08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

7 MART 2008 CUMA müzik YORUMLAR OSMAN ÇUTSAY Aysun Eldeniz ve Bahar Alkaya’nın yüreklerini Erkan Oğur bir araya getirdi C Ezber Bozmak, Oyun Bozmak... ğinden şikayetçi olanlar, Almanya veya hele hele Sarkozy felaketinden sonra Fransa’da onu aratmayacak sayıda yönetici bulabiliyor. Sonuçta küreselleşme, her türden bayağılığı, insani ucuzluğu ve bataklık ideolojilerini tüm yeryüzüne yaymış oldu. Gerçi eşitsiz bir yayılma bu, ama yaydı işte... ??? Alman siyasetinde, şimdilerde Hessen eyaletinde, Hıristiyan demokrat ve fena halde sağcı Roland Koch’u iktidardan indirmek için Yeşiller Partisi’nin yanı sıra Sol Parti’nin de desteğini alacağı ortaya çıkan sosyal demokratlara “sözünde durmadı” diye saldıran sağ, aslında solu, özellikle de Sol Parti’yi çok kirli bir oyunun parçası yapmayı hedefliyor. Siyaset, son tahlilde kirli bir oyundur. Tamam. Kuşkusuz, bu kirin kırdığı kilitler de vardır. Buna bakmak gerek. Sonuçta ezberlerin bozulduğu bir çağdan geçiyoruz. Solun da ezberi bozulalı çok oluyor. Yaşadık. Ama aslolan ezber bozmak değil, bir yazarımızın dediği gibi, oyun bozmaktır. Ezberler ne kadar bozulursa bozulsun, oyun bir biçimde sürüyor. Emeğin ve emekçilerin ezildiği bir oyun bu: Zenginlerde ve yoksullarda aynı anda, aslında da benzer aktörlerle ve benzer bayağılıklarla sahneleniyor. Ezilenlerden yana olduğunu bağıran sözde sol siyaset, içindeki aktörlerin ezber bozmaktan oyun bozmaya vakit bulamadığı bir boş zaman eğlencesi gibidir artık. İsteyen Yeşiller’in veya SPD’nin geldiği noktaya bakabilir. Sol Parti de en azından yönetim katında çok farklı sinyaller vermiyor doğrusu. O nedenle sahnedekiler birbirinden bayağı görünüyor. ??? Yine de abartmayalım ve haksızlık etmeyelim. Oyunbozanlar da, sonuçta, bu kirin içinde bir yol arayanlardan çıkacak. Fazla temizlerden bize pek bir yarar gelmeyeceğini bilmek zorundayız. Bunlar, bu “pek temizler”, herkesin ezberini bozmaya meraklıdırlar, ama sahnedeki asırlık oyunun da bir parçasıdırlar. Kenarda dururlar. Oysa, değiştirenin sahnenin tam ortasında olması gerekir. Almanya’daki sahneyi Türkiye’den, Türkiye’deki sahneyi Almanya’dan tanıyoruz. Küreselleşmenin tam ortasında yaşıyoruz. Artık “ezberbozan” değil, “oyunbozan” bekliyoruz. 7 Anadolu’ya iki türkü kadın Hatice TUNCER Bahar Alkaya ve Aysun Eldeniz, Anadolu kültürünün içine doğmuş, farklı yaşam çizgilerine karşın halk müziğine sevdalanmış iki kadın. Erkan Oğur’un buluşturduğu bu iki kadın sanatçı, yürekleriyle birbirlerini tamamlayıp çıkardıkları “Dostu Bulunca” albümüne seslerini, bestelerini katmışlar. Bugüne kadar klasik albümler çıkaran Lila Müzik de Erkan Oğur’un desteği üzerine halk müziği serisinin ilk albümünü Bahar Alkaya ve Aysun Eldeniz ile yapmış. Bahar Alkaya ve Aysun Eldeniz’le Lila Müzik’in Gümüşsuyu’ndaki ofisinde buluştuğumuzda, kendi albümleri için röportaj vermekten hiç hoşlanmayan Erkan Oğur’u görmek sürpriz oldu. Anadolu’ya ve müzik sanatımıza armağan ettiği “iki türkü kadın” ilk kez “medya” karşısına çıkarken yanlarında olmak istemiş. Oğur, arada sohbete katılarak müziği içlerinde yaşayan, gösterişten uzak ve çekingen kadınların yeteneklerinin altını çizerek yardımcı oldu. Bahar Alkaya, Sıvas’ın Zara ilçesinin Eymir köyünde doğmuş. 17 yaşında evlenmiş ve İstanbul’a gelmiş. Üç çocuk büyütmüş, bir de torunu var. 25 yıl evli kaldıktan sonra eşinden ayrılmış ve 5 yıldır bir ambalaj fabrikasında işçi olarak çalışıyor. Üzerindeki ev hanımlığı yüküne karşın kendi kendine öğrendiği bağlamasına sığınmış, mücadele etmiş. Çocuklarını büyütürken, şiirler yazmış, besteler yapmış: “Müzik isteğime hep set çekiliyordu ama bir insanın içine düşmeyegörsün ateş. Yangını söndüremiyorsunuz. Bir yerlerde okuman, bir şeyler yapman gerekiyor. Evde söylüyordum, komşularda söylüyordum.” Bahar Alkaya, kuzeni aracılığıyla bir kasete kaydettiği bestelerini Erkan Oğur’a göndermiş. Oğur, besteleri beğenmiş ve bir albüm yapmanın yollarını aramaya başlamış. Erkan Oğur sohbetin bu bölümünde Alkaya’nın bestecilik özelliğine dikkat çekti: “Besteleri değerlensin diye birtakım çalışmalar ve düşünceler ürettim. Otantik özelliğini koruyan bir saflık hissediyordum söylemelerinde. Bahar’ın çalması söylemesi son derece amatörce ama yöresine has bir ağız, lehçe, renk var. Çalmasının da geliştirilmesi gerekir ama bir müzik ışığı vardı kendi içinde.” rkan Oğur, bu E albümün müzik Erkan Oğur’dan... prodüktörlüğünü üstlenirken Alkaya ve Eldeniz’e bir kapı açmak istemiş. “Bundan sonra solo albüm de düet de yapabilirler” diyor. Kapağına yazdığı sözler de albümün hareket noktasını ve adını açıklıyor: “Dünya verilmez/Kâinat alınmaz/İnsan kendisidir/Bencillikten vazgeçmez/Dostu bulunca cennete girersin/Kırmaz, kırılmazsın orada kalırsın.” Emek verilen bir çalışma avuz Top’un Âşık Ruhsati’nin şiirinden besteleY diği “Hele Bir Düşün ki” eserini Alkaya ve Eldeniz birlikte okuyor. Düet yaptıkları “Yad Eller”, Bahar Alkaya’ya “rüyasında” gelmiş. İkili albümde son olarak Pir Sultan Abdal’ın “Bu Yıl Bu Dağların Karı Erimez” deyişini içtenlikle okurken sı gibi doktor olması için Aysun’u müzikten hep uzak tutmak istemiş: “Daha Elbistan’dayken müzik okumak istiyordum. Ortaokuldayken müzik öğretmenimin peşini hiç bırakmak istemezdim. Çocukken Musa Eroğlu dinlemeden uyumazdık. Bağlamayı elime aldıktan bir süre sonra çalmaya başlamam ailemi rahatsız etti. Ama liseden sonra Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne devam ettim.” Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ndeki (MSM) eğitimini 1996 yılında tamamlayan Eldeniz, bağlamasını ilerletip özel bir dershanede bağlama dersleri vermiş. Aslında müzik yeteneğini gören ablasının hediye ettiği kemanı evdeki çocukların kırmasıyla elinde bağlama kalmış. Türkü barlarda çıkmış, “Nazehli” adlı kadınlardan oluşan bir toplulukla çeşitli mekânlarda programlar yapmış. Kendilerini ifade edebilecekleri bir yer bulduklarında Nazehli grubu hâlâ sahne çalışmalarını sürdürüyor. Eldeniz, halk müziğinin önemli isimlerinden Gülay’a, TRT televizyonlarında hazırlayıp sunduğu sesleri de birbirine çok yakışıyor. Erkan Oğur, düzenlemeleri yaparken hem zevk almış hem de bir şeyler öğrenmiş: “İşçilikli bir çalışma oldu. Müzikle ilgili kişilerin ilgisini çekebilecek saniyeleri olan, birtakım müzik olayları ve içerisinde Bahar ve Aysun’un duyguları var.” de donarak ölür ve arkasından yakılan ağıt yıllardır köyünde söylenegelirmiş. MÜZİK İNADI Aysun Eldeniz Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde 1973’te doğmuş. Elbistan’da başladığı ortaöğrenimini İstanbul’da tamamlamış. Halk müziği tutkusu aileden geliyor ama ailesi abla programlarda vokal ve bağlaması ile eşlik ediyor. Eldeniz her yöreden okumak istiyor, “Elbistan’da büyüdüm ama daha çok bozlak ve zeybek seviyorum” diyorsa da Erkan Oğur, söze giriyor: “Ama sen aynı zamanda çok güzel deyişler söylüyorsun. Aileden gelen bir özelliği... Deyişleri bohçasına atmış.” Alkaya ile Eldeniz’i Erkan Oğur tanıştırmış. Oğur, burada sohbete katılıp ikili albümün nasıl ortaya çıktığını anlattı: “Bahar’ı daha önceden tanıyordum. Aysun’u sonradan tanıdım. Biraz farklı renkleri vardı. Türküleri, deyişleri, ağıtları aslında kadınlar söylemişlerdir. O açıdan ses renklerinden bir rüzgâr olabilir mi diye düşündük” BOHÇASINDA DEYİŞLER Söz ve müziği kendisine ait olan “Felek”i seslendiren Aysun Eldeniz, besteye “yapabilir miyim” sorusuna yanıt arayarak başlamış. Erkan Oğur, sözleri çok beğenince müziğini de iki gün içinde yapmış. Ama Eldeniz de Erkan Oğur gibi insanın beste yapabileceğine inanmıyor: “Kendim dediğim her şeyin, mutlaka bir yerlerde bir şekilde duruyor olduğunu ve birimizin oradan çekip alıp ortaya koyduğunu düşünüyorum.” “Üryan Hızır Semahı”nı Aysun Eldeniz’in hiç tanımadığı amcası Hüseyin Eldeniz söylermiş. Aysun, bu semahı annesi Şemsi Eldeniz’den öğrenmiş. Ahmet Gazi Ayhan’ın kaynak kişi olduğu Kayseri türküsü “Everek Dağı”nı MSM’de hocası Seha Okuş’tan öğrenen Aysun Eldeniz, bu türküyü okumayı yıllardır hayal edermiş. Rüyalarına da giren bu türküyü albümde okumaktan çok mutlu görünüyor. Kendi deyişiyle Erkan Oğur’un bir esinlenmesi olan “Nevruziye”yi Aysun Eldeniz okuyor. Eldeniz’in çabuk öğrenme yeteneğininin de altını çizen Oğur, bu parçada sesiyle de katkıda bulunuyor. Eldeniz’in okuduğu “Aktaş Diye Belediğim” ağıtına Oğur’un perdesiz gitarıyla katılmasının bir hikâyesi var. Kocaeli Üniversitesi Müzikoloji Gitar Ana Sanat Dalı öğrencilerinden Erol Bozkurt’un yaşamını yitirmesinden sonra arkadaşları Oğur’u ziyaret edip kendisini ne kadar çok sevdiğini ve albümlerini dinlediğini anlatmışlar. Oğur da bu ağıtta perdesiz gitarını bu hiç tanımadığı gencin anısına çalmış. KİRAZ’IN ANASI “Dostu Bulunca” albümünün repertuvarını Alkaya ve Eldeniz hazırlamış, Oğur fikirleriyle katkıda bulunmuş ve düzenlemeleri yapmış. Kopuz, perdesiz ve klasik gitar ve geleneksel vurmalılarda Oğur bir kez daha özveriyle ustalığını albüme taşıyor. Süren Asaduryan duduk, bağlamalarda Engin Aslan ve İsmail Altınsaray, kavalda Sinan Eroğlu albüme katkıda bulunuyor. Albüm Bahar Alkaya’nın toprağın sesiyle okuduğu “İstemem Gelmesin” deyişiyle başlıyor, Eldeniz de vokaliyle türküye katılıyor. Göçmenliğiyle, zarifliğiyle türkülerin vazgeçilmezi “Turnalar”a bir türkü de Bahar Alkaya yakmış. Sıkıntılı anlarından birinde yazdığı “Yarin Elinden”i Alkaya kendisi seslendiriyor. “Kiraz’ın Ağıdı”, Alkaya’nın köyünde öğrendiği bir ağıt. Sonbaharda yaylaya çıkan bir ana, köyde bıraktığı Kiraz adlı kızını merak edip dönerken tipi lmanya yeni bir siyaset laboratuarıdır artık” demiştik daha önce burada ve eklemiştik: Kökleri Türkiye’de veya Türkçeli 2.8 milyon civarında insan, bu laboratuarda, şu ya da bu biçimde, ama mutlaka bir rol üstleniyor. Bunun bir sonucu, tıpkı bileşik kaplar yasası gibi, en azından onu andıracak bağlantılar içinde, buradaki siyasetin Türkiye’deki siyaseti etkilemesidir. Tabii tersi de doğru: Türkiye’deki siyaset de, ister istemez Almanya’daki siyaseti, hem de hiç azımsanmayacak bir yoğunlukta etkiliyor. Demek, “muasır Avrupa”nın başka, “geri kalmış Türkiye”nin başka sanıldığı yıllar geride kaldı. İki ülke, ekonomileri, siyaset sınıfları, çalışan insanları ve sorunları, mutlaka bağlantılıdır ve birbirleri üzerinde etkilidir. O nedenle Almanya’nın herhangi bir eyaletinde görülen yerel siyaset kavgaları, zaman içinde Türkiye’yle ilintili bir niteliğe dönüşebilir. “Yukarıdakiler ve aşağıdakiler” veya “yönetenler ve yönetilenler” açısından da diyebiliriz. Sağ veya sol... Nasıl istenirse öyle... Baksanıza Bremen’deki Sol Parti eyalet meclisi grubunda sevimsiz bir “aşk oyunu”, skandala dönüşüyor, başrolde bir yanı Türkiyeli bir genç milletvekili hanım var. Ülkeler, insanlar, siyasetler vs fazlasıyla birbirine bağlı, kopamıyorlar. Sağın krizi Almanya’da da kriz Türkiye’de de... Solun krizi ve olanakları benzer bir kaderi yaşıyor... Tek fark, ki nitel değildir, Almanya’nın yoğun sermaye ihraç eden ve mal ihracında da hâlâ dünya şampiyonu bir ülke olmasıdır. Bu korkunç birikimin beraberinde getirdiği hareket alanı ciddi bir fark yaratıyor; kabul. Kaynak akımları Türkiye tipi ülkelerden Almanya tipi ülkelere doğrudur. Kâr, faiz ve her türlü ranttan söz diyoruz... Onun için, Hessen eyaletinde kopan gürültü, bir türlü kurulamayan eyalet hükümeti, Türk siyasetini hiç aratmayan kirli oyunlar, sağın iyice bayağılaşmış, insanın içini bulandıran bir antikomünizmden medet umar hale gelmesi, solun, özellikle de Sol Parti’nin en azından yönetim katında bu bayağılıklara teşne bir resim vermesi, şaşırtıcı değil. Küreselleşme, hepimizi ve herkesi, her ülkeyi, üç aşağı beş yukarı benzer oranlarda kirletiyor. Tabii, birçok şey de değişiyor, eski çamlar bardak oluveriyor: Türkiye’de yıllarca “Bu bizde olan şeyin bir Batı demokrasisinde olması mümkün değildir” diye yazılırdı. Bu kolaycılık tarihe karışmıştır. Tayyip Erdoğan’ın düzeysizli “A cutsay?gmx.net Avrupalı Türk sanatçılardan yeni bir örgütlenme Sanatçılar Derneği (Sander) kuruldu FRANKURT (Cumhuriyet Bürosu) Avrupa’da yaşayan Türk sanatçılar Avrupalı Sanatçılar Derneği’ni (Sander) kurdular. Aralarında ünlü ressam, yazar ve müzisyenlerin de bulunduğu Avrupa’da yaşayan Türk sanatçılar özgün ve yaratıcı özelliklerini örgütlenmeye de yansıtarak, bir ilki gerçekleştirdiler ve ilk kez bir örgütün yönetim kuruluna sadece kadınları seçtiler. Türkiye’nin tanınmış kadın sendikacı yazarlarından Yaşar Seyman, 29 Şubat’ta Köln’de gerçekleştirilen kuruluş kongresinde Sander Başkanı seçildikten sonra yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Kurucu üyelerimiz önemli bir sanatçı duyarlılığı göstererek, kadın haklarını, bireysel özgürlükleri ve demokratik katılımı önemsediklerini ve bu nedenle Sanatçılar Derneği’nin sadece kadınlar tarafından yönetilmesi gerektiğini belirttiler. Bu karar Avrupalı Türklerin yanı sıra Türkiye için de sembolik bir örnek oluşturmaktadır.” Türk halk müziği sanatçısı Canan Başkaya, ressam Hatice BalabanÇoban, TürkShow televizyonunda yayınlanan Kitap Dünyası programının yapımcısı Nalan Çelikbudak ve yayıncı Bilge Atay’dan oluşan Sander’in yönetim kurulu, Türkiye ile Avrupa arasında köprü işlevi görecek büyük etkinlikler planlıyor: Her ay sürekli yapılacak okuma akşamlarının 29 Marttaki ilk konuğu yazar ve gazeteci Mehmet Altan olacağı bildirildi. Birbirinden kopuk sanatçıların güçlerini birleştirerek, iletişim ağını geliştirmek ve daha güçlü, daha işlevsel etkinlikler örgütlemek amacıyla bir araya geldiklerini belirten Sander kurucuları, ressamlar için sergiler, yazarlar ve şairler için okuma ve dinleti akşamları, müzik dünyası için de alternatif konserler düzenlemeyi amaçlıyor. Ayrıca Sander, olanakları zayıf olan yazar ve şairlerin kitaplarını yayımlamaları konusunda yardımcı olmak, sanatçılar arasında ve dağıtımpazarlama knularında bir iletişim ağı kurulmasına yardım etmek ve bu iletişimi sağlayacak bir sanat ve fikir dergisinin yayımlanması için de girişimde bulunmayı amaçlıyor. Bugüne dek yaptığı katkılarından dolayı Aydın Karahasan Sander’in onursal başkanı seçilirken, edebiyat bölümü başkanlığına yazar Kemal Yalçın, sinema bölümü başkanlığına senarist Doğan Akhanlı, medya bölümü başkanlığına şair Orhan Aras ve yayıncılık bölümü başkanlığına da Mete Atay seçildiler. Sander müzik bölümü başkanlığına seçilen Betin Güneş ise yaptığı açıklamada, “Sanat Mabedi” adıyla düzenlediği müzik programlarında bundan böyle Sander aracılığıyla Türkiye’nin müzik değerlerini Avrupa’ya, buradaki sanatçıları da Türkiye’ye daha kolay taşıyabileceğini vurguladı. Sander’in Waltherstr. 4951, 51069 Köln adresindeki merkezinde faaliyette bulunacağı bildirildi. Aysun Eldeniz Bahar Alkaya evgili okurlar, mart ayının bu ilk pazar günü, siz bu yazıyı okuduğunuzda Nilgün Cerrahoğlu’yla birlikte, Almanya’da, Münih ve Ulm’da kadın sorunları üzerine konuşmuş ve konuşuyor olacağız. Malum, önümüz 8 Mart, Dünya Kadınlar günü… Önümüzdeki günlerde kadın ve kadına ilişkin sorunlar üzerine bol bol yazılacak, çizilecek, tartışılacak… Yetkililer bir kez daha, tutulmayacak sözler verecekler kadınlara… Sonra… Sonra, eski tas eski hamam demeyeceğim… Çünkü kadınlar var oldukça, kendilerine uygulanan ayrımcılığa karşı mücadeleyi sürdürecekler. Bugüne dek olduğu gibi sürdürecekler… Hiç unutmuyorum, geçen yıl 8 Mart yaklaşırken “Ayrımcılığın farkında mısınız” diye sormuş ve AKP iktidarının kadına karşı ayrımcılığı nasıl körüklediğini ve bunun tehlikelerini sıralamıştım… Ancak bugün kadınlar, çok daha korkunç bir ayrımcılıkla daha savaşmak zorundalar! Bu hükümet, kadınları kendi aralarında da ayırmayı, bölmeyi, kadınları birbirlerine düşman kılmayı sonunda başardı! Örtülüörtüsüz… Kapalıaçık… Bu sıfatlar giderek en çarpıtılmış bir biçimde “dindar ve günahkâr” ya da “ahlaklı ve ahlaksız”a dönüşürse hiç şaş S ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Ayrımcılıktan Öte... mayı başarabildiyse, yoksulluktan ya da görenekten, olanaksızlıklardan ya da ev işinden okula yollanmayacak olandır. Okuması yazması olmayan dünyadaki 1 milyar insanın üçte ikisidir kadın. Kadın, işi, emeği görmezlikten gelinendir.. “Gayri resmi” sektörde çalışandır. Dünyadaki toplam işin üçte ikisini yaptığı halde, dünya işgücünün üçte birini oluşturandır… Kadın, küreselleşme sürecinde hızla yoksullaşandır. Dünyadaki 1 milyar 300 milyon yoksulluk sınırının altında yaşayanların yüzde 70’ini oluşturandır. Kadın, politik ve ekonomik yapılanmalarda, hükümetlerde, ulusal ya da uluslararası karar alma mekanizmalarında, dünyanın gelişim ve barış süreçlerinde, güç dengelerinin oluşmasında yeri olmayandır… Kadın, sürekli şiddete maruz kalan mayın! Ve şimdilik, sürdürülen inatlaşmayla gidişat o yönde… Bu iktidar, kadınların bağımsızlaşmasına, özgürleşmesine, eşitliğine değil, ideolojisi gereği yaşam biçimlerine kafayı takmış durumda… Kadınlara karşı ayrımcılığa daha çok saplanmamak için, bölünüp bölünüp parçalanmamak için, şu evresel gerçekleri anımsamakta yarar var: Kadın, yaşam serüvenine çook çoook gerilerden ve çoook çok gecikmiş olarak başlayandır. Aradaki mesafeyi ve süreyi kapatması için yüzyıllardır koşan, herkesten daha hızlı koşmak zorunda kalandır. Doğduğunda, “Niye erkek doğmadın” diye öfkeye neden olan; ilk beş yılında erkek kardeşlerinden daha az beslenecek; bakımsızlıktan, ilgisizlikten ve hastalıktan daha çok ölecek olandır. Eğer ilk beş yılı atlatıp hayatta kal dır. Cinsel tacize, tecavüze uğrayandır. Evde, aile içinde, sokakta, yolda, kentlerin göbeğinde, köyde, tarlada, ofiste, kitle iletişim araçlarında, gündüz ya da gece, açık ya da gizli şiddeti göğüslemek zorunda kalandır. Kadın, kendi bedeni üzerinde söz sahibi olmayan, olamayandır. Erkeğin, ailenin, mahallenin, aşiretin, toplumun “namusunu”, şan ve şerefini korumak için öldürülen, boğazlanan, başı taşla ezilen, bıçaklanan, boğulan, taşlanan ve intihara zorlanandır kadın. Kadın, kendi bedeni üzerinde erkeğe, aileye, topluma tasarruf yetkisi verilmiş olmasını yüzyıllardır sineye çektikten sonra, artık bugün bu duruma isyan edendir. Kadın, kendi başlatmadığı, katılmadığı, taraf olmadığı, onaylamadığı, karşı çıktığı savaşların ve silahlı çatışmaların başlıca mağdurudur. Bedeni, savaş aracı olarak kullanılandır kadın. Erkeklerin savaşında, toplu tecavüzle cezalandırılandır. Binbir halini anlatmaya, ne benim şu birkaç sözümün ne de yazının yettiği alandır kadın… 8 Mart yaklaşırken bunları bir kez daha hatırlatmakta yarar gördüm. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle