29 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 GÜNCEL C haberlerin devamı Sendikacılar, kan parası ödenerek ailelerin dava açmasının engellendiğini ileri sürdü 22 ŞUBAT 2008 CUMA GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK Kaş Yapayım Derken Göz Çıkarmak çıkladığına göre, türban sorununu çözebilmek için tam beş yıl beklemiş. Beş yıl sonunda bulduğu çözüme bakalım: Tam beş yıl doluyu boşaltmış boşu doldurmuş. Bu, yalakalarının eşine ender rastlanan zekâ ürünü kafanın bulduğu çözüm yöntemi, halk arasında sıkça kullanılan deyimle çarşafladı! Anayasa değişikliği ile türban sorunu çözülemiyor; YÖK’ün 17. maddesine önerdiği ek; sorunu çözmek yerine çarşafa, peçeye şapka çıkarıyor. Sorunu çarşaflamaktan çıkarayım derken kara çarşafa izin veren bir yolu açmış oluyor. Beş yıl düşündükten sonra, tek madde ile sorunu çözeceğini gece rüyasında görmüş olmalı ki; Arşimet gibi, “Buldum, buldum” diye Madrid’den çarşaflayan buluşunu duyurdu. Sonra... Hikâye giderek gelişti. Anayasanın tek maddesinde yapılacak değişiklik yeterli bulunmadı. İki madde dedi. İki madde yeterli bulunmadı. Uygulama için YÖK Yasası’na ek madde yolunu seçti. Kendisine anlatıldı ki; bu madde bilinen biçimiyle Anayasa Mahkemesi’nden döner! Haydaaa bu kez, ek 17. maddeyi Yüksek Mahkeme’nin laiklik ilkesine aykırı bulmayacak bir biçime sokmaya döndü. Henüz AKP’nin yüksek hukukçularının elinden çıkmayan yeni 17. maddenin tam metninin de çarşafa dolanma olasılığı yüksek. ??? Neden? Türban “kişinin yüzü açık ve kimliğinin tanınmasına imkân verecek ve çene altından bağlanacak şekilde” bağlanmayacakmış da, ek 17. madde ile, “kişinin yüzünü kapatan, kimliğinin tanınmasını engelleyen, örgütsel bir amacı ve kamu düzenini bozmayı hedefleyen kıyafetler giyilemez” biçimini alacakmış. Kamu düzenini bozan, üstelik örgütsel bir amacı gütmeyen kıyafet? Bu son buluşuyla “çene altı” bağlamadan kaynaklanan tartışmaları, irdelemeleri karşıladığını sanıyor. Lakin bu yöntemle kara çarşafla üniversitelere girilmesinin nasıl önleneceğini yine öngöremiyor. Ne siyasal dehaymış, bulunmaz Hint kumaşıymış. Tam beş yıl sabır taşı olmuş, düşünmüş taşınmış ve: Bölünmeyi sokağa çıkaran, işte bulduğu çözüm yöntemi ve işte sonuç: Kaş yapayım derken göz çıkarmak! ??? Ölünce kıymetinin anlaşılacağını dokunduran ifadeleri yok mu; kendini ne kadar beğendiğini açıklaması açısından ilginç. Fakat dünya gerçekleri, birkaç gün geçti geçmedi, yüzüne çarptı. Örneğin dünyada beliren ekonomik krizlere karşı önlem alınmasını isteyen kurum ve kişileri, “sevsinler” diye başlayıp ekonominin tıkırında gittiğini söyleyerek alaya almasından birkaç gün sonra: Sabahatv’yi 1.1 milyar dolara satın alan, damadının üst düzey yöneticisi olduğu Çalık Holding’in sahibi Ahmet Çalık’ın babası Mahmut Çalık; RTE’nin pişirdiği aşa soğuk su kattı. Ekonomi tıkırında ha! Al sana; baba Çalık’tan Malatya’da kurulu Anateks’in batmak üzere olduğunu içeren zehir zemberek bir mektup: “İki bin işçiye ücretsiz izin verdim. Ayda 2 milyon dolar zarar. İşletmeyi kapatmak zorunda kalacağım!” Veli’nin oğlu Orhan’ın bir dizesinden bakalım RTE’ye: “Bir elinde ayna / Umurunda mı dünya”. Patronlar örtbas ediyor İstanbul Haber Servisi Art arda meydana gelen ölümlere karşın Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde iş güvenliği önlemlerinin bir türlü alınmamasına tepki gösteren DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, ölümlerin kaza değil “cinayet” olduğunu söyledi. Çelebi, “Tersanelerin mafya kurallarıyla yönetilir hale geldiğini” vurguladı. Limterİş Genel Başkanı Cem Dinç, kimsenin ceza almamasının tersane patronlarını iş önlemlerini almamak için cesaretlendirdiğini ifade etti. Dinç, patronların işçi ailelerine para teklif ederek “cinayetleri” örtbas ettiğine dikkat çekti. DİSK Başkanı Çelebi, Tuzla Tersanesi’nde yaşanan “iş cinayetlerinin” nedeninin taşeronlaşma ve yasadışı TUZLA’DA 18. ‘İŞ CİNAYETİ’ Baştarafı 1. Sayfada Limterİş Genel Başkanı Cem Dinç, Köse’nin, oksijen tüpünün patlamasıyla çıkan yangında vücudunun yüzde 80 yandığını, hastaneye kaldırıldığını ancak çabalara karşın öldüğünü açıkladı. Köse, Tuzla Şifa Mahallesi’ndeki Merkez Camisi’nde kılınan namazın ardından toprağa verildi. çalışma ortamı olduğuna işaret etti. Çelebi, “İş güvenliği önlemlerini taşeron firmanın almasını beklerseniz ölümlere davetiye çıkarmış olursunuz. Taşeron firmaların bu önlemleri alacak güçleri bulunmamakta” dedi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in, “Sendikanın bulunduğu yerde ölüm olmazdı” sözlerini anımsatan Çelebi, “Bakanın unuttuğu bir nokta var, o da sendikaya üye olanların hemen işten atılmasıdır. Tuzla’da sendikalı işçi sayısı yok denecek kadar az. Bunun nedeni tersanelerin ‘mafya kuralları’ ile yönetilmesidir” diye konuştu. Çe A lebi, denetimin Çalışma Bakanlığı, sendikaların ve işverenlerin içinde bulunduğu komisyon tarafından yapılmasını istedi. Liman Tersane Gemi Yapım ve Onarım İşçileri Sendikası Başkanı Dinç, “Kuralsızlığın kural haline geldiği tersanede hükümet sessiz kalmaya devam ettikçe iş cinayetleri devam edecek” dedi. Tersane patronlarının, taşeronlar aracılığı ile ölen ya da yaralanan işçilerin aileleriyle anlaşmaya çalıştıklarını belirten Dinç, “Patronlar ölen işçinin yakınına, ‘Mahkemeye gitmeyin size kan parası olarak 50 60 milyar lira verelim’ diyerek dava açmalarını engelliyorlar ve olayın üstü örtülüyor” diye konuştu. Büyük Sırbistan’dan Küçük Sırbistan’a... 980’li yılların sonunda Yugoslavya’nın dört koldan suyunun ısıtıldığı dönemde, kritik soru şuydu: Kıvılcım nerede çakılır? Bu soruya ABD şu yanıtı veriyordu: Kosova’da... ABD de bütün hesaplarını buna göre yaptı. Ancak Almanya, ABD’nin hesaplarını bozdu. Dedi ki: “Eğer Hırvatistan bağımsızlığını ilan ederse, tanıyacağım!” Bağımsızlık bu, adından söz edildi mi, artık geri dönüş olmaz... Bu gelişme Kosova’dan önce Saraybosna’nın karışmasına neden oldu. Bu kentte 199296 arasında çok kanlı bir iç savaş yaşandı. Saraybosna durulduktan sonra eski hesaba dönüldü. 90’ların sonunda Kosova karıştı. Kanlı eylemlerin ardından 1999’da NATO bölgeye operasyon düzenledi. BM yeni bir yönetim yapısı kurdu. Aradan geçen 9 yıllık süreç şöyle özetlenebilir: Kosova, BM’nin yönetiminde, NATO’nun güvencesinde adım adım bağımsızlık limanına getirildi. Kosova Başbakanı Haşim Taçi’nin dünyaya duyurduğu bağımsızlık kararı özellikle bu yönüyle, yeni bir dönemin başlangıcı olacak... ??? Kosova, dünyayı şimdiden ikiye bölmüş görünüyor. BM’ye üye olan bir ülkenin temelde “toprak bütünlüğü” uluslararası güvenceye alınmış oluyordu. BM de bunun karşılığında kendi ilkelerinin o topraklarda geçerli olmasını istiyordu. Bundan böyle bu ilkenin geçerli olmayacağı ilan edildi. Kosova’nın başlıca anlamı bu. Dünyanın değişik coğrafyalarından buna karşı çıkan haberler geliyordu. Kosova’nın gözükulağı ise büyük AB başkentlerinden ve ABD’den gelecek, “Bağımsızlığınızı tanıyoruz” bildirisindeydi. ABD’den haber erken geldi. ABD’yi Avrupa’nın büyük başkentleri izledi. Bu süreci hazırlayan, desteğini esirger mi? Rusya’nın Kosova’ya karşılık Kafkaslar’la oynayacağını açıkça söylemesi, Balkanlaşmanın öteki coğrafyalara da sıçrayacağını gösteriyor. Ankara’nın durumu ise şu: Kosova’nın bağımsızlığını tanıdı. Ama bundan sonra olacakları kestirmekte zorlanıyor. ??? Gelişmelere Belgrad açısından bakınca hüzün verici bir tablo karşımıza çıkıyor. Sırpların Kosova tanımı şudur: “Orası bizim kalbimiz.” Biz, Osmanlı tarihinde Kosova Savaşı’nın önemli bir dönüm noktası olduğunu, büyük bir zafer olduğunu okuruz. Sırplar ise o savaşı şöyle okur: Ulusal benliğimizin perçinlendiği savaş! 1989’da Kosova Savaşı’nın 600. yılını bu anlamda kutlamışlardı. Bugüne gelirsek; Balkanlar’da şöyle bir tutku var: Her ülke adının başına “büyük” sözcüğünü yazmak istiyor. Yunanistan, “büyük” istiyor; Makedonya diye... Bulgaristan, “büyük” istiyor”; Trakya ve Makedonya diye... Makedonya, “büyük” istiyor; Selanik diye... Arnavutluk, “büyük” istiyor; Kosova ve Kuzey Makedonya diye... Hırvatistan, “büyük” istiyor; Hersek diye... Ve Sırbistan, “büyük” istiyor; tüm çevre diye... Herkes büyük istiyor ama, Balkanlar küçük... Özellikle Sırbistan’ın BosnaHersek’teki tutumu yine bu “büyük” olma hevesi üzerineydi... Hırsı aklını aşan Sırp yöneticiler, büyütelim derken, ülkelerini küçülttüler! Herkese ders olsun! 1 Öfkeli Sırplar, KosovaSırbistan geçiş noktalarını ateşe verdi. Büyük gösteriler planlanıyor Balkanlar yine alevleniyor TÜRKİYE ‘FAKS HIZIYLA’ TANIMIŞ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kosova yönetimine, bağımsızlığın tanındığına dair resmi belgeyi ilk sunan ülke olan Türkiye’nin bu mektubu faksla gönderdiği ortaya çıktı. Sırbistan ise Kosova’yı tanıyan Türkiye’ye nota verdi. Dışişleri Bakanı Ali Babacan, ziyaret için Moskova’ya hareketinden önce Esenboğa Havalimanı’ndaki basın toplantısında, bağımsızlık ilanıyla beraber Kosova Cumhurbaşkanı ve Başbakanı’nın imzaladığı bir mektubun kendilerine geldiğini ve bu mektubu derhal yanıtladıklarını belirtti. Babacan, “Kosova’daki temsilcimiz kendilerine elden bu mektubun cevabını verdi. Ancak tahmin edersiniz ki, dakikalarla olan bu hızlı tanıma ve mektup ulaştırma işleminde biz kendilerine bunu bir faksla ilettik. Bu mektubun aslını bir büyükelçimiz, bizzat elden götürecek” diye konuştu.Babacan, Türkiye’nin “Kosova’yı tanıyan ilk ülkeler” arasında yerini aldığını, ancak bunu yapan “ilk ülke” olmadığını kaydetti. Kosova’nın bağımsızlığı, Karadağ ile diğer ülkelerdeki Sırpları da sokağa döktü. (AFP) Dış Haberler Servisi Arnavut çoğunluğun bağımsızlık ilan ettiği Kosova’da, Sırp azınlığın yaşadığı kuzey bölgelerde patlamalar meydana gelirken öfkeli bir grup, SırbistanKosova geçiş noktalarını ve buradaki BM araçlarını ateşe verdi. Sırplar ile Arnavutların yaşadığı Mitroviça kentinde 3 patlama duyuldu. El bombalarının yol açtığı sanılan patlamalardan biri BM binası yakınında, 2’si de Arnavutların terk ettiği binalarda meydana geldi. BM’ye ait bir araç da ateşe verildi. Kentin iki etnik grubunun bölgelerini ayıran köprüye yürüyen binlerce Sırp, NATO’ya bağlı Kosova İstikrar Gücü (KFOR) tarafından durduruldu. Bin civarında öğrenci ilerleyen saatlerde, “Kosova Sırbistan’dır, Sırbistan dünyadır” pankartıyla barışçıl bir gösteri düzenledi. 800 civarında Sırp da Kosova başkenti Priştine yakınlarında bir kilise önünde gösteri düzenledi. Yüzlerce maskeli Sırp ise Kosova ile Sırbistan arasındaki “1 Numaralı Kapı” olarak bilinen, Jarince’deki geçiş noktası binalarını ve 10 kadar BM aracını ateşe verdi. Polis, BM görevlilerinin tahliye edildiğini, Kosova polisinin ise KFOR’dan yardım talep ettiğini duyurdu. Yakınlardaki “2 Numaralı Kapı” civarındaki pasaport ve gümrük noktalarının da ateşe verildiği bildirilirken KFOR Kosova özerk bölgesinin pazar günü ilan ettiği bağımsızlık kararının, ABD ile AB’nin 3 büyük ülkesi başta olmak üzere, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 20 civarında ülke tarafından tanınmasının ardından gerginlik hızla tırmanıyor. Sırpların, Kosova ile Sırbistan arasındaki geçiş noktalarını ateşe vermeleri üzerine NATO gücü harekete geçti. sözcüsü Albay Betrand Bonneau olay yerine birlikler gönderildiğini kaydetti. Fransa komutasındaki KFOR’da 35 ülkeden 17 bin asker bulunuyor. Son olaylar, AB’nin Kosova’ya göndermeye hazırlandığı 2000 polis ve hukuk adamından oluşacak misyon görevlilerinin Sırp bölgelerinde hizmet etmesinin “zorluğuna” işaret ediyor. 2 milyonluk nüfusunun yüzde 90’ını Arnavutların oluşturduğu Kosova’da kalan 120 bin civarında Sırp’ın yarısı, Mitroviça ile diğer kuzey kentlerinde yaşıyor. ELGRAD’DA DEV GÖSTERİ HAZIRLIĞI Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da perşembe günü tüm Sırp siyasi partilerin, “Sırbistan’ın bölünmesine karşı” dev bir ortak miting düzenleyecekleri açıklandı. Sırbistan Başbakan Yardımcısı Bozidar Celiç, şiddet olaylarına karşı uyarıda bulunarak “tüm dünyaya ağırbaşlı, demokratik ve sistematik yolla Kosova’yı savunacaklarını göstereceklerini” söyledi. Bosna’daki özerk Sırp Cumhuriyeti’nde de başlayan bağımsızlık yanlısı gösterilerin sürmesi bekleniyor. Sırbistan’dan 2006 yılında ayrılan Karadağ’ın Dışişleri Bakanı Milan Rocen, Kosova’yı ancak “bağımsızlığı güvenliği tehdit etmezse” tanıyacaklarını belirterek “Belki de bizim ülkemiz, Sırplar ile Arnavutların bir arada barış içinde yaşadıkları tek ülke. Yalnızca istikrarlı bir Karadağ, Belgrad, Priştine ve bölgenin diğer ülkeleri, AB ve dünyanın diğer ülkeleriyle iyi bir ortak olabilir” diye konuştu. Eski Yugoslavya ülkelerinden Hırvatistan ise Kosova’yı ilerleyen süreçte tanıyacağını açıklamıştı. Kosova’nın bağımsızlığını tanımaya hazırlanan ülkeler arasında, Avusturya, Macaristan, İrlanda Cumhuriyeti, Litvanya, Lüksemburg, Slovenya ve İsveç sayılıyor. Hollanda, Malta, Portekiz, Bulgaristan ve Kanada ise ileriki dönem İlk 500’de 3 Türk üniversitesi Haber Merkezi Dünyada en iyi ilk 500 üniversite arasına Türkiye’den 3 üniversite girebildi. Sıralamada İTÜ 390, ODTÜ 438 ve İstanbul Üniversitesi 472’inci sırada yer aldı. Vakıf üniversiteleri sıralamasında ise Bilkent 479’uncu oldu. 15 bin üniversite arasında yapılan araştırma sonuçlarına göre, dünyada ilk 10’a MIT, Stanford, Harvard, Berkeley, Cambridge, Cal Tech, Columbia, Princeton, Chicago ve Oxford üniversiteleri girerken, Türk üniversiteleri sıralamada alt seviyelerde yer alarak, en iyi 1000 üniversite arasında sadece 7 sırayı alabildi. Türkiye’nin köklü üniversitelerinden İstanbul Teknik Üniversitesi 390, Ortadoğu Teknik Üniversitesi 438 ve İstanbul Üniversitesi 472’nci sırada yer alırken, aynı sıralamada, vakıf üniversitelerinden de Bilkent Üniversitesi 479, Sabancı Üniversitesi 1246, Doğu Akdeniz Üniversitesi ise 1277’nci sırada yer bulabildi. Sıralama, tüm dünyadaki üniversitelerin araştırma ve akademik alanda performansını görmesini sağlıyor. Sıralamada Nobelli öğretim görevlileri, farklı dallarda ödüller, yüksek derecede sözü edilen araştırmacılar, bilim ve fen dalında yayınlar dikkate alınıyor. B deki gelişmelere göre karar verileceğini açıkladı. AB ülkelerinden İspanya, Romanya, Kıbrıs Rum yönetimi, Yunanistan ve Slovakya ile Rusya başta olmak üzere, Gürcistan, Azerbaycan, Çin, Vietnam ve Sri Lanka gibi ülkeler Kosova’nın tanınmasına kararlıca karşı çıkıyor. Kosova’nın bağımsızlığını tanıdığını açıklayan ülkeler ise şunlar: ABD, Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya, Türkiye, Arnavutluk, Avustralya, Afganistan, Belçika, Finlandiya, Litvanya, Estonya, Letonya ve Kostarika. Hindistan ve Brezilya gibi birçok ülke ise sessizliğini koruyor. Kosova’nın bağımsızlık ilanından sonra ikinci kez toplanan BM Güvenlik Konseyi’nde konuşan Sırbistan Devlet Başkanı Boris Tadiç, bu hareketin BM Ana Sözleşmesi dahil, çağdaş uluslararası sistemin ilkelerini tamamıyla ihlal ettiğini belirterek, “Dünyada düzinelerce Kosova var ve hepsi de Kosova gibi ayrılmak için sırada bekliyor” dedi. Yine uzlaşma sağlanmayan BM Güvenlik Konseyi’nin Kosova konusunda tekrar toplanmasının planlanmadığı belirtildi. ABD Başkanı George Bush ise Tanzanya ziyareti sırasında, “Tarih, Kosova’nın bağımsızlığının Balkanlar’a barış getirmek için doğru bir karar olduğunu gösterecek” diye konuştu. ankcum?cumhuriyet.com.tr İnsan Hakları Ve Sandık... Baştarafı 1.Sayfada ‘Türban sorunu’ diye adlandırılan olayın biçimselliği aldatıcıdır; derinliği de artık tartışılmıyor; gerçekte, Atatürk’ün kurduğu laik Türkiye Cumhuriyeti’nin yazgısı söz konusudur. Türban olayı şöyle ya da böyle hafifleyip atlatılsa bile, temel sorun daha da ağırlaşarak sürecektir; yalnız Sayın Başbakan Erdoğan’ın son konuşmalarını bir arada gözden geçirmek bile bu yolda gerçekçi teşhisi koymak için yeterlidir. Sorun bellidir ve soru şudur: Bir ülkede demokrasinin ‘olmazsa olmaz’ temel koşulu sayılan laiklik ve İnsan Hakları Bildirgesi’nde bulunan kadınerkek eşitliği, seçim sandığından tersine bir irade çıktığı zaman dahi yürürlükten kaldırılabilir mi? Türklerin oturduğu ev kundaklandı Alman polisi Türk genci komaya soktu Dış Haberler Servisi Almanya’nın Marburg kenti yakınlarındaki Dautphetal kasabasında, bir Türk ailesinin oturduğu ev kundaklandı. Polisi, 3 kişilik ailenin, evin dışında bulunan ahşap merdivenlerde çıkan yangını görerek zamanında söndürdüğünü bildirdi. 55 yaşındaki bir Türk kadını, yangından önce evin yakınından kaçan ve “yabancılar dışarı’’ diye bağıran 2 kişiyi gördüğünü söyledi. Yangından yaklaşık 2 saat önce de evin duvarına “nefret’’ anlamına gelen “Hass’’ sözcüğünün yazıldığı kaydedildi. Berlin’de de Türklerin yaşadığı Kreuzberg’da 2 ayrı yerde yangın çıktı. Berlin polisi, bazı kişilerin bir binanın giriş katında bir deste kâğıdı ateşe verdiklerini bildirdi. Diğer yangın ise kapalı bir park yerinde çıktı. HAGEN (AA) Almanya’nın Hagen kentinde, tehdit edildiği için Alman polisine sığınan Türk genci Adem Özdamar (26) karakolda komalık oldu. Uyuşturucu kullandığı tahmin edilen ve hafta sonunda annesine “Afrikalı iki zenci peşimde, beni öldürecekler’’ diyerek eve çağırdığı polisle birlikte karakola giden Samsunlu Özdamar’ın, yaklaşık 2 saat sonra ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı ve beyin ameliyatı geçirdiği belirtildi. Özdamar’ın ağabeyi Salih Özdamar, ameliyat sonrasında küçük bir video kameraya aldıkları görüntülerde kardeşinin kolunda kelepçe izi ve boğazında morluklar gördüğünü kaydetti. Hagen polisi tarafından yapılan yazılı açıklamada, karakola getirilen Özdamar’ın, bir anda bilinmeyen bir nedenle her şeye saldırdığı, bunun üzerine polislerin kendisine müdahale ettikleri ve yardıma gelen ilkyardım ekibiyle birlikte Özdamar’ı bir sedyeye bağladıkları bildirildi. C
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle