04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 GÜNCEL C haberlerin devamı Dink cinayeti hakkındaki bazı dosyaların İstihbarat Dairesi Başkanlığı’nda yok edildiği öne sürüldü 30 MART 2007 CUMA GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK ‘Kışkırtıcı’ Yayınlar! yedi gün sonra 16 Nisan. On altıncı Türk büyüğü RTE, o gün Çankaya adaylığını ya ilan edecek ya da… …Yukarı çıkmasındaki türlü sakıncalara kulaklarını tıkayarak, Ya Allah deyip türbanlı eşiyle 16 Mayıs’ta işgal edeceği Çankaya yokuşunu tırmanmaya başlayacak… Ya da böyyük özveride bulunarak kelleşen başında arta kalan saçları da millet, elbette yeşilimtırak yandaşlarının yararı ve mutluluğu için süpürge etmeye karar verdiğini söyleyecek… Ne derse desin eline geçen bu fırsatı tepmenin hüznüyle başbakanlığa devam edeceğini.. kuşkusuz gözyaşlarını (o ve ailesi) içine akıtarak aday olmadığını açıklayacak... Bir başka olasılık ise bel fıtığından, kamuoyundan saklıyorsa başka hastalıklarla yorgun düşen bedenini Köşk’te dinlendirmeyi yeğleyebilir veya olgunlaşmamış insanlara özgü bencilliğin, kimine göre aşağılık duygusunun etkisinden kurtulamayabilir. Mademki beni küçümsediler, aşağıladılar. Bana muhtar bile olamazsın, imam hatipliden cumhurbaşkanı çıkmaz, dediler. Öyleyse: “İşte imam hatipli ben, bu söylemlere, yakıştırmalara ve horlamalara meydan okuyor ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. Cumhurbaşkanı oluyorum” diye düşünebilir. Elbette şu yirmi gün içinde her zaman gerçekleşmesi olası güçlü “bir ihtimal daha var”; o da yukarı çıkmasında aylardır sıralanan sakıncaları bir çeşit siyasal komplo, kendisini Köşk’e layık görmeyenlerin bir manevrası gibi yorumlaması. ??? Mantık ve sağduyu yukarı çıkmasını engellemeye çalışıyor. İş çevrelerinin derdi başka, RTE’nin Çankaya Köşkü’nde yeni bir AKP iktidarıyla laik rejime, Atatürk çağdaşlığına vuracağı darbeleri göz önünde bulundurarak karşı çıkanların kaygıları başka… MHP hariç öteki tatlı su muhalifi partileri… Mehmet Ağar’lı DYP ile devşirme grubu olan Erkan Mumcu’nun Anavatanı’nı bir yana bırakırsak; RTE’yi yukarıda görmek isteyen yalaka yazarlar, genelde medya.. CHP’nin, Deniz Baykal’ın uyarılarını basit oy hesaplarına bağlıyorlar. Türkiye’de giderek kökleşen, Çankaya’da ulusu bütünüyle kucaklaması olanaksız RTE’yi eleştiren yayınlar “yerli malı”. Talihsizliğe bakın. RTE’ye göre; CHP’nin, Cumhuriyet ve Kanaltürk’le bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki kimi “kışkırtıcı” yayınlara yabancılar da katılmaz mı? Financial Times gibi önemli bir gazete; başyazısında, üç aşağı beş yukarı yazdıklarımızı, üstelik CHP’nin sürekli altını çizdiği “rejimsel sakıncaları” yazdı. F. Times da “RTE Çankaya’ya çıksın, AKP güç yitirsin, oylar bana dönsün” diye kışkırtıcı çıkışlar yaptığı ilan edilen CHP ile aynı kulvara düşmüş görünüyor. Ana muhalefeti karalamak için zaman zaman olmadık görüşler öne süren, Meclis’te oturduğu yerden çıkışlar yapan AKP Grup Başkanvekillerinden Salih Kapusuz; ister misiniz CHP’nin başyazı için Financial Times’a maddi katkıda bulunduğunu iddia etsin? ??? İngiliz gazetesi önce övüyor RTE’yi. Sonra gerçekleri sıralamaya başlıyor. RTE’nin Meclis’te ezici çoğunluğa sahip olduğunu ve Köşk’e, “bu makama erişebileceğine kuşku olmadığına” değiniyor ve RTE’nin bu yılki seçimde partisinin kazanmasını sağlayabileceğini ve fakat: “…Cumhurbaşkanlığı’na adaylığını koyarak ülkedeki kültürel gerilimin nasıl patlayacağını izleyeceğini…” yazıyor. RTE’nin peşi sıra Çankaya’ya çıkacak bir yığın sakıncadan birkaçına değiniyor yazı. Başbakanlığı sırasında zinayı suç haline getirmek için fikriyle flört ettiğinden tutun da, İslamcı finans kurumlarıyla işleyen bir bankanın başkanını Merkez Bankası’nın başına getirmeye çalıştığına, cumhurbaşkanı olursa üniversite ve kamuda yasak olan türban tartışmasını daha önce hiç olmadığı kadar alevlendireceğine de yer veriyor. Bir kısım “kışkırtıcı” medya, CHP ve kimi aydın çevreler gibi… F.T. de Çankaya’daki RTE ile “laik kesim arasındaki çekişme yüzünden ‘ülkede istikrarın tehlike altına’ gireceğinin” altını çiziyor. RTE’yi Çankaya’ya layık en azından yeterli görmeyen yayınları, açıklamaları, söylemleri bencillikten, aşağılık duygularından arınarak anlayana, anlayabilene.. sivrisinek saz, anlamayana (RTE ve çevresine) davul zurna az! ‘Gizli bilgiler kayboldu’ Emniyet muhbiri Erhan Tuncel’i Trabzon’da polisle çalışmaya ikna eden doçent ile olayların ardından görevine son verilen ancak muhbir olduğu dönemlerde Tuncel’den sorumlu polis memurunun Trabzon’da ifadeleri alındı. İstanbul Haber Servisi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesinde kilit isim, emniyet muhbiri Erhan Tuncel hakkındaki çok gizli belgelerin bulunduğu dosyalardan bir bölümünün İstihbarat Daire Başkanlığı’nda silindiği ileri sürüldü. Gazeteci Dink cinayetine ilişkin yeni iddialar ortaya çıkmaya devam ediyor. NTV’nin haberine göre, Trabzon İstihbarat Şubesi’nde istihbarat elemanı olarak çalışan Tuncel’e ait bilgiler silindi. Tuncel’in Dink cinayetine ilişkin emniyete verdiği bilgilerden oluşan 17 rapor ile kendisi hakkındaki çok gizli belgelerin bulunduğu dosyalardan bir bölümünün nasıl silindiği ise bilinmiyor. Cinayetin bütün boyutlarının ortaya çıkarılması açısından büyük önemi olan ve silindiği ileri sürülen bilgilerin, İstihbarat Daire Başkanlığı’nda özel bir birimde tutulduğu kaydedildi. Ramazan Akyürek’in Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nden İstihbarat Daire Başkanlığı’na atanmasının ardından, yeni emniyet müdürü Reşat Altay, yardımcı istihbarat elemanı Tuncel’in görevine son vermişti. ZUNDAL: CİNAYETİ TUNCEL ORGANİZE ETTİ Tuncel’in kasım ayından itibaren, kendisinden sorumlu polis memuruyla irtibatı devam etmiş, biri cinayet günü olmak üzere tam 25 kez bu kişiyle görüştüğü belirlenmişti. Öte yandan gözaltına alınan Tuncel’in sınıf arkadaşı M.Ö, adam öldürmeye yardım, silahlı örgüte yataklık etmek suçlarından mahkemeye sevk edildi Tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Ö’nün Tuncel’i Alperen Ocağı’ndan tanıdığı belirtildi. Ö’nün ifadesinde Tuncel’e para yardımı yaptığını ve cinayetle ilgisinin olmadığını söylediği öğrenildi. Soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcılarınca yeniden ifadesi alınan Tuncel’in oda arkadaşı Tuncay Uzundal’ın, cinayeti Tuncel’in organize ettiği yönündeki açıklamalarını tekrar ettiği kaydedildi. Ayrıca, Tuncel’i Trabzon’da polisle çalışmaya ikna eden doçent ile olayların ardından görevine son verilen ancak muhbir olduğu dönemlerde Tuncel’den sorumlu polis memurunun da Trabzon’da ifadeleri alındı. Polis memurunun, cinayet günü bir kez ancak öncesinde birçok kez Tuncel ile telefon görüşmesi yaptığı ortaya çıkmıştı. Dink ailesi avukatları da soruşturmanın yürütüldüğü Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne gelerek bilgi aldılar. Avukat Ergin Cinmen, İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin raporunun, cinayeti soruşturan savcılığa hâlâ ulaştırılmadığını belirterek “Savcının ceza soruşturmasını yürütebilmesi için bilgi ve belgelere ihtiyacı var. Böyle önemli bir raporun savcılığa ulaştırılmamış olması, bizi avukat olarak endişeye sürüklüyor” dedi. ‘ TİRAZ EDECEĞİZ’ Sayın Başbakan’a İnceleme... aşbakan Erdoğan’ın 2000 yılında, yani değişim sürecinin hangi aşamasında olduğunu kestiremediğimiz bir dönemde terör örgütü başına “sayın”, şehitlere de “kelle” diye seslenmesi adliye koridorlarında da yankılandı. Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Hikmet Önen, kendisine ulaşan 10’dan fazla suç duyurusunu değerlendirdi ve inceleme başlattı. Önce, ilk olarak 16 Mart Cuma günü Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan haberin özetini aktaralım... Erdoğan, 14 Ocak 2000’de konuk olduğu Avustralya’nın SBS radyosunda görüşlerini açıklıyor, soruları yanıtlıyor. Bir dinleyici Erdoğan’a, özetle Kürtçülükle şeriatçılık arasında ülke bütünlüğü ve rejimi için oluşturduğu tehlike bakımından bir fark olup olmadığını soruyor. Erdoğan da uzun uzun yanıtlıyor. Bir tümcesi aynen şöyle: “Sayın Öcalan düşüncelerinin değil, şu anda almış olduğu kellelerin hesabını veriyor...” Bir tümceye bu kadar çok yanlışı sığdırmak gerçekten özel bir yetenek ister. Zira sayın ve kelle sözcüklerinin yanı sıra Erdoğan’ın Öcalan için ürettiği suç da gerçeği yansıtmıyor. Öcalan temel olarak TCY 125’ten mahkum oldu. Bu maddeye karşılık gelen suç da şu: “Devletin hâkimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya matuf bir fiil...” Ana suç bölücülük... ??? Erdoğan’a yönelik inceleme “suç ve suçluyu övmek” kapsamına giriyor. Bu suç için eski TCY’de bir süre sınırlaması yoktu. Yeni TCY’nin 11. maddesinde konuyla ilgili düzenleme yapılırken altı aylık bir sınır kondu. Yani bir kişinin yurtdışında böyle bir suç işlediği iddiası varsa, ülkeye girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde şikâyet edilmesi gerekiyor. Erdoğan’ın bu sözlerinin üzerinden 7 yıl geçtiğine göre, 12 defa zamanaşımına uğramış görünüyor. Olayın hukuki yanı kendi yapısı içinde işler. Kaldı ki, bu yanıyla ilgili derinlemesine yorum yapmaya da hakkımız yok. Ancak... Bir de vicdan mahkemesi var! Toplumun vicdanı var... Bizi daha çok bu yönü ilgilendiriyor. Erdoğan’ın başında bulunduğu hükümetin iç barışla, devlet çarkıyla, ulusal çıkarlarla ilgili tutumuyla gündemdeki suçlama birleştiğinde ortaya kaygı verici bir tablo çıkıyor. DTP’liler Öcalan için aynı sıfatı kullandıkları için soruşturma geçirdiler. Eski DEP Milletvekili Sedat Yurtdaş bu nedenle 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bu bağlamda kimler “sayın” sözcüğünü kullanır kimler kullanamaz gibi anlatımı zor bir ikilemin doğması da ayrı bir tartışma konusu! ??? Etrafımızın kan ve kinle örüldüğü bir ortamda Türkiye’nin en çok hassasiyet göstermesi gereken konu iç barışıdır. Bu bağlamda artık “iç düşman üretmemek” temel bir hedef olmalıdır. Burada birinci derecede sorumluluk, hükümetindir. İçinde bulunduğumuz ortamda iç barışın koşullarından biri de şudur: Nereden gelirse gelsin, hedefi ne olursa olsun, kim tarafından işlenirse işlensin, terörün her türlüsüne hayır! Bu ortak paydaya Türkiye’nin bütün kesimleri katıldığı gün iç barışı sağlam zeminlere oturtmanın olanakları genişlemiş demektir. Türkiye öteden beri terörle mücadele ederken şu ilkeyi gözetti: Teröristle yöre halkını birbirinden ayırmak... Bunu başarmak son derece zor. Ama Türkiye belli bir noktaya geldi. Zaten terörün sindirilmesinde temel unsurlardan biri buydu. Geldiğimiz noktaya bakın ki; Türkiye, yukarıdaki ayrımların inceliklerinden uzak bir Başbakan tarafından yönetiliyor... Teröristler sayın şehitler kelle... Ey Türkiye bu şiiri iyi belle! On B U Gülen’e yargıdan ret İstanbul Haber Servisi Gazetemiz yazarı Hikmet Çetinkaya’nın, yayımı mahkeme kararı ile durdurulan “Fethullah Gülen’in 40 Yıllık Yol Arkadaşı Nurettin Veren Anlatıyor” adlı yazı dizisi üzerindeki tedbir kararı kalktı. Mahkeme, 2 yıl süren yargılamanın ardından kişilik haklarının zedelendiğini ileri süren Fethullah Gülen’in açtığı davayı reddetti. Gülen’in avukatı Orhan Erdemli, mahkemeye dilekçe vererek Hikmet Çetinkaya’nın hazırladığı ve ilk bölümü 1 Mart 2005’te yayımlanan yazı dizisinde, müvekkilinin kamuoyu önünde aşağılandığını, devam etmesi durumunda müvekkiline yönelik saldırı tehlikesinin bulunduğunu ifade etti. Müvekkilinin saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyen Erdemli, Gülen’e yönelik sürmekte olan saldırıya son verilmesi ve saldırının hukuka aykırılığının tespiti amacıyla açtıkları davanın kabul edilmesini talep etti. Dizinin yayımı, bu başvuru üzerine 3 Mart’ta 20.000 YTL teminat karşılığında mahkeme kararı ile durduruldu. Cumhuriyet’te yayımlanan yazı dizisi üzerindeki tedbir kararı kaldırıldı ‘İ ‘SANSÜR NİTELİĞİNDE’ Gazetemiz avukatları Bülent Utku, Akın Atalay ve Tora Pekin yayının durdurulması kararına itiraz ederek, tedbirin kaldırılmasını talep ettiler. Üsküdar 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin yetkisiz olduğunu belirten gazetemiz avukatları, ikamet adresi Üsküdar olarak gösterilen davacı Gülen’in Amerika’da yaşadığının herkes tarafından bilindiğini kaydettiler. Anayasanın 28. maddesinin “Basın hürdür, sansür edilemez” dediğini anımsatarak, kararın sınırlamanın ötesinde sansür niteliğinde olduğunu ifade ettiler. Böylesi bir yasağın, kararı verenin niyetinden bağımsız olarak Gülen’e ayrıcalık, eleştirilmezlik sağladığına dikkat çekilen dilekçede, adı cumhurbaşkanları, başbakanlarla anılan bir kişi ile ilgili iddiaların kamuoyuna duyurulmasında kamu yararı bulunduğu da vurgulandı. Tedbir kararına yapılan itirazı reddeden mahkeme yargıcı Mustafa Cahit Mergen, mahkemenin davaya bakmakla yetkili olmadığını belirterek dava dilekçesinin reddine hükmetti. Ancak Yargı tay’ın Üsküdar Asliye Hukuk Mahkemesi’nin yetkili olduğu yönündeki kararın ardından dava yeniden görülmeye başlandı. Davalılardan Nurettin Veren’e tebligat gönderilmesi ve yetki tartışmaları nedeniyle uzayan yargılama duruşmada karara bağlandı. Duruşmada söz alan gazetemiz avukatlarından Atalay, Gülen’in yıllarca en yakınında bulunmuş kişinin bu cemaatle ilgili anlatımlarının haber değeri taşıdığını kaydetti. Kamuoyunun bunları bilmeye hakkı olduğunu ifade eden Atalay, davanın reddini istedi. Mahkeme yargıcı Mergen, davanın reddine karar verdi. Gülen’in tüm taleplerinin reddedildiği kararın ardından yazı dizisi üzerindeki tedbir de kendiliğinden kalkmış oldu. Soruşturmayı yürüten savcılarla görüştüklerini ve idari soruşturma raporunun ulaşmadığını öğrendiklerini anlatan Cinmen, “İdari soruşturma, sadece idare hukukunu ilgilendiren bir durum değil. Cinayet soruşturmasını da ilgilendiriyor. Raporun savcılığa iletilmesi gerekir. Şimdiye kadar bu raporun gönderilmemesi, soruşturmanın ciddi bir zafiyet içinde olduğunu gösteren belirtilerdendir” sözleriyle soruşturmanın gelişimiyle ilgili kaygılarını dile getirdi. Avukat Cinmen, idari soruşturma raporunda İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler için soruşturma izni verildiğini belirterek “İdari raporda İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah hakkında soruşturma izni verilmemesi kararına itiraz edeceğiz” dedi. Trabzon Emniyeti’nin bir yıl önce Dink’in öldürüleceğine ilişkin istihbaratı İstanbul Emniyeti’nin ilgili birimlerine gönderdiğine dikkat çeken Avukat Cinmen, “Cerrah ve Güler’in sorumlu olduklarını düşünüyorum. Dink’in öldürüleceği istihbaratının geldiği, belgeyle ortada. 17 Şubat 2006’da ilk ihbar gelmiş, sumen altı edilmiş” dedi. Cinmen, polis muhbiri Tuncel’e ait dosyaların kaybolduğu haberlerine ilişkin olarak ise “Tuncel’in istihbarat elemanı olarak kullanılan ve provokatörlük yapan biri olduğu anlaşılıyor. Devletin hangi birimi Tuncel’i kullanmışsa bu konuda açık sorumlulukları var. Belgeler gerçekten yok edilmişse bu ayrı bir sorumluluktur” yorumunu yaptı. Siyaset gündemi Cumhuriyet’te Baştarafı 1. Sayfada sitesinin adresinin verilmesiyle, binlerce internet sitesi konuşmayı kaydetti. Dünyanın en ünlü video paylaşım sitesi YouTube’da konuşma yaklaşık 50 bin kez dinlendi. Başta Kanaltürk ve ART olmak olmak üzere televizyon kanallarının ses kaydını ana haber bültenlerinde yayımlamasıyla, ilk gün haberi görmeyen medya kuruluşları da habere yer vermek zorunda kaldı. İlk siyasi tepkiler MHP Genel Başkan Yardımcısı Oktay Vural ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek’ten gelirken, tartışmaya daha sonra MHP, Hürparti ve CHP liderleri de katıldı. Hükümet yetkilileri, Baykal’ın sahtecilikten afla kurtulan ve AKP döneminde örtülü ödeneğin başına getirilen Maksut Serim ve havuz hesabına ilişkin açıklamalarına da tepki göstermişti. AKP’nin “ispatlamayan namerttir” çıkışına neden olan değerlendirmelerin yer aldığı Mülkiye başmüfettişleri ve hesap uzmanlarının raporlarını ve İstanbul Valiliği’nin yazısını da Cumhuriyet ortaya çıkarmıştı. Müfettişlerin belirlemelerine göre havuzda toplanan para 2001 rakamlarıyla 300 trilyon lira olarak hesaplandı. Hesabın açıldığı Vakıfbank Valide Sultan Şubesi’nin müdürlüğünü bugün örtülü ödeneğin başında bulunan Serim yapıyordu. Uzmanlar, İGDAŞ’ta yapıldığı belirtilen yolsuzluktan elde edilen 22 trilyon liranın 1999 yerel seçimleri için oluşturulan havuza aktarıldığına dikkat çekmişlerdi. ankcum?cumhuriyet.com.tr Konsolosluklarda bilgisayarlı hizmet BERLİN (Cumhuriyet) –Türk konsolosluklarında bazı işlemlerin artık tümüyle internet üzerinden yapılabileceği vurgulandı. Berlin Başkonsolosluğu’ndan yapılan bir açıklamada, yasaların çizdiği sınırlar içerisinde ve görevli karşısında imza atılması gerekmeyen işlemlerin bilgisayar kullanarak ve internet üzerinden sonuçlandırılabileceği kaydedildi. Açıklamada, “Mevzuatımızın izin verdiği ölçüde, temsilciliklerimize gitmelerine gerek kalmadan görevli karşısında imza atmalarını gerektirmeyen işlem başvurularını bilgisayar kullanarak internet üzerinden yapmalarına ve işlem harçlarını da yine internet üzerinden ödemelerine (kredi kartı, banka havalesi yoluyla) olanak sağlayacak eKonsolosluk programının kullanılmasına 20 Şubat 2007 tarihinde başlanmıştır” denildi ERDOĞAN MUHBİRLİK YAPIYOR Müfettişlerin raporlarında ise, Erdoğan’ın belediye başkanlığı döneminde, siyasi ve sosyal bir görüşten kaynaklanan bir amaçla “devasa” bir çete oluşturulduğu belirlemesi yapılarak, organizasyonun, “Hayali şirketlere, naylon ve sahte faturalarla ödemeler yaptığı, toplanan paraları özel amaçlar doğrultusunda kullandığı, belediye parasını yukarıda belirtilen (geleceğin başbakanını hazırlamak ve cihat hazırlığı yapmak) amaçları na yönlendirdiği ve zimmete geçirdiği” vurgulanmıştı. Gazetemizin haberleri, Türkiye’nin 1 haftalık gündeminde ilk iki sırada yer almasına karşın, Başbakan Erdoğan, yurttaşları tatmin edecek bir açıklama yapamadı. Erdoğan’ın “Sayın Öcalan” dediği konuşmayla ilgili bugüne kadar Başbakanlık’tan hiçbir açıklama gelmezken, Erdoğan da, yurttaşlardan özür dileme gibi bir girişimde bulunmadı. Erdoğan’ın, havuz hesabına ilişkin İstanbul Valiliği yazısı ve raporların “milletvekillerinin eline tutuşturulduğu”nu öne sürerek, belgelerde yer alan belirlemelere ilişkin değerlendirme yapmaması da dikkat çekti. Erdoğan, “sızdırıldı” dediği belgeler nedeniyle hakkında açılan, ancak dokunulmazlığı nedeniyle askıya alınan davaları da yok saydı. İddiaları yanıtlamak yerine Erdoğan, “Ben buradan savcılara suç duyurusunda bulunuyorum. Çok gizlilik damgasını taşıyan bir evrak CHP’nin eline nasıl geçmiştir?” demekle yetindi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle