29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 Dışişleri Bakanı Babacan, İsrail uçaklarının ihlallerinin kabul edilemez bir gelişme olduğunu söyledi C dış haberler ATİNA’DAN MURAT İLEM 14 EYLÜL 2007 CUMA İsrail’den izahat bekleniyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İsrail savaş uçaklarının Suriye’yi vurmasının ardından, Türkiye ile İsrail arasında “hava sahası ihlali” krizi patlak verdi. Ankara, savaş uçaklarının hava sahasını ihlal ederek, Türk sınırları içine bıraktığı yakıt tanklarına ilişkin İsrail’den istediği “izahata” yanıt beklerken, Dışişleri Bakanı Ali Babacan, İsrail uçaklarının hava sahası ihlallerinin Türkiye için kabul edilemez bir gelişme olduğunu söyledi. Ankara’da temaslarda bulu Kıbrıs Kahramanı!.. tir. Bu durumu bilmelerine rağmen yine de gittiğimiz kadar gidelim, nerede dur derlerse orada dururuz düşüncesi içindeler. Türk halkı AKP’ye beş yıl daha evet demiş olabilir, ancak bu sürenin KKTC’nin satışı(!) için olmadığını herkes biliyor. Zamanı geldiğinde satıcıların tamamı tası tarağı toplayıp gidecekler. AB ülkeleri yetkilileri ile Yunanistan ve Rum kesimindeki yetkililer de biliyor satış yolunda son adımın atılamayacağını. Üstelik Talat’ın o göreve nasıl ve niçin getirildiğini de biliyorlar! Onun için sırtını göstermelik sıvazlayıp, görevde kaldığı süre içinde KKTC’den taviz kopartacak politikalar izliyorlar. KKTC’yi satış için harcanan üstün performans(!) bir yerlerde takılana kadar bu çirkin oyunlarını sürdürecekler. Ancak bir gün gelen tebrikler bitecek ve M. Ali Talat’ın gözlerinin bağı birileri(!) tarafından çözülecek. İşte o zaman herkes hesap vermek durumunda kalacak. ??? Aslında Kıbrıs’ta oynanan oyunlara sadece Türk halkı tepki göstermiyor, herkes tepki gösteriyor. Hele bazı Türki Cumhuriyetlerindeki hükümetlerin isyanlarını kulaklarımla duymasam inanmazdım. Türkiye’nin Atina büyükelçiliğindeki 30 Ağustos resepsiyonunda bu Cumhuriyetlerden birinin Atina’daki üst düzey bir diplomatı ile konuyu tartışıyoruz “Biz KKTC’nin tanınması yönünde uluslararası alanda çalışmalar yaparken (dünyayı karşımıza alırken), M. Ali Talat’ın politikalarını kızgınlıkla izliyoruz” diyor. Haklılar, hem de sonuna kadar haklılar. Bir taraftan KKTC’ye yönelik izolasyonların kaldırılması ve tanınması yönünde çalışmalar yapılırken, diğer yandan M. Ali Talat ve yandaşları bu çalışmaları baltalayacak girişimlerden bir türlü vazgeçmiyor. Bu durum doğal olarak Türk dostu devletlerin politikalarını gözden geçirmelerine neden oluyor. Eleştiriler sadece Türk tarafına değil, Rum kesiminden de Papadopulos’a yönelik eleştiriler var. Önümüzdeki yıl şubat ayında yapılacak seçimlerde Rum liderin en güçlü rakibi Dimitris Hristofyas’a göre TalatPapadopulos görüşmeleri hazırlık yapılmadan gerçekleştirilen “taktik” oyunlar. Tabii bu oyunların planlayıcısı ve baş aktörü Papadopulos, figüranı ise M. Ali Talat. Bu dizi film nereye kadar sürecek, şimdilik bilinmiyor. Bilinen ise, artık reyting yapmadığı. [email protected] Babacan, Ankara’da temaslarda bulunan Suriyeli meslektaşı Muallim’le düzenlediği basın toplantısında “Bölgedeki tüm ülkeler diğer ülkelerin egemenlik haklarına saygı göstermelidir” dedi. İsrail savaş uçaklarının Türk sınırları içine bıraktığı yakıt tanklarına ilişkin olarak çok yönlü araştırmaların sürdüğünü belirten Babacan, ilgili ülkeden hızlı bir şekilde izahat vermesinin istendiğini de söyledi. nan Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim’le görüştükten sonra düzenlenen ortak basın toplantısında Babacan, Türkiye’nin, İsrail’in hava sahası ihlalleri konusunda yaptığı girişimlerden bir yanıt alıp almadığının sorulması üzerine, “Bu bizim için kabul edilemez bir gelişmedir” dedi. Türkiye’nin daha önce yaptığı açıklamalarda da bu haberlerin kaygıyla karşılandığını ve bölgenin içinden geçmekte olduğu dönemde bu gibi gelişmelerin ilave gerginliklere yol açacağını ifade ettiğini kaydeden Babacan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bölgedeki tüm ülkeler diğer ülkelerin egemenlik haklarına saygı göstermeli ve gerginlik yaratacak adımlar atmaktan titizlikle kaçınmalı dırlar. Aksi halde gerginlikler körüklenecek, barış ve istikrar tesisi sekteye uğrayacaktır. Bu olayla ilgili çok yönlü araştırmalar sürmektedir. İlgili ülkeden çok hızlı bir şekilde izahat vermesi istenmiştir ve İsrail nezdinde gerekli girişimler de yapılmıştır.” İlgili tüm kurumların bu konuyla ilgili devrede olduğunu belirten Babacan, “İsrail tarafı da en kısa zamanda konuyu araştırıp bize bilgi vereceği konusunda beyanda bulunmuştur. Ama tekrar vurgulamak istiyorum ki, bu durum Türkiye için kabul edilemez” diye konuştu. ASITLI BİR SALDIRIDIR’ Muallim de, “İsrail uçaklarının ihlali konusunda somut delillerle gelip gelmediğinin” sorulması üzerine, konuyu Babacan ile yaptıkları görüşmede ele aldıklarını söyledi ve şöyle devam etti: “Adını koyuyorum; bu kasıtlı ve düşmanca bir saldırıdır. İsrail uçakları Suriye topraklarına bombalarını bırakmışlardır. Hatta birtakım uçaklar da bazı yakıt tanklarını Suriye topraklarına bırakmış durumda.” Türkiye’nin kendi topraklarının Suriye’ye karşı düşmanca eylemlerde kullanılmasına asla izin vermeyeceğini bildiklerini belirten Muallim, “Biz bu konuyu sayın meslektaşımla bu sabahki görüşmelerimizde ele aldık. Türk tarafının da bu konuya karşı olduğunu, protesto ettiğini de öğrendik” dedi. OMŞU ÜLKELER TOPLANTISI... Görüşmede Ortadoğu Barış Süreci, Irak ve İran gibi konular ele alınırken, Babacan basın toplantısında bölge sorunlarının çözümüne yapıcı katkı sağlamak konusunda mutabık kaldıklarını belirtti. Babacan, Irak’a komşu ülkelerin genişletilmiş toplantısının İstanbul’da düzenleneceğini hatırlatarak, toplantının tarihinin netleştiğini ve 31 Ekim1 Kasım günlerinde yapılacağını bildirdi. Barış ve istikrara katkı sağlamak amacıyla ikili düzeyde de girişimlerde bulunduklarını belirten Babacan, bu çabaları sürdüreceklerini kaydetti. ‘K Pakistan’da Şerif yandaşı yaklaşık 4 bin kişi gözaltına alındı. İslamabad Havaalanı yolunda Şerif destekçileriyle polis arasında çatışma çıktı. (Fotoğraflar: REUTERS / AFP) Şerif’in gitmesiyle dönmesi bir oldu Dış Haberler Servisi Pakistan’da hükümetin itirazlarına rağmen sürgünden ülkesine dönen eski Başbakan Navaz Şerif, havaalanında gözaltına alınmasının ardından sınır dışı edildi. 7 yıl aradan sonra ülkesine dönmek üzere Londra’dan hareket eden Şerif’in, başkent İslamabad’a inen uçağına komandoların girdiği, Şerif’in uçağa gelen göçmen dairesi yetkililerine pasaportunu vermeyi reddettiği belirtildi. 90 dakikalık gergin görüşmenin ardından uçaktan terminal binasına götürülen Şerif, burada gözaltına alındı ve helikopterle havaalanı dışına götürüldü. İsmini açıklamak istemeyen bir bakan, “Pencab bölgesi polisinin, yolsuzluk suçlamalarından aranan Navaz Şerif’i havaalanında gözaltına aldığını, ardından da kendisinin Suudi Arabistan’a gönderildiğini” açıkladı. Suudi yetkililerin Şerif’i Cidde Havaalanı’nda karşıladığı kaydedildi. Şerif’in oğlu Hasan Şerif, babasının olaydan dolayı hayal kırıklığı yaşadığını ancak mümkün olduğunca erken Pakistan’a geri dönmekte kararlı olduğunu belirtti. Devlet Başkanı Pervez Müşerref’in 1999’da kansız bir darbeyle iktidardan uzaklaştırdığı 57 yaşındaki Şerif, 10 yıl ülkesine dönmeyeceğini taahhüt ettikten sonra Suudi Arabistan’a sürgüne gönderilmişti. Pakistan Yüksek Mahkemesi, geçen ay Şerif’in ülkeye dönebileceğine karar vermiş, Şerif de hükümetin itirazlarına rağmen genel seçimlerde yarışmak üzere kardeşi Şahbaz’la beraber Pakistan’a döneceğini açıklamıştı. Navaz Şerif’in sürgünden dönmesi, kendisini deviren Pervez Müşerref’e ciddi bir meydan okuma olarak nitelendirilmiş, hükümet Şerif’in seçimler öncesinde ülkeye dönerek istikrarı bozacağını savunmuştu. Şerif, uçağa binmeden önce çıkış kapısında kardeşi Şahbaz Şerif’ten, kendisine bir şey olması halinde partiye liderlik edebilmesi için İngiltere’de kalmasını istedi. Şerif’in, uçakta gazetecilere, “her şeye hazırlıklı olduğunu ve Müşerref’in ülkeye geldiğinde kendisini tutuklatmaya ya da sınır dışı etmeye çalışabileceğini” söylediği belirtiliyor. Şerif’in uçağının inmesinden önce, gözaltına alınan ve aralarında lideri olduğu Pakistan Müslüman Birliği’nden bazı liderlerin de bulunduğu yandaşlarının sayısı 4 bine ulaştı. İslamabad Havaalanı yolunda Şerif yandaşları ile polis arasında çatışma çıktı. Bir yetkili, Şerif’in önde gelen 4 siyasi destekçisinin, kamu düzeninin tesisi gerekçesiyle ev hapsine alındığını belirtti. AB, Şerif’in ülkesinde kalmasına izin verilmesini istedi. Beyaz Saray ise Şerif’in sınır dışı edilmesinin Pakistan’ın iç meselesi olduğunu açıkladı. K damın fikri sabit! İlla da “Ben bu KKTC denen Türk devletini ortadan kaldıracağım” diyor. Hayır, Rum yönetimi lideri Tassos Papadopulos’tan bahsetmiyoruz. Kan dökerek kurduğumuz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin başındaki kişiden söz ediyoruz. Yemin edip ant içmiş bir kere. Kararlı adımlarla yürüyor. Kim ne derse desin, Türkiye’den ne ses yükselirse yükselsin, ister hakaret etsinler, ister sövsünler “Ben bu devleti yok edeceğim” diyor. O bunları yaparken Rumlar ne yapıyor? Onlar tabii ki M. Ali Talat’ın bu kahramanca(!) girişimlerini sonuna kadar destekliyorlar. Adadaki Türkleri yok etmek için dünyaya gelmiş olan Tassos Papadopulos’la her buluşmadan sonra Güney’de adeta bayram yapılıyor. Bir kere daha kündeye getirdik, diyorlar. Bir kere daha istediğimizi elde ettik. Bir kere daha uluslararası alanda çözüm yönünde çaba harcadığımız görüntüsü verdik, diyorlar. Talat ise her zamanki pişkinliğiyle ortada dolaşıp duruyor. Dedik ya, kararlı! Son olarak geçen günlerde bir kere daha Rumların oyununa gelip Papadopulos’la üç buçuk saat görüştü. Ne oldu? Türk tarafı ne kazandı? Çözüm yolunda her hangi bir gelişme mi oldu? Hayır, hiçbir şey olmadı. Sadece Rumlar bir kere daha bu kişinin attığı adımlar sayesinde prim yapmış oldular. Aslında Talat, öncekilerde olduğu gibi bu görüşmeden de hiçbir sonuç çıkmayacağını, yeşil hatta gitmeden önce biliyordu. Buna rağmen Papadopulos’u diplomatik baskı altına almak amacıyla hiçbir politik açıklama yapmadı. Uluslararası kamuoyuna bu gibi görüşmelerin Rumların tipik oyunları olduğu yönünde mesajlar verebilirdi, bunu da yapmadı. BM yetkilileri önceden uyarılabilirdi, uyarmadı. Hayır hiç şey yapmadı. Kendi kafasına göre kalktı gitti. Zaten amacı belli! “Üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek, yani KKTC’yi yok etmek”. Hâlâ da utanmadan, yüzü kızarmadan yaptıklarının doğru olduğu yönünde görüntü vermeye çalışıyor. Burnunun doğrusuna yürüyüp gidiyor. Türkiye’deki hükümetten aldığı desteğin sonuna kadar devam edeceğini ümit ediyor. Ancak bilmiyor ki AKP hükümeti ile bilinen çevrelerin ona verdikleri destek sonsuza kadar devam edemez. Kıbrıs konusunda bugün görmezden gelinen Türk halkı, zamanı geldiğinde başta AKP hükümeti olmak üzere KKTC’yi yok etmek isteyen tüm çevrelere “dur bakalım” diyecek A İngiliz Dışişleri Bakanı Miliband Engin ESEN Türkiye’ye gelen İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband,“İfade özgürlüğünü çevreleyen sorunlu konuların bir kez daha ele alınması da Kıbrıs konusunda mesafe kaydedilmesi de kritik bir öneme sahiptir” dedi. Ankara’daki görüşmelerinin ardından İstanbul’a gelerek Bahçeşehir Üniversitesi’nde konuşma yapan İngiliz Bakan, AB’nin KKTC’ye yönelik izolasyonları kaldırması yanında, Ankara’nın, limanlarını Güney Kıbrıs Rum yönetimine açması gerektiğini söyledi. İngiliz hükümetinin AKP’yi desteklediği yönünde ifade ‘Limanlarınızı Rumlara açın’ ler kullanan Miliband, “Türkiye, son 34 ayda içinden geçtiği tartışmalı dönemden çok daha güçlü bir şekilde çıkmıştır’’ dedi. Miliband, “Türkiye’nin Ortak Geleceğimiz Açısından Önemi” başlıklı konuşmasında, “Doğu ve Batı arasında köprü kurulması alanında en kilit ülke” olarak tanımladığı Türkiye’nin; Irak, Afganistan ve Filistin’de oynadığı rollerden övgüyle bahsetti. Bir dinleyicinin, tanınmış bir Marksist olan babası Ralph Miliband’ın Vietnam Savaşı’na karşı eylemlerini anımsatması üzerineyse İngiliz Bakan “13 yıl önce ölen babasıyla bugünkü konuları tartışma fırsatı bulamadığını” söyledi. Kerkük için ‘teknik’ erteleme Bahadır Selim DİLEK ANKARA Türkiye’nin büyük hassasiyet gösterdiği ve Irak’taki dini ve etnik çatışmalarda “kırılma noktası” olarak gördüğü Kerkük’ün nihai statüsünü belirleyecek olan referandum, “teknik nedenlerden dolayı” 2008 yılı Mayısı’nın sonuna ertelendi. Kürt gruplar siyasi gerekçeleri kabul etmeyince, Irak meclisi “teknik nedenlerle” ertelemeyi uygun gördü. Irak meclisi “erteleme kararını” Türkiye’nin Irak Koordinatörü Büyükelçi Oğuz Çelikkol ve yardımcısı Murat Özçelik’in güvenlik konusunda yapılan toplantıya katılmak üzere pazar günü Bağdat’a gitmelerinden bir gün önce aldı. ABD’nin bir süreden beri ülke genelindeki terörün Irak’ın kuzeyine de sıçraması korkusuyla ertelenmesini istediği Kerkük referandumuna ilişkin olarak geçen ay Irak Yüksek Seçim Kurulu’nun, söz konusu talebini Irak parlamentosuna ilettiği belirtiliyor. Irak Yüksek Seçim Kurulu, “Değil Kerkük referandumu, güvenlik nedeniyle Irak’ın hiçbir bölgesinde en küçük seçim bile yapılamaz” yönündeki değerlendirmesini de sundu. Irak meclisi de cumartesi günü yaptığı toplantıda, “Irak Anayasası’nın, Kerkük’ün nihai statüsünün belirlenmesini öngören 140. maddesinin uygulanmasını, 2008’in Mayıs ayının sonuna kadar erteleme” kararı aldı. Yapılan toplantıda, Irak parlamentosundaki Kürt ittifakı, daha önce bölgesel Kürt yönetimi lideri Mesud Barzani’nin yaptığı ve “Referandum ancak teknik nedenlerden dolayı ertelenebilir. Siyasi neden ise kabul etmeyiz” yönündeki açıklamasını dikkate alarak, çok fazla itiraz etmedi. Kürtlerin tutumunu dikkate alan diğer gruplar, erteleme gerekçesini de “teknik neden” olarak açıkladılar. Ancak Kürtler, ertelemenin 2008 yılı sonuna değil, sadece beş ay sonrasına yapılması gerektiği konusunda ısrarcı olunca, diğer gruplar kabul etmek durumunda kaldı. Kürtler, ABD’nin 2008 yılı sonunda askerlerini çekmesi olasılığına karşı, Kerkük’te referandumun geciktirilmeden yapılmasını istiyor. Kürtler, “Kerkük üzerinde Baas rejiminin yürüttüğü Araplaştırma politikalarının etkisinin giderilmesini” öngören 140. maddenin uygulanmasını engelleyecek siyasi bir kararı ise kesinlikle kabul etmeyeceklerini dile getirmişlerdi. Oysa, teknik neden olarak gösterilen Irak Anayasası’nın 140. maddesinde de yazılı olan üç aşamalı takvimin uygulamaya konulmamasının arkasında Kürtler, Sünni Araplar ve Türkmenler arasındaki siyasi uzlaşmazlıkların bulunduğu biliniyor. Kerkük’teki referandumun geleceği özellikle şehirde son dönemde artan bombalı saldırılar nedeniyle Kürt tarafında ciddi bir kaygı konusu olmaya başlamıştı. Anayasanın 140. maddesine göre referandum öncesinde Kerkük’teki Sünni Arapların çıkarılması ve daha önce Baas rejimi tarafından yerlerinden edilen Kürtler ve Türkmenlerin yaşam alanlarına geri dönmesi gerekiyor. Ancak, Kürt gruplar bu maddeyi gerekçe gösterip Türk kimliği olan kenti 2003’ten sonra kısa sürede Kürtleştirmişler ve kente 600 binin üzerinde Kürt göçmen getirmişlerdi. Kerkük’ten çıkarılan ve yerleştirilenlerin tümüne tazminat vermeyi taahhüt eden Nuri el Maliki hükümeti ise bu konudaki çalışmalarını henüz tamamlayamadı. Kerkük’te referandum öncesinde geçen haziranda bir de nüfus sayımı yapılması gerekiyordu. nce ABD’de tarım dışı istihdamla ilgili iyimser beklentiler tersine döndü. Ardından Euro/dolar paritesi 1.3768’e kadar yükseldi. Dolar yen karşısında geriledi. Dünyanın önde gelen borsaları haftayı New York’ta yüzde 1.87… Londra’da yüzde 1.93… Paris’te yüzde 2.63… Frankfurt’ta yüzde 2.43 kayıpla kapattı. Altın son 16 ayın en yüksek değerine 709 $’a yükseldi. Cuma gününün bu küçük özeti mali piyasalardaki çalkantıların önümüzdeki haftalarda da devam edeceğini göstermekte! Çalkantıların ABD ekonomisindeki likidite sıkıntısı, askeri harcamaların devlet harcamaları içindeki artan payı, tarım dışı istihdamdaki gerileme, gayri menkul piyasalarındaki sıkışıklık gibi nedenlerle oluştuğu ne kadar bilinse de..! Sektörlerin üretim kapasitelerini, istihdamı, tasarruf hacmini ne ölçüde etkilediği henüz bilinmemekte! Öte yandan, ekonomik öngörülerin zayıflaması yatırımcının önünü görmesini de zorlaştırmakta, dolayısıyla rasyonel karar vermesini engellemekte. OECD’nin yayımladığı, gelişmiş 7 ülkenin (G7) revize edilmiş büyüme oranlarına göre: • ABD’nin yıl sonu büyüme hedefi 2.1’den 1.9’a gerilerken, • Almanya’nın 3 puan düşüşle yüzde 2.6 büyüyecek, • Fransa’nın 4 puan düşüşle yüzde Ö GÖZ UCUYLA TÜRKEL MİNİBAŞ Rekor Büyüme Masalına Devam! lül’deki toplantısı bu açıdan önemli. Zira, eğer FED, Cotis’in önerdiği gibi faiz oranlarını 0.5 puan aşağı çekerse global ekonomide durgunluk atlatılmaz ama, piyasaların kısa süreli de olsa rahatlaması sağlanabilir. Zira, her faiz indirimi risk grupları açısından bir ödüllendirmedir de! Özellikle de önünde seçim olan hükümetler için. Bush Hükümeti’nin de seçime hazırlanmakta olduğu hatırlanırsa. 18 Eylül’de çıkacak faiz indirimi kararı mali piyasayı durultamasa da mortgage kredilerini geri ödeyemeyenler için oyla tahsil edilecek bir ödül olacak. Yatırımcının risk iştahını arttıran faiz oranları uygulandığı sürece tabii ki korkmaya gerek yok..! Kısa vadeli sermaye hareketleriyle gelen yatırımcı kolay kolay yüksek getiriyi tepip ülkeyi terk etmeyecek, ama.. ülkede kalmasının daha yüksek getirili araçlar, daha yüksek risk gruplarına kredi açılmasına bağlı olduğunu da sürekli hatırlatacağından emin olabilirsiniz!. Gelen sermaye sadece gelişmiş ülke 1.8 büyüyecek. • Gelişmiş 7 ülkenin toplam büyüme oranı da yüzde 2.3’ten yüzde 2.2’ye gerileyecek! OECD Başekonomist’i JeanPhilippe Cotis’in “yavaş büyüme” ve “Resesyon olasılığını tamamen yok sayamayız” diye tanımladığı bu durumun Türkiye gibi yükselen piyasalar için anlamı ise: 1 Gelişmiş ülkelerdeki sermayeyi cezbetmek için yeni fırsatlar yaratmaları, hedge fonlar, carrytrade gibi yatırım araçlarına yeni alanları açmaları gerektiği; 2 AB gibi büyük oranda ihracat yaptığımız ülkelerin artık bizden daha az ithalat yapacağı; dolayısıyla ihracata dönük istihdamın daralacağı; 3 Sıkı para ve maliye politikalarıyla tüketimin kontrol altında tutulacağı. Kısacası, Türkiye benzeri yüksek faizle sermaye çekerek büyüme rekorları kırmaya alışmış ülkeler için sefahat dönemi bitti! Çünkü, yatırımcının risk iştahı kaçmaya başladı. ABD Merkez Bankası’nın (FED) 18 Ey piyasalarından çıkıp gelenlerden oluşmadığından; bıyıklı bıyıksız Türklerden Suudiler’e kadar daha karma bir oluşum sergilediğinden “sıcak paracılar gidecek” paranoyası için de henüz erken. Ne varki, büyük fonların risk iştahının hâlâ çok yüksek olduğunu da unutmamak lazım. Malum, hedge fonlar Türkiye’yi hâlâ kısa vadede yüksek getiri sağlayan hızla dalıp çıkabilecekleri bir piyasa olarak görmekteler. Özellikle de, uluslararası piyasalarda mali çalkantıların devam ettiği şu günlerde Türkiye piyasası risk iştahlarını iyice kabartmakta! Onlar için Türkiye, uluslararası piyasalarla karşılaştırıldığında faizin görece yüksek olduğu.. tüketim harcamaları ve borçlanmayla büyümeye çalışan ekonomilerden biri. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde de harcamalara dayalı ekonomik büyümenin ancak likidite bolluğuyla finanse edilebileceğinin, AKP Hükümeti’nin ayağının tozuyla aksi davranmayacağının farkındalar. Merkez Bankası raporlarına bakılırsa hükümetin de yüksek faiz politikasından vazgeçmeye zaten niyeti yok. Hem sıcak parayı kaçırmamak hem de enflasyona karşı araç olarak kullanmakta kararlı. Kısacası, faizi alan memnun veren memnun..! [email protected] www.turkelminibas.net
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle