...” sözleriyle noktaladı. İflas bayrağı çekildi Murat GÜLDEREN 200’ün üzerinde kişiye istihdam sağlayan Tunç İplik’in sahibi Mehmet Tunç, hükümetin uyguladığı ekonomik program nedeniyle son dört yılda tekstil sektörünün rekabetçi yapısını tamamen kaybettiğini, enerji maliyetlerinin artmasının da bardağı taşıran son damla olduğu söyledi. Türkiye’de iplik üreten fabrikanın neredeyse kalmadığını dile getiren Tunç, “Biz de şartelleri indirmek zorunda kaldık. Hükümetin yapacağı ekonomik reformlara inanıp aylarca dişimizi sıktık. Ama bir adım bile yol alınamadı. Makinalarımızı üçte bir fiyatına bile satamıyoruz” dedi. 250 kişi istihdam eden fabrikalarını kısa bir süre önce kapatan Örentaş İplik Yönetim Kurulu üyesi Gerson Erdem Anar da “Dönen çeklerin hesabını dahi yapamıyoruz. Vadeler uzadı. Büyük bir batağa girdik. Ve şimdi de fabrikamızı satıyoruz. Şu anda Merter’den Bayrampaşa’ya Çatalca’dan Kemerburgaz’a kadar pek çok fabrikanın kapısına kilit vurduğunu görebilirsiniz” diye konuştu. Türkiye’nin önde gelen iplik üreticilerinden Boğaziçi İplik Genel Müdürü Necmettin Altınörs de yakın döneme kadar 550 kişi çalıştırdıklarını belirterek “Tüm işçilerimizi çıkartmak zorunda kaldık. Sektörün geleceği karanlık. İstihdam vergilerinin işgücü maliyetine oranının yüzde 43’lere vardığı bir ülkede, tekstil ve hazır giyim sektörünün Çin ile rekabet etmesi mümkün değil” dedi. IÇAK KEMİĞE DAYANDI 2007’de 2 bin 706, bu yılın ilk beş ayında 100’ün üzerinde işletmenin kapandığını belirten Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Ahmet Nakkaş ise “AKP döneminde istihdam ortalaması 80100 olan yaklaşık 10 bin işletme kapandı. Sektör rekabetçi yapısını son dört yılda yaklaşık yarı yarıya kaybetti” dedi. B Sahibinden satılık fabrika... Karşılıksız çekler, Uzakdoğu rekabeti, uzayan vadeler, nakit sıkıntısı ve girdi maliyetlerinin artması Merter’den Bayrampaşa’ya, Çatalca’dan Kemerburgaz’a kadar pek çok tekstil fabrikasının kelepir fiyatla satılığa çıkmasına yol açtı. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ) öktendincilik, kökeni ister Yahudi, ister Hıristiyan, ister Müslüman olsun ‘kadının özgürleşmesini’ her türlü kötülük ve belanın kaynağı olarak görüyor.” Bu sözler geçtiğimiz hafta sonu Roma’da, Papa 16. Benedikt’tin burnunun dibinde ‘Uluslararası Kadınlar Evi ’nde toplanan 20 Akdeniz ve Avrupa ülkesi kadın hakları örgütleri temsilcilerinden, Fransa ‘ Dayanışmacı Kadınlar ’ hareketi sözcüsü Soad Bekkouche’a ait. Avrupa Sol Partisi 2. Başkanı Graziella Mascia ise son derece net bir biçimde, “ Avrupa Birliği’nin temel değerleri ‘Laiklik ve Kadın Hakları ’ olmalıdır ”, diyor. Toplumun, insanlığın yarısını “kadını”, kadınların haklarını korumaktan aciz olan bir yapı, insanlığın geleceğine ilişkin en ileri, en büyük “Uygarlık Projesi” diye savunulan Avrupa Birliği nasıl ortaya çıkabilir, her boydan ve soydan köktenciliğin üstelik de, (ultra)liberalizm kisvesi altında cirit atmaya başladığı bir bağlamda kadını “ikinci cinsiyet” olarak aşağılayan bir dünya bakışının egemenliğinde insan haklarından nasıl konuşulabilir gibi sorular iki gün süresince AvroAkdeniz’in güneyi ve kuzeyini birleştirmiş. Ahlaksızlık ve yolsuzluğa katkılarıyla ünlü “liberalissimo” Silvio Berlusconi’nin iktidara gelmesini “Tanrı’nın lütfu” gibi karşılayan Papa, İtalya’ya hakim olan “yeni iklim”den duyduğu mutluluğu her vesileyle vurguluyor. ??? “Avrupalı Feminist Girişim” Başkanı Lilian HallsFrench, “Dinci lobiler AB kurumlarının kalbinde derinlemesine faaliyetteler. Laikliğe her zamankinden fazla sorumluk düşüyor. Belli bir sol maalesef laikliği tabu bir konu haline getirdi. Bu ‘liberal’ (!) solun yarattığı kavram kargaşasından istifade, Nicolas Sarkozy örneğinde sıkça görüldüğü gibi köktendinciler özellikle kadın haklarına karşı saldırıya geçtiler.” Sorunun, oralarda çok daha vahim de olsa yalnızca Müslüman ülkelere özgü olmadığını, hatta Avrupa sınırlarının ötesinde ciddi evrensel boyutlara eriştiğini belirten HallsFrench, Vatikan’ın köktendinci Katoliklerin AB kurumlarına resmen girdiklerinin altını çiziyor. “Örneğin, Avrupa Parlamentosu Kadın Hakları Komisyonu başkanı Anna Zaborska katıksız bir ‘Kürtaj ve Aile Planlaması’ düşmanıdır ” bilgisini aktarırken, “fazla çocuk doğurma” görüşünün bu gerici zihniyetin yeni dışavurumlarından biri olduğunu da vurguluyor. “Kadının aşağı konumu oldu bitti tüm tektanrılı dinlerin tecimevi, ticaret fonunu oluşturmuştur. Temel “K amu mallarını özelleştirme yaftası ile satıp, bununla da yetinmeyip sürekli borçlanarak, bir mirasyedi savurganlığı ile mevcudu ve geleceği tüketmek bir ekonomi politikası ise, bu politika da tıkanmış görünmektedir. Türkiye’nin dış borçlarının 250 milyar USD’yi aşması, iç borçlarının 350 milyor YTL’ye yaklaşması, önemli kamu kuruluşlarının hatta altyapısının satışı sonucu kamunun giderek mülksüzleşmesi, tüm bu olumsuzluklara karşı, büyüme hızının yavaşlaması, yıllık fiyat artış hızının yeniden iki haneli rakamlara ulaşması, bütçe açığının genişleme sürecine girişi, işsizlik oranının yükselişi, bu tıkanmanın hatta tükenişin somut göstergeleridir. Dünya ekonomisinin 2000’li yılların başlarında hızlı büyüme evresine girişi, aşırı likidite genişlemesi, faizlerin düşmesi, dış ticaret hacminin genişlemesi ekonomimizi de etkilemiş, giderek büyüyen cari işlemler açıklarımızın fonlanmasını kolaylaştırmıştı. 2007 sonrasında dünya ekonomisinin dalgalanmanın iniş sürecine girişi, dünya finans sektöründe yaşanan sıkıntılar, ekonomideki yavaşlamanın, enerji fiyatlarında hızlı yükselişin de etkisiyle stagflasyon, durgunluk içinde enflasyon sürecine dönüşmesi tehlikesini doğurmuştur. “Cari işlemler açığını fonluyoruz, fonlanan cari K YORUM ÖZTİN AKGÜÇ işlemler açığı sorun değildir” gibi geçersiz övünmelerin de sonu gelmiş; fonlamanın maliyetinin daha da yükselmesi riski artmıştır. Cari işlemler açığının bir yerde üretimden daha fazla tüketildiğinin, tasarruf açığı verildiğinin göstergesi olduğu dikkate alınmamıştır. Hükümetlerle de iyi ilişki kurarak Türkiye’nin parsellenmesinden pay alan işbirlikçilerin “işler iyi gidiyor” iletisi vermeye yönelik açıklamalar; dezenformasyon kurallarında sözde ekonomik analizler, yanlış, afaki değerlendirmeler, şarlatanlığa kaçan övünmeler doların değer yitirmesiyle birleştiğinde, halkın geniş bir kesiminde de ekonomide olumlu işler oluyor gibi yanlış, galat izlenimler yaratmıştır. Aman istikrarı bozmayalım, dönen tekere çomak sokmayalım, bir ekonomik krize girmeyelim, AB ile ABD ile ilişkileri bozmayalım diye düşünen, gölgesinden korkan vatandaşların bir bölümü, son seçimlerde ya sandığa gitmemiş ya da AKP’ye oy vermiştir. Statüko diye algıladığı tehlike Tıkanan Politikalar yi göremeyerek sorumlu vatandaş gibi davranamamışlardır. Ekonominin tıkanması, beklenmeyen, öngörülemeyen bir sonuç değildir. 24 Ocak 1980 kararlarından bu yana, IMF’nin telkin veya dayatması ile uygulanan, emperyal görüşler ve yerli işbirlikçilerin desteklediği, daha sonra AB ile yapılan Gümrük Birliği ve AKP’nin tam teslimiyetçi politikası ile daha da kavileşen kısır döngüler, bugünkü içinden çıkılmaz durumları oluşturmuştur. Bu tür politikalar sürdükçe, Türkiye elinde kalan son tesisleri de satarak, bu yıl sonunda dış borçlar 300 milyar USD’ye, iç borçlar 400 milyor YTL’ye yaklaşacaktır. Bu politikalarla, ne enflasyon kontrol altına alınabilir, ne bütçe ve cari işlemler açıkları azaltılabilir, ne de gerçek büyüme hızı arttırılarak işsizlik azaltılabilir. Peki ne yapalım? Otuza yakın yıldır liberal olarak nitelendirilen IMF dayatmalı politikaların Türkiye yararına bir sonuç doğurmayacağını yazmaya, söylemeye, anlatmaya çalışıyoruz. Bu sonuçları ön gören, yetkin ekonomistlerimiz, yazarlarımız var. Ancak ne yazık ki, uyarılar, öngörüler kamuoyuna duyurulamadı veya kamuoyunda yeterli destek bulamadı, bulamıyor. Türkiye lehine olan düşünce, görüş ve öneriler sansürleniyor; medyanın belli çıkar çevrelerinin denetiminde oluşu, Türkiye Cumhuriyeti’nde Türkiye lehine görüş, düşün ve önerilerin geniş kitlelere duyurulmasını sınırlıyor, hatta önlüyor. Kimileri Godot’yu bekler gibi yeni Mustafa Kemal bekliyor, kimileri “Asker niçin Türkiye elden giderken ciddi, etkili tepki vermiyor” diye hayıflanıyor. Mustafa Kemal’in ilkeleri belli, onları benimsemeye, uygulamaya çalışalım yeter. Askeri yönetimlerle sorunların çözülebileceği beklentisine, ümidine ise hiç kapılmamak gerekir. M. Kemal’in dediği gibi, sorunları halkın iradesi, azmi, kararlılığı çözer. Çoğu kişiye “Sorunlarımızı halkın iradesi, azmi çözer” düşüncesi, halk dalkavukluğu ya da ütopya gibi gelebilir. Ancak başka çıkar yol ve çare yoktur, ya halkımız aydınlanacak; ülkesine, onuruna, bağımsızlığına sahip çıkacak; ya da aymazlığın, çıkarcılığın kaçınılmaz sonucuna katlanacaktır. Sonuç, yalnız mülksüzleşmek, ecir almak değil, daha acısı insanın kendi ülkesinde yabancıların esiri olmasıdır. İdeal Kart, Worldcard oldu Ekonomi Servisi Fortis ve Yapı Kredi Bankası (YKB) arasında kredi kartında işbirliğine yönelik ortak çalışma tamamlandı. Fortis İdeal Kart, Fortis Worldcard’a dönüştü. Kredi kartları pazarında yaşanan bu işbirliği ile Worldcard sayısı yaklaşık 8 milyona ulaştı. İşbirliğine ilişkin düzenlenen basın toplantısında konuşan YKB Genel Müdür Yardımcısı Nazan Somer, World olarak 20 yıldır sektörde lider olduklarını söyledi. Fortis Perakende Bankacılık Grubu Başkanı Gökhan Mendi de, artık İdeal Kart sahipleri Worldcard’ın üye işyerlerinde sunduğu tüm imkânlardan yararlanacaklarını belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle