29 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 Fidel Castro emekliye ayrıldı Küba lideri, yarım asırdan sonra, Granma’nın internet sitesinde yayımlanan açıklamasında, yeni dönemde devlet başkanlığı ve başkomutanlık görevlerini üstlenmeyeceğini söyledi Dış Haberler Servisi Yanı başındaki ABD’nin baskılarına ve sayısız suikast girişimine rağmen yaklaşık yarım yüzyıl boyunca iktidarı elinde tutan Küba devriminin kurucusu Fidel Castro, devlet başkanlığı görevinden ayrıldığını açıkladı. 31 Temmuz 2006’da geçirdiği rahatsızlık nedeniyle görevi geçici olarak Silahlı Kuvvetler Bakanı olan kardeşi Raul Castro’ya devreden 81 yaşındaki Castro, Küba Komünist Partisi’nin resmi yayın organı Granma gazetesinin internet sitesinde yayımlanan açıklamasında, göreve geri dönmeyeceğini bildirdi. Geçen ay yapılan parlamento seçimlerinde yeniden milletvekili seçilen Castro, Kübalılara hitaben kaleme aldığı açıklamada, “Beni yeniden milletvekili seçen yoldaşlarıma teşekkür ediyorum, ancak ne devlet başkanlığına ne de başkomutanlık görevine geri dönmeyeceğimi ilan ediyorum” ifadesini kullandı. Castro “Bundan böyle tek arzum fikirler savaşında bir asker olmak” diye de ekledi. Yıllardır devlet başkanlığı görevini onurla sürdürdüğünü kaydeden Castro, pazar günü mecliste yapılacak Devlet Konseyi seçimiyle ilgili olarak “Konsey başkanı ve başkan yardımcısının seçilme zamanı gelmiştir” dedi. C dış haberler ATİNA’DAN MURAT İLEM 22 ŞUBAT 2008 CUMA Güle Güle “Mr. No” rından kesinlikle pişmanlık duymadığından söz etmiş. Geriye baktığında ben onun “nelerden pişmanlık duymadığını” sesli olarak dile getireyim: Bir kere o eski bir çetecidir. Eski bir EOKA’cıdır. Ellerinde onun emri ile katledilen Türkler ve Rumların kanları hâlâ durmaktadır. Bu kanlar kesinlikle kurumamıştır, kurumayacaktır. O, eskiden olduğu gibi, başta Rusya olmak üzere, dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen kara paraların kasasıdır. Bu saydıklarım onun “eskilerinden” birkaç başlık. Yunanistan’daki yönetimlere, AB ülkeleri ile birliğin organlarına ve tabii ki Türkiye’ye karşı sürekli tehdit ve şantajlar uygulayan bu adamın ipinin çekilmesi gerekiyordu. Tüm tarafların ortak çalışmaları ile bu ip çekildi. ??? Papadopoulos son bir haftadan bu yana hayatının son oyunlarını oynuyor. Pazar günü yapılacak olan ikinci turda kendisine destek veren partililerini etkilemeye çalışıyor. Eğer eski çete liderinin oyunları tutmayıp her şey normal şartlarda gelişirse, ben son turda Rum yönetiminin başına Kasulides’in seçileceğini öngörüyorum. Bu noktada Rusya’da öğrenim gören Hristofyas’ı da yabana atmamak lazım. Bazı çevreler Putin’in Kosova konusunda yaptığı açıklamalar sonucu Papadopoulos’un elendiğini iddia etseler de, ikinci turda Rus mafyası ile sıkı ilişkiler içinde olan Papadopoulos’un desteği ile Hristofyas başkanlık koltuğuna sıçrayabilir. Önümüzde kırk sekiz saat var. Adadan gelen haberler sert pazarlıklar ve kulis çalışmalarının olduğu yönünde. Atina’da Papadopoulos’un elenmesinden dolayı dışa yansıtılmayan bir sevinç var. Ayrıca Ankara’da dışişleri ve AKP çevreleri de umutlu. Kasulides ya da Hristofyas, kim başkan olursa olsun, bu yılın ilk altı aylık döneminde adada çözüm konusunda bir hareketlenme bekleniyor. Bu hareketlenmenin odak noktasında Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmesi var. Bu gelişme KKTC ve Türkiye için çok büyük bir fırsat. Eğer AKP bu durumu iyi değerlendirirse, çözüm Türkiye’nin görüşleri ve politikalarına yakın neticelenebilir. Erdoğan’ın “kazan kazan” söylemlerinin ne kadar uygulanabilir olduğunu bekleyip göreceğiz! Başka göreceklerimiz de var! Bu yıl içinde limanlar Rum kesimi gemilerine açılabilir. Eğer böyle bir gelişme yaşanırsa, bilin ki KKTC’nin sonu gelmiştir murilem@otenet.gr “Beni yeniden milletvekili seçen yoldaşlarıma teşekkür ediyorum, ancak ne devlet başkanlığına ne de başkomutanlık görevine geri dönmeyeceğimi ilan ediyorum” ifadesini kullanan Fidel Castro, bu açıklamanın bir veda olmadığını da vurguladı. lığı görevini sürdürmesine izin vermediğini kaydeden Castro, “aniden gelecek kötü bir haberin halkı derinden etkileyeceğini düşünerek göreve geri döneceği yönündeki beklentileri engellemeye çalıştığını ve sağlık durumunun ciddiyetini birçok defa dile getirdiğini” ifade etti. Halkı siyasi ve psikolojik olarak yokluğuna hazırlama sorumluluğuna sahip olduğunu belirten Fidel Castro, “Neyse ki devrimimiz hâlâ eski kadrolara ve devrimin ilk dönemlerinde mücadeleye katılanlara güvenebilir. Onlar benim yerimi doldurabilecek yetki ve deneyime sahiptir” dedi. Küba lideri, “Yol her zaman uzun ve zorlu olacak, bu nedenle herkesin katkısına ihtiyacımız var. Kendini savunmaya ya da tam tersi kendini fazla övmeye dayalı kolay yollara güvenmiyorum. Başarı konusunda ihtiyatlı olmalı ve yaşadığımız sıkıntıları unutmamalıyız” ifadelerine vurgu yaptı. Castro, bunun bir veda olmadığını vurgulayarak, fikir alanında mücadelesine devam edeceğini, “Yoldaş Fidel’in Düşünceleri” başlıklı yazılarını sürdüreceğini ifade etti. Castro, “Amacım görevimi son nefesimi verinceye dek sürdürmek. Tüm verebileceğim bu” ifadesini kullandı. Mektubunda “orta kuşakta yer alan kadrolara” da vurgu yapan Fidel Castro, aralık ayında yazdığı makalede “yeni kuşakların önünü açmak amacıyla görevden ayrılabileceğini” bildirmişti. Bu pazar yapılacak seçimlerde Fidel’in yerini 76 yaşındaki kardeşi Raul Castro’nun alması beklenirken, bazı siyasi uzmanlar, Devlet Başkanı Yardımcısı olan 56 yaşındaki Carlos Lage’nin de göreve getirilebileceğini belirtiyorlar. 19 aydır halkın karşısına çıkmayan, ancak çeşitli konularda yazdığı yazılarla ve çeşitli liderlerle yaptığı görüşmelerin görüntüleriyle halka ulaşan Küba liderinin, bir süredir devlet işleriyle ilgili çalışmalara katıldığı belirtiliyordu. Fidel’in görevden ayrılmasına karşın Komünist Parti Genel Sekreteri olarak ülke siyasetinde etkili olmaya devam edeceği ifade ediliyor. KÜBALILAR ÜZGÜN Kübalılar, liderlerinin görevden ayrılmasını üzüntüyle karşıladı. Castro’nun açıklaması, Küba’da “üzücü, ama kaçınılmaz bir haber” olarak değerlendirildi. Bir müzede gece bekçiliği yapan yaşlı Luis Conte, Castro’nun ayrılık haberini, “baba kaybetmek gibi” ya da “çok çok uzun süren bir evliliğin bitmesi gibi” diye yorumladı. Otobüs bekleyen 50 yaşındaki tekne işçisi Miriam da “O benim başkomutanım olmaya devam edecek, devlet başkanım olmaya devam edecek. Ayrıldığı için üzgün değilim, çünkü sonunda birazcık dinleniyor” dedi. 61 yaşındaki Havanalı İsabel ise Raul Castro’nun da yaşlı olduğuna dikkati çekerek, Dışişleri Bakanı Felipe Perez Roque ya da daha genç birinin bu göreve getirilebileceğini söyledi. VEDA DEĞİL Görevi geçici olarak bırakmasının ardından kardeşi Raul ve diğer bazı yetkililerin sağlık durumuna rağmen kamu hayatından uzaklaşmasını istemediklerini belirten Castro, o dönemde kendisinden kurtulmak için ellerinden geleni yapan kesimleri memnun etmek istemediğini kaydetti. Buna karşın 06’da görevden ayrılma kararının nihai kararı olduğunu ve sağlık durumunun devlet başkan ABD’ye direnişin simgesi da henüz 33 1959’ yaşındayken ABD destekli Fulgenico Bautista diktatörlüğünü devirerek küçük bir ada ülkesi olan Küba’da sosyalizmi ilan eden ve Soğuk Savaş yıllarının en önemli siyasi figürlerinden biri olan Fidel Alejandro Castro Ruz, 13 Ağustos 1926’da Küba’nın doğusundaki Biran’da doğdu. İspanyol göçmeni orta halli bir toprak sahibi olan Angel Castro’nun beş çocuğundan ikincisi olan Castro, 1950’de Havana Üniversitesi’nde sosyal bilimler ve hukuk okudu. Castro, 1953’te Küba devriminin başlangıcı kabul edilen Moncada baskını içinde yer aldı. Baskının başarısız olmasının ardından 2 yıl hapis yatan Castro, Meksika’ya geçerek devrim için çalışmaya başladı. 1956’da Arjantinli Che Guevara, kardeşi Raul Castro ve küçük bir grupla birlikte Küba’ya dönerek gerilla Sovyetler Birliği’nin müttefiki olunca ABD’nin düşmanlığı iyice arttı. Toprakların kamulaştırılmasından zarar gören Amerikan şirketlerinin baskısıyla 1961’de Küba’yla diplomatik ilişkileri askıya alan ve ülkeye yönelik ambargo başlatan ABD, aynı yıl Küba’ya karşı “Domuzlar Körfezi Çıkarması” olarak bilinen darbe girişiminde başarısız oldu. 1961’de Birleşmiş Sosyalist Devrim Partisi’nin (1965’ten sonra Küba Komünist Partisi) genel sekreterliğini üstlenen Castro, ülke içinde çok yönlü ve kapsamlı politikalar uygulamaya başladı. Okuma yazma seferberliği sonunda okuryazarlık oranı yüzde 90’ın üzerine çıktı. Ulusal gelirin dağılımında köklü değişiklikler yapıldı. Eğitim ve sağlık parasız hale getirildi. İşsizlik büyük ölçüde ortadan kaldırılırken, herkese çalışma yükümlülüğü getirildi. Ekonomisi şekere dayalı olan Küba, en önemli müttefiki ve ticari ortağı olan SSCB’nin çözülüşünün ardından ciddi bir ekonomik ve siyasi kriz yaşadı. Son yıllarda, Venezüella başta olmak üzere Latin Amerika ülkelerinde solcu liderlerin iktidara gelişinde de Küba’nın etkisi oldu. Yakın dostu, Nobel ödüllü Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez, Castro için “Konuşmaktan yorulunca yine konuşarak dinleniyor” demişti. Saatlerce süren konuşmalarıyla tanınan Castro’nun, 2004’te de bir konuşma sırasında düşerek diz kapağını kırması, muhalif kesimler tarafından büyük bir sevinçle karşılanmıştı. 600 suikast girişiminden kurtulduğunu söyleyen ve 9 ABD Başkanı eskiten Fidel Castro, dünyada en uzun süre iktidarda kalan üçüncü lider unvanına sahip. üney Kıbrıs’ta başkanlık seçimlerinin ilk turunun sonuçları doğrusunu söylemek gerekirse benim için sürpriz olmadı. Bu sonuçlar Yunanistan, AB ve ABD’nin Rumlar üzerinde ne kadar güçlü olduğunun bir göstergesi de sayılabilir. Atina bu seçimde tarafsız bir görünüm sergiledi. Ancak bu tarafsız görüntü adanın güneyindeki kulis çalışmalarını kesinlikle etkilemedi. İyi çalışılmış dersler sonrasında Karamanlis ile ekibi sınıflarını geçip, Papadopoulos’u dışarı ittiler. Karamanlis ve Dora Bakoyannis’in Rum kesimi üzerinde oynadıkları akılcı politikalar, ilk tur sonuçlarında önemli bir iz bıraktı. Eğer Tasos Papadopoulos’un aleyhine yapılan kulisler basına sızsaydı, parlamentoda halen 151 milletvekili bulunan Karamanlis ve partisi YDP çok zor durumda kalabilirdi. Bunu bilen Atina yönetimi çok gizli, ancak çok etkili bir kulis çalışması ile Papadopoulos’un sonunu getirdi. Yunan dışişlerine yakın önemli bir gazeteci dostumdan bana yansıyan bilgileri bugüne kadar yazmadım. Tabii gazeteci dostum da kaleme almadı. O bana Papadopoulos’un sonunun hazırlandığı yönündeki gelişmeleri anlatıp “bekle ve gör” dedi. Bu bilgiyi o dönem not düşüp bekledim! Sonuçta bana verilen bilgiler doğru çıktı. Şimdi içim rahat, eğer seçimden önce bu yazıyı yazsaydım anında Yunancaya çevrilip, ardından gönderildiği Atina’da basın organlarına kesinlikle sızdırılacaktı. Bu durumda Güney Kıbrıs Rum tarafına da sıçrayacak olan bilgiler, Tasos Papadopoulos gibi bir virüsün yeniden başkanlığa seçilmesine olanak sağlayabilecekti. Aynı şey AB’nin diğer ülkeleri için de geçerli. Birliğin yetkili organlarının ikinci ve üçüncü kolları Rum tarafında çok etkili çalışmalar yaptılar. Çünkü onların acısı çok daha büyüktü. Deyim yerindeyse “intikam” peşindeydiler. Öncelikle Annan kararları için adanın her iki tarafında yaptırılan referandum konusunda kandırılmışlardı. Güneyi AB’ye alırken yine kandırılmışlardı. Papadopoulos’un kendisine verdikleri sözler, referans oluşturacak ifadeler her zaman “yalan” çıkmıştı. Başta birliğin eski genişlemeden sorumlu üyesi Günther Vergeugen olmak üzere, çok önemli isimler bu adama kesinlikle güvenilmemesi gerektiğini, her konuda sürekli kandırıldıklarını, en açık dille seslendirmişlerdi. Tabii ki intikamları acı oldu. Çeteci Papadopoulos ilk tur sonuçlarının belli olmasından sonra yaptığı ilk açıklamada geriye baktığında yaptıkla G 1957. Fidel, Raul Castro, Che Guevara bir arada. mücadelesini başlatan Castro, 1959’da iktidarı ele geçirdi. Çok sayıda yabancı şirketi kamulaştıran Castro yönetimi, 1960’ta diplomatik ilişki kurduğu ürk dış siyasasının 2008 gündeminde 3K öne çıkıyor. Kıbrıs... Kosova... Kerkük... Güney Kıbrıs’ta başkanlık seçimi yapıldı. Kamuoyu araştırmalarında Başkan Tassos Papadopulos’un, az farkla da olsa, yeniden seçileceği beklentisi vardı. Eski EOKA’cı, yüzde 31.8 oyla, değil ilk turda seçilmek, ikinci tura bile kalamayıp nal topladı. BM Genel Sekreteri Kofi Annan planına “hayır” diyerek “uzlaşmaz” tutumunun faturasını ödedi. İlk sırayı, Atina’nın desteğindeki ve Annan Planı’na “evet” diyen Demokratik Seferberlik Partisi’nin (DİSİ) adayı Yannakis Kasulidis yüzde 33.5 ile aldı. 24 Şubat’ta yapılacak ikinci tura, Komünist AKEL Partisi’nin Genel Sekreteri Dimitris Hristofyas, yüzde 33.3 oyla kaldı. İkinci turda kimin kazanacağını Papadopulos’çular belirleyecek. Onlara göre Hristofyas bir “hain”! Atina’yı da arkasına alan “birleşik Kıbrıs” yanlısı Kassulides’in kazanması sürpriz olmayacak. Papadopulos’un “uzlaşmazlığına” karşı “uzlaşıcı” görünümündeki KKTC Başkanı Mehmet Ali Talat, şimdi kara kara düşünüyor olmalı! Annan Planı’nda Papadopulos’a karşı oynadığı kumarda, bu kez şansı gülmedi. Adadaki tarafsız gözlemcilere göre, “Eğer Papadopulos T KAVŞAK ÖZGEN ACAR 3K.. Kıbrıs.. Kosova.. Kerkük... ladılar. Kosova için Moskova’dan ilginç bir tepki geldi. Vladimir Putin, “başkan olarak son basın toplantısında” Türkiye’nin 3K’sinden ikisi arasında şu bağlantıyı kurdu: “Kimseyi gücendirmek istemiyorum. Ancak Kuzey Kıbrıs kırk yıldır uygulamada bağımsız. Neden onu tanımıyorsunuz?” Kosova’nın bağımsızlığını da şu soruyla irdeledi: “Avrupalılar, bu çifte standarttan neden utanmıyorsunuz?” Bugüne değin Güney Kıbrıs’taki çıkarlarından dolayı Rumlardan yana bir siyasa izleyen Putin, önce Yunanlarda ve Rumlarda şaşkınlık yarattı. Sanki “Siz Kosova’yı tanırsanız ben de KKTC’yi tanırım” biçiminde algılandı. Oysa, Moskova’nın böyle bir niyeti yoktu. Eğer Kosova’nın bağımsızlığı “kısa bir balayı” olmazsa Moskova, Gürcistan’da ayrılıkçı Osetya ve Abhazya’nın bağımsızlıklarını kaşımaya başlayabilir. Bu oluşum, ayrılıkçılık dünyasında domino etkisine yol açabilir. Rusya’nın dü kazansaydı, bölünme kaçınılmaz” olacaktı. BM Genel Sekreteri’nin görevlendireceği bir özel temsilci gözetiminde toplumlararası görüşmeler yeniden başlayabilir, 1963’ten bu yana süren çözümsüzlükler çatışmasında yeni bir sayfa açılabilir. Türkiye’nin AB üyeliğini bir yana bırakalım “imtiyazlı ortaklığına” bile Rumların “oluru” gerekmiyor mu? Adadaki soruna en iyi çözüm olacak “Bağımsız Kosova” örneği “Birleşik Kıbrıs”la dışlanmış oluyor. Oysa, Kıbrıs’ta “Müslüman Türkler” ve “Ortodoks Rumlar” ile Kosova’da “Müslüman Arnavutlar” ve “Ortodoks Sırplar” arasında etnik ve dinsel benzerlikler çarpıcı kanıtlardı. Başta ABD ve AB’nin üç büyüğü, Almanya, Fransa, İngiltere “bağımsız Kosova” olgusunu 1999’dan bu yana hazırladılar. Pazar günü Kosovalılar bağımsızlıklarını, altı yıldızlı bayrakları, henüz ulusal marşları olmadığı için AB’nin de resmi marşı olan Beethoven’in 9. Senfonisi ile açık şüncelerini Dışişleri Bakanı Ali Babacan şu günlerde Moskova’da öğrenecektir. Türkiye, Kosova’yı tanımada, bir ikilem içinde. “Bağımsız Kosova”, “Bağımsız KKTC” için güzel bir örnek olacaktı. Ancak Ankara, Talat’ın “Birleşik Kıbrıs” siyasasından dolayı sakalla bıyık arasında kaldı. Yunan Dışişleri Bakanı Doratea Vakoyanni, Vaşington’un ve AB patronlarının, KKTC’nin bölünmezliği konusunda güvence aldığı için rahattı. Türkiye’nin önündeki “3. K” sorunu Mart’ta doruklaşacak. Anımsanacağı üzere “3. K” olan Kerkük’te geçen yıl sonunda bir halkoylaması yapılacaktı. Ankara’nın da girişimleri ile bu oylama 2008’e ertelenmişti. Türkiye, “Irak’ın etnik ve dinsel bölünmüşlüğüne Irak sınırları içinde tümden çözüm bulmadan yapılacak bir Kerkük halkoylamasının kalıcı olmayacağı” tezini savunuyor. Amerikan petrol dünyasının patronu ve ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney Mart’ta Ankara’ya geliyor. Ziyaretinin gündeminde petrol kenti Kerkük var. PKK konusunda Türkiye’yi istihbarat ve teknoloji yardımıyla sevindiren ABD idi.. bunun karşılığında Ankara bir Kerkük faturası ile karşılaşacak. Bu pazar yapılacak seçimlerde Fidel’in yerini 76 yaşındaki kardeşi Raul Castro’nun alması bekleniyor. Ancak bazı siyasi uzmanlara göre, Devlet Başkanı Yardımcısı olan Carlos Lage de göreve getirilebilir. Gözler Raul’e çevrildi idel Castro’nun görevden ayrılması, yıllardır Küba karşıtı F gruplara destek veren ezeli düşmanı ABD’de memnuniyetle karşılandı. ABD Başkanı George W. Bush, bunun Küba’da “demokrasiye geçiş yolunda bir adım” olmasını istediklerini söyledi. Bush, “Kübalıların özgürlüğe kavuşmasına yardım etmeye hazır olduklarını” belirterek uluslararası topluma da Küba halkına yardım etmesi çağrısında bulundu. İngiltere Başbakanı Gordon Brown, Castro’nun görevden ayrılmasının “Küba’yı çoğulcu demokrasiye götürecek bir fırsat” olduğunu söylerken Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen, “Siyaset sahnesinde onu özlemeyeceğim” diye konuştu. Polonya Dışişleri Bakanı Radoslav Sikorski, “komünist tiran” olarak nitelediği Castro’nun emeklilik kararından memnuniyet duyduğunu açıkladı. ‘CESURCA BIR KARAR’ Avrupa Birliği Komisyonu da Küba’nın “demokrasiye” geçmesini umduklarını bildirdi. İspanya’nın Latin Amerika Bakanı Trinidad Jimenez, bu kararın Raul Castro’ya reform projelerini ilerletmesi için daha fazla yetki vereceğini belirtti. Rusya Federasyonu Komünist Partisi Genel Başkanı Gennadi Züganov ise Küba liderini “özgürlük bayrağını yükselten fantastik bir lider” olarak nitelendirerek, “Bu cesurca kararı alan Fidel Castro’nun, ülkesinin ve halkının çıkarları doğrultusunda hareket ettiğine eminim” dedi. Castro’nun görevini bırakması dünya basınında da flaş haber olarak geçti. oacar?superonline.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle