04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

30 MART 2007 CUMA haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR KKTC kitapları Atatürk’süz Sosyal Bilgiler 6. sınıf ders kitabında tarih sahnesinde yer alan uygarlıklar ve devletler anlatılırken Atatürk, Rauf Denktaş ve Barış Harekâtı’ndan söz edilmiyor Zeynep ŞAHİN ANKARA KKTC’de okutulan 6. sınıf Sosyal Bilgiler ders kitabında, Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı ve Kıbrıs Barış Harekâtı yer almıyor. Kitapları inceleyen Birol Özter, “Annan Planı’na evet diyen CTP iktidarı, BM Rum Uzlaşım Komisyonu’nun başındaki Canan Öztoprak’ı alıp Milli Eğitim Bakanlığı’nın başına getirdi. İlk işleri de tarih kitaplarını değiştirmek oldu. Tarih konuşulduğunda Rum çocukları haklı çıkıyor, bizim çocuklarımız susuyor. Söyledikleri şey; ‘Ne Türk’üm ne Rum’um, Kıbrıslıyım’, istedikleri de bunu sağlamaktı” dedi. KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı’na ait Sosyal Bilgiler 6. sınıf ders kitabı, adeta din kültürü dersi içinde verilen tarihi ve coğrafi bilgiler niteliğini taşıyor. Sümerler’den Osmanlılar’a kadar tarih sahnesinde yer alan uygarlıklar ve devletlerin aktarıldığı kitapta, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ve bugünün yanı sıra Kıbrıs tarihindeki en önemli olaylar arasında yer alan “Barış Harekâtı”ndan ve yavru vatanın ilk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’tan söz edilmiyor. Atatürk’ün adı ve resmi, bir kez kitabın başında o da “yasal zorunluluk” olduğu için kullanılırken Hıristiyanlık ve Ortodoksluk mezhebi vurgusu dikkat çekiyor. KKTC’de okutulan 6. sınıf Sosyal Bilgiler kitabından ayrıntılar şöyle: ? Kurtuluş Savaşı’ndan, Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan söz edilmeyen kitapta, Türkiye Cumhuriyeti’nin adının geçtiği tek bölüm; “Türkiye tarihi bugünkü Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde devlet kuran Türklerin tarihidir. 1071 Malazgirt Savaşı sonrası başlayan Türkiye tarihi beş bölüme ayrılmaktadır: Anadolu’da ilk Türk Beylikleri Dönemi, Anadolu Selçuklu Devleti Dönemi, Anadolu’da 2. Türk Beylikleri Dönemi, Osmanlı Devleti Dönemi, Türkiye Cumhuriyeti Dönemi” şeklinde. Türkiye Cumhuriye C Sosyal Devletten Sadaka Toplumuna “tam istihdam” kuramına göre, ekonomiye devletin müdahalesini öngördü. Keynes’in “tam istihdam” kuramına göre sadece emeğin değil, sermaye ve doğa gibi bütün üretim faktörlerinin tam ve en verimli kullanımı, ancak devletin ekonomiye doğrudan müdahalesi ile olanaklı idi. Batı dünyası, Sovyetler Birliği’nin Sosyalist Ekonomi kuramına, hem ekonomik hem de siyasal açıdan “Sosyal Refah Devleti” ile yanıt veriyordu: Vatandaşlarının ekonomik haklarını da koruyan, fırsat eşitliğini, sosyal adaleti ve sosyal güvenliği sağlayan bir serbest piyasa ekonomisi. Sovyetler’in tarih sahnesinden çekilmesinden sonra, sadece Sosyalist ekonomi modeli değil, Batı dünyasının bu modele karşı ürettiği Sosyal Refah Devleti modeli de uluslararası sermaye tarafından çökertildi. Üretime dönük Keynesyen ekonomi anlayışının yerine para oyunlarına dayalı, Milton Friedman ’ın Şikago ekolü egemen oldu. ??? Ülkenin anayasasında Türkiye’nin demokratik, laik bir sosyal hukuk devleti olduğu yazıyor. Dinci politikacılar bir yandan laikliğe açıkça saldırırken, öte yandan uluslararası ağababalarının da desteğiyle sosyal devleti yok ettiler, geniş halk kitlelerini sadakaya muhtaç hale getirdiler ve bu yapıyı da oy almak için kullanmaya başladılar: Gecekondulardaki AKP yükselişinin ardında “erzak torbaları”, “erzak torbalarının” ardında da bu dönüşüm yatmaktadır. ??? Bu arada dinci politikacıların yönetici takımının da (sırtlarındaki yolsuzluk dosyaları bir yana) bu sadaka kültüründen yararlandığını belirtmek gerek: Başbakan’ın oğlu bir “yardımseverin” bursu ile yurtdışında okudu, şimdi 2.5 milyon dolara bir gemi aldı ve taşımacılık yapıyor. Maliye Bakanı’nın oğlu sıvı yumurta işine girdi. Ulaştırma Bakanı’nın oğlu da gemi aldı, deniz taşımacılığı yapıyor. Bilmiyorum, halkımız da bütün bunlara “Başımızın gözümüzün sadakası olsun” diye mi bakıyor? 5 Kitapta “İlkçağ Uygarlıkları” konusunda, “Kutsal kitap İncil tüm insanlığa gönderilmiştir” deniyor. Aynı konuda öğrencilere, “Yortu, paskalya, Noel, Noel ağacı, Meryem Ana gibi kavramların Hıristiyanlar için önemi hakkında bilgi toplayalım” ödevi de veriliyor. Karpaz’daki Apostolos Andreas Kilisesi’nin özellikle Ortodoks Hıristiyanlar için çok önemli olduğu belirtilerek öğrencilerden kilise hakkında bilgi toplaması isteniyor. KKTC’de ortaokul ve lisede okutulan tarih ve sosyal bilgiler kitaplarını inceleyerek “Gerçekler Işığında Kıbrıs Tarihi Ders Kitapları”nı yazan Birol Özter 3 yıldır kitaplarla ilgili mücadele verdiğini ancak Canan Öztoprak’ın çıkıp “Kimse bize kitapları şikâyet etmedi” açıklamasını yaptığını anlattı. Özter, “Bu kitaplarda iki şey var: Kıbrıslılık bilinci ve Hıristiyanlık propagandası. Rum çocuklarıyla bizim çocuklarımızı bir eşleştirme programı çerçevesinde okul değişimine gönderiyorlar. Buralarda Rum çocukları tarih hakkında konuşuyor ve haklı çıkıyor. Bizim çocuklarımız ise sadece susuyor. Sonra da söyledikleri şey; ‘Ne Rum’um ne Türk’üm ben Kıbrıslıyım’ oluyor. İstedikleri şey de buydu. Tarihimizi silerek bizleri Rum’a yama yapmak istiyorlar” diye konuştu. ti’nden sonra başka devlet varmışçasına “dönem” ifadesinin kullanılması dikkat çekiyor. ? Kitapta Osmanlı Devleti ayrıca anlatılmıyor ancak “Tarih Bilimi” başlıklı ilk ünite içinde “Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un fethi, Osmanlı paraları, II. Mahmud, Sultan Abdülaziz, Osmanlıca, padişahların tahta çıkış tarihlerinin paralara nasıl basıldığı, tuğra, hicri takvim, miladi takvim, Osmanlı’nın parayı süs eşyası olarak da kullanması” gibi konular görselleriyle birlikte aktarılıyor. ? Kitabın sonundaki “Sözlük” bölümünde 38 kelimenin anlamı veriliyor, bunlardan 13 tanesi dini bilgiye yönelik. Sözlükte, “Tanrı’ya ortak koşan” anlamına gelen “müşrik” kelimesi dahi açıklanıyor. Ders kitaplarında KKTC ‘Kıbrıslılık’, Rumlar ise ‘Helen’ kavramını ön plana çıkarıyor Türkiye haritasında Rumca Bahadır Selim DİLEK ANKARA KKTC’de ders kitaplarının değiştirilmesi ve ulusal tarih bilincinin göz ardı edilerek Türklük yerine Kıbrıslılık kavramlarının yerleştirilmeye çalışılmasına karşın Rumların ders kitaplarında ulusal hassasiyetlerini sonuna kadar korudukları ortaya çıktı. KKTC’de CTP hükümetinin iktidarın büyük ortağı olmasından sonra iki kez değiştirilen ders kitaplarında, Rumların ders kitaplarındakinden bile fazla sayıda kilise, papaz ve aziz resmi yer aldı. Hatta KKTC’deki ders kitaplarında Türkiye’deki 8 yer isminin Rumca yazıldığı Türkiye haritasına bile yer verildi. Cumhuriyet, KKTC’deki ders kitaplarının, Rumların ders kitaplarıyla karşılaştırıldığı çalışmaya ulaştı. Bu çalışma, Rumların çocuklarına kendi ulusal bilinçlerini korumayı öğretmekte olduğunu gösterdi. Tarih öncesi dönemde Kıbrıs, KKTC ders kitaplarında 22 sayfada anlatıldı, Rumların ders kitaplarında ise bu dönem 14 sayfa olarak yer aldı. Luzinyanlar dönemi ise KKTC ders kitaplarında 5, Rum kitaplarında ise 16 sayfayla anlatıldı. Rumların Hıristiyan köklerini öğreten, Helenistik dönem ve Kıbrıs’ta Helen krallıklarına ilişkin 72 sayfa ile Rum öğrencilere anlatıldı. KKTC’deki ders kitaplarında ise bu döneme 12 sayfa ayrılması dikkat çekti. Adada 400 yıl hüküm sürmüş olan Osmanlı İmparatorluğu’na ise KKTC ders kitaplarında sadece 68 sayfa yer ayrılırken Kıbrıs’ta 18781959 yıllarındaki İngiliz dönemi 122 sayfada anlatıldı. Rumlar ise ders kitaplarında Osmanlı dönemine 5, İngiliz dönemine ise sadece 5 sayfa yer verdi. KKTC’deki ders kitaplarında Hıristiyan mezheplerinin tanıtılmasına 4 sayfa ayrıldı. Rumlarsa böyle bir konu başlığını öğretme gereksinimi bile duymadı. KKTC’deki ders kitaplarında iki yer ismi Rumca olan Kıbrıs haritası ile sekiz yer ismi Rumca olan Türkiye haritası yer aldı. KKTC ders kitaplarında sadece bir tane KKTC haritasına yer verilirken bu kitaplarda 44 kere “Kıbrıslılar” ifadesi kullanıldı. Rumların kitaplarında hiçbir KKTC haritası bulunmazken “Kıbrıslı” ifadesine de yer verilmedi. KKTC ders kitaplarında 12, Rumların kitaplarında ise 28 “Türkler” ifadesi bulunurken Türklerin kendi kimliğini ifade eden kavramın yaklaşık sekiz katı olarak, Rum kitaplarında 89 “Helenler” ifadesine yer verildi. KKTC ders kitaplarında 11, Rumlarınkinde 4 kilise resmi, KKTC’nin ders kitaplarında 4, Rumlarınkinde 3 cami resmine yer verildi. KKTC ders kitaplarında 3 Türk, 2 Yunan ve 1 KKTC bayrağı yer aldı. Rumların kitaplarında hiç Türk bayrağı bulunmazken bir tane Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağına yer verildi. eçimler yaklaşıyor! Hükümet bir kararname çıkartarak, yoksul ailelere sadaka niyetine yarım ton kömür yardımı yapma kararı aldı: Kimlerin yardım alacağına il ve ilçe sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarınca karar verilecek. Masraflar da bütçede para olmadığı için gelecek yıl bütçesinden karşılanacak. Özellikle gecekondu halkımız, “erzak torbaları” karşılığında oy isteyen AKP’li parti örgütlerine alışık olduğu için bu karar hiç de şaşırtıcı olmadı. Ülkemiz, insan haysiyetini koruyan ve geliştiren “Sosyal Devlet” anlayışından gittikçe uzaklaşıp, insan haysiyetini zedeleyen sadaka toplumu anlayışına yaklaşıyor. ??? ABD’nin önderliğindeki Küreselleşme saldırısı, pek çok değerle birlikte “Sosyal Devlet” ya da “Sosyal Refah Devleti” anlayışını da sildi süpürdü. Sağlık ve eğitim hizmetleri neredeyse tümüyle paralı oldu, piyasa ekonomisinin kurallarına bağlandı. Artık gittikçe tırpanlanan ve kuşa döndürülen bir emeklilik dışında vatandaşın hiçbir ekonomik hakkı ve güvencesi kalmadı. Emekçinin örgütlenme hakkı sınırlandı ve kısıtlandı. Sosyal adalet, sosyal güvenlik, fırsat eşitliği gibi kavramlar lanetlendi; bunlara ilişkin söylemler neredeyse vatan hainliğiyle eşit sayıldı. ??? Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle, rakipsiz kalan vahşi kapitalizm, önce yazarların, entellerin zihinlerini satın aldı. Politikacılar onları izledi. Ekonomik kalkınma ve istikrar, IMF reçetelerine bağımlı bir biçimde, geniş halk kitlelerinin daha da yoksullaştırılmasında ve her türlü sosyal ve ekonomik güvenceden yoksun bırakılmasında arandı; hâlâ da oralarda aranıyor. Her türlü insani kaygı, asgari sağlık ve eğitim koşullarının ve sosyal güvenliğin sağlanması konusundaki duyarlılık “gericilik” diye dışlandı, mahkum edildi. ??? İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kendine çeki düzen vermek isteyen insanoğlu, Lord John Maynard Keynes ’in S ‘KIBRISLILAR’ İFADESİ KKTC’deki öğrencilere çeşitli dönemlerde Kıbrıs’ta sosyal ve kültürel yaşam tam 55 sayfa ile öğretilirken Rumların eğitim programında böyle bir başlık yer almadı. Bugün Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin sahip çıkmakta olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşuna ilişkin gelişmelere KKTC’deki ders kitaplarında 27 sayfada yer verildi. Bu konu Rum öğrencilere ise sadece 4 sayfada anlatıldı. ekongar?cumhuriyet. com.tr; www.kongar.org Atatürk’süz kitapları AB fonluyor KKTC’de okutulan tarih kitaplarını hazırlayan komisyonda Türk tarihçinin olmadığı ve sadece ilk basım için AB’den 69 bin YTL alındığı ortaya çıktı. ANKARA KKTC’de okutulan Atatürk’süz, Kurtuluş Savaşı’ndan ve Barış Harekâtı’ndan söz etmeyen tarih kitaplarının ardında AB olduğu ortaya çıktı. Kitapların yazım ve basım masraflarını karşılayan AB’den sadece ilk basım için alınan ödenek 69 bin YTL. Kitapları hazırlayan komisyonda, KKTC’den hiçbir tarihçinin yer almadığına da dikkat çekilirken, komisyon üyelerinin Brüksel’e gittiği ve AB temsilcilerine, “Biz iki toplum arasında sorun çıkaracak, nefret tohumları ekecek ifadeleri, bilgileri kitaplarımızdan çıkardık. Rumlarla görüşün, onlar da aynısını yapsın” dediği öğrenildi. Rumların yanıtı ise “Hayır” oldu. Ortaokul ve lise tarih kitaplarını inceleyerek “Gerçekler Işığında Kıbrıs Tarihi Ders Kitapları”nı yazan Birol Özter, CTP’yi kastederek, “Kitapların bir siyasi partinin ideolojisi ile BM ve AB istekleri doğrultusunda hazırlandığının bilinmesinde yarar vardır” dedi. “Bizim tarih kitaplarımız BM ve AB direktifleriyle kaleme alınmıştır” diyen Özter, kanıtlardan biri olarak ise Gali Fikirler Dizisi’nin “İlave” başlıklı bölümünün 10. paragrafında yer alan şu ifadeleri gösterdi: “Her bir taraftaki okullarda kullanılan ders kitaplarını gözden geçirmek ve iki toplum arasında iyi niyet ve yakın ilişkilerin geliştirilmesine aykırı malzemenin çıkarılmasını tavsiye etmek için bir iki toplumlu komite oluşturulacaktır.” Özter, Rum toplumu kabul etmediği için söz konusu komitenin tek yanlı oluşturulduğunun altını çizerek “Kitapların yazım ve basım masraflarını AB karşılamıştır. Sadece ilk basımı için AB’den 69 milyar Türk Lirası alındığı resmen açıklanmıştır. AB’den tarih komisyonu adı altında bir heyet gönderilmiştir. Bu heyet KKTC’de seminer düzenlemiştir. Seminere katılan Titiana Milko ve Susan Bennett, tarih kitaplarının yazılmasına ilişkin yaptıkları öneride; ‘Rumlarla barışın gerçekleşmesi için milli tarihinizi kitaplarınızdan silin, onun yerine müşterek bir Kıbrıs tarihi oluşturun’ demişlerdir” bilgisini verdi. lideri Erdoğan CHP(liler) için AKP “avara kasnak” dedi. Kasnak: “Makinelerde, bir milden başka mile hareket geçiren kayışların takıldığı demir çember.” Erdoğan, “CHP motoru”nun, kayışları takılı olmadığı için boşa döndüğünü söylüyor! CHP bir “avara kasnak” mı? Önemli olan, CHP merkezinin ne düşündüğü değil, seçmendeki algılama. Erdoğan aslında uyarıcı rol oynuyor! Seçmen ise partisine tepkili; bir kısım “solsosyal demokrasi” Meclis’te kendisini temsil edebilecek ciddi yeni arayışlar peşinde! CHP liderliği, “korkutma” yöntemi ile genel seçimlerde oylarında patlama yaratacağı görüşünde, en azından şimdilik böyle. Bunun geri tepme potansiyeli yüksek. Geçmiş seçimleri anımsayın, hemen hepsinde yine “korkutma” ve “endişe”, oyları yönlendirmede ön plandaydı. Bu seçimlerde “tehlike”nin daha üst düzeyde seyretmesine rağmen, seçmeni “aynı kulvarda” ne kadar istim üzerine tutabileceğiniz çok tartışmalıdır. ??? Çünkü daha çok seçimler yaşanacaktır! Bugün muhalefet stratejisinin üzerinde inşa edildiği, “Türkiye’nin İslami düzene evrimleştirilmesi” olgusu, nihai anlamda, yarına gerçekleşmez. Evrim böyledir! AKP bu yolda adımlar atıyor, mevziler kazanıyor; fakat kazanımlarının önemli bir kısmı daha çok konjonktüreldir! Yani, bir iktidar değişikliği ile geri döndürülebilir niteliktedir. Şu son 10 yıllık seçim tarihine bakın, seçmen CHP dahil, çok sayıda partiyi ya Meclis’ten dışlamış ya da sıfırlamıştır! AKP, bu büyük CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI Avara Kasnak tansiyonlu aylar ve yıllar Çankaya seçimlerinden sonra beklenmeli. İki seçim arasını AKP dalgasız atlatma becerisini gösterebilirse (ki bunun için üç beş ay dişlerini sıkarlar!), tek başına iktidar olasılığı ile alırlar seçimleri. Zaten esas sıkıntılı günler, (kuvvetler birliğinin gerçekleşeceği!) genel seçimlerden sonra başlayacak! Bu siyasal sıkıntıya şüphesiz ki büyük ekonomik sıkıntılar eşlik edecek! Her yükselişin, hele bu kendi paranıza dayanmıyorsa, (bazen çok şiddetli) inişleri kaçınılmazdır! Özetle endişe politikasıyla bir yere varılamaz. Bir partinin, orta ve uzun vadeli ve seçmenin çok yönlü çıkarlarına dayanan gerçekçi bir siyaset ve program ortaya koyması, ülkeyi ve seçmeni ciddiye alması gerekir. AKP’nin ağzına düştüğü gibi bir iktidar, CHP beklememeli! CHP için iktidar, ancak, bir elmas işçiliği ile ele geçirilebilecek Zümrüdüanka kuşudur! CHP liderliğinin bunu görebilecek kadar gerçekçi ve “politikacı” olduğunu kaçımız söyleyebiliyor? ??? Seçmenin önemli bir kısmı, Avara Kas altüst oluşta, yakaladığı müthiş konjonktürün ürünüdür! Türkiye, Ortadoğu ülkesi değildir, İslami düzene evrimleşecek bir ülke olamaz! Biz ancak daha çok demokrasiye, insan haklarına evrimleşebiliriz, çünkü şu bilim ve düşünce yoksulu ülkemizde köşe tutmuş bazı yazar takımı bunu kavramasa da, kuruluş mayamızda esas bu var! Ulusulusçuluk ile demokrasi birbirini bütünler. Tersi değil! Giderek dağılan, ümmetleşen, çok hukuklaşmaya yönelen, küresel oyuncuların oyuncağı haline gelen, şamar oğlanı olan bir ülkeye dönüşürsek tamamen, esas o zaman demokrasi tam bir memokrasi olur! Arkasından gelecek “bütünleş(tir)me”, “ülkeselleş(tir)me” dip dalgasının neleri kasıp kavuracağını öngörmek, hiçbir siyaset ve sosyal bilimcinin harcı değil! (BBA: Büyük Balans Ayarı!) AKP gibi çok parti gelip gitmiştir, Erdoğan gibi liderler de! ??? Gelelim seçimlere: Cumhurbaşkanlığı AKP’ye geçecek. Siyasi tansiyon çok yükselse bile, bu sorunsuz bir seçim olacağa benzer. AKP eğer uzlaşma aramazsa, esas nak konusunda Erdoğan’la fikirbirliği içindedir. Avara Kasnak’lık Meclis’te başlıyor! Bir milletvekili tanıdığım, “Bütün Meclis’te 4050 kişi faaldir. Partiler bunları vitrinde tutar, CHP’de de 2030 kişiyi bulmaz. Diğerleri genellikle boştadır” demiş ve Meclis’teki varlığına bir neden bulamamıştı! İki hafta kadar önce de CHP Ankara Milletvekili Mehmet Tomanbay, “4 yıllık milletvekilliği döneminde parti toplantılarında bir gün bile Türkiye’nin sorunlarını tartışmadığını” belirterek, “Sayın genel başkanlar nasıl bir çözüm önerdilerse TBMM’de milletvekilleri olarak ona göre el kaldırıp indiriyoruz. Ortak aklın oluşabilmesi için siyasi yapının demokratik olması gerekiyor. 4 yıllık milletvekilliği döneminde parti toplantılarında bir gün bile Kürt, tarım, sosyal güvenlik gibi Türkiye’nin sorunlarını tartışmadık” dedi. Oysa CHP’de her milletvekilinin sırtına çok önemli sorunlar yüklenmeliydi! Kaliteli insan var, ama iş ve görev yok! Türkiye gibi bir ülkede! CHP “tepe harekâtı” ile değil, “taban harekâtı” ile iktidar seçeneği yaratabilir! Halkı, toplumu, seçmeni, sorunları, gençliği, kadınları, üniversiteleri ve kendi dışında ittifak arayan oluşumları ilmik ilmik dokumayan bir CHP, doğrusu seçmene ne kadar umut veriyor? Yazılarıma gelen mesajlara bakıyorum da, derin bir hayal kırıklığı yaşıyorum! CHP “tehlikenin farkında mı?”... obursali?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle