29 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 Cunta yönetimine karşı düzenlenen gösterilerde 100 bini aşkın kişi sokaklara döküldü C (Fotoğraf: AP) dış haberler ATİNA’DAN MURAT İLEM 28 EYLÜL 2007 CUMA Myanmar ayaklandı (AFP) Suriye’ye Bir İki! nıp sıkılmadan Akgünler feribotunun önünde gazetecilere poz veriyorlar. Aslında bu feribot hikayesi ilk değil, ikinci bir deneme. Suriye ile Kıbrıs Türk tarafı arasında 19781979 yıllarında da feribot seferleri düzenlenmiş. O dönemde de ilgi görmediği için kısa zamanda kaldırılmış. Bu ikinci deneme de 35 ay içinde kesinlikle son bulacak. Suriye’den KKTC’ye kaç kişi gelir ya da KKTC’den Suriye’ye kaç kişi gider. Tanıtım amaçlı ilk seferde 2030 kişi, bir ay sonra ise 35 kişi gemiye binip Akdeniz’in tadını çıkartacak. Feribotun daha ilk seferi öncesinde, KKTC’nin aynı yumurta ikizlerinin oyunları başladı bile. Bakın KKTC Dışişleri Bakanı Turgay Avcı ne diyor? “Rumların uzlaşmaz tutumu devam ettiği sürece, biz açılımlarımıza! devam edeceğiz.” Bu ifadeleri mercek altına alırsak, şunu demek istiyor: “Karşı taraf aklını başına alsın. Biz ısrarla KKTC’yi ortadan kaldırmak ve adayı birleştirmek istiyoruz. Yani dünyanın tanıdığı ve AB üyesi olan Rum devletinin boyunduruğu altına girmek istiyoruz. Bu birleşme konusunda kararlıyız. AKP’nin ve bizim iktidarı ele geçirdiğimiz günden bu yana sürekli bir adım önde olup tavizler vermemizin nedeni bu. Eğer Rum yönetimi ve Papadopoulos birleşme sürecine katkı sağlamazlarsa, biz de göstermelik açılımlarımıza devam edeceğiz!” Lefkoşe’nin güneyinde yaşayanlar ve Atina’dakiler bu açıklamalara her halde çok gülüyorlardır. RumYunan ikilisi onun için LazkiyeMağusa seferine pek aldırmıyor. Biliyorlar ki 35 ayda seferler bitecek. Ama göstermelikte olsa önümüzdeki günlerde uluslararası alandaki denizcilik kuruluşları nezdinde girişimde bulunacaklar. Bu girişim korkudan değil alışkanlıktan olacak. Ve daha da önemlisi, sonunda Suriyeli Araplar da kullanıldıklarını anlayarak seferleri kaldırılacaklar. Sonra? Sonra yine TalatAvcı ikilisinin yeni oyunları için kobay devletler aranmaya başlanacak. Erdoğan’ın çok çok iyi ilişkiler içinde olduğu İran, belki Suudi Arabistan, ya da Libya’dan 35 aylık göstermelik uçak seferleri yapılacak. Ardından yine dost (!) ülke arayışına girilecek. Ta ki TalatAvcı ikilisi KKTC’nin başından çekilip gidene kadar. murilem@otenet.gr Bir ayı aşkın süredir devam eden gösteriler, 1988’den beri demokrasi yanlılarının düzenlediği en büyük cunta karşıtı ayaklanma olarak nitelendiriliyor. Dış Haberler Servisi Myanmar, cunta yönetimine karşı son yılların en geniş katılımlı protesto gösterilerine sahne oluyor. Cunta yönetiminin geçen ay yaptığı akaryakıt zammının ardından başlayan ve Budist rahiplerin de sokağa çıkmasıyla hızla büyüyen demokrasi yanlısı gösterilere 100 bini aşkın kişi destek verdi. Başkent Yangon’un kuzeyinde düzenlenen gösteriye katılanların sayısının 100 bini geçtiği, kent merkezindeki eyleme ise 15 binden fazlası rahip olmak üzere yaklaşık 30 bin kişinin katıldığı bildirildi. BD’DEN DİYALOG ÇAĞRISI Cunta yönetimi ise olaysız sona eren gösterilerin ardından rahiplere karşı “önlem alma” tehdidinde bulundu. A ABD’den Myanmar yönetimine göstericilerle görüşme yapın çağrısı geldi. Tibet’in ruhani lideri Dalay Lama, gösterileri desteklediğini açıkladı. Bir ayı aşkın süredir devam eden gösteriler, 1988’den beri demokrasi yanlılarının düzenlediği en büyük cunta karşıtı ayaklanma olarak nitelendiriliyor. İngiltere’den 4 Ocak 1948’de bağımsızlığını kazanmasının ardından 1962’den beri askeri yönetimin iktidarda olduğu Myanmar’da, cuntaya karşı 1988’de başlatılan ayaklanma kanlı bir şekilde bastırılmış ve binlerce kişi hayatını kaybetmişti. Rahiplerin başını çektiği göstericiler, muhalif lider Aung San Suu Kyi ile diğer siyasi mahkumların serbest bırakılmasını istiyorlar. 1990’da düzenlenen genel seçimleri kazanan, ancak cuntanın iktidarı sivillere devretmeyi reddet mesinin ardından, o tarihten beri ev hapsinde tutulan Suu Kyi, cumartesi günü Yangon’daki evinin önüne gelen bin kadar rahibi gözyaşları içinde selamlamıştı. Rahiplerin 5 Eylül’de Budist öğretisinin merkezi Pakokku’da hayat pahalılığını protesto etmek amacıyla düzenledikleri yürüyüş sırasında göz yaşartıcı gaz kullanılmış ve havaya uyarı ateşi açılmıştı. Olaydan bir gün sonra kendilerinden özür dilemeye gelen askeri heyeti bir süre rehin alan öfkeli rahipler, kendilerinden özür dilenmesi için tanıdıkları sürenin dolmasının ardından yeniden yürüyüşe başlamıştı. HALKTAN BÜYÜK DESTEK Budizmin hâkim olduğu Myanmar’da, 1948 yılında İngiltere’den ba ğımsızlığın kazanılmasına yol açan başkaldırıya öncülük eden rahipler, 1988’deki demokrasi yanlısı gösterilere de katılmışlardı. 1988’deki ayaklanmanın bastırıldığı olayların 19. yıldönümüne denk gelen yürüyüşün ilk günlerinde halkın yürüyüşe katılmamasını isteyen rahipler, son bir haftada düzenledikleri gösterilerde halkın artan desteğini arkalarına alarak yürümeye devam ediyorlar. Güneydoğu Asya’nın yaklaşık 50 milyon nüfuslu ülkesinde yönetimi elinde tutan cuntanın bu hafta içinde gösterilere karşı nasıl tavır alacağını belirlemek üzere bir kriz toplantısı düzenlemesi bekleniyor. Generallerin, sert müdahale durumunda gösterilerin daha da büyümesinden kaygı duyduğu belirtiliyor. LONDRA (AA) Avrupa Adalet Divanı, İngiltere’ye iltica başvurusunda bulunan ve bu ülkede bulundukları süre içinde işyeri sahibi olan iki Türk vatandaşı Mehmet Darı ve Veli Tüm’ün “Ankara Anlaşması gereği” oturma talebini haklı buldu. Uzun zamandır görüşülmekte olan davayla ilgili karar, Tüm ve Darı’nın İngiltere’deki avukatlarına bildirildi. Avrupa Adalet Divanı’nın İngiltere açısından “bağlayıcılığı” bulunan kararına göre, İngiltere İçişleri Bakanlığı, bundan sonra ülkeye kaçak yollardan girmiş veya daha önce iltica başvurusunda bulunmuş Türk vatandaşlarının bireysel girişimci olarak çalışma ve oturma izni başvurularını değerlendirmeye almak zorunda kalacak. Mehmet Darı’nın davasını üstlenen Kuddüs Avukatlık Bürosu avukatlarının düzenlediği basın toplantısında söz alan Türkiye’nin Londra Büyü Avrupa Adalet Divanı’ndan tarihi karar kelçiliği Çalışma Ataşesi Ayşegül Yeşildağlar, Ankara Anlaşması hükümlerinin 1963 yılında imzalandığını, söz konusu hükümlerin uygulamasını düzenleyen Katma Protokol’ün ise 1973 yılında taraflarca imzalandığını hatırlatırken anlaşmanın imzalandığı tarihte hangi hükümler geçerliyse Türk vatandaşlarının oturma izni başvurularının bu hükümler çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini hatırlattı. Bu hükümlerin ağırlaştırılamayacağına işaret eden Yeşildağlar, Ankara Anlaşması çerçevesinde ilk davanın Abdülnasır Savaş davası olduğunu, 2000 yılında Adalet Divanı’nın Savaş’ın lehine karar aldığını bildirdi. Savaş’ın İngiltere’ye yasal yollardan girmiş sayıldığını, Tüm ve Darı’nın ise yasadışı giriş yapmış kabul edilip başvurularının bu temelde reddedilmesine çalışıldığını anlatan Yeşildağlar, yerel mahkemede kazanan Darı ve Tüm’ün davasının İçişleri Bakanlığı tarafından Lordlar Kamarası nezdinde temyiz edildiğine dikkat çekti. Yeşildağlar, Lordlar Kamarası’nın konuyu “görüş istemek üzere” Avrupa Adalet Divanı’na götürdüğünü, Adalet Divanı başsavcısının olumsuz görüşüne rağmen Divan’ın Türk vatandaşları lehine az görülen bir örnek oluşturacak şekilde lehte karar aldığını söyledi. Yeşildağlar, “Karar Türk vatandaşlarının yerleşme hakkına daha sonra ağırlaştırma getirilemeyeceğine hükmetti” dedi. Darı’nın avukatları da alınan sonu cun binlerce Türk vatandaşının beklemede tutulan ya da olumsuz gitmekte olan dava sürecinde önemli bir gelişmeye yol açacağına dikkat çekti. Avukatlar sorular üzerine, Türkiye’den herhangi bir girişimcinin de iyi bir iş planıyla, sermayesinin varlığını düzgün biçimde kanıtlayarak İngiltere’de yatırım yapabileceğini ve aynı haklardan yararlanabileceğini belirtti. damlar sanki tek yumurta ikizleri. Biri kukla cumhurbaşkanı, diğeri onun dışişleri bakanı. Al birini, vur ötekine. SuriyeKKTC arasında feribot seferleri başlamış, hayırlı olsun. Bana göre seferler üç ay içinde sessiz sedasız kaldırılacak. Aynı Azerbaycan’ın tüm baskıları göze alarak başlattığı uçak seferleri gibi olacak. İlk uçak Ercan’a indiğinde işi bilenler hariç herkes sevinmişti. Davul zurnalar çalmış, KKTC’ye uygulanan ambargonun kırılması ve dış dünyaya açılması yönünde çok önemli bir adım olarak sunulmuştu kamuoyuna. Azeri yetkililer ilk dönemlerde haftada 510 yolcu taşıyan uçak seferleri için uluslararası tüm baskılara göğüs gerdiler. Rumların tüm diplomatik oyunlarına rest çektiler. Sonra baktılar ki durum hiç öyle değil. Durdukları yerde TalatAvcı ikilisi tarafından arkadan bıçaklanıyorlar. Hem de kalleşçe! Hemen politika değiştirip, uçak seferlerini kaldırdılar. “Alın KKTC’nizi, ne yaparsanız yapın, bizden bu kadar” deyip ortadan çekildiler. Haklılar, hem de yerden göğe kadar haklılar. Onlar KKTC’nin başındakilere güvenmiş, daha da önemlisi, Türk yetkililere güvenip KKTC’ye uçak seferleri başlatmışlar, bizimkiler Azerbaycan’ı kullanıp Rumlara “bakın bizimle anlaşmazsanız, birleşmeye yanaşmazsanız, ambargonun kırılması yönünde böyle sert adımlar atarız” diyerek ortalığı bulandırıyorlar. Çirkin ve iğrenç bir oyun. ??? M. Ali Talat ile onun çırağı dışişleri bakanı Turgay Avcı’nın KKTC’yi yok edip Rum yönetimi ile birleşilmesi yönünde sürekli yeni oyunlar içine girmesi, bugün artık adadaki dengeleri tamamen değiştirdi. Şimdi bu ikilinin yeni bir oyunu ile karşı karşıyayız. Bu defa kullanılan ülke Suriye. Geçtiğimiz günlerde Suriye’nin Akdeniz’e açılan önemli kapısı Lazkiye limanı ile KKTC’nin Gazimağusa kenti arasında feribot seferleri başlayacağı açıklandı. Bu noktada ilk seferi yapan geminin isminin “Akgünler” olması dikkat çekici. İlk sefer tanıtım amaçlı, esas seferler Ramazan ayından sonra başlayacak. Tanıtım seferine katılanlar bildik kuruluşlar, Kıbrıs Türk Sanayi Odası yetkilileri ile Kıbrıs Türk Ticaret Odası yetkilileri. Bu adamları daha önce Azerbaycan’a giden uçağın içinde de gördük. Şimdi yine, hem de uta A M ahkeme, İngiltere’ye iltica başvurusu yapan iki Türk vatandaşının oturma hakkı talebini “Ankara Anlaşması gereği” haklı buldu. aşamsal önemde bir saptamayla başlayalım: Hrant Dink’in katillerini, insanlık değerlerine birazcık olsun sahip her insanı dehşete düşürecek denli iğrenç bir şekilde şiirle, türküyle, kliple övenler, 12 Eylül darbesinin ürünü olan Türkİslam sentezinin Türk ulusuna armağanıdır… O kadar öyledir ki; Prof. Muammer Aksoy’u, Prof. Bahriye Üçok’u, Uğur Mumcu’yu, Ahmet Taner Kışlalı’yı, Turan Dursun’u katleden dinciırkçıfaşist kafayla, Hrant Dink’i, Rahip Santoro’yu ya da Malatya’da üç Hıristiyanı boğazlarını keserek öldüren canilerin ve destekçilerinin arasında nitelik açısından en ufak fark yoktur… Üstelik bugünün dincifaşist yapılanması dünden çok daha açık, çok daha cüretkârdır. Çünkü 12 Eylül darbesiyle önü açılan, sırtı sıvazlanan Türkİslam sentezi, bugün olanca ağırlığıyla iktidara çöreklenmiştir… Bugün yaşadıklarımız, çeyrek asırlık bir trajedinin hazin sonuçlarıdır… ??? Ve yaşadıklarımız, son derece vahim bir sürecin henüz başlangıç aşamasıdır!.. Durun bakalım, hele “AKP anayasası” tamamına erdirilsin; önceki cumhurbaşkanının imzalamadığı üç bin Y DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Adam Olmak!.. la uyutulurken, diğer yandan KKTC gezisi üzerinden sıkmabaşın protokole dahil edilmesi, cumhurbaşkanının ağzından “türbanın bireysel hak olduğu” mesajı ve devletin kalan kısmının süratle işgali aynı zaman diliminde hayata geçiriliyor… ??? İşte, sözlerini Ozan Arif adında bir ülkücünün yazdığı, İsmail Türüt isimli türkücünün, “plan yapma plan” türküsü tam da bu ortamda gündeme düştü… Ve neredeyse yüzde 90’ı iktidarın kontrolünde olan medyanın da engin desteğiyle ulusalcı yurtsever çevreler, bu ülkenin aydınlık insanları hedef tahtasına oturtuluverdi!.. Dincifaşistırkçı örgütlenme, kim bilir kaçıncı kez, yurtseverlik olarak, ulusalcılık olarak tanımlanmaya çalışıldı. Amerikancıların çıkardığı “solcu!” gazete, bu kafaya destek çıkacak kadar çapsız bir baro başkanını “sıkı ulusalcı” ilan etti. Yobazı, neoliberali, işbirlikçisi koro halinde ulusalcıları suçlama bürokratın asaleten atanması Abdullah Gül tarafından bir bir yapılsın (başladı bile); kamu kurumları, üniversiteler, TSK tam anlamıyla “çelik cenderenin” içine hapsedilsin, siz o zaman göreceksiniz, Türkİslam sentezinin asıl sonuçlarını!.. Oyun aslında son derece kaba saba, ama bir o kadar da hızlı oynanıyor. Seçimin hemen sonrasında, daha milletvekili mazbatasını almadan yeni anayasa yapılması gerekliliğini ortaya atan ve bu anayasada “Atatürk ilkelerinin yer almamasını” savunan Prof. Zafer Üskül’ün nerede olduğunu bilen var mı?. Hiç kuşkunuz olmasın, Tayyip Bey tarafından, “anayasa taslağı” hazırlamakla görevlendirilen Prof. Ergun Özbudun da zamanı geldiğinde, ki o zaman pek uzakta değil, Üskül’ün kaderini paylaşacaktır!.. Üstelik oyun, gayet gözü kara, “bir taşla, birçok kuş vurma” taktiğiyle oynanıyor!.. Bir yandan toplum “sivil” sıfatı takılmış “gizli” anayasa taslağıy yarışına girişti. Ulusalcıların geçmişi de, yukarıda saydığım sıfatlara layık olanların geçmişi de arşivlerde mevcut!.. Yurtseverler 12 Eylül faşizmine her türlü baskıyı, tehdidi göze alıp karşı çıkarken bugünün “özgürlük, demokrasi” savunucularının hangi masalarda siftindiklerini yeni kitabımda bizzat onların ağzından, kaleminden anlatacağım… Ancak bu çevrelere bir kez daha “ulusalcı kime denir” anlatmak gerek: Solcu olmak demek, önce ulusalcı olmak demektir… Ulusalcı olmak, önce emperyalizme karşı çıkmak demektir… Ulusalcı olmak, ülkenin yeraltı, yerüstü zenginliklerinin, değerlerinin çokuluslu şirketlere ve işbirlikçilerine peşkeş çekilmesine karşı çıkmak demektir… Ulusalcı olmak demek faşizme, ırkçılığa, dinci düzene, ağalığa, etnik ayrımcılığa sonuna dek karşı durmak demektir… Aslına bakarsanız, bu kadar uzatmaya da gerek yok, büyük devrimcinin bir yobaza söylediği o sözcükleri uyarlamak yeterli olacaktır: Efendiler, ulusalcı olmak demek, adam olmak demektir!.. umitzileli?gmail.com Kolombiya Üniversitesi önünde İran Cumhurbaşkanı karşıtları gösteri düzenledi. (AP) Ahmedinejad’dan mesaj ‘İsrail’e saldırmayız’ Elçin POYRAZLAR WASHINGTON BM 62. genel kurul toplantısı için New York’a gelen İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, ABD yönetimini eleştirerek barış mesajları verdi. Ahmedinejad, İran’ın, İsrail veya bir başka ülkeye saldırma niyetinin olmadığını, ABD’nin de İran ile savaşa hazırlandığını düşünmediğini söyledi. Washington merkezli Ulusal Basın Klubü’nde (NPC) New York’tan videokonferans yoluyla gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ahmedinejad, “ABD yönetiminin dünyayı yönetim biçime karşı çıktıklarını” belirterek “Bu yönetim savaşa, ayrımcılığa ve kan dökülmesine neden oluyor. Biz bunun yanlış olduğunu düşünüyoruz” dedi. Herhangi bir ülkeye saldırmaya niyetlerinin olmadığını kaydeden Ahmedinejad, “İran herhangi bir ülkeye saldıracak değil. İran’ın hiçbir zaman, topraklarını genişletme isteği olmamıştır” dedi. Ahmedinejad, ABD’nin İran ile savaşa hazırlanıp hazırlanmadığı konusunda fikrinin sorulması üzerine de bu yönde öfkeyle yapılmış bazı konuşmalar olduğunu, bu tür konuşmaların ayrıca ABD’deki iç politik hesaplardan kaynaklandığını belirtti. Ahmedinejad, “bu tür konuşmaların üçüncü bir nedeni ise Irak’taki başarısızlıklarının üstünü örtme çabası” görüşünü savundu. İsrail’i “işgalci ve genişlemeci” politikaları yüzünden sert bir dille eleştiren Ahmedinejad, “Geçen hafta Suriye’ye, geçen yıl Lübnan’a saldıran, insanları öldüren, yurtlarından eden bir ülkeyi tanımamız mümkün değil” şeklinde konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle