Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 EYLÜL 2007 CUMA müzik DEFNE GÖLGESİ OSMAN ÇUTSAY TURGAY FİŞEKÇİ lkeye, insanlara, dünyaya bakıp şaşırmamak elde mi? Bir kuşaktan ötekine, böylesine değişken, bütün değerlerin altüst olduğu bir dönem görülmüş mü? İnsanlığın yüzyıllar boyu geliştirdiği, biriktirdiği insani değerlerin böylesine bir anda önemsizleşivermesi kimin aklına gelirdi? Şiiri düşünün; çok değil, daha altmış yıl önce ülkenin politikacıları, sahne sanatçıları kadar tanınan biriydi Orhan Veli! Ya Yahya Kemal? Sevenleri, ağzından çıkacak her dizeyi ezberlemek için çevresinden ayrılmak istemezlerdi. Hapisteki Nâzım Hikmet’in şiirleri yasak olsa da, varlığı toplumsal vicdanın sesiydi. Her birinin sesinden topluma, insana ait bir duygu, düşünce akıyordu. İlk çağdan beri de böyle gelmişti: İnsanoğlu şiirle paylaşmıştı yüzlerce yılın yaşam deneyimini, şiirle zenginleşip büyümüş, olgunlaşmıştı. ??? Son yirmi beş yılda pek çok şey gibi şiir de sessizce toplum hayatının dışına kayıverdi. Yaşadığımız çağ, geniş halk kesimlerinin yanı sıra toplumların en aykırı sesleri olagelmiş şairleri de kendine benzetti. Oysa herkes “düzen insanı” olsa bile şairlerin “aykırı ses” olmayı sürdüreceğine inanmışımdır hep. Şiirin ve şairin bu denli sevilmesini, ilgi görmesini de bu “aykırılığa” bağlamışımdır. İnsanları içinde yaşadıkları sıkıcı düzenden kurtarmak, silkelemek, uyarmak, hayatın neşesine çağırmak olmuştur hep şairlerin işi. Son yıllarda şiir yıllıklarına, dergilerde yayımlanan şiirlere bakıp bakıp düşündüğüm hep şu oldu: “Şairler bu denli sıradan, düzen insanları olmayı kendilerine nasıl yakıştırabiliyorlar?” Artık pek şiir okuyan kimse kal İzzet Baysal Üniversitesi’nin Anadolu Güneşi Müzik Topluluğu, otantik değerlerle evrensel çalgıları buluşturuyor C 7 Bağlamayla kemanın nakışı Hatice TUNCER A nadolu Güneşi Müzik Topluluğu, Bolu’da Abant İzzet Baysal Ünivesitesi (AİBÜ) Eğitim Fakültesi Müzik Anabilim Dalı’nda doğdu. Bölümün öğretim üyelerinden keman sanatçısı Doç. Dr. Uğur Alpagut ve üniversitenin halk müziği eğitimcisi Kemal Birsel Sarısözen’in öncülüğünde kurulan topluluk, 2003 yılından bu yana otantik değerlerle evrensel çalgı tekniklerini bir arada kullanarak halk ezgilerini yorumluyor. Anadolu Güneşi Müzik Topluluğu’ndan, Doç. Dr. Alpagut’un “Bizimle röportaj yapmak için albümümüzün yayımlanması mı gerekli..” diye biraz da sitem içeren telefonuyla haberimiz oldu. Davetimiz üzerine Alpagut, Sarısözen ve toplulukta vurmalı çalgıları üstlenen Rıza Akyürek İstanbul’a geldiler. Sohbetimizde hem topluluk üyelerini tanıdık hem de yıllardan bu yana yürüttükleri çalışmalar hakkında bilgi sahibi olduk. ‘Amerika İyi Olsaydı’ Ü KEMANLA DENEMELER Anadolu Güneşi Müzik Topluluğu’nda, Rıza Akyürek, Kemal Birsel Sarısözen ve Uğur Alpagut gazetemizin terasında... Gazi Üniversitesi Müzik Eğitimi BöAlpagut’un girişimleriyle Pakistan Büeksende çalan bağlamanın otantik inceterini yitirmeyen tek enstrüman bağlalümü’nü bitiren Alpagut, master eğitiyükelçiliği’nden davet alan liklerini bozmayarak bir modernizasma. Batı çalgılarında ise nota kullanminden sonra doktora topluluğun Pakistan’daki konyon oluşturmaya çalıştık. Klasik Batı mıyoruz, ezgiler çalışmalar sırasında tezini halk ezgilerinin seri büyük övgüyle karşılanve otantiği birleştiriyoruz.. ama caz şekilleniyor. Batı’nın yazı dili türkülekemana uyarlanması mış. Pakistan’daki konserin renkleriyle türküyü özünü bozmayarin otantik inceliklerine de çok uymaüzerine yapmış. Bilardından Kültür Bakanlığı ve rak yeni bir söylemle aktarıyoruz. Topdığı için çalgılarda kendi becerimizle kent Üniversitesi MüDışişleri Bakanlığı’nın ilgisini lulukta karakezgileri hazırlıyoruz.” zik ve Sahne Sanatları çeken Anadolu Güneşi, MakeFakültesi’nde “Müzik donya, Macaristan, Malezya, Tarihi ve Teorisi” Suriye ve Ürdün’de konserler dersleri veren Alpagut verdi. halen AİBÜ’de keman Uğur Alim’in gruptan eğitimciliğini sürdürüişleri gereği ayrılmayor: sıyla vurmalıları “Üniversitede KeRıza Akyürek mal Sarısözen’le tanışüstlenirken mam sayesinde doktoram sırasındaki bilgiUğur Alpagut Kültür Bakanlığı Türk lerimi daha derinleşDünyası Müzik Toptirme fırsatı buldum. Tesadüf eseri bir luğu’ndan Fatih açılışta birlikte çaldıktan sonra kemanErenler, Ankara la bağlamanın tınılarını deneme ihtiyanadolu Güneşi, bütün çalışmalarında AİBÜ Rektörü Prof. Dr. Atilla Kılıç’ın desteğini Devlet Opera ve cı duyduk. Birlikte çalışırken ben bağher zaman yanında bulmuş. Topluluğun sık sık konserlere çağrılmasında da Rektör KıBalesi sanatçılarınlamanın teknik gizleri arasında, kemalıç’ın gayretleri etkili olmuş. Anadolu Güneşi Müzik Topluluğu, ekim ayında Avustralya dan piyanist Kaya na yansıtabileceğim teknikleri adeta yeTürk Kültür Platformu’nun davetiyle Avustralya’ya gidiyor. Türklerin Avustralya’ya gelişlerinin 40. Güç, gruba konniden keşfetmeye başladım. Kemancıyılı nedeniyle düzenlenen Lale Festivali çerçevesinde 14 Ekim’de Melbourne, 16 Ekim’de Sydney serlerinde katılıyım, bağlama bilmiyorum, türküleri de ve 19 Ekim’de Perth kentlerinde konserler verecek. Topluluğun repertuvarında Evlerinin Önü yor. Enstrümantal bilmiyordum ama türkülerin güzelliğiMersin, Divane Âşık Gibi, Denize Dalmayınca, Yemen Türküsü, Başındaki Yazmayı, Drama müzik yapan bir ni, ezgisel anlamda sözlerinin altında Köprüsü, Kıbrıs’ın Güzel Kızı gibi Anadolu’nun dört bir yanından ezgiler var. Uğur Alpagut, iztopluluk olmasına yatan o tekniği bağlamayla birlikte çaleyicilerin konserlerden sonraki tepkilerini şöyle anlatıyor: karşın yurtdışı konlışırken hissettim.” “Toplumun her kesiminden insanlar bizi dinlerken keyif alıyor. Alışılagelmiş bir tarzın serlerinde Ankara sürekli yenilenmesi halk kültürünü yıpratıyor. Otantik inceliği kaybetmeden yaptığımız Devlet Opera ve BaleNADOLU GÜNEŞİ modernizasyon bir anda seyircinin beğenisini kazanıyor. Topluluğumuzda komposi’nden tenor Ömer DOĞUYOR zitör, aranjör gibi görevler yok. Aslında müzik alanında halktan kopuk bir kıTürkmenoğlu, solistliği üstsırdöngüde profiller yaratıldı. Geçenlerde bir sanat merkezini aradım, leniyor: Alpagut ve Sarısözen’in birlikte çalış‘Kaç yıllık grupsunuz, bizim seyirci profilimiz belli’ dediler. O seyir“Kemal hocamızın bulduğu maları beğeni kazanınca, üniversite öğci profili bir gün sizi seyircisiz kalmaya mahkum edecek. İşAnadolu Güneşi adı yaptığımız işi rencilerinden piyanist Can Kahramante biz, birbirinden kopuk bu iki anlayışta köprü kuçok iyi anlatıyor. Ayrım yapmaksızın soy ve vurmalı çalgılarda Uğur Alim’in rucu görevi yaptığımızı düşünüyoruz.” Anadolu’nun tüm bölgelerinden halk de katılımıyla Anadolu Güneşi’nin ilk ezgilerini alıp kemana uyarladık. Ana ekibi 2003 yılında tamamlanmış. Uğur madı. Bunun bir temel nedeni içinde yaşadığımız dönemin insanları kör ve sersem eden özellikleriyse, öteki de yazılan şiirlerin sarsıcılığını, aykırılığını yitirmiş olmasıdır. ??? Dünyaya diyalektik gözle bakanların insandan da, şiirden de umudu kesmesi düşünülemez elbette. Dünyanın bir geleceği olacaksa, içinde insanların şiirle yaşayacakları bir gelecek olacak. Kimi zaman şiirin de şairin de gücünü gösteren yeni örneklerle de karşılaşabiliyor insan. İşte “Sözcükler” dergisinin Eylül Ekim tarihli 9. sayısında Barış Pirhasan’ın “Amerika İyi Olsaydı” başlıklı üç sayfalık şiiri. Yaşadığımız dünya ve dönem üstüne söz söyleyen, okuyanda heyecan uyandıran bir şiir: Amerika iyi olsaydı sular kirlenmezdi Küsmezdi bana canım balıklar Obur sözü sözlüklerde kalır çürürdü Bir dilim ekmekle doyururdu müridini Vatikan’da oturan (...) Bankalar ümit zincirleri dünyayı saran Kır kahvelerindeki renk renk ampuller gibi Düğün kurarlardı Amerika iyi olsaydı İyi olsaydı uzansaydı bir divana Tek tek anlatsaydı dertlerini bize Neden böyle acıktığını, neden yetmiyor hiçbir tayın Acıyan kalbini doyurmaya (...) Amerika Çaldığı her şeyi satsaydı esir pazarlarında Bir bal rengi göz için Dilerim bu şiir, okurlar için de, şiir yazanlar için de şiir üstüne yeniden düşünmenin yollarını açabilsin. Avustralya yolcusu turgay@fisekci.com A A Vakıf başkanı YÖK üyesi oldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yükseköğretim Kurulu Üyeliği’ne, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yunus Söylet getirildi. Bakanlar Kurulu’nca seçilen Söylet, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte Sıcak Yuva Vakfı’nı kurdu ve halen başkanlığını yürütüyor. Vakfın etkinlikleri arasında Kuran kursu öğrencilerine yüzme dersi verilmesi, çocuklardan mehter takımı kurulması faaliyetlerinin yer alması dikkat çekiyor. Bakanlar Kurulu’nca YÖK’ün boş bulunan üyeliğine seçilerek Köşk’e gönderilen Prof. Dr. Yunus Söylet, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylandı. Söylet, Resmi Gazete’de yayımlanan kararla resmen YÖK üyeliğine getirildi. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Cer Söylet rahisi Anabilim Dalı ve Çocuk Ürolojisi Bilim Dalı öğretim üyesi olan Söylet, İstanbul Erkek Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu. Söylet, 1996’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından kurulan Sıcak Yuva Vakfı’nın kurucu üyeleri arasında bulunurken, mütevelli heyet ve yönetim kurulu başkanlığını da yürütüyor. Vakfın internet sitesinde, Başbakan Erdoğan “Kurucumuz” başlığı altında belirtiliyor ve bir fotoğrafı eşliğinde vakfın kuruluşuna ve işlevlerine ait ifadeleri aktarılıyor. Vakıf, etkinliğe ilişkin haberi şöyle duyurdu: “İnsanların tam bir olgunluğa ulaşabilmesi için küçük yaşlardan itibaren bedenen ve ruhen tam bir donanıma sahip olacak şekilde yetiştirilmeleri gerekmektedir. Bu yıl Hacı Ahmet Ünal Vakfı bünyesinde faaliyet gösteren Üsküdar Müftülüğü Boğaziçi Kuran Kursu öğrencileri yaz boyunca ruhlarını ve manevi dünyalarını donattılar. Sıcak Yuva Vakfı olarak, bu çocuklarımızın bedenlerinin de aynı olgunluğa erişebilmesini sağlamak için onları, Sıcak Yuva Vakfı yaz spor kültür sanat etkinlikleri kapsamında Burhan Felek yüzme havuzunda 5 haftalık bir yüzme programına dahil ettik. Vakfımızın konusunda uzman antrenörleri tarafından bu öğrencilere yüzme eğitimi verildi. Boğaziçi Kuran Kursu’nun dönem sonu programı 27.07.2007 tarihinde Beylerbeyi Küplüce Kurs binası önünde gerçekleştirildi. Program 18.30’da Kuran kursu öğrencilerine verilen yemekle başladı. Programa Sıcak Yuva Vakfı’nın çocuk mehter takımı da katıldı. Programa katılan kurs öğrencileri ve velilerinin büyük ilgisini çeken çocuk mehter takımımız izleyenlerini coşturdu. Programın devamında kurs öğrencilerinin katıldığı çeşitli etkinliklerde dereceye girenlere ödülleri verildi.” 14 bin türkülük arşiv ıvas’ta 1939 yılında doğan Kemal Birsel Sarısözen, 1966’da Ankara Radyosu Türk Halk Müziği Yurttan Sesler Korosu’na bağlama sanatçısı olarak girdi. Sarısözen, amcasının oğlu ve halk müziğine büyük hizmetleri olan Muzaffer Sarısözen’le de birlikte çalışmış. Sarısözen, AİBÜ Müzik Bölümü’nde okuyan kızını ziyaret ettiğinde üniversite yöneticileri halk müziği dersleri vermesini teklif etti: “Hayatımda, Batı çalgılarıyla halk müziği içerisinde hiç bulunmamıştım. Topluluk, halk ezgilerini değiştirmiyor, ama Batı çalgıKemal Birsel ları etrafında bir kanaviçe gibi işliyor. Benim Sarısözen görevim bağlama ve repertuvarı meydana getirmek. Arşivimde TRT kurullarından geçmiş 14 bin notalı ezgi var. Bunun 10 bini rahmetli Muzaffer Sarısözen’in derlediği ezgiler.” Sarısözen, topluluğun yöresi, kaynak kişisi, derlemecisi belli ezgiler üzerinde çalışmasına önem veriyor: “Sesi, sazı, sözü halka ait olmayan müzik halk müziği değildir. Halk müziği yapılmaz, bestelenmez.. yakılır. Halk ezgileri ne zaman, nerede ortaya çıkacağı belli olmayan kır çiçekleridir.” S Vurmalılar keman sanatçısından eman eğitimi görmesine karşın Anadolu Güneşi’nde vurmalı çalgıları üstlenen Rıza Akyürek, AİBÜ Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Bölümü’nü bitirdikten sonra Karadeniz Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Müzik Öğretmenliği Programı’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müzik Eğitimi Programı’nda doktora çalışmalarını sürdürmekte olan Akyürek, farklı tınılar elde edebilmek için çeşitli vurmalı çalgılar üzerinde denemelerini sürdürüyor: “Uğur Hoca’nın teklifi üzerine gruba katıldım. Keman eğitimi gördüm ama ailemin ilgisi nedeRıza niyle bağlama da çalıyorum. Halk müziği ve BaAkyürek tı müziği gibi bir ayrım yapılamayacağını, müziğin dilinin evrensel olduğunu düşünüyorum. Halk ezgilerimizin Batı’nın da dikkati çeken ritim zenginliğinde toplulukla gelişmeye çalışıyorum. Rüzgâr çanı, yağmur ağacı gibi bizim geleneksel çalgılarımız olmayan aletleri de kullanıyorum.” K İnsanı kobay yapacaklar NEVŞEHİR (Cumhuriyet) Merkezi Almanya’da bulunan Kapadokya Kültür Derneği’nin bu yıl 3.’sünü düzenlediği “Kapadokya Tanıtım Haftası”, Almanya’nın Münih şehrinde 30 Eylül12 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Kapadokya Kültür Derneği Başkanı Mümin Uluç yaptığı açıklamada, etkinliklerin amacının Almanlara Kapadokya’yı tanıtmak olduğunu söyledi. En az 300 bin Alman’a ulaşarak Kapadokya’yı anlatmayı hedeflediklerini belirten Uluç, Kapadokya Tanıtım Haftası etkinliklerini Münche “Kapadokya Tanıtım Haftası” başlıyor in’de büyük bir bankada yapacaklarını anlattı. Uluç, etkinlikler arasında canlı olarak çanak çömlek uygulaması, semah ve semazen gösterileri, resim ve fotoğraf sergileri ile sinevizyon gösterilerinin yer aldığını bildirdi. Etkinliklerin ramazan ayı içinde olması nedeniyle çeşitli ramazan geleneklerini canlandıracaklarını ve dev çadırlarda iftar yemekleri vereceklerini duyuran Uluç, yaklaşık 400 bin Avro’luk bir tanıtım yapacaklarını ifade etti. Uluç, hedef kitlelerinin Almanlar olduğunu, bu yüzden tüm envanterleri Almanca hazırladıklarını dile getirdi. Şimdiden 130 bin broşür ve el ilanı bastırdıklarını, Avrupa ülkelerine, uçak koltuklarının arkasında dağıtılmak üzere 50 bin adet de Kapadokya’daki turistik mekânları tanıtan Turizm Rehberi oluşturduklarını belirten Uluç, etkinlikler için ayrıca 700 Kapadokya fotoğrafı çektiklerini ve bunları Münih’te etkinliklerin yapılacağı bankada sergileyeceklerini açıkladı. Uluç, “Amacımız Kapadokya’yı Alman halkına tanıtıp, onları Kapadokya’ya çekebilmek ve onları gönüllü Kapadokya turizm elçileri yapmak” dedi. Çeviri Servisi Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi’nin (FDA), ölümcül hastalıklara yakalanan hastalar üzerinde “henüz onaylanmamış” ilaçların denenmesini önermesi tartışma yarattı. BBC’deki habere göre, her ne kadar doktorların yaşam şansının olmadığına, ömrünün çok kısaldığına karar verdiği hastalarda denenecek ve gönüllülük esasına dayanacak da olsa böyle bir uygulamanın etik kurallara uymayacağını savunan bilim insanları FDA’nın bu önerisini geri çekmesini istiyor. Denenmesi düşünülen, ilaç deneylerinde birinci aşamayı geçmiş tedavi yöntemi ve ilaçların yüzde 90’ının FDA’dan onay alamadığını anımsatan Gesme, onaylananların ise çoğunluğunun yaşam kurtarmaktan çok yaşam kalitesini artıracak ilaçlar olduğunun altını çiziyor. Ve ekliyor: “Bu şartlar altında ağır hasta da olsalar insanları denek yapmak doğru değil. Doktor da olsanız birinin kesin öleceğine karar vermek çok iddialı bir şey. Gönüllülüğe gelince de insanların doktorlarının etkisi altında kalacağını unutmamak gerek.” FDA’nın önerisine olumlu bakan uzmanlar da var. Teksas Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Emil Freireich ilaç deneme riskini alıp almama kararının hastalara bırakılması gereken bir özgürlük olduğunu savunuyor.