Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 EYLÜL 2007 CUMA bilim/vaziyet Dünyada ve Türkiye’de kuraklık ve çölleşme tehdidi Yağmur Ekim C Çatlama kullanılmasını açıkça önerenler oldu. İşte bu noktada işbirlikçi sermaye endişelenmeye başladı. Bu örgütlü güç kendisinin kontrol edemeyeceği iktidarı oluşturursa kendi durumu tehlikeye düşecek. Bu bakımdan terbiye edebilirse mevcut iktidar ile devam etmek istiyorlar. Aksi halde, tufandan korkuyorlar. Mevcut iktidarı ehlileştirmek için şimdi dillerinin altındaki şudur. Diyorlar ki; AB ve ABD ile ilişkilerini keserim, laiklik için AB’den yardım talep ederiz ve ortaçağ gidişatını durdururuz. Yani, bir problem varsa çözümünü yine emperyalizme havale etme peşindeler. Bir anlamda şunu demek istiyorlar; bizim bağımsızlığımız önemli değil, bunu paylaşırız ama laikliğimizi kurtaralım! Gazeteler birbirinin yolsuzluğunu manşet yapıyor: Gazete kâğıdına değil, “üçkâğıt”a basılıyorlar! 17 BM’nin Irak’taki rolü artacakmış. BM zaten Bushlaşmış Milletler değil miydi? BİR şeyler oldu; işbirlikçi medyadan ve tekelci sermayeden düne kadar gül gibi geçinip gittikleri İslamcı iktidara karşı çatlak sesler çıkmaya başladı. Ne oldu da “kutsal ittifak” bozulmaya yüz tuttu? Bülent Esinoğlu yorumluyor: “İşbirlikçi sermaye yeniden ortaçağ ideolojisine dönmek istemiyor. Malezya olmak, Ortaçağ’ın ‘mahalle baskısı’nda kalmak istemiyor. Peki, niye? Cumhuriyetin bütün varlıkları özelleştirilirken akla hayale gelmeyen işbirlikleri gerçekleştirdiler. Ortaçağ ideolojisinin Kemalizme karşı kullanılmasında her türlü dayanışma içinde oldular. Ama bu arada yıllardır uygulanan irtica eğitimi büyük kadrolar yetiştirdi. Bir ordu halini aldı. Ve Türk ordusu ile savaşıyorlar. Bu örgütlü gücün yeni anayasanın kabulü sürecinde kuvvet olarak Buradan şunu anlıyoruz ki emperyalizm ve işbirlikçileri bir yol ayırımına varmaktadırlar. İrtica ile yaptıkları işbirliği tüm iktidarlarını tehdit etmektedir. İşbirlikçilerin şunu anlaması gerekir: Bağımsızlık giderse laiklik ortada kalmaz, bunlar birbirinin tamamlayıcısıdır. Bağımsızlığın AB’ye verilmesinde irtica ile işbirliği yapmaktan çekinmeyenler şunu bilmek zorundadırlar: Bağımsızlık azaldıkça laiklik daha da hızlı azalır. Son yıllarda, bağımsızlığımız elimizden gittikçe laiklik de elimizden gitmektedir. Sadece laikliği kurtarmak mümkün değildir. Mücadelenin esası bağımsızlıktır. Sandığa bakarak yılgınlığa gerek yok. Sandığı kim önünüze koyarsa sandıktan o çıkar.” UNCCD kuraklık indisine göre iklim tiplerinin Yerküre karaları üzerindeki coğrafi dağılışı (GAEZ FAO/IIASA (2000)'ye göre yeniden düzenlendi). Doç. Dr. Murat TÜRKEŞ ugün yeryüzünde, kurak arazilere sahip yaklaşık 110 ülke potansiyel bir çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), çölleşmenin küresel maliyetinin yılda 42 milyar ABD $ olduğunu öngörüyor. Dünya İzleme Enstitüsü'nün öngörülerine göre, anakaralar her yıl 24 milyar ton verimli üst toprak kaybına uğruyor. Çölleşme ile savaşım için ilk uluslararası girişimler, 200,000 insanın ve milyonlarca hayvanın öldüğü 19681974 dönemindeki büyük Sahra kuraklığı sona erdiğinde başladı. Çölleşme, Haziran 1992'de Rio'da gerçekleştirilen BM Çevre ve Kalkınma Konferansı'nın (UNCED) önemli konularından birisi oldu. Yaklaşık iki yıl süren çalışmalar sonucunda, “BM, Şiddetli Kuraklık ve /ya da Çölleşmeden Etkilenen Ülkelerdeki, Özellikle Afrika Ülkelerindeki, Çölleşme ile Savaşım Sözleşmesi” (UNCCD), Haziran 1994'te Paris'te kabul edildi. Türkiye ise, Aralık 1996'da yürürlüğe giren UNCCD'ye Mart 1998'de taraf oldu. lanmalar, kurak ve yarıkurak arazilerin bilinen bir özelliğidir.Türkiye'deki kuraklık olaylarının en şiddetli ve geniş yayılışlı olanları, 19711974 dönemi ile 1983, 1984, 1989, 1990, 1996 ve 2001 yıllarında oluştu. suyun bol olmadığını ve yaşam boyunca suyun nasıl verimli ve akılcı kullanılabileceği öğretilmeli ve anımsatmalı. (5) İnsan kaynaklı iklim değişikliğinin (sera etkisi) en önemli sonuçlarından biri, Türkiye'de orman yangınlarının şiddetinde, süresinde ve etki alanında ortaya çıkabilecek olan artışlardır. Türkiye'de her zaman var olan orman yangını olasılığı ve tehlikesi, birçok bölgede çok sıcak ve kurak geçen 2007 yazında yaşandığı gibi, daha büyük bir sorun olarak karşımıza çıkabilecektir. (6) Türkiye'de de, “Orman Yangınlarını İzleme ve Öngörü Merkezi” ya da birden fazla bölgesel merkez çok geç olmadan kurulmalı. (7) Yeraltı su kaynaklarının aşırı kullanım ve yanlış yönetiminden kaynaklanan sorunlar, ciddi yasal düzenlemelerle denetim altına alınarak çözümlenmeli. Bu çerçevede, yeraltı su hazneleri korunarak 'kötü' günler için saklanmalı; gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, zorunlu kalmadıkça, sulama, enerji ve sanayide yeraltı suları yerine, yağışlardan beslenen yüzey suları (rejimleri düzenli büyük akarsular, yapay gölet ve barajlar, vb.) kullanılmalı, özellikle kentsel içme suyu temininde, yalnız içme suyu sağlama amacıyla kurulan su yapılarından (gölet, baraj, vb) ve sürdürülebilir ve çevreye duyarlı olmak koşuluyla, doğal kaynak sularından yararlanılmalı. (8) Türkiye'nin agroklimatik (tarımsal iklim) bölgeleri, iklim koşullarının yanı sıra, toprak, topografya (eğim, yükselti, bakı, orografya), jeomorfoloji ve tarım coğrafyası özellikleri dikkate alınarak belirlenmeli, bu bölgelere uygun tarımsal çeşit seçimi yapılmalı ve bunlar geliştirilmeli. (9) Gelecekteki daha sıcak ve kurak koşullar dikkate alınarak, daha kurakçıl ve sıcak koşullara uygun tarımsal bitki çeşitleri belirlenmeli. (10) Sürdürülebilir tarım ve ormancılık ilkeleri uygulanmalı; tarım ve orman arazilerinin amaç dışı kullanımı önlenmeli; ormanların birer karbon yutağı olduğu da dikkate alınarak, ormanlaştırma, yeniden ormanlaştırma, erozyon denetimi ve çayır/mera iyileştirmesi için bütçeden yeterli kaynak aktarılmalı. (11) En önemlisi, bir an önce ilgili tüm tarafların katılımıyla, Türkiye'nin kendi özel koşullarını ve olanaklarını dikkate alan bir ulusal Kuraklık Yönetim Planı hazırlanmalı ve bunun etkin bir biçimde uygulanması sağlanmalıdır. Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Son Mehmet Ünal: “Yetkili ağızlar açıkladı: Anayasa taslağı AKP’nin değildir, son sözü RTE söyleyecektir! İşte bu kadar!” B SONUÇ VE ÖNERİLER İklim etmenleri ve bitki örtüsü dikkate alındığında, Türkiye'deki çölleşmeye eğilimli kurak araziler, karasal iç ve doğu bölgelerinin önemli bir bölümünü ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni içerir. Akdeniz ve Ege bölgelerinin geniş bir bölümü ise, yüksek ve parçalı yeryüzü şekilleri, tarım arazilerinin yaklaşık son 40 yıldaki tarım dışı ve sürdürülebilir olmayan kullanımı, kentsel ve turizm getirisi yüksek olan tarım ve orman arazilerinin tarım ve orman rejimi dışına çıkarılmasına yönelik girişimler ve yasal düzenlemeler, sanayi, turizm ve orman yangınları gibi iyi bilinen öteki doğal ve insan kaynaklı etmenler dikkate alındığında, gelecekte çölleşme süreçlerinden daha fazla etkilenebilecek yarınemli alanlar olarak kabul edilmelidir. Türkiye için aşağıdaki değerlendirmeler ve somut öneriler yapılabilir: (1) Türkiye, sahip olduğu iklim ve özellikle de yağış klimatolojisi özellikleri yüzünden, su kaynakları açısından zengin bir ülke değil. Bu yüzden, 1970'li yılların başında beri Orta ve Doğu Akdeniz havzasında ve Türkiye'de sürmekte olan kuraklaşma eğiliminin kuvvetlenebileceği olasılığı da dikkate alınarak, gelecekte ciddi su sıkıntısının önüne geçmek için, yasalarla desteklenen gerçekçi su politikalarının oluşturulması ve ivedilikle hayata geçirilmesi gerekir. (2) Bu yasal düzenlemeler, tıpkı enerji kullanımı için yapılması gerektiği gibi, suyun tüm sosyoekonomik sektörlerde ve yaşamın her alanında akılcı, verimli ve yeterli kullanımını sağlayacak önlemleri ve politika araçlarını içermeli. (3) Tarımda geleneksel sulama yöntemlerinin yerine, sızma ve buharlaşma yoluyla su kaybının en az olduğu basınçlıkapalı borulu sulama yöntemlerinin (yağmurlama ve damla sulama) kullanılması özendirilmeli ve üreticilere uygun finansman destekleri sağlanmalı. (4) Halkın eğitimi kapsamında, başta Enerji ve Tabii Kaynaklar, Tarım ve Köyişleri, Çevre ve Orman bakanlıkları olmak üzere, ilgili kurum ve kuruluşlar, eğitici kısa filimler, radyo ve televizyon programları, kitapçık ve broşürlerle, kuruluş ve yurttaşların, Türkiye'de Bir öneri BAŞTA İslamcı iktidarın başındakiler olmak üzere din üzerinden siyaset yapanları ve bu işten çıkarı olanları en çok ne sinirlendiriyor biliyor musunuz? Türbana, türban denmesi! Sıkma başa, sıkma baş denmesi! Onlar siyasi simge haline getirdikleri türbana da, sıkma başa da başörtüsü diyorlar ve herkesin de başörtüsü demesini istiyorlar. Annelerimizin, ninelerimizin o güzel başörtülerini hepimizin gözünün içine bakarak çalmak istiyorlar. Toplumsal bir tepki konmazsa, çalacaklar da! Türkiye’nin çağdaş kadınlarına, çağdaş genç kızlarına bir önerim var. Gelin, türbancıların, sıkma başçıların bu oyununu bozun. Nasıl mı? Çok kolay... Bir moda yaratarak. Mevsim de uygun. Sonbaharın serinliğine, rüzgârına, yağmuruna karşı, sokağa çıkarken başınıza bir eşarp takın. Aynen annelerimizin, ninelerimizin taktığı gibi. Saçınızın bir kısmını açıkta bırakarak ve çenenizin altından ÖLLEŞME NEDENLERİ, ETKİLERİ Çölleşme, BM Çölleşme ile Savaşım Sözleşmesi'nde, “iklimsel değişimleri ve insan etkinliklerini de içeren, fiziksel, biyolojik, siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik etmenler arasındaki karmaşık etkileşimlerin, kurak, yarıkurak ve kuruyarınemli alanlarda oluşturduğu arazi degradasyonu” olarak tanımlanmıştır. Çölleşme, düşük toplam yağışa, yetersiz su kaynaklarına, uzun kurak mevsimlere, yinelenen kuraklık olaylarına, gevşek yüzey malzemesine ve ince toprak katmanına sahip, seyrek ve aynı zamanda hassas bir vejetasyon ile kaplanmış ortamlarda, hem daha sık oluşur hem de daha fazla etkili olur. Uzun süreli ve şiddetli kuraklık olayları gibi iklimle ilişkili etmenler, arazinin çölleşmeden etkilenebilirliğinde ve çölleşme süreçlerinin hızlanmasında bir artışa yol açabilir. Gerçekte, kuraklık ve yanlış arazi yönetimi, arazi ve su kullanımı ile toprak ve egemen iklim arasındaki uyumsuzluğun birleşiminin bir sonucudur. Günümüzde gerçek çöllerin ve çölleşmeye eğilimli alanların bulunduğu, çok kurak, kurak, yarıkurak ve kuruyarınemli araziler, Yerküre karalarının yaklaşık % 47'sini kaplar. Çok kurak ile yarı nemli arasındaki iklim kuşakları, iklimdeki kuvvetli değişimlerin etkilerine karşı açıktır. Bölgesel yağıştaki kısa süreli değişimler ve uzun dönemli dalga Ç her an açmaya hazır bir düğüm atarak şöyle güzel bir eşarp takın. Başı örtmek neymiş, başa örtü nasıl takılırmış, başörtüsü nasıl olurmuş görsünler. Eşarbın yanı sıra yemeni, yazma, oyalı tülbent de kullanın, kendi modanızı kendiniz yaratın. Kapalı bir mekâna girdiğinizde eşarbınızı çözer, omzunuzdan sırtınıza doğru sarkıtırsınız. Görürler... Görüp, öğrenirler. Bilmemek değil öğrenmemek ayıp. Başörtüsünün kafayı bohçalamak, saçları tutsak almak için kullanılmadığını anlayacaklardır... Anlamayanlar da çıkacaktır. Çünkü bazıları birer militan gibi yetiştirildikleri için anlamak istemeyeceklerdir. Ama sizler annelerimizin, ninelerimizin başörtüsünü, türbancıların eline bırakmamış olacaksınız. Kandırılmış insanlar böylece türbanın başörtüsü olmadığını, sıkmabaşa başörtüsü denmeyeceğini isteseler de istemeseler de anlamak zorunda kalacaklardır. Din üzerinden siyaset yapan erkeklerinin yalan söylediğinin ayrımına varacaklardır. Haydi çağdaş kadınlar, genç kızlar; bir eşarp modası başlatın da dünya âlem gerçeği görsün! Talep İrfan Karacan: “İnancı gereği üniversiteye türbanlı gitmek isteyenler, yarın inancı gereği farklı hukuk sistemleri isterlerse bu da demokratik bir talep mi olacak?” Sivil Gülhan Elmas: “Türkiye’de orduya karşı olup da sivil yanlısı geçinenler nedense Irak’taki sivillere karşı Amerikan ordusunu destekliyorlar...” Başıbozuk Halit Ovalı: “Anayasanın başına koydukları ‘sivil’ kelimesini uygarlık olarak tanımlıyorlar. Oysa ‘sivil’in halk arasındaki anlamı ‘başıbozuk’tur!” Faşist Akif Kökçe: “Güç bende, istediğimi yaparım diyen faşist, çoğunluk bende, istediğimi yaparım diyen sosyal faşisttir.” Caiz Zehra Top: “IMF’den Gerçek Oktay Taşlı: “Değiştiklerini söyleyenler gerçekten de çok değişmişler!” alınan borçla ABD’de iftar yemeği vermek caiz midir!” Akdeniz havzası’nda kuraklık ve çölleşme Kısa Kaynakça http://drought.mssl.ucl.ac.uk/drought.html (Ağustos 2007) Türkeş, M. 1999. Vulnerability of Turkey to desertification with respect to precipitation and aridity conditions. Tr. J. of Engineering and EnBüyük Akdeniz iklim bölgesi, eşvironmental Science 23: 363380. siz fiziki coğrafya özelliklerinin karmaşık bir birTürkeş, M. 2003. Küresel İklim Değişikliği ve leşimidir. Bölge, toprakta yüzey kabuğu gelişimine eğilimGelecekteki İklimimiz. 23 Mart Dünya Meteli fakir ve kolaylıkla aşınabilen topraklara sahiptir. Çok yüksek deoroloji Günü Kutlaması Gelecekteki İklimiğişkenlik gösteren iklimi, temel olarak görece daha sık oluşan uzun dömiz Paneli, Bildiriler Kitabı, 1237. Devlet nemli kuraklıklarla ve kısa dönemli şiddetli yağışlarla açıklanır. Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, Ankara.Türkeş, M. 2007. İklim Değişikliği, Büyük Akdeniz iklimi, sıcak ve kurak yaz mevsimleri ve ılık ve yağışlı kışları ile, Kuraklık, Çölleşme Süreçleri ve Tarıma Türkiye'nin batı ve güney bölgelerinde de etkili olmaktadır. Bu iklim koşulları, bölEtkileri. Kuraklık ve Türkiye Tarımı, gedeki arazi degradasyonunu ve çölleşmeyi kuvvetlendiren olumsuz doğal değişkenlerin TEMA “Kuraklık Etkilerinin Azalbaşında gelmekte. tılmasında Kurağa Dayanıklı Bitki İklim modelleri, Akdeniz havzasının bazı bölgelerinde gelecek on yılÇeşit Islahı ve Kurak Koşullarda Yetiştirme Tekniği Çalıştayı” (Aralarda kışın daha belirgin olmak üzere yağış tutarlarının % 1015 oranlalık 2001, Ankara), Bildiriler Kitarında azalacağı ve öngörülmesi olanaksız ekstremler arasında önemli doğal bı, İstanbul, 140. iklimsel değişimlerin olacağı konusunda bizleri uyarıyor. Akdeniz havzasınTürkeş, M., Sümer, U. M. and daki bugünkü ve gelecekte gerçekleşeceği öngörülen daha sıcak ve kurak ikDemir, İ. 2002. Reevaluation of lim koşulları altında, kuraklık ve çölleşme en büyük tehdit olacağı için, su trends and changes in mean, makaynaklarının ve toprağın sürdürülebilir yönetimi ve kullanımı çok önemli ximum and minimum temperatures of Turkey for the period bir gereksinim olarak karşımıza çıkmaktadır.Giderek artmakta olan olum19291999. Int. J. Climatol. 22: suz insan etkileri ve baskıları da, en az bu doğal koşullar kadar önemli. Ak947977. deniz havzasındaki tarım topraklarının yaklaşık % 80'i, tarımsal kimyaTürkeş, M. and Erlat, E. 2005. sallar ve ağır tarım makinelerinin kullanımı gibi sürdürülebilir olmayan Climatological responses of winter uygulamalar yüzünden yirminci yüzyılın ikinci yarısında etkilere karşı daha açık oldu. Oyprecipitation in Turkey to variability saki bu tarım arazilerinin yaklaşık % 22'si çeşitli Akdeniz kültürlerince binlerce yıldan of the North Atlantic Oscillation during the period 19302001. Theor. and beri işlenmekteydi. Çölleşme ile ilişkili bir başka önemli özellik, Akdeniz havasında Appl. Climatol. 81: 4569. çok yaygın olan ve sonuçları açısından son yıllarda giderek çok ciddi boyutlara UNCCD. 1995. The United Nations ulaşan orman yangınlarıdır. Orman ve çalılık (maki ve garik formasyonları) Convention to Combat Desertification in yangınları, bitki örtüsünün çok kolay tutuşabilme özelliği, yangınlathose Countries Experiencing Serious Drought rın yayılmasını kolaylaştıran yaz kuraklıkları ve kuvvetli rüzgârand/or Desertification, Particularly in Africa. Text with Annexes, United Nations Environlar yüzünden, yangınlar özellikle yaz aylarında bölgement Programme (UNEP), Geneva. nin çok büyük bir bölümünde elverişli koUNEP. 1993. World Atlas of Desertification. şullar bulmaktadır. United Nations Environment Programme (UNEP), London. Limnoloji Kongresi oma’da 18 Eylül’de toplanan beynelmilel limnoloji (gölbilim) kongresinde hükümetimizi temsil eden Darülfünun mevzii jeoloji muallimi Hamid Nafiz bey, kongrenin bitmesi üzerine şehrimize dönmüş ve kongre hakkında âtideki izahatı vermiştir; “... Kongrede, Avrupa, Amerika ve Japonya’nın hemen bütün hükümetleri ve alâkadar müesseseleri gerek resmi, gerekse hususi delegelerle temsil edilmişti. En çoğu Rus ve Alman olmak üzere takriben 150 kadar murahhas (delege) mevcuttu. Bu kongre dördüncüsüydü. Memleketimiz birinci defa olarak bu kongrede temsil edildi. Bundan böyle beynelmilel cemiyetin azası olduk. Limnoloji ilmi, göllerin jeolojisi, kimyası, hayatiyatı ile iştigal eden (uğraşan) yepyeni bir ilim olup az zamanda bilhassa Almanya, Rusya, İskandinavya, İtalya ve Amerika’da pek çok mütehassıslar yetişti. Rusların bu kongreye arz ettikleri mesai her türlü takdirin üstündedir. Kongre, Rus mütehassıslarından Perfiliyef’e mesaisinden dolayı takdirlerini beyan etmiştir. Kongre esnasında ve kongreden R Hamid Nafiz (Pamir). sonra İtalya’da bu ilmin tatbikatından olan, göllerde balıkçılığı çoğaltmak üzere vücuda getirilen mükemmel müesseseleri ve gölleri gezdik. Limnoloji ilminin tekamül ettiği (geliştiği) bütün memleketlerde, göllerde bazı balıkları çoğaltmak suretiyle malarya (sıtma) anofelleri imha edil mektedir. Amerika’da “Paris yeşili” adı verilen bir cisim ile aynı mücadele keza gayet müessir (etkili) neticeler vermiştir. Bu cismin kolaylıkla tatbik edilebilmesi ve ucuz olması, nebatat ile örtülmüş su sathındaki malarya anofellerini imha etmesi, suda yaşayan diğer canlılar üzerinde müessir olmaması ve bilhassa gayet kolaylıkla tatbik edilebilmesi dolayısıyla dünyanın her tarafında olduğu gibi İtalya’da da büyük muvaffakiyetler vermiştir. Beynelmilel limnoloji kongresinde diğer ilmi meseleler ile beraber bu hususlardaki tetkikat ve tetebbuat (araştırmalar) da mevzubahis olmuş ve muhtelif memleketlerde elde edilmiş olan neticeler zikredilmiştir. Kongre bana ilmi ve tatbiki sahalarda bütün dünyanın jeologları, hidrobiyologları, limnologları ile hasbıhal etme fırsatını bahşetmiştir. Bu gibi kongrelere birer murahhasla değil, heyetlerle iştirak etmemiz pek ziyade şayânı arzudur (arzuya değerdir). Kongre neticelerini bir raporla Maarif Vekâleti celilesine iblağ edeceğim (sunacağım). 9 Ekim 1927 Pazar