28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Sadun Aren’i uğurladık Sosyalist düşüncenin önemli isimlerinden eski TİP milletvekili Sadun Aren toprağa verildi. Cenaze törenine çok sayıda siyasetçi ve yol arkadaşı katıldı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eski Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili, Ankara Üniversitesi (AÜ) Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF) öğretim üyesi, iktisatçı Prof. Dr. Sadun Aren, son yolculuğuna uğurlandı. Sadun Aren için önce TBMM’de bir tören düzenlendi. Törene TBMM Başkanı Köksal Toptan, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras, CHP Genel Sekreteri Önder Sav, CHP grup başkanvekilleri Kemal Anadol ve Hakkı Suha Okay, DTP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, eski Meclis Başkanı Hikmet Çetin, eski TBMM Başkanvekili Uluç Gürkan, yayıncıyazar Muzaffer İlhan Erdost, ile çok sayıda eski ve yeni milletvekili ile siyasal yaşamındaki yol arkadaşları katıldı. Aren için daha sonra uzun yıllar görev yaptığı AÜ SBF’de bir tören düzenProf. Dr. Celal Göle, gazeteci Can Dündar ile çok sayıda akademisyen katıldı. Törende, Aren’in oğlu Haldun Aren’in zaman zaman gözyaşlarına hâkim olamadığı gözlendi. AÜ SBF Dekanı Prof. Dr. Celal Göle, törende yaptığı konuşmada, Aren’in özgeçmişi ile ilgili bilgi verdi. Aren’in sosyalist düşüncenin en önemli isimlerinden biri olduğunun altını çizen Göle, “Aren’in aramızdan ayrılışı ile Mülkiye tarihinden bir yıldız kaydı” dedi. ÖDP Genel Başkanı Uras, Aren’in yaşam hikâyesinin, Türkiye’de yaşanan acıların bir özeti olduğunu söyledi. CHP lideri Deniz Baykal, “Sadun Aren, ilkeleri ve amaçları için bir yaşam sürdü. Türkiye’nin büyük tarihini paylaştı” dedi. AÜ Rektörü Aras, Aren’in çok çileli bir hayat yaşadığını, Mülkiye’nin gelişmesi ve AÜ’nün kuruluşuna önemli katkılar sağladığını söyledi. Törenin ardından alkışlar eşliğinde cenaze aracına kadar omuzlarda taşınan Aren’in cenazesi, Kocatepe Camisi’ne götürüldü. Aren’in eşi Munise Aren, uzun süre eşinin tabutunun başından ayrılmadı. Aren’in cenazesi daha sonra kılınan cenaze namazının ardından, Cebeci Asri Mezarlığı’nda toprağa verildi. C haberler BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ 14 MART 2008 CUMA Bursa’da Kitap Fuarı’ndan... mak”, rakamlara döküldüğünde ortaya çıkan nedir? Gazetemizde 5 Mart günü yayımlanan Özlem Yüzak’ın yazısından işte rakamlar: Birleşmiş Milletler İnsani Gelişme Raporu’na göre, “Cinsiyet Gelişimi Endeksi” sıralamasında Türkiye 92’nci sırada. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün, 2007 Eğitime Bakış Raporu’ndaki verilere göre, Türkiye genç kadınların istihdam ve eğitime katılımı açısından son sırada. 25 29 yaş grubundan kadınların yüzde 66’sı ne öğrenim görüyor ne de çalışıyor. Bir başka rapora göre, her 4 kadından 1’inin çalıştığı Türkiye’de her 100 çalışan kadının 75’i kayıt dışı ve 2003 2007 arasında ekonomi yüzde 7’ye yakın büyürken, toplam istihdam yüzde 1.1 artarken, kadın istihdamı ise yüzde 0.8 azaldı. Girişimci kadın oranı, sadece binde 7; siyasal temsilde de küresel sıralamada sonlardayız. Bu rakamlar uzanıp gidiyor. Tehlike çanları çalıyor. Başta kadınlar öne çıkıp, bu sosyal felaketin sorumlularının yakasına yapışmışlardır. Bu sorunları bir yana bırakıp, “türban” diye uyduruk bir şeyi ortaya salanların yakalarına... ? Ve son yayınlardan küçük bir liste: Taha Akyol’dan, Doğan Kitap’ın yayımladığı Ama Hangi Atatürk; Cumhuriyet Kitapları’ndan çıkan, Coşkun Özdemir’in siyasal yazılarını içeren Karşı Duruş; Richard Adams’ın yazdığı, Arka Bahçe Yayınlar’dan, Watership Tepesi; Tarih Vakfı’ndan şu eserler: Jöntürkler ve Makedonya Sorunu (Mehmet Hacısalihoğlu), Osmanlı’da Asayiş, Suç ve Ceza (Noemi Levi), Harun Reşid ve Abbasiler Dönemi (André Clot); Avrupa’da Ne Gördüm (Ahmet İhsan); Cüneyt Arcayürek’in Atatürk’ten Sonra Bugünlere Nasıl Geldik (Detay Yay.); Derman Bayladı’nın yazdığı, Felsefenin Beşiği Anadolu (Say Yay.); Semih Balcıoğlu’ndan Çizginin Evrensel Boyutu (Gürer Yay.), Hazırlayan Alpay Kabacalı. lendi. Buradaki törene de Aren’in oğlu Haldun Aren, kızı Yeşne Aren, eşi Munise Aren, torunları Laura ve Leo Aren, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, SHP Genel Başkanı Karayalçın, ÖDP Genel Başkanı Uras, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Genel Başkanı Köksal Aydın, Türk Tabipleri Birliği Başkanı Gençay Gürsoy, Mülkiyeliler Birliği Genel Başkanı Ali Çolak, CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nusret Aras, SBF Dekanı Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’nı anlatırken yanıltıcı bilgiler verdi, muhalefeti yalan söylemekle suçladı Erdoğan gerçekleri çarpıttı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’yla ilgili olarak yanıltıcı bilgiler verirken muhalefet partileri, sendikalar ve basını “yalancılıkla” suçladı. Kendi açıklamaları dışındaki konuşmaların “yalan” olduğunu ileri süren Erdoğan, tasarının çalışanları hak kaybına uğratan hükümlerine hiç değinmedi. Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’yla ilgili eleştirilere yanıt verdi. Tasarının yakında TBMM Genel Kurulu gündemine geleceğini belirten Erdoğan, tasarının içeriğiyle ilgili olarak yanıltıcı bilgiler anlattı. Bunlardan bazıları şöyle: Sosyal tarafların önerileri: Erdoğan, tasarı yasalaşıncaya kadar bütün kesimlerin görüş ve önerilerine kapılarının açık olduğunu duyurduklarını, önerilerin tasarıya yansıtıldığını söyledi. Ancak hükümet, sosyal taraflarla görüşmesine karşın önerilerini dikkate almadı, bu Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’nı savunurken, “Ben bir işçi emeklisiyim, oradan geliyorum, hiçbir zaman bu ülke için değer üreten kimseye bizler, fildişi kulelerden bakmadık, bakmayız” diyen Erdoğan’ın, işçi emeklisi olmasına karşın 2 trilyon liraya yakın serveti bulunuyor. Ayrıca Erdoğan milletvekili olduktan sonra emekli maaşı, başbakanlık maaşı hariç 2 bin 600 YTL’ye yükseldi. İşçi emeklisi zengin nedenle sendikalar eylem kararı aldı. Çalışanların hak kayıpları: Tasarıyla prim ödeme gün sayısının 7 binden 9 bine çıkarıldığını, bunun 2028 yılında ilk defa işe gireceklere uygulanacağını söyledi. Ancak yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte yeni işe başlayacak olanların prim gün sayıları her yıl için 100 gün artacak. 2008 yılında işe başlayacak olan bir çalışanın prim gün sayısı 7 bin 100 olacak, bu sayıya her yıl 100 gün daha eklenerek 2028 yılında 9 bin prim gün sayısına ulaşılacak. Erdoğan, bazılarının taslağın tek bir cümlesini bile okumadan spekülasyon ürettiğini, “çalışanların, emeklilerin haklarında gerileme olacakmış” denildiğini belirterek “Dürüst davranmıyorlar ve yalan söylüyorlar. Böyle bir şey yok. Kazanılmış haklar aynen devam edecektir” diye konuştu. Oysa çalışanlar da yeni yasa tasarısından etkilenecek. Çalışanların, yasa yürürlüğe girdikten emekli oluncaya kadar geçecek sürede emekli maaşının hesaplanmasında aylık bağlama oranı yüzde 3 yerine yüzde 2 olarak uygulanacak. Bu durumda mevcut sisteme göre çalışanların yeni sistemde emekli maaşları düşecek. Sendikalara ve basına eleştiri: Erdoğan yazılı ve görsel ba sında bu konuda yorumlar yapıldığını belirterek “Kimse Türkiye’nin gerçeklerinden kopuk yorumlar yapmasın. Acaba sendikalarımız bu ülkeyi yönetmiş olsalar ‘Ben bu tabloyu sürdürebilirim’ diyecek bir babayiğit var mı? Öyle sendikalar görüyorum ki ben, hemen bir grev ilan ediyorlar, ondan sonra 1 ay maaş ödeyemiyorlar. Hele hele kaynağından işçinin parası kesilmese sendikalar belki de kaynak bulamayacaklar” diye konuştu. Emzirme ve cenaze ödeneği: Erdoğan, tasarıyla emzirme ödeneğini 50 YTL’den 203 YTL’ye, cenaze ödeneğini 242 YTL’den 608 YTL’ye çıkardık larını söyledi. Ancak Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği ve yürürlüğü 1 Haziran’a ertelenen 5510 sayılı Genel Sağlık Sigortası ve Sosyal Sigortalar Yasası’nda, emzirme ödeneğinin 203 YTL olarak 6 ay boyunca ödenmesi, cenaze ödeneğinin de 3 asgari ücret düzeyinde (yaklaşık 1800 YTL) olması hükmü yer alıyor. Yıpranma payları kaldırılıyor: Başbakan Erdoğan, Türkiye’de ilk kez itfaiyeciler ve yangın söndüren yurttaşlar için fiili hizmet zammı getirdiklerini açıklarken basın başta olmak üzere fiili hizmet zammının kaldırıldığı işkollarına ise hiç değinmedi. ürkiye’ye pazar uçağıyla geldiğim için, TÜYAP Bursa Kitap Fuarı’nın açılışında bulunamadım. Pazartesi Bursa’ya vardığımda, herkesten aynı haberi aldım. 1 Mart’ta Bursa’ya yakışır bir fuar açılışı yaşanmış. Arkasından, okurların büyük ilgisi. Okullardan yetişkinlere kadar... Bursa, bir büyük kültür kentimizdir. Üniversitesi ona çok şey kattı; sanayileşmede atılan dev adımlar da, Bursa’yı alıp büyük bir geleceğe götürüyor... ? Duygu Asena’yı kaybettiğimizin ikinci yılındayız. Hatırlatmaya gerek var mı? Duygu “kadın sorunu”nu alıp büyük yığınlara götürüp mal eden mücahit oldu; erkeklerin burnunu en çok sürttüren de o oldu. Bir gerçek, Duygu’nun dostları gitgide çoğalıyor; düşmanları da direniyor. Nereden geldim bu konuya? İstanbul’a geldiğimde bir duyduğum; beni çok rahatsız etti ve üzdü: Duygu’nun ölümünden sonra, ilk yılında onu anmak için, Uluslararası PEN Türkiye Merkezi bir ödül kararlaştırmıştı ve değerli bir yazara da ilk ödül verilmişti. Bu Duygu Asena Ödülü, hepimizi çok sevindirmişti. Söz konusu ödülün bir onuru vardı ve PEN’in Türkiye’deki örgütü de payını alacaktı her yıl bu onurdan. İlk yılda, nitekim aldı da... Bu ikinci yılda bakıyoruz ki, PEN Türkiye Merkezi, Duygu Asena ödülünü kaldırmış; dolayısıyla da dağıtılmamış. Birtakım gerekçeler okuyoruz gazetelerde: Ne var ki, hiçbiri geçerli değildir. Duygu Asena’nın onurundan bir dirhem eksilmedi. Ama PEN Türkiye Merkezi’nin gözümüzdeki ağırlığından büyük bir kayıp başlamıştır ve giderek artacaktır. Yanlıştan dönmenin bir erdemi vardır; örgüt, dönüp bir kez daha baksın kararına! Çağımız, bir rakamlar çağı. Bir sorun değerlendirilmek istendiğinde, rakama dökülüyor. Haftamızda, “Emekçi Kadınlar Günü” var. 8 Mart’ı karşılamak için yazılar yazılıyor, toplantı haberleri yayılıyor.. Peki, “Türkiye’de kadın ol T BBC’NİN ARAŞTIRMASI: Türkler İran’a karşı ltan Tan, DTP ve AKP’li olmayan Kürt aydınlarından. Neşe Düzel’in “Taraf” gazetesindeki söyleşisinde bölgedeki dindarlaşmayı ve nedenlerini anlatıyor: “DTP oy kazanabilmek için, halkın dini inanışlarıyla ters düşmemek için çok amatörce bazı dini argümanları kullanmaya başladı… Kürt halkındaki dindarlaşma Türkiye ortalamasının üzerinde. Sadece Türkiye’de değil, bütün Ortadoğu’da İslamlaşma artıyor.” Tan, dindar Kürtlerin PKK’ye bakışını da şöyle değerlendiriyor: “Dindar Kürtler PKK’ye olumsuz bakıyorlar. BAAS partisi gibi görüyorlar. Dindar Kürtler, bir dönem PKK’nin Kürt kimliğiyle ilgili taleplerini ve mücadelesini ‘anlaşılabilir’ buldular. Sistemle çatıştığından ve Diyarbakır Cezaevi’ndeki akıl almaz işkencelerden dolayı PKK’ye sempati duydular. Ama PKK’nin sekülerleştirmeye çalışan ve dini, kültürün sadece bir parçası olarak gören laikçi bakış açısı ortaya çıkınca bu sempati antipatiye dönüştü.” Sonuç olarak Altan Tan, bölgedeki durumu değişik bir bakış açısıyla anlatıyor. Burada dikkat çektiği önemli gelişmelerden birisi dindarlaşma. Bu dindarlaşmanın Türkiye ortalamasının da üzerinde olması. Peki bu dindarlaşmayı tetikleyen önemli neden nedir? Tabii ki çözümsüzlük ve çatışma hali. İki muhalefet partisi LONDRA (AA) İngiliz yayın kuruluşu BBC’nin yaptığı uluslararası bir kamuoyu yoklamasında, İran’ın nükleer programını durdurmak için bu ülkeye askeri harekât yapılması veya yaptırım uygulanmasına verilen desteğin 21 ülkeden 13’ünde azaldığı; İsrail, Türkiye ve Güney Kore’de ise arttığı belirlendi. İran’a yaptırıma destek İsrail’de yüzde 62’den yüzde 71’e, Güney Kore’de yüzde 47’den yüzde 53’e, Türkiye’de yüzde 21’den yüzde 33’e çıktı. Ortalama olarak 21 ülkede halkların yüzde 43’ü sorunun diplomasi yoluyla çözülmesini istiyor. Halkların yüzde 26’sı yaptırımları desteklerken, yüzde 8’i ise askeri harekât yapılmasını destekliyor. İlk kez araştırma yapılan diğer 10 ülkede de ankete katılanların çoğu ekonomik yaptırımlar veya askeri harekâta karşı çıktı. Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla AKP Genel Merkezi’nde düzenlenen 4. Yerel Yönetimlerde Kadın Şurası’nı Başbakan Erdoğan’la birlikte izledi. (Fotoğraf: AA) A SIFIR NOKTASI ORAL ÇALIŞLAR nin Türk Silahlı Kuvvetleri’yle giriştiği tartışmanın da üzerinde dönüp durduğu konu “askeri çözüm”. CHP ve MHP son “kara operasyonu” sırasında “neden orada daha fazla kalmadınız”, “Neden PKK’nin kökünü kazımadınız?” eleştirisini yaptılar. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin önde gelen yöneticileri ise bu konunun tek başına askeri operasyonla çözülemeyeceğini ifade ettiler. Bu zaten aklın gereği. O zaman ne olacak? Burada da iki ihtimal var. Bir yandan askeri operasyonlar sürdürülürken, bir yandan da asimilasyon yolu izlenecek. Bunun bir gerçekliği olsaydı, 7080 yıldır denenen ve raporlara giren “asimilasyon” konusunda bir başarı sağlanırdı. Artık şu gerçek görülmelidir ki, Kürtlerin asimilasyonu mümkün değildir. Özellikle Kuzey Irak’taki Kürt oluşumundan sonra bu iyice imkânsız hale geldi. ??? O zaman “siyasi çözüm”ün ne olduğu ‘Doğuda Dindarlaşma Türkiye Ortalamasının Üstünde’ nu ve nasıl olması gerektiğini tartışmalı. Önce bu konunun tartışılabileceği bir iklim oluşturulmalı. CHP ve MHP’nin tutumu, “siyasi çözüm”ü dayatmak istiyorlar, buna yol vermeyeceğiz şeklinde. O zaman “askeri operasyonlara” bel bağlamaktan başka bir yol kalmıyor. Siyasi çözümün ne olacağını ise ancak demokratik bir tartışma ortamında oluşturabiliriz. Altan Tan’ın çözüm tartışmasına ilişkin önerileri de var. Şunları söylüyor: “Cumhuriyet, bayrak, hudutlar ve resmi dil Türkçe muhafaza edilmeli. Kürtlerin ezici bir çoğunluğu birlikte yaşamaktan yana. Sadece bu birlikteliğin yeni bir anayasal sözleşmeyle tescil edilmesi lazım. Yapılması gereken on madde var. Bir, anayasada vatandaşlık tanımı değiştirilmeli. Vatandaşlığa etnik bir vurgu olmamalı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı esas alınmalı. İki; farklı dil, din, mezhep ve etnik kimliklerin rahatça yaşayabilmeleri ve kendilerini ifade edebilmeleri anayasal teminat altına alınmalı. Üç; Kürtçe anadille eğitimin önü açılmalı. Dört, devlette ve özelde Kürtçe eğitim gerçekleşinceye dek, Kürtçe dili seçmeli ders olarak okullara konulmalı. Üniversitelerde Kürdoloji enstitüleri açılmalı. Değiştirilen köy ve kasaba ve şehir adları iade edilmeli. Geçiş döneminde eski ve yeni birlikte kullanılabilir. Altı; özel radyo ve televizyonlara süresiz Kürtçe yayın hakkının verilmesi ve devletin kanalının birinin tümüyle Kürtçeye ayrılması. Yedi; üç bin köy boşaltıldı. Üç milyon insan metropollere zorla göç etmek zorunda kaldı. Kızların intihar sorunları var. Diyarbakır’ın yüzde 47’si 15 yaş altıdır. Eğitimsiz bir gençlik var. Uyuşturucu sorunu var. Köy koruculuğu sorunu var. Bunlar için sosyal rehabilitasyon politikası oluşturulmalı ve uygulanmalı. Sekiz; bölgede devlet ve özel sektör eliyle ciddi bir ekonomik kalkınma yapılmalı. Dokuz; bir siyasi af çıkarılmalı. Kürt sorununu çözmek istemeyenler affı birinci madde olarak getiriyorlar ve sorunu kilitliyorlar. Bu oyun AKP içinde de oynanıyor. Onuncu madde; Diyarbakır Askeri Cezaevi kapatılmalı, bir insanlık ve kardeşlik müzesi haline getirilmeli.” Altan Tan’ın önerileri, düşünceleri tartışılabilir. Ancak derli toplu bir öneriler listesi. Bu tartışmayı sürdürmeli ve tartışmaya alışmalıyız… oralcalislar?cumhuriyet.com.tr AKP Genel Merkezi’ndeki Kadın Şurası’nda konuştu Bakoyanni türbanı savundu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Batı Trakya Türklerine dernek kurma, radyo yayını yapma gibi haklarını bile tanımayan Yunanistan’ın Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni, AKP tarafından çağrıldığı Kadın Şurası’nda “Türban onların hakkıdır. İnsanların hakları ellerinden alınmamalıdır” dedi. Bakoyanni, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla AKP Genel Merkezi’nde düzenlenen 4. Yerel Yönetimlerde Kadın Şurası’na katıldı. İşyerlerinde ve sosyal hayatta kadınların geride olduğunu belirten Bakoyanni, Türkiye’de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde bir vizyon olduğunu belirtti. Bakoyanni şöyle konuştu: “Erdoğan’ın uygulamış olduğu siyasi felsefeyle birlikte kadının ülke içindeki haklarının yükseldiğini görüyoruz. Kadın hakları Cumhuriyetin kurucusu Atatürk tarafından ülkenin temel taşlarından biri olarak yerleştirilmiştir.” ‘YASAK OLMAMALI’ Bakoyanni, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tarihsel bağlar söz konusu olduğunda Hıristiyanlıkla İslam arasında çok fark yok. Dini metinlere, tarihsel metinlere baktığınızda esas olan, bunları nasıl yorumladığınızdır. Hem Hıristiyanlık hem İslam, insana insan olduğu için belli hakları ve sorumlulukları yöneltmektedir. Belli platformlarda İslamdan gelenlerle tanışma fırsatı bulduk. İslamın bir hoşgörü dini olduğunu söylüyorlar, bunu da görüyoruz. Bilinçli olarak başörtüsü takan kadınların kendini ifadesidir, bu bir yasak olmamalıdır. İnsanların belli hakları, öğrenim hakları ellerinden alınmamalıdır. Açık toplumlarda hak hukuk garanti altına alınır.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle