29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 GÜNCEL C haberlerin devamı Emeklilik ve sağlığın çalışanlar için önemine dikkat çeken sendikalar Erdoğan’a tepki gösterdi 14 MART 2008 CUMA GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK Bir Fotoğraf enelkurmay’ın düzenlediği terör sempozyumundan bir fotoğraf: Ortada Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt oturuyor. Sol yanında görevi devraldığı bir önceki başkan, emekli Hilmi Özkök. Sağ yanında eski Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş. Son yıllardaki askersivil olaylara damgasını vuran üç general. Fotoğrafta Hilmi Özkök’ten önceki Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu görünmüyor. Görünmüyor ama, Orgeneral Büyükanıt’la muhalefet partileri arasındaki tartışmaların yarattığı fırtına sürErken Kıvrıkoğlu’nun, Hilmi Özkök’le ilgili açıklamaları birden gündemin ön sıralarında yer alıyor... Kıvrıkoğlu’nun açıklamaları şöyle bakılıp geçilecek nitelikte ve içerikte değil, AKP iktidarının (RTE’nin) rejimsel konulardaki cesaretinin önemli bir kaynağını gösterir nitelikte. ??? Şükrü Küçükşahin’in Hürriyet’te yayımlanan Hilmi Özkök’ün “nasıl Genelkurmay başkanı olduğunu” içeren yazısını Kıvrıkoğlu’nun açıklamaları izledi. Yazıda, Başbakan Ecevit’in Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu’nun görev süresini uzatmak isteğinin, koalisyon ortağı Mesut Yılmaz’ın karşı çıkması, Köşk’ün uzatma olayına fazla sıcak bakmaması nedeniyle suya düştüğü belirtiliyor… …Ancak Kıvrıkoğlu’nun, Kara Kuvvetleri Komutanı Hilmi Özkök’ün başkanlığa getirilmesine “gençliğinden beri tanıdığı Özkök’ün ‘ilişkileri ve tutumu’ nedeniyle gericilik ve irtica ile mücadele edemeyeceğini” öne sürerek karşı çıktığı vurgulanıyordu. Hüseyin Kıvrıkoğlu yazılanları doğruladığı gibi, gerekçesini de açıkladı: “Hilmi Özkök’ü (Genelkurmay Başkanı olmasını) istemiyordum” dedi: “…Şimdi yazınızda var, ‘Madem gençliğinden beri tanıyordun, o zaman niye Kara Kuvvetleri Komutanı yaptın, kuşkusuna neden oldu’ demişsiniz. Doğrudur, ama unutmayın; yüzbaşı iken ayrı, farklı tutum gösterirsin, yetkili komutan olunca farklı. Ben 2 yıl kendisini komutan olarak izledim. Bunun sonucunda da irtica ile mücadeleyi daha iyi yapacak birinin gelmesini istedim…” Özkök yazıdaki irdelemelere verdiği yanıtta, “…İki komutan olarak gayet güzel çalışıyorduk; ama sonra bir şeyler oldu. Neden oldu derseniz, işte onu da bilmiyorum..” diyor. ??? Hilmi Özkök savunu açısından daha neler söyler, söyler mi,beklemek gerek; ama Kıvrıkoğlu’nun açıklaması yakın geçmiş ve bugünle yakından ilgili. İlgili zira bu açıklamalar 2002’den itibaren AKP (RTE) elinde laik Cumhuriyetin içine düştüğü açmazların bir açıdan anlam kazanmasına neden oluyor. AKP iktidarının ilk dört yılında Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök idi. Göreve gelmeden önce bir milletvekili aracılığıyla AKP ile yaptığı görüşmeler Cumhuriyet’te yayımlandı. Askeri, gericilik uygulamalarında tek engel gören AKP ile Hilmi Özkök arasındaki sıcak ilişkiler her zaman medyada yer aldı. Davranışlarını kuşku ile karşılıyorduk ve bu ilişkilerin ışığında AKP’nin laik rejime vurduğu darbeleri yazdık. Sonradan yalanlamasına karşın Hilmi Özkök, AKP hükümeti ile “şiir gibi geçindiğini” söyledi. RTE’nin Özkök’e “Hocam” diye hitap etmesi aradaki içten ilişkiyi doğruladı. Görevden ayrılırken RTEGül’ün “ağabeyi”, İslam ve laiklik konusunda fanatik Bülent Arınç, Özkök’ü gözyaşları içinde ve yere göğe sığdıramayan bir demeçle uğurladı ve: Özkök’ün uygulanıp uygulanmadığı hâlâ tartışılan ulusal irade ile gelen bir iktidara rejimsel konularda serbestlik kazandıran görüşüne dayanarak RTE, laikliğin içini boşaltma operasyonlarına girişti, gerici uygulamalara hız verdi. ??? Kıvrıkoğlu’nun, “ilişkileri ve tutumu nedeniyle gericilik ve irtica ile mücadele edemeyeceğini” söyleyerek Özkök’ün Genelkurmay Başkanlığı’na gelmesine karşı çıktığını açıklaması, önemli bir olayı açığa çıkardı. Bugünleri ve önümüzdeki günleri değerlendirmemizde önemli bir etken oldu. Asker ülkenin bütünlüğü, laik Cumhuriyetin güvencesi. Günümüzdeki açıklamalara, türbanla azgınlaşan karşıdevrim hareketlerindeki gelişmelere bakarak giderek yaygınlaşan bir kuşkuya, bir kaygıya değinmek gerekiyor. Hilmi Özkök anlayışı hâlâ geçerli mi, diye soran sorana. Nitekim, laiklik anlayışının RTE elinde nasıl yozlaştırıldığını görenler, toplumdaki direnişin yanı sıra yasal ve geleneksel sorumlulukları tartışılmaz olanların neden üzerlerine düşen görevi yeterince yerine getirmedikleri yoğun biçimde soruluyor. Elbette gün gelir, soruyu yanıtlayacak açıklamalar yapılır. ‘İkiz kulelere saldırı var’ DİSK Başkanı Çelebi, sendikalar için ‘yalan söylüyorlar’ diyen Erdoğan’ın sözlerini “hezeyan” olarak niteledi. Türkİş Başkanı Kumlu da “Memurlar, işçiler, emekliler yalancı değildir. Onlar bu memleketin dürüst çalışanlarıdır” dedi. İSTANBUL / ANKARA (Cumhuriyet) Sosyal güvenlik düzenlemesiyle, çalışanların kazanılmış haklarının kaybolacağı eleştirisini yapan sendikalara “yalan söylüyorlar” sözleriyle karşılık veren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a tepki yağdı. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, Erdoğan’ın sözlerini “hezeyan ve talihsizlik” olarak nitelerken, KamuSen Başkanı Bircan Akyıldız çalışanlara karşı “saygısızlık yapılmamasını” istedi. Türkİş Başkanı Mustafa Kumlu da Erdoğan’ın ifadelerinin “üzüntü verici” olduğunu söyledi. Konfederasyon başkanları, Başbakan Erdoğan’ın grup toplantısında sosyal güvenlik düzenlemesini eleştiren sendikacılara yönelik “yalan söylüyorlar” sözlerini NTV’de katıldıkları programda değerlendirdi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in de katıldığı programda DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, ye çalışan Çelik, “yalan” nitelemesinin de kazanılmış hakların kaybedilmesi yönündeki eleştirilere yönelik olduğunu ileri sürdü. AK KAYBI DAYATILIYOR’ KESK Başkanı İsmail Hakkı Tombul da çeşitli ülkelerdeki sosyal güvenlik uygulamalarını örnekleyerek, hükümetin reform adı altında hak kaybını dayattığını belirtti. Erdoğan’ın sözlerine tepki gösteren KamuSen Başkanı Bircan Akyıldız da dünyada hiçbir sosyal devlette sosyal güvenlik harcamalarının “karadelik”, “açık” gibi sözcüklerle ifade edilmediğine dikkat çekerek, çalışanlara karşı “saygısızlık yapılmamasını” istedi. G Terörle Mücadelede Sözün Başladığı Yer... Başkentte terörle mücadelenin küresel sorunlarıyla ilgili uluslararası sempozyum başladı. Terörle ilgili pek çok gerçeğin dile getirildiği toplantının açılış konuşmasını yapan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın sözlerinden altını çizdiğimiz başlıkları paylaşalım: Terör bir olayın gerçek yüzü değildir, onu saklayan örtüsüdür. Kimin ne yapmak istediği bu örtü kaldırılınca anlaşılır. Ulus devletleri etkileme gücüne sahip organizasyonlar sahneye çıktı. Ulus devletlerin etkisini yitirmesi teröre yarar. Temel güvence ulus devlettir. Küreselleşmenin getirdiği gelir uçurumu terörü arttırdı. Terör örgütleri uluslararası kamuoyunu etkileme gücüne ulaştı. Taliban tipi bir yönetim Pakistan’ı kontrol etme gücüne ulaşabilir. Bu durumda dünya nükleer güce sahip bir terör örgütüyle karşı karşıya kalacaktır. PKK terör örgütüne karşı bazen muhataplarımızın mantık sınırlarına sığmayan uygulama ve müsamahaları, oluşturmaya çalıştığımız güven ortamını zedelemektedir. Terör zehirli bir yılandır. Besleyeni de sokar. Terörün ortak bir tanımının olmayışı mücadeleyi güçleştiriyor. ??? Yukarıdaki değerlendirmeler olayın bütün yönlerini ortaya koyuyor. Türkiye, terörden çok çekti. Konuşma zemini deyim yerindeyse sözün bittiği yer olarak da algılanan teröre karşı, uluslararası alanda sözün başladığı yerdi... Bütün günlük tartışmalar bir yana; Türkiye, terörle mücadelede hukuku ve uluslararası kamuoyunu olabildiğince dikkatte tutmaya çalışıyor. Sempozyuma konuşmacı olarak katılan ülke temsilcileri, ateş düştüğü yeri yakar, sözünü anımsatıyordu. Çin, Meksika, İspanya, Pakistan, ABD, Almanya, Japonya bu ülkeler arasındaydı. Sempozyumda uzman konuşmaları sırasında yabancı bir katılımcı sordu: PKK ile Hamas arasındaki fark nedir? Bu sırada bir başka katılımcı da söyleniyordu: Terör örgütüyle masaya oturmak çözümse; ABD, El Kaide ile otursa da örnek olsa! Diyeceğimiz o ki; hem Türkiye hem dünya terörden daha çok çekecek. Çünkü, uluslararası alanda “Bana dokunmayan terörist bin yaşasın” yaklaşımının kısa sürede sona ermesi olanaksız. ??? Sempozyumun önemli konularından biri, terörle mücadelenin psikolojik ve sosyal boyutuydu. Bu alandaki çalışmalarıyla tanıdığımız Prof. Abdülkadir Çevik de konuşmacılar arasındaydı. Konuşma başlığı şuydu: Terörizmin sosyopsikolojik yönü! Prof. Çevik’e kısa arada, son günlerde olayın bu boyutunun ne ölçüde dikkate alındığını sorduk. Ciddi kaygıları olduğunu anlattı. Terörle mücadeleyi bırakıp birbirimizle mücadele etmek, olabilecek en kötü durum! Katılımcılardan Rıza Türmen’e sorduk: ABD’nin terörle mücadelesi uluslararası hukuka ne kadar uyuyor? Verdiği yanıtı bu köşenin diline çevirirsek şöyle diyebiliriz: Bunu ölçmek için önce ABD’nin hukuka uymayı kabul etmesi gerekiyor! Ve biz bu ülkenin kontrol ettiği topraklarda terörle mücadele ediyoruz! ankcum?cumhuriyet.com.tr ‘H K üresel sözdür: Silahlar konuşmaya başladı mı, gerçekler susar! ‘SÖZÜN BİTTİĞİ YER’ Emekçiler yurt genelinde sosyal güvenlik düzenlemesini protesto ediyor. hükümet istediği zaman görüş bildirdiklerini ancak yapılan tasarıların makyajdan ibaret olduğunu belirtti. mize saldırı yapılıyor. Biz de buna karşı önlem almaya çalışıyoruz” dedi. Bakan Çelik’in, Tuzla’da yaşamını yitiren işçilere destek için bölgede eylem yapan DİSK’i siyasi rant peşinde koşmakla suçlayarak, Erdoğan’ın sendikacılara yönelik “yalancı” sözüne destek vermesi üzerine Çelebi ve Hakİş Başkanı Salim Uslu tepki gösterdi. Sendikaların üye sağlamak amacıyla çalışma yapabileceğini söyleyerek sözlerini düzeltmeBaşbakan Erdoğan’ın sözlerinden büyük üzüntü duyduğunu belirten Türkİş Başkanı Mustafa Kumlu, “Memurlar, işçiler, emekliler yalancı değildir. Onlar bu memleketin dürüst çalışanlarıdır. Onların temsilcileri de yalancı değildir. Bugün işçiler, memurlar, emekliler ayakta. Hepsi tasarıdan şikâyetlerini dile getiriyorlar. Ve bunlar hayali şikâyetler de değil. Kâğıda dökülmüş, kendilerine iletilmiş şikâyetler. Emek platformu kararları doğrultusunda gelinen noktayı sözün bittiği yer olarak tanımlamıştım. Sayın Başbakan’ın yaklaşımları da herkesin bu noktada olduğunu gösterdi” dedi. ‘EKMEK PEŞİNDEYİZ’ Kendilerinin “rant” değil “ekmek” peşinde olduklarını anlatan Çelebi, emeklilik ve sağlığın emekçiler ve çalışanlar için İkiz Kuleler olduğuna işaret ederek, “ikiz kuleleri 88 YAŞINDA AKCİĞER KANSERİNE YENİLDİ Yeşilçam’ın ‘zengin adamı’ Kenan Pars yaşamını yitirdi İstanbul Haber Servisi “Yeşilçam’ın zengin ve kötü adamı” oyuncu Kenan Pars (88), İstanbul’da hayatını kaybetti.Yaklaşık 1 aydır ağır grip tedavisi gören ve akciğer kanseri olduğu belirtilen Pars, kızının Beylikdüzü’ndeki evinde yaşamını yitirdi. Asıl adı Kirkor Cezveciyan olan Ermeni asıllı aktör için ilk tören Bakırköy Sanatçılar Derneği’nde düzenlendi. Pars’ın cenazesi Bakırköy Ermeni Kilisesi’nde yapılan törenin ardından Bakırköy Ermeni Mezarlığı’na defnedildi. 10 Mart 1920’de İstanbul’da doğan Pars, Bakırköy’de yaşıyor ve kendi adını taşıyan bir Milli Piyango bayii işletiyordu. 1950’lerden bu yana yüzlerce filmde rol alan Pars, Yeşilçam’ın zengin ve kötü adam karakteriyle ünlenmişti. Bir yıl önce verdiği bir röportajda, gerçek adı olan Kirkor Cezveciyan isminin sadece kimliğimde kaldığını belirterek, “Ben sanatçı Kenan Pars’ım” demişti. Türbana yargı freni Baştarafı 1.Sayfada rı kıyafetler nedeniyle eğitim ve öğrenim hakkını kullanamadıklarının’’ belirtildiği ve “söz konusu anayasa değişikliği göz önünde bulundurulmak suretiyle uygulama yapılmasının kamu görevi ifa eden yükseköğretim kurumlarının yöneticilerinin görev, yetki ve sorumluluğunda olduğunun’’ belirtildiğine dikkat çekilen kararda, genelgenin bu haliyle yükseköğretim kurumlarında eğitimöğretim faaliyetlerinin gerçekleştirilmesine ilişkin olduğu, yükseköğretimin planlanması, düzenlenmesi ve yönetilmesine dair bir düzenlemeyi içerdiği vurgulandı. Dairenin gerekçesinde şöyle denildi: “Dava konusu genelge; Yükseköğretim Genel Kurulu’nun yasa ile belirlenen görev alanı içinde yer alan, yükseköğretim kurumlarında eğitimöğretim faaliyetinin gerçekleştirilmesi ve yükseköğretimin planlanması, düzenlenmesi ve yönetilmesi hususunda bir düzenleme getirmesine karşın, Yükseköğretim Genel Kurulu tarafından tesis edilmiş bir işlem değildir. İlgili anayasa, yasa ve yönetmelik hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; ancak Yükseköğretim Genel Kurulu’nun tesis edeceği işlemle düzenleme getirilecek bir alanda Yükseköğretim Kurulu Başkanı’nın tek başına işlem tesis etmek suretiyle düzenleme yapma yetkisinin bulunmadığı açıkça anlaşılmaktadır. “ Kararda, genelgede yetki unsuru yönünden yasaya uyarlık bulunmadığına işaret edilerek, “Açıklanan nedenlerle, yetki unsuru yönünden açıkça yasaya aykırı olan dava konusu işlemin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 27. maddesindeki koşullar oluştuğundan yürütülmesinin durdurulmasına oybirliğiyle karar verildi’’ denildi. Dairenin kararına itiraz hakkı bulunuyor. İtirazı ise Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu görüşecek. ARAR İÇİN ‘İŞARET OLDU’ Genelgenin yürütmesinin durdurulması kararını, dava açanlar adına değerlendiren Gazi Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Nurettin Abacıoğlu, YÖK Yasası düzenlenmeden türbanlıların üniversitelere alınamayacağını bir kez daha ortaya konduğunu belirterek, öğretim üyeleri dernekleri olarak YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’dan yeni bir genelge yayımlamasını isteyeceklerini, aksi takdirde Özcan hakkında yeni bir suç duyurusunda daha bulunacaklarını açıkladı. “Yargı ciddi bir yanıt verdi” diyen Abacıoğlu, Anayasa Mahkemesi’ne açılan türban düzenlemesinin iptaline ilişkin karar için de Danıştay’ın tavrının “işaret olduğunu” söyledi. CHP Grup Başkanvekili Hakkı Suha Okay da kararı “Bu karar, bazı kulaklara küpe olsun” diye değerlendirdi. TRT çalışanı ayakta ANKARA (Cumhuriyet Bünın korunmasında önemli görosu) TRT’nin yapısını baştan revler üstlendiğini belirten Kasona değiştiren yeni yasa tasarıradavut, buna karşın Avrupa ülsı, kurum çalışanlarını ayağa kelerinde kamu yayıncılığı deskaldırdı. Kurumda örgütlü buteklenirken, Türkiye’de TRT’ye lunan HaberSen ile Türk Hakarşı bir savaş başlatıldığını berSen, TRT’nin adım adım söyledi. özelleştirilmek istendiğini, taHaberSen ise Ankara Radsarıya sonuna kadar direnecekyosu’nda kurum personeliyle lerini açıkladılar. bir toplantı yaptı. HaberSen Türk HaberSen, öğle arasınMerkez Yönetim Kurulu üyesi da kurum önünde basın açıklaOsman Köse, tasarının kendimasıyla tasarıyı protesto etti. leri için sürpriz olmadığını beYaklaşık 300 sendikalı “Milleti lirtti. Köse, “Başbakan, 3 Kauyutma, TRT’yi sım 2002 seçimlekarartma”, “Alrinden sonra partiHaberSen ile Türk datma, kandırsinin acil eylem plaHaberSen ma, sabrımızı nını açıklarken bir taşırma”, tek kurumu telaffuz yapılan “TRT’ci uyuma, etmişti, o da TRT’ydüzenlemeyle kurumuna sadi. Çünkü TRT gibi TRT’nin adım hip çık” sloganbir kurumun varlıadım ları attı. ğı, AKP’nin ne iktiözelleştirilmek Grup adına darda ne muhalefetistendiğini, te, ne bugün ne de konuşan Türk tasarıya sonuna yarın işine gelecekHaberSen Getir” dedi. nel Başkanı İskadar TRT Genel Mümail Karadavut, direneceklerini dürü İbrahim Şa“Türk milletiaçıkladılar. hin’in göreve atannin sahibi oldumadan önce televizğu cumhuriyet yon ve radyoculuk konusunda kurumlarının alanında yetişhiçbir bilgisinin olmadığını vurmiş tecrübeli ve uzman personeli, birleştirme ve kapatma gulayan Köse, “Televizyoncuoyunlarıyla havuza gönderilip lukla ilgili bilgisi yalnızca açma iktidar yandaşlarına ve şirketkapama düğmesinden ibaret olan bir kişinin, görevde daha lerine yeni çiftlikler hazırlanı100 günü dolmadan danışmanyor” dedi. TRT’nin ülkenin ulusal birlilarına hazırlattığı tasarı orği ve bütünlüğü ile üniter yapıtada” diye konuştu. Talabani’nin Rolü Baştarafı 1.Sayfada deki ağırlığı söz götürmez. ? Türkiye’nin Kuzey Irak’taki askeri operasyonundan sonra Talabani’nin Ankara’yı ziyareti, bu tablo içinde yerli yerini buluyor. Bugün, arada boşluklar olsa da, tasarım Amerika’nın güdümünde yürüyecektir. ‘Bu siyasetin başarı şansı nedir ve Amerikan seçimleri sonrasında ne olacaktır’ sorularının yanıtları ayrı bir konudur. Ne var ki Kuzey Irak’ı da kapsayan Anadolu coğrafyasını ekonomik bakımdan Avrupa’ya bağlayan, ama Türkiye’nin tam üyeliğini dışlayan bir gelişme, AB’nin de işine geldiğinden, Amerikan tasarımı, tüm Batı’da hoş görülecek boyutları da içeriyor. ? Yukarıda sergilenen bütün siyaset ve strateji varsayımlarını Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkarları açısından dikkatle değerlendirecek bir yönetime sahip miyiz? Ne yazık ki hayır! Bugünkü iktidar, salt İslamcı bir hedefe kilitlendiğinden, ülkenin ulusal çıkarlarını ve devletin vazgeçilemez ilkelerini geriye iten bir politikaya aşılanmıştır. Tehlikenin en büyüğü de iktidarın bu niteliğinden ve körgüdüsünden kaynaklanıyor. K C
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle