24 Nisan 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 GÜNCEL C haberlerin devamı 29 HAZİRAN 2007 CUMA CÜNEYT ARCAYÜREK Almanya önlem alıyor Osman ÇUTSAY FRANKFURT Almanya da Fransa ve ABD örneklerini izleyerek, ekonomisinin kilit sektörlerinin yabancı yatırımcıların eline geçmesine karşı aktif önlemler almaya başladı. Özellikle Çin, Rusya ve Ortadoğu’daki küçük fakat petrol zengini Arap ülkelerinin elinde döviz rezervi olarak büyük bir birikim bulunduğunu düşünen Alman güvenlik ve ekonomi uzmanları, bu birikimin Almanya’nın kilit şirketlerini ele geçirebilecek bir güce ulaştığına, dolayısıyla bu tür girişimleri engelleyici bir daire kurulması gerektiğine dikkat çektiler. Financial Times gazetesinin manşetten Berlin ve Frankfurt kaynaklarına dayanarak verdiği geniş haberde, Berlin’in özellikle yabancı devlet fonlarına karşı, Alman ekonomisinin kilit sektörlerini korumak zorunda olduğu ileri sürüldü. Federal hükümetin, bazı yabancı devletlerin mali yönden çok güçlü yatırım fonları üzerinden Alman ekonomisindeki bazı kilit sektörlerin denetimini ele geçirmesinden tedirgin olduğu, bunların zaman içinde siyasal bir güç oluşturmasını engellemeye çalıştığı belirtildi. Bu amaçla, Berlin’de bir tür “Yabancı Yatırımları Denetleme Dairesi” kurmak üzere planlar hazırlandığı iddia edildi. Söz konusu dairenin görevi, çok önemli teknolojik bilgi ve patentlere ulaşmak amacıyla yabancı devlet fonlarının Alman dev şirketlerinden hisse satın almasını engellemek olacak. Daire, bu doğrultuda kuşkular ortaya çıkması durumunda harekete geçecek ve gerektiğinde böylesi ortaklıkları durdurabilecek. Hükümet Sözcüsü Ulrich Wilhelm, yaptığı açıklamalarda, “Almanya’nın böyle bir denetim için henüz Fransa ve ABD’deki mekanizmalarla donatılmış olmadığına” dikkat çekti. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Sahnede Cem Yılmaz, Kürsüde RTE! ejim kaygılarının damgasını vurduğu seçim, 22 Temmuz seçimi. 1950’den beri ilk kez bir genel seçimde ülke, bu iktidar sayesinde laik Cumhuriyet rejimiyle birlikte yaşamakla yaşamamak arasında bir tercih yapmaya zorlanıyor. Sıcak, meydanların dolmasına engel olmuyor. Ne ki, kimi haberlere bakılırsa mitinglerde kent merkezlerinde normal yaşam sürüyor. Partililerle partilere gönüllü destek verenler mi meydanlarda, yoksa kararsızlar mı kent merkezlerinde normal yaşamı sürdürmeyi yeğliyor? Ola ki bu ikileme kimi konularda bir neden uydurulabilir. Cumhuriyet mitinglerini öne sürerek kimi özel TV’lerin canlı yayınlarda halkımızı mitinglere bağımlı duruma getirdiği bir mazeret olarak gösterilebilir. Gerçek demokrasinin egemen olduğu ülkelerde kalabalıkları göstererek müşteri toplayan, saatler boyu parti mitinglerini yayımlayan özel TV’ler acaba var mıdır? ??? Cumhuriyet mitingleri ile parti mitingleri kıyaslanamaz, aynı kaba konulamaz. Cumhuriyet mitingleri ulusun laik Cumhuriyet’e bağlılığının canlı kanıtı. Siyasal değil, rejimsel kaygıların eseri. Parti mitingleriyle uzak yakın ilgisi yok! Geldi geçti, ama Cumhuriyet mitingleri, kuşku yok bu iktidarın ummadığı ölçütlerde dersler almasını sağladı. Tabii TV’lerdeki canlı miting yayınları medyada, bilim ilim adamları arasında gelip geçici miting kahramanları yarattı. Mitinglerdeki heyecanın, toplanan yüz binlerle ifade edilen kalabalıkların kendi konuşmalarından, davranışlarından kaynaklandığını ve sonuç olarak kendinden menkul, kendine yönelik olumlu tepki düşüne kapılan, kendine yontan miting kahramanları... ??? Muhalefet deyince CHP ve sonra elbette MHP akla geliyor. Bu seçim örneğin 2002 seçimlerine benzemiyor. DSPMHPANAP koalisyonunun geçen seçimde toplumsal, ekonomik ve hatta siyasal olgularla ilgili icraatı o kadar bezginlik, karamsarlık yarattı ki, RTE ve arkadaşlarının geçmişinden hiç söz edilemedi. Halkın yüzde 34’ü AKP’nin peşine takıldı ve RTE’yi tek başına iktidara getirdi. Bu kez kazın ayağı öyle değil. Bu kez, AKP savunu hattında. Her açıdan ne mal olduğunu kamuoyu biliyor. Arada sırada muhalefete saldırıyor ve fakat doyurucu olmayan öğelere sarılıyor. Tek dayanağı ise baştan aşağı gerçekleri saptırmayı içeren kocaman yalanlarla ana muhalefetin cumhurbaşkanını halkın seçmesini engellediğini öne sürmek! Lakin seçim beyannamelerinde yapamadıklarını kanıtlayan itiraflar var. ??? RTE’nin açıkladığı seçim beyannamesindeki vaatleri bir gazetemiz başlıkta üç sözcükle özetledi: İşAşMaaş! Oysa, işsizliğe son vereceğini ilan ederek iktidara geldi, işsizlik azalacağına arttı. Aş sorununu çözeceğini, fakir fukara gurebaya an azından yeterli yaşam koşulları vaat ederek iktidara geldi. Dört buçuk yılda yoksulluktan kırılanların sayısı 20 milyonu aştı. Geriye kaldı maaş. Bunu da örneğin seçimden on gün önce, devlet kesesinden ikramiye dağıtacağını söyleyerek oy uğruna kullanıyor. ??? 2002’nin başta gelen vaatleri neydi? Türban konusunu çözecekti. Çözemedi. İmam hatiplilere normal liselere tanınan hakları sağlayacaktı. Sağlayamadı. YÖK’ü ortadan ya kaldıracak ya da dediği yolda yürüyecek bir kuruma dönüştürecekti. Dönüştüremedi. Ucuzluk dönemi açılacaktı. Enflasyonu tek hanelere indirdim diye övünürken çarşı pazarda fiyatlar el yakmaya devam ediyor. Terörü yok edecekti. Devri iktidarında terör azdı. Büyük marifetleri de olmadı değil. Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni ABD’nin kuyruğuna bağladı. AB’nin dayatmalarını hemen yerine getirdi. Kıbrıs sorununu çözeceği yerde ucuz yoldan KKTC’nin satışını hızlandırdı. Barzani gibi aşiret reisleriyle masaya oturmaya hazırlandı. Şimdi çıkıyor halkın önüne, “Yaptıklarımız yapamadıklarımızın teminatıdır” demiyor mu? İşte o zaman: Ha sahnede güldürü ustası Cem Yılmaz… ha miting alanlarındaki büyük kürsüde sahne alarak yapamadıklarını yapamayacaklarının teminatı gösteren siyaset tarihimizin son güldürü ustası RTE akla geliyor. R MODEL ABD’DEN Berlin’in üzerinde ciddi biçimde düşündüğü kesinleşen “Denetim Dairesi”nin, ABD’deki “Commitee on Foreign Investment” (Cfius) adlı kurumu model alabileceği söyleniyor. Bu komite, yabancı fonların içerideki ABD şirketlerine yönelik yatırımlarını düzenli olarak denetliyor ve devlet güvenliğini olumsuz etkileyip etkilemeyeceğini karara bağlıyor. Çok ciddi durumlarda ise imzalanmış anlaşmaların iptali bile mümkün. Bu konuda en son, Washington’ın, birçok Amerikan limanının yönetimini üstlenen Arap şirketi Dubai Ports’un girişimlerini durdurması örnek olarak veriliyor. Alman Maliye Bakanlığı’ndan yapılan açıkla malarda, son dönemde özellikle Çin, Rusya ve Arap ülkelerinin büyük döviz rezervlerine sahip olduğuna dikkat çekilerek bu rezerv sayesinde ve yatırım fonları üzerinden “Alman ekonomisinin stratejik önemi taşıyan sektörlerine sızabilecekleri” belirtildi. Söz konusu fonların şu anda Alman dev şirketlerinden herhangi birisini rahatça ele geçirebilecek güçte olduğu biliniyor. Özellikle savunma sanayiinde faaliyet gösteren Alman şirketlerine yabancı devlet fonlarından yapılacak yatırımlarla ilgili olarak Almanya’nın güvenliği açısından ciddi kuşkular bulunuyor. Karadeniz Ekonomik İşbirliği! ün gibi... Aradan 15 yıl geçmiş... Karadeniz Ekonomik İşbirliği’nin (KEİ) ilk büyük toplantısı, 11 üyenin katılımıyla yapılan anlaşma zirvesi 25 Haziran 1992’de İstanbul’da yapılmıştı. Sovyetler Birliği’nin usul usul gevşeyip 21 Aralık 1991’de çökmesiyle birlikte Karadeniz çevresinde başlayan arayış somutlaşmış, KEİ’ye dönüşmüştü. Türkiye, o günlerde özellikle Orta Asya’nın en etkin ülkelerinden biriydi. O coğrafyalara devletin hangi katından olursa olsun bir yetkili gitse, cumhurbaşkanı gibi karşılanırdı. KEİ ayrıca önemliydi. Asya’yı Avrupa’ya bağlıyor, Karadeniz’in etrafındaki ülkelerin dış çemberini genişletiyor, çekirdeğini güçlendiriyordu. Türkiye, zirveye çok iyi hazırlandı. Hani ne demişler, Türk gibi başla! Ama daha ilk zirvede ne yazık ki, “birinci adam” sorunu çıkmıştı. Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal mı, Başbakan Süleyman Demirel mi anlaşmaya imza koyacaktı? İki lider arasında anlaşmazlık öne çıkınca, Özal küsmüş, Okluk koyuna gitmişti... Gazeteciler uzun süre kendisinden haber alamamıştı! ??? KEİ’ye gerçekten Türk gibi hızlı başlamış, ne yazık ki Türk gibi savrularak devam etmiştik... Aradan 15 yıl geçti. İstanbul’da Türkiye’nin dönem başkanlığını devraldığı KEİ zirvesi vardı. Aklımıza ister istemez yukarıdaki süreç geldi... Her sorun beraberinde fırsatları da getirir. Sovyetler’in çökmesiyle bölgede açığa çıkan sorunlar çok ciddi fırsatları da içinde barındırıyordu. Bu fırsatlar başlangıçtaki heyecanlar doğrultusunda değerlendirilemedi. 15 yıl insan ömrü için uzun, ama devletlerin, coğrafyasal hareketlerin ömrü açısından o kadar da uzun değil, kapatılabilir bir ara... Tabii istenirse... KEİ’nin 12 üyesi var: Türkiye, Rusya, Ukrayna, Arnavutluk, Ermenistan, Azerbaycan, Bulgaristan, Gürcistan, Yunanistan, Moldova, Romanya ve sonradan katılan Sırbistan. 13 de gözlemcisi: ABD, Almanya, Fransa, İtalya, Polonya, İsrail, Beyaz Rusya, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Tunus, Avusturya ve Mısır. Görüldüğü gibi gözlemciler de fena değil! ??? KEİ; adı üzerinde, ekonomi ağırlıklı bir ortaklık girişimi. AB başlangıcı gibi... Başta vurguladık; 15 yıla yanmamak elde değil ama, bu tür ilişkiler doğal olarak ekonomiyle başlar, toplumsal ortaklıkla devam eder, arkası siyasal ve kültürel gelir. Bütün bu ortaklıkların toplamı da barışı getirir. İstanbul’da yapılan zirvenin bizim açımızdan başlıca önemi şu: Dönem başkanlığını Sırbistan’dan devralıyoruz... Dileyelim ki, KEİ’nin önemi öne çıksın, çevre ülkelerle daha güçlü bağlar geliştirilsin. Türkiye de 90’ların başındaki hayallerini gerçeklerin üzerine oturtsun... Zirvenin bir başka önemini de ister istemez vurgulamak durumundayız: Rusya Devlet Başkanı Putin’in gelişi... Putin’in katılımı son ana kadar belirsizdi. Önce gelmeyeceği duyuruldu, ardından programına eklendi. Derken İstanbul’da, zirvedeki yerini aldı. Acı ama gerçek, şunun da altını çizmek gerekiyor: 90’lı yıllarda Türkiye’de çok sözü edilen “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne” sloganını bugün Putin kendi ülkesi açısından gerçekleştirmeye çalışıyor. Zirveye de “iki eli enerji vanasında” olsa bile gelme gereği duydu! Türkiye, KEİ ve benzeri çevresel ilişkilerini güçlendirirse AB katında da, ABD katında da daha güçlü, daha onurlu, daha itibarlı olacak... D ‘YETERİNCE OLANAK VAR’ Öte yandan, Federal Ekonomi Bakanı Michael Glos, Çin’i ziyareti sırasında konuyla ilgili bazı açıklamalar yaptı. Yabancı yatırımcıya Almanya’nın kapılarının her zaman açık olduğunu yineleyen Alman bakan, “Kendimizi dış dünyaya kapatamayız. Elbette silah sanayiinde hiçbir ülke elindeki tüm kartlara bakılmasını istemez. Ancak hükümetin elinde, istenmeyen şirket devirlerine karşı çıkmak için yeterince olanak vardır” dedi. TSK personeline verilen terörle mücadele eğitimi Isparta Eğirdir’de basına tanıtıldı Komandoya sıkı eğitim Sertaç EŞ ISPARTA/EĞİRDİR Terörle mücadele eden Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personelinin iç güvenlik eğitimleri basına tanıtıldı. Genelkurmay Başkanlığı tarafından terörle mücadelenin yoğunlaştığı Doğu ve Güneydoğu’da görev alan er, erbaş, yedeksubay ve muvazzaf personelin eğitimlerini tanıtmak amacıyla Isparta Eğirdir’deki Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkez Komutanlığı’na basın turu düzenlendi. Basın turuna televizyon ve gazetelerin Ankara temsilcileri ile savunma muhabirleri davet edildi. Merkezdeki eğitim hakkında bilgi veren Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkez Komutanı Tuğgeneral Serdar Ekizoğlu, personelin zor arazi koşulları ve her türlü iklim şartlarına göre eğitildiğini söyledi. Ekizoğlu, toplam 127 muhtelif engelle eğitim yapıldığını, eğitimin yüzde 96’sının arazide, yüzde 60’ının da gece gerçekleştirildiğine dikkat çekti. Eğitim sırasında personelin teçhizat ve her türlü ihtiyacının içinde bulunduğu 3050 kilogramlık yük taşıdığını anlatan Ekizoğlu, eğitimin niteliğinin ABD’deki “Ranger” kurslarından daha ağır ve zor olduğunu örnekleriyle anlattı. Ekizoğlu, “Bizim eğitimimiz toplam 155 gün iken ABD’de bu eğitim 61 gündür” diye konuştu. Dağ Komando Okulu’nda eğitim gören personelin yüzde 12’sinin yabancı olduğunu anlatan Ekizoğlu, Kırgızistan, Pakistan ve İngiltere’den aynı düzeyde birliklerle ortak tatbikat yapıldığını da belirtti. Gerçek koşullara uygun eğitim yapıldığını, atışların gerçek mermilerle ve gerçek durumlara yakın senaryolarla gerçekleştirildiğini vurgulayan Ekizoğlu, son dönemde yoğun şekilde gündeme gelen uzaktan kumandalı patlayıcılar ve tuzaklı ma Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkez Komutanı Tuğgeneral Serdar Ekizoğlu, personelin zor arazi koşulları ve her türlü iklim şartlarına göre eğitildiğini söyledi. yınlar konusunda da eğitim verildiğini anlattı. Tanıtıma eşlik eden Eğitim ve Doktrin Komutanlığı (EDOK) Komutan Yardımcısı Korgeneral Nejat Özel de son dönemde yoğunlaşan mayın ve uzaktan kumandalı patlayıcılara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Terörle mücadelenin yoğunlaştığı bölgede araziye bırakılan patlayıcı ve mayınların yüzde 70’inin belirlenerek imha edildiğini belirten Özel, kayıpların zorunlu ve hızlı görevler nedeniyle yaşandığına dikkat çekti. Teröristlerle temas sağlanamamasının sıkıntı olduğunu belirten Özel, “Terörist sizi görüyor. Siz açıktasınız. Size kimse terörist burada demiyor. Nokta istihbarat olmayınca arama tarama faaliyetleri sürekli yapılıyor. Bu sırada ilk ateşte kayıplar olabiliyor ama anın da toparlanma sağlanıyor. Terörle mücadele sabır gerektiren bir konu” dedi. Özel, eğitimin yetersizliğine yönelik iddiaların anımsatılması üzerine, yapıcı eleştirileri kabul edebileceklerini dile getirerek “Vatandaş zannediyor ki bütün mayınlar patlıyor, askerler şehit oluyor. Oysa durum öyle değil. Zayiatların verilen eğitimle, eğitimin seviyesiyle ilgisi yoktur” diye konuştu. KARIŞTIRICI SİSTEMLER Basın turunda verilen bilgilere göre, TSK birimleri, mayın ve uzaktan kumandalı patlatıcıların verdiği kaybı en aza indirmek için çeşitli yöntemler kullanıyor. Birliklerin bir yerden başka bir yere intikali sırasında Türk firmalarınca geliştirilen “karış tırıcı” sistemler devreye sokuluyor. Bu karıştırıcılar, bir konvoyu da koruyabiliyor, tek personelin sırtında taşınmasıyla da koruma sağlayabiliyor. Karıştırıcılar, 200 metre yarıçapında bir bölgede patlamaya neden olabilecek her türlü sinyali engelliyor. Basın turunda, terör örgütünün kullandığı tuzaklama yöntemleri de uygulamalı olarak tanıtıldı. Bu kapsamda cep telefonu sinyali, telsiz kumandası, kasetçalar, basma, basınçtan kurtulma gibi yöntemler gerçek mühimmatla uygulamalı olarak izlettirildi. Terör örgütünün yöntemlerinde olduğu gibi cep telefonuyla tuzaklanan patlayıcı ilk önce karıştırıcının çalıştırıldığı zamanda denendi ve patlamadı. Karıştırıcının devre dışı bırakılması ve cep telefonunun tuzaklanan telefonu aramasıyla mayın patladı. ‘Göç Yasası, insan haklarına aykırı’ BERLİN (Cumhuriyet) – Atatürkçü Düşünce Derneği Berlin Yönetim Kurulu, Federal Meclis’in Almanya’daki mülteci ve göçmenlerin uyumuna yönelik kabul ettiği yasa tasarısını “demokrasiyi baltalayan ve iç barışı tehdit eden bir uyumsuzluk, yıldırma ve kutuplaştırma programı” olarak değerlendirdi. ADD BerlinBrandenburg’dan yapılan açıklamada, yasalaşmak üzere olan bu tasarının yenimuhafazakâr Huntington’ların tezini desteklediği ve “Birinci Sınıf Dünya Vatandaşı” kategorisinin yerleşmesine hizmet ettiği ileri sürüldü. ADD BerlinBrandenburg’un bildirisinde şu görüşlere yer verildi: “Yeni yasa, 46 yıllık Almanya geçmişine sahip insanlarımızın – ister Alman ister Türk vatandaşı olsun – Türkiye’den gelen eşlerine Almanca bilme zorunluluğu getirmektedir. Avrupa Birliği kaynaklı Mülteci ve Göç Yasası’ndaki yeni düzenlemeler insan ve vatandaşlık haklarına aykırıdır. Bu, Alman Anayasası’nın aile birleşimini savunan 6’ıncı maddesi ile de çelişmektedir. Sertleştirilen Göç Yasası, Almanya’nın barışçıl, demokratik düzenini tehdit etmektedir, çünkü Federal Meclis, 398 vekilin oyu ile kabul ettiği bu tasarı sonucu sanayileşmiş ülke kökenli olmayanları potansiyel suçlu ve uyumu engelleyen insanlar olarak damgalamaktadır. Hakları tırpanlanan bu insanlar, sosyoekonomik konumlarından bağımsız olarak, kendilerini dışlanmış ve hor görülmüş hissediyorlar. ankcum?cumhuriyet.com.tr ‘EFENDİ ULUS’ Toplumun güvenilir ve güvenilmez ailelere bölünmesi, insanlar ve topluluklar arasında kaçınılmaz olarak bir güvensizlik ortamı yaratacaktır. Güvensizlik eken, güven biçemez. Bu yaklaşım, Almanya’daki etnik gruplar arasında arzuladığımız çeşitlilik içindeki birliği imkânsızlaştırmaktadır. Tasarı, üçüncü ülkeler kapsamındaki ABD, Kanada, Yeni Zelanda, Avustralya, İsviçre, Norveç ve Japon vatandaşlarını – AB üyesi olmadıkları halde – etkilememektedir. Bu ülke vatandaşlarının ayrıcalıklı bir konuma yükseltilmelerinin arkasında yatan neden, kanımızca, egemen Batılı seçkinlerin Avrupamerkezci ve neoliberal dünya görüşlerinden ötürü AB ve adı geçen ulusları bir bütün olarak postmodern, yenisömürgeci ‘efendi ulus’ olarak konumlandırmak istemeleridir. Toplumda ayrışmalara yol açacak olan bu çağdışı yasa tasarısının yürürlüğe girmesinin, Almanya’daki insanların ve kurumların çıkarlarıy la bağdaşmayacağı ortadadır. Toplumdaki ayrışmayı kurumsallaştıran, hümanizm ve aydınlanma kazanımlarına yabancılaşmış yeni düzenlemeyi destekleyenler, mevcut ekonomik hiyerarşinin yanı sıra devlet destekli etnik hiyerarşilerin yerleşmesine neden olacaklardır. Hıristiyan ve Sosyal Demokratların ağırlığındaki Federal Meclis, bu yasa tasarısı ile göçmenlerin uyumunu hedeflemediğini, süreci bloke etmek istediğini gözler önüne serdi. Meclis, Batı kökenli olmayanlara karşı güvensizliğini meşrulaştırarak yaygınlaştırma amacında olduğu izlenimini veriyor. Tasarının 6 Temmuz’da Federal Konsey’den de adı geçen partilerin sayısal üstünlüğü nedeniyle geçeceği tüm kesimlerce bilinen bir gerçektir. ADDBerlin Yönetim Kurulu, tasarının Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edileceği inancını taşıyor. Uyumu savunan insanlar olarak bu yasanın geri alınmasını veya bloke edilmesini talep ediyoruz. Türk hükümeti de, daha doğrusu hükümetleri de 46 yıllık göç tarihinin tüm aşamalarında yurtdışındaki Türklerin hak ve özgürlüklerini pasif çizgisiyle savunmadığı için tarih önünde politikasızlığının hesabını verecektir.” Berlin’de Türkiye’deki seçimler tartışılacak BERLİN (Cumhuriyet) – Türkiye’deki siyasal süreç ve seçimlerin öncesiyle sonrası, sadece Almanya’nın değil dünyanın da en büyük sektör sendikalarından Metal Sendikası’nın Türkiye’den davetli sendikacılarla birlikte düzenlediği bir toplantıda tartışılacak. IGMetall Berlin tarafından Alte Jakobstr. 149 adresinde gerçekleştirilecek olan toplantıya Türkiye’deki Birleşik Metal İş Sendikası’ndan Hasan Arslan, İnsan Hakları Derneği’nden Kiraz Biçici ve Cumhuriyet gazetesinden de Osman Çutsay tartışmacı olarak katılacak. 8 Temmuz pazar günkü toplantı saat 17.00’de başlayacak ve Rosa Luxemburg Vakfı’ndan Murat Çakır tarafından yönetilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle