03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

30 MART 2007 CUMA spor Irkçılık kâbusu... Orhun GÜNGÖRDÜ on zamanlarda daha çok belirginleşen sporda ırkçılık hareketleri konusunda önlem almak gerekiyor. Dünyada medeniyetin doruk noktası (!) olarak görülen AB ülkelerinde yoğunluk kazanan çağdışı hareketler gerçekten düşündürücü. Spor “Kişisel veya toplu oyunlar biçiminde yapılan, genellikle yarışmaya yol açan, bazı kurallara göre uygulanan beden hareketlerinin tümü” olarak tanımlanabilir. Evrensel kültürün bir parçası, dünyada dili, ırkı, dini farklı insanları birleştiren önemli bir araçtır. Dünya barışına katkı sağlayan bir etkinliktir. Spor, başarıyı elde etmek için harcanan yoğun bedeni, ruhsal ve koordineli bir olgudur. Kazanma ve başarılı olmak için her yolun geçerli olduğu bir yarışma değildir. Fair Play yani “Sporda Centilmenlik ve Hakkaniyete uyma ruhu” ile emek sarf etmektir. Peki, bu olgunun içerisinde ırkçılık yani “İnsanların toplumsal özelliklerini biyolojik, ırksal özelliklerine indirgeyerek bir ırkın başka ırklara üstün olduğunu öne süren öğreti” nasıl karışmaktadır ve bu Irkçılık hareketleri günümüz dünyasında kendine nasıl yer bulmaktadır? Peki, nasıl başlamıştı bu ırkçılık illetinin spor alanlarına bulaşması. Irkçılık hareketleri günümüzde futbolda yoğun olarak gö S rülmekle beraber hemen bütün sporlarda kendini göstermiştir. Sporda ırkçılık olayları 1936 Berlin Olimpiyatları’na da yansımıştı. Adolf Hitler, oyunları bir gövde gösterisi ve propaganda olarak kullanmıştı. Hitler ve felsefesine göre “Maynunsu ırk” olarak nitelendirilenlerden biri olan ABD’li siyahi atlet Jesse Owens çıplak ayakla dört altın madalya kazanıp rekorlar kırmış, ırkçı Hitlerin stadyumu terk etmesine neden olmuştu. Dünyada en çok sevilen ve büyük paraların döndüğü endüstriyel bir hal alan futbolda ırkçılık hareketleri ne durumda dersiniz? İspanya Ulusal Takım teknik direktörü Aragones – Henry arasındaki tartışma futbol dünyasına büyük damga vurdu. Aragones’in Jose Antonio Reyes’e Henry’i kastederek, ‘’çık o pis zenciyi sahadan sil’’ demesi ve bunun basına yansıması tepki çekti. İnsanlardaki kötü imajını silmek için basına demeç veren teknik adam ‘’Ben onu oyuncum motive olsun diye söyledim’’ dedi. Bu demeç insanların gözünde değersizdi. Henry’nin ırkçı hareketlere maruz kalması sadece bununla ibaret değil. İngiltere dışında hemen her ülkede ırkçı tezahüratlarla karşılanıyor Fransız futbol cu. PSV maçında yine bu tarz ırkçı hareketlerle karşı karşıya gelen Henry maçtan sonra yaptığı açıklamada “Bir gün bu sahayı terk edeceğim. O zaman yetkililer bunun önemini daha iyi anlayacaklar” açıklamasını yapmıştı. Barcelona’nın yıldız ismi Eto’o İspanya’da ırkçı hareketlere en fazla maruz kalan isimlerin başında geliyor. Neredeyse her maçta maymun tiplemeleriyle yüz yüze gelen Etoo’ya en ağır laf Athletic Bilbao teknik direktörü Javier Clemente’den geldi. Bir dönem İspanya Ulusal Takımını da çalıştıran deneyimli teknik adam A.Bilbao’lu futbolcu Unai’ye tüküren Eto’o’ya “Düne kadar ağaçta oynayanlar şimdi yere inip insanlara tükürüyor” açıklamasını yaparak onu maymuna benzetti. Eto’o’nun Getafe maçında maruz kaldıkları da hala akıllarda. Irkçılık sadece taraftarlara has bir şey değil. Saha içinde de birçok olay oluyor. Futbolcular çeşitli ırkçı semboller yaparak futbolu çirkinleştiriyorlar. Bu konuya en büyük örnek İtalyanların yıldız (!) ismi Paolo Di Canio. Neofaşist selamı vererek büyük bir kesimden tepki alan Di Canio bunun ‘Roma Selamı’ olduğunu ifade etti ve Lazio’nun iyiliği için bunu bir daha tekrarlamayacağını açıkladı. İtalyan futbolcu, Livorno ve Juventus maçlarında yaptığı selam yüzünden 7000 Avro ve 1 maç ceza aldı. En son vereceğim örnek ise belki de en can alıcısı. Yıllardan 1998... Fransa’nın Dünya Kupasını kendi evinde kazandığı yıl. Fransa kupayı kazanmıştır ve Fransa halkı çılgınlar gibi eğlenmektedir. Ulusal Cephe Partisi’nin faşist lideri Le Pen öyle bir açıklama yapar ki bir anda herkes durgunlaşır. Le Pen siyahi oyuncuların fazla olmasını eleştirerek “Bu takım kupa alabilir ama beş para etmez” açıklamasını yapar. Partinin taraftarları ise onlar için “Yalnızca Fransa için gol attıkları zaman seviyoruz” dediler. Yani anlayacağınız AB üyesi bir büyük devletin devlet adamları bile ırkçılık illetine ayak uydurmuşlar. Peki ülkemizde örnekleri yok mu idi sadece dünyadan örnekler verdik. Vardı elbette hemd e sıcak sıcak fırından yeni çıkmış bir örnek vardı. Ulusal futbolcumuz Emre Belözoğlu’nun Everton futbolcusuna İngilizce de argo siyah demek olan “Negro(nigger)” kelimesini söylediği iddiasıyla İngiltere’nin gündemine oturması olayı gündemdeydi. Ben Emre’nin bırakın ırkçılık olayına karışmasını bu kelimeyi söyleyecek kadar İngilizcesi olduğuna bile inanmıyorum. Ama yükselen bir değeri hele hele yabancı bir oyuncuyu karalamak, onu bitirmek, formundan düşürmek İngilizlerin çok defa başvurduğu bir yol. Türkiye de ırkçılık olaylarının örnekleri günümüze kadar yaşanmadı.Tüm isteğimiz böyle çirkin,çağdışı ve medeniyetten uzak bir olayın ülkemizde hiç yaşanmaması. Eeee ne demişler “Eğitim Şart!” En büyük tehlike uyuşturucu Ahmet YAZICI on zamanlarda ilköğretime dek inen uyuşturucu tehlikesi artık kişisellikten çıkıp toplumsal boyutlara ulaştı. İnsanlarımızı zehirleyen ve sosyal çevreden uzaklaştıran uyuşturucu, sporun içine de girmiş durumda. Uyuşturucu maddelerin bazı branşlarda performans arttırıcı düşüncesiyle kullanılıyor olması ise dikkat çekici noktalardan biri. Listenin başında ise esrar ve kokain yer alıyor. Biz de gerek siz okurlarımızı gerekse de sporcularımızı bilinçlendirmek için bu son derece önemli konuyu Kocaeli Üniversitesi Beden Eğitimi Spor Yüksek Okulu Öğretim görevlisi Mert Eray Önen’le konuştuk. Sporcu uyuşturucuyu ne için kullanıyor? Birçok sporcu yarışmaları kazanmak için bazen çok ciddi baskılar altında kalmakta. Kendilerinden beklenen başarıyı gösterebilmek için de kimi zaman yanlış davranışlar içine girmekte ve bazı uyuşturucu maddeleri performanslarını arttırdığını düşünerek kullanmakta. Dünya Anti Doping Ajansı (WADA) dopingi kullanımı yasak maddeler, kullanımı kısıtlı maddeler ve yasaklı yöntemler olarak 3 başlık altında inceler. Kullanımı yasak olan maddelere baktığımızda ise bunlar uyarıcılar, narkotikler, kannabinoidler (esrar, marihuana), anabolik ajanlar, peptit hormonlar, agonistler, anti östrojenik aktivite ajanları, maskeleyici ajanlar, glukokortikosteroidler dediğimiz maddelerdir. Aslında bu maddelerin bazıları tıpta orta ve yüksek şiddetteki ağrıların giderilmesi ya da anestezi amacıyla kullanılmaktadır. Bazı branşlardaki sporcular bu maddeleri güçlü ağrı kesici olduk C 19 S nılmaktadır. Başka bir örnek de uyuşturucu olarak bildiğimiz kokain, amfetamin gibi bazı maddeler güçlü uyarıcı maddelerdir. Bazı sporcuların bu maddeleri uyanıklığı ve konsantrasyon gücünü arttırdığı, bir miktar kilo vermeye neden olduğu ve daha da önemlisi yorgunluk duyumunu azalttığı gerekçesiyle fiziksel performanslarını arttırmak için kullanmaktadır. Görüldüğü gibi uyuşturucu olarak bildiğimiz birçok madde bazı sporcular tarafından doping amaçlı olarak da alınıyor. Uyuşturucunun sporcuya zararları nelerdir? Kullanılan maddelerin türüne göre çeşitlilik göstermekle birlikte eroin, morfin gibi narkotiklerle başlayacak olursak bunların yan etkileri genel olarak; ilk kez kullanan kişilerde bulantı, kusma, dengesizlik, zihinsel bulanıklık, huzursuzluk, konstipasyon (kabızlık), halüsinasyon ve heyezanla karakterize zihni bozukluklar gibi yan etkiler meydana gelebilir. İlacın aniden kesilmesi yoksunluk bulgularına neden olabilir. Merkezi sinir sisteminde narkotik maddelere ait ürünlerin birikmesi, merkezi sinir sisteminde uyarılmışlık hali ve baygınlıklara yol açar. Yakın zamanda yeni bir sentetik narkotik madde olan ve sentetik eroin yapımında bir katkı maddesi olarak kullanılan 1metil4 fenil1,2,3,6tetrahidropridin (MPTP) yasa dışı ilaç pazarına sürülmüştür. Bu nörotoksik ilacın en korkunç yan etkisi ise ağır bir parkinson tablosu yaratabilmesidir. Narkotik analjeziklere bağımlılık ilk birkaç dozla başlar ve bağımlılık geliştiğinde ilacı bırakmak çok daha zorlaşır. Narkotik analjezikleri kullanan sporcularda kendine KÜRESELLEŞMENİN ‘ulusal’lıkla imtihanı Alper İZBUL artışma küllendiyse de sürüyor... Ulusal takıma Brezilyalı Aurelio’nun Türk vatandaşı olduktan sonra Fatih Terim tarafından çağrılmasıyla başladı her şey. Tartışma konuyu çok da irdelemeden “oynar mı””oynamaz mı”, “doğru mu””yanlış mı” ekseninde sürdü. Ancak Terim’in taviz vermeyen, çok kulak asmayan tavrıyla Aurelio ulusal takımda bir ilk oldu. Formasını da Fenerbahçe’de olduğu gibi terleterek, nedenleri çok net olmayan “yanlışçıları” susturdu. Peki bir yabancının, “bizden biri” olduktan sonra ulusal takımda forma giymesinin neresi “yanlış”tı? Ya da Türk vatandaşı olan birini yabancı kabul etmek ne derece doğruydu? Konuya “kör milliyetçilik” anlayışıyla bakanlar için doğru olan hiçbir yanı yok. “Kör milliyetçilik” dedikten sonra fazla açıklama yapmaya da gerek yok. Liberal kanat zaten fazla sorgulamadan kabullenmiş durumda ve “yakınımızda duran yeteneklerden neden yararlanmayalım” sorusuyla da görüşünü savunmakta. Gerek oynadığı kulüp gerekse ulusal takımda yüreğini ortaya koyan Aurelio yüksek meslek ahlakı, karakteri ve insani değerleri ile herkesin sevgisini, takdirini kazanan ve hak eden bir kişilik. Aurelio gibi iyi niyetli bir futbolcunun, mesleğini, yurttaşı olduğu ülkenin ulusal takımında icra etmesinin onun kişiliğinde hiçbir yanlış yanı olamaz. Ancak acaba gözden kaçırılan bir nokta olabilir mi? Ve bu nokta da “küreselleşme” ve futbolu kuşatan, bir anlamda spor olmaktan çıkaran “kapitalizm”in fark edilmeyen bir “savaşımı” olarak ifade edilebilir mi? Toplumu sosyoekonomik açıdan bir piramit olarak ele alırsak futbolun zirveden tabana ne kadar etkili olduğunu tartışmaya gerek yok. Yani bireyin eğitimi, ekonomik durumu, kültürü, top T lum içindeki rolü, konu futbol olduğunda çok da fark etmiyor. Hatta sadece ulusal değil uluslararası açıdan baktığımızda da futbolun temelde “ulusal kültür” farkı tanımadığını görüyoruz. Peki uluslararası alanda bu kadar etkili olan ve “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir” konulu bir kitap yazdıran spor dalını, “ulusallık” kavramını düşman kabul eden “küreselleşme” kendi kavgasında kullanıyor olabilir mi? Temelde sermayenin tüm dünyayı sarma yöntemi, tekelciliğin, “çok uluslu şirketler” olarak dünya ekonomisine egemen olmasına hizmet eden küreselleşme olgusu, ulus devletleri yok etmek için ulusal bilinci öldürmeyi tüm hızıyla sürdürüyor. Ve bu amacına hizmet eden her kanalı kullanmaktan da geri kalmıyor. İşte toplumun her kesimine ulaşan futbolu da bu amaç uğrunda kullanıyor. Evet, futbol iletişim çağını yaşadığımız günümüzde “küreselleşme” olgusunun en önemli silahlarından biri durumunda. Yunanistan’la oynanan ulusal maç öncesi Ulusal Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim’in basın toplantısında sarf ettiği “Ulusal dava değil, ulusal maç” cümlesi aslında toplumun ulusal maçlara nasıl baktığının en önemli göstergelerinden. Küreselleşmenin verdiği savaşla yaşamın pek çok noktasında yitirilen ulusal bilincin çok sağlam temellerle olmasa da anımsandığı nadir anlardan biri ulusal maçlar. Hatta ne yazık ki günümüzde “ezeli rakip”likten “ezeli düşman”lığa yelken açan büyük kulüplerimizin taraftarları bile hala uluslararası arena da birbirlerini desteklemeyi sürdürüyor. Ancak geniş kitleler için belki de ulusal bilincin son kalelerinden olan “ulusal takım”a ya da futbola çengel atan küreselleşme Türkiye’de kısa kesilen bir tartışmayla kendini gösterdi. İtalya’da ise Arjantin kökenli futbolcu Camoranesi’nin maç seremonileri öncesi İtalyan ulusal marşına eşlik etmemesi tartışmayı aştı ve tepki gösterilen bir durum haline geldi. Almanya’da Gana kökenli Asamoah, İsveç’te Bosna Hersekli Zlatan İbrahimoviç, Belçika’da Zaireli Gaby Mudingayi gibi isimler Avrupa’da ulusal takımlarda oynayan yabancı kökenli futbolculardan bazıları. Fransa’da ise durum biraz daha farklı; uzun yıllar sömürdükleri ve kültürlerini ellerinden geldiğince empoze ettikleri Kuzey Afrika ülkelerinden getirdikleri yetenekleri ulusal takımlarına entegre ettiler. Peki ulusal futbol takımlarında yaşanan bu değişim gerçekten bir yetenek avı mı yoksa aynı kültürde yetişen, aynı havayı soluyan insanların “ırksal” bağetnik köken aranmadan onlarca yıldır bir araya geldiği “ulusal takımların soyunma odalarına” sızan “çağın olgusu” verdiği savaşı kazanıyor mu? larından, acıyı daha az hissetme amacıyla ayrıca öfori (kendini subjektif olarak çok güçlü ve iyi hissetme durumu) hissi vererek kendine güveni de arttırdığından ve bu maddelerin keyif verdiklerini düşündüklerinden maalesef kullanmaktadır. Benzer şekilde kanabinoidler diye tabir edilen kullanımı yasaklı madde ise esrar ve marihuanadır. Sportif performansı arttırıcı etkisi yoktur hatta marihuana sportif randımanı düşürür. Kan basıncı ve nabız artışı, kalp atım hacminde ve psikomotor aktivitede azalış gözlenir. Yine bunun yanında el göz koordinasyonuyla hızlı reaksiyon zamanı gerektiren hareketlerde ustalığı bozarken motor koordinasyon, koşma yeteneği ve algılama hassasiyetinde azalmaya neden olur. Peki sporcular bu maddeyi neden seçer? Karşılaşma öncesi kaygıyı, sinirliliği ve gerginliği azalttığı düşüncesiyle sakinleştirici etkisinden faydalanmak için bazı sporcular tarafından kulla fazla güvenme ve ağrı eşiğinin yükselmiş olması ciddi yaralanmalara zemin hazırlar. Ters bir darbe sonucu kaburga kemiklerinden bir ya da birkaçı kırılmış bir boksör düşünün. Bu maddeden dolayı acıyı hissetmediği için kırık kemiğin farkına varmayabilir ve maça devam edebilir. Aynı bölgeye alınan başka bir darbe, kırılan kaburgaların kalp ve akciğer gibi hayati organlara batmasına, sporcunun ölmesine de neden olabilir. Bazı sporcuların kullandığı uyuşturuculardan olan marihuanaya baktığımızda: Davranış üzerine yaptığı akut değişiklikler kendisini paranoya, panik atakları, heyezan ve psikozla gösterir. Böyle bir tablonun tedavisinde hastanın hastaneye yatırılması dahi gerekebilir. Haşhaş içen denizcilerde burun iltihabı, faranjit bronşit ve nefes darlığı geliştiği gözlenmiştir. Marihuana kullanımı erkeklerde sperm üretimini, kadınlarda ise yumurtlamayı azaltmaktadır. Marihuana kullanımı akut olarak düşük dozlarda uyku hali, baş dönmesi, öfori gibi merkezi sinir sistemi sorunlarına neden olurken; daha yüksek dozlarda unutkanlık, halüsinasyonlar, taşikardi (nabız artışı) ve hipertansiyon gibi ciddi sorunlara yol açabilir. Uzun süreli kullanımlarda ise bu yanıtlara karşı tolerans gelişebilirken tansiyon düşüklüğü, parkinsonizm riskinde artış gibi yan etkiler de meydana gelir. EĞİTİM ŞART Sporcu uyuşturucunun zararlarını biliyor mu? Yani bilinçli mi kullanıyor? Uyuşturucu kullanan sporcuların birçoğu bu trajediye eğitim yetersizliğinden, bilgisizlikten, meraktan, manevi açlık, sosyal çevresine uyum sağlama hissi ya da konuyu hafife alma gibi nedenlerden başlamakta, çoğunlukla da zararlarını bilmeden keyif aldığını zannederek kullanmaktadır. Türkiye ve dünyada uyuşturucu kullanıp da yarışmalardan ceza veya men alan sporcular var mı? Maalesef çok var. Yabancı sporculara baktığımızda kokain kullandığı tespit edilen ve ölen basketbol oyuncuları Ben Lias, David Croudip, Terry Furlow, Hernel Jackson; eroin kullandığı tespit edilen ve ölen Amerikan futbol oyncusu Big Daddy Lipscomp; heptatloncu Birgit Dressel; esrar kullandığı tespit edilen kriket oyuncusu Ian Botham; Amerikan futbolcusu Kirby Criswell, Carl Eller; LSD, kokain ve alkol kullandığı tespit edilen beyzbolcu Dock Ellis, ilk akla gelen isimler...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle