07 Ocak 2025 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

28 EYLÜL 2007 CUMA spor NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN C 19 İş Dünyası Yelkene Sarıldı Ali Abalı ve Sun Guoxiang. Çin’de tek dünya tek rüya Ali ABALI Sevil ARINAN Çin Halk Cumhuriyeti’nin ‘tam yetkili’ Ankara Büyükelçisi Sun Guoxiang ile 2008 Olimpiyat Oyunları’yla ilgili bir sohbet yaptık. Büyükelçi bizleri ülkesine has nezaketiyle karşıladı. Konuşmamıza başlamadan önce büyükelçinin masamıza 2008 oyunlarının maskotu ‘Gülen Bebe’yi koyması tatlı bir sürpriz oldu. Maskot gülen bebe, slogan ‘Tek Dünya, tek rüya’... Çin’e özgü sarı çaylarımızı içeken Büyükelçi Sun Guoxiang sorularımızı yanıtladı. Olimpiyat Oyunları’ndaki hedefleriniz neler? Sun Guoxiang: 2008’de yapılacak Olimpiyat Oyunları hem Çin hem de dünya ülkeleri için çok büyük bir etkinlik olacaktır. Olimpiyat Oyunları’nda tüm dünya ülkeleri bir araya gelerek dostluk ve kardeşlik olgusunu pekiştirmektedir. Bu nedenle Olimpiyat Oyunları’nın en güzel ve başarılı bir şekilde geçmesi için bütün gücümüzle çalışıyoruz. Umuyoruz ki Pekin’deki Olimpiyat Oyunları şimdiye dek yapılanların en iyisi olacaktır. Tüm dünya halklarını bir araya getirebilirsek bu bizim için başarı madalyası olacaktır. 2008 Olimpiyat Oyunları için bir plan hazırladık. Çalışmalarımız bu plana uygun bir şekilde ve hızla sürmektedir. Sloganımız ise ‘Tek dünya, tek rüya’dır. Çalışmalarınız nasıl devam ediyor? S.G.: Yapılan programa göre bu oyunlar 8 Ağustos 2008’de başlayacak ve 1 ay devam ettiğine göre de 8 Ey ‘ lül’de sona erecektir. Biz olimpiyat tarihinde cazibesi olan güzel izler bırakan oyunlar yapabilmek için çalışıyoruz. Bu nedenle hazırlanan plan gereğince çalışmalar kapsamlı bir şekilde devam etmektedir. Bu oyunlarda varılan anlaşmaya göre 37 spor dalında yarış olacaktır. Bunun için de 56 bölümlük bir eğitim çalışmasına başlandı. Bugüne dek sürdürülen çalışmalarla istenilen her tesis yapıldı ve kullanılmaya başlandı. Ancak büyük Olimpiyat Stadı’nda çalışmalar sürüyor, yılbaşından sonra bu da tamamlanacak ve böylelikle Çin oyunların başlamasına 6 ay kala bütün tesisleri ve elemanları hazır olacaktır. Bu oyunlar için gelen sporcu ve yöneticilerin en iyi şekilde karşılanabilmesi için Pekin Havaalanı’nda 3. bir geliş noktası için çalışmalar başlatıldı. Bu çalışma tamamlandıktan sonra Pekin Havaalanı dünyanın en büyük havaalanı olacaktır. Bu 3. tesis bittikten sonra da Pekin Havaalanı’ndan yılda 54 milyon yolcu yararlanabilecektir. Yoğun bir katılım bekliyor musunuz? S.G.: Ne kadar ülke ve sporcu gelecek, şu anda belli değil. Ancak Çin Olimpiyat Komitesi, ne kadar olimpiyat komitesi varsa hepsini davet etti. Umuyoruz ki Pekin Olimpiyat Oyunları’na katılım çok olacaktır. Çin bu Olimpiyat Oyunları’nı en iyi ve güzel bir şekilde düzenleyebilmek için yoğun çaba harcıyor. Şu anda oyunlarda gönüllü görev almak için başvuru sayısı 560 bini aşmıştır. Bu oyunlarda sadece gönüllüler değil, tüm Pekin hal kı için gelenlere yardımcı olabilmek amacıyla İngilizce öğrenme kampanyası başlatılmıştır. Taksi şöförleri de tek tip kıyafetlerinin dışında İngilizce öğrenmektedir. Olimpiyat meşalesini Türkiye’de görebilecek miyiz? S.G.: Bildiğiniz gibi Çinlilerin bir özelliği vardır. Bir işe başlarken önce plan yaparlar. Sonra bu planın gereği uygulanır. İşte bu nedenle de Olimpiyat Oyunları’na hazırlık bu plan uyarınca harfiyen yerine getirilmektedir. Bu oyunların hazırlığı için başlanırken meşale koşusunda İstanbul da yer almıştır. Bu meşale 19 ülkede dolaşacaktır. İstabul’daki meşale koşusunun bu kente layık olacağını umuyoruz. Çünkü Türkiye’yle Çin 2 büyük dost ülkedir. Türkiye hakkında neler düşünüyorsunuz? S.G.: Türkiye’ye yeni geldim, 9 ay oldu. Türkiye’de futbolun önde gelen bir spor dalı olduğunu biliyorum. Japonya ve Güney Kore’de yapılan 17. Dünya Kupası’nda 3. oldunuz. 2 basketbolcunuz da NBA’de oynuyor. Halterde iyi durumdasınız. Dilerim Pekin’de Türk sporcular çok madalya alır. TV’den izlediğim karadıyla futbolda Fenerbahçe iyi oynuyor. Sporda gelişmenin önde gelen şartı ekonomiktir. “Spor ekonominin desteğini alırsa güçlü sonuçlar alınır” gerçeğini unutmayalım. Son olarak ne söylemek istiyorsunuz? S.G.: Gelecek yıl 2008 Olimpiyat Oyunları için herkesi Çine bekliyoruz. ‘ Olimpiyat Oyunları’nda tüm dünya ülkeleri bir araya gelerek dostluk ve kardeşlik olgusunu pekiştirmektedir. Bu nedenle Olimpiyat Oyunları’nın en güzel ve başarılı bir şekilde geçmesi için bütün gücümüzle çalışıyoruz. ş dünyamız son yıllarda yelken sporuna büyük önem vermeye başladı. Neden dersiniz yelkencilerin iş dünyamıza katılmaları mı yoksa iş adamlarının zengin sporu sanılan yelkene olan sempatisi mi? Ne öyle ne de böyle... İş dünyası işine gelene yeşil ışık yakar, nerede ışık görürse oraya koşar; baktılar ki yelken sporu insanın gelişmesine katkı veren ,ekip çalışmasına değer veren sporlar arasında geliyor, çalışanlarını da bu spora yöneltmeye ve yönlendirmeye karar verdiler. Bugün birçok şirket üst düzey yönetici kadrolarına yelken sporu eğitimi veriyor. Peki yelken sporunun katkısı nedir? Bu katkı nasıl sağlanır? En başta yelkencilerin kendilerini öven bir slogandan söze başlayalım... “Bir yelkenci birim zamanda diğer sporlara göre ortalama 300 kat daha fazla karar üretir.’’ Bu çok önemli bir iddia ama sadece laf değil sevgili okurlar. Yelken doğayla mücadele sporu, çok çabuk karar vermek zorunda kalındığında beyin refleksinizin şarj etmesi söz konusu olur ki sonunda ölümle karşı karşıya kalmak da vardır. Yelken sporu gerçi güzelliğiyle, doğasıyla, fotoğraf veren görüntüsüyle birçok sanatçıya da ilham kaynağı olurken, yelken sporu hem yelken kullanan hem de yelkencileri izleyenlere keyif verir. Ufuk düzeyinde dünyayı keşfetmenin hazzını verir, insanı başka dünyalara götürür. Bu duyguyu Lizbon’da Avrupa’nın Atlas Okyanusu’yla buluştuğu noktada yelkenleri izlerken yaşamıştım, bambaşka bir duyguydu. Yıllar öncesinde de ülkemizde yelken sporu ve yelkenciler vardı ama sonraki yıllarda medyada yelken sporunun zengin sporu olduğunu ifade eden yazarların sayesinde (!) toplumun büyük kesimi bu spora sıcak bakmadı. Sadun Boro’nun yelkenle dünya turu yapması bile sadece birkaç denize gönül vermişlerin dışında... Ne var ki o zamanlar yelken sporunun bir eğlence, bir hobi, bir tutku olduğu düşüncesi egemendi. Yelken sporu dün de bugün de performans sporuydu. Bugünün dünden farkı ise iş dünyasında fonksiyonel bir yanı ve özel bir konumu olmasıdır. Bu arada şunu da eklemekte bir sakınca görmüyorum. 3 tarafı denizle çevrili olmasına karşın toplumumuz bugün denize bakıp rakı içmeyi, tekneyle denize açılmaktan fazla seviyor. Yelkencilerin il İ keleri vardır, bu ilkelerin kimisi kağıt üzerinde de olsa çoğu geçerlidir. Deniz kurdu Cahit Üren’in dediği gibi, ‘’İşin sonunda ölüm de var. Yelken sporu hafife alınacak bir spor değildir.’’ Yelkencilerden çok tanıdığım var. Eski yelkencileri dinlemek bana oldukça keyif verir; hikâyeler anlatırlar, başlarından geçenleri anlatırlar, en çok hoşuma giden yanları da anlatırken aynı heyecanı yaşamalarıdır. Cahit Üren duayen bir denizci, zaman zaman yine de tekne hobisini gideriyor. Açık Deniz Yat Yarışı Derneği Genel Sekreteri. Konuşuyoruz yelkenden, denizden... ‘’Çok yetenekli olmak gerek’’ diyor, sonra da sıralıyor: “Havayı bilecek, rüzgârı bilecek, fırtınayı hissedecek, navigasyonu yani elektriği, makinayı, elektroniği, klasik navigasyonu (teknoloji öncesi) da bilecek. İnsan yönetimini öylesine bilecek ki tekne içindeki 2530 metrekarelik bir alanda birbirine değmeden, birbirini engellemeden 1315 kişinin nasıl çalışacağını bilecek. Bunlar yine de yetmez. Bir yelkenci en az 2 kişinin bildiği bilgileri de bilecek ki bir sakatlık bir fenalık veya bir başka nedenden dolayı devre dışı kalan arkadaşının da görevini üstlenecek.’’ ‘’Daldık gittik yine, iş dünyasıyla ilgisine dönelim...’’ Bana bir broşür veriyor, okuyorum. ‘’Yelkenci doğanın büyüklüğünde kendi küçüklüğünü görür. Önde gittiği yarışta bile yarışı bırakıp rakibinin yardımına koşar. Bilgilidir, tüm deniz kurallarını bilir, yenilikçidir. Donanımını kendisi yeniler, korkusuzdur. Bildiğini iyi bilir, bilmediğini öğrenir, sabırsızdır, saygılıdır, özverilidir. Gönül zenginidir, belirleyicidir.’’ İşin sırrı çözülmüştü. İş dünyası disiplinli ve ekip çalışmasının ne olduğunu bilen, stratejik elemanlarla çalışmak istiyor. Bu nedenle de yelken sporu iş dünyamıza giriyor. Büyük şirketler üst düzey yöneticilerini yelken kurslarına, 15’er günlük yelken kamplarına gönderiyor. Yelken sporunun gerektirdiği yeteneklere ve sorumluluğa sahip olanlar ise iş dünyasında daha başarılı oluyor. Ayrılırken de son sözünü söyledi... ‘’Yelkende bir deyiş vardır... Zamanında verilmiş yanlış karar, geç verilmiş doğru karardan daha iyidir.’’ Bir anlamda beyin refleksinin bir başka tanımı. Yelken açan yeni ufuklara açılıyor, iş dünyasının istediği de bu!.. ayucelman?yahoo.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle