19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

29 HAZİRAN 2007 CUMA haberler SÖZ ÇİZGİNİN DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA C 3 Seçim Komiklikleri abul etmek gerekir ki, pek yüzü gülen bir toplum değiliz; somurtkan olmamızı ciddiyetimize bağlamanın da doğru olmayacağını düşünürüm. Suretimizin ciddiyeti, yapımızın da aynı nitelikte olduğunun kanıtı değil. Doğrusu güler yüzlü ciddileri, abus laubalilere yeğlerim. Ama biz bir konuyu ciddiye aldığımızı belirtmek için hiç gülmeyiz. Seçimler de bunlardan biridir. Altmış yıldır, seçim meydanlarında neler söyleniyor, ne vaatler yapılıyor, bunların hepsi kahkaha ile gülünecek şeyler olduğu halde hepimiz ciddiye alıyoruz, sonra da düştüğümüz ağlanacak hale gülüyoruz. Büyük seçim maceramız, DP’li adayların halka Bafra sigarası paketini gösterip, Nah bunu biz iktidara gelince beş kuruşa içeceksiniz, demesiyle başlamıştı da kimse buna gülmemiş, ciddiye almıştı. Benim bugün sözünü edeceğim seçim komiklikleri bunlar değil.. bu yüzdendir ki, kimi AKP’lilerin, yolsuzluklarla savaşıp şeffaf bir toplum oluşturma vaatlerinden de gülerek söz etmeyeceğim. Bugün sözünü edeceğim olaylar düpedüz fıkra düzeyindekiler. ??? Olayı, Yavuz Donat da yazmıştı, Rize’nin çekirdekten yetişme belediyecisi, Tayyip Erdoğan’ın “bizim Halil” diye andığı Belediye Başkanı Halil Bakırcı, Mesut Yılmaz memleketinden bağımsız adaylığını koyduğu zaman, çok zekice bir buluş yapmış, nüfus kütüklerine bakmış ki, Rize’de daha birçok Mesut Yılmaz var. Bunun üzerine, Şunlardan bir kısmını bağımsız adaylığa ikna etsek, ne cümbüş olur, demiş. Ne var ki, önerisi politik etiğe (bunun Türkçesinin ne demek olduğunu bilen, gören var mı?) uygun bulunmaması üzerine vazgeçilmiş. Kendisine telefonda sordum: Anlatılanlar doğru mu Halil Bey? Evet, dedi.. doğru, ama siyasi ahlaka uygun bulmadık, vazgeçtik. Karşılıklı gülüştük. Nereden geldi bu aklınıza? Geçen seçimde burada seçmenler arı ile kelebeği karıştırdılar, Mesut Yılmaz ile Mesut Yılmaz’ı haydi haydi karıştırırlar. Halil Bakırcı’nın önerisi kabul görseydi eğer.. Rize’deki seçim pusulalarında kim bilir ne komik görüntülerle karşılaşırdık? Aday pusulalarında “Mesut Yılmaz”, “Öz Mesut Yılmaz”, “Hakiki Mesut Yılmaz”, “Bizim Mesut Yılmaz”, Bildiğiniz Eski Başbakan Mesut Yılmaz”lar birbirlerini izlerlerdi. ??? Ankara’da YSK’nin adını kullanarak, 120 milletvekili adayını dolandıran ve sonunda tutuklanan İhsan Yakın’ın öyküsü de apayrı. İhsan Yakın YSK’nin internet sitesine girmiş, yayımlanan bilgileri derleyip toparlamış ve milletvekili adaylarına göndermiş, karşılığında da posta çekiyle para istemiş, AKP Manisa Milletvekili İsmail Bilen’in (bizim bildiğimiz eski İsmail Bilen değil) şikâyeti üzerine yakalanmış. Kendisini savunmak üzere de milletvekili adaylarını aydınlatmak için bu işi yaptığını, hizmetine karşılık ücret istediğini söylemiş. Bilmem Sayın milletvekili adayları bu savunmaya itiraz ederler mi? Eğer ederlerse, o zaman İhsan Yakın kendilerine şöyle dese ne yanıt verirler: Ne yani! Siz de halka hizmet için aday olduğunuzu söylemiyor musunuz? Dolandırıcının hünerinin, uydurma öyküsünün kurgusundan çok dolandırma fiilinin nesnesinin zaafını yakalamaktaki ustalıkta olduğunu düşünürüm hep. Yoksa, Selçuk Parsadan, kendisine paşa süsü verip “Sizi kampanyanız sırasında destekleyeceğim” diye Tansu Çiller gibi bir cini nasıl kolayca dolandırabilirdi ki?.. En güldüğüm seçim öykülerinden biri de, yıllar önce bütün köşe dönmecilerin birincil partisi olan ANAP’ın Manisa mitingi sırasında, kürsüdeki konuşmacının “Haydi, haydi, eller eller havaya!” diyerek ellerini başının üstünde birleştirmesi hareketini tekrarlayan meydandaki yandaşların tam o sırada kalabalık arasındaki yankesiciler tarafından cüzdanlarının aşırılması olayıydı. Siz olsanız bu olaya gülmez miydiniz? El Maktum’a 12 Bin Dönüm ODRUM Beş gün önce BodrumMilas Havaalanı’na Boeing 747 modeli özel uçak indi... Uçağın gelişinden kimsenin haberi yoktu... Kimler indi uçaktan? Dubai Şeyhi El Maktum, ailesi ve danışmanları. 25 kişilik topluluk otomobillerle Bodrum Rixos Otel’e gitti. Ardından “Moon Star” adlı bir yatla 16 saat süren “Mavi yolculuk” başladı. Rixos Otel’de İstanbul’dan gelen bazı kişilerle de toplantı yapıldı... El Maktum, ailesi ve danışmanları, Bodrum’da 24 saat kaldıktan sonra geri döndüler... El Maktum’u kamuoyu çok yakından tanıyor. Tayyip Bey’le yakın ilişkisi biliniyor. El Maktum’a 2005 yılı Ekim ayında İETT arazisini İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı 100 milyon dolar tutan kat karşılığı vermişti. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, bu satıştan büyük tepki aldı... 18 ay sonra (2007 Mart) aynı arazi ihaleye çıkarıldı ve 705 milyon dolara satıldı. 18 ayda 605 milyon dolar prim yapan İETT arsası ve işini 100 milyon dolara bağlayan Dubai Şeyhi El Maktum... Böyle bir oyun herhangi bir Avrupa ülkesinde olabilir mi? Olmaz! Ortalık ayağa kalkar, demokratik kitle örgütleri, sendikalar alanları doldurup sorar: “Bu işin içinde ne var? Ne kadar komisyon aldınız? 100 milyon dolara El Maktum’a sattığınız arazi, 18 ay sonra nasıl oluyor da 705 milyon dolara satılıyor? Sizde utanma yok mu?” Kimsenin sesi soluğu duyulmadı... Bugünlerde AKP’yi, CHP’nin daha solunda bulan siyaset bilimciler, anayasa profesörleri var!.. ??? Baskın Oran İstanbul’dan bağımsız, Zafer Üskül de AKP’nin Mersin adayı... Baskın Bey CHP’ye takmış durumda. Allah nasip ederse Kürt yurttaşlarımızın oylarıyla “sosyalist” olarak Meclis’e girecek! Zafer Bey ise 1999’da CHP’den aday olup baraja takıldığı Mersin’de tarikat şeyhlerinin oylarıyla milletvekili olacak. Baskın Bey ve Zafer Bey’e büyük medya desteği var!.. İkisinin de boy boy fotoğrafları, konuşmaları gazete sayfalarını süslüyor... Merak ediyorum, Baskın ve Zafer Bey arazi satışları hakkında ne düşünüyorlar? Onlar düşünedursun, ben devam edeyim... El Maktum Bodrum Yarımadası’nda IasosDidim Akbük arasında 12 bin dönümlük Hazine ve orman arazisini görmeye gitmiş... IasosDidim Akbük arası bir doğa cennetidir... Biliyorsunuz, Bodrum Yarımadası’nda da “imar yetkisi” belediyelerin elinden alınıp, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na verildi... “Uyuyan Güzel” Atilla Koç, Aydın’dan aday gösterildi. O şimdi Aydın köylerinde zeybek oynuyor. El Maktum da 12 bin dönümlük denize sıfır araziyi geziyor. Alın size bir Türkiye fotoğrafı... CHP sağcı, faşist; AKP demokrat, solcu, liberal!.. Mustafa Kemal Atatürk’e dil uzatmanın başka bir yolu bu galiba!.. AKP’liler Ege ve Akdeniz’de Fethullahçıların desteğinde... Koylar, bükler ya Arap şeyhlerine ya da tarikat şıhlarına veriliyor... Yok pahasına!.. Kapan kapana!.. ??? Hani El Maktum İstanbul’a 5 milyar dolarlık yatırım yapacaktı? Bu bir oyun!.. Türkiye’de şarapçılık da ölüyor, turizm de... El Maktum Türkiye’ye edepli turizm getirirken, Türkiye dışarıdan şarap ithal ediyor... 2004 yılında 28.4 milyon litre şarap üreten Türkiye, 2006’da 22.5 milyon litre şarap üretiyor... 2004’te şarap ithalatımız 450 bin litreydi; 2006 yılında ise 1.2 milyon litreye çıktı... Isı gölgede 44 derece... Söke Ovası yanıyor!.. K B ARINÇ SEÇİMİ KAZANAMAZSA, ONU “BULMACA” EKİNE TRANSFER EDELİM Mİ NE DERSİN?.. TRT, Diyanet İşleri gibi Fırat KOZOK ANKARA AKP iktidarının tüm yapısını altüst ettiği TRT’de, Televizyon Dairesi Başkanlığı’ndan istifa eden Muharrem Sevil’in yerine ilahiyat mezunu Ankara Televizyon Müdürü Muhsin Yıldırım, Yıldırım’ın yerine de yasaya aykırı olduğu halde yine ilahiyat kökenli yardımcısı Adnan Süer getirildi. TRT’nin televizyon programlarının büyük bölümünün üretildiği yer olan Ankara Televizyonu’nda ve Televizyon Dairesi Başkanlığı’nda ilahiyatçı kadrolaşma harekâtı başlatıldı. Edinilen bilgilere göre, Yayın ve Programdan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Muhsin Mete’nin aracılığıyla Televizyon Dairesi Başkanlığı’na getirilen Muharrem Sevil, bir süre sonra Mete ile ters düşerek görevinden istifa etti. Sevil’in altında biri Nurullah Karakaş, diğeri de Kürşat Özkök olmak üzere iki başkan yardımcısı bulunurken ve başkanlığa vekalet görevinin iki isimden birine verilmesi beklenirken TRT yönetimi farklı bir yol izledi. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Bölümü mezunu olan ve AKP iktidarıyla birlikte TRT’de yükselişe geçen Ankara Televizyon Müdürü Muhsin Yıldırım, vekâleten, Televizyon Daire Başkanlığı’na atandı. Daha önce prodüktör olan Yıldırım, 2004’te Ankara Televizyonu Müdür Yardımcılığı’na, 2005’te de Müdürlüğe getirilmişti. Devlet Memurları Yasası’na göre, dolu kadroya vekalet mümkün olmadığı halde, Ankara Televizyonu’ndaki kadrosunu boşaltmayan Yıldırım’ın yerine de yine vekaleten, Müdür Yardımcısı Adnan Süer getirildi. Süer’in de, Yıldırım gibi İlahiyat Fakültesi mezunu olduğu öğrenildi. Muhsin Yıldırım gibi yıldızı AKP ile parlayan Süer de, prodüktörken, 2004 yılında Müzik ve Eğlence Programları Müdürlüğü’ne, 2005’te de Ankara Televizyonu Müdür Yardımcılığı’na getirilmişti. TRT’nin Yayın ve Programdan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Muhsin Mete, Abbas Abalı takma adıyla yazdığı “Ekranın Büyüsüne Kapılmadan’’ isimli kitapta, şu görüşleri dile getirmişti: ? “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir’’ zihniyetine bağlı olanlar için kültürel farklılıklar ayak bağı olmaktan öte bir anlam taşımazlar. ? Özel radyo ve televizyonların iddiası TRT’ye alternatif olmaktı. Müslümanlarca da pek çok radyo ve televizyon kuruldu. Dört bir koldan, “İslam gemisini yüzdürmeye’’ koyulduk. ? Resmi radyomuz, devletimiz gibi demokrat olmak yerine Cumhuriyetçi olmayı tercih etmiştir. Laik ve Kemalist olmak din programlarında bile ihmal edilmemiştir. ? TRT, kuruluşundan bu yana kültürel değerlerimize sırtını, Batılı değerlere yüzünü dönmüştür. Bu genel tavrını sola ve Kemalizme yaslanarak sürdürmüş, milli iradeyle işbaşına gelmiş sağ iktidarlara ayak bağı olmuştur. ? Ülkemizdeki müzik ve eğlence yozlaşmasının müsebbibi TRT olmuştur. ? Aslolan din programları yayımlamak değil, dini bütün açılımları dikkate alan, mihenk taşı din olan bir yayın anlayışını benimsemektir. ? İlahi kanunlar dışındaki kanunlara mükemmeliyet izafe edemeyiz. Başbakanlık: Aleviler de Müslüman Cem Vakfı’nın açtığı davada savunma yapan Başbakanlık avukatlarından Selen Güneş, Alevilerin de Müslüman olduğunu ve cemevlerinin ibadethane olmasının yasal olarak mümkün olmadığını ileri sürdü. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Alevilerin, cemevlerine ‘’ibadethane’’ statüsü verilmesi ve Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde Alevi inanç önderlerine kadro ayrılması için Başbakanlık’a yaptığı başvurunun reddedilmesinin ardından, Ankara 6. İdare Mahkemesi’ne açtığı dava görülmeye başlandı. Duruşmaya, Cem Vakfı Genel Başkanı Avukat İzzettin Doğan’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda avukat ve bazı Alevilerle, Başbakanlık adına Avukat Selen Güneş ve Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Saim Yeprem katıldı. Avukat Doğan, laik yapıdaki Türkiye Cumhuriyeti’nin, Alevilerin inançlarını tatbikinde tasarruf sahibi olamayacağını belirten Doğan, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve anayasanın da bu serbestliği tanıdığını söyledi. Başbakanlık avukatlarından Güneş ise savunmasında, din ve vicdan hürriyetinin anayasa ve yasalarda yer aldığını, herkesin inançlarını yaşamakta serbest olduğunu söyledi. EMEVLERİ İBADETHANE OLAMAZ’ renkli ilan ‘C asirmen?cumhuriyet.com.tr Alevilerin de Müslüman olduğunu, din hizmetlerinin mezhep ayrımı yapılmaksızın her kesimi içine alacak şekilde yürütüldüğünü anlatan Güneş, cemevlerinin ibadethane olmasının yasal olarak mümkün olmadığını savundu.Daha sonra tekrar söz alan Doğan, Güneş’in yine iç hukuk mevzuatını ileri sürdüğünü belirterek “Sayın Güneş, olayı 7580 yıl öncesinden kalan kriterlerle değerlendiriyor’’ dedi. Başbakanlık temsilcisi Prof. Yeprem ise İslam dini içinde yer alan tüm mezhep ve grupların İslamın genel tanımı içinde yer aldığını ve İslamın ibadethanesinin mescit olduğunu söyledi. Yeprem, İslamı üst kimlik, Aleviliği alt kimlik olarak tanımladı. hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 0212/ 343 72 69
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle