28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

AĞUSTOS CUMA dizi Hüseyin Pazarcı ‘ORTAK VİZYON BELGESİNDE TEK OLUMLU ŞEY KIBRIS KONUSUNDA SÖYLENENLER’ DİYEN ORHAN AKA: C 11 Ortak vizyon belgesi mamasız yalancı emziktir NATO gibi askeri, uluslararası bir örgüt son derece önemli. Türkiye burada etkili olmuş bir ülke. Böyle bir örgütten çekilmeyi düşünmemek gerekiyor. 2 Orhan Aka Ortak vizyon belgesi Türkiye’ye emzik vermek demektir. Gelişmelerin Türkiye’yi ilgilendiren boyutlarına geçersek... Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile ABD Dışişleri Bakanı Rice, ‘Stratejik Vizyon Belgesi’ adı altında ortak bir metin açıkladı. Burada Türkiye, BOP’un yaşama geçmesine yardımcı görünüyor. BOP haritalarında da Türkiye, kaybeden taraf. Biz hem ABD’nin ortağı hem kurbanı mıyız? Sayın Aka sizden başlayalım... AKA Ortak vizyon belgesi konusunda diğer katılımcıları bilmem ama, belki beni çok saf bulacaklar, şimdi bu tamamen göstermelik, Türkiye’ye gerçek mama vermeden emzik verme anlamında bir hareket. Yani bu bizi, işte bak seninle ortak vizyon belgesi imzaladık, biz seni adamdan sayıyoruz, seninle işbirliği yapıyoruz falan filan... Ortak vizyon belgesinde tek olumlu şey benim kanımca, Kıbrıs konusunda söylenenler. Kıbrıs konusundaki söylem bizim görüşümüzle örtüşüyor. Onun dışında bir kere bu Amerika’nın demokratikleşme, insan hakları, kadın hakları dediği şeyler bugünden yarına yapılacak, başarılacak şeyler değil. Demokrasi öyle ceket gibi, üstüne giy, haydi oldu, tam oturdu gibi başarılacak bir şey deği. Bu tür söylemler göstermelik. Bu durumda siz vizyon belgesini de göstermelik olarak mı değerlendiriyorsunuz? AKA Bunu belki ciddiye alanlar da vardır. Türkiye’nin yeri nedir? Bunların kafasında eğer yeni haritalar varsa, Türkiye’nin burada yeri yok. Yani Türkiye’nin bu konuda Amerika’ya yardım edeceği bir tek şey var, efendim Müslüman bir ülkede demokrasi uygulanıyor, demek ki bütün o diktatörlüklerde de uygulanabilir. Türkiye’nin buradaki fonksiyonu bu bence... Bu bağlamda ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde yayımlanan, Türkiye’nin küçültülmesini öngören haritaları nasıl yorumluyorsunuz? AKA Birçok stratej bu haritayı ciddiye almadı. Ben global bir toplantında bir buçuk sene evvel bunu söyledim. Ben bu haritayı ciddiye almak gerektiği kanısındayım ve çok dikkatli olmak gerektiği kanısındayım. ‘TÜRKİYE’Yİ ÇOK GÜÇLÜ BİR KONUMA GETİRMEMİZ LAZIM’ DUMANLI O emekli albay herhangi birisi değil, Clinton’un askeri strateji danışmanı. Önemli kitapları var... Artı haritanın yayımlandığı yer de önemli. Silahlı Kuvvetler Dergisi... KÜLEBİ Sizin bunun paralelinde bir derginizde böyle bir yazı çıksa, çok ciddi bir olaydır. Türkiye’nin böyle bir durumda ne yapması gerekir? AKA Çok temel bir şey yapmamız lazım. Türkiye’yi, çok sağlam, istikrarlı, ekonomik bakımdan güçlü bir ülke haline getirmemiz lazım. Böyle devamlı avuç aç, krediyle geçin, IMF’ye teslim ol vs... Bu şekilde edilgen bir tutumla adamlar istediğini yapar. Türkiye güçlü bir ülke olarak örgütlenmeli. 10, 20, 30 seneye kadar ne yapabiliriz, bunlar ortaya konmalı. Yoksa bugünkü durumda bütün bu olumsuzluklar pekişir... Sayın Külebi, siz haritayı nasıl değerlendirdiniz? KÜLEBİ Ben Amerikalıların kafalarında böyle haritalar olduğunu düşünüyorum. Yani belki tam gerçek harita değil ama, böyle bir haritayı düşünüyorlar ve maalesef de bu işte sözde Genişletilmiş Ortadoğu Projesi veyahut da enerjiye dönük projelerinin çerçevesinde Ortadoğu’da ve Hazar çevresinde birtakım ülkeleri daha kontrol edilebilir hale getirmek isteyeceklerdir. Bunun yöntemlerinden biri parçalamaktır, küçültmektir. Bu haritaya baktığımız zaman Türkiye, İran, Suudi Arabistan kaybeden ülkeler olacak. ‘Dışişleri devre dışı bırakılıyor’ Dışişleri Bakanı Gül ve ABD Dışişleri Bakanı Rice, BOP’un yaşama geçmesinde yardımcı rölünü Türkiye’ye veren ‘Stratejik Vizyon Belgesi’ni imzaladılar. Ancak BOP haritalarında Türkiye kaybeden taraf olarak görünüyor. Dumanlı: Teslimiyetçi politikayı bırakmalıyız İlerideki hedefler, olasılıklar önemli, ancak şu anda sıcak bir durum var. Lübnan’daki kıvılcım başka yere yansır mı? DUMANLI Düşük yoğunlukta bir dünya savaşı yaşıyoruz. Ama bunu büyük bir dünya savaşına dönüştürmeye hem Amerika’nın gücü yetmeyecek hem de rakiplerinin tepkisi nedeniyle bunu yapamayacak. Türkiye bu gidişin neresinde diye düşünürsek, belki de bir tesadüf ama bu harita yayımlandığı gün, Rice, Abdullah Gül ile stratejik vizyon belgesini imzaladı. Aynı güne denk geldi. Demek ki şimdi Türkiye’nin bir olan durumunu, bir de olması gereken durumunu değerlendirmek lazım. Olan durumu, tamamen teslimiyetçi bir politika, yani bu kadar göz göre göre, aleyhimize olan Türkiye’yi bile parçalamayı açıkça ortaya koyan ve bunu da gerçekleştiren işte Kuzey Irak’ta Kürt devleti kurdurarak, bizzat gerçekleştiren bir Amerika’yla stratejik ortaklık vizyon belgesi imzalamak, yani bütün çıkarlarım seninle, sen ne istersen yapacağım demek. En basit deyimiyle artık söylemek istemiyorum... İhanet! ‘TESLİMİYETÇİ POLİTIKAYI BIRAKMAMIZ GEREK’ Bir anlamda Amerika’ya kaderimizi tayin etme hakkını mı veriyoruz? DUMANLI Evet, teslimiyetçi bir politika. Bunu bırakmamız lazım. Büyük Ortadoğu’da iki şey var: Bir, istikrar ihtiyacı var, bir de değişim ihtiyacı var. Bütün mesele şu: Bu değişim istikrar içinde yapılabilir mi? Amerika bunu kendi kontrolü altında yapmak istiyor. Değiştireyim, ama ben kontrol edeyim diyor. Eğer ABD samimi ise böyle bir değişimin örneğini Türkiye vermiş. Kurtuluş Savaşı’nda, Atatürk devrimleriyle, aydınlanma devrimiyle vermiş. Bir kere laiklik olmadan demokrasi olmaz. Ama bakıyoruz ki; Irak’ta Amerika’nın yapmış olduğu anayasada bile hukukun temel kaynaklarından birisi dindir. Yani bunun demokrasiyle ne alakası var? Bu coğrafyada yer alan bir ülke olarak Türkiye’nin önce yapması gereken şey, kendi Atatürk devrimlerine, aydınlanma devrimine sahip çıkmaktır. Ondan sonra bunu bütün Ortadoğu bölgelerine bir örnek olarak sunmaktır. Yani biz önce kendi kazanımlarımıza, Atatürk ilkelerimize sahip çıkacağız. Sonra o ülkelere örnek olacağız. Böyle bir Türkiye, Ortadoğu ülkelerinin işine gelir mi, ABD böyle bir şeyi istiyor mu? DUMANLI Amerika bizi şimdi nasıl örnek gösteriyor, ‘ılımlı İslam’ ülkesi olarak örnek gösteriyor. İslama bakış açısından üç temel model var dersek, bir tanesi laiklik, ılımlı İslam, radikal İslam, aşırı İslam diyelim. Şimdi biz laikliği benimsemiş bir ülkeyiz. Bizi bundan geri çevirip, ılımlı İslam olarak bu ülkelere model olarak sunmak bir kere bizim temel kuruluş felsefemize, yapımıza, temelimize aykırı bir şey. Bu bile bizim Amerika’yla ortak bir vizyona sahip olmadığımızı açıkça göstermektedir. Dolayısıyla bütün bunlar, ortada açıkken, bizim Amerika’yla ortak bir belgeyi imzalamamız ve belgeyi imzalamayı bırakın, fiiliyatta da ortak bir işbirliği yapmamız, her dediğine evet dememiz Türkiye’nin çıkarları açısından sakıncalıdır diye düşünüyorum. ‘AMERİKA SİLAH SATIŞLARINDA EN BÜYÜK PAYA SAHİP’ Cihangir Paşam, ABD yönetiminde Bush değil de Clinton tipi bir kişi olsaydı bu gelişmeler yine yaşanır, bu haritalar yayımlanır mıydı? DUMANLI Bence süreç yine böyle işleyecekti. Çünkü en son seçim kampanyasında da gördük, Bush’un rakipleri, yani Demokrat Parti de, Bush’un seçim söylemleriyle aşağı yukarı aynı şeyi söylüyordu. Yalnız iki parti arasındaki fark, yöntem. Yani maksat aynı, yine dünyayı şekillendirmek. Amerikan üstünlüğünü devam ettirmek. Rice’dan Cheney’ye bütün önemli yerleri işgal edenler petrol şirketlerinden gelen insanlar. Ayrıca silah sanayii Ali Bey’in söylediği gibi. Dünya savunma harcamalarını tek başına yapan Amerika, yine dünyaya yapılan silah satışlarında da en büyük paya sahip. Dolayısıyla silah sanayiinde ilerlemesi için de bu savaşların olması lazım. Şimdi bakın, bugün en çok silah alan ülke Suudi Arabistan. Ben şimdi size soruyorum: Suudi Arabistan silahlı kuvvetlerinin bu savaşta herhangi bir ağırlığı bir sesi, bir şeyi duyuluyor mu? Değil. Demek ki ama Amerika için önemli olan o silahı satmak. İsrail lobisi başta olmak üzere lobilerin ağırlığı ile bu hedefler de çoğunlukla çakışıyor. Sayın Aka gibi siz de İsrail’in ABD üzerindeki ağırlığına dikkat çekiyorsunuz... DUMANLI Evet. İsrail, ABD politikalarını esir almış durumda. Büyükelçimiz de çok güzel bir örnek verdi. Gerçekten ekonomi gücüyle, ordaki etkili lobileriyle Amerikan politikasını çok açık biçimde yönlendiriyor. Şimdi Amerikalılar, biz bir avuç Yahudi’nin sözüne bakıp da bu kadar maceraya mı giriyoruz, bunlar gerçekten bizim çıkarımız mı diye düşünmeye başladılar. Umuyorum, bu düşünceler de Amerikan politikasına aksi yönde yön verecek somut gelişmelere dönüşebilir. AKA Ben bir kez daha araya girmek istiyorum. Amerika’nın nüfusu 280 milyon, buradaki Yahudilerin nüfusu yaklaşık 7.5 milyon. Şimdi bu kadarcık bir nüfusla bu adamlar demirçeliği kontrol ediyor. Tekstil, bankacılık, sigortacılık, bazı üniversiteler, medya, Hollywood, politika dünyasını biçimlendiriyor. Yani her tarafa yayılmış vaziyette. Amerika sarılmış. 7.5 milyonun tamamen esiri olmuş. Yani Amerika, İsrail kuşatmasında mı? AKA Bence öyle. Bence Amerika tamamen İsrail’in yönetiminde. Geçen gün bir program vardı, efendim, İsrail Amerika’nın taşeronu dedi. Yok öyle bir şey. Amerika İsrail’in taşeronu. ‘ASKERLERİN UZUN STRATEJİLERI VARDIR’ Sayın Külebi, siz Türkiye’nin sürdürdüğü güvenlik politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? KÜLEBİ Şöyle düşünüyorum, Türkiye’nin askeri açıdan bir güvenlik konsepti var mı? Çünkü askerlerin belli politikaları, uzun vadeli stratejileri vardır. Ama Türkiye’nin dış politika açısından bir stratejisi ve konsepti olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’nin 56 kişili dış politikası var. Başbakan’ın politikası var, başbakanın danışmanlarının dış politikası var. Bu çok belirgin ortaya çıktı. Resmen, kendi başlarına veya Başbakan’ın direktifleriyle işte Cüneyd Zapsu, Ahmet Davudoğlu’yla Dışişleri’ni resmen dışlayarak veya devre dışı bırakarak politika uyguladıklarını görüyoruz. Dışişleri’nin kendine göre tabii bir politikası var. Bunun dışında, muhtemelen Abdullah Gül ve onun danışmanlarının bir politikası var. AKP’nin de ayrı bir dış politikası olduğunu düşünüyorum. Çünkü topu bazen partiye atıyorlar. Dış politika hem çok başlı hem de stratejik bir amaca dönük görünmüyor... KÜLEBİ Evet... Zaman zaman asıl yapmamız gerekeni bırakıp üstümüze vazife olmayan işlere giriyoruz. Örneğin daha KKTC’nin elektrik sorunu çözülmemişken, Filistin’in tahrip olan elektrik santralını biz tamir etmeye talip oluyoruz. Tel Afer’de Türkmenler yıllardır baskı altında iken, Lübnan’a barış gücü göndermeye istekli olduğumuzu duyuruyoruz. Sayın Pazarcı, Türkiye’nin hem NATO üyesi hem BOP uygulayıcısı hem BOP hedefi olma ikilemlerine siz nasıl yaklaşıyorsunuz? PAZARCI Dış siyaset açısından olaya baktığımızda, NATO gibi askeri, uluslararası bir örgüt son derece önemli. Türkiye burada etkili olmuş bir ülke. Böyle bir örgütten çekilmeyi düşünmemek gerekiyor. Daha doğrusu Türkiye’nin hesaplarını gerekirse çekilirim diye yapmaması gerekiyor. Ancak stratejik çıkarlarını da çok iyi hesaplamalı. NATO üyeliği ulusal planlama yapmaması anlamına gelmez mi diyorsunuz? PAZARCI Evet, Türkiye uluslararası örgütlerin içinde kalarak kendi çıkarlarını çok iyi değerlendirmeli ve gereğini yapmalı. Bunu askerler yapar, Dışişleri yapar, ortak bir arayışın ürünü olur. NATO’da kararlar oybirliği ile alınıyor. Bunu da dikkate alarak NATO kararlarının gerektiğinde yönlendirilebileceğini unutmamak gerekiyor. Eğer BOP içinde Türkiye aleyhine gelişmeler olacaksa, bununla mücadelenin yöntemi, dediğim gibi uluslararası kurumlardan çekilmek değil, onları kullanmak. ‘SİL BAŞTAN YARATAMAYIZ’ Sil baştan olmaz diyorsunuz? PAZARCI Kesinlikle... Diyelim ki Amerika tarafından Türkiye aleyhine bir planın yürürlüğe sokulması gündeme geldi, buna karşı mücadele alanı sadece ikili ilişkiler değil, aynı zamanda NATO gibi kurumlardır. Her şeyi sil baştan yaratalım gibi bir yaklaşım şu aşamada gerekli değil. Bir anlamda hep NATO bizi kullanmamalı, biz de NATO’yu kullanabilmeliyiz... PAZARCI Bu yönde politikalar üretildiğini umuyorum. Cihangir Dumanlı ABD bizi ılımlı İslam ülkesi olarak görüyor. Bu ABD ile ortak bir vizyonumuz olmadığını gösteriyor. Sizce neden kaybeden ülke olacaklar? KÜLEBİ ABD, bölgede güçlü ülke istemiyor. Türkiye bu bölgenin en güçlü ordusuna sahip. İran’ın da ciddi coğrafi genişliği ve ekonomik gücü söz konusu. Haritaya biraz dikkatli bakınca, bazı saçmalıkların da olduğunu görüyoruz. Tutarsızlıklar var. Örneğin, Tebriz... ABD’nin haritasında sözde Kürdistan içinde yer almış. Tebriz yüzde 99 Türk şehridir. Neden bu kenti sözde Kürdistan haritasında gös teriyor. Acaba ileride başka düşünceleri mi var? Bu haritayı yapan subay deneyimli bir kişi olduğuna göre, ABD bir adım sonra başka planları da hesaplamış olabilir. Belki Türklerle Kürtlerin orada da çatışmasına neden olacak bir zemin hazırlıyor olamazlar mı? KÜLEBİ Aslında en ağır fatura Türkiye ile Orta Asya’nın arasına yeni sınırlar konarak kesilmiş. Biliyoruz ki İran nüfusunun 30 milyondan fazlası Azeri. Böy le bir bölgede iki ülkeyi de karşı karşıya getirecek planlar da hazırlanmış olabilir. Bu tür oyunlara düşmemek gerekiyor. Haritanın öte yakası, Orta Asya da durumdan etkilenecek mi diyorsunuz? KÜLEBİ Türkiye’nin o bölgeyle bağlarını tamamen kopartıyor. Sadece ABD’nin değil, AB’nin de haritalar yaptığını unutmayalım. Bence haritanın özeti şu; bu bölgeyi parçalayıp kendi dümen sularında ülkeler yaratmak. S Ü R E C E K Ali Külebi Türkiye’nin dış politika açısından bir stratejisi ve konsepti olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’nin 56 kişili dış politikası var.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle