05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 ERMENİLER RUSYA’YI DA SOYKIRIMLA SUÇLUYOR C U strateji ATİNA’DAN MURAT İLEM AĞUSTOS CUMA Son Ermeni iddiası MEHMET PERİNÇEK zerinden Türkiye’nin boyunduruk altına alınmaya çalışıldığı sözde Ermeni Soykırımı’yla ilgili emperyalist Batı’nın/Ermenilerin iddialarına yeni birisi eklendi. Özellikle son birkaç senedir Rusya, Ermeni siyaset ve bilim çevreleri tarafından "soykırımın suç ortağı" ilan edildi. Bu çevreler, "Ermeni soykırımında" Rusya’nın Türkiye’yle eşit sorumluluğa sahip olduğunu vurguluyor, bu temelde kitaplar, yayınlar çıkarıyor, toplantılar düzenliyor. nan karar veya karar tasarılarında da aynı zaman dilimine işaret ediliyor. RUSYA’NIN “ANTİ ERMENİ RUHLU” POLİTİKASI Ancak Türkiye’yle işbirliğinden dolayı Ermenilerin Rusları suçlayışı ilk değil. Son yıllarda ortaya atılan iddialara geçmişini kısaca inceledikten sonra geçelim. Sovyet Arşiv belgeleri, 1920 TürkTaşnak Savaşı sırasında Ermenistan hükümeti yetkililerinin Moskova’yı Türklerin harekâtını görmezden gelmekle veya desteklemekle suçladığını göstermektedir. Taşnak iktidarının yıkılmasının ardından da yurtdışındaki rejim karşıtı Ermeniler, Rusya’nın Ermenistan’ı Türklerin eliyle Sovyetleştirdiği tezini işlemişlerdir. Ermeniler, TürkSovyet gizli antlaşmasının kurbanı olmuşlardır. Taşnak yetkililerinin yurtdışında yayımlanmış hatıraları ve Ermeni diasporasının tarih yazımı bu yöndedir. Tabi burada özellikle Türkiye ve Sovyet Rusya arasında imzalanan 16 Mart 1921 Moskova Antlaşması’na ve Transkafkasya’daki Sovyet Cumhuriyetleri (Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan) ile Türkiye arasında imzalanan 13 Ekim 1921 tarihli Kars Antlaşması’na ateş püskürülmektedir. Sovyet önderleri, Ermeni topraklarını Türklere peşkeş çekmiştir. Bu saldırılardan Ermeni komünistleri de paylarına düşeni almıştır. Özellikle 1920’lerden İkinci Dünya Savaşı’na kadarki süreçte Sovyet Ermenistanı’nda Taşnaklarla büyük bir ideolojik hesaplaşma yaşanmış ve Taşnakların ipliğini pazara döken azımsanmayacak sayıda yayın yapılmıştır. Dolayısıyla rejim karşıtı Ermeni diasporası da buna karşı SSCB’yi ve özellikle de Rusya’yı hedef almıştır. Yapılan propagandanın temel tezi, Ermenistan’ın Rusya’nın bir kolonisi haline geldiği, Ermeni komünistlerinin de Moskova’nın kuklası olduğudur. STALİN’İN ISMARLAMA KİTAPLARI İlerleyen yıllarda SSCB’nin sosyalemperyalist bir karakter alması ve çürümeye başlamasıyla Sovyet Ermeni bilim çevrelerinde de Sovyet Rusya’nın ilk dönemki Ermeni politikalarına alttan alta eleştiriler başlamıştır. Yazılan doktora tezlerinde kaynak incelemeleri yapılırken devrimin ilk 20 yılında Ermeni Meselesi’yle ilgili çıkmış Türkiye yanlısı eserler, Moskova’nın/Stalin’in ısmarlama kitapları olarak değerlendirilmiştir. 1988 yılında SSCB son günlerini yaşarken Ermeni Bilimler Akademisi öğretim üyesi Oganes İncikyan, Stalin’in Ermeni Meselesi’nde "antiErmeni ruhuyla" hareket ettiğini ve "Türkiye’nin avukatı" gibi davrandığını yazarak Sovyet Rusya’nın Ermeni politikasını açıktan mahkum edecektir. Artık Sovyetler’in yıkılmasıyla Ermenistan’da bu temelde yayınlar hız kazanır. Pro Armenia dergisinin Haziran 1992 tarihli sayısının kapağındaki Kars Antlaşması’nı simgeleyen resim bunun tipik bir örneğidir: Türkiye’yi temsil eden ayyıldızla Sovyet Rusya’yı temsil eden çekiçorak, Ermenistan’ı temsil eden kadını parçalamaktadır. "Türkler ve Bolşevikler Ermenistan’ı nasıl hakladılar" başlıklı kapak yazısından şu satırlar çarpıcıdır: "Ermeni Komünistleri, RusTürk ilişkileri bozulmasın diye geçmişteki kötü olayları özenle halka unutturmaya çalıştılar. Stalin’in ölümüne kadar herhangi bir Ermeni, ailesinin ve kendisinin Sibirya’ya gönderilmesi tehlikesinden dolayı Türklerin yaptığı soykırımı unutmuştu. İnsanların bakış açısını değiştirmek için sahte kahramanlar üretip tarihi yalan yanlış yeniden yazdılar. Kars’taki stratejik cephede ihanet edenler, Kars’ı kendi elleriyle teslim edenler, Ermeni Bolşeviklerince halk kahramanı ilan edildiler. Gerçek kahramanlar ise Ermeni halkının düşmanı ilan edilip; KGB’nin zindanlarında can verdiler." RUSYA’YI SUÇ ORTAĞI İLAN EDEN KİTAP Ancak son yıllardaki Ermeni yayınları, Rusya’ya yapılan suçlamaların, aynı yönde olmakla birlikte, dozunun arttığını; hatta nitelik değiştirerek başka bir aşamaya geçtiğini göstermektedir. Rusya, artık Türkiye gibi doğrudan hedeftir; eşit sorumluluğa sahip olarak soykırımın suç ortağı olmuştur. Özellikle Batı’da yaşayan Ermeni siyaset ve bilim çevrelerinde bu tezler işlenirken, bizzat Rusya Ermenileri arasında da bunun yoğun propagandası yapılmaktadır. Rusya’daki en büyük Ermeni kuruluşu olan Rusya Ermeni Birliği, Uluslararası Hukuk Profesörü Y. G. Barsegov başkanlığında bir heyete 2 ciltten oluşan "Ermeni Soykırımı" başlıklı bir kitap hazırlatır. 2003 yılında basılan kitap, belgeler ve yorumlardan meydana gelmektedir. Eserin birinci cildi, Türkiye’yi hedef alırken; kitabın ikinci cildinin ana başlığı "Türkiye’nin Sorumluluğu ve Dünya Toplumunun Yükümlülükleri"dir. İkinci cildin birinci bölümü ise "Ermeni Soykırımı’nın Suç Ortakları, Destekçileri ve Hamileri" başlığını taşımaktadır. 633 sayfalık bu bölüm tamamen Sovyet Rusya’yı hedef almakta ve Sovyet devleti ve önderleri açık olarak soykırım suçlusu ilan edilmektedir. 633 sayfa boyunca Sovyet Rusya’nın Ermeni Meselesi’nde Türkiye’yi desteklediğini gösteren belgelere yer verilmiştir. Tabi Ermenileri kışkırtan Batı emperyalizmine yönelik tek satır yoktur. Tam tersine bu cildin ikinci bölümü Batı parlamentolarında alınan kararlara, karar tasarılarına vb. ayrılmıştır. Paralı Askerler yine olmadı. Kısıtlı sayıda isim basın organlarına yansıdı, gerisi karanlıkta kaldı. Satılık kalemlerin hemen tamamı bugün yine yazılı ve görsel basında iş başındalar. Bir taraftan Yunan devletinden ya da Kıbrıs Rum kesiminden maaşlarını almaya devam ederken, diğer taraftan kendilerine dikte ettirilen yazılar yazıp, programlar yapmaya devam ediyorlar. Söz konusu satılık gazetecilerin hemen tamamı aşırı Türk düşmanıdır ve onların lügatinde barış, dostluk ya da sevgi gibi kelimeler olmayıp, sadece ‘‘para’’ vardır. Bazıları zarfla, bazıları bankamatikle bazıları ise kredi kartları üzerinden yazdıklarını paraya çevirirler. Yunan devletinden maaş aldığı bilinen 125 kalem var. Ancak Rum kesimi de dikkate alırsanız, sayıları iki yüzün çok üstüne çıkar. Türkiye dikkate alındığında ise kalemlerine göre çeşitli sınıflara ayrılırlar. Niyet anlamak, provokatörlük, dezenformasyon, göstermelik barışsever, istihbarat amaçlı vs kategorilere ayrılırlar. Gelir payları konumlarına göre sınıflandırılır. Kamuoylarını ellerinde tutmakta kararlı olan Yunan devleti ile Rum kesiminin, kendilerine yakın gördükleri yazılı ve görsel basının yönetim kadrosu ile sahipleri nezdinde de rüşvet amaçlı bir takım girişimlerde bulundukları unutulmamalıdır. İstanbul’da yapılan Türkƒ Yunan medya konferansında Yunan meslektaşlarımı dolaylı olarak uyarmış, ‘‘paranın, iki ülke ilişkilerini kirletmemesi’’ yönündeki temennilerimi dile getirmiştim. Bir kısım meslektaşım halklarını düşmanlık yönünde zehirlemeye (bilinçli ve sistematik olarak) h?l? devam ediyor. Ben ise yukarıdaki tüm bu olumsuzluklara rağmen, TürkYunan barışının bir gün sağlam temeller üzerine oturacağına olan inancımı sürdürmeye devam ediyorum. murilem?otenet.gr SUÇLAMANIN NEDENİ: TÜRKSOVYET İTTİFAKI Kuşkusuz bu iddiaların altında yatan temel nokta, Taşnak Ermenistanı’nın 1920 yılında TürkSovyet ittifakıyla ortadan kaldırılması. Birinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından Ermenistan bağımsızlığını ilan etmişti. Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti’nin hükümetini ise 1915 olaylarının başaktörlerinden Taşnak Partisi kurmuştu. Taşnaklar, savaş sırasında oynadığı rolü devam ettirmiş ve bölgede emperyalist Batı’nın taşeronluğunu yapmıştı. Bu sebeple Taşnak Ermenistanı, o yıllarda iç savaşla boğuşan Sovyet Rusya ve milli kurtuluş savaşı veren Türkiye açısından tehdit oluşturuyordu. Mustafa Kemal’in "Kafkas Seddi" olarak tanımladığı iki ülke arasına çekilen bu duvarın ortadan kaldırılması ve sınır birliğinin sağlanması Rusya’da sosyalist devrimin yaşaması, Türkiye’de ise bağımsızlık savaşının başarıya ulaşması açısından hayati önemdeydi. Sonuç olanak Taşnak Ermenistanı, iki devrimci ülkenin askeri işbirliği sonucunda ortadan kaldırıldı ve Ermenistan’da Sovyet iktidarı kuruldu. Bu çerçevede TBMM ordularının 1920 yılında Taşnak Ermenistanı üzerine düzenlediği harekât, Moskova tarafından destek gördü. Bilindiği gibi Ermeni iddiaları, sözde soykırımın 191523 yılları arasında yapıldığını ön görüyor ve birçok Batı parlamentosunda alı E rmeni siyaset ve bilim adamları ile ülkedeki yayınlar son birkaç yıldan bu yana dönemin Türk/Sovyet ittifakını gerekçe olarak göstererek, Rusya’nın da sözde Ermeni soykırımında Türkiye ile eşit sorumluluğa sahip olduğunu savunuyorlar. imdi siz başlığı dikkate alarak ‘‘Lejyon’ları’’ konu edeceğimi düşünebilirsiniz. Bu profesyoneller, eğer savaştan sağ dönerlerse aldıkları para ile yaşamlarını bir dahaki savaşa kadar sürdürürler. Buna ‘‘para karşılığı hayatını satma’’ da denebilir. Bir de para karşılığı ‘‘kalemini satanlar’’ vardır. Onların işi çok kolaydır. Bunlar genelde rahatlığı seven, yüzleri kızarmayan, zayıf karakterli insanlardır. Her türlü ortamı değerlendirip, paraya çevirmek için ellerinden geleni yaparlar. Maddi çıkar sağladıkları kaynaklar çeşitlidir. Büyük çoğunluğu başta devletlerin çeşitli birimleri olmak üzere iş ya da siyaset dünyasından geçimlerini temin ederler. Esas canımı acıtan, bu gibi kimselerin ‘‘gazeteci’’ kimliği altında hayatlarını sürdürmeleridir. Bunlar için para geldiği müddetçe her şey mubahtır. Sektörde çok fazla deşifre olmasalar da, bazen işler tersine döner ve bu kişiler hakkındaki bilgilerle isimler, namuslu gazetecilerin eline geçer. Tabii ki onlar da yazar, çizer ve ‘‘kalemini satanları’’ kamuoyu nezdinde afişe ederler. Peki sonra ne olur? Değişen hiçbir şey olmaz. İlk zamanlar ortadan kaybolurlar, ardından maddi çıkar sağladıkları kaynakların gücü ile doğru orantılı olarak mesleklerine yeniden geri dönerler ve satılmış kalemlerini konuştururlar. ??? İşte geçtiğimiz aylarda Yunanistan’da yukarıda yazılanların bir örneğini yaşadık. Bazı basın kuruluşlarına ‘‘para karşılığı haber yazan’’ gazeteciler hakkında bilgiler sızdı. Yüzden fazla gazetecinin, devletten aldıkları paralar karşılığında yazı yazdıkları ortaya çıktı. Basına yansımasa da, bu noktada işin içinde Rum kesiminin de olduğunun altını çizmekte yarar var. İlk dönemler satılık kalemlerin sektörden temizleneceğini düşünerek sevindim. Ancak Ş Rus Ermeni gerginliği E rmenilerin bu temeldeki son çıkışı ise 21 Nisan 2006 tarihinde Erivan’da düzenlenen basın toplantısıyla gerçekleşti. Tarihçi Rafael Ambartsumyan, iddiaları daha da ileri götürerek Ermeni soykırımını Türklerle Rusların eşit derecede birlikte örgütlediklerini belirtti. Ambartsumyan, geçmiş iddialara ek olarak sadece Sovyet Rusya’yı değil, Çarlık Rusyası’nı da sorumlu tuttu. Çar’ın Kafkasya valisi Golitsın’ın ağzından soykırımdan daha 30 sene önce ilk olarak Rusların "Ermenisiz Ermenistan" sloganını ortaya attığını belirten Ermeni tarihçi, valinin şu sözlerini aktardı: "Tiflis’teki müzede bir zamanlar Kafkasya’da Ermenilerin yaşadığının kanıtı olarak doldurulmuş Ermeniler sergilendiğinde ancak o zaman rahatlayacağım." Ambartsumyan, ayrıca Rusya’nın Dışişleri Bakanı LobanovRostotski’nin Türk sultanını Ermeni kırımının yaşandığı 1895 yılında "kesiniz, yüce efendim, kesiniz" diyerek teşvik ettiğini iddia etti. Ambartsumyan’a göre Rusya, işgalci amaçları için Ermenilerin masum kanını kullandı. Ermeni bilim adamı, Birinci Dünya Savaşı’nda Rusya’nın 200 binden fazla Ermeni askerini Kafkas Cephesi’ne göndererek Türklerin Ermeni soykırımını gerçekleştirmesine yardımcı olduğunu ifade etti. 1921 Moskova Antlaşması ile Ermenistan’ın Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan tarafından paylaşıldığını belirten Ambartsumyan, bu antlaşmanın Ermenistan’ın sonunu getirdiğini söyleyerek sözlerini şöyle bitirdi: "Sonuç olarak baktığımızda Rus devleti tarafından tasfiye edilmemiş ya da eziyet edilmemiş bir tane bile büyük Ermeni sanatçısı, yazarı bulamazsınız." Ambartsumyan’ın basın toplantısında da Batı’nın Ermeni Meselesi’nde oynadığı role değinen tek cümle yoktur. ABD GÜDÜMLÜ İDDİALARIN HEDEFİ ABD güdümlü Ermeni iddiaları, Rusya’yı Türkiye’yle sözde soykırımda açık olarak eş tutmaktadır. Ve önümüzdeki dönemde bu propagandanın daha da yaygınlaşacağı görülmektedir. Peki bu meselede Rusya’nın da hedef tahtasına oturtulmasındaki amaç nedir? Buna birkaç yanıt vermek mümkün. Birincisi; ideolojik plandadır. 20. yüzyıl Rusya’daki ilk sosyalist devrimle ve Türkiye’deki ilk milli kurtuluş savaşıyla açılmıştır. Avrasya’nın merkezindeki bu uyanış, bütün ezilen dünya ülkelerine örnek olmuş ve ardı sıra sosyalist ve milli devletler kurulmuştur. Bugün de emperyalizme karşı mücadele, bu iki devrimin ideolojik ekseni üzerinden yükselmektedir. Bu sebeple Batı emperyalizminin ideolojik planda devamlı olarak bu iki eksene vurduğu görülmektedir. "Sosyalizm bitmiştir, Kemalizmin modası geçmiştir!" Dolayısıyla o yıllarda Amiral Webb’in Lord Curzon’a "Bolşevikler medeniyet ile savaşta Türk milliyetçileri ile işbirliği yapıyorlar" şeklinde yazması gibi, bugün de iki devrimin soykırım yaptığı yalanının piyasaya sürülmesine şaşmamak gerekir. İki devrimin kaderi burada da birleşmiştir.İkinci amaç ise Rusya’ya diz çöktürmektir. Rusya, ABD tarafından renkli devrimlerle kuşatılırken, Ermenistan’ı da tam olarak Rusya’dan koparmak Washington açısından kritiktir. Hele hele Ermenistan’daki Rus askeri üslerinin varlığı düşünüldüğünde bunun önemi daha da anlaşılmaktadır. Rus uzmanlar, Ermenilerin soykırım suçlamalarını değerlendirirken özellikle ABD’nin Ermenistan’a yönelik "turuncu devrim" planlarına dikkat çekiyorlar. Devrimin sloganı da hazırdır: "Asırlardır süren Rus tahakkümüne ve zulmüne son!" Soykırım yalanları, bu şekilde Ermeni elitleri arasında Rusya’nın itibarını düşürerek renkli devrimin zeminini döşeyecektir. Ermenistan’ın NATO’yla ve AB’yle flörtü de bunun önemli göstergelerindendir. Koçaryan, ardından ne kadar toparlamaya çalışsa da Ermenistan Milli Meclisi Başkanı Artur Bagdasaryan’ın Frankfurter Allgemaine Zeitung’a verdiği demeç bu tabloya oturmaktadır. Bagdasaryan, röportajında Ermenistan’ın geleceğinin NATO ve AB’yle olduğunu söylemiş ve Rusya’nın buna engel olmaması gerektiğini vurgulamıştır. Taşnak Partisi üyesi ve Milli Meclis Başkan Yardımcısı Vagan Ovanisyan da aynı dönemde Rusya’nın attığı adımların Ermenistan’da Rus karşıtı bir hava estirdiğini, hatta Rus yanlılarının bile Rus karşıtlığına döndüğünü vurgulamıştır. Ovanisyan, ayrıca Rusya’yı Ermenistan’a gazı Türkiye’den daha pahlıya satmakla suçlamıştır. BOLŞEVİZME VURARAK BATI’DA PRİM YAPMA Bütün bu açıklamalarla, AB heyetlerinin Ermenistan’a ziyaretiyle, Rusya’yı soykırımla suçlayan basın toplantısının aynı döneme gelmesi de dikkat çekicidir. Hatta birkaç gün öncesinde Moskova’da Ermeni bir gencin Rus ırkçıları tarafından öldürülmesi de acaba RusErmeni gerginliği yaratma planlarının bir parçası mı sorusunu akla getirmektedir. Tabi soykırım suçlamalarında bazı Ermeni aydınlarının Rusya’ya ve Bolşevizme vurarak Batı’da prim yapma hevesini de unutmamak gerekir. Üçüncü noktanın ise sözde soykırımdaki rolünü kabullenmesiyle Rusya’nın soykırımı kabul etmesi için Türkiye’ye çağrıda bulunmasını sağlamak ya da Rusya örneği üzerinden Türkiye’nin buna zorlanması olduğu düşünülebilir. Ancak böyle bir amacın gerçekleşme imkânı olmadığı açıktır. Yeltsin döneminde KGB binasının önündeki meydana Stalin döneminde Rus istihbaratının "katliamlarıyla" ilgili anıt diktirmek mümkün olmuştur. Ancak özellikle tarihine ve Sovyet devlet geleneklerine sahip çıkan Putin iktidarına böyle bir iddiayı kabul ettirmek imkânsızdır. Hatta tam ters bir etki yaratacağı kesindir. Son olarak ise Rus arşivlerinde yapılan çalışmalar sonucunda Ermeni soykırımı yalanının apaçık ortaya çıkması da Ermenileri Rusya’yı suçlamaya itmiştir. Hem Çarlık hem de Sovyet döneminden Türkiye’yi destekleyen belgelere verilecek yanıt bu şekilde imal edilmektedir: "Rusya da soykırımın suçlusudur, belgeleri yanlı ve geçersizdir." TÜRKİYE’NİN ELİNİ KUVVETLENDİRİYOR Toplam olarak değerlendirdiğimizde Ermeni soykırımı tartışmalarının bir tarihsel gerçeği ortaya çıkartmak amacıyla değil, tamamen ABD’nin BOP’u çerçevesinde tekrardan gündeme getirildiği net olarak görülmektedir. Diğer taraftan Rusya’yı soykırımla suçlayan ABD güdümlü Ermeni iddiaları, Türkiye’nin elini de kuvvetlendirmiştir. Ermenistan, karşısındaki cepheyi büyültmüş, hem de Rusya gibi bir devleti karşısına almıştır. Türkiye, bu açıdan Rusya’nın bu meselede daha tutarlı bir çizgi izlemesini sağlayabilir hele hele Rus devlet arşivlerinin Türkiye lehinde olduğu düşünüldüğünde. Ayrıca bu iddiayla dünya kamuoyunun gözünde soykırım iddiasının daha da ciddiyetsizleşeceği açıktır. Chavez’den Castro’ya ziyaret Küba lideri Fidel Castro’nun 80. yaş günü için kendisini ziyarete gelen Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez ile çekilmiş fotoğrafları yayımlandı. Küba Komünist Partisi’nin (KKP) gazetesi Granma’da yayımlanan 6 yeni fotoğrafta, kırmızı bir gömlek giymiş olan Castro, yatağında uzanmış görülüyor. Chavez ile sohbet edip bir şeyler yedikleri ve dostluklarını belgeleyen görüntüler verdikleri fotoğraflarda Castro genel olarak neşeli görünüyor. İki liderin görüşmelerine Fidel Castro’nun görevlerini devrettiği Raul Castro’nun da katıldığı anlaşılıyor. Resimlerin birinde, Castro’ya bir kurşunkalem portresini hediye eden Chavez’in yanında Raul Castro da yer alıyor. Küba Devlet Başkanı Fidel Castro, sağlık sorunları nedeniyle 1 Ağustos’ta yetkilerini geçici olarak kardeşi ve Küba Savunma Bakanı Raul Castro’ya devretmişti. KKP Gençlik Örgütü’nün gazetesi Juventud Rebelde, önceki gün Castro’nun hastalandığından bu yana çekilen ilk fotoğraflarını yayımlamıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle