Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 Saldırı hazırlığında oldukları öne sürülen 1’i Türk 3 kişi operasyonla yakalandı C haberler SÖZDEN YAZIYA GÜRAY ÖZ 14 EYLÜL 2007 CUMA Almanya’da terör paniği Dış Haberler Servisi Almanya’da Frankfurt Uluslararası Havaalanı ile Ramstein’daki ABD askeri üssüne saldırı planladığı şüphesiyle 1’i Türk 3 kişinin gözaltına alındığı bildirildi. Oberschledorn kentinde yakalanan Alman Daniel S. ve Fritz G. ile Türk vatandaşı olan 29 yaşındaki Adem Y. hakkında Federal Savcılık tarafından tutuklama kararı çıkarıldı. Federal Savcı Monika Harms, yakalanan kişilerin ABD’lilerin gittiği çeşitli bar ve diskoteklere de saldırı hazırlığı yaptığını açıkladı. Harms, ikisi İslama geçen Alman, biri Türk 3 zanlının El Kaide’yle bağlantılı İslami Cihad Birliği’ne üye olduklarını ve geçen yıl Pakistan’daki bir eğitim kampına katıldıklarını belirtti. Zanlıların toplam 730 kiloluk 12 bidon içerisinde hidrojen peroksit temin ettiklerini belirten yetkililer, uzun zamandır takip edilen şüphelilerin bomba yapımına başlamaları üzerine operasyon düzenlendiğini bildirdi. Oberschledorn Belediye Başkanı Heinrich Nolte, görgü tanıklarının ifadesine göre zanlıların tutuklanması sırasında ateş açıldığını söyledi. ABD Avrupa Komutanlığı basın bürosu yetkilisi Jeffrey Gradeck ise Alman yetkililerden Ramstein’daki ABD askeri üssünün hedef olduğu yönünde bir bilgi gelmediğini ifade etti. Almanya’nın, Afganistan’da 3 bin as(REUTERS) Kavram Kargaşası Terörü caksınız. Bu gerçeği görmediğiniz, sermayenin kimi önemli ve yararlı açıklamalarının temel içgüdüsünün “istikrar” olduğunu anlamadığınız zaman da fena halde yanılacaksınız. Bu hızla neolaşmış liberal arkadaşların kaba saptırmalarından birisi de solu darbecilikle, tepeden inmecilikle suçlamalarıdır. Bunu yaparken bütün umutlarını dışarıya, AB’ye, üstelik tepeden, muhafazakâr bir parti eliyle gelecek liberal nitelikli ‘demokratik bir devrime’ bağlamış olmalarıdır. Bu “devrimin” renkli, Soros destekli olmasını hiç önemsemiyor, üstelik yararlı da buluyorlar. Sevgili kardeşlerimiz liberal demokrasiyi solculuk saydıklarından küresel kapitalizmin Türkiye temsilcisi, taşeronu, BOB sekretaryası, muhafazakâr, dinci partiyi gönülden destekliyorlar. Sol ise bu partiye, kamu kaynaklarını küresel sermayeye peşkeş çektiği, sermaye karşısında teslimiyetçi komprador siyasetin acar bir temsilcisi olduğu için şiddetle karşıdır. Bu partinin iktidarı ile muhafazakâr zorbalığın kökleştiği saptamasını yapıyor. Sıradan dinci faşizmin yaygınlaştığını görüyor. Gerçekte bunu görmeyen kalmamıştır. Kalanlar, görmeyen değil, gözlerini kapatanlardır. ??? Gözünüzü kapattığınızda ya kendini kandırıyor, hayal âlemine dalmak için önlenemez bir arzu duyuyorsunuzdur ya da bilinçli bir kavram kargaşasının derin hikmetine inanmışsınızdır. Sizi hayal âleminizden koparıp almak zor. İhanetinizden çekip çıkarmak ise imkânsız. Ne yapsak bilemiyorum. Sıradan dinci faşizmin ayak seslerini her geçen gün biraz daha hissedecek, ama gözlerinizi sıkı, daha sıkı kapatmayı da sürdüreceksiniz besbelli. Siz de bu zorbalığın kurbanı olacaksınız, biliyoruz. Ama bizim asıl derdimiz siz değilsiniz. Bizim derdimiz, sıradan faşizmin siyaset sahnesinde daha güçlü temsiline yol açacak biçimde oy vermiş olan halktır. Bizim derdimiz halkın her bakımdan yoksullaştırılması, sindirilmesidir. guray.oz@cumhuriyet.com.tr Yakalanan kişilerin havaalanı ve ABD üssüne saldırı hazırlığı yaptığını açıklayan yetkililer, zanlıların El Kaide’yle bağlantılı olduklarını belirtti. Zanlıların 730 kilo hidrojen peroksit temin etmelerinin ardından bomba yapımına başladıklarının öğrenilmesi üzerine operasyonun yapıldığı açıklandı. ker bulundurması nedeniyle son dönemde yüksek terör tehdidi altında olduğu yorumları yapılıyor. Alman Savunma Bakanı Franz Josef Jung, Alman askerlerinin Afganistan’ın güneyinde görev almayacaklarını, sadece acil durumlarda yardım edeceklerini belirtti.. Jung’un açıklamasının terör şüphelilerinin yakalanmasıyla aynı döneme denk gelmesi dikkat çekti. ARD televizyonuna konuşan Jung, ülkeye yönelik yakın dönemde bir saldırı tehdidi olasılığından bahsetti, ancak daha fazla bilgi veremeyeceğini söyledi. Almanya İçişleri Bakanı Wolfgang Schaeuble de yakalanan zanlıların ülkenin somut olarak terör tehdidi altında olduğunu gösterdiğini söyledi. Schaeuble, yaptığı basın toplantısında saldırı planlarının geçen yılın sonundan bu yana izlendiğini belirterek “zanlıların yarı profesyonel insanlar değil, çok tehlikeli teröristler olduğunu” belirtti. Almanya Başbakanı Angela Merkel, “Bu olay terör tehlikelerinin soyut değil, gerçek olduğunu gösterdi’’ dedi. Danimarka’da da terör saldırısı hazırlığında oldukları gerekçesiyle aralarında en az bir Türk’ün bulunduğu El Kaide’yle bağlantılı 8 kişinin gözaltına alındığı bildirilmişti. Başkent Kopenhag’da yapılan aramalarda, evlerinde bomba yapımı malzeme bulundurdukları gerekçesiyle tutuklanan zanlılardan ikisi yargıç karşısına çıktı. ‘AVRUPA TEHDİT ALTINDA’ AB Komisyonu’nun içişleri ve adaletten sorumlu temsilcisi Franco Frattini, birliğin yüksek derecede terör tehdidi altında olduğu uyarısında bulundu ve daha fazla önlem alınması gerektiğini savundu. AP’de terörle mücadele konusunda yapılan tartışmada söz alan Frattini, özellikle Belçika, İtalya, İspanya, İngiltere ve Almanya’da terör riskinin yüksek olduğunu söyledi. Frattini, ABD’de havayolu yolcuları için oluşturulan bilgi kayıt sisteminin AB içinde de var olması gerektiğini savundu. Bazı parlamenterler ise özel yaşam ve kişilik haklarını ihlal edeceği gerekçesiyle bu öneriye karşı çıktı. Laikliği silahsızlandırmayın Amerikan ‘New Perspectives Quarterly’ dergisinin başyazısında AB sürecinde TSK’nin etkisinin azaltılmasının, Türkiye’nin İslamileşmesini artırdığı görüşü dile getirildi Dış Haberler Servisi ABD’de yayınlanan ve dünyanın önde gelen siyasi yorum dergileri arasında gösterilen “New Perspectives Quarterly”, geçen sayısını “Türkiye’nin İki Ruhu” başlığıyla Ankara’daki gelişmelere ayırdı. Başyazısında, Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı seçimi krizini, “11 Eylül saldırılarından beri İslam dünyası ve Batı arasındaki ilişkilerin en büyük testi” olarak sunan dergi, Başbakan Tayyip Erdoğan ile 2004’te yapılan bir röportaja ve Ali Bayramoğlu, Orhan Pamuk, Yusuf Müftüoğlu, Joschka Fischer, Bernard Lewis gibi isimlerin yorumlarına yer verdi. Somali kökenli, eski Hollanda milletvekili Ayaan Hirsi Ali ise dergide, “Laikliği Silahsızlandırmayın” başlıklı yazısında, Avrupa Birliği (AB) sürecinde Türk ordusunun etkisinin azaltılmasının, Türkiye’nin İslamileşmesini artırdığı görüşünü dile getirdi. Hollanda’ya iltica ederken yanlış beyanda bulunduğu gerekçesiyle milletvekilliği ve vatandaşlık hakkını kaybetmesiyle tanınan Ali, aynı zamanda görüşleri nedeniyle İslamcıların şimşeklerini üzerine çekmişti. EMOKRASİYİ SUİİSTİMAL ETTİLER’ Hollanda’yı terk ettikten sonra, ABD’ye taşınarak, Beyaz Saray’a yakınlığıyla bilinen “American Enterprise Institute” (Amerikan Girişimcilik Enstitüsü) için çalışmaya başlayan feminist yazar, Türkiye’de Mustafa Kemal Atatürk döneminden beri devlet işlerinin İslami ilkelere göre yürütülmesini isteyenlerle, din inancının kamu alanı dışında tutulmasını isteyenler arasında bir bölünme olduğuna dikkat çekti. Ali, “İslami yönetim isteyen Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün AKP’si dikkat çekici biçimde başarılı oldu. Demokratik yolların, demokrasiyi aşındırmak için kullanılabileceği gerçeğini anladılar ve bunu suistimal ettiler” ifadelerini kullandı. Ali, AKP’nin örgütlenmede, İslam’ın ilk dönemlerindeki “tebliğ” yöntemini kullanarak yükseldiği belirtilen makalede, Türkiye’deki laik partilerin ise bu gerçeği görmeyerek seçmenlerin kalbini ve aklını kazanmayı ihmal ettiğine dikkat çekildi. Yazar, laik partilerin iktidarı döneminde ekonomik sorunların ağırlaşmasını ve medya, eğitim, polis ve yargıda İslamcıların kontrolü ele geçirmesini, AKP’nin yükselişindeki diğer etkenler olarak sıraladı. “Türkiye’ye gerçek laikliği getirmek, herhangi bir laiklik anlamına gelmez” denilen makalede, Türkiye’deki aşırı milliyetçi ortam da eleştirilerek, Batı’daki liberal demokrasilerin bu zor zamanda Türkiye’deki demokrasi yanlılarına destek olması istendi. Ayaan Hirsi Ali sözlerini, “Görünen paradoks şu ki bu destek, Türk ordusunun diğerlerine benzemediğini kabul etmekle başlamalıdır. Ordu, eşsiz biçimde, Türkiye’nin laik karakterinin bekçiliğini yapma görevine sahiptir” ifadeleriyle noktaladı. ‘D avram kargaşasının en fiyakalısı bilinçli olarak yaratılmış olanıdır. Bunun âlâsının, janjanlısının “sol, solculuk, devrim, devrimcilik” üzerinde tepindiğini bilmeyen var mı? Saptırmanın temel kavramlardan, toplumsal gerçeği, geçmişi, bugünü, geleceği ile anlatmaya yarayanlardan başlatılmasını önemsemek gerekir. Çünkü bu, çağımızın en büyük komplosudur. Küresel neoliberal saldırının ideolojik temelidir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra gardı düşmüş, yerel olmayı beceremediği için silinme noktasına gelmiş sol, çaresiz bir şekilde ya bu çarpıtmayı seyrediyor ya da neoliberallere teslim oluyor. Kavram kargaşası terörü, asırlık çınarı köklerinden sarsmaya niyetlenmiştir. Şimdi kime devrimci diyorlar? Toplumu geriye götürmek isteyen muhafazakâr, dinci partiye. Şimdi kim tutucudur? Solcular, komünistler, AB karşıtları... Şimdi Amerika Irak’a ne götürüyor? Demokrasi! Laikliği, cumhuriyeti savunanlar kimlerdir? Darbeciler, cuntacılar, demokrasi düşmanları. Anayasa taslağına nereden bakalım? İkinci cumhuriyet tarafından! Numaracılığı ne kadar desteklersek, kafayı o kadar karıştırır, kendimizi şu tutucu, sahte soldan kurtarır, “hakiki” sola doğru yelken açar, muhafazakâr demokrat, yok canım ona devrimcilik yaraşır, AKP ile işi pişiririz. Doğru siz işi pişirirsiniz, pişirirsiniz de gerçek değişir mi? Sizin “hakiki” sol, hakiki olur mu? Sokaklar İran’a benzediğinde, evlerin içi çağdaşlaşır, kafalar aydınlanır mı? ??? Bu değerli arkadaşların temel yanılgısı, siyaseti ‘sivil toplum’ ile devlet arasında bir kapışma alanının işi sanmalarıdır. Siyasetin temelinde yatan ve onu ilerletecek olan emek ile sermaye arasındaki ilişkidir. Haklısınız, bunu görmekte zorlanıyor, toplumsal gerçeğin haritasının derinlerine inmekte isteksiz davranıyorsunuz. Ama unutmayın, günübirlik siyasi hayatın arkasına nüfuz etmezseniz, halkı, ideolojik boyun eğmişliğini mutlak sanıp, cismi, işi, emeği, yediği, içtiği ile görmeyi kabul etmezseniz, gerçeği de kavrayamaya K İstanbul Haber Servisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi, gazetemizde 4 Eylül’de yayımlanan “Gülen’e arazi kıyağı” başlıklı haberle ilgili bir açıklama yaptı. Araziye inşaat yapma hakkını, Fethullah Gülen’in kurucusu olduğu Özel Fatih Koleji’nin kiraladığını isim vermeden doğrulayan açıklamada, “Haberde adı geçen kuruluş, söz Belediye Gülen’e araziyi doğruladı konusu arazinin tamamını değil, 30 dönümünün üst hakkını Hazine’den kiralamıştır” denildi. Haberimizde “Fatih Koleji’nin sahibi Çağ Öğretim İşletmeleri’nin araziyi Hazine’den 49 yıllığına kiraladığı” bilgisinin yer almasına karşın arazinin mülkiyetiyle İBB’nin hiçbir ilgisinin bulunmadığını yineledi. ADD ile davalı vali Cumhuriyet Bayramı’nda Atatürkçü Düşünce Derneği’nin açtığı Atatürk posterlerini indirttiği öne sürülen ve bu olay nedeniyle ADD aleyhine tazminat davası açan Diyarbakır Valisi Efkan Ala’nın Başbakanlık Müsteşarı olacağı belirtiliyor. DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Başbakanlık müsteşarı olacağı belirtilen Diyarbakır Valisi Efkan Ala, görev süresince yaşadığı bazı olaylarla dikkat çekti. ADD Diyarbakır Şubesi’ne 12 bin YTL’lik tazminat davası açan Ala, İl Emniyet Müdürü Orhan Okur ile tartışma yaşadı. 1965’te Erzurum’da doğan Ala, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Ala sırasıyla kaymakamlık, vali yardımcılığı, İçişleri Bakanlığı’nda daire başkanlığı ve Turizm Bakanlığı’nda genel müdürlük görevlerinde bulundu. Ala, Batman Valiliği’nin ardından Diyarbakır Valiliği’ye görevlendirildi. Başbakanlık Müsteşarlığı koltuğuna oturmak üzere olduğu belirtilen Ala, kentte görev yaptığı dönemde kamuoyunda yankı uyandıran çıkışlarıyla gündeme geldi. 2004 Temmuz’unda Mardinkapı Polis Merkezi’ne düzenlenen saldırıda 2 polisin yaralanmasının ardından, saldırganlar yakındaki Hevsel Bahçeleri’ne gizlendi. Günler süren operasyon boyunca bahçelere kimsenin girmesine izin verilmedi. Ancak Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, olay yerine girmekte ısrar edince Okur’un sert tavrıyla karşılaştı. Tartışma nedeniyle Ala’nın Okur’a “Sen horoz musun, seni kim müdür yaptı” dediği iddia edildi. Bunun ardından Ala ile Okur arasında gerilim başladı. Kısa süre sonra Okur, Çanakkale Valiliği’ne atandı. Ala’nın kamuoyunda tartışılan icraatlarından bir başkası ise ADD Diyarbakır Şube Başkanı Rıza Gül’den istediği 12 bin YTL tazminat oldu. Gül ve bir grup ADD üyesi, 2005 yılının Cumhuriyet Bayramı’nda Atatürk posterleri açtı. Gül, resmi programda olmadığı gerekçesiyle posterleri indiren sivil polislerin Ala’dan talimat aldıklarını açıkladı. Ala ise Gül’ün bu açıklamalarını tazminat davasına gerekçe gösterdi. Ala, Gül’ün kendisine hakaret ettiğini ve kişilik haklarını çiğnediğini savunarak 12 bin YTL manevi tazminat talebiyle dava açtı. Mahkeme, Gül’ün konuşmalarını düşüncesini kamuoyuna açıklama özgürlüğü çerçevesinde değerlendirerek iftira niteliği taşımadığını bildirdi. Ala ile ilgili dikkat çeken bir başka nokta ise çocuklarıyla Ankara’da yaşayan ve türbanlı olan eşinin kentteki hiçbir törene katılmaması. Her gazete; okuruna, yayın ilkelerine ve son dönemde sıkça rastlandığı gibi patronunun çıkarına göre bir seçim yapar. Patronun çıkarını gözetmek ayıptır ama, en geçerli kural haline dönüşmüştür. Yani tarafsızlık beklemek, bir hayalden öte değildir. “Yorum hürdür” kuralı da gazetecilerin özgürlüklerini kullanabilecekleri tek alan olarak kalır. Bu özgürlük de ne yazık ki sınırlıdır. Yine örnekleri son dönemde de görüldüğü gibi “Zülfü yâre dokunmanın” sonucu, kapı önüne konuluvermektir. Bağımsızlık ise her gün biraz daha örselenmektedir. ??? Yeni iktidarla oluşan, gazetecilerin kimlik ve kişilik sorunlarının çözümü, sendikal örgütlenmelerinin önünü açacak düzenlemeler, ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması beklentileri dileriz havada kalmaz. Çünkü tarafsız olması beklenen güç yürütmedir. onu benzemez ama, medya ile ilgili görüntüler, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemini andırıyor. Keçecizade Fuat Paşa’nın, bir büyükelçiye verdiği yanıtta betimlediği Osmanlı İmparatorluğu, günümüzün medyası ile tıpatıp örtüşüyor: “Birileri dışarıdan, birileri içeriden uğraşıyor ama, bir türlü yıkılmıyor.” Birilerinin dışarıdakilerini politikacılar, içeridekilerini de kimi gazeteciler oluşturuyor. ??? Politikacılar, oldum bittim “tarafsız gazeteci” isterler. Ama tarafsızlık beklentisi de her politikacı için iktidardayken başka, muhalefetteyken başkadır. Yani kısaca politikacının kendine özgüdür. İktidardayken tarafsızlık beklentileri, kendi yanlışlarının yansıtılmaması, hatta ayıp kaçar diye pek söylemezler ama, övgü yağmuruna tutulmalarıdır. Kendilerine yakın duranlar “baştacı” gibi sayılır, eleştirenlerse “tu kaka” edilir. Hemen bir muhalefet partisi ile öz S GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Tarafsızlık Havası... maları beklenmiyor. ??? Gazeteciliğin, çaylak olanlarına yönelik aktarılan ilk bilgi “Haber kutsal, yorum hürdür” cümlesidir. Tarafsızlık isteği, bu cümle içinde de havada kalır. Haberi, kuralına uygun yazarsınız ama, yayımlanıp yayımlanmayacağı belli değildir. Çünkü, teknolojinin sağladığı kolaylıklar ve artan haber kaynakları nedeniyle bir gazeteye en az 1000 haber ulaşır. Sayfa sayısına göre bunlardan da ancak 200 kadarı yayımlanabilir. Kalan 800 dolayındaki haber, gazetecilik deyişiyle “Arşive manşet olur.” Kimsenin aklına da (galiba politikacılar dışında) “Niye tarafsız davranıp hepsini yayımlamıyorsun” sorusu gelmez. deşleştiriliverirler. Son somut örnek değerli meslektaşım Tufan Türenç oldu. Yılların deneyimli gazetecisi, iktidara yönelttiği haklı eleştirileri yüzünden Başbakan’ın suçlamalarıyla karşı karşıya kaldı. Bu çıkışlardaki istekler geçerli olsa, çokseslilikten hükümet zoruyla vazgeçilip tek sesli bir medyamız olacak. Oysa, her istenilenin yapılabilmesinin önünü açmak için “demokratikleşme, çokseslilik” üzerine ne nutuklar atılıyor. İşin tuhafı, Türenç’e yöneltilen eleştiriyi de kapsayan “tarafsızlık” isteği, AKP iktidarını sonuna kadar desteklemeyi görev sayan gazetecileri de töhmet altına sokuyor. Ve doğal olarak onlardan tarafsız ol oerinc?cumhuriyet.com.tr