04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

AĞUSTOS CUMA spor NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN FUTBOLUN GEDİKLİLERİ ‘ZAMANINDA TRANSFER’ YAPMAYIP AVRUPA VE LİG HEDEFLERİNİ TEHLİKEYE ATTI Biraz geç kalmadık mı? ARİF KIZILYALIN Türk futbolunun ‘lokomotifi’ olarak gösterilen 4 büyükler, transferde yine ‘geç’ kaldı. Şampiyonlar Ligi’nde elemelerini aşıp gruplarda mücadele etmeyi hedefleyen Galatasaray ve Fenerbahçe, ‘yabancı’ konusunda hâlâ net adımlar atamazken, Trabzonspor ve Beşiktaş da zorlu UEFA Kupası maçları öncesinde benzeri sıkıntılar yaşıyor. Ve bu dört kulüp de camialarına yıldız olarak sunacakları yeni yabancıların uyum sorununu en azından devre arası kampına kadar yaşayacaklar. KIEV SONRASI! Kuruluşunun 100. yılını kutlayan Fenerbahçe’de Aziz Yıldırım yönetimi hâlâ caimasına verdiği ‘‘süper kadro’’ sözünü tutmadı. Alman çalıştırıcı Cristoph Daum’un yerine Brezilyalı Zico’yu getirip transferde de sadece Beşiktaş’tan Tümer Metin ve G.Birliği’nden Uğur Boral’ı renklerine katan Sarı Lacivertliler, prensip anlaşması yaptıkları Uruguaylı Lugano’yu da gelecek hafta İstanbul’a getirecekler. Nobre’nin ayrılışı ile boşalan yabancı kontenjanı bu oyuncu ile değerlendiren F.Bahçe, Marco Aurellio’nun Türk vatandaşlığına geçişi ile doğan kontenjanı ise Dinamo Kiev’le oynanacak Şampiyonlar Ligi eleme serisi öncesi kullanmadı. Mayıs ayından bu yana Roberto Carlos ve Sol Campbell başta olmak üzere birçok önemli isimle görüştügü iddia edilen Sarı Lacivertlilerin bu süreci niçin uzattığı ise bilinmiyor. C Zenci Beyaz Kavgası 19 N E D E D İ L E R ? transfer için daha da geç kalınıyor. ERDOĞAN ŞENAY (Spor Yazarı): Transferlerin gecikmesini dünya futbolundaki kılık değiştirmeye bağlıyorum. Artık estetiğe dayalı virtüöz tabir edilen futbolcular tarih oldu. Onların yerine komando tipli futbolcular makbul hale geldi. Yakın geçmişte Dünya Kupası’nda oynanan 64 maçı izledik. 6.5 futbolcu sayamayız. Kulüplerin ekonomik durumları da çok önemli tabii. Takımlar eksik yerlerini biliyorlar fakat oraya uygun futbolcu bulamıyorlar. Yılın en önemli transferini F.Bahçe yaptı. B ONUR BELGE (Spor Yazarı):F.Bahçe dışındaki büyükler transfer çalışmalarını ciddi bir şekilde yürütmüyor. F.Bahçe ise elde edilmesi zor isimlerin peşinden koşuyor. Takıma katılması geciken futbolcuların hazır olması ve takımın ideal 11’inin oluşturulması bakımından sıkıntı yaşanıyor. Avrupa’daki takımlarımızın rakiplerine karşı direnmelerini engeller. TURGAY ŞEREN (Profesyonel Futbolcular Derneği Başkanı): Avrupa takımları genç ve iyi oyuncuları kaptığı için transfer piyasasında yeterli kalitede oyuncu bulmak zorlaşıyor. Her geçen gün Transferi geciktiren bir diğer kulüp ise Şampiyonlar Ligi adayı Galatasaray. Arjantin’in Estudiantes takımından transfer edilen Carussca’yı hazırlık kampına yetiştiremeyen Sarı Kırmızılılar, verim alamadıkları Çek Marek Heinz’ın yerine aradıkları ön libero konusunda da net tavır sergileyemiyorlar. Real Madridli Gravesen dahil olmak üzere en az 10 ismi gündemine alan Galatasaray da tıpkı F.Bahçe gibi yeni transferini Şampiyonlar Ligi ön elemesinde kullanamayacak. Türkiye’nin Avrupa kupalarındaki önemli temsilcisi Trabzonspor ise F.Bahçe ve G.Saray’ın aksine transfer yaptığı halde ‘kurumsallaşmadığı’ için yeni oyuncularını Kıbrıs ekibi Apoel ile oynayacağı UEFA ön elemesinde değerlendiremeyecek. Hertha Berlin’den gelen Marcelinho ile Ankaraspor’dan gelen Musa ve Ersan, ancak takımları tur atlarlarsa Trabzon formasını Avrupa’da giyebilecek. BEŞİKTAŞ’IN ‘ZE’ İNADI... 4 büyüklerden Beşiktaş da halen boş olan yabancı kontenjanını doldurmadı. Brezilyalı Ze Roberto ve Gustavo Nerry’nin ardından Zürih’te oynayan De Souza ile ilginen Siyah Beyazlıların bu yeni oyuncuyu UEFA Kupası’na yetiştirmesi bekleniyor. §Ancak transferde strateji hatası yapan 4 büyükler, eğer kupalarda istedikleri sonuçları alamazlarsa hem maddi açıdan büyük zarara uğrayacaklar hem de Türkiye’nin Avrupa kupalarındaki puanını etkileyecekler. ATLETİZMDE DOPİNGSİZ ŞAMPİYON YOK MU? Bir Olimpiyat Sorunu CÜNEYT E. KORYÜREK K im ne derse desin atletizm, sporların anası ve olimpiyatların temel sporu. Buna ilaveten 100 metre erkekler sprint finali olimpiyatlarda en ilgi çeken, üzerinde en çok konuşulan ve en iyi hatırlanan bir yarış. Bu nedenle 1988 yılında Seul’da yapılan olimpiyatlarda bu yarışın finalinde, çıkıştan itibaren önde koşan Kanadalı Ben Johnson’ın 9.79’la bitirdiği yarışta stadı dolduran 80 bin kişi kadar, televizyonlarının başındaki birkaç milyar sporsever ve yarışta ikinci gelen Carl Lewis şaşkınlık içinde kaldılar. Bu yarışın videosunu tekrar tekrar seyredenler ve yarış içinde çekilmiş resimleri görenler, dört yıl önce Los Angeles’ta 100 ve 200 metreler ve uzun atlamaya ilaveten 4x100’de tam dört altın madalya kazanan Carl Lewis’in yarış esnasında yapmaması gereken bir tarzda son 50 metrede dönüp dönüp sağında koşan Ben Johnson’a hayret, şaşkınlık ve hatta kızgınlıkla baktığını hatırlayacaklardır. Öyle ya, Carl Lewis, Los Angeles’ta kazandığı 100 metredeki Olimpiyat Şampiyonluğuyla yarışın favorisiydi. Ama, Kanadalı Ben Johnson, RoBen ma’da yapılan Johnson. 1987 Dünya Atletizm Şampiyonası’nda, 9.83 koşarak dünya rekorunu çok büyük bir farkla kırmış ve kendine mal etmişti. Seul’da stadı dolduran atletizm severlerin bu mutluluğu ancak 36 saat sürdü. Zira Johnson’dan alınan idrar üzerinde yapılan test Kanadalı atletin dopingli olduğunu gösteriyordu. Koştuğu zaman azgın bir gergedanı andıran Ben Johnson, Seul havaalanında burnu yerde bir koyun gibi geziniyor elinden alınan altın madalya ve rekoru geride bırakarak ülkesine sivil polisler eşliğinde yollanıyordu. İLK KEZ DOPİNG Olimpiyatlarda doping, ilk kez 1960 yılında, 100 kilometrelik bir bisiklet yarışında yarı yolda ölen Danimarkalı bir sporcunun olayıyla dünya kamuoyuna duyuruldu. Benim de ilk olimpiyatım olan Roma’daki bu olay, doğrusunu söylemek gerekirse pek kimseyi etkilemedi. Seul’a kadar güreş, boks, ve halter gibi kuvvet sporlarında, demir perde gerisi ülkelerden gelen atletlerin doping aldığı meydana çıkmıştı. Ama sporların anası olan atletizmde, böyle bir olayın, hem de 100 metre gibi adeta kutsal bir branş olan bu sürat koşusunda doping alındığının ortaya çıkması herkesi şaşırttığı kadar üzdü de. Seoul’da 100 metrede ikinci gelen Carl Lewis, altın madalyayı aldıktan sonra, Ben Johnson’ı ve doping alanları yerden yere vuran demeçler verdi.Ama yıllar sonra ortaya çıkarılan belgeler, 1988 Seul Olimpiyatları’na katılan atletler arasında pek çok doping alan gençlerin olduğu saptamış, fakat olay o zamanlar örtbas edilmiş ve bu sporcuların 16’sı da Seoul’da madalya kazanmışlardı. Satır arasını okumasını bilenler, Carl Lewis’in de bu 16 sporcu arasında olduğunu biliyor, fakat kimseden ses çıkmıyordu. İLAÇSIZ ÇIKMAM Justin Gatlin ve Floyd Landis’in doping yaptığının ortaya çıkması, spor dünyasında gözleri önceki yıllarda yaşanan “skandallar”a çevirdi. Justin Gatlin. ir dünya futbol şampiyonasını geride bıraktık. Şampiyona boyunca öyle hakemler gördük ki verdikleri kararlara gülüp geçtik. Sadece biz değil dünya gülüp geçti. Kimi takımlar ki hepsi de ülkelerini, bayraklarını temsil ediyorlardı; kimi hakemin penaltısına, kimisi de hakemin kalkan ya da kalkmayan bayrağına kurban gitti. Ama hiç kimse de hakemleri darağacına çekmedi. Televizyonlar hakem hatalarını ‘‘İleri al, geri al’’larla didiklemedi. Yoksa dünyada bizden başka, hakemi iç çamaşırına dek irdeleyen başka topluluklar yok mu?.. Olmaz olur mu vardır elbette, ama hiç kimse hakemin bilerek hata yapmayacağından, kafasındaki tilkilere boyun eğmeyeceğinden emin. Bizde ise daha ilk hafta hakem hataları ile hakem tartışmaları başladı bile... Neden, çünkü hakemlerin yansız olduklarına kimse inanmıyor. Çünkü hakemler üzerine oyun oynamayan kalmadı. Centilmenlik, hoşgörü her spor olayında olduğu gibi futbolda da önemlidir. Ancak ligin daha ilk haftasında MHK’nin Galatasaray ve Fenerbahçe’nin geçen sezon üzerinde ısrarla durdukları iki hakemi yine aynı takımlara vermesi, tek kelime ile ‘‘Ey kulüpler, bu dünyanın hâkimi benim’’ meydan okumasından başka bir şey değildir. Evet, hiçbir maç hakemsiz oynanmaz. Yani, hakem bir maçın olmazsa olmazıdır. Ama Merkez Hakem Komitesi bir futbol organizasyonunun içinde olmazsa olmaz değildir. Tüm takımlara eşit mesa fede olması gereken MHK bugün varsa yarın o gider, başkası gelir. MHK’nin toptan istifa ettiği dönemde maçların devam ettiğini anımsarsak ‘‘Benden büyük yok’’ havasının futbola zarar vereceğini hemen belirtmeliyiz. Yeni sezona büyük atılımlarla ve büyük paralar harcayarak giren kulüplere daha ilk maçta ‘‘Ben ne dersem o olur’’ demekle geçen yılın hesabını bu yıl sürdürmek yanlıştır. Ayrıca bu, hakemlerin üzerinde de olumsuz etki yapabilir. MHK’nin, FenerbahçeErciyes maçının hakemi Bülent Demirlek’i maç sonrası eleştirmesi de zaten yaptıkları atamanın yanlışlığını ortaya koyuyor. Liglerdeki yabancı sayısı Türk futbolculardan fazla. İyi de şimdi liglerde başlayacak yeni bir tartışmanın ilk örneğini FenerbahçeErciyes maçında gördük. Ganalı siyah futbolcu Appiah, Erciyessporlu Emre’ye yarım kafa attı, daha doğrusu kafa teşebbüsünde bulundu. Hakem de yan hakemin uyarısı ile kırmızı kartı gösterdi. Sonunda Appiah ‘‘Emre bana pis zenci dediği için sinirlendim’’ dese de belki kimseyi inandıramaz. Emre’nin de ‘‘Bana küfretti’’ demesine kimse inanmayacak. Demek ki bu sezon da ırkçılık senaryoları gündeme gelecek. Şike ve teşvik priminin belgesi, tanığı yok derken al başına bir dert daha. Ya zenciler ‘‘Pis zenci’’ lafını yutacaklar ya da kafayı vurup oyundan atılacaklar. Ancak kimse kimseye durup dururken kafa atmaz, o zaman söylenmiş sözler kanaatine varıp ikisini de atacaksın, başka yolu var mı?.. Savunma Sıkıntısı CUMHUR ÖNDER ARSLAN Japonya’da düzenlenecek Dünya Basketbol Şampiyonası’na hazırlanan Ulusal Basketbol Takımı’nda savunma krizi yaşanıyor. Ay Yıldızlıların Berlin’de katıldığı özel turnuvada özellikle Almanya karşısında savunmada yaptığı hatalar ve oyun içinde gösterdiği inişli çıkışlı grafik, şampiyona öncesi endişe yarattı. Antrenör Bogdan Tanjevic’in hazırlık maçları sonrasında oyuncularına savunmada hata yapılmamasını üstüne basarak belirttiği ifade edildi. Disipliniyle tanınan deneyimli çalıştırıcının antrenmanlarda takıma ‘‘Eğer iyi savunma yaparsak, hücum organizasyonlarını da daha zengin hale getiririz’’ şeklinde telkinde bulunduğu kaydedildi. İSTİKRAR GEREKLİ Efes Pilsen Turnuvası’nda şampiDünyanın en önemli spor olayı olan olimpiyatlarda ilk kurban, 1960 Roma’da Danimarkalı bisikletçi Knud Jansen oldu. Jansen, aşırı dozda ‘amfetamin’ alıp vücudunu zorlayınca yarışın ortasında yere yığılmış ve ‘acı’ gerçek ortaya çıkmıştı. Kontrollerin başladığı ilk olimpiyat ise 68 Meksika oyunlarıydı ve İsveçli pentatloncu Lijlenwall, ‘fişlenen’ ilk olimpik sporcuydu. İngiliz pedal Tom Simpson, 1967’deki Fransa Turu’nda aşırı dozda amfetaminden hayatını kaybedince düzenli bir doping kontrol sisteminin uygulanmasının vakti gelmişti. Demokratik Alman ve Sovyet sporcuların inanılmaz dereceleri doping iddialarını beraberinde getirdi. Dünyanın kökten sarsan ilk doping skandalına imzayı ise 1988’de Kanadalı sprinter Ben Johnson attı. Johnson, 100 metre finalinde 9.79’luk derecesiyle dünya rekorunu kırınca herkes onu ayakta alkışlamıştı. Ancak Kanadalı atletin ‘hayali’ kısa sürdü. Ben Johnson’ın numunesinde doping maddesine rastlanınca altın madalyası da geri alınmıştı. Skandalların en ilginciyse, Heidi Krieger’in 1986’da gülle atmada Avrupa şampiyonu olmasından 15 yıl sonra erkek olduğunun ortaya çıkmasıydı. Ünlü bisikletçi Fransız Jacques Anquetil’in de sporu bıraktıktan sonra başarılarını maden suyuna değil, ilaçlara borçlu olduğunu açıklaması da dopingin ne kadar sporun içine geçtiğini gösteriyor. yonluğa ulaşan ancak organizasyonda zayıf rakiplerle karşılaştığı için çok eleştirilen Ay Yıldızlılarda diğer bir sorunun da istikrar olduğu göze çarpıyor. Ulusal takımda sakatlıktan kurtulan ve hazırlık maçlarında süre alan Serkan Erdoğan, takım olarak istikrarı yakalamaları gerektiğini belirterek, ‘‘Ümit takımda forma giyen genç arkadaşlarımız bize uyum sağladı. Önümüzde kısa bir süre var. İstikrarı yakalarsak başarı zaten gelecektir’’ dedi. YÜZDE 100 HAZIRIM Sakatlığına karşın Ay Yıldızlıların kampına katılan ve iyi bir hazırlık dönemi geçiren Serkan, ‘‘Şu anda yüzde 100 hazırım. Fransa maçında oynadığımız iyi basketbolu Japonya’da da sürdürüp başarılı olmak istiyoruz’’ diye konuştu. H alka seslenme, sanırım rahmetli Turgut Özal ile başladı. Her ay, görkemli Türk bayrağının önünde elindeki sivri uçlu kalemi adeta gözlerimize batırır şekilde, aylık icraatını anlatarak halka seslenirdi. Bu usül, devam ediyor... İyi de oluyor. Sözüm ona olup bitenden toplumun haberi oluyor. Bu usüle Futbol Federasyonu Başkanımız Haluk Ulusoy da heves etmiş... Lig öncesi görkemli bir manzara içinde o da bizlere seslendi... Artık bundan sonra küfür olmayacak. Hiçbir kulübün gözünün yaşına bakılmayacak. Bu fiili işleyen taraftarın takımından 3 puan silinecek. Çok ilginç bir önlem... Fenerbahçe K.Erciyes maçı öncesi bütün stat, ortada hiçbir şey yokken, ‘‘Haluk Ulusoy istifa’’ diye tempo tuttu. Hazır yasa yapılırken bu da göz önüne alınmalı ve de yaptırım getirilmeli. Yalnız kendisi için değil kulüplerin başkanları için de aynı şey olmalı. Çok iyi olur. Artık sahalarda belki birbirlerine küfredenler değil de birbirle GÖRÜŞ HALİT DERİNGÖR Hem Var Hem Yok! cek bütün yasalar mevcut. Ülkemizde demokrasi var mı? Sözüm ona var... Ama hangimiz ‘‘var’’ diyebiliriz. Çünkü halk değil, güçler egemendir. Hukuk üstün ama, varsıllara üstün, yoksullara değil. Ülkemizde imariskân yasaları da var. Var olmasına var da gerçekten var mı?.. Gelin Bağdat Caddesi’ne bakın. Gökdelenlerin hangisi bu yasaya uygun. Ya Fenerbahçe Burnu... Askeriye dahil hangi kulübün sosyal lokalleri yasaya uygun? Bu gibi olayların örnekleri çoğaltılabilir. Ne yazık ki var ama yokların ülkesiyiz... Biraz da futboldan bahsedelim; Fenerbahçe’nin K.Erciyes’le yaptığı maç rine karanfil atanları görürüz!.. Orijinalite yaratmakta bire biriz. Sanırım, ceza yasalarında, halkın huzur ve sükununu bozanların, kamu ahlâkına ters düşen davranışların yaptırımları var. Ama gel de uygula bakalım... Bu gibi fiilleri işleyenleri çok gördük. Karakolun bir kapısından girdiler, diğer kapısından çıktılar. Başkanlar veya parti başkanları arka çıktı. Hatta bazıları kulüp başkanlarının gözünda kahraman gibi nitelendi! Bütün bunlar bilinirken yeni çıkarılacak olan yasa ile takımlardan 3 puan silinme neyin nesi?.. Ne yararı olacak, bekleyip göreceğiz. Bizim ülkemizde insanları disiplin altına alabile lige adeta atom bombası gibi düştü. Hiç kimse K.Erciyes’in zayıf bir takım olduğunu söylemesin. Şahane bir futbol, şahane goller ve de kolektif bir oyun. Hele Alex’le Tümer... Dünyanın hangi ülkesinde orta alanda böyle iyi anlaşan bir ikili var. Adamlar sahada iki kişilik bir orkestra kurdular. F.Bahçe şimdi ille de yabancı transferi yapmalı paranoyasına kapılanlara sormak istiyorum: Bu F.Bahçe’ye yeni bir transfer gerekir mi?... Ben bu futbolu gördükten sonra bunları söylemiyorum. Sezon başından beri aynı şeyleri söylüyorum. F.Bahçe’nin yeni transfere ihtiyacı yok. İşte yeni bir adam çıktı ortaya, ismi Can Arat... Daha ne Can Arat’lar var. Yeter ki yürekli olalım. Kendimize güvenimiz yok, küçüklük duygusu benliğimizi sarmış. Yabancı hayranlığımız protoplazmamıza kadar girmiş. Zaten güvensizliğimiz buradan kaynaklanıyor. Böyle bir F.Bahçe, Kiev’e karşı ne yapar? Benim önceden bir yargıda bulunmak gibi bir âdetim yok. Buna futbolun tanrısı karar verir. U lusal takımın başarılı oyun kurucusu Ender Arslan, dünya şampiyonası için önlerinde kısa bir sürenin kaldığını belirterek, ‘‘Japonya’da elimizden gelenin fazlasını yapmamız gerekiyor. Oyun içinde kötü anlar yaşasak da her zaman mücadele etmeliyiz’’ dedi. Takım olma yolunda emin adımlarla ilerlediklerini de vurgulayan Ender şunları söyledi: ‘‘Berlin Turnuvası’nda Almanya’ya karşı iyi oynamadık. Ancak Fransa maçında iyiydik. Aynı oyunu Japonya’da göstermeliyiz.’’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle