04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

30 MART 2007 CUMA dizi RP’lilerin unutulmayan sözleri... Y ENİ BİR DÖNEMİN BAŞLAMASINA NEDEN OLDU C 11 9 saat süren tarihi MGK oplumsal tepkiler eşliT ğinde şubat ayının sonu gelirken, gözler MGK Necmettin Erbakan: “RP iktidarı kanlı mı olacak kansız mı?”, “Refah ordusu için çalışmaz isen patates dinindensin.”, “Bize oy vermeyen patates dinindendir.” Ahmet Tekdal: “Türkiye’de hak nizamı tesis etmek isteyen siyasal kadronun adı, Refah Partisi’dir.” Şevki Yılmaz: “Biz Kuran’a yüz çevirenlerden, Allah resulü yetkisiz kılanlardan mutlaka hesap soracağız.” Hasan Hüseyin Ceylan: “Bu vatan bizimdir. Rejim ve Kemalizm başkalarınındır. Türkiye yıkılacak beyler.” İbrahim Halil Çelik: “İmam hatipleri kapatırsanız kan dökülür. Cezayir’den beter olur. Kan dökülsün istiyorum.” Şükrü Karatepe: “Bu düzen değişmeli. Müslümanlar, içinizdeki hırsı, kini, nefreti eksik etmeyin.” toplantısına çevrildi. Çankaya Köşkü’nde Süleyman Demirel’in başkanlığında yapılan toplantı, sonuçları itibarıyla yeni bir dönemin başlamasına neden oldu. Kararlarının imzalanması mart ayına sarktı. Tarihi toplantı 9.5 saat sürdü, yayımlanan bildiride MGK, laikliğin Türkiye’de demokrasi ve hukukun teminatı olduğunu sert bir şekilde, “yaptırım” uyarısıyla birlikte vurguladı. Başbakan Erbakan , 4 Mart 1997’de MGK kararlarını yumuşatılmazsa imzalamayacağını söyledi, daha sonra 6 Mart’ta imzaladı. MGK toplantısında, kurulun asker üyeleri, irticai faaliyetleri, ses, görüntü kayıtları tüm belge ve bilgileriyle ortaya koydular. MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü, TSK gibi güvenlik ve istihbarat kurumlarının ortak çalışması ile hazırlanan 70 sayfalık rapor, kurul toplantısında sunuldu. Basına yansıyan ve daha sonra farklı kişiler tarafından da kitap olarak yayımlanan rapordaki ana tespitler şöyle: RP’nin birinci parti olmasıyla yaşadığı 11 aylık iktidar el değiştirdi, ANASOLD hükümeti kuruldu 28 Şubat süreci hedefine ulaştı Şubat süreciyle birlikte anılan olaylardan birisi de askerliğini Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda yapan polis memuru Kadir Sarmusak’ın Batı Çalışma Grubu’na ait bazı belgeleri çaldığı iddialarının ortaya atılması oldu. Sarmusak’ı, bu girişim için dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanvekili Bülent Orakoğlu’nun yönlendirdiği iddia edildi. Olayın kökenleri Erbakan’ın Libya gezisine ilişkin kararnameyi imzalamaması nedeniyle Ağar’ın İçişleri Bakanlığı’ndan alınması ve yerine Meral Akşener’in getirilmesine dayanıyordu. Akşener’in bakanlıktaki uygulamaları tepki gördü. Akşener’in dönemin Emniyet Genel Müdürü Alaaddin Yüksel’i görevinden aldıktan sonra makamına kapıyı kırarak girmesi gazete manşetlerine taşındı. Uygulaması yargıdan döndü. Alaaddin Yüksel, bir günlüğüne göreve başladı ve aynı gün ataması Balıkesir Valiliği’ne yapıldı. Yerine ise Hakkâri Valisi Kemal Çelik getirildi. Akşener döneminde İstihbarat Daire Başkanvekilliği yapan Bülent Orakoğlu ve askerliğini onbaşı olarak yapan polis memuru Kadir Sarmusak’ın adının karıştığı “köstebek” olayı yaşandı. Batı Çalışma Grubu’nun (BÇG) bazı bilgilerini “çaldığı” gerekçesiyle Sarmusak ve buna azmettirdiği gerekçesiyle ile Orakoğlu hakkında askeri mahkemede dava açıldı. Akşener döneminde Orakoğlu görevinden alınırken, Kadir Sarmusak polislik görevine geri döndü. Orakoğlu ve Sarmusak yargılama sonucunda 28 Yılmaz liderliğindeki ANAP, Ecevit liderliğindeki DSP ve DTP’nin katılımıyla ANASOLD hükümeti 30 Haziran 1997’de kuruldu. yükselen ve fısıltı gazetesiyle yayılan darbe söylentileri, hükümeti zor durumda bıraktı. Tansu Çiller, partisindeki muhaliflerle sık sık görüşerek olası büyük istifaları önlemeye çalışıyordu. Daha önce anlaşıldığı üzere dönüşümlü başbakanlık uygulamasının 2 yıl beklenmeden gerçekleşmesi için DYP’liler ısrar etmeye başladı. Mayıs ayının sonlarına doğru Çiller, RP’ye 15 gün süre vereceğini partili kurmaylarına açıkladı. Çiller, bu süre içinde Erbakan’ın kendi başbakanlığını destekleme koşuluyla istifasını Köşk’e sunmaması durumunda hükümetin bozulacağı, yoksa darbe olacağı yönündeki mesajı Erbakan’a iletti. Erbakan ise partisi hakkında açılan kapatma davasını önleme, bu konuda Siyasi Partiler Yasası’nda yapılacak bir değişikliğin sözünü aldıktan sonra öneriyi kabul etti. Bu konudaki değişiklik önerisi TBMM komisyonlarından geçmeye başladı. Ardından Erbakan, başbakanlıkta 1 yılı doldurmadan, görevini Çiller’e devretmek üzere istifa etti. Demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti’ni düşman ve hedef gören bu hareketlerin amacı, Türkiye’de şer’i hükümlerle yönetilen bir İslam devleti kurmaktır. Köktendinci hareketler, bu amaca üç aşamada ulaşmayı öngörmektedirler: Tebliğ, cemaat ve cihat. Hedefleri, bu aşamalar sonunda, halkın silahlı savaşıma katılmasını sağlamak suretiyle bir İslam devleti kurmaktır. Tarikatlar, çıkarcı çevreler için kullanılan bir kurum durumuna gelmiştir. Dini akımlar ise, daha çağdaş bir örgütlenmeyi benimseyerek dernek, vakıf, Kuran kursu, özel yurtlar, üniversiteye hazırlık dershaneleri ve özel kolejlere önem vererek, bu sayede daha geniş kitlelere hitap etme amacını gütmektedirler. İslamcı terör örgütleri olarak; Hizbullah, İBDAC sayılmakta. Bu örgütler kimi kitapevleri ve dergiler çevresinde örgütlenmektedirler. Kimi sivil toplum örgütleri dini akımlara destek vermekte ve parasal kaynak sağlamaktadır. Toplantı kararları zun bir toplantının arU dından gecikmeli de olsa Erbakan’ın imzasını taşıyan bir bildiri yayımlandı. Bu bildiriyi diğer bildirilerden ayıran özellik ise, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerine uyamayanlar hakkında “yaptırım” öngörmesiydi. Bildirinin maddeleri şöyle: Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Cumhuriyetin bu temel niteliklerine herkesin uyması şarttır. Uymayanlara karşı, anayasa ve yasalardaki yaptırımların tavizsiz uygulanması gerekir. Türkiye’de laiklik, sadece rejimin değil, aynı zamanda demokrasinin ve toplum huzurunun da teminatıdır. “Laik ve antilaik” ayrımıyla demokratik, sosyal, hukuk devletini güçsüzleştirmeye yeltenmeye ve yasalarla belirlenmiş kuralları göz ardı ederek çağ dışı uygulamalara yönelmeye kimsenin hakkı yoktur. MGK üyelerinin tümünün imzasıyla yayımlanan kararlar ise şöyle: 163. maddenin kaldırılmasından doğan boşluk yasal düzenlemelerle giderilmeli. Anayasanın 174. maddesinde koruma altına alınan Devrim Yasaları ödünsüz uygulanmalı. Yasaları ihlal eden dergiler kapatılmalı. c Eğitim politikaları Tevhidi Tedrisat Kanunu’na uygun hale getirilmeli. Temel eğitim 8 yıl olmalı Rejim aleyhtarı faaliyetlere ödün verilmemeli. Gereksinme fazlası imam hatip okulları meslek okullarına dönüştürülmeli. Radyo ve televizyonların laiklik karşıtı yayınları izlenmeli ve anayasaya uygun hale getirilmeli. Dini konular siyasete alet edilmemeli. Tarikatların güdümlerindeki finans çevreleri ve vakıflar aracılığıyla ekonomik güç olmamalarına dikkat edilmeli. Hükümet köktendinci kadrolaşmanın önüne geçmeli. Milli Görüş Teşkilatı’nın belediyelere para yardımları durdurulmalı. Pompalı tüfek sahiplerinin dökümü çıkarılmalı ve kontrol altına alınmalı. İran’ın Türkiye’yi rejim istikrarsızlığına itecek girişimleri izlenmeli. Yargının bağımsızlığı ve etkinliği sağlanmalı, hükümet tasarrufundan koruyacak önlemler alınmalı. TSK’ye yönelik tahrikler rahatsızlık yaratmaktadır. TSK’den irticai faaliyetlere girdikleri için atılan subaylar belediyelerde istihdam edilmemeli. Kuran kursları cemaatlerden alınarak doğrudan MEB ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın denetimine devredilmeli. Parti yöneticileri ve belediye başkanları Siyasi Partiler Yasası’nın sorumluluk alanına sokulmalı. Kılık Kıyafet Kanunu’ndan ödün verilmemeli. Camilerde siyaset yapılması önlenmeli. ANASOLD HÜKÜMETİ beraat etti. O dönemde yaşanan bu olayın ayrıntıları ilerleyen yıllarda ortaya çıktı. Meral Akşener’e bazı üst düzey askerlerden “kazığa oturtma” mesajı gönderildiği, bu çerçevede sert diyaloglar yaşandığı, daha sonra Akşener tarafından basına açıklandı. ARBE SÖYLENTİLERİ VE İSTİFA TSK ile hükümet arasındaki gerginliğin sınır tanımayan yükselişi hükümet ortaklarının ilişkilerinin de bozulmasına neden oldu. MGK kararlarının ardından RP’nin hükümet ortağı DYP’de istifalar kısa aralıklarla gelmeye devam etti. Toplumsal duyarlılığın da yükseldiği bu aşamada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın RP hakkında kapatma davası üzerinde çalıştığı biliniyordu. Dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, beklendiği gibi RP hakkında kapatma davasını açtı. Bu gelişme yaşandığı zaman tarihler 21 Mayıs 1997’yi gösteriyordu. Savaş’ın dava açma gerekçesi ise çok sertti; “RP’nin ülkeyi iç savaşa sürüklediğini” söylüyordu. Bu süreçte Genelkurmay Başkanlığı bir adım daha attı. Genelkurmay, 7 Haziran 1997’de irticai faaliyetleri desteklediği gerekçesiyle bazı firmalara ambargo uygulamaya karar vermişti. Mayıs ayı boyunca Top yeniden Köşk’e, Cumhurbaşkanı Demirel’e geçmişti. Kamuoyu merakla görevlendirmeyi bekliyordu. Erbakan, Demirel’e Çiller’i destekleyeceğini söylemişti. Ancak Demirel, 19 Haziran 1997 tarihinde yeni hükümeti kurmakla görevlendirmek üzere ANAP lideri Mesut Yılmaz’ı Köşk’e davet etti. RP ve DYP’liler, gelişmelere yoğun tepki gösterdiler. Daha önce DYP’den istifa ederek TBMM’de grup kurma hakkı kazanan DTP, DSP ve ANAP’ın katılımıyla ANASOLD hükümeti 30 Haziran 1997 tarihinde kuruldu. RP’nin birinci parti olmasıyla yaşadığı 11 aylık iktidar el değiştirmiş oldu, 28 Şubat süreci de hedefine ulaşmış oldu… D Batı Çalışma Grubu atı Çalışma Grubu B (BÇG), 28 Şubat MGK toplantısında ve daha sonra alınan kararlara dayanılarak Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde oluşturuldu. Birim, irticai faaliyetlerle ilgili her türlü çalışmayı yapıyor, MGK’ye sunuyor, alınan kararların uygulanmasını takip ediyordu. BÇG, o dönemde, basına, sivil toplum örgütlerine, kritik görevlerdeki kamu çalışanlarına verilen brifingleri de hazırlıyordu.“İrticanın tırmanışındaki gelişmeleri, baskına uğramadan önce saptayabilmek; buna göre gerekli önlemleri alabilmek; harekât planlarını güncelleştirebilmek” amacıyla kurulan BÇG, emekli general Nevzat Bölügiray’ın nitelendirmesiyle, “İrtica ile savaşımda TSK’nin aldığı önlemler zincirinin en önemli halkasını oluşturuyordu.” sunuyordu. Bu çalışmalar, daha sonra kamuoyunda “fişleme” olarak da nitelendirilmişti. BÇG, çalışmalarını REFAHYOL hükümetinin görevinin sonuna kadar Genelkurmay Karargâhı’nda sürdürdü. Daha sonra kurulan ANASOLD hükümeti ile birlikte görevlerini Başbakanlık Takip Kurulu’na (BTK) devretti. Birimin sivilleştirilmesine karşın, BTK toplantılarına askeri birimlerden de temsilciler katılıyordu. BTK’nin toplantıları her ay Başbakanlık Merkez Binası’nda Başbakanlık Müsteşarı Başkanlığı’nda gerçekleştiriliyordu. Toplantıya, her bakanlıktan ve ilgili kurumlardan görevlendirilen müsteşar ya da müsteşar yardımcısı düzeyinde katılımlar oluyordu. BTK, ilk başlarda, BÇG mantığı ile kamu kesimindeki irticai faaliyetleri izliyor, gelen bilgiler ışığında alınması gereken önlemler görüşülüyordu. AKP hükümetinin kurulmasının ardından BTK fiilen işlememeye başladı. Süreç içinde kurul toplantılarına askeri birimlerin temsilcileri katılmamaya başladı. Tehdit algılaması değişti Güncellenen MGSB’de iç tehdit sıralamasında birinci irtica, ikinci bölücülük ve üçüncü ülkücü olarak mafya yer aldı illi Güvenlik Siyaseti Belgesi M (MGSB) ilk olarak 1963 yılında hazırlandı. Genel hatlarıyla iç ve dış tehdit algılamalarına karşın Türk devletinin bekasını korumayı amaçlayan “gizli” damgalı önlemleri de içeren belgeyi oluşturuyor. Uygulamasını Bakanlar Kurulu yapıyor. Hazırlanma sürecinde MGK Genel Sekreterliği sekreteryasını yürütüyor, ilgili kurumların görüşlerinin Milli Güvenlik Kurulu toplantısında değerlendirilmesin ardından metnin son şekline ulaşılıyor. 28 Şubat sürecine gelindiğinde son MGSB değişikliği 1992 yılında yapılmıştı. Bu belge, önemli bir gelişme olmazsa her 5 yılda bir yenileniyordu ve bu da tam 1997 yılına denk geliyordu. Bu zamanlama 28 Şubat sürecine denk gelince MGSB’de önemli değişiklikler yapıldı. 1992’de düzenlenen MGSB’de birinci öncelikli dış tehdit Sovyetler Birliği, birinci öncelikli iç tehdit de bölücülük olarak yer alıyordu. Esasları Erbakan başkanlığındaki hükümet döneminde tartışılarak oluşturulan MGSB’nin kabul edilerek çıkarılması ANASOLD hükümeti dönemine denk geldi. Güncellenen MGSB’de tehdit algılamaları da güncellenmişti. Buna göre, birinci dış tehdit Yunanistan olarak belirlendi. İç tehdit sıralaması ise gelişmelere göre şöyle oluştu: Birinci sırada irtica, ikinci sırada bölücülük ve üçüncü sırada ülkücü mafya… Bu MGSB’de bir diğer yenilik ise “ülkücü mafya”nın ilk kez iç tehdit sıralamasına girmesi oluyordu. Demirel’in başkanlığında yapılan MGK toplantısı. BTK’YE DEVİR BÇG, en alt birliklerin kendi çapındaki çalışmaları, basından, diğer birimlerden gelen bilgileri araştırıyor, alınması gereken önlemleri tespit ediyor ve üst makamlara Siyasi partilerin sol terör örgütleri gibi, dinsel terör örgütlerine yönelik üstü kapalı da olsa destekleri önlenmeli. Dinsel terör örgütlerinin faaliyetleri denetlenmeli Güvenlik birimlerince, İran, Almanya, Irak, Suriye gibi ülkelerde “güvenlik ataşeliği” sistemi oluşturulmalı. Diyanet İşleri Başkanlığı yeniden yapılandırılarak toplumun her kesimini temsil edecek şekilde personel politikası izlenmeli. Mülki amirler, demokrasiyi ve laikliği benimsemiş kişilerden atanmalı. TRT ve RTÜK işbirliği ile laiklik konusunda halk aydınlatılmalı. Laikliğin dinsizlik olmadığı basın ve yayın kurumlarınca halka anlatılmalı. Devlet memurları laiklik ve irticai faaliyetler konusunda hizmet içi eğitim programlarıyla aydınlatılmalı. B İ T T İ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle