05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ ZORLU MÜCADELESINI ONUNLA YAŞAYAN DOSTU BEĞENSEL ANLATIYOR: C haber AĞUSTOS CUMA Kemal Nebioğlu ile yılı ortalarında bir grup arkadaşla birlikte Kırklareli’nde Türkiye İşçi Partisi’ni kurmuştuk. Ben genel merkezin ısrarı sonucu il başkanlığını üstlenmiştim. Trakya il ve ilçelerinde örgütlenme görevi de TİP kurucularından olan Merkez Yürütme Kurulu üyesi Kemal Nebioğlu’na verilmişti. Bu nedenle 1965 öncesi sık sık bir araya geldik, düşüncelerimizi paylaşma fırsatı bulduk. AYATA BEĞENSEL larında yer almaları, parası olmayanların seçilebilmesi için de milletvekili aday adaylarının ödemek zorunda bırakıldıkları bağışın siyasi partilerce alınmamasını sağlayan TİP tüzüğünün 53. maddesi ve ilgili genelgeler ile sadece TİP’te mümkün olabilmişti. Sendikal mücadelelerde ise aynı paraleldeki ilkelerden hareketle, işçinin sendika seçme özgürlüğü ve referandum, işyeri işçi konseyleri sendika tüzüğünde yerlerini alması ve tüzük hükümleri doğrultusunda bölge, semt sorunlarına elkoyabilmesi ve toplu iş sözleşmelerinin imzalanmadan önce, ait olduğu işyerinde çalışan sendika üyelerinin oylarına sunulması imkânı sadece TİP kuruluşuna katkıda bulunmuş sendikalarda mümkündü. Köylünün tarlasında ürettiği ürünün, maliyet hesabı kendi emeğinin ücreti de hesaba dahil edilerek yapıldığında, ürünün, maliyetinin altında bir fiyat ile alıcısına satıldığı anlatılıyor ve de köylünün ürettiği tarım ürününün fiyatının, üreticisi köylü tarafından fiyatlandırılmayıp alıcısı tüccar tarafından fiyatlandırılmakta olduğu örnekleri ile açıklanıyordu. İşçinin sendikalarda toplu iş sözleşmeleri ile yaptığı gibi, köylünün de kuracakları kooperatiflerde örgütlenerek kendi ürününün satış fiyatını, bu kooperatiflerde belirlemesi gerektiğini ve bu hususların gerçekleşebilmesi, kanunlaşması için TİP bünyesi içinde işçilerin, köylülerin milletvekili olarak seçilmeleri gerekliliğini anlatıyorduk. TRAKYA SEÇMENİ CHP’YE DÖNDÜ Sonuç; 1960 yılına kadar Demokrat Parti ve devamı partilerin kalesi olan Trakya seçmeni CHP’ye döndü ve seçimlere girme hakkını elde eden TİP’ten, Kemal Nebioğlu aday olduğu Tekirdağ ili milletvekili seçilerek Ankara’ya gitti. 1965 1969 dönemi içinde bir yandan Meclis’te muhalefet görevini yerine getirirken diğer yandan Türkiye’nin siyasi ve ekonomik yaşamında büyük yankılar yapacak olan, aralarında TİP kurucularından Kemal Türkler, Rıza Kuas, İbrahim Güzelce’nin ve TİP kurucuları dışında Mehmet Alpdündar’ın sürdürdüğü DİSK’in kuruluş çalışmalarına katıldık. 1968 sonları TİP içinde çıkan tartışmalarda Mehmet Ali Aybar yanında yer alan Kemal Nebioğlu’nun 1969 milletvekili seçimleri için yapılan ön seçimlerde de Aybar ekibi ile birlikte ön seçimleri kazanmasında büyük katkılarının bulunduğunun tanıklarından biriyim. Kemal Nebioğlu da diğer TİP milletvekilleri ve örgütü ile insan haklarının evrenselliği ve vazgeçilmezliği ilkesinden hareketle; yürürlükteki kanunlar, yönetmelikler didik didik edilerek incelenmek sureti ile saptanan insan haklarına aykırı, anayasaya aykırı kanun ve maddelerin, Anayasa Mahkemesi’nce iptali mücadelesini başlattılar ve ısrarla sürdürdüler. Böylece Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni çağdaş devlet niteliğine ulaştırmanın mücadeleleri TİP milletvekillerince bilinçli bir şekilde verildi. O tarihlerde TİP’in tek başına sürdürdüğü ve sağ partilerin vatan hainliği olarak nitelendirdikleri bu hedeflerin; bugün (gerçek demokrasinin, memleket sorunlarını çözümünde, sömürülenin söz ve karar sahibi olması imkânları yok edilerek), Avrupa Birliği’nin dayatması sonucu devlet politikası olarak uygulanmakta olması; TİP’in yolunun birtakım ayak oyunları ile kesilmiş olmasının, Türkiye’yi bugün çağın gerisine taşımış olduğunun ve Türkiye düşmanlarına fırsat vermiş olduğunun göstergesidir. (1965 1969 1973 dönemleri Büyük Millet Meclisi tutanakları bu mücadelenin en kesin kanıtlarıdır.) yıl Hayatı mücadeleyle geçen bir devrimci SÖZDEN YAZIYA GÜRAY ÖZ Unut Unut Mutluluktur Unutmak! sürmüş bir programın beyinlere işleyen müthiş zaferidir unutuş. Ama tüm ‘‘insan’’ zaferleri gibi geçicidir. İnsanın insana tüm ihanetleri gibi zamanedir. İnsanı insan yapan, hatırlamak ve biriktirmektir. Bir önceki aklın üstüne yenisini yüklemek, bir sonrakinin üst katmanını öncekinin karesiyle çarpmaktır. Biriktirmektir, ama yalnızca parayı değil. Şimdiyse belkemiği alınmış gibiyiz. Şimdi biriktirdiğimiz, teknolojik gelişmenin bizi esir almış yoksulluğudur. Biriktiriyoruz, ama öfkemizi değil. Cüzdanlarımız kalınlaştıkça artan cehaletimizi biriktiriyoruz. Çabucak doyuveren beyinlerimiz, üstümüze üstümüze gelen savaş haberlerinden kurtulmak için televizyon kanallarının curcunasına koşuyor. Gerçek çocuk ölümlerinden kurtulmak için Holywood filmlerinin sefaletine sığınıyoruz. O filmlerde ne kadar ucuzsa ölüm, gerçeğinin de öyle olduğuna inanmaya öylesine hazırız ki, yüreğimizdeki azıcık kıpırtı, film arasında ‘‘popkorn’’ bile olamıyor. ??? Böyle zamanlarda insana yalnızca şiir yardım edebilir. İnsanın insana dönebilmesinin biricik yoludur şiir. Böyle zamanlarda ben hep şiir okumak, derin ırmakların diplerine inip, çöllerin tozunu savurmak, uçuşan sözlerin cehenneminde ne hikmetler var diye bakmak isterim. Böyle zamanlarda bir kitaba sığmayacak kadar büyük olur benim hayallerim... Böyle zamanlarda bir kitap yetmez insana, bir kelime kadar derin olur içinin kuyusu. En çok böyle günlerde nefret ederim ben insanlardan, insanları ben en çok böyle günlerde okşarım. İhanet ediyorlar diye öfkelenir, umut insanda diye gözlerimi insanoğluna dikerim... İnsandadır çünkü umut!.. Umut insanda! 1963 U N O günlerin, 1960’lı, 70’li, 80’li ve devam eden yılların heyecanını bir kez daha yeniden yaşarken, ortak anıların içinde bugünün üzüntüsünü, güçlüğünü yine Nebioğlu ile el ele yendik. Birçok kereler olduğu gibi. Parti çalışmalarında, sendika çalışmalarında, hapishanelerde ve yaşamın diğer boyutlarında. Bu dostluğu oluşturan ne idi, nasıl oluşmuş, nasıl gelişmişti? Bu sorunun cevabını aramaya başlayınca ister istemez geçmişe doğru bir yolculuk başladı. 1963 yılı ortalarında bir grup arkadaşla birlikte Kırklareli’nde Türkiye İşçi Partisi’ni kurmuştuk. Genel merkezin ısrarı sonucu il başkanlığını üstlenmiştim. 1965 yılında yapılacak genel seçimlerde o tarihteki Seçim Kanunu’na göre partinin en az 15 ilde bütün ilçeleri ile birlikte kurulmuş olması ve kongrelerinin yapılmış olması zorunluluğu bulunduğundan, genel merkezce de Trakya il ve ilçelerinde bu örgütlenme görevi TİP kurucularından olan Merkez Yürütme Kurulu üyesi Kemal Nebioğlu’na verilmişti. Bu nedenle 1965 öncesi sık sık bir araya geldik, düşüncelerimizi paylaşma fırsatı bulduk. Bu gelişmeler 1971 yılında Türkiye Gıdaİş Sendikası’nda örgütlenmeden sorumlu genel sekreter yardımcısı görevi ile profesyonel kadroda görev almama, bu görevi Nebioğlu ekibinin Gıdaİş Sendikası yönetiminde kaldığı sürece sürdürmeme ve sonrasında T. Gıdaİş Sendikası dışında da devamına neden oldu. PARASI OLMAYANLAR DA SEÇİLMELİ Türkiye İşçi Partisi’nin temel ilkeleri, gerek parti örgütlenme çalışmalarımızın yaptığmız kahve toplantılarının, il ve ilçe kongrelerinin, gerekse özel sohbetlerimizin ve sendikal çalışmaların, ülkenin yönetiminde işçilerin, köylülerin kısaca sömürülenin söz ve karar sahibi olarak ülkesinin, sendikasının, kooperatifinin yönetilmesine aktif olarak katılmasının sağlanması idi. Bunun sağlanabilmesi önce örgüt içinde işçilerin ve köylülerin ilçe, il, merkez yönetiminde bulunması ve de milletvekili liste baş ebioğlu’nu, 1969 yılı sonrası yine DİSK merkez organlarında ve Türkiye Gıdaİş Sendikası’nın başında aktif mücadelesine devam ederken görüyoruz. Nebioğlu bu dönemde DİSK’in yükselişini ve Türkİş dışındaki sendikaları geriletmeye yönelik olarak hazırlanan 274 ve 275 sayılı yasalarla ilgili değişiklik tasarısının, muhalefet ve iktidar partilerinin uzlaşması ile TBMM Başkanlığı’na verilmesi üzerine ‘‘Anayasadaki direniş hakkını’’ kullanmak üzere 15, 16, 17 Haziran günleri bütün İstanbul’da yürüyüşler düzenleme ve 17 Hairan günü Taksim Meydanı’nda yapılacak miting ile direnişin son bulmasına dair DİSK ve bağlı sendikalar yönetim kurulunun aldığı karar ve uygulama sonrası ilan edilen sıkıyönetim ve tutuklamalar; arkasından 12 Mart 1971 muhtırası ve silahlı kuvvetlerin iktidara el koyması; 1973 seçimlerini takip eden çalkantılı dönemde en sorunlu zamanlarda görev başındaydı. Nebioğlu, sendikal mücadelenin yanı sıra TİP’ten ayrılan Mehmet Ali Aybar ve arkadaşları ile birlikte kurulması düşünülmekte olan sosyalist parti (sonra Sosyalist Devrim Partisi adını almıştır) program ve tüzük çalışmalarının İstanbul’da yapılan bölümlerine katılarak yine yukarıdaki ilkeler doğrultusunda, bu ilkelerin daha somut ifadeler ile tüzük ve programda yer almasını ve de işçi sınıfı önündeki tüm bürokratik engellerin aşılmasını sağlayacak yaklaşımlar ile zaman zaman dolaylı, zaman zaman direkt katkılarını eksik etmedi. 30 Mayıs 1975 tarihinde kurulan Sosyalist Parti kurucuları arasındaki ve merkez yürütme kurulundaki yerini aldı. Politik mücadelesini Sosyalist Parti Sosyalist Devrim Partisi içinde 1980 Eylülü’ne kadar sürdürdü. Ve 12 Eylül. Tutuklanmalar, işkenceler yıllar süren yargılama süreci, tahliye ve beraat. 1991 yılında Askeri Yargıtay DİSK ve ona bağlı 21 sendikanın 1981 yılında kapatılmasına dair verilen kararı kaldırarak yöneticilerin beraatına karar verdiğiğinde, Nebioğlu yüz binlerle ifade edilen tutuklamalar sonunda yaygın bir kitlesel yılgınlığa rağmen yine bırakıldığı yerden başlatılmaya çalışılan mücadele içinde yer aldı. Sonuç olarak Nebioğlu’nun hayatı, mücadele içinde geçmiş bir devrimcinin hayatı olarak genç kuşaklara bir örnektir. tanmaz bir dünyanın gittikçe arsızlaşan ‘‘insanları’’ arasındayız. Cinayetler birbirini izlerken, bombalanmış binaların yıkıntılarından çıkarılan çocukların küçücük bedenleri gazetelerin sayfalarından gözümüzün içine bakıyor. Bizse onlara değil, gökyüzüne bakıyoruz. Mezarlıklardan ıslık çalarak geçiyoruz. Yüreğimizi daraltan korku, her gün biraz daha kolay teslim olduğumuz ‘‘eğlenceli’’ hayatımızın zarar göreceğinden duyduğumuz korkudur. En iyisi ‘‘Yapacak hiçbir şey yok, elimizden ne gelir ki?’’ diye düşünmek ve ıslık çalarak gökyüzüne bakmaya devam etmektir. Gazeteler işte böyle tuhaf ve sahte hikâyelerle doludur. Oysa işin aslı farklıdır. İşin aslı, öfkeli, farklı, daha insanca bir hayatı denemeye hazır, sömürüde bile hiç değilse birazcık ‘‘erdem’’ arayan bir dünya umudunun yok edilmiş olmasıdır. Hayatı pespayeleştirmiş, yavan bir yozlaşmayı herkese bulaştırmayı başarmış neoconların, ‘‘çağdaş’’ ve sinik sermaye düzeninin kanlı egemenliğidir. Görmeyebilirsiniz, ama gerçek böyledir. Postmodern tekel dünyasının tanrısı, üzüntüyü paraya çevirmeyi bilen bir tanrıdır. Bu dünyanın tanrısı, eyleme geçmeyi gerektiren en küçük bir hüzün kırıntısını bile kabul etmez. Hazzı insanileştirebilecek ve insanı insan yapabilecek hiçbir şey yazmıyor bu tanrının kitabında. Bu çağın tarih kitapları bir önceki harfin, bir önceki kelimenin, bir önceki cümlenin, bir önceki sayfanın hemen ve hızla silindiği kitaplardır. Unutmaya ve unutturmaya dayanıyor. Unut, hemen unut, mutluluktur çünkü unutmak. ??? Unutmaya ve unutturmaya yüzyılın son çeyreğinde başladılar. Hazırlığı uzun guray.oz?cumhuriyet.com.tr Türk gençliği işsizlik kıskacında ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Ticaret Odası (ATO), Türkiye’de 1524 yaş grubundaki 12 milyon gençten 4 milyonunun hem okumadığını hem de çalışmadığını açıkladı. Türkiye’deki her 100 işsizin 32’sinin gençlerden oluştuğuna, 2 milyon 184 bin gencin ise ‘‘ev işi’’ yaptığına dikkat çekildi. ATO, gençler arasındaki işsizlik oranlarına ilişkin ‘‘İş’te Türk Genci’’ başlıklı bir rapor hazırladı. Türkiye’de toplam işsiz sayısının 2 milyon 436 bine ulaştığına işaret edilen rapora göre, işsizler ordusunun 785 binini 1524 yaş arası gençler oluşturuyor. Gençler arasında işsizlik oranı 2001 krizinde, yüzdelik dilimde 16.2 olduğunun altı çizilerek, Nisan 2006 itibarıyla yüzdelik dilimin 17.8’e çıktığı vurgulandı. ATO’nun raporunda yer alan saptamalar şöyle: ? 1524 yaş grubundaki 12 milyon 118 bin gençten 3 milyon 614 bini çalışıyor, 3 milyon 714 bini okula gidiyor. ? Çalışmayan ve okuma yan 4 milyon 714 bin gencin 2 milyon 184 bini ev işi yapıyor, 785 bini iş arıyor, 721 bini çeşitli nedenlerle iş aramıyor ama çalışmaya hazır, 101 bini mevsimlik çalışıyor, 159 bini çalışamaz halde, 765 bini ise diğer kategorisinde değerlendiriliyor. ? Genç işsizlerin yüzde 72’si kentlerde yaşıyor. ? İşsiz gençlerin yüzde 32’si kadın, yüzde 68’i erkek. ? Çeşitli nedenlerle iş aramayan, ama çalışmaya hazır 721 bin gencin yüzde 40’ı iş bulma umudunu tamamen yitirmiş durumda. Bu oran, 2001 sonunda 61 bin kişi iken, aradan geçen süre içinde yüzde 4.7 artarak 285 bine ulaştı. Rapora ilişkin bir değerlendirme yapan ATO Başkanı Sinan Aygün ise durumun endişe verici olduğunu vurguladı. Aygün, ‘‘4 milyon 714 bin gencimiz başkalarına bağımlı olarak yaşıyor. Başka ülkede olsa devletin bütün birimleri alarma geçerdi. Biz ise oturmuş, borsa, faiz konuşuyoruz’’ dedi. ‘‘Ya gençlere iş olanakları yaratacağız ya da bunun toplumsal sonuçlarına katlanacağız’’ diyen Aygün, işe almada kadınlara ve gençlere pozitif ayrımcılık yapılmasını istedi. Aygün, ‘‘Atatürk’ün ülkeyi emanet ettiği gençler anne babalarının eline bakıyor. Ulu önder Atatürk, ‘Türk övün, çalış, güven’ diyor. Gençlerimizin ne övünecek bir eğitimi, ne çalışacak işi, ne de güvenecek bir geleceği var. Övüneceğimize dövünelim’’ dedi. İŞÇİ BABASI SENDİKA TEMSİLCİLERİ VE İŞÇİLERİN OMUZLARINDA SON YOLCULUĞUNA UĞURLANDI Nebioğlu toprağa verildi İstanbul Haber Servisi Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) kurucusu ve genel başkanlarından, eski TİP kurucularından, milletvekili, işçi sınıfı önderi Kemal Nebioğlu, dün işçiler, sendikacılar, sosyalistler, yazarlar, sanatçılar ve dava arkadaşlarının omuzlarında son yolculuğuna uğurlandı. ‘‘İşçi babası’’ Nebioğlu için ilk tören DİSK’in Şişli’deki genel merkezi önünde düzenlendi. Nebioğlu’nun 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında kapatılan DİSK’in 1992’de yeniden açıldıktan sonra düzenlenen ve ilk mitingi olan İzmit mitingindeki konuşması kendi sesinden dinlendi. Törende konuşan yeğeni, gazeteci Oğuz Haksever, Nebioğlu’nun emekçilerden oluşan büyük bir aileye sahip olduğunu belirtti. Haksever’in ardından konuşan eski TİP milletvekili Tarık Ziya Ekinci ise Nebioğlu’nun etkin bir siyasetçi olduğunu ve TBMM’de işçilerin hakları için mücadele etmekten hiç yorulmadığını vurgulayarak ‘‘O gerçek bir emek lideriydi’’ dedi. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi ise Nebioğlu’nun, yakın tarihi yazanlardan ve ‘‘DİSK’i Türkiye işçi sınıfının öncüsü yapan, herkesin gönülden bağlı olduğu ilkeleri mücadele içinde yazanlardan biri’’ olduğunu söyledi. Nebioğlu’nun naaşı, törenin ardından işçilerin omuzlarında Şişli Camisi’ne getirildi. Nebioğlu’nun cenazesi, Şişli Camisi’nde kılınan cenaze namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi. Ailesinin yanı sıra aralarında katledilen DİSK’in kurucu genel başkanı Kemal Türkler’in eşi Sabahat Türkler’in de bulunduğu DİSK davasından yargılanan ve hayatta bulunmayan sendikacıların eşleri, Nebioğlu’nu son yolculuğunda yalnız bırakmadılar. DİSK’e bağlı sendikaların halen görevde olan ya da olmayan tüm genel başkan ve yöneticileri, DİSK davası sanıkları ve işveren temsilcisi olarak Nebioğlu’nun karşısında uzun yıllar yer alan TİSK genel başkanlarından Refik Baydur da cenaze törenine katılanlar arasındaydı. Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk, Cumhuriyet Vakfı Başkan Yardımcısı Alev Coşkun,Yazarlarımız Hikmet Çetinkaya ve Şükran Soner, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü İbrahim Yıldız ve gazetemiz çalışanları da her zaman emekçinin yanında olan Nebioğlu için düzenlenen törenlerde hazır bulundu. DİSK, cami ve mezarlıktaki törenlere katılanların bazıları şöyle: Eski DİSK genel başkanlarından Rıdvan Budak, yürütme kurulu üyesi Rıza Güven, Kemal Akar, DİSK eski genel sekreterlerinden Fehmi Işıklar, Mehmet Atay, Hakİş Genel Başkanı Salim Uslu, Türkİş yönetimi adına Demiryolİş Genel Başkanı Ergün Atalay, Türkİş İstanbul Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak, KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, Havaİş Genel Başkanı Atilay Ayçin, eski Türkİş yöneticilerinden Orhan Erçelik, yazar Yaşar Kemal, SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, CHP yöneticilerinden Mustafa Özyürek, DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel, ÖDP Genel Başkanı Hayri Kozanoğlu, TTB Genel Başkanı Gencay Gürsoy, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe, CHP milletvekilleri Nurettin Sözen, Mehmet Ali Özpolat, Berhan Şimşek, Algan Hacaloğlu, Bayram Meral, ve Bülent Tanla, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, SHP eski il başkanı Ali Özcan, eski Çatalca Belediye Başkanı Fırat Aykut, eski CHP yöneticilerinden Uğur Büke, eski milletvekillerinden Cemal Seymen. İşçiler, sendikacılar, eski TİP ve SDP yöneticisi ve üyeleri, yazarlar, sanatçılar, bilim insanları, siyasi parti liderleri, siyasetçiler, sivil toplum kuruluşu üye ve yöneticileri, gazeteciler, yılların mücadele adamı Kemal Nebioğlu’na son görevlerini yerine getirdiler. (Fotoğraf: VEDAT ARIK)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle