Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 MART 2008 CUMA dizi Sığınmacılarla birlikte nüfusu 4 milyona yaklaşan Şam, bölge ülkeleri için ticari açıdan bir çekim merkezi haline geldi Halk pahalılıktan şikâyetçi ABD işgali sonrası Suriye’ye göç eden yaklaşık 1 milyon Iraklı, esnafı sevindirirken halkı tedirgin ediyor. Çünkü göçler pahalılığı da beraberinde getirmiş. C 13 Türkiye’ye ilgi yüksek ürklere ve Türkiye’ye ilgi çok yüksek... Bu ilk başta ünlü arabesk T sanatçılarımızın duvarlara yapıştırılmış posterlerinden de anlaşılıyor... Türk adı geçtiğinde sevgi ve sempatiyle karşılandığımızı görmemiz de bu izlenimimizi güçlendirdi. İlk günün sabahı otel kapısında 56 yaşlarında bir çocuğun Türkçe, “Türk parası var mı, Türk parası” diye sorması bizi oldukça şaşırtmıştı. Arkadaşlardan birinin “Ne yapacaksın” diye karşı soru yönelttiği çocuğun yine Türkçe, “Yemek yiyeceğim” diye yanıt vermesi üzerine çocuğun Türk asıllı Suriyeli bir dilenci olduğunu öğrendik. Hamidiye Çarşısı’nda tekerlekli sandalyesiyle sigara, çakmak, tespih satışı yaparak geçimliğini çıkarmaya çalışan bedensel özürlü bir Suriyeli de Türkçe konuşmasıyla bizi oldukça şaşırttı. Düzgün bir Türkçe konuştuğunu görünce Türk olup olmadığını sordum. Arap olduğunu söyledi. Bunun üzerine, “Peki, Türkçeyi nerede, nasıl öğrendin?” diye sordum. “Televizyondaaan...” diye karşılık verdi. Türkiye’nin sevgiyle anıldığı, Türklerin sevgiyle karşılandığı, satıcıların Türklere özel indirim yaptığı Suriye’de Türklerin zor koşullar altında yaşadıklarını gördük üzülerek ne yazık ki ayakkabı boyacılığı ve dilencilik yapan çocukların büyük çoğunluğu Türktü... Türkler asimilasyon kıskacında arihimize Osmanlı eksenli bir çizgiden, bir perspektiften bakanlar, T Suriye’deki Türk varlığını çok çok bin yıl öncesinden başlatırlar... 11. yüzyılda (1040) Büyük Selçuklu Devleti’nin Gaznelilerle yaptığı Dandanakan Savaşı sonrasında geldikleri kabul edilen Türkler, o tarihten itibaren yoğun olarak bölgeye yerleşmeye başlarlar... Halep, Lazkiye, Şam, Hama, Humus gibi kentlerin olduğu bölgeye yerleşen Türk nüfus 1078’de Suriye Selçuklu Devleti’ni kurar. Ünlü Selçuklu komutanları Atsız ve Tutuş’tan sonra Musul Atabeyi Nurettin Zengi’nin yönetimine giren Suriye’de denetimi daha sonra, sonradan Türkleşen ünlü komutan Selahaddini Eyyubi sağlar... Suriye, daha sonra yine bir Türk devleti olan Memlukluların (Kölemenler) denetimine girer. Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran sonrası yaptığı Mısır seferinden (15161518) sonra ise Suriye’de Osmanlı süreci başlar. Bu tarihten sonra bölgede yoğun nüfus hareketleri yaşanır... Örneğin, 1865 Fırkai Islahiye hareketiyle Kozanoğlu Beyliği’nin dağıtılması üzerine Kozan (Adana) yöresindeki Türkmen aşiretlerinden birçoğu Halep yöresine göçer. Göçenler arasında bu satırların yazarının da akrabaları var. “Halep Türkmenleri” diye bilinen Suriye Türklerinin çoğu Oğuz Türkleridir... Suriye’deki Türkmenler bugün Suriye nüfusunun yaklaşık yüzde 8’ini oluşturmaktadır. Yaklaşık bir, bir buçuk milyonluk nüfusuyla Türkler, ne Kürtler gibi azınlık, ne de Araplar gibi kültürel kimliklerini koruyan asli unsur olarak görülüyorlar... Suriye’nin en yoksul kesimini oluşturan Türkler ayrıca tam bir asimilasyon politikasına muhatap biçimde yaşıyorlar... Filistinlilerin kimliklerini korumaları konusunda büyük çaba harcayan, özveride bulunan Suriye’nin Baas yönetimi, Türkmen nüfusa karşı farklı bir politika izliyor. Baba Esad’ın “Büyük Suriye” ütopyası bağlamında oluşturmaya çalıştığı tek Suriyeli kimliği politikası, Türkleri Araplaştırmayı amaçlamış. Buna karşın, Türkiye Cumhuriyeti’nin bu konuda tutarlı bir politikasının olmadığı bildirildi. B atılıların Demaskus ya da Dimaşk dediği Şam’a Suriyelilerle Araplar “Biladi Şam” diyor... Şam’ın etimolojik kökeni Nuh’un oğlu Sam’a dek gitse de, yörede “şimal”le ilişkilendirilerek kuzey anlamında da algılanabiliyor. Bu durumda Biladi Şam “kuzey bölgesi” anlamına geliyor. Biladi Şam, yüzeysel olarak “solda kalan coğrafya”, Biladi Yemen ise “sağda kalan coğrafya” anlamında kullanılıyor. Suriyeliler Biladi Şam, deyince Lübnan, Ürdün, Irak ve Suriye’nin de içinde bulunduğu coğrafyayı anlıyor; yani düşlerdeki “Büyük Suriye Devleti”ni kapsıyor. Ancak, Biladi Şam, zamanla oldukça anlam genişlemesine uğramış, Şam eyalet merkezi gibi algılanmaya başlanmış...Sosyopolitik gelişmeler de bu yapıyı besleyip durmuş... Örneğin, 5060 yıl önce, Arapİsrail savaşından kaçan binlerce Filistinli Şam’a sığınmış. Kimine göre Filistin göçmenlerinin sayısı bir milyon, kimine göre bunun yarısı kadar... Emperyalizmin ABD öncülüğünde, BOP kapsamında gerçekleştirdiği Irak işgali sonucunda yaklaşık bir milyon Iraklının Suriye’ye, Şam’a sığındıkları bildiriliyor... Sığınmacılarla birlikte nüfusu 4 milyonu aşan Şam, neoliberalizmin etkisiyle bölge ülkeleri için ticari açıdan da bir çekim merkezi oldu. Günübirlik turlarla Lübnan, Ürdün, Irak ve Türkiye’den Şam’a gelen insanlar, fiyatların ülkelerine göre ucuz olmasından yararlanarak alışveriş yapıp ülkelerine geri dönüyorlar. Çocuk öyküleri yazarı Suriyeli Meryem Hayrbek, Suriyelilerin bundan yakındıklarını anlattı. Çünkü, bölge insanlarının bu ilgisi esnafı gönendirirken fiyatların yükselmesine, dolayısıyla alım gücü zaten düşük olan Suriye halkı için hayat pahalılığına yol açıyor. Özellikle hava karardıktan sonra alışveriş merkezleri hıncahınç doluyor. Bölge ülkelerinden günübirlik turlarla gelen turistlerin doldurduğu alışveriş merkezlerinde esnaf oldukça mutlu. Ancak yerli halk neoliberal uygulamalar nedeniyle fiyatların oldukça yüksek olmasından şikâyetçi. ürkiye’de, iç ve dış politikayla T biraz ilgilenen ortalama pek çok insan, PKK’ye ev sahipliği yapması, Bekaa’da kamplar vermesiyle ilgili konuşurken Suriye’nin tutumunu komşulukla pek bağdaştıramaz... Türklerin bu sitemini ilettiğimiz Suriyeliler, bu konuda kendilerinin de sitem haklarının olduğunu söylediler. Asıl, Suriye PKK Tartışmalı Suriye PKK ilişkileri ilişkilerinin Türkiye’nin Suriye’de rejim muhalifi olan Müslüman Kardeşler (MK) örgütünü (Cemiyet’ül İhvanı Müslümin) 1980’lerin başında desteklemesini örnek gösterdiler. Konuştuğumuz Arap dostların anlattığına göre 12 Eylül sürecinde Türkiye bir yandan içerde solcularla demokratları buldozer gibi ezerken bir yandan da Suriye’de rejim muhalifi olan Müslüman Kardeşler örgütünü destekliyor, askeri malzeme, silah, araç gereçleri sağlıyor, Konya yöresinde kamp kurarak eğitiyor, para yardımı da yaparak Suriye’nin üzerine gönderiyordu... İşte buna misilleme yapan Suriye, PKK lideri Öcalan’a ev sahipliği yaparken militanlarına da Bekaa’da kamp yeri vermişti... Bir milyona yakın Kürt yaşıyor lde sağlıklı bir veri olmaE masına karşın ortak görüş: Suriye’de sekiz yüz ile bir milyon arasında bir Kürt nüfus yaşıyor... Türklerden sonra en kalabalık etnik azınlık. Suriye yönetimi, 2007 öncesinde yaşadığı ABD’nin yoğun baskısıyla geçen çalkantılı birkaç yılın ardından Suriyeli Kürtlerle belirli bir uzlaşma sürecini yaşıyor olmasına karşın, şu anda bile yurtdışından yapılan rejim karşıtı muhalif saldırıların içerde komünistler ve Müslüman Kardeşler örgütünün yanı sıra Kürtler arasında taban bulabileceği kaygılarını taşıyor. Bunda baba Esad döneminden bu yana uygulanan politikalar ve kökleri eskilere dayanan sorunlar etkili oluyor... Kürt ayrılıkçı politikalarının temelini dış kışkırtmaların yanı sıra içerde, Kürtlerin yurttaşlık hakları sorunları besliyor... Bunun da nedeni Baas yönetiminin uyguladığı Kürt politikası... Kürtleri adeta yok saydı, yaklaşık 300 bin Suriyeli Kürt yurttaşlık haklarından yoksun biçimde yaşamak zorunda bırakıldı. Bazı bölgelerde pasaport alamadılar, doktor, avukat olamadılar. 120 bin Kürt Türkiye’de doğduğu gerekçesiyle yurttaşlık haklarından yararlandırılmadı. 200 bin kadar Kürt de nüfus kütüğüne kaydedilmeyerek “ecnebi/yabancı” sayıldı. Hafız Esad’ın ölümünden sonra en büyük kırılma ise Kamışlı olayları sürecinde (270042005) yaşandı. Bilindiği gibi Kamışlı olayları, Kürt din adamı Şeyh Maşuk Haznevi’nin işkenceyle öldürülmesi üzerine çıkmıştı. Olaylar, bir maç sırasında Kürtlerin Bush lehine, Araplarla karşıtlarının da Saddam lehine sloganlar atması üzerine başlamış ve 40 kişi ölmüştü. Daha önce yurttaşlık ya da kültürel hak taleplerinin ötesine geçmeyen Suriye Kürtlerinin istemleri BOP’un doruk noktasında işi bağımsızlık istemeye dek götürmüştü. Kuşkusuz, bunda İsrail’in, dolayısıyla ABD’nin çıkarları Mezopotamya’daki Kürt Yahudilerle İsrail’in ilişkileri, Kerkük petrolü üzerindeki hesaplar, KerkükHayfa petrol boru hattı gibi projelerin biçimlendirdiği politikaların da payı büyüktü. EMOKRAT GÖRÜNTÜ Bu süreçten sonra ABD’nin ağır baskısıyla birçok alanda ödün veren bir siyaset izleyen Suriye yönetimi, Kürtlere karşı alabildiğine ılımlı bir tutum takındı. Şu anda Kürtlerin yurttaşlık sorunlarını çözme aşamasında. Kürtlerin ulusal marşları niteliğindeki “Ey rakip” ve “Herne Peş” gibi marşları toplu halde söylemelerine pek ses çıkarmıyor. Daha demokrat bir görüntü vermeye çalışıyor. “Suriye Kürt Demokratik Cephesi” imzasıyla 2005 sonlarında bir bildirge yayımlayan ve devlete bağlı olduklarını açıklayan Suriye’deki Sünni liderlikte söz sahibi Kürt liderler de uzlaşmaz tutumlarından vazgeçmiş görünüyor. Suriye şu anda kendi Kürtleriyle ilişkilerini düzeltme yolunda ciddi adımlar atmanın arifesinde. Bir yandan yurttaşlık sorunlarını çözmeye, bir yandan Kürt partilere siyasal yaşamın önünü açmaya çalışıyor. Şam’a gidip Sadi’yi dinlememek uriye’de yoğun tempoya karşın S Sadi’yi dinlememek olmazdı! İstanbul Kapalı Çarşısı model alınarak yapılan Hamidiye Çarşısı’ndan hızlı adımlarla geçerek bir mimari harikası olan Emevi Camisi’nin çevresini dolanıp bir koşu Fıskıyeli Kahve’de alırsınız soluğu... O gün omzunda şal olmayabilir, belindeki kuşağın ve gömleğinin rengi değişmiş olabilir, ama fesi mutlaka başında, kılıcı dizlerinin üzerindedir... Bazı öykülerinin anlatımı bir yıl süren Sadi, dinleti sırasında gürültü yapanları çoğu kez dizlerinin üzerindeki kılıcı önünde bulunan yüksek demir sehpaya vurarak, bazen de uyduruk cep telefonunu çaldırarak uyarıyor... D Çarpışan seyyareler raplar, otomobile “seyyare” (seyyare bizde ‘gezegen’ anlamında) A diyorlar. Ortadoğu’nun bu yeni metropolünün de başı trafik belasıyla bir hoş... Bu konuda İstanbul’un tozuna yetişemese de, Adana’yı sollamış... Arap sürücüler öyle bildiğimiz türden, gözünü budaktan esirgeyecek insanlardan değil... Otomobilin burnunu sokacağını hesapladığı an, destursuz basıyor gaza... Sağdaki otomobilin on santim kayması sonucu sola, soldakinin verdiği refleksle de sağdakine vurarak yol alıyor... Adeta lunaparklardaki çarpışan otomobillerdeymişçesine davranıyorlar... Şam’da tamponu, kapıları, kaportası yamuk yumuk olmayan çok az otomobil gördük... Türkiye ilişkilerinde gerilimli süreç ürkiyeSuriye ilişkileri, gerek T küresel gerek bölgesel gelişmelerin etkisiyle, tanım yerindeyse son doksan yıldır gerilimli bir süreç izledi... Osmanlı İmparatorluğu’nun çökmesi, Suriye’nin manda altında yaşaması ve neden sonra kurulması, kuruluşundan itibaren soğuk savaşın en sert yaşandığı bir coğrafyada yer alması, iki kutuplu dünyada sol kutbu (SSCB’yi) Suriye’nin, sağı (ABD’yi) Türkiye’nin temsil etmesi söz konusu gerilim politikasını besledi. Soğuk savaş sürecinde Suriye, Türkiye’yi ABD’nin maşası, Osmanlı’nın devamı ve eski sömürgecisi; Türkiye ise Suriye’yi Sovyetlerin uydusu olarak gördü. Suriye Türkiye’nin gözünde hep “Şam vilayeti” olarak kaldı. Oysa dışsatımının yüzde 60’ını oluşturan petrol gelirlerine dayalı devletçi bir ekonomik yapının egemen olduğu Suriye’nin yaşadığı sorunlarla Türkiye’ninkiler öyle benzer ki, saymakla bitmez... İki ülkenin daha önce birbiriyle yaşadığı DevSol, Asala, PKK, su ve Hatay gibi sorunlar çoktan raflara kaldırılmış durumda. Şu anda her iki ülke de sözüm ona liberal ekonomi konusunda açılımlar, radikal İslam sultası karşısında ılımlı İslam belasına boyun eğme, bölgesel BOP cehenneminden kendini koruma, küresel dış saldırılar karşısında dağılıp çözülmeme türünden kaygılarla boğuşup duruyor. Oğul Beşar Esad, baba Hafız Esad’ın realistpragmatist politikasını daha da esnek biçimde sürdürüyor... Bir adım geri, iki adım ileri taktiğini uyguluyor... İki ülke arasındaki ticaret hacmi arttırılmaya çalışılıyor, serbest ticaret anlaşmaları yapılıyor, iki ülke sınırının her iki yanında serbest ticaret bölgeleri kurulmaya çalışılıyor. SÜRECEK