28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 C dış haberler ATİNA’DAN MURAT İLEM 6 HAZİRAN 2008 CUMA Alman yargısı hızlı davrandı Telekom şirketinin, bazı gazeteci ve politikacıları dinlediğinin ortaya çıkması üzerine soruşturma açıldı, binalarda ve bazı yöneticilerin evlerinde arama yapıldı Osman ÇUTSAY FRANKFURT Alman Telekom şirketinin, kendi yöneticileri dahil bazı gazeteci ve politikacıları da dinleyip izlediğinin ortaya çıkması, skandal boyutları kazanarak ülke gündeminin ilk sırasına yerleşti. Almanya’nın en büyük şirketlerinden, haberleşme alanında rakipsiz olan Telekom’un, “şirket üst yönetiminden bilgi sızmasına karşı önlem almak amacıyla” başlattığı bazı izleme faaliyetlerinin amacını çok aştığı saptanırken yargının bu skandalın peşini bırakmamakta kararlı olması dikkat çekti. Bonn Savcılığı, kendisine gelen ihbarlar ve kendi araştırmaları sonucu 21 Mayıs’ta şirket yönetimine soruşturma açıldığına yönelik yazılı bildirimde bulundu. Soruşturma çerçevesinde, şirkete ait binalarla bazı yöneticilerin evlerinde aramalar gerçekleştirildi. Alman yargısının skandal çerçevesinde derhal harekete geçerek soruşturmalara başlaması, kamuoyunda hızla yayılan “Hepimiz izleniyoruz!” duygusuna karşı bir önlem olarak yorumlandı. Skandalın derinleşerek siyasal boyutlar almasından korkuluyor. Alman Telekom idaresinin iki eski yöneticisi, eski Yönetim Kurulu Başkanı KaiUwe Ricke ile eski Denetleme Kurulu Başkanı Klaus Zumwinkel’in şirketten bilgi sızmasını önlemek amacıyla verdiği talimat doğrultusunda, 2005 ile 2006 yıllarında dinleme ve izlemeler yapıldığı öne sürüldü. Telekom’un eski Güvenlik Müdürü Klaus Trzeschan, adı geçen iki yöneticinin kendisini görevlendirdiğini, ancak bu isimlere daha sonra “işin pratikte yürümesiyle ilgili ayrıntılar verilmediğini” belirtti. ÖNETİCILERE SORUŞTURMA Bonn Savcılığı’nın, Ricke ve Zumwinkel’in yanı sıra devlete ait bu telekomünikasyon devinin en az 67 yöneticisi hakkında daha soruşturma açtığı bildiriliyor. Zanlılar, şirket çalışanlarının, müşterilerinin ve gazetecilerin haberleşme özgürlüğünü sınırlamak ve şahsa özel verilerin saklanması gibi konularda yasaları çiğnemekle suçlanıyor. İlk yapılan açıklamalarda Telekom’un bazı üst düzey yöneticileri dışında bağlantılı oldukları gazeteci ve politikacıların da bu “dinleme ağına” yakalandıkları belirtildi. Telekom’un şu andaki Yönetim Kurulu Başkanı Rene Obermann ise kendisinin bu dinleme olayları hakkında bilgisi olduğu yolundaki tüm iddiaları sert bir dille reddetti. IZMAYI ENGELLEME ÇABASI Alman siyasetinin önde gelen isimleri, bu skandalın tümüyle açıklığa kavuşturulmasını isteyerek gizlice toplanan bilgilerin kamuoyuna sızdırılmasının engellenmesi ve yasaların ihlal edilmesi halindeki cezai yaptırımların ağırlaştırılması yönünde çağrıda bulundular. Sigaranın Faydası da Vardır… telefon görüşmesinin sonuç vermediğinin basına yansıması üzerine, araya bu defa “sigara” girdi. İşte bu illetin, yani sigaranın faydası da bu noktada ortaya çıktı. Bilindiği gibi iki ülke silahlı kuvvetlerinin komuta kademelerinde direkt hatlar bulunmaktadır. Kırmızı hat denen bu iletişimin sonuç vermemesi durumunda genelde bir vesile ile birinci isimler yani genelkurmay başkanları karşı karşıya gelirler. Ve bu krizde vesile bir NATO toplantısında ortaya çıktı. Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın sigara içtiği bilinir. Yunanistan Genelkurmay başkanı Grappas da sigara tiryakisidir. Geçtiğimiz günlerde yapılan NATO toplantısında iki yetkilinin toplantı salonunun dışına sigara içmek için çıkması, Mora yarımadası açıklarındaki Türk tatbikatının kaderini de belirledi. Büyükanıt Paşa’nın sigara içmek için dışarı çıktığını gören Yunanistanlı komutan, “beklediğim fırsat bu” diyerek kendini dışarı attı. Sigarası elinde mevkidaşı Büyükanıt’ın yanına giden Grappas, “Mümkünse Mora yarımadası açıkların yapmayı planladığınız tatbikatı ya takviminizden çıkartın ya da erteleyin” ricasında bulundu. Yunanistanlı komutanın ricasını dinleyen Büyükanıt Paşa kesin konuşmasa da “komutanlarımla konuşup size bildiririm” dedi. Bu konuşmanın ardından içilen ikinci sigaralar sonrası komutanlar yeniden salona döndüler. Şu ana kadar genelkurmay başkanlığımızdan Mora açıklarında yapılacak tatbikatın ertelendiği yönünde herhangi bir açıklamaya henüz rastlamadım. Ancak Yunanistan Genelkurmay Başkanlığı’ndan basına sızan bilgilere göre, Türkiye yapacağı tatbikatı ertelemiş. Ülkeler arası ilişkilerde diplomasi her zaman işe yaramıyor. Bu olayda görüldüğü gibi, insanlık için zararlı olan bir içimlik sigara bazen iki ülke ilişkisinde büyük bir gerginliği önleyebiliyor. Eğer sigara olmasaydı, önümüzdeki günlerde “TürkYunan ilişkilerinde kriz kapıda” başlıkları ile haberler yazacaktık murilem?otenet.tr Y Vehbi Koç Ödülü Prof. Özdoğan’ın Vehbi Koç Vakfı tarafından Türkiye’nin ve Türk insanının gelişimine katkıda bulunan kişi veya kurumlara verilen “Vehbi Koç Ödülü” nün 7’ncisi arkeolojik alandaki üstün çalışmalarından dolayı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Prehistorya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Özdoğan’a verildi. Hasköy’deki Rahmi Koç Müzesi’nde düzenlenen törene Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İstanbul Valisi Muammer Güler, sanatçılar Erol Evgin, Yıldız Kenter, Koç ailesinin yanı sıra iş ve sanat dünyasından çok sayıda davetli katıldı. Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç ülkenin ilerlemesi için kültürel yatırımların artması gerektiğini ifade ederek, özel sektöre büyük görev düştüğünü belirtti. Ödülün sahibi Özdoğan da Türkiye’nin zenginliklerini ortaya çıkarmak için çalışmalarının süreceğini dile getirdi. Konuşmaların ardından Özdoğan ödülünü Koç Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Semahat Arsel’in elinden aldı. (Fotoğraf:ALİ AÇAR) S Kurallar Komitesi, tartışmalı önseçimlerle ilgili olarak Obama lehine karar verdi Clinton’a partisinden darbe Elçin POYRAZLAR WASHINGTON ABD’de başkan adayını belirlemeye çalışan Demokrat Parti, Florida ve Michigan eyaletlerindeki tartışmalı önseçim sonuçları konusunda karara vardı. Karar sonunda Demokrat Partili adaylardan Senatör Hillary Clinton’ın delege sayısı artmasına karşın Senatör Barack Obama yarıştaki üstünlüğünü korudu. Demokrat Parti’nin Kurallar ve İçtüzük imdi başlığı okuyan tüm dünyalılar “Bir dakika, bugüne kadar zararları kanıtlanmış ve her yıl milyonların sigaradan öldüğü bilinirken, siz hangi faydadan söz edebilirsiniz” diyebilir. Tamam, ben de biliyor ve kabul ediyorum sigaranın zararlı olduğunu. Ancak yine de bu illetin faydası da vardır, diye iddia ediyorum. Ne faydası olduğuna gelince; “Askeri alanda çok büyük faydası olmuştur” diyebilirim. Geçtiğimiz günlerde TürkYunan ilişkilerinde muhtemel bir krizin bir içimlik sigara sayesinde önlendiği ortaya çıktı. Türkiye önümüzdeki günlerde Yunanistan’ın güneyindeki Mora yarımadasında deniz ve hava tatbikatı planlıyordu. Bugüne kadar Türkleri sürekli olarak Ege’de görmeye alışmış Yunan Silahlı Kuvvetleri, bu defa ülkenin güneyinde bir tatbikat yapılacağını öğrenince hemen harekete geçti. Bölgedeki askeri hava alanlarına uçak kaydırılmasından tutun, aklınıza gelebilecek her türlü tedbir için planlar yapılmaya başlandı. Yunan basını ise adeta ayağa kalkarak Türkiye’nin anakaranın hemen altı mil açığında uluslararası sularda tatbikat yapmasının büyük tahrik olacağını yazdılar. Bazı Yunan gazeteleri bunun kabul edilemez olduğunu ileri sürüp, “muhtemel bir TürkYunan krizi kapımızda, hazırlık olalım” diye başlıklar attılar. ??? Gerçekten de Türkiye bugüne kadar Yunanistan’ın Akdeniz kıyılarında tatbikat yapmadı. Sürekli olarak Ege’nin uluslararası sularında yapılan tatbikatlar, Yunanistanlılar tarafından bir dereceye kadar kabul görse de, yine de sürekli olarak izlenip, özellikle hava kuvvetlerimize ait uçakları engelleme girişiminde bulundukları bir gerçek. Amaçları ise bir şekilde “Ege Yunan denizidir” savlarını fiili olarak güçlendirmeye çalışmak. İşte Yunan basınına sızdırılan “çok ciddi tehlike” kodlu yeni tatbikat planımız siyasilerin emri ile Yunan deniz ve hava kuvvetlerini harekete geçirdi. Tatbikatımızı önlemek için önce Yunanistanlı kuvvet komutanı Türk deniz kuvvetleri komutanını aradı. İki ülke kuvvet komutanının yaptığı ileri sürülen Ş Florida ve Michigan’da vaktinde yapılmayan önseçimler konusunda karar alan Kurallar ve İçtüzük Komitesi, bu iki eyaletin delegelerine yarım oy hakkı vererek Hillary Clinton’a darbe indirmiş oldu. Komitesi Washington’daki toplantısında, parti kurallarını ihlal eden iki eyaletin delegelerinin oy haklarını yarıya indirerek önseçim sonuçlarını onayladı. Oldukça uzun süren ve üyeler arasında ateşli tartışmaların yaşandığı toplantı sonunda bu iki eyaletteki tüm delegelerin ağustos ayında yapılacak Demokrat Parti kurultayına katılması, ancak bu delegelere yalnızca yarım oy hakkı verilmesi kararlaştırıldı. Demokrat Parti’nin verdiği tarihlerde önseçimleri düzenlemeyen bu iki eyalete önseçim sonuçlarının hesaba katılmaması cezası verilmişti. Komitenin kararı Demokrat Parti’nin Florida ve Michigan’daki önseçim sonuçlarının sayılması konusunda ısrar eden Hillary Clinton için bir darbe olarak görülüyor. Komite toplantı sonunda Clinton’a Florida’da 105, Michigan’da 69 delege verdi. Bu sayı parti kurultayında toplam 87 oy hakkına denk geliyor. Obama, Florida’dan 67, Michigan’dan ise 59 delege alarak toplam 63 oy elde etmiş oldu. Bu sonuç Clinton’ın Obama ile arasındaki farkı kapatmasına yetmedi. ALMANYA TARİHİNDE İLK Türk kökenli Güçlü, meclis başkanvekili HAMBURG (AA) Almanya’da, Yeşil Alternatif Liste (GAL) adlı partiden Hamburg eyalet meclisi üyesi olan Nebahat Güçlü, eyalet meclisi başkanvekilliği görevine seçildi. 121 sandalyeli Hamburg eyalet meclisinin oturumundaki oylamada toplam 117 geçerli oydan 109’unu alan Güçlü, sadece 8 “hayır” oyuna karşı başkanvekilliği görevine seçildi. Almanya’nın tarihinde ilk Türk kökenli meclis başkanvekili olan Güçlü, “Zannediyorum sadece Almanya’da değil, Avrupa’da ilk Türk kökenli meclis başkanvekili seçildim. Tüm vatandaşlar için Alman, Türk ayrımı yapmadan çalışmalarımı sürdüreceğim. Büyük bir çoğunlukla başkanvekili seçildim, ancak tahmin ediyorum bazı sosyal demokrat arkadaşlardan ‘hayır’ oyu geldi” dedi. Almanya’nın bir göç ülkesi olduğunu ifade eden Güçlü, “Bu ülkenin her yerinde bundan böyle Türk kökenli daha çok milletvekili ve bakan bile olacağına inanıyorum. Bu görev benim için büyük ve onurlu bir görev” biçiminde konuştu. 1965 Kayseri doğumlu olan ve ailesiyle birlikte 1970’li yıllarda Hamburg’a gelen Güçlü, Hamburg Üniversitesi mezunu. Daha çok göçmen kadınların sorunlarıyla ilgilenmek amacıyla 2000’de IKB’yi kuran Güçlü, aynı zamanda partisinin göç ve uyum sözcüsü konumunda bulunuyor. abacan “Müslüman çoğunluk mağdur!” dedi, Erdoğan da arka çıktı ya, internet sitelerinde soran sorana: “80 bin küsur caminin olduğu bu ülkede insanlara tanınan en büyük özgürlük, dinin Sünni üyelerine tanınan özgürlük... İnsaf edin! 1938’den beri Cumhuriyeti altüst edenler, eğitimin birliğini tuz buz edenlerin yaptığı şikâyete bakın. Daha ne istiyorsunuz?” “İsteneni” Demirel açıkladı: “Geriye bir tek şeriat kaldı!” Abdullah Gül’le, ’95 seçimleri arifesinde yaptığım bir söyleşiyi anımsadım. Gül siyasette henüz yeni. Ama Refah Partisi Genel Başkan Yardımcılığı’na dek yükselmiş… “Baştan kesinlikle yasaklayıcı olmayız” demişti: “Zorlama yok bizde. Ama biz Türkiye’de yasakçı bir zihniyetin olduğuna inanıyoruz. Türkiye’de açıkgizli bir İslam düşmanlığı olduğuna inanıyoruz…” “Nasıl algılıyorsunuz bu düşmanlığı?” diye sorduğumda, “Başörtüsü örneğin…” yanıtıyla karşılık vermiş ve şöyle devam etmişti: “Düzen Türkiye’de İslamı caminin içine hapsetti. Biz İslamı hayat tarzı olarak görmek istiyoruz…” “Menderes’in dediği gibi ‘Türkiye’de İslamın neye uygun olduğu değil, neyin İslama uygun olduğu mu’ tar B SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Geriye Bir Şeriat Kaldı! Batı’nın “Hıristiyan Demokrat partileri”, “Avrupa’nın faşist geçmişiyle” aralarına mesafe koymuş; faşizme bilfiil cephe almış partilerdir. Modern demokratik rejimlere bağlılıkları konusunda kimsenin kuşkusu yoktur… Refah türevi AKP’nin, Batı’nın “Hıristiyan Demokrat partileriyle” uzak yakın benzerliği olmamasına karşın, tam gaz çalışan propaganda çarkıyla bu palavra Türkiye’ye yedirildi. Sonunda bakın Gül’ün 1995’te söylediklerine geldik mi gelmedik mi? Gelin hadi “Refah”la “AKP” arasına net çizgi çekin şimdi... “Düzen İslamı camiye hapsetti!” lafı ne demek? Bunun gerçek anlamını/açılımını, neden sonra izlediğim bir BBC programında yakalayabildim: 11 Eylül ertesi BBC’de bir açık oturum yapılıyor. Programa İslam âlimleri ve aydınları katılıyor. Konu şu: “İslam, demokrasiyle bağdaşır mı?” Konuklar ikiye ayrılıyor. tışılacak?” diye üsteleyince bu soruya da gayet sakin “Evet tabii” yanıtını vermişti… “İstenilen” baştan beri buydu: “Camiye hapsolan İslamı”, “yaşam tarzına” dönüştürmek… “Baştan”(!) yasaklayıcı olmadan, usulce bunu yapmak ve “turiste var, Müslümana yok” çizgisindeki içki yasağında gördüğümüz üzere İslamın laikliğe değil, laikliğin İslama uygun olup olmadığı tartışmalarının açılacağı noktalara dek ilerlemek…. On üç yıl öncesinin röportajını (10/12/1995) bugünün Türkiye’si üzerinden değerlendirdiğimde, Gül’ün sözlerini AKP icraatlarının “açık manifestosu” olarak algılıyorum. Refah’tan AKP’ye uzanan süreçte halbuki ne dediler: “Değiştik! Milli Görüş gömleğini çıkardık. Muhafazakâr demokrat gömlek giydik. Artık ‘din eksenli’, İslamcı bir parti değiliz. Batı’nın Hıristiyan Demokrat partilerini çağrıştıran muhafazakâr demokrat bir partiyiz!” “Liberaller”, bunun mümkün olduğunu söylüyor. Tarık Ramadan örneğin: “Katı kuralcılık yanlıştır!” diyor: “Şeriatı kalbinizde de yaşayabilirsiniz. Önemli olan, İslamın şümullu mesajını algılamak ve uygulamaktır…“ “Köktenciler”, “Hayır!” diye itiraz ediyorlar: “İslam ülkeleri için şeriattan başka bir düzende yaşamak caiz değildir! Şeriat çünkü iman ve ibadetin ayrılmaz parçasıdır…” O an beynimde, yıllar öncesinden anımsadığım Gül’ün sözleri yankılanıyor: “Düzen, İslamı camiye hapsetti!” Gül vaktiyle demek bu lafı bana böyle bir düşünceyle telaffuz etmişti sonucuna varıyorum: “Şeriat ibadetin parçasıdır!” görüşünde olduğu için, camilerdeki İslam ona yetmiyor… Demem o ki; “Türkiye’de şu kadar cami var!” diye parmak hesabı yapmak beyhude… Rakamları ikiye, üçe, beşe katlasınız da yetmeyecek. AKP’nin lider kadrosu çünkü “Hıristiyan Demokratlarla” benzerlik bir yana İslama olabilecek en “köktenci yorumla” yaklaşıyor. Yılların Demirel’i bunun farkına varmasa, “Müslümanların mağduriyetinden şikâyet edebilmeleri için, geriye bir tek şeriat kalmıştır!” der mi? nilgun?cumhuriyet.com.tr Hollanda’da Türklerin yargı zaferi AMSTERDAM (AA) Hollanda hükümetinin ülkede yaşayan Türk vatandaşlarına çalışma ve ikamet izinleri verilmesi sırasında yüksek miktarlarda harç uygulaması, Lahey Temyiz Mahkemesi tarafından haksız bulundu. Mahkeme, hükümetin 2002 ve 2003 yıllarında harçları yüzde 800’lere varan oranda arttırması yönünde aldığı kararın, Türkiye’nin AB ile imzaladığı sosyal güvenlik anlaşmalarının yarattığı “Ortaklık Hukuku”na aykırı olduğunu bildirerek, uygulamanın Türkler için geçerli olamayacağı görüşüne vardı. Türkler İçin Danışma Kurulu, daha önce yüksek harç ödemiş kişilerin belgelerini kaybetmemelerini, bu paraların geri alınabileceğini bildirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle