23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 MART 2008 CUMA müzik YORUMLAR Ketencoğlu usta müzisyenliği ve titiz araştırmacılığıyla Ege’nin gözbebeğinin müzikal tarihini anlatıyor C Kan Aranıyor! rısının temelini oluşturan bu ithalat rejimini, eğer siyasete doğrudan tercüme edemezse, eski başarılarını yineleyebilir mi? Siyaset sınıfının, ciddi biçimde yenilenmiş bir ithalat politikasına ihtiyacı gerçekten yok mu? Var. Zaten sancıların önemli bir bölümü o noktadaki sıkışmalardan kaynaklanıyor. Siyaset, alışılmış kuramsal yinelemeleri bir an göz ardı ederek söylersek, aynı zamanda bir altyapı unsurudur. Üstyapı diyerek altyapıdan koparmaya çalışanları ilginç sürprizler bekliyor. Bu iki kategoriyi birbirinden ayıramıyoruz. Peki, eğer ekonomideki başarı, kendisini besleyen ve kendisinden beslenen siyasete tercüme edilmezse ne olur? Tıkanmalar kaçınılmazdır. Almanya, şu sıralarda siyaset gündeminde de, yeni dönemin koşullarına uygun bir ithalat rejimine kapı açmak zorunda olduğunu görüyor. Belki düzelterek söylemek daha doğrudur: Pek kimsenin gördüğü yok, ama bünye birtakım semptomlar içeriyor ki, egemen söylem bunlara henüz bir isim bulamamıştır. Şaşkınlık, bununla da bağlantılı. Alman siyasetine, diyelim Almancaya, yeni girdiler gerekiyor. Ekonomide “çok iyi yaptıklarını”, siyasette görmezlikten gelenler, tıkanma sendromlarını anlamlandırmakta güçlük çekiyorlar. Doğrusu kimseye ders verecek halimiz yok. Ama bir ülkede nüfusun önemli bir kesiti eğer göç arka planına sahipse, toplumun yönetiminde bu insanların göz ardı edilmesinin, bünyeyi yerle bir edecek iltihaplara neden olacağını görmek çok da zor değil. Egemen siyaset sınıfının bu konuda fazla “pimpirikli” olmadığı ortada. Ekonomideki ithalatın siyasette daha yoğun bir biçimde yinelenmesiyle, mekanizmanın teklemeyeceğine inananların sayısı artıyor. Bunu, yabancı kökenli politikacılara bakarak söyleyebilirler. Gerçekten de, göçmen arka planına sahip politikacılara, bu arada Türkiye kökenlilere bir bakın: Sistemin bunlardan çekinmesi için bir neden var mı? Peki, bu sevinilecek bir şey midir? İnsanın aklına şu güvenlik sağlayıcı “Blackwater” firması ve “Üçüncü Dünya”dan devşirdiği personel geliyor da... Neyse... Bu “personel” işine bir başka zaman gireriz... cutsay?gmx.net 7 İzmir’in unutulmaz havaları Hatice TUNCER dan günlerce sesler çıkardım.” LK SAHNE DENEYİMİ Balkan ve Ege müzikleri tutkunu, akordeon ustası Muammer Ketencoğlu, Kalan Müzik tarafından yayımlanan Bornova Körler Okulu’nda okurken “İzmir Hatırası” albümünde İzmir’in 1975 yılında Beyaz Baston Haftası etzengin müzik kültürünü müzisyen ve kinlikleri kapsamında Efes Oteli’nde ilk araştırmacı kimliğiyle bir arada sunukez sahneyle tanışıklığı, bugünlerin hayor. Ketencoğlu, “Balkan Yolculuğu” bercisi sayılabilir: “Bunlar adım adım albümünde de 2006 yılında bir trafik insanı müziğin içine sokan şeyler. Mükazasında yitirdiği müzisyen arkadaşı zik öğretmenim Bayram Şimşek eşliAytunç Nevzat Matracı’nın sesini, klarğinde, bestesi Yunan sanatçı Manos netini, saksofonunu dünya müziğine arHacidakis’in olan, Füsun Önal’ın söymağan ediyor. lediği ‘Senden Başka’ şarkısını söyleKetencoğlu, albümde Türkçe, Rummiştim. Şarkı söylemenin, sanatçı olZMİR ÜÇLEMESİ ca ve İspanya’dan göç eden Yahudilemanın ayrıcalığını o gün hissetmiştim.” rin kullandığı Ladino dilinde türküleri İzmir Hatırası için TRT repertuvarı toplamış. Sanatçının iki yıldan fazla süİzmir Hatırası albümü, tüm enstrübaşta olmak üzere sayısız türkü kaydı taren çalışmasının temelinde, doğup bümanlarını Hüsnü Şenlendirici’nin çalyüdüğü kent olması kadar İzmir’in dedığı “Uçun Kuşlar” adlı Bergağerli müzik mirası yatıyor: “İzmir geçma’dan bir zeybek havasıyla Muammer Ketencoğlu, mişte, İstanbul gibi Türkiye’nin en başlıyor. Rumca 4 türküalbümlerini 11 Mart’ta, İzmir’de Alsancak kozmopolit şehirlerinden biriydi. nün yer aldığı albümBu çok kültürlü yapı bugün de İzD&R’de imzalayacak. Ketencoğlu, 14 Mart’ta de “İzmir Üçlememir’in daha aydınlık, daha deda Kadın Sesleri Topluluğu ile İstanbul Kartal’da si”nde aynı ezgi üç mokrat yanının temelini oluştudildeki sözleriyle sesruyor. İzmir’in bu çok kültürlü Bülent Ecevit Kültür Merkezi’nde konser verecek. lendiriliyor: Ketencoğlu dinleyicileriyle müzik geleneğini CD raflarına ta“Bu parça aslında alşıyan kimse olmadı. Hem bir İzmirli www.muammerketencoglu.com’dan bümün bir özeti. Çok olarak, hem de bu konularla ilgili bir güçlü bir melodi bulunduğu haberleşiyor. müzisyen olarak bu benim görevimdi.” zaman dünyanın neresinde olursa Çocukluğunda yaşadığı ortam, Balolsun yan yana yaşayan halklar bu mekan ve Yunan radyolarından, çevresinrayan Ketencoğlu, Küçük Asya Araştırlodiyi kendi dillerinde ifade etmek isden duyduğu melodiler, Ketencoğmaları Enstitüsü’nün arşivinden yarartiyorlar. ‘Sarıgelin kimindir, Türklerin lu’nun tercihlerinde de etkili olmuş: lanmış. mi, Ermenilerin mi, Azerilerin mi, Gür“Ben İzmir’de binaların güzelliği ya da cülerin mi’ tartışması gibi. Ege coğrafçiçekler, renkler gibi görsel dünyayla OMEROS’U ANLAMAK yasında, İzmir Üçlemesi’ndeki melodiilgili bir imaj oluşturamazdım. Sesler, nin üç dilde de söylendiğini duydum. kokular, sokak satıcılarıydı benim dünHer örnekten birer kıta alıp bir kolaj Ketencoğlu, binlerce yıllık bir kent yam. Tire’de yaşıyoryaptım.” olan İzmir’in müzik geleneğini anlatırduk. Fuar zamanken Homeros’a kadar uzanıyor: ları İzmir’e daSTA MÜZİSYENLER “Homeros da görmeyen bir ozanyıma giderken BİR ARADA dı ve ‘mutlaka bir müzikal tarafı’ tren yolculukvardı diye düşünüyorum. İzmir’e larını unutaAlbümde Zeybek Topluluğu’nun yabinbir türlü halk gelip gitmiş. mam. Altıyenı sıra Hüsnü Şenlendirici, Göksel BakTürkler, Rumlar ve 15. yüzyıldan di yaşlarıntagir, Murat Aydemir, gibi usta müzisitibaren dalgalar halinde göç dayken Kemeyenlerle çalışan Ketencoğlu, Yahudi şareden Yahudiler İzmir’in kimliğiraltı’nda bir sokılarında Jak ve Janet Esim’den yardım ni oluşturmuşlar. 17. ve 18. yüzkak satıcısının almış. Düzenlemeleri, Cengiz Onural yılda artık İzmir, İstanbul ile boy kemanından büile birlikte yapmışlar: ölçüşen bir duruma gelmiş. yülenmiştim. An“Düzenlemelerde bir taraftan günü1850’lerden sonra İzmir’de açılan nemin aldığı müzde yaşamanın zorunlu olarak ortaçeşitli mekânlarda müziğin oldukoyuncak keya çıkardığı çağdaş yaklaşımımız varmandı. Bir taraftan da geleneğe duyduğum büyük saygı ve sorumluluk yüzünden, türküleri olabildiği kadar saf halleriyle başka müzikal türleri çağrıştırmayacak bir halde sunmaya çalıştım.” OSMAN ÇUTSAY İ ça etkisi olmuş. Bu mekânlarda Türkçe, Rumca, Yahudi İspanyolcası ve Ermenice müzikler icra edilirmiş. Zaman zaman bunlar birbirinin içine girermiş. Zaman zaman ayrı ayrı icra edilirmiş. Ermenilerden de çok değerli müzisyen ve ustalar var. Ama İzmir’e özgü bir müzik geleneklerine rastlamadım. Daha çok Türkçe ve Rumca söylemişler. Türk, Yahudi ve Rumların toplumunun ulaşabildiğimiz türkülerinden oluşan eski İzmir müziği projesi yapmaya çalıştım. İzmir Hatırası, 1922 öncesi İzmir’de bir yolculuk niteliği taşıyor.” İ Geleneğe saygı İzmir’de faaliyet gösteren Öztüre Holding’in maddi destek sağladığı İzmir Hatırası albümü, İzmir’in müzikal geçmişini anlatan 96 sayfalık kitapçıkla birlikte sunuluyor. Ketencoğlu, kendisinin yanı sıra her kültürün müzik geleneğini uzmanlara yazdırtmış ve eşiyle aylarca çalışmış. Eski fotoğraflar için İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yayımladığı kitaplardan ve özel koleksiyonlardan yararlanmış: “Ben yaptığım işi, yani halk müziğini hiçbir zaman yalnızca dinlenilen bir çerez olarak görmedim. Olabildiğince o kültürün arka planını anlatmaya çalıştım. İzmir müziğiyle ilgili bütünlüklü şeyler yazılıp çizilmediği için hatasıyla sevabıyla bu ilk çalışmaydı.” H U KADIN AĞZI TÜRKÜLER Muammer Ketencoğlu, eşi Deniz Ketencoğlu’nun ses lendirdiği ve TRT repertuvarında da bulunan “Alt’ay Oldu Ben Bu Dağı Aşalı” türküsünü annesinden dinlediği haline sadık kalarak düzenlemiş. “Mendilimin Ucuna Sakız Bağladım Sakız” türküsünü ise Ketencoğlu’nun 2 yılı aşkın bir süredir yönettiği “Kadın Sesleri Topluluğu” okuyor: “Kadın Sesleri’yle çalışmalarımız gitgide daha haz alınan bir noktaya geldi. Elveda Rumeli adlı televizyon dizisi için iki kadın ağzı türkü kaydettik. Ayrıca bu albümün hemen arkasından ‘İzmir ve Çevresinden Kadın Ağzı Türküler’ albümümüzün yolda olduğu haberini vereyim.” etencoğlu’nun 6 ay önce çıkardığı Balkan Yolculuğu albümü, 1997 yılında kurduğu Balkan Yolculuğu topluluğunun çeşitli konser kayıtlarından oluşuyor. Ketencoğlu albümü, topluluğa 2000 yılında katılan ve 2006 yılında bir trafik kazasında yaşamını yitiren klarnet sanatçısı Aytunç Nevzat Matracı anısına çıkarmış. Matracı’nın evde yaptığı hihavent ve uşşak taksim kayıtlarının da bulunduğu albümde, bütün Balkan coğrafyasından şarkılar yer alıyor: “Balkan Yolculuğu albümünü yayımlamaktan hem çok mutluyum hem de çok üzgünüm. Aytunç arkadaşımızla 5.5 sene dünyanın her tarafında dolaştık, aynı yemekleri yedik, aynı esprilere güldük. K Balkan Yolculuğu İzmir’de göçmenlerin yaşadığı Çamdibi’nin o kültürel ortamında büyümüş. 1980’lerden itibaren geldiği Makedon kültürüyle ilgili çalışmalar yapmış, kendini yetiştirmiş. Aynı zamanda belediye bandosunda çalışırdı. Çok iyi bir nota okuyucusuydu. Ne müzisyenler var ki çok fazla tanınmadığı halde dünyanın geleneğine çok büyük katkılarda bulunmuşlardır. Aytunç da o değerli insan ve müzisyenlerden biriydi. Onun sesini kalıcı hale getiren bir çalışma yapmayı amaçladım. Kolay algılanabilir halk müziği örneklerinin dışında kalan özel bir repertuvar oluşturduk.” ee, n’olcak şimdi? Almanya ve siyasetten söz ediyoruz. Nereye varacak bu iş? Sosyal demokratların “sol” çıkmazı neden Hıristiyan demokratlara yaramıyor? Hessen eyaletindeki kaos neden? Görüyoruz: Bir taraf sürekli tökezliyor, ama bu, hasımlarının başarı hanesine kaydedilemiyor. Belki de Almanya, 5, daha doğrusu 6 partili bir siyaset rejimine, hiç istemediği halde, beklediğinden de hızlı bir geçiş yapıyor. Sonuçlarından herkesin çekindiği, hatta resmen “tırstığı” bir gelişme bu. Ortak korkunun temelinde, bu yeni rejimin gerektirdiği kadro eksikliği yatıyor olmalı. Ne demek istiyoruz? ??? Almanya’nın, artık ithalat rejimini gözden geçirmesi gerekecek. Sadece reel ekonominin değil, siyaset sınıfının da bir ithalat bağımlılığı var. Daha doğrusu, son zamanlarda hızla gündeme gelen bu “şey”, nüfusunun çok önemli bir bölümü göç arka planına sahip her ihracatçı ülkenin başına gelebilecek bir basamaktır. Almanya’daki siyaset sınıfının, ekonomideki ithalat bağımlılığını aratmayacak ölçülerde bir talep ile karşı karşıya olduğunu şimdiden söyleyebiliriz. Daha açık olsun. Belki, şöyle: Almanya’daki reel ekonomi, hatta “finans endüstrisi” dahil bir bütün olarak Alman ekonomisi, malum, dış ülkelerden hammadde, aramalı, içerideki yoğun işsizliğe rağmen yoğun işgücü vs ithal ederek kendisini döndürüyor. Bilimsel ve teknolojik gücüyle bu girdileri nihai ürüne dönüştürüyor ve dünya pazarlarında satıyor... Bu yöntem, Almanya’yı, dünyanın en zengin ülkeleri arasında ilk sıralara yükseltti. 2008’e kadar, yıllardır dünya ihracat şampiyonluğunu da başka hiçbir ülkeye bırakmıyordu. Bu yıl şampiyonluğu Çin’e devredeceği aşağı yukarı kesinleşmiş gibidir. Ama baktığımızda, altyapıda, başarılı bir ihracat rejiminden çok, onu doğuran ve başarısına kaynaklık eden bir ithalat rejimi görüyoruz. İthalat, Almanya denilen para makinesinin kendi kendisini rahatça döndürmesini sağlıyor. Ekonomide böyle. ??? Ama teklemeler başladı. Ekonomide yeni açılımların ve henüz kavramlaştırılamamış tıkanmaların eli kulağındadır. Para her derde deva değil; para bazen her başın ortak belası da olabiliyor. Bizim derdimiz siyaset. Soru da şu: Almanya, ihracat başa E Nedim Otyam toprağa verildi düşmesi. Her üç yazar da, öğrenimini gördükleri alanda bir ürün vererek çağdaş eleştirimize katkıda bulunuyorlar. ??? Bir sanat ürünü, sonunda yaşadığımız dünyayı kavrayabildiği ve bunu yansıtabildiği oranda kalıcı oluyor. Shakespeare’i beş yüz yıldır okuyoruz, belki dünya durdukça da okuyacağız. Yunus’u da öyle, dört bin yıllık “Gılgamış Destanı”nı da. Divan edebiyatından bu evrensellik düzeyine ulaşmış dizeler, bu kitapta da örneklerine rastladığımız gibi, elbette var; ancak sayılarının pek de fazla olduğunu söyleyebilmek zor. Çünkü bu şairlerimizin içinde yaşadıkları dar çevrenin dışına çıkıp dünyayı pek de anlayabildiklerini sanmıyorum. Yorumlar ne denli zorlansa da bu edebiyat içinde somut bir toplum ve insan görebilmek neredeyse olanaksız. Ama benzersiz güzellikte sözler, elbet tekerlemeler gibi dilden dile, çağdan çağa yinelenecektir. Kültür Servisi 89 yaşında tedavi gördüğü hastanede hayata gözlerini yuman besteci ve yönetmen Nedim Otyam Erenköy Galippaşa Camii’nde kılınan namazın ardından İçerenköy’deki aile mezarlığına defnedildi. Otyam’ın naaşı, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda düzenlenen anma töreninin ardından kendi bestelediği “Türk Cenaze Marşı’’ eşliğinde salondan cenaze aracına taşındı. Törende yaptığı konuşmada aile üyelerine başsağlığı dileyen İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya, “Keşke Türkiye gerçek bir sanatçıyı, müzik adamını ve aydınını kaybettiğinin farkında olsa. Derin boşluklar yaşıyoruz” diye konuştu. Gazeteciressam Fikret Otyam’ın ağabeyi, genç müzisyen Ali Otyam’ın babası sanatçı Nedim Otyam, aralarında ‘Karanlıkta Uyuyanlar’, ‘İsyancılar’, ‘Seyyit Han’, ‘Kaçıklık Diploması’nın da bulunduğu 100’den fazla filmin müziğine imza atmış; ‘Toprak’, ‘İnleyen Dağlar’, ‘Gecekondu Yosması’, ‘Bar Kızı’ gibi birçok filmin yönetmen ve yapımcılığını üstlenmişti. Altın Koza, Altın Portakal, Artemis ödüllerinin yanı sıra 50. Yıl Onur Ödülü gibi birçok ödülün sahibi olan Otyam, ayrıca Özel Kadıköy Güzel Sanatlar Lisesi’nin müzik bölümü başkanlığını da yürütüyordu. ayıncılık dünyasının türlü dertlerle boğuştuğu şu günlerde Can Yayınları büyük bir yüreklilikle, on şiir kitabı birden yayımladı. Dünya şiirinin farklı zamanlarından başyapıtları içeren bu dizi, iyi şairlerle iyi çevirmenleri buluşturmasıyla da özel bir değer taşıyor. Dizide yayımlanan kitaplardan biri de eski şiirimiz üzerine: “99 Beyit, Divan Şiirinden Beyitler ve Çözümlemeleri”. Beyitleri seçip üzerine çözümlemeler yapan yazarlar; Makbule Aras, Asuman Susam ve Melike Koçak, üçü de farklı üniversitelerimizde Türk Dili ve Edebiyatı öğrenimi görmüşler. Doğrusu yararlı bir kitapla karşı karşıyayız. Çünkü bugünkü kuşakların divan edebiyatını okuyup anlamaları, o ürünlerden edebiyat tadı alabilmeleri neredeyse olanaksız. Ancak böyle açıklamalı ya da bugünün Türkçesine yapılan diliçi çevirilerle engeller aşılabiliyor. ??? Birkaç yıl önceydi, Muğla Üniversitesi’nde bir konuşma yapıyordum. Nerden estiyse, konuşmamda, “Divan edebiyatını sevmem, ne dilini anlarım, ne de bunca yaşam Y DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ ‘99 Beyit’ yorlar sözlerini. Kimi şiirlerle çağdaş şiir örnekleri arasında bağlar kuruyorlar. Böylelikle dönemi kapanmış bir edebiyatı değil de, günümüzle bağları olan bir ürünü okuyormuş duygusuyla donatıyorlar okuru. Yazarların divan edebiyatını sevdikleri, bu kitapla bu edebiyatın ürünlerine bir güzelleme sundukları, bugünün okuru için de çok yararlı bir çalışma ortaya koydukları açık. Vaktiyle, Abdülbaki Gölpınarlı’nın “Divan Edebiyatı Beyanındadır” adlı bir kitabı yayımlanmıştı, bu edebiyatı yerden yere vuran. Belki iki kitabın birlikte okunması, bu tartışmaların gelişmesi için daha yararlı olur. Benim bu kitaba sevinmemin bir nedeni de, edebiyat eleştirisinin üniversitelerden güç alması gerektiği yolundaki düşünceme karşılık dan kopuk oluşunu” demiştim de, söz alan bir hoca, divan edebiyatının hiç de hayattan kopuk olmadığını söyleyerek beni paylamıştı. Yazarlarımızın önsözlerini ve çözümlemelerini okurken o konuşma geldi aklıma. Çünkü bu kitapta da aynı tezle karşılaştım: Asuman Susam’ın “Geleneğe Bakmak” adlı sunuş yazısında, “Divan şiiri yalnız aşktan meşkten, şaraptan, sevgiliden ve tanrıdan söz eden bir edebiyat değildir. İçerik açısından baktığınızda da katmanlı, hacimli bir edebiyatla karşılaştırır bizi” diyor. Kitapta divan edebiyatı örneklerinden seçilen 99 beyit, ayrı ayrı yorumlanıyor. Bu yorumların temel niteliği, eski edebiyatın ürünlerine dönemlerinin özellikleri yanı sıra bugünün gözüyle de bakılması. Bu nedenle yazarlar sık sık çağdaş düşünürlerden alıntılarla destekli turgay@fisekci.com Nedim Otyam
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle