29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 EYLÜL 2007 CUMA ekonomi İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER ‘Bush’un dış politikasını tamamıyla onaylayan Türklerin oranı yüzde sıfır’ C Dinci İttifak sasyon haber değeri de olduğu için haklı olarak büyüttüğü Cumhuriyet, laiklik, Atatürk devrimlerine bağlı olduklarını düşünenlerin 9 Eylül günkü parçalanmalarına ne demeli? CHP’nin kuruluş yıldönümünde, bu değerlere sahip çıkma, kan tazeleme adına öncelikle örgüt tabanı, kitleleri Anıtkabir’de toplama girişiminin düşünce olarak olumsuz bir yanı yok elbette. Örgütün dinamikleri, üyeleri koca bir seçim sürecinde uykuya yatmamış olsalardı. Cumhuriyet mitingleri, “siz bize mecbursunuz” yaklaşımı ile bir seçimden sonuç alma hesabı yapılmamış olsaydı. Olan oldu, kan davası gütmeyelim desek.. Lider Baykal başta, CHP’nin kendi değerlerine sarılmak istediği, yeniden örgütlenme, toparlanma, tabana, halka açılma atağına geçtiği yolunda en küçük, ufuk açıcı adım, ışık var mı? Herhalde yok ki, CHP’nin kuruluş yıldönümünde, AKP iktidarı bu kadar büyük atak içinde, ülkenin geleceği için CHP’nin sahibi olması gereken değerler adına tehdit oluştururken, CHP içinden, CHP’nin kadroları eliyle parti merkezi önünde böylesine etkili bir protesto eylemi gündeme gelebiliyor. Bu noktada Sarıgül hareketini eleştirmek, stratejik olarak yanlış bulmak sorunu çözmüyor, CHP’nin içinde bulunduğu çıkmazı hafifletmiyor. Trajikomik bir durum ama, 9 Eylül hem CHP’nin kuruluş yıldönümü, hem de Kurutuluş Savaşı’nın kazanılmasının simgesi İzmir’in kurtuluş günü. CHP’li örgüt üyeleri, belediye kadroları Ankara’ya çağrılılar. Ancak 9 Eylül’ün anlamlı, simge gününde İzmir’de bulunmak noktasındalar. Aslında Cumhuriyet, laiklik, Atatürk devrimlerine sahip çıkmada toplumsal güçbirliği kendini daha anlamlı olarak İzmir’in kurtuluş şenliklerinde de gösterebilirdi. Siyasi kadro kavgasının içinde araç olma gibi bir risk de ortadan kalkmış olabilir, cephe buluşması gerçekleştirilebilirdi. İzmir buluşması, kucaklaşması şansı değerlendirilemedi. Gerçi şenlikler her zamankinden coşkulu idi. Anlamlı bir amaca yönelik değerlendirilemedi.. Şişli’ye, işe geldiğim minibüsün şoförü, dantelli takkeli, şalvarlı, sakallı çok genç bir tarikat üyesi, müridi idi. Radyodan ya da kasetten İslamcı yayını çok gürültülü olmasa da bizlere duyuruyordu. Para alıp verirken kadınlarla elinin tokuşmaması, dokunmaması için özel çaba gösteriyordu. Türkiye’nin nereye gitmekte olduğu üzerinde kaygısı, kuşkusu olanların darmadağınık seyretme lüksleri var mı? Dinci ittifak, örgütlülük çok sistemli, planlı, hızla yol alıyor... soner?cumhuriyet.com.tr 9 ABD ve AB’ye soğuğuz Dış Haberler Servisi Türkiye’de ABD karşıtlığının geçen yıla oranla arttığı bildirildi. Merkezi ABD’de bulunan düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu’nun (GMF) Türkiye dahil, 12 Avrupa ülkesiyle ABD’de yaptığı “Transatlantik Eğilimler 2007” araştırmasına göre, Türkiye’de AB üyeliğine olumlu bakanların oranı ise son 1 yıl içinde büyük oranda azaldı. Türk halkının AB yanında ABD ve İran’dan da soğuduğunu ortaya koyan araştırmaya göre, Türkiye’de son 1 yılda ABD’ye sempatiyle bakanların oranı yüzde 20’den yüzde 11’e, AB’ye olumlu bakanların oranı yüzde 45’ten yüzde 26’ya ve İran’a sıcak bakanların oranı yüzde 43’ten yüzde 30’a indi. GMF için TNS Opinion tarafından 423 Haziran arasında yapılan araş “Transatlantik Eğilimler 2007” araştırmasına göre, Türkiye’de son 1 yılda ABD’ye sempatiyle bakanların oranı yüzde 20’den yüzde 11’e, AB’ye olumlu bakanların oranı ise yüzde 45’ten yüzde 26’ya düştü. tırmada ayrıca Rusya’ya sıcak bakan Türklerin oranı yüzde 21 ve Çin’e sıcak bakan Türklerin oranı yüzde 28 olarak açıklandı. AB üyeliğine verilen desteğin Türkiye’de yüzde 40’a gerilemesine karşın Avrupalıların yüzde 56’sının Türkiye’nin üyeliğini “muhtemel” gördüğünü ortaya koyan GMF araştırmasında, bu oranın İngilizler arasında yüzde 73, Hollandalılar arasında yüzde 72, Almanlar arasında yüzde 62, İtalyanlar ve Portekizliler arasında yüzde 60, Fransızlar arasında yüzde 31 olduğu kaydedildi. ATO’YA DESTEK AZALIYOR Araştırmada, Türklerin yüzde 74’ünün ABD liderliğine ve yüzde 54’ünün AB liderliğine karşı çıktıkları belirlenirken ABD Başkanı George Bush’un dış politikasını “tamamıyla onaylayan” Türklerin oranı yüzde sıfır ve “biraz onaylayan” Türklerin oranı yüzde 2 olarak verildi. Türklerin yüzde 83’ü Bush’un politikalarını N “hiç onaylamadığını” ifade ediyor. Avrupalılar arasında Türkler, Bush’a en soğuk bakan millet olurken İspanyolların sadece yüzde 10’u, Fransızların yüzde 12’si, Almanların yüzde 13’ü ve İngilizlerin yüzde 16’sı, Bush’un politikalarına yeşil ışık yakıyor. Türkler AB ile birlikte NATO’ya da her geçen yıl daha soğuk bakarken Türkiye’de örgütü “hâlâ gerekli” bulanların oranı son 3 yılda yüzde 53’ten yüzde 35’e geriledi. Araştırma ayrıca ABD ile beraber çalışacağını taahhüt eden yeni Avrupalı liderlere rağmen kamuoyunun Atlantik ötesi ortaklığın canlanacağına inanmadığını da ortaya koydu. İngiltere’de Gordon Brown, Fransa’da Nicolas Sarkozy ve Almanya’da Angela Merkel, Washington ile ilişkileri geliştireceklerine dair söz vermişlerdi. TMSF, Yiğit şirketlerine el koydu Ekonomi Servisi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), Korkmaz Yiğit Grubu’ndan alacaklarının tasfiyesi amacıyla yürüttüğü yasal takipler kapsamında bu gruba ait iki şirkete el koyarken, bir şirkete de yönetim ve denetim kurulu üyesi atadı. Fon, Korkmaz Yiğit Grubu ile ilgili yasal takiplere devam edileceğini bildirdi. TMSF’den yapılan yazılı açıklamada, Korkmaz Yiğit Grubu’nun TMSF’ye olan borçlarının tasfiyesi amacıyla 2006 yılında imzalanan protokolün, borçlu grubun protokol edimlerini ve ödemelerini yerine getirmemesi nedeniyle feshedildiği ve grup hakkında yasal takiplere devam edilmesi kararı alındığı belirtildi. Bu çerçevede, 5411 Sayılı Bankacılık Korkmaz Yiğit Grubu’nun TMSF’ye olan borçlarının tasfiyesi amacıyla 2006 yılında imzalanan protokolün, borçlu grubun protokol edimlerini ve ödemelerini yerine getirmemesi nedeniyle feshedildiği ve grup hakkında yasal takiplere devam edilmesi kararı alındığı belirtildi. TMSF Ciner’le anlaştı Ekonomi Servisi TMSF ile protokol imzalayan Park Grubu, Sabah ve Atv’nin satış işlemlerinin Fon tarafından gerçekleştirilmesini, TMSF de Dinç Bilgin Grubu’ndan intikal etmeyip Merkez Grubu’nun faaliyetleri sırasında edinilen veya Park Grubu’ndan aktarılmış nakit değer, varlık ve şirketlerin Park Grubu’na iadesini kabul etti. Park Grubu, Fon, Merkez Grubu veya Medya Grubu aleyhine dava, şikâyet, takip ve itiraz yoluna gitmeyeceğini taahhüt ederek, yapılan işlemlerle ilgili tüm itiraz, şikâyet ve dava haklarından peşinen feragat etti. Kanunu’nun geçici 11. maddesinin verdiği yetkiye dayanarak İstanbul’da faaliyette bulunan Korkmaz Yiğit Grubu şirketleri Anka İnşaat ve Yapı Endüstrisi Gayrimenkul Geliştirme ve Pazarlama AŞ ve Yeni İstanbul İnşaat Taahhüt Pazarlama ve Turizm Ticaret A.Ş.’nin temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin TMSF tarafından devralındığı bildirildi. Sabah ve atv’ye AKP’li işadamı ilgisi Murat KIŞLALI ANKARA Tasarruf Mevduat Sigortası Fonu’nun (TMSF) atv ve Sabah’ın satışına ilişkin ortaya koyduğu süreç, AKP’nin kendi medyasını yaratma girişimlerinin son adımı olarak nitelendirildi. TMSF ile TMSF Başkanı Ahmet Ertürk’ün yaptığı açıklamalara göre ihaleye Doğan ve Çukurova grupları katılamayacak. Piyasada konuşulan Türk yatırımcılar arasında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dostu Remzi Gür, Star gazetesinin ve Kanal 24’ün sahibi Ethem Sancak ve Bugün gazetesinin sahibi Akın İpek gibi AKP’ye yakın dinci işadamlarının ismi geçiyor. Kanadalı Canwest, ihaleye girmeyeceğini açıkladı. Ahmet ŞEFİK TRABZON Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Özak, kamuoyundaki büyük tepkilere karşın geçen AKP hükümeti döneminde Meclis’ten geçirilen, ancak Onuncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından iade edilen nükleer santral kurulmasına ilişkin yasanın önümüzdeki günlerde yeniden gündeme geleceğini açıkladı. Trabzon Elektrik Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen Doğu Karadeniz Enerji Forumu, Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde yapılıyor. Karadeniz’deki enerji potansiyelleri, Büyük Ortadoğu Projesi içinde enerji politikaları gibi önemli ana başlıkların da gündeme getirildiği AKP’nin nükleer ısrarı toplantılarda, Türkiye’nin alması gereken tutum da tartışılıyor. Forum, hükümetin özellikle nükleer enerji niyetlerini yinelediği bir toplantı oldu. Hükümetin enerji konusundaki görüşlerini açıklayan Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Özak, güvenilir ve çevreye duyarlı enerji kaynaklarının sağlanması ve fiyat dengesinin gözetildiği bir piyasanın oluşturulmasının geleceğin en önemli tartışmaları oluşturacağını söyledi. Faruk Özak, AKP hükümetinin petrol ve doğalgaz rezervlerinin yüzde 70’inin yakın bölgelerden sağlandığını, ülkenin enerji açısından bir geçiş yeri haline getirildiğini belirtti. Özak, “Geçen mayısta, nükleer santral kurulması, işletilmesine ve üretimine ilişkin bir yasa çıkardık. Ama bu yasa eski cumhurbaşkanı döneminde geri döndü. Kanun önümüzdeki günlerde yeniden çıkarılacaktır. Nükleer santral mutlaka yapmalıyız. Nükleer ve diğer enerji türlerini de ele almalıyız. Ama nükleer santrallar konusunda millet olarak bir karar vermeliyiz artık” şeklinde konuştu. eçimlerden önce öngörülmeyen bir yeni ittifakın bilincine varmadan sonuçlarını gözlemler olduk. AKP iktidarı, Erdoğan yönetimi bir elini Türkİslam, diğer elini Kürtİslam sentezi ile MHP ve DTP’ye uzatmış bulunuyor. Meclis’in iki düşman kardeş bilinen partileri çok farklı gerekçeler ve beklentilerle de olsa bir biçimde AKP iktidarının icraatlarına destek verme noktasındalar. Önce Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesinde oynadıkları rolde, AKP’nin, verdiği sözden geri dönmesini sağlayacak biçimde uzlaşmadan vazgeçerek Gül’de dayatması ve kolayca seçtirmesinde doğrudan katkıda bulundular. Şimdi de çok farklı öncelikler ve beklentiler adına AKP’nin gizli anayasasını gündeme getirebilmesi, ciddi bir olasılıkla da Meclis’ten geçirmeye çalışmasında hizmete hazır konumdalar. ??? DTP üniter devletten federal devlete yönelmede ne kadar ödün koparabilir? MHP üniter devletten ödünlere ne kadarı ile razı olabilir? Henüz bilemiyoruz. Kesin olan şu ki, her iki zıt kardeş parti, İslam adına laiklikten, Cumhuriyetten, Atatürk devrimlerinden verilecek ödünlere, kimi konularda asla razı olmayacakları görüntüsünü verseler de, çok ciddi katkıda bulunmaya hazırlar. Söyleme, verdikleri görüntüye bakılırsa Gül’ün cumhurbaşkanlığına da onay, daha doğrusu oy vermediler. Ama seçilebilmesinin yolunu açmakla kalmayıp doğrudan çok önemli katkıda bulundular. Erdoğan iktidarının stratejisi aynen AKP Anayasası için de geçerli. Her iki zıt kardeşin türbanın yolunu açmak için zaten desteğini baştan almış durumda. Gerisi bir o yandan, bir bu yandan destek alarak, “sivil anayasa, AB’ye uyum, özgürlükleri sağlamak” yalanı altında, ılımlı İslam cumhuriyetinin yolunu tam açacak anayasal değişiklikleri gerçekleştirmeye kalmış bulunuyor... Tabii Cumhuriyetin kazanımlarını garanti sanma yanılgısı, suçluluğu içinde olan bireyler ve örgütler, Cumhuriyet, laiklik, devrimlere sahip çıkmak sorumluluğunu duyanlar, olup bitene seyirci kalmayı, darmadağınık olmayı sürdürürlerse... Dün mezhepler, tarikatların, siyasal İslamcıların damgasını taşıyan medya ve yıldız yazarlarının haber ve yorumlarını bir kez daha gözden geçirdim. ErdoğanBahçeli Söğüt buluşması nasıl da içten alkışlanıyor, sevinçle karşılanıyordu. Anayasa tartışmalarında seçilmiş kadroların ortak korosu ne kadar da cansiperane, taslağın Cumhuriyet, laiklik, Atatürk devrimleri için tehdit olan maddelerini saklamaya, tuzakları özgürlük olarak pazarlamaya çabalıyorlardı. ??? Ya medyamızın bu kez san S Korkmaz Yiğit nin bir yüzünde yollarda vızır vızır dolaşan lüks araçlar, tertemiz bir hava, o Kıbrıs’a has otların size ulaşan nefis kokusu var. İngilizlere yılda satılan 500600 evden para kazananlar var. İnşaatı yapan şirket de kârını alıyor, herkes memnun!.. KKTC’den Rum tarafına, yani Kıbrıs Cumhuriyeti’ne alışveriş için geçenler hızla artıyor. Eskiden İstanbul’a giden Türkler, şimdi lüks Rum mağazalarını dolduruyor. Kıbrıs gazetesindeki bir ilan: “Gazinomuzda Rum şarkıcı Elena’dan Rumca ve Türkçe şarkılar” . Ne güzel, TürkRum dostluğu gelişiyor!.. Başka bir duyuru; “Bay Kuzey Kıbrıs bu gece seçiliyor”... KKTC’nin yerini Kuzey Kıbrıs almış! Irak’ın kuzeyinde kukla devlet kuran emperyalizm burada KKTC’yi Rum Cumhuriyeti içinde eritmeye çalışıyor olmalı... Türkiye’den gelen gazetelere bakıyorum; şeriatçı ve iktidar yanlısı olanlar ortalığı doldurmuşlar. Müftüpapaz diyaloğu siyasetin bir parçası olmuş. Türkiye’de olduğu gibi burada da “şeriatçı bir damar” oluşturmaya çalışıyorlar. Kıbrıs adası BOP’un koçbaşı olduğuna göre “Sünni şeriatçı zeminin” burada yerleşmesi gerekiyor. Türkiye, Su KKTC’ BIÇAK SIRTI EROL MANİSALI Kıbrıs’ın İki Yüzü TSK Kıbrıs’tan çekilmeli, çünkü ABD, Fransa ve Almanya geliyor!.. Batı, Rum ve İsrail şirketleri Kıbrıs’ın kuzeyini denetimleri altına almalı... Kıbrıs’ta Türk kültürü ve kimliği yerine “Sünni şeriatçılar ve Kıbrıslılık” egemen olmalı. Çünkü Kıbrıs adası BOP’un en önemli silahı; Irak’ı, Suriye’yi, İran’ı, Türkiye’yi hedef alan bir proje bu. O halde Türkiye’nin ve askerinin bu adada işi ne? KKTC’yi özel statüde ve bir Türk azınlık olarak Rum Cumhuriyeti’ne bağlamak istiyorlar. Türkiye’yi de yine özel bir statüde AB’ye bağlama yolunda ilerliyorlar. ABD ve AB’nin bölge politikaları soğuk savaş sonrasında adım adım bu uygulamalar içinde ilerliyor. Kıbrıs’tan Türk askeri gitsin diyenler, İngiliz, Amerikan ve Yunan askerlerine ses çıkarmıyor. Rumlar Fransızlarla, “Fransız askerlerinin Kıbrıs’taki ik riye, Irak, Ürdün ve S. Arabistan ile bu zemin üzerinden, “ilave bir halat” atılması fena mı olur? Eskiden adada, İngilizlerin şeriatçıları kraliçenin hükümetine el altından hizmet verirlerdi. Şimdi Türkiye’dekiler bunu üstlenmişler. Türkiye’deki ulusal bankaları ele geçiren Batı bankaları KKTC’de harıl harıl şube açıyorlar. KKTC’nin, bağımsız devletin yerini, “Birleşik Kıbrıs ve Kuzey Kıbrıs” alıyor. Yani? İki devlet birleşip birleşik bir Kıbrıs mı kuruyor? Ne gezer!.. KKTC eritilip Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’ne yapıştırılıyor. Rumların egemenliği altında bir Türk azınlık zemini oluşturuluyor. KKTC’de Türkiye’nin yerini yavaş yavaş ABD, AB ve Rumlar fiilen almaya başlıyor. Batı emperyalizmi adadan Türkiye’yi tasfiye etmek istiyor. Siyasi, iktisadi, askeri ve kültürel olarak. KKTC eritilip bir azınlık gibi Rumların denetimi altına girmeli... mal faaliyetlerine destek için” anlaşmalar yapıyor. ABD ve AB askerleri, Kıbrıs’a yavaş yavaş “intikal ediyorlar”. İsrail KKTC’de geniş arsalar, araziler alıyor; şirketleri faaliyetlerini genişletiyor. TSK’nin KKTC’deki varlığı artık yalnızca Türkleri Rum saldırılarından korumak için değil: Ondan da önemlisi, Kıbrıs adası üzerinden Türkiye’ye yapılmak istenebilecek saldırılara karşı, “bir caydırıcı güç” olmasındandır. Bu artık teorik bir yaklaşım ve düşük bir olasılık olmaktan çıkmıştır. BOP’un kapsamı ve hedefleri göz önüne alındığında; Kuzey Irak’taki gelişmeler ve “siyasallaştırılmakta olan Kürdistan projesi” değerlendirildiğinde; AKP iktidarının BOP içindeki misyonu ve isteği düşünüldüğünde Türkiye’deki ulusalcı güçlerin önündeki seçenekler daha da netleşir. KKTC’deki kolordu Türkiye için olduğu kadar bölgedeki Arap ülkeleri ve İran için de yararlı bir caydırıcı güçtür. Türkiye’deki ulusalcı güçlerin Rusya ve Çin’le de bu konularda diyaloğunu genişletmeleri artık kaçınılmaz hale geldi. Aynen Karadeniz konusunda Ruslarla yaptığımız işbirliğinde olduğu gibi... Türkiye’nin politik riski artıyor Gül’ün cumhurbaşkanlığı, Türkiye’yi iki sıra düşürdü ANKARA (ANKA) Euroasia Group ve Citi Private Bank tarafından yayımlanan eylül ayı Global Risk Raporu’nda Türkiye için “politik risk artıyor” uyarısında bulunuldu. Raporda, Türkiye istikrarının Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün laik kesimlerle eski partisi AKP arasında dengeyi kurmasına bağlı olduğu yazıldı. Türkiye, yükselen piyasalar risk sıralamasında da ağustos ayına göre iki sıra geriledi. Raporda, eylül ayı itibarıyla Türkiye’nin yanı sıra Arjantin ve Pakistan’da da politik risklerin arttığına dikkat çekilerek politik açıdan en istikrarlı ülkelerin Macaristan, Güney Kore ve Polonya olduğu belirtildi. Yirmi değişik kriterle hazırlanan Global Risk Endeksi’ne göre, ağustos ayında 24 yükselen piyasa arasında en istikrarlı ülkeler sıralamasında 4. sırada olan Türkiye, eylül ayında iki basamak gerileyerek 6. sıraya düştü. Raporda, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylık sürecinin ve bununla ilgili yapılan tartışmaların Türkiye’nin politik riskinin artmasında önemli rol oynadığı belirtildi. Raporu hazırlayan uzmanlardan Wolfango Piccolin, Abdullah Gül’ün özellikle laik kesimlerle AKP arasında süren tartışmalara rağmen ağustos ayında cumhurbaşkanı seçildiği hatırlatılarak “Türkiye’nin politik istikrarının Gül’ün AKP ile, aralarında ordunun da bulunduğu laik kesimler arasında kuracağı hassas dengeye bağlı olduğu” yorumunu yaptı. Raporda en istikrarsız ülkeler arasında ise Pakistan, Nijerya, İran, Venezüella ve Kolombiya yer aldı. www.istanbul.edu.tr/iktisat/ emanisali
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle