Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 GÜNCEL C haberlerin devamı AKP için hazırlanan anayasa taslağında tanım yenilenirken başlangıç bölümü de değiştiriliyor 14 EYLÜL 2007 CUMA GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK Kına Yakan Yakana eni “sivil AKP Anayasası” içeriğiyle birlikte taslağı hazırlayanların kimlikleriyle de tartışma konusu. Gülünç olan, Özal’dan beri sağ görüşlere anayasal hizmetler sunan anayasa profesörü Ergun Özbudun’un hazırladığı taslağa AKP’nin aldığı vaziyet. Prof. Özbudun, AKP’nin taslağı ısmarlamadığını açıkladı. Parti adına taslak üzerinde düzeltmeleryapma görevini üstlenen komisyon başkanı Dengir Mir Mehmet Fırat, “Bu taslak bizim taslağımız değil. Bunun üzerinden tartışma yapılmasını doğru bulmuyoruz. Hocaların taslağı ile ilgili konular hocalara sorulmalı” dedi. Özbudun’un “hocaları” ise, profesörü, doçenti, Kemalizmden TSK’ye karşıtlığa kadar çeşit çeşit görüşleri savunan insanlar. Örneğin Levent Köker, “Kemalizm olduğu sürece Türkiye’nin Avrupa’ya entegrasyonunun gerçekleşemeyeceğini”... örneğin Fazıl Hüsnü Erdem, “Anayasanın Atatürkçü unsuruyla tekçi bir ideolojiye sahip olduğunu”... örneğin TSK ile polisi karşı karşıya getirdiği gerekçesiyle hakkında soruşturma açılan Zühtü Arslan, “TSK’nin depolitize edilmesini” savunuyor. İşte günlerdir medyanın baş konusu olan taslağı hazırlayan beş kişilik Özbudun komisyonunun üç üyesinin görüşleri bu biçimde. ??? AKP Genel Merkezi taslakla uzak yakın ilgimiz yok, diyor ama: RTE’nin danışmanlarından Emin Kuz’un Özbudun veya komisyonu ile yakın temas içinde olduğu ortaya çıkıyor. AKP ile veya AKP’nin görüşleriyle yakın ilgisi olan Bay Kuz’u 11’inci, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcılığı’na atıyor. Bir. İki: Dengir Mir Mehmet Fırat, taslağın AKP ile birlikte hazırlandığını ret ederken, AKP’de, üstelik Mir Mehmet Bey başkanlığında kurulan komisyonun Özbudun taslağını esas alacakları ve RTE’nin de kimi zaman katılacağı toplantılarda taslak metnine son şeklini verecekleri açıklanıyor. Özbudun komisyonunun hazırladığı anayasa taslağı ile ilgisi yoksa AKP bu taslağı neden esas alıyor? Yıllardır 1982 Anayasası’nı ilk fırsatta değiştireceklerine işaret eden RTE, 22 Temmuz’dan önce yeniden iktidar ışığını gördüğü aylardan bu yana partisinde yeni ve “sivil” bir anayasa hazırlığına neden girişmedi? ??? Yeni sivil anayasa giderek açılıyor. Seçimden önce ve sonra; RTE’nin yeniden tek başına iktidara gelmesi durumunda Cumhurbaşkanlığı’nı ele geçirerek devlet yönetimini bir üçgen içine hapsedeceğini yazdık, söyledik. MHP’nin önünü açmasıyla 11’inciyi Köşk’e çıkardıktan hemen sonra sivil AKP Anayasası tezgâha konuldu. YÖK’ü, Anayasa Mahkemesi’ni, yargıyı, Yargıtay’ı, Milli Güvenlik Kurulu’nu AKP anlayışına koşut konuma getiriyor. Yıllardır aleyhine davul çaldıkları laikliği yeniden tanımlamaya girişiyor. Özbudun’dan bir değil, üçdört seçenekli laiklik tarifi: Seç seç al RTE! Sürekli değindiğimiz duyarlı konu TSK ile ilgiliydi. Sivil kanatta öngördükleri düzenlemeleri yaptıktan sonra, “…sanılmasın ki askere sıra gelmeyecek, gelecek. Kısa, orta ve uzun vadede askeri de kendi görüşlerine çevirecekler” dedik. Hürriyet’teki habere göre, yeni anayasa taslağındaki “ince ayarlardan” asker de hissesine düşeni alıyor. Taslakta Genelkurmay başkanını cumhurbaşkanlarının değil, doğrudan hükümetin atamasının önü açılıyor. Cumhurbaşkanı adına Başkomutanlık yetkisi elinden alınıyor. Ayrıca taslakta, “Genelkurmay başkanı, başbakana karşı sorumludur” hükmü yer alıyor. ??? Taslaktaki bu hükümler anayasaya geçerse.. askere karşı üç vadeli AKP icraatının bel kemiği oluşturulmuş ve ilk aşamada Genelkurmay başkanını atama yetkisi ile asker, başbakana (en azından beş yıl RTE’ye) bağlanmış olacak. Elbette ve böylece kuvvet komutanlarının, ordu komutanlarının ve hatta daha alt düzeydeki terfi ile atamalar başbakanın denetimine alınıyor. Atatürk devrimlerinin izleyicisi ve laik düzenin koruyucusu konumunda olan asker, yavaş yavaş bu görevden uzaklaştırılıyor. Sonra sıra askere, laik Cumhuriyet rejimini koruma ve kollama görevi veren yasaların yeni anayasaya göre düzenlenmesine geliyor. AKP’nin askerle ilgili düzenlemelere Avrupa Birliği’nden ve hatta MHP’den destek alacağına kuşku yok. Atatürk, laik Cumhuriyet düşmanlarının; askeri sınır bekçisi konumuna getirmeyi hedef alanların bu gelişmeyi demokrasi adına alkışlayacağından, var güçleriyle destekleyeceklerinden kuşkunuz olmasın. Kına yakan yakana! Laikliğe çifte törpü planı Murat KIŞLALI Emine KAPLAN ANKARA Akademisyenlerce hazırlanan anayasa taslağında, bir yandan AKP’nin söylemine benzer bir laiklik tanımı yapılırken, diğer yandan da anayasanın başlangıç bölümünden laiklikle ilgili önemli ifadeler çıkarılıyor. Prof. Dr. Ergun Özbudun’un başkanlığında 6 kişilik akademisyenler komisyonunca hazırlanan anayasa taslağında, laiklik ilkesinin içini boşaltan önemli değişiklikler öneriliyor. Anayasanın “değiştirilemez” maddeleri arasında sayılan “cumhuriyetin nitelikleri” başlıklı maddeden “toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde” ibareleri çıkarılıyor. Maddenin gerekçesinde ise AKP’nin söylemine uygun yeni bir tanım getiriliyor. Bu tanım şöyle yapılıyor: “Kavramsal olarak laikliğin biri devlete, diğeri birey ve topluma hitap eden iki boyutu vardır. Devlete bakan yönüyle laiklik, din kurallarının yönetimde gerek kanun koyarken gerekse uygularken belirleyici olmaması anlamına gelmektedir. Diğer yandan laiklik, devletin de din kurallarını değiştirmeye ve yorumlamaya kalkış AB: ULUSAL KONSENSÜS SAĞLANMALI ANKARA (ANKA) Hükümetin “sivil anayasa” projesi, AB çevrelerinde olumlu karşılanıyor. Ancak bu konudaki tartışmaları yakından izleyen AB diplomatları, “Anayasa empoze edilemez. En iyisi, anayasa konusunda ulusal bir konsensüs sağlanmasıdır” dediler. Yeni hükümetin programını uygulama kararlılığı göstermesinin öneminin vurgulandığı AB çevrelerinde yapılan değerlendirmelerde, önceki hükümet döneminde reformların gecikmesi konusunda “Çankaya Köşkü” faktörünün öne sürüldüğü hatırlatılarak artık bu faktörün ortadan kalktığına dikkat çekiliyor. Bir üst düzey AB diplomatı, “Şimdi sözler, eyleme dönüşmeli. Artık Çankaya bahanesi yok” şeklinde konuştu. Y MHP’nin Muhalefet Yeri: Söğüt Gölgesi! 22 Temmuz seçimlerinin ardından siyaset ister istemez yeniden biçimleniyor. Sadece siyasi partiler değil, meslek kuruluşlarından sivil toplum örgütlerine kadar geniş bir yelpazede yeni düzene ayak uydurma telaşı var. Yeni dönemden temel dileğimiz şu: 1 Rejim tartışmalarını gündeme getirerek Türkiye’nin dengeleriyle oynanmaması. 2 Ne olursa olsun, hiçbir şekilde yeni iç düşman ya da düşmanlar üretilmemesi. Her iki şıkta da temel sorumluluk hükümetin ve muhalefetin. Hükümet, iktidarını bu yönde kullanacak, muhalefet olumsuzlukların düzeltilmesi için üzerine gidecek. 1 Ekim’de Meclis’in açılmasından sonra siyasi yelpazenin yerine oturacağını umuyoruz. Bugünden görünen Meclis’te 3 ayrı muhalefet yapısının olacağı: CHP, MHP ve DTP... CHP, muhalefetini Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri üzerine oturttu. Bundan ödün vermeyeceğini, Meclis zeminini kullanarak ya da kullanmayarak bunu göstereceğini ilan etti. Elbet öteki alanlarda da muhalefetini yapacaktır ama, öne çıkan bu. DTP’den de sürpriz beklenmiyor. Partinin milletvekilleri Meclis’te, karar verme mekanizmaları Meclis’in dışında. DTP’nin her şeye, oy aldığı bölgenin gözlüğüyle bakacağı görülüyor. ??? MHP ne yapacak? Seçim dönemi gergin geçti. Doğaldır... Türkiye’yi 3 Kasım 2002’de seçime sürükleyen MHP, kendi kararıyla Meclis’in dışında kalmıştı. Bir kez daha aynı sonucun yaşanması Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin ve partinin durumunu sarsacaktı. 22 Temmuz’un ertesinde, 70 milletvekiliyle Meclis’e giren MHP için “fiilen ana muhalefete oturur” diyen bile vardı. MHP, Cumhurbaşkanlığı seçimine “CHP sendromu” ile baktı. Farklı tutum izleyeceğini ilan etti. Böylece seçimden önce sallanan ip, Gül’ü kuyudan çıkardı. Son olarak 726. Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Söğüt Şenlikleri’ndeki hava, MHP’nin en azından görünür gelecekte, AKP’ye yönelik muhalefetini söğüt gölgesinde yapacağını gösteriyordu. Mübarek, Erdoğan ve Bahçeli önce birbirlerine koşuverdiler, sonra poşu verdiler. İpin yerini poşu, kırgınlığın yerini huşu almıştı... Temel dileğimizi başlangıçta söyledik; artık iç gerilim olmasın ve iç düşman üretilmesin. Ancak bu, muhalefetin iktidara teslim olması anlamına gelmiyor. İktidar dünyanın her devletinde vardır. Ama muhalefet sadece demokrasinin iyi işlediği ülkelerde vardır. Demokrasinin iyi ve sağlam işlemesini de daha çok muhalefet sağlar. Denetim mekanizması sistemin sigortasıdır. ??? AKP ve onu destekleyen oligarşik yapı zaten böyle bir muhalefet istiyordu. “Yapıcı muhalefet” adını verdikleri bu sistemde, iktidar her türlü adımı atacak, muhalefet de ya destekleyecek ya susacak. Farklı bir ses çıkardın mı, kötü; istikrarı bozuyorsun... MHP’liler, kendilerince kırmızı çizgilerinin olduğunu, bunların geçilmesi halinde muhalefetlerini yapacaklarını söylüyorlar. Kırmızı çizgi edebiyatının ne anlama geldiğini yakın geçmişte gördük! Yeniden ve ısrarla altını çizelim; MHP’nin gerilim yaratan bir parti olmasını aklı başında kimse istemez. Ancak, AKP’nin anayasayla ilgili kimseye bilgi verme gereği duymadan her türlü hazırlığı yaptığı bir dönemde muhalefetin söyleyeceği bir şeylerin olması gerekir. Hiçbir şey yapamıyorsa, koyacağı bir mesafenin olması gerekir. Testi kırıldıktan sonra yapılacak muhalefet, mandanın söğüt dalına yuva yapması kadar gerçekçi olur! O zaman kırmızı çizgileri de sinek kapar! ankcum?cumhuriyet.com.tr masını engelleyici bir ilkedir. Laikliğin bireye yönelik yüzünde ise din ve vicdan hürriyeti vardır. Ancak burada da muhatap devlettir. Devletin, tüm dini inanışlar karşısında eşit mesafede durarak, herkesin inançlarına uygun şekilde yaşaması için gerekli ortamı sağlama yükümlülüğü bulunmaktadır. 1982 Anayasası’nın 2. maddesinin gerekçesinde laikliğin bu anlamına dikkat çekilmiştir. Buna göre ‘Hiçbir zaman dinsizlik anlamına gelmeyen laiklik ise her ferdin istediği inanca, mezhebe sahip olabilmesi, ibadetini yapabilmesi ve dini inançlarından dolayı diğer vatandaşlardan farklı bir muameleye tabi kılınmaması anlamına gelir’. Bu anlamda laiklik din ve inanç hürriyetine sahip olan bi reylerin bu hürriyeti kullanarak kendi inanç dünyalarını belirleme ve onun gereklerine göre yaşama konusunda güvence sağlayan bir ilkedir.” Akademisyenler komisyonunun başkanı Ergun Özbudun ise bu tanımın taslağın son halinde yer almadığını söyledi. Taslakta, anayasanın başlangıç bölümü de değiştirilerek, başlangıç bölümünün maddelere dahil olmayacağı hükmü getiriliyor. Taslakta, mevcut anayasanın başlangıç bölümündeki şu ifadelerine yer verilmedi: “Kuvvetler ayrımının, devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı mede ni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğunu; hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğin karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı; fikir, inanç ve kararıyla anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere Türk milleti tarafından demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.” AKP’NİN TASLAĞI ABD’liler PKK ile ilişki içinde Baştarafı 1.sayfada ledikleri belirtildi. İran’ın, altyapı ve silahlı kuvvetlerine saldıran “Kürt gerillaları”nın ABD tarafından gizli bir biçimde desteklendiği yönündeki açıklamalarına dikkat çekilen haberde, Karayılan’ın “İran, koalisyona saldırmamız için çeşitli tekliflerde bulundu, ancak biz bu talebi reddettik” şeklinde konuştuğu belirtildi. Karayılan’ın “Biz İranlılara ABD ve İngiltere’nin Kürt sorununu çözeceklerini ve bizim de onların yanında olacağımızı söyledik” dediğini aktaran gazete, Karayılan’ın ayrıca “Türkiye ile İran’ın kendi Kürt bölgelerine baskı yapmak için işbirliği yaptıkları” yönündeki iddialarına da dikkat çekti. PKK liderlerinden Karayılan’ın “ABD’nin şimdiye kadar Kürtler için pek bir şey yapmadığını” ima ettiği belirtilen haberde, Karayılan’ın, “Irak’ın işgalinden beri bölgedeki gelişmeleri destekledik. Doğru tarafta yer alarak bunun getirdiği yararlardan faydalanmaya hazırız, ancak şimdiye kadar mesafeli davrandık çünkü ABD ve İngiltere, bize yardım etmek için yeterince çaba göstermedi” yönündeki ifadelerine yer verildi. Murat Karayılan’ın “kışlası”nın yanında ışıkları ile donatılmış bir pist bulunduğuna da dikkat çekilen haberde “ABD’li bir güvenlik müteahhidine ait dört çekerli araçları kolay bir biçimde görülüyor” denildi. MGK’nin başı Başbakan olacak Murat KIŞLALI ANKARA AKP’nin kamuoyundan sakladığı yeni anayasa taslağında Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) başkanının, Cumhurbaşkanı yerine Başbakan olacağı yeni bir düzenlemeyle öneriliyor. Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ergun Özbudun başkanlığında akademisyenlerden oluşan 6 kişilik komisyon tarafından hazırlanarak AKP’ye sunulan anayasa taslağına göre milli savunmada Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) rolü kısıtlanıyor. A BD VE IRAKLILAR HEMFİKİR Bush’un son Irak planı da başarısız Dış Haberler Servisi ABD ve Irak’ta yapılan kamuoyu yoklamaları, Beyaz Saray’ın geçen şubat ayında yürürlüğe giren planının başarısız bulunduğunu ortaya koydu. Amerikan New York Times gazetesi tarafından yapılan kamuoyu yoklamasına göre, ABD halkı Irak savaşı konusunda, ABD Başkanı George Bush yönetimine de Kongre’de çoğunluğu sağlayan Demokratlar’a da güvenmiyor. 0 BİN ASKER ÇEKİLECEK Yoklamaya katılanların sadece yüzde 5’i Bush yönetimine güvendiğini belirtirken Kongre’yi destekleyenlerin oranı yüzde 21’de kaldı. Yüzde 68’lik kesim, komutanların görüşlerine güven duyduğunu belirtti; Irak savaşını “hata” olarak niteleyenlerin oranı ise yüzde 62’ye çıktı. İngiliz BBC, Amerikan ABC ve Japon NHK televizyonlarının düzenlediği anket de Iraklıların yüzde 61’inin, ABD’nin son güvenlik planını başarısız bulduğunu gösterdi. Demokrat Partililerin, Irak’taki Amerikan askerlerinin bir an önce ülkeye geri çekilmesi yönünde baskılarını artırdığı bir dönemde ABD’nin Irak’taki komutanı Orgeneral David Petraeus, ABD Kongresi’nde Irak’taki durumu anlatan bir oturuma katıldı. Petraeus, gelecek yaza kadar Irak’tan yaklaşık 30 bin Amerikan askerinin çekilmesini öngördüğünü söyledi. Orgeneral Petraeus’un askeri üniformayla katıldığı oturum, bütün Amerika’da televizyonlardan canlı yayımlandı. Petraeus, 2 bin Amerikan deniz piyadesinden oluşan bir grup askerin, bu ay sonuna doğru Irak’tan çekileceğini, ardından aralık ortasında, 3 bin 5004 bin askerin daha çağrılacağını, Temmuz 2008’e kadar da çekilen asker sayısının 30 bini bulmasını beklediğini belirtti. Petraeus, kalan askerlerin çekilmesiyle ilgili kararın ise mart ayında verileceğini JANDARMA KOMUTANI YOK Cumhuriyet’in ele geçirdiği anayasa taslağının “Milli Güvenlik Kurulu” başlıklı 91. maddesinde kurulun oluşumu için iki ayrı yapı önerildi. Taslaktaki “Başbakanın Başkanlığı” başlıklı birinci alternatife göre, kurul “Başbakan başkanlığında Genelkurmay Başkanı, Başbakan yardımcıları, Adalet, Milli Savunma, İçişleri, Dışişleri bakanları ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanlarından” oluşacak. Maddenin gerekçesinde, “Cumhurbaşkanı’nın ülkenin en etkili anayasal kurumlarından birine de başkanlık ediyor olması, siyasal sistem içindeki ağırlığını iyice artırmaktaydı. Başbakan’ın Milli Güvenlik Kurulu’na başkanlık etmesi, Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinin sınırlandırılmasından sonra mantıksal zorunluluk haline gelmiştir” deniliyor. İkinci alternatifte Cumhurbaşkanı’nın başkanlığı korunuyor, ancak her iki alternatifte de Jandarma Genel Komutanı Milli Güvenlik Kurulu’ndan çıkarılıyor. Maddede bunun gerekçesi “Jandarma Genel Komutanlığı’nın esasen kolluk hizmeti gören bir birim olması ve bu yönüyle İçişleri Bakanlığı’na bağlı olmasıdır” şeklinde açıklanıyor. Yine her iki alternatifte kurulun görüşünü Bakanlar Kurulu’na sunacağı belirtiliyor, ancak bundan sonra mevcut anayasada yer alan “Kurulun, Devletin varlığı ve bağımsızlığı, ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği, toplumun huzur ve güvenliğinin korunması hususunda alınmasını zorunlu gördüğü tedbirlere ait kararlar Bakanlar Kurulu’nca değerlendirilir” hükmü çıkarılıyor. 3 kaydetti. Irak’taki İngiliz kuvvetlerinin komutanlarından Tuğgeneral James Bashall, İngiliz askerlerinin Basra’dan çekilmesinin ABD’nin siyasi baskıları sonucu 5 ay geciktirildiğini söyledi. Daily Telegraph gazetesine konuşan Bashall, bunun ardında, “yükseklerde oynanan politik strateji oyunlarının” olduğunu savundu. Basra Sarayı 3 Eylül’de Irak güçlerine devredilmişti. Çiçek: Karanlıkta iş yapmıyoruz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, anayasa taslağının kamuoyundan gizli hazırlandığı yönündeki eleştirilere “Gece karanlığında iş yapmıyoruz. Lozan da, Cumhuriyetin kazanımları da bir yere gitmiyor. Buna kimsenin gücü yetmez. Siluete ateş etmek yerine, taslağın kendisini görmek lazım” diye yanıt verdi. Çiçek, 21 Ekim’de yapılacak anayasa değişiklik referandum oylamasının da iptal edilmeyeceğini vurguladı. 60’ıncı hükümetin 2’nci Bakanlar Kurulu toplandı. 4.5 saat süren toplantının ardından açıklamalarda bulunan Çiçek, anayasa taslağının kamuoyundan gizli hazırlandığı yönündeki eleştirilere yanıt verdi. Çiçek, “Hazırlıklar tamamlanmadan kamuoyunda tartışmaya açarsanız faydasız bir tartışma yapmış olursunuz. Bir şeyi yarım olarak açarsanız beklenen fayda hasıl olmaz. Siluete ateş etmek yerine taslağın kendisini görmek lazım” dedi. Çiçek, yeni anayasanın “güvenlik ile özgürlüğü birlikte dikkate alan” bir anayasa olacağını da vurguladı. Çiçek, bir başka soru üzerine de, mevcut anayasada öngörülen milletvekili genel seçimlerinin 4 yıla indirilmesi ve cumhurbaşkanının 5+5 sistemine göre seçilmesini öngören değişiklikle ilgili referandumun ertelenmeyeceğini ve 21 Ekim’de bu referandumun yapılacağını açıkladı. Geleceğimiz?.. Baştarafı 1. sayfada ru yürümek için kullanıyor; vakit yitirmemesi stratejik yönteminin bir parçasıdır. Bu yürüyüşün engellenebilmesi için muhalefet ne yapabilir? Soru boşluktadır. Türkiye’nin geleceği şimdilik yalnız ve yalnız AKP’nin elinde şekilleniyor. Geleceğimize bu bakımdan ne kadar kaygıyla bakarsak bakalım yeridir. C