26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Yeşil sermaye mağdurları, AKP’ye giden oyların intihar olacağını söylüyor C haberler SÖZDEN YAZIYA GÜRAY ÖZ 29 HAZİRAN 2007 CUMA Göçmenler AKP’ye tepkili DOĞRU: DURSUN UYAR KAÇACAK Haber Merkezi Vatan gazetesi yazarlarından Necati Doğru da “yeşil sermaye vurgunu”nu köşesine taşıdı. Doğru, “Rüşvetçi albay yatacak! Difüzyon Dursun kaçacak!” başlıklı yazısında Yimpaş Holding Başkanı Dursun Uyar’ın yüzlerce yurttaşı nasıl dolandırdığını anlattı. Doğru köşesinde, gazetemizde de adım adım yer verdiğimiz Yimpaş vurgununu, yazdı. Konu ile bilgilire Yimpaş’tan zarar gören işçilerin avukatlığını yapan Acun Papakçı’nın kendisine gönderdiği mektuptan öğrendiğini belirten Doğru, şu ifadeleri kullandı: “Dursun Uyar! Sahtekâr çıktı. Sözünde durmadı. İşçilerin şikâyeti üzerine Alman adaleti onu yakalayıp cezalandırmak için Interpol aracılığıyla ‘difüzyonla aramaya’ başladı. Fakat o, Türkiye’ye kaçtı ve korundu. En son AKP’nin Ankara’da 36 trilyon lira halk parası harcayarak padişah sarayı benzeri genel merkez binasının açılışına katıldı” Avukat Papakçı’nın “Bu adam şimdi Türkmenistan’a kaçmaya hazırlanıyor...” diye uyarmasına rağmen Uyar’ın yakalanamadığını vurgulayan Doğru, yazısını şu ifadeleri kullandı: “Başbakan’ı tebrik edecek kadar iktidarın VIP prtokolünde yer alan Difüzyon Dursun’u polis bulamıyor. SPK da, işçilerin parasının bir bölümünü kurtarmak için Yimpaş’ın mallarına el konulması konusunda hiçbir çaba göstermiyor. Rüşvetçi albay yatacak! Difüzyon Dursun kaçacak! Çünkü o, Başbakan’ın yakını! Bu da adalet olacak!...” Gökten Yere İnmenin Erdemi “radikal” olmayı sürdürebilir hem de o unutmak istediğinizi rahatça unutabilirsiniz. ??? Şimdi unutmanın tam zamanıdır! Boşverin işsizliği, sömürüyü, emperyalizmi... Şimdi Kürt ya da Türk olarak etnik sorunu çözebilir, laik ya da dinci olarak “demokratik” cumhuriyeti halledebilir, bireysel özgürlüğümüzü yüzümüzü peçeyle örtmeye kadar genişletebilir, her türlü cinsel sorunumuzu ve özgürlüğümüzü yaşayabilir ve çarşaflayabilir, demokrasiyi kendi özgürlüğümüzle tanımlayabilir ya da barajlayabilir, duvarlarımızı parçalanmanın eşsiz tablolarıyla süsleyebilir, sermaye her geçen gün biraz daha semirir, uluslararası tekeller ülkemize iyice yerleşirken biz biraz daha “kendimiz olmak” için sokaklarda “Türk” ya da “Kürt” olmanın, “türbanlı” ya da “çıplak” olmanın erdemi üzerinde nutuk atabilir, ruhumuzu huzursuz sokaklarımızda dinlendirebiliriz. ??? Oysa sokaklarımızdaki huzursuzluğun temel nedeni açlık ve yoksulluktur. Siz görmeseniz, görmek istemeseniz, ihmal edilebilir bulsanız da bu böyledir. Açlığın ve yoksulluğun, işsizliğin ve sömürünün “alt edilmesi güç” düzeni olarak kapitalist emperyalizm, ne etnik sorunların ne de cinsiyet sorunlarının çözümüne izin verir. O bu sorunlarla oynar. Onları eğip büker. Postmodern kültür ve felsefe ise sizi buna alıştırır, “farklı”, “devrimci”, “radikal” olduğunuza inandırarak düzene uyumlaştırır. Sonra bir bakarsınız ki, elinizde avucunuzda ne varsa yitirmişsiniz. Sorunları çözmek bir yana derinleştirmiş, parçalanmış, erimişsiniz. Güçten kuvvetten düşmüş ülkeler, Batı’nın bin yıldır yitirmediği hayali ve hevesidir. Fırsat buldukça çullanmalarının, hile ve desiseye sapmalarının nedeni budur. ??? Kendin olmak iyidir. İyidir de, kendin olmak isterken kendini yitirmek, o hengâmede sorunların babasını unutmak hiç ama hiç iyi değildir. [email protected] Zeynep ŞAHİN ANKARA Yeşil sermaye mağduru Hanifi Doğan, yurtdışındaki Türk yurttaşlarına çağrıda bulunarak “Lütfen Türkiye’deki yakınlarınızı uyarın, rica edin, elinizden geleni yapın... Oylarını AKP’ye vermesinler. 5 yıldır verdikleri hiçbir sözü tutmadılar. Gurbetçiyi unuttular. 5 yıl daha bu partiye ehliyet vermek, intihar olur” dedi. Doğan, yeşil sermaye mağdurlarıyla, CHP haricinde hiçbir partinin ilgilenmediğine de dikkat çekti. Yimpaş, Kombassan ve Endüstri holdinglere yatırdığı parasını geri alamayan yurttaşlardan yeşil sermaye mağduru Hanifi Doğan, gurbetçilerin, kendisini unutan AKP’den rahatsız olduğunu, yeşil sermaye mağdurlarının kayıplarının telafisi için hiçbir girişimde bulunulmadığının altını çizdi. ANGİ YÜZLE OY ISTİYOR?’ Doğan, “Tüm gurbetçi yurttaşlarımıza sesleniyorum. Lütfen Türkiye’deki yakınlarınızı uyarın, rica edin, elinizden geleni yapın... Oylarını AKP’ye vermesinler. AKP’nin yeniden tek başına iktidar olması, Türkiye’nin intiharı demektir. Bizim yakınlarımızdan onlara oy yok” dedi. Doğan, “Seçim öncesin ‘H deki vaatlerinin hiçbirini yerine getirmeyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hangi yüzle halktan tekrar oy istiyor” diye sordu. Kendilerinin sorunlarıyla, CHP dışında hiçbir partinin ilgilenmediğini söyleyen Doğan, Atatürkçü, sözünün arkasında duran partilere oy verilmesini istedi. Doğan, Almanya’daki Milli Görüş camilerinde, kendilerinden “Müslümanız, din kardeşiyiz, faiz yenmesi büyük günahtır, istediğiniz zaman paranız 24 saat içinde geri verilecek” gibi sözlerle para toplandığını anlatırken, “Yanlarında getirdikleri hocalara, müftülere ‘Parası bankada olan siz Müslümanlar, cehennemdeki yerinizi hazırlıyorsunuz’ diye vaaz verdiriyorlar dı” dedi. “Sadece benim çevremde kaç intihar oldu... İntihar edenlerin katili Milli Görüş’tür. Binlerce yuva dağıldı. AKP de bunların ekmeğine yağ sürdü. Gurbetçiyi unuttu” diyen Doğan, AKP’yi oluşturan kadroların yüzde 80’inin seçim öncesinde Milli Görüş’ün kahramanları olduğunu söyledi. ‘SADECE SEYRETTİ’ Yıllardır feryatlarını yükselttiklerini ama AKP iktidarının ilgilenmediğini kaydeden Hanifi Doğan, “Erdoğan hükümeti sadece seyretti; ‘Duymayın, görmeyin, geçiştirelim’ dedi” açıklamasını yaptı. Gazetemiz imtiyaz sahibi İlhan Selçuk, vakit aleyhine açtığı davayı kazandı Vakit’ten Selçuk’a tazminat İstanbul Haber Servisi Gazetemiz imtiyaz sahibi İlhan Selçuk, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu gerekçesiyle Anadolu’da Vakit gazetesi aleyhine açtığı davayı kazandı. İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesi, Anadolu’da Vakit gazetesi sahibi Nuri Aykon’u 5 bin YTL manevi tazminat ödemeye mahkum etti. Selçuk, kendisine ve Cumhuriyet’e yönelik gerçek dışı yayınlara karşı ilk kez yargıya başvurdu. İlhan Selçuk’un avukatlarından Tora Pekin, mahkemeye sunduğu dilekçede, gazete Anadolu’da Vakit gazetesi sahibi Nuri Aykon 5 bin YTL manevi tazminat ödemeye mahkum edildi. Selçuk, kendisine ve Cumhuriyet’e yönelik gerçekdışı yayınlara karşı ilk kez yargıya başvurdu. nin 25 Haziran 2006 tarihli sayısındaki “Yalancı ve utanmaz” başlıklı manşetten verilen haberin hukuka aykırı olduğunu belirtti. “Cuntacı İlhan Selçuk, işi Silahlı Kuvvetler üzerinden yalan haber yayımlamaya kadar vardırdı” başlığıyla yapılan yayının, bir eleştiri yazısından öte, hakaretler bütünü olduğunu kaydeden Pekin, müvekkilinin Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklaması üzerine Cumhuriyet’te yer alan bir haberle ilgili olarak hedef gösterildiğini vurguladı. Selçuk ve Cumhuriyet gazetesi hakkında küfüler içeren yayının, basın meslek ilkeleri ile bağdaşmadığını söyleyen Pekin, şöyle devam etti: “Müvekkilimin gazetecilik mesleğinde geçirdiği yarım yüzyıllı aşkın süre, onur ve saygınlık doludur. 12 Mart döneminde işkence altındayken bile kalemini korumuştur. Taraflı ve tarafsız pek çok kimse için Türkiye’de gazetecilik mesleğinin bilgesidir. Bu durum, Borçlar Kanunu’nun 49. maddesine göre verilen zararı artırmaktadır.” Selçuk’un bir yayınla ilgili olarak ilk kez dava açtığına da dikket çeken Pekin, hoşgörüsü kötüye kullanılarak, kendisine yönelik sayısız saldırıya karşı yargıya başvurmayan Selçuk’un, kişilik haklarını koruma altına almak için bu davayı açmaya zorlandığını ifade etti. Aykon’un avukatı ise yayının hukuka uygun olduğunu savunarak, davanın reddedilmesini talep etti. Davayı sonuçlandıran 4. Asliye Ceza Mahkemesi, Aykon’u, yayın tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte Selçuk’a 5 bin YTL ödemeye mahkum etti. em çağımızın, hem günümüzün önde gelen düşünürlerinden Terry Eagleton, “Kuramdan Sonra” adlı değerli eserinde postmodernizmin eleştirisini derinleştirirken postmodernistlerin, “kapitalizmin çok çeşitli yaşam biçimlerini bir araya getirmesini erdem sandıklarını” söyler. Küreselleşmenin çeşitli biçimlerde kendini gösteren dağıtıcılığını övmek için kelime bulamayanlar, geleneksel cemaatlerin parçalanmasının, ulusal bariyerlerin yıkılmasının, devasa göç hareketlerinin köktenciliği nasıl güçlendirdiğini görmezden gelirler. İnsanlar “kendileri olarak” kalabilmek için her şeyi yapacak durumdadırlar. Tarihin bize gösterdiği, Doğa’nın kimi zaman kültürlerden daha esnek bir şey olduğudur. “Kimi zaman dağları dümdüz etmek, ataerkil değerleri değiştirmekten daha kolaydır. Koyun kopyalamak, şovenistleri önyargılarından vazgeçmeye ikna etmenin yanında çocuk oyuncağıdır.” ??? Eagleton’un dikkati çektiği bir başka somut durum da, solun kendine çıkış yolu arar, günahlarının kefaretini büyük anlatıları terk ederek ödeme yolunu seçerken bulduğu “çare”dir. Solun düşünürleri, yazar çizerleri “büyük yenilgi”den sonra “kapitalizmin yerine ne konulabileceğini bulmaya çalışmak şöyle dursun, onun adını bile anmaktan vazgeçmişlerdi” diye yazıyor Eagleton: “Cinsiyet ya da etnisiteden bahsetmek yeterliydi; kapitalizmden bahsetmek fazla ‘bütüncülleştirici’ ve ‘ekonomistçe’ idi. Bu, özellikle canavarın göbeğinde yaşadıkları için onu tam olarak görmekte zorluk çeken ABD’li kuramcıların çizgisiydi.” ??? Yalnızca onların çizgisi değildir. Bizim artık kapitalizmle mücadele etme zorunluluğunu unutup, mücadelenin yerine başka bir şey koyma derdine düşmüş aydınlarımızın da çizgisidir. Varolan sorunları, büyük sorunun yerine yerleştirdiğinizde, yalnızca etnik ya da cinsiyet sorunlarından söz ettiğinizde hem H Sabah ve atv TMSF’de kaldı ski ve yeni gazetecilik anlayışı zaman zaman tartışmalara neden oluyor. Kimi gazetecilerin, en iyi gazeteciliği kendilerinin yapmakta olduğunu söylemelerini yadırgamak gerek. Ama değişen koşulları dikkate almadan, eski gazeteciler arasında simgeleşmiş olan ustalar üzerinden başarılarını kanıtlamaya çalışmalarını anlamak zor. Türkiye’deki politik tartışmaların vazgeçilmez öğelerinden birinin öteki partilerle liderlerini küçümseme girişimleri olduğu yadsınamaz bir gerçek. Benzer yaklaşımı, politikayı da gerçek doğrusuna oturtma savaşımı vermesi gereken gazetecilerin de sergilemesi, bana yadırgatıcı geliyor. Avrupa’daki Hitler ve Mussolini yönetimlerini unutup Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde demokrasiye geçilememiş olmasını bir düzine dile getirmek ve eleştiri konusu yapmak gibi bir yaklaşım olarak değerlendiriyorum. Eski gazeteciliği küçümseyenler zahmet edip Türkiye Gazeteciler İSTANBUL (AA) İşadamı Turgay Ciner ile Park Holding AŞ’nin, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) Medya Grubu şirketlerinin (Sabahatv) temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimini devralmasına ilişkin işleminin iptali ile yürütmenin durdurulması istemi reddedildi. İstanbul 6. İdare Mahkemesi’nce açıklanan kararda, TMSF’nin dava konusu işlemin gerekçesi olarak batık banka Etibank’ın hâkim ortağı Dinç Bilgin ile Turgay Ciner arasında gizli ortaklık bulunduğu, esasen Ciner’e ait Merkez Grubu şirketleri ile Bilgin şirketleri arasında ticari faaliyet yürütülmesi sırasında yapılan uygulamaların da bu yönden dikkat çekici olduğunu gösterdiği kaydedildi. Mahkeme heyeti, Turgay Ciner ile Park Yatırım AŞ tarafından açılan dava dosyasındaki belgelerin incelenmesi sonucu davacı tarafın yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar verdi. Vatan ve Mehmet Yılmaz’a yalanlama Haber Merkezi Ciner Grubu avukatı Mehmet Kenan Tekdağ, Vatan gazetesinin haberinde, Hürriyet gazetesi yazarı Mehmet Yılmaz’ın ise köşesinde yer verildiği atv ve Sabah’a el konulmasıyla ilgili olarak “Mahkeme lehimize karar verecek” şeklindeki sözlerin kendisine ait olmadığını açıkladı. Açıklamada yazılarla ilgili suç duyurusunda bulunulduğu belirtilerek “Bu maksatlı yazıları yazdıranlar ve yayımlatanlar Sabahatv’yi ele geçirmeyi ve Türkiye’de yabancıya bağımlı tekelci medya düzeni kurmayı hedefleyen komplonun gerçek aktörleridir” denildi. E GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Eskiye Dönüş... atlerini tüketmiyorlar. Her yönüyle dünyaya kapalı bir Türkiye de artık gerilerde kaldı. Ticaretin kotalarla yapıldığı, banka faizleri ile döviz kurlarının yıllar boyu değişmediği, altın fiyatlarının yalnızca listeler halinde verilip artışların haber yapılamadığı, grevden söz etmenin komünistlik sayıldığı dönem unutulmamalı. İstanbul Milli Eğitim müdür yardımcıları arasındaki bir değişikliği atlamış olmak “maarif, sağlık, üniversite muhabirleri” için uykularının kaçmasına yetip de artardı. Oysa bugün her alandan binlerce haber yağıyor. Yayımlanacak haberi seçmek bile zor. Bu seçim sırasında yayımlanmayan haberler bile, yayımlamama nedenleri açısından Cemiyeti’nin Basın Müzesi’ni şöyle bir dolaşsalar, sanırım görüşlerini değiştirme gereksinimi duyarlar. Örneğin, getirildiklerinde “Türk Basını için büyük atılım” sayılan radyofoto, telefoto aygıtları, teleks alıcıvericileri, fotoğrafların yayınlanmasını sağlayan klişehanelerin körüklü kameraları, koca koca asit damacanaları ilgi çekici objeler olarak sergileniyor. İstanbul dışına göreve giden fotomuhabirlerinin, omuzlarındaki 34 kiloluk akülü flaşları yetmezmiş gibi, kimisi 20 kiloya yaklaşan fotoğraf aktarma aygıtlarını da taşıma zorunluğu artık tarih oldu. Muhabir arkadaşlarımız da izledikleri olayı gazeteye yazdırmak için manyetolu telefonların başında sa okurların ilgisini çekiyor. ??? Seçimler nedeniyle gazetelerimiz eskiye dönme gereksinimi duydular. Oluşturulan ekipler, seçmenin nabzını tutmak için Türkiye’yi dolaşıyor. Oysa bu görev, birkaç seçimde anket şirketlerine havale edilmişti. Dünyada en masraflı ve kâr getirme oranı en düşük iş olarak nitelendirilen anketçilik, medyanın gözdesi oluvermiş, pıtrak gibi şirketler kurulmuştu. Ama anket sonuçları, seçim sonuçları ile örtüşmedi. Hatta kimi sonuçların farklarından bir anket daha çıkarma olasılığı ile yüz yüze gelindi. Gazeteler için güven sarsıcı bu durum, gazete yöneticilerini de etkilemiş olmalı ki çare eskiye dönüşte bulundu. Şimdi gazeteciler ve ekiplere katılan kişiler imzaları ile izlenimlerini aktarıyorlar. 23 Temmuz günü yazdıklarının gerçeği yansıtıp yansıtmadığı belli olacağı için de dikkatli davranıyorlar. Eskiyi eleştirmek, demek ki eskiye dönmemek için yeterli olmuyormuş. Gazeteci Türkan toprağa verildi Zeytinburnu’nda motosikletiyle geçirdiği trafik kazasında yaşamını yitiren Anadolu Ajansı İstanbul Bölge Müdürlüğü muhabirlerinden Hasan Türkan’ın (31) cenazesi Malatya’da toprağa verildi. Battalgazi ilçesi belediye morgundan alınan Türkan’ın cenazesi, Gül Camisi’nde kılınan öğle namazının ardından Tahtalı Mezarlığı’nda toprağa verildi. Törende Türkan’ın ailesi gözyaşlarına boğuldu. Cenaze törenine katılan Anadolu Ajansı Genel Müdürü Dr. Hilmi Bengi, Türkan’ın ailesine başsağlığı dileyerek teselli etmeye çalıştı. Törene AA İstanbul Bölge Müdürü Ümit Kanoğlu, Malatya Valisi Halil İbrahim Daşöz, Belediye Başkanı Cemal Akın, Battalgazi Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, Malatya Valiliği Basın Halkla İlişkiler Müdürü Halil İbrahim Kılıç, eski AA Diyarbakır Bölge Müdürü Raşit Kısacık, Türkan’ın çalışma arkadaşları, çok sayıda gazeteci ve yakınları katıldı. oerinc?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle