05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Subaylar karalanıyor ‘Terör bünyeye sızmış’ başlığıyla yayın yapan internet sitesinde, kurmay subayların da aralarında olduğu TSK mensupları yıpratılmaya çalışılıyor İstanbul Haber Servisi “Terör bünyeye sızmış” başlığıyla yayın yapan internet sitesinde, başta kurmay subaylar (albay, yarbay, binbaşı ve yüzbaşılar) olmak üzere astsubay, askeri personel ve askeri öğrencilerin yakın akrabalarının, terör örgütü üyesi oldukları öne sürülerek Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) yıpratılmaya, subayların terfileri engellenmeye, yönetici konumuna yükselmemelerine çalışılıyor. Söz konusu sitede, iftira atılarak “fişlenen” TSK mensuplarının, görev yaptığı bölgenin yanı sıra terör örgütü üyesi yakın akrabasının ismi, üye olduğu örgüt adı, TC kimlik numarasına yer verilerek adeta ailenin soyağacı çıkarılarak listeler oluşturulması dikkat çekiyor. Sitelerde, Türk ordusunun mensuplarına yönelik suçlamalar yapılıyor. C haberler BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ 22 ŞUBAT 2008 CUMA Turan Dursun’u Anarken... anlamak için, sadece Voltaire’in Felsefe Sözlüğü’nü okumak yeter. Sonra 19 ve 20. yüzyıl gelir... Bizim böyle bir tarihimiz olmadı: Kanuni’nin saltanatında, yani Osmanlı’nın dorukta olduğu bir döneminde, İstanbul’da Molla Kabız, bir tartışmada, “âlemlerin sonsuzluğu”nda ısrar ettiği için boğdurulur; arkadaşları da yok edilir. Bereket, Bektaşilerimiz ve fıkraları vardır. Bir de 13. yüzyılda Hacı Bektaş Veli’nin dizeleri: Her ne arar isen insanda ara Kudüs’te, Mekke’de, hacda değildir 19. yüzyıla girdiğimizde, elimizde bilimsel bir birikim yoktur. O yüzyılın sonlarına doğru Abdullah Cevdet, Batı’yı taşırken, Mısır’da bulunduğu sırada, Reinhart Dozy’nin, İslam Üstüne Deneme’sini çevirir; büyük tepkilere yol açar; hükümet kitabı yasaklar ve eldeki nüshaları Galata Köprüsü’nden atılarak yok edilir (17 Şubat 1910). İşte Turan Dursun’dan önce, Batı’dan kalan miras ve bizde olanlar! ? Turan Dursun, Batı’da ve bizde olanlardan haberdardır: Temel eseri olan ‘Din Bu’ adlı kitabında yazdıkları, bu konuda tanıktır. Eser, bir Aydınlanmacının eseridir, fazla olarak bir filozoftur. “Başka bir dünyaya inanıyorum” diyordu ve elinde, “akıl ve bilim” vardı dayandığı. Büyük bir başlangıçtı. Ne var ki, 4 Eylül 1990’da vuruldu. 1970’lerle başlayan ve bugünlere kadar süren, hiçbir faili tutulmayan, toplumu da rezil eden bir “aydın kıyımı”nın listesine onu da ekledik. Ama dosyayı kapatmıyoruz; görevlerimiz var: Birincisi, düşüncelerinden ötürü aydınların öldürülmediği bir toplum kurmak! İkinci olarak da, Turan Dursun’un eserine sahip çıkalım! Turan Dursun’un asıl hakkını, elbette gelecek kuşaklar verecek. Bizim yaptığımız toplantımız ise mütevazı bir davranıştır. Dileğimiz, bu davranışımızı ölünceye değin sürdürmek; daha da yayarak zenginleştirmek ve onu topluma mal etmektir. Anısı önünde derin saygılarla eğilerek... PROPAGANDA MEKTUBU http://isbirlikcihainler.googlepages.com/index.html ve http://tskveteror.4reds.info/index.html adreslerinden yapılan yayınlarda TSK mensubu (şimdilik general adı yok), ancak başta general, subay, astsubay ve askeri öğrencilerden birçoğunun akrabasının terör örgütü PKK üyesi olduğu yalanıyla ordu yıpratılmaya çalışılıyor. “Terör bünyeye sızmış” adıyla yayın yapan sitenin açılış sayfasında “Orduların İşgal Edildi Atam!” başlığıyla yayımlanan propaganda mektubunda TSK için ağır iftiralara yer verilerek özetle şöyle deniliyor: “Cumhuriyeti korumak ve kollamakla görevlendirdiğin orduların işgal edildi!!! Aynen öngördüğün gibi, aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, Cumhuriyeti korumak ve kollamakla görevlendirdiğin ordumuzun her köşesi bilfiil işgal edilmiş… Terörist yandaş ve yardakçılarınca işgal edilmiş! Bölücülerce işgal edilmiş! Gericiler ve şeriatçılarca işgal edilmiş! Cumhuriyeti korumak ve kollamakla görevlendirdiğin orduların işgal edilmiş Atam. Ankara’nın en seçkin ve saygın tepesinde, o kartal yuvası kabrinden başını bir kaldır ve bak, gök mavisi gözlerinin uzandığı en uzaktan en yakınına kadar, emanetini korumak ve kolla makla görevlendirdiğin ordularının işgalini gör!” Sitenin “ilgili personel” başlıklı link bağlantısıyla açılan bir diğer sayfasında, “Akrabaları terör örgütü üyesi olan TSK personeli” başlığıyla, TSK üyelerinin ve örgüt üyesi olduğu iddia edilen yakınlarının isimlerine yer veriliyor. Yakınları terör örgütü üyesi olduğu iftirasına uğrayan TSK mensuplarının adları, aynı sayfada, “General”, “Subay”, “Astsubay”, “Sivil Memur”, “Öğrenci” başlıklarıyla detaylandırılması dikkat çekiyor. Bu listenin, “General” bölümünde haber yayına hazırlandığı sırada isim bulunmuyordu. Ancak, diğer TSK kadrosu bölümlerinde birçok isme ve görev yaptığı bölgeye yönelik bilgilere yer veriliyor. Yükseköğrenimde sınıfta kaldık Türkiye’de 2564 yaş grubundaki erkeklerin sadece yüzde 10.7’sinin yükseköğreni m mezunu olduğu belirlendi. Bu oran, Kanada’da yüzde 41.4, ABD’de yüzde 38.4, Meksika’da yüzde 19.4 düzeyinde bulunuyor. OECD ortalaması ise yüzde 25.4. Türkiye ancak yüzde 10.2’de kalan Portekiz’i geçebiliyor. Şubat’ta, laiklikte korkunç bir gedik açan anayasa değişikliğini ve yankılarını ertesi gün gazetelerde okuyup, ülkeyi bekleyen çalkantıların kaygılarıyla dolu olarak, Almanya’ya doğru yola çıktık. Stuttgart’ta Turan Dursun’u anacaktık. Almanya’nın gerçekten büyük bir kentidir Stuttgart. Orada, Kültürhaus Arena’da, Turan Dursun Çalışma Grubu, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu ile Stuttgart Eğitim ve Kültür Merkezi ve Ludwigsburg Kültür Merkezi’nin desteği ile ağırbaşlı bir toplantı düzenlemişti: Ülkenin geleceğinden kaygılanan tüm dostları bir panele çağırıyorlardı 10 Şubat’ta. Panelin adı da, çok anlamlıydı; “Aydınlanma Hareketinde Dün Bugün ve Turan Dursun” deniyordu. Konuşmacılar da, benimle beraber Fikri Sağlar, Derya Sazak, Erdoğan Aydın ve Turgut Öker’di. Fikri Sağlar ile Derya Sazak, mazaretleri gereği katılamadılar. Fikri Sağlar, toplantıya bir mesaj yolladı ki, gerçekten anlamlı ve güzeldi. 500’e yakın dinleyicinin katıldığı bir salonda, Erdoğan Aydın ve Turgut Öker pek aydınlatıcı konuşmalar yaptı. Bana gelince... ? Batı’nın Aydınlanma hareketinde, aklın ve bilimin eleştirisini, dinlerin Kutsal Kitaplarına kadar uzatan bir yan da vardır. 17. yüzyılda, Spinoza, fikir özgürlüğüne bu boyutu da katınca, Avrupa’da Kutsal Kitaplar üstüne bir eleştiri hareketini başlatır. O harekette, Richard Simon’un önemli yeri pek bilinir: Bu bilgin, Kutsal Kitap’taki her türlü güzellik ve ahlaklılık kaygısını bir yana bırakarak, metinlerin yorumunu, ilahiyattan ve metafizikten bağımsız, başlı başına bir bilim haline getirir. Ona göre, Kutsal Kitap’ı yorumlamak, bir filoloji, gramer ve tarihsel eleştiri işidir. Ona karşı, Kilise’nin sahip çıktığı gelenek metinden üstündür ve gramer de ilahiyatın önünde eğilmelidir, diyenler olur. Ama bent yıkılmıştır ve gür sular akar... Bu birikim, 18. yüzyıla aktarılır. O yüzyılda neler olduğunu 9 ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümetin türban ısrarı üniversiteleri kaosa sürüklerken, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Türkiye’nin 30 OECD ülkesi arasında yükseköğrenim görme oranı açısından kadınlarda sonuncu, erkeklerde ise sondan ikinci sırada bulunduğunu belirledi. TİSK’in “OECD Ülkelerinde Kadınlar ve Erkekler Raporu”na göre, Türkiye’de 2564 yaş grubundaki kadınların sadece yüzde 7.1’i yükseköğrenimden mezun oldu. Bu oran Meksika’da bile Türkiye’nin iki katı olarak gerçekleşirken, Kanada’da yüzde 47.8’e çıkıyor. Yine Türkiye’de 2564 yaş grubundaki erkeklerin sadece yüzde 10.7’sinin yükseköğrenim mezunu olduğu belirlendi. Bu oran, Kanada’da yüzde 41.4, ABD’de yüzde 38.4, Meksika’da yüzde 19.4 düzeyinde bulunuyor. OECD ortalaması ise yüzde 25.4. Türkiye ancak, yüzde 10.2’de kalan Portekiz’i geçebiliyor. Raporda yer alan bazı sonuç ve tespitler şöyle: ? Kadınlarda yükseköğrenimi yaygınlaştırma konusunda başarı düzeyi en düşük ülkeler Çek Cumhuriyeti ve Türkiye oldu. ? Büyüme ile yükseköğrenimden mezun olma oranları arasında bir ilişki bulunmuyor. Ekonomik büyü me hızı Türkiye’nin çok altında kalan gelişmiş ülkelerde yükseköğrenim mezuniyet oranı Türkiye’ye göre çok daha süratli şekilde artıyor. ? Tüm OECD ülkeleri arasında yükseköğrenim görme oranı arttıkça kadınların oranının erkekleri geçtiği de dikkat çekiyor. ? Türkiye’de 2534 ve 5564 yaş gruplarının mezuniyet oranları arasındaki fark, kadınlar açısından 6.1 puan, erkekler açısından 3.2 puan düzeyinde bulunuyor. Buna karşılık, OECD ortalamasında genç nesil kadınlar yaşlılara göre 18.6 puan, genç erkekler ise 7.7 puan daha fazla oranda yükseköğrenim görüyor. Büyükelçilerden Gül’e tavır D iplomatların büyük bölümünün Köşk’teki davete katılmak istemediği öne sürüldü olduğu öğrenildi. Bazı büyükelçilerin de, Cumhurbaşkanı Gül’ün, seçiliş tarzı ve “tarafsız hareket etmediği” gerekçesiyle törene katılmak istemediğini ilettiği belirtildi. Gül’ün, plaket törenini, daveti reddetmeyen büyükelçiler ile mayıs ayında gerçekleştireceği ifade ediliyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 2003 yılından sonra emekli olan 70 büyükelçiye plaket vermek için yaptığı davete, diplomatların büyük bölümü katılmak istemedi. Büyükelçilerin Gül’ün düzenlediği törene katılmak istememesinde, hükümetin büyükelçilere yönelik tutumunun etkili olduğu belirtiliyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, türbanlıları Büyükelçilik binasına sokmadığı için dönemin Almanya Büyükelçisi Mehmet Ali İrtemçelik’e halkın önünde tepki göstermesi, geçen dönemdeki bazı ziyaretler sırasında büyükelçilerin görüşmelere dahi alınmaması gibi konuların ve bunların tümünün Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde gerçekleşmesinin de büyükelçilerin davete katılmamasında etkili ün geçmiyor ki, Almanya’da yaşayan yurttaşlarımıza ilişkin bir saldırı haberi gelmesin. Almanya’da ırkçı bir rüzgâr bizimkilerin oradaki yaşamını ciddi boyutlarda tehdit ediyor. Türkler tedirgin, Almanlar şaşkın. Bu ırkçılarla nasıl başa çıkılacak? Alman toplumu ırkçı mı? Hayır, toplumun çoğunluğunun ırkçı olduğunu söyleyemeyiz. Nitekim, Türklere yönelik saldırılardan sonra, demokratik Alman kamuoyu Türklerle dayanışma gösterileri yapıyor. Peki Almanlar ırkçı değilse bu ırkçılık nereden besleniyor? İşte burada mesele başlıyor. Almanlar, işin doğrusu Türklerden hoşlanmıyorlar. Almanlar bireyselliği gelişmiş bir toplum. İleri kapitalizm toplumsal yapıları parçaladığı gibi, insanları da kendisinden sorumlu bireyler haline dönüştürüyor. Almanlar ne kadar bireysel iseler, Almanya’ya kırsal bölgelerden göç eden halkımız da o kadar iç içe yaşama yanlısı. Örneğin Almanya’daki bir apartmanda, neredeyse hepsi birbirine akraba Türkler yaşıyorlar. Türkler, birbirlerine iş bulmak, kalacak yer bulmak, hatta Almanya’ya yakınlarının gelip yerleşebilmesi için akla hayale gelmeyecek çözüm yolları üretmek konusunda Almanları şaşkınlığa uğratacak girişimlerde bulunuyorlar. Almanlar yaşı 18’i bulan çocuklarını kendi sorumluluk G SIFIR NOKTASI ORAL ÇALIŞLAR Almanya’daki Irkçılıktan Dersler... uluslarla karşılaştırıldığında demokratik ölçütlere daha uygun davranmaya çalışıyorlar. Yabancılara karşı göreceli olarak daha yumuşak yaklaşıyorlar. Tabii bu da bir yere kadar. Sonuç olarak, onlar Türkleri hâlâ yabancı ve “öteki” olarak görüyorlar ve hoşlanmıyorlar. Bu hoşlanmama siyasi mücadelede değişik sonuçlar doğuruyor. Örneğin Yeşiller, Türklere en sıcak yaklaşan siyasi akım olarak kabul edilebilir. Bu nedenle Yeşiller Partisi içinde çok sayıda Türk ve Kürt milletvekili, yerel Meclis üyesi yer alıyor. Onları Sosyal Demokratlar ve Sol Birlik izliyor. Orada da Türkiye kökenli milletvekillerini görebiliyoruz. Hıristiyan Demokratlara ve ırkçı oldukları bilenen partilere oy verenler ise Türklere sempatiyle bakmadıklarını ifade edecek önlemler alıyorlar. Yabancılar Yasası’nda yıllardır Almanya’da oturan ve Alman vatandaşı olmuş Türkiye kökenlilere yönelik o kadar çok kısıtlayıcı hüküm yer alıyor ki! larıyla baş başa bırakmayı tercih ederken, bizimkiler büyük aileler halinde yaşamayı sürdürüyorlar. ??? Bu kadar derin bir kültürel ve sosyal farklılık, ister istemez Almanların Türklere yönelik yaklaşımlarını da olumsuz yönde etkiliyor. Almanların farklı olana karşı geçmişten bu yana soğuk baktıkları, dışladıkları bilinir. Almanlar gündelik hayat içinde Türklerle karşılaştıkça rahatsız oluyorlar. Her ne kadar alternatif Almanlar bu konuda değişik ve olumlu bir tutum gösterseler de, çoğunluk sıradan Alman için Türkler bir “kâbus” olarak kabul ediliyor. Almanya’da demokratik bir sistem var, yasal olarak Türkler birçok haklarını kullansalar da, birçok yerde ırkçı önyargılara takılıp kalıyorlar. ??? Bir toplumun gelişmişliğinin sınandığı en önemli alan, kendisinden farklı olana karşı tutumu. Almanlar, belki başka bazı ??? Siyasi ortamda oluşan önyargılar, gündelik hayat içinde oluşan birikimler, kaçınılmaz olarak ırkçı saldırganlığı tetikliyor. Siyasi tartışmaların yarattığı bunaltıcı ortam, Alman alt sınıflarının giderek sosyal olanaklarını yitirmeleri, öfkeyi dışarıdan gelenlere yöneltiyor. Türkler de bu ülkedeki en büyük azınlık topluluğu olarak saldırının ana hedefi haline geliyor. Almanya’da azınlık olmak, azınlık olarak yaşamak giderek zorlaşıyor. Alman toplumunun yaşadığı ekonomik, siyasi, sosyal bunalımlar Türklerin hedef haline gelmesini kolaylaştırıyor. ??? Her toplumun içinde bir yerlere saldırmaya eğilimli, şiddet yanlısı, ırkçı insanlar ve gruplar bulunur. Almanya içinde de bunlardan çok olduğunu biliyoruz. Almanya kamuoyunda yıllardır sürdürülen “öteki”ni dışlayan anlayış, işte bu tür saldırgan toplulukların harekete geçmesi için elverişli bir ortam yaratıyor. Bir ülkede saldırganlık, şiddet hiçbir zaman kendiliğinden oluşmaz. Bunun mutlaka siyasi ve toplumsal bir arka planı vardı. Almanya’daki gelişmeler de uzun bir birikimin ürünü… Türkiye’den gidenlerin işi giderek zorlaşıyor… oralcalislar?cumhuriyet.com.tr DIŞİŞLERİ YALANLADI Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Levent Bilman ise Dışişleri Bakanlığı’nda emekli büyükelçiler ve mensuplarıyla iletişimin güçlendirilmesi amacıyla çalışmalar yapıldığını bildirdi. Sözcü Levent Bilman bu bağlamda, emekli büyükelçilere, daha önce olduğu üzere plaket verilmesinin de çalışmalar arasında olduğunu belirtirken konuyla ilgili çalışmaların sürdürüldüğünü kaydetti. Bilman, şunları söyledi: “Bulunulan aşamada, 17 Şubat 2008 tarihli Hürriyet gazetesinde ifade edildiği şekilde, bu konu Cumhurbaşkanlığımıza henüz intikal ettirilmediği gibi, emekli büyükelçilere plaket tevdii için belirlenmiş bir düzenleme ve Cumhurbaşkanlığı’nca yapılmış şifahi veya yazılı resmi bir davet söz konusu olmamıştır.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle