05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 Türkiye’de ücretsiz aile işçilerinin yüzde 96’sı, toplam çalışanların ise yarısı kayıt dışı C ekonomi İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER 22 ŞUBAT 2008 CUMA Ne kayıt var ne de güvence Ekonomi Servisi Türkiye’de 9 milyon 480 bin kişinin herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kaydı olmadan çalıştığı belirlendi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre kasım ayında istihdamdaki toplam nüfus 20 milyon 867 bin kişi olurken, bunun 9 milyon 480 binini, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kaydı bulunmayanlar oluşturdu. Ücretli olarak çalışan toplam 10 milyon 989 bin kişiden, yüzde 20.6 oranındaki 2 milyon 268 bininin kayıt dışı çalıştığı belirtildi. Toplam sayıları 1 milyon 468 bin olan yevmiyelilerin ise yüzde 90.6 oranındaki 1 milyon 330 bini kayıt dışı olarak çalışıyor. İşveren olarak faaliyet gösteren 1 milyon 200 bin kişiden yüzde 27.8 oranındaki 334 bini ile kendi hesabına çalışan 4 milyon 488 kişiden de yüzde 65.5 oranındaki 2 milyon 939 bininin de sosyal güvenlik kaydı bulunmuyor. Kayıt dışı çalışanlar içinde en büyük grubu ise ücretsiz aile işçileri oluşturuyor. Bu kişilerin toplam sayısı 2 milyon 722 bin kişi düzeyinde bulunuyor. Bunların da yüzde 95.8 oranındaki 2 milyon 609 bini sosyal güvenlik şemsiyesinden yoksun durumda. Normal bir istihdam olanağı elde edemediği için mevcut konumda yer alan bu kişilerin, ücretsiz aile işçisi şeklinde tanımlanması, Türkiye’deki işsizliğin boyutlarını da olduğundan küçük gösteriyor. Kayıt dışı çalışanlar toplamının 4 milyon 531 bini tarımda, 4 milyon 949 bini ise tarım dışı sektörlerde bulunuyor. Kayıt dışılık oranı tarımda yüzde 87, diğer sektörler ortalamasında yüzde 31.6 düzeyinde bulunuyor. Kosova Cumhuriyeti cak gibi değil.. Babaları bugünü göremediği için gözyaşı dökenlerle, Sırp katliamlarında yakınlarını kaybedenlerin acılı sevinçleri, kucaklaşmaları, televizyon karşısında saygı duruşları, sonra gelenksel börek, tatlılarla bayram kutlamaları ve elbette hep birlikte oynanan Balkan kültürünün ürünü horonlar.. (Yerleşik kültürün ürünü hâlâ parlamentodan yapılan açıklamalarda da, türkülerde de Arnavutçanın arasına Sırpça karışmakta.) Ben dernekteki konuşmamda da dürüstçe itiraf ettiğim gibi, onların coşkulu sevincini tam paylaşamamış, satır arası, ayrıntı gibi görünen geleceğe ilişkin kaygılarımı atamamıştım; Priştine’den kutlamaların görüntülerinde öne çıkan AmerikanArnavutluk bayraklarını görememiş olamazsınız. Oysa gazetemizin birinci sayfasındaki, ilan edilen cumhuriyetin geçici resmi bayrağı mavi renkli, AB’nin simgesi 6 yıldızlı, ortaya sarı renkle yerleştirilmiş Kosova haritası var. Cumhuriyetin oluşumu ile ilgili garabeti fazlası ile açıklamakta.. Satır arası haberlerden Rusya vetosu bağlantılı BM’ye bağlı olarak Kosova’da yerleşik askeri güvenlik örgütünün, bizim de içinde olduğumuz askeri güç örgütünün artık orada kalamayacağını öğreniyorduk. Formüle göre BM askeri gücü yerine Kosova’yı AB’nin oluşturacağı yeni bir askeri örgüt koruyacaktı. Oysa yaşam gerçeğinden biliyorduk ki ABD’nin AB toprakları içindeki yeni en büyük askeri üssü, Sırpı askeri saldırısı olasılığına karşı fiili güvenceyi, caydırıcı gücü oluşturacaktı. Yetmezdi, birkaç milyonluk nüfuslu bir devletçik, düşman komşu ülkeler olgusu karşısında kendi polisiye güvenlik gücünü de oluşturamazdı. AB şemsiyesinde karma bir polisiye güvenlik gücü gündemdeydi.. Yetmezdi, Yugoslavya ekonomik bütünlüğü içinde oluşmuş Kosova ekonomisi, bu kadar küçük, kuşatılmış bir alanda ekonomik alternatif güç oluşturamayacaktı. Bugüne kadar ABD insafına bağlı gönderilen paralarla eğitim, sağlık başta, kamu sisteminin ayakta durması sağlanmış, akıl almaz hızla bir geriye gidiş süreci yaşanmıştı. Gerçi Kosovalı Arnavutlar bundan sonrasında AB ülkelerinin kendilerine kucak açmaları umudu içindeler. Ben inanamıyorum.. Bir zamanlar AB standartları üzerinde çokkültürlü insan hakları, yüksek eğitim, sağlık, gelir düzeyini, çağdaş yaşamı yakalamış hemşerilerimin geleceğine yönelik çok ciddi kaygılar taşıyorum.. En çok da emperyal çıkar oyunlarında değişen dengelerde arada ezilivermelerinden korkuyorum.. soner?cumhuriyet.com.tr ‘ALO KAYIT DIŞI ÇALIŞTIRILIYORUM’ HATTI ÖNERİSİ Hakİş Genel Başkanı Salim Uslu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’ten, kayıt dışı istihdamın ve kanun dışı fazla çalışmaların önlenmesi konusunda eylem planı oluşturulmasını istedi. Konfederasyondan yapılan yazılı açıklamaya göre Uslu, Çelik’e bir mektup göndererek, “Alo Fazla Çalıştırılıyorum’’ ya da “Alo Kayıt Dışı Çalıştırılıyorum’’ hattı kurulmasını ve gelen ihbarları anında değerlendirecek bir birim kurulmasını talep etti. Türkiye, ATM’de Avrupa birincisi Bankacılık işlemlerinde büyük kolaylık getiren ve bankalara tasarruf sağlayan ATM’lere ilgi giderek artıyor. Türkiye’de geçen yıl 3 bine yakın cihaz hizmete girdi İSTANBUL (AA) Eskiden sadece para çekmek amacıyla kullanılan ATM’ler, gelişen teknoloji ile birlikte hizmet çeşitliliğini arttırırken, bankalara da ciddi oranlarda tasarruf sağlıyor. Para çekmenin yanı sıra, ATM’ler ile para yatırma, hisse senedi alımsatımı, havale ve fatura ödeme gibi çok sayıda işlem yapılıyor. Para çekme işleminin şubeler yerine ATM’lerden yapılması dolayısıyla bankalara sağlanan tasarruf miktarının son 5 yılda 2.5 milyar dolar olduğunu belirten ATM ve yazar kasa üreticisi NCR’nin Türkiye Genel Müdürü Yalçın Orhon, 5 yıl içinde bu rakamın en az 5 milyar dolara çıkacağını tahmin ettiğini söyledi. Geçen yıl 3 bine yakın ATM sattıklarını ifade eden Orhon, “Bu kadar çok işlemin ATM üzerinden yapılması, ATM kullanımında Türkiye’yi Avrupa’da bir numaralı pozisyona sokuyor” dedi. UNUTKAN MİLYONERLER Son 10 yılda Türkiye’deki 14 bankada, 124 bin 59 hesap sahibi hesaplarını unuttu. Hesap sahipleri, 1 kuruş ile 140 bin YTL arasında değişen rakamlarda mevduat, bono, devlet tahvili, döviz, vergi iadesi veya devlet desteğini unuttu. En fazla unutkanlığın yaşandığı banka 45 bin 581 hesap ile İş Bankası. Kaçağa büyük fatura Ekonomi Servisi Kuran’dan paraşüte, planörden sarımsağa, badem içinden tomruğa kadar binlerce çeşit malzemenin ele geçirildiği gümrüklerde, geçen yıl 525 milyon 23 bin 777 YTL değerinde yakalama oldu. Gümrük Muhafaza Genel Müdürlüğü verilerine göre, geçen yıl ele geçirilen kaçak eşyalar, önceki yıla göre yüzde 13.3, uyuşturucu maddeler ise yüzde 17 oranında artış gösterdi. Kaçakçılıkla mücadelede XRay cihazları, IONSCAN uyuşturucu tespit cihazı, uyuşturucu test kitleri, fibereskop ve videoskop gibi cihazları kullanılırken, gümrük kapılarında 26 narkotik dedektör köpekten de yararlanıyor. Yıllara göre dağılıma bakıldığında ele geçirilen eroin miktarı 2002’den 2007 yılına kadar yaklaşık 8 kat, uyuşturucu nitelikteki hap miktarı ise 7 kat artış gösterdi. Aynı dönemde ele geçirilen esrar miktarı ise yaklaşık 3 kat artarken, sadece geçen yıl toplam değeri 610 bin YTL’yi bulan silah ve mühimmat ele geçirildi. YOKSULLUĞUN SINIRI 1905 YTL Ekonomi Servisi MemurSen’in yaptığı araştırmada, ocak ayı için 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 689, yoksulluk sınırı ise 1905 YTL olarak hesaplandı. MemurSen ArGe’nin araştırması ısınmada madde fiyatlarının yüzde 25.79 arttığını ortaya koydu. Araştırmaya göre, ortalama yüzde 1.94 artış gerçekleşen gıda maddelerinin bazılarının fiyatlarındaki artış oranı şöyle oldu: “Kabağın fiyatı yüzde 66.61, balığın fiyatı yüzde 62.70, tavuk etinin fiyatı yüzde 47.18, koyun etinin fiyatı yüzde 38.90, peynir çeşitlerinin fiyatı yüzde 24.49, bulgurun fiyatı yüzde 16.70 arttı.” AVRUPALI TURİSTLERİN GÖZDESİ TÜRKİYE LONDRA (AA) Avrupa’nın önde gelen seyahat acentelerinden Thomas Cook’un çalışmasına göre küresel ekonomideki durgunluğa rağmen, Türkiye’nin başını çektiği seyahat güzergâhlarına yoğun bir rezervasyon talebi bulunuyor. Dünyanın önde gelen turizm merkezlerinden İspanya’nın, Avrupalı turistlerin gözünden düştüğü, başta İngilizler olmak üzere, Avrupalıların tatil için şimdi Türkiye, Hırvatistan ve Bulgaristan’ı daha çok tercih ettikleri belirtiliyor. Uzmanlar, Türkiye’de, bu yıl, en az yüzde 10’luk bir turist artışının gerçekleşeceğini tahmin ediyor. stanbul’daki Kosovalılar Derneği’nin başkanı telefonda bir yandan cumhuriyetin ilan edileceği saatlerde dernek binasında şenlik, etkinlik düzenlediklerini duyuruyor, diğer yandan da “Başkentin kızısınız, orada doğdunuz, gelmemezlik yapamazsınız” diye sıcak bir uyarıda bulunuyordu.. Ürkmüştüm; doğduğum ülke, büyüdüğüm topraklar, çocukluk anılarım, bilinçaltıma kazınmış aidiyet duygularımda, “çokkültürlü Tito Yugoslavya’sı vardı. Katılacağım şenlik, kutlama töreni ile birlikte dünyaya ilan edilecek Arnavut Kosova Cumhuriyeti’nin başkenti Priştine doğumlu olacaktım.” Benim çocukluğumun Priştine’si ile bugünün Priştine gerçeği arasında bir insan ömrüne sığabileceği düşünülmeyecek değişimler yaşandı. Bugün kültürler çatışması içinde olan dinler mezheplerden (OrtodoksKatolik Hıristiyan, SünniBektaşiAlevi Müslüman), ArnavutTürkSırp ağırlıklı üç ırktan çocuklar, aynı okulda üç ayrı dilden sınıflarda eğitim görür aynı bahçede oyunlarını üç dilden birden konuşarak paylaşırlardı. Bizim buradan, uzaktan kaygıyla izlediğimiz gelişmelerde köprülerin altından çok sular aktı. En acısı çok fazla kan döküldü, çok ağır bedeller ödenerek çok ağır insan hakları ihllaleri yaşandı.. Sonunda daha fazla katliamı önleme adına, lütfen öncelikli ABD askeri müdahale etti. Ayağını süre süre de olsa AB, ABD askeri müdahalesinin Kosova’ya girmesinin ardından oluşan güvenlik güçlerine katkıda bulundu. On yıla yaklaşan bir süreç içinde de ABD, Avrupa’daki Berlin, İtalya askeri üslerinin daha büyüğünü Priştine’ye yerleştirdi. Arnavutların oluşturduğu UÇK direniş örgütü karşısında, çeteler yanında askeri güçle çatışan Sırplar da, gerçekleştirdikleri katliamların bedelini ödeme korkusu ile Sırbistan’a çekilmek zorunda kaldılar. Benim çocukluğumda da yüzde 60’lar olarak bilinen Arnavut çoğunluğu, şimdilerde yüzde 80’ler üstünde ifade edilir oldu. ??? Sıra ABD öncülüğünde bu kez AB ülkelerinin de onayı alınmış olarak Arnavutlar eksenli Kosova Cumhuriyeti’nin ilanına geldi. Televizyon haberlerinden izleyebildinizse, tabii Sırplar, Ruslar başta şimdilik bilemediğimiz sayıda ülke, kuruluşu ilan edilen yeni cumhuriyeti tanımamakta ısrarlılar. ABD, AB ülkeleri ise BM kararına dönüşmese de tanıma için önceden vize verdiler. UÇK direniş örgütünün eski lideri başbakan olarak, Kosova parlamentosunda oybirliği ile alınan kararla yeni cumhuriyetin ilanını, ilkelerini televizyonlardan canlı yayınla dünyaya duyururken bizimkilerin halleri, sevinçleri anlatıla İ ürkiye, turizmi iyi biliyor. Eskiden Yunan ve İtalyan garsonlara imrenirdik. Çocukluğumuz, onların hikâyelerini dinlemekle geçti. Adamların (ve kadınların) müşteriye nasıl hizmet ettikleri bize övgüyle anlatılırdı. 1960’lı ve 1970’li yıllarda nasıl turizm cenneti oldukları da… Oysa dünyada bizim, eşi benzeri görülmemiş bir turizm dehamız ve becerimiz var. Turizm politikalarımız olmayabilir. Ama biz “politikanın turizmini” yarattık. Ne İtalyanın ne de İspanyolun yapamadığını yaptık biz. 6. Filo’nun Conileri 1960’lı yıllarda İstanbul’u doldurdukları zaman “Beyoğlu’nun arka sokaklarını” onları en iyi şekilde misafir edebilmek için boyattık, badana yaptırdık, parlattık… Hem de devlet eliyle yaptık bunları. Bir de devlet girişimden, iyi hizmetten anlamaz derler, daha ne yapsın? Hem Coniler sayesinde turizm gelirimiz arttı hem de Türklerin ne kadar konuksever olduklarını gösterdik. AKP döneminde işin özü değişmedi. Turizm ve çevre politikamız bulunmasa da, “Politika turizmimiz” eskisinden daha hızlı hale geldi. İslamcı yönetim en Hıristiyancı politikaya soyundu. AKP yönetiminin Hıristiyanlara (ve de papazlara) karşı çok yakın ve özel bir ilgisi var. Eh ne de olsa onlar da dinci, bizimkiler de. Birinin Müslüman diğerinin Hıristiyan olması hiç önemli değil, din dindir. Önemli olan “dinciliktir”, laikliğe karşı bütünleşmektir. Dincinin halinden dinci, Müslümanın T BIÇAK SIRTI EROL MANİSALI Postallar, Papazlar ve Para mi ünlü işadamlarımız da “sebil” yerine kilise inşaatçılığına soyundular. Bir düşünün, Fener Patrikhanesi Vatikan gibi olmuş.Yeni Vakıflar Kanunu’ndan sonra Ayasofya da kilise haline dönüşmüş. Vatikan’daki gibi her pazar yüz bin, iki yüz bin Hıristiyan Sultanahmet Meydanı’nı dolduruyor. Ne turizm, ne para. İşte Yunan Dışişleri Bakanı sevgili bayan Dora Bakoyanni’nin de kastettiği bu zaten. “Patrikhane sizin Batı’ya açılan kapınız, vitrininiz” diyor, bizim sevimli Ali Babacan’ın yanında. AKP hükümetinin Patrikhane’ye bu kadar sıcak yaklaşmasında, Vakıflar Kanunu’na dört elle sarılıp geçirmek istemesinde bana göre “Din turizmi” en önemli faktör. Düşünün, İstanbul’a her pazar uçaklarla, gemilerle yüz binlerce Hıristiyan gelecek. Papazlar, rahibeler ortalığı dolduracak. Siyah siyah elbiseleri içinde binlerce papaz… Ortalık papaz dolacak. Hıristiyan da olsa onlar da din kardeşi. Önemli olan “Dincilikte anlaşmak…” gerisi kolay. Heybeliada Papaz Okulu yetmez; bence rahibe okulları da açılmalı. Ortalığı yal derdinden Hıristiyan anlar. İki taraftaki dinciler de, “Esas olan kutsal kitaplardır, devlet bunu göz önünde tutmalıdır” diyor. İşte bu ortak felsefe son 56 yıldır din turizmini iyice arttırdı. Rahibeler pek ortada gözükmese de papazlar yeri göğü doldurdu. Dayanamadı, Papa bile geldi… Ege ve Akdeniz kasabalarımızdaki kimi belediyeler papazları çekmek için bol bol kilise yapmaya başladılar. Kaçak yapanlar bile var. Hizmetin niteliği Amerikan Conilerine verilenden biraz farklı da olsa turizm turizmdir. Her neyse ama papazdır diye bu adamlara da fazla güvenmemek gerekir, ne olur ne olmaz, benden uyarması. Batı edebiyatına geçmiş papaz hikâyelerini unutmayalım, içlerinde başyapıtlar bile var!.. Dinlerarası diyalog meselesi Atlantik ötesinden teşvik edilmeye başladıktan sonra bunun, ”Papaz turizmine” etkisini düşünmeye başladım. Son yıllarda Ege sahillerini dolaşırken bazı yerel yönetimlerin “olmayan kiliseler yaratarak papaz çekmek için nasıl yırtındıklarını” takdirle izledim. Batı’ya sempatik gözükmek isteyen ki nız papazlara bırakmak doğru olmaz, rahibelerin canı yok mu? Başları güzelce sarılmış ve bağlanmış Hıristiyan rahibeler “Dinciler arasında, din özgürlüğünün temsil edilmesine ne güzel yardım ederler”. Bizim türbanlılarla bir güzel örtüşürler… Papa İstanbul ziyareti sırasında ne demişti? “Din hayatın her anında vardır; kamusal alan diye bir ayrım yapılamaz, laikliği anlamıyorum” demedi mi? Bu yanıtı bütün gazetelerde değilse bile, bazılarında çıktı. Bu açıklama, bizdeki dincileri de fazlasıyla mutlu kıldı. Papaz ithalinin turistik boyutu yanında bu gibi siyasal katkıları da var, kuşkusuz!.. Amerikan Conilerine Beyoğlu’nda devlet eliyle gösterilen turistik konukseverlik bugün dini boyuta döndü. Papazları askerlere tercih etmek gerekir. Coniler olsun papazlar olsun her ikisini de isteyenler “yönetimler…” Bazen merkezi bazen yerel olanları… Ama halk istemiyor. İstanbul halkı 6.Filo’yu Dolmabahçe’de görmek istemiyor. Kara papazların, kara entarililerin işgaline uğramak istemiyor. Ancak kimileri, ”Politika turizmi” yaparak dün Amerikan Conilerini bugün de kara papazları başımıza salıyor… Kendi özel işlerini onlar üzerinden yürütüyorlar. Emperyalizmle sürdürülen alışverişin bir sonucu olarak. Bugün pazarda, papazlar ve Versace bağlamış türbanlılar var… www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali Demiryolları da şirketleştiriliyor ANKARA (AA) Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD), “Türk Demiryolları Kurumu” ve “Türk Demiryolları AŞ” çatıları altında yeniden yapılandırılıyor. Ulaştırma Bakanlığı ve Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü’nce hazırlanan “Türk Demiryolları (TD) Kurumu Kanun Taslağı” ile “Türk Demiryolları AŞ Kanun Taslağı” ilgili kuruluşların görüşüne sunuldu. İdari ve mali özerkliğe sahip olacak olan TD Kurumu, demiryolu ile yolcu ve yük taşımacılığına ilişkin tüm faaliyetleri, serbest piyasa ekonomisi ilkelerine bağlı yürütecek ve bu amaçla Türk Demiryolları İşletmesi’ni kuracak. Kanunu’ndaki yıl içi ödeneklerden karşılanacak. TD Kurumu’na ait taşınmazlar, bunlara ait tüm alımsatım işlemleri ve ilgili tapu ve tescil işlemleri, her türlü damga vergisi, resim ve harçtan müstesna olacak. YETKI HÜKÜMETTE TD Kurumu, 4046 sayılı Özelleştirme İdaresi Kanunu’na tabi olmayacak. Özelleştirme ve benzeri uygulamalar, Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenecek usul ve esaslar dahilinde Yönetim Kurulu tarafından yayımlanacak bir yönetmelik ile düzenlenecek. TCDD’nin tüm varlık ve kaynakları ile tüm personel, kadroları ve özlük hakları ile birlikte TD Kurumu’na devredilecek. Yük ve yolcu taşımacılığı hizmetlerini sunmak üzere sermayesinin tamamı devlete ait olarak kurulacak olan Türk Demiryolları AŞ bünyesinde TD Yolcu AŞ ile TD Yük AŞ tesis edilecek. ZARAR BÜTÇEDEN Demiryolu altyapısının yapımı, bakımı ve onarımı için TD Altyapı Genel Müdürlüğü de oluşturulacak. TD Kurumu’nun ticari faaliyetleri dolayısıyla oluşan zararları 5 yılı aşmamak kaydıyla, Merkezi Yönetim Bütçe
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle