04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

AĞUSTOS P E CUMA R V A S I Z P E R kitap T A V S I Z Enis BATUR Üçüncü sayfa dünyası ir gazete çıkaracak olsaydım, ki "nereden çıktı şimdi bu" demek elbette hakkınızdır, bütünüyle "sıradan haber"e dayalı bir yayın siyaseti benimser, ülke ve ya gündemine hiç yer vermezdim. O gündem iyikötü tüm yayın organlarının ana eksenini oluşturuyor zaten, oysa "üçüncü sayfa" haberlerinin, KULE CANBAZI SUNAY AKIN Katladı Bir Daha Katladı zılarında bir şeyler eksiktir. Ne mi eksiktir? En azından basınımızın büyük bir ustasına saygı eksiktir. Oktay Akbal ve Hiroşima, basın hayatımızda onurlu bir yan yana duruş, birlikte çektirilen tarihi bir fotoğraftır. Oktay Akbal, atom bombasından etkilenen binlerce çocuktan biri olarak tanıttı bize Sadako Sasaki’yi... 12 yaşındaki Sasaki, hasta yatağında kâğıtlardan turna kuşları yapmaya başlar... Japon inancına göre kâğıtlardan bin turna kuşu yapanın dileği gerçekleşirmiş... 644... 645... 646... Sasaki’nin hasta parmaklarının gücü yetememiş 647. turna kuşuna... Bugün, Hiroşima’daki ‘Atom Çocukları Anıtı’nın üstünde Sadako Sasaki’nin heykeli vardır. Dünyanın pek çok yerinden kâğıt turna kuşları gönderilir o anıta... Bunlar, Sasaki’nin tamamlayamadığı oyuncak kuşlardır... Onun düşlerini hâlâ sürdürür birileri, Hiroşimalar olmasın, çocuklar ölmesin diye. Oktay Akbal, üç gün kaldığı Hiroşima’dan trene binerek Ozaka’ya gider. Yolculuk sırasında elindeki kâğıttan bir kayık yapar. Karşısında oturan Japon kadın gülümser... Birden, parlak bir fikir gelir gazetecinin aklına!.. Akbal’dan okuyoruz: ‘‘Açtım Hiroşima kitabını, Sadako anıtını, o anıtın altında sallanan binlerce kâğıt turnayı gösterdim. Uzattım bir turna kuşu yapması için. Aldı eline, başladı kıvırmaya, ben de seyrediyorum sessiz sessiz. Bakalım bir kâğıt turna kaç dakikada, kaç saniyede yapılacak. Kıvırdı kıvırdı, olmadı beceremedi. Başka bir kâğıt uzattım, katladı, bir daha katladı, durdu düşündü, düzeltti kâğıdı, başka yerden katladı. Olmadı, olmadı, olmadı. Japon kadını kâğıttan bir turna yapamadı. Bıraksan Ozaka’ya kadar uğraşacak inatla. Vazgeç der gibi salladım elimi, aldım kâğıdı. Bir süre de ben uğraştım, olmadı. Sadako’nun kuşlarından biri gelmedi, inmedi dünyamıza. Hepsi Hiroşima’da kaldı, upuzun renk renk kâğıtlar diziler halinde, rüzgârda uçuşarak, dalgalanarak, hafif hışırtılı sesler çıkararak...’’ C 15 B işlenmesinden söz ediyorum. "Sıradan haber", lâfın gelişi ayrıca: Sıradan haberin sıra dışı boyutları olur, Roland Barthes özelliklerini ustalıkla gözler önüne sermişti. "Sıradan insan" da öyle: Günümüzde kimi basın organlarının sıra dışı yanlarıyla her gün karşımıza diktiği sıra dışı şahısların tek özellikleri gerçek anlamıyla sıradanlıkları değil mi? Bay Herkes’in, Bay Hiçkimse’den farkı yok uzun uzadıya, burada önemli olan, gündelik hayatın cepheleri. Böyle koyulduğunda akla ilk gelen, felâket haberleri oluyor sanıyorum: Cinayet, hırsızlık, kaza, tecavüz türünden dramatik, trajik kesitlere öncelik veriyor imgelemimiz. Hayat ne böyle, ne bu kadar oysa: Komik unsuru da yabana atmamamızı sağlayacak örnekler doğuruyor her gün. DİL VE ANLATIM USTASI Le Courrier İnternationale, bu yıl özel bir seçki yayımladı, bir tür Aklasezâ Sözlük: Yüzlerce günlük gazeteden taranan on binlerce haber arasından, sonunda, besbelli en ayrıksı olanlar kabul görmüş bu derlemede. Sözgelimi, bir spagetti dükkânı soygununda yakalanan Bay Ravioli’nin hikâyesi. Bizden, çöpten malzeme devşirme bütçesiyle ilgili bir haber gözüme çarptı ya, rivayet değilse, şu mahut "hamilelikte çok zararlı" yazan sigara paketlerine hücum eden tiryaki erkeklerimizin ‘haber’i o kitaba yaraşırdı haniBöyle bir gazetenin hem muhabir, röportajcı kadrosunda, hem de redaksiyonunda dil ve adı üstünde, yeri çok sınırlı. Bu sınır bir tek niceliksel açıdan belirleyici olmuyor, niteliksel açıdan da kısıtlıyor haberin işlenişini. 17 Temmuz 2006 tarihli Cumhuriyet’te çıkan, evsiz barksız bir vatandaşımızın çuval gibi hastaneden atıldığını, neyse ki bir yurttaşın ona sahip çıkmasıyla yeniden tedavisinin başlayabildiğini konu edinen haberin çok daha ayrıntılı biçimde anlatım ustası edebiyat adamlarımız (malum bütün yazarlarımız dil ve anlatım ustası sayılmazlar) görev almalı. Bir haberi her "yerlem"in hakkını vererek, üçboyutluluğunu göz önünde tutarak vermek ilk ilkelerden sayılmalı çünkü. André Gide’in, yüzyılın önde gelen yazarlarının başında Simenon’u andığı bilinir. Simenon’un en gözde okuma alanı mahkeme kayıtları ve dava tutanaklarıydı. Pek çok romanı, anlatısı kıvılcımını ‘gerçek hayat hikâyesi’nden çekip çıkarmıştır. Besbelli Gide’de de bu türden bir merak olmuş baştan beri. 1912’de, Ağır Ceza Mahkemesinde jüri üyesi olarak görev yapmasının ardından yazdığı kitap ünlüdür de, daha az bilinen bir girişimi 1930’da NRF’de başlattığı "Yargılamayın" adlı dizi ve dizinin ilk kitabı olarak kendi eliyle hazırladığı Poitiers Tutsağı’dır. Kitap biri daha küçük ("Redureau Vakası"), öbürü daha oylumlu, kitaba adını veren, iki dava dosyasından oluşur. 22 Mayıs 1901 günü Poitiers’deki yetkililere ulaşan anonim bir mektup, 52 yaşındaki kız kurusu Mélanie Bastian’ın, yirmi beş yıldır, kendi odasında, annesi ve ağabeyi tarafından kapalı tutulduğunu sağlam kanıtlarla ileri sürdüğü için adli işlemler başlatılır ve kısa süre içinde havadis basın kanalıyla bütün ülkeye yayılarak gündeme oturur. Gide, bu "aile dramı"nın izlerini toplamaya giriştiğinde, bir defa daha, yargı mekanizmasının aczini, topluluğun kaba iştahını, hekimlerin çaresizliğini neredeyse bir thriller üslubuyla sorgulama yolunu bulur. O hta Nehri altı kolla kucaklar denizi. Nehir kolları arasındaki ince ve uzun adalar köprülerle bağlıdır birbirlerine. Burası, 1589 yılında Nohri Terumoto’nun kurduğu Hiroşima kentidir... 6 Ağustos 1945 gününün sabahında on binlerce insana mezar olan Hiroşima! Atom bombasından beş yıl sonra Japonlar, katliamda ölenlerin anısına bir tören yapmak isterler, Hiroşima’da... Amerikalı askerler engel olurlar barış törenine. Hiroşima’yı konuşmak, ölenleri anmak bile yasaktı o yıllarda. Öyle ki Sankichi Togo, ‘Atom Bombası Şiirleri’ adlı kitabını gizlice yayımlar; atom bombasının atılmasından 16 yıl sonra, 1961’de!.. HİROŞİMA’YA GİDEN İLK TÜRK GAZETECİ ‘Enola Gay’ adlı uçaktan atom bombasının atılışının 25. yılında, bir Türk gazeteci ilk kez gider Hiroşima’ya... Türkiye’ye geri döndüğünde izlenimlerini gazetesinde yazı dizisi olarak yayımlar. Böylelikle, Hiroşima’ya atom bombasının atılması ve sonrasında yaşanılanlar hakkında ilk kez ayrıntılı bir şekilde bilgi sahibi oluruz. Gazetenin adı ‘Cumhuriyet’, gazetecinin adı ise Oktay Akbal’dır!.. İşte, sevgili Akbal’ın kaleminden atom bombası sonrasında yaşanılanlar: ‘‘O gün bir damla su için çırpınan binlerce insan vardı. Ohta ırmağının kolları insanlarla dolmuş taşmıştı. Yananlar suya atılınca rahatlayacaklarını sanıyorlardı, oysa yanıklar daha kötüleşiyordu; sudan karaya, karadan suya atlaya atlaya ölüyorlardı. Gücü kalmayıp su kenarına yığılanlar ‘bir damla su’ diye yalvarıyorlardı. İşte bu koca çeşmeyi o susuz ölenler anısına yapmışlar. Üç dört koldan su fışkırıyor havaya, durmadan.’’ Sadako Sasaki’nin hüzünlü öyküsünü de Oktay Akbal’ın Hiroşima yazılarına borçluyuz. Yıllarca, Hiroşima’yla ilgili yazılar okuduk gazetelerde, dergilerde... Ben diyorum ki, Oktay Akbal’ın ışığına, kalemine selam göndermeyen tüm Hiroşima ya Ailenin karanlıkta kalan gizleri S onuçta "karar" verilmiş olsa bile, ailenin "gizleri" karanlıkta kalmıştır. Kamu suçu tanımlama uğraşı verirken yaşlı anne ölür; kız kurusu içine kapandığı sessizlik kuyusundan çıkmayı yadsır ve ışıksız, bir deri bir kemik, dışkılarının içinde yüzdüğü yatağının bulunduğu odasına geri dönmek istediğini ifade eder; ağabey konuşurken saklar, çarpıtır, gerçek her neyse ondan uzaklaştırmanın her yolunu dener. İkinci dosya, bir başka kilidi önümüze getirecektir. 13 Eylül 1913 günü, yanında çalıştığı çiftçi ailesinin yedi üyesini gözünü kırpmadan doğrayan 15 yaşındaki Marcel Redereau’nun, tutukluluk dönemi boyunca yapılan incelemeler, kişilik portresini ortaya koymuştur: Sağlıklı, barışçıl bir annebabanın oğlu; her vakit yumuşak ve sakin karakteriyle çevresinde sevgi görmüş; gövde ve ruh sağlığının bütünüyle yerinde olduğu saptanan bu gencecik adam, öyleyse, hangi dürtü ve gerekçeyle, bir eylül sabahı yedi kişiyi birden vahşi biçimde öldürebilmiştir? MARCEL İTİRAF EDER Marcel, sözü dolandırmadan o sabah yaşananları itiraf eder: Kuşluk vakti, ailenin öbür üyeleri evde uyur ya da mutfakta hazırlıklara başlarken, yan binada patronundan azar işitir ve kendini kaybederek onu gırtlağını, Gide’in sözleriyle "bir Türk palasını", bir saldırmayı andıran uzun, enli bir koruk bıçağıyla keser. Bilincinin denetimini yarı yarıya yitirmiş halde eve gider ve orada patronunun karısının kocasının nerede olduğunu sorması üzerine paniğe kapılır, döner palayı alır, evdekileri sırayla boyunlarına vurarak, gırtlaklarını keserek öldürür. Sabahın ilerleyen saatlarında baba evinde tutuklanacaktır. "Geçici olarak aklını yitirme" durumunun üzerinde duran Gide, oradan "Suç ve Ceza" ilişkisinin umman sularına açılır. Dostoyevski’den Kafka’ya, Camus’den Simenon’a, Gide’e pek çok başyapıtın mayasını oluşturan bu soruşturmadan bugün hâlâ öğrenebileceğimiz çok şey var. Adalet mümkün müdür?Öyleyse, ne kadar? Yaklaşık bir Adalet’ten adil bir olgu olarak söz edebilir miyiz?Üçüncü sayfalara dikkat kesilinmeli. Haftanın kitabı : Müteferrika, sayı 29 ‘Hitit Güneşi’ yükseliyor ÇORUM/NEVŞEHİR (Cumhuriyet) UNESCO Dünya Miras Merkezi Başkanı Francesco Bandarin, 2008 yılının ‘‘Dünya Hitit Yılı’’ olması için Birleşmiş Milletler’e teklif götüreceğini belirterek ‘‘Bunun için gayret göstereceğim’’ dedi. Çorum’da incelemelerde bulunan Bandarin, eşi Patrizia Bandarin ile Boğazkale ilçesinde bulunan ören yerlerini gezdi. Hitit Surları, Aslanlı Kapı, Yazılıkaya ve diğer ören yerlerini gezen Bandarin, Boğazkale Kazı Başkanı Doç. Dr. Anderas Schachner’den çalışmaları hakkında bilgi aldı. İncelemelerinin ardından Çorum Valisi Hüseyin Poroy’u ziyaret eden Bandarin, bu yılki tatilini Türkiye’de geçirme kararı aldığını ve tatil programı kapsamında da Dünya Miras Listesi’nde bulunan yerleri gezdiğini belirtti. Öğrencilik yıllarında Çorum’a geldiğini anlatan Bandarin, 1986 yılında Dünya Miras Merkezi Listesi’ne alınan Boğazkale’yi o zaman keşfettiğini söyledi. Bandarin, 2008 yılının Dünya Hitit Yılı ilan edilmesi konusundaki bir soru üzerine, şunları kaydetti: ‘‘UNESCO, BM’nin bir kuruluşudur. Bu nedenle 2008 yılının Dünya Hitit Yılı olması için bana yapılan teklifi BM’ye götüreceğim. Eğer bu istek 2008 için geçerli olmazsa, diğer yıllar için bu konuda çaba göstereceğim.’’ Bandarin ayrıca 2008 yılında Çorum’da yapılacak Uluslararası Hititoloji Kongresi çalışmalarında bundan böyle UNESCO’nun da ambleminin kullanılacağını, böylece bu çalışmanın tüm dünyada ilgi çekeceğini söyledi. Bandarin ve beraberindekiler Çorum Müzesi’nden sonra Kapadokya bölgesini gezdiler. Bandarin dün Ürgüp’teki Kayakapı bölgesinde incelemelerde bulundu. Türkiye’nin Sorunları ve Küreselleşme/ Hüner Tuncer/ Kaynak Yayınları/ 142 s. Kitabında, Türkiye’nin iç politika ve dış politikada karşı karşıya olduğu sorunları inceleyen ve çözüm önerilerinde Atatürkçü düşünce sistemini esas alan Doç. Dr. Hüner Tuncer, öncelikle şu konular üzerinde duruyor: Türkçenin yozlaştırılması, eğitimin yetersizliği, politikacıların düzeysizliği, Atatürk’ün saptamış olduğu dış politika ilkelerinden ne denli sapmış olduğu, Avrupa Birliği ile olan çarpık ilişkiler ve Kıbrıs’a ilişkin uygulanan yanlış politika, “küreselleşme” adı altında Türkiye’ye oynatılmak istenen oyunlar ve Türkiye’ye benimsettirilmek istenen “ılımlı İslam” modeli... Kronstad 1921/ Paul Avrich/ Çeviren: Gün Zileli/ Versus Kitap/ 242 s. Denizciler niçin ayaklanmışlardı? Bolşeviklere göre onlar, Rus mültecileri ve onların destekleyicileri olan Müttefik Devletler tarafından komplo yapmak üzere Batı’da eğitilmiş bir Beyaz Muhafız’ın ajanlarıydılar. Onların gözünde, ayaklanmanın bastırılması, Rusya’nın bir “işçi ve köylü devleti” olduğu efsanesini paramparça eden barbarca bir eylemdi. Bu kitap 1921’de Rusya’da gerçekleşen Kronstad ayaklanmasını konu alıyor. Deniz Tutkunlarına Tekne Sofraları/ Deniz Gürsoy/ Oğlak Yayıncılık/ 286 s. 9 kahvaltılık, 10 soğuk çorba, 12 sıcak çorba, 13 ekmek üstü, 19 salata, 40 soğuk meze, 10 zeytinyağlı, 27 sıcak meze, 5 makarna, 8 makarna sosu, 13 pilav, 12 yumurtalı yemek, 9 sebze yemeği, 24 et yemeği, 4 tavuk yemeği, 30 balık yemeği, 15 tatlı, 11 serinletici içki ve 24 içki, toplam 295 tarif... Hepsi denenmiş, teknede kolaylıkla hazırlanabilecek nitelikte. Bu kitap, yeme içme konusunda denizde yaşamı kolaylaştırmak amacıyla kaleme alınmış. Radyoda Bir Gün/ Nezih Uzel/ Pan Yayıncılık/ 192 s. “Türkiye’nin sayılı diplomatlarından rahmetli büyükelçi Muharrem Nuri Birgi’ye emekliliğinde, ‘Muhteşem bir görev döneminden sonra muhteşem bir emeklilik yaşıyorsunuz, hatıralarınızı yazsanız’ demiştim. Bana, ‘Hatıra savunmadır, benim savunulacak bir şeyim yok, kimseye hesap vermek zorunda değilim’ demişti. Ben TRT İstanbul Radyosu’nda 34 yıl bulundum. Benim yazdıklarım da savunma değil, 34 yılın hikâyesidir. Bugün için pek faydası da yok, hikâye diye okunur ama, Türkiye müzik tarihinde bir iz olsun, bu yazılar belki gelecekte bir işe yarayabilir, diye düşündüm” diyor Nezih Uzel. Atatürk’ün Liderlik Sırları/ Prof. Dr. Hikmet Özdemir/ Remzi Kitabevi/ 160 s. ‘Atatürk’ün Liderlik Sırları’nda Prof. Dr. Hikmet Özdemir, Atatürk’ün gerek Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndaki gerekse Cumhuriyetin kuruluşu ve ilerici atılımlar dönemindeki liderliğini 12 başlık altında değerlendiriyor. Bu 12 başlık aynı zamanda onun öncülüğünün ve uzak görüşlülüğünün özeti. Kâbil’in Kitapçısı/ Åsne Seierstad/ Çeviren: Ayfer Erbaydar/ Alkım Yayınları/ 320 s. Hepsi de kitaba ve kadına düşman. Değişik inançlardan olanlar değişik kitaplara kızıyorlar ama hepsinin kadına karşı ortak düşmanlığı hiç değişmiyor. Her an ölümle cezalandırılabilecek büyük bir suç olan kadın cinselliği baskı altında tutuluyor. Ama bu, kadınların sevdiklerine kaçmalarına ve en açık saçık şiirleri yazıp, şarkıları söylemelerine engel olamıyor. Norveçli genç yazar Åsne Seierstad, Taliban döneminde Afganistan’ın başkenti Kâbil’de bir kitapçının evinde, o evden biri gibi yaşadı. Bütün vahşeti ve baskıyı o evin kadınlarıyla birlikte hissetti. Cinayet hikâyelerini dinledi. Kadınlar için yapılan pazarlıkları duydu. Gizli aşklara, acılara, ümitlere tanık oldu. Romanda Seierstad, tanık olduğu baskı ve vahşetin öyküsünü anlatıyor. Kavun Unutmadan/ A. Aydın Kunt/ Kibele Yayınları/ 350 s Bir akademisyenin, bir mimarlık hocasının sarsıcı mizah yeteneği ve anılarını kullanarak çizdiği yarım asır evvelki İstanbul eskizi… Hınzır bir Galatasaray Liseli’nin, yatılı okul yaşamından ve Beyoğlu’ndan tarifsiz tatlar... Kadıköylü bir ufaklığın afacan gözlerine takılıp zihnine kazınanlar. Yaşadığı devrin İstanbul’unu, özellikle Kadıköy ilçesini betimleyen bu kitap, Prof. A. Aydın Kunt tarafından geçmişin çok dinli, çok kültürlü yaşamına bir selam gönderiyor. Kazı çalışmaları kitap oluyor Kültür Servisi Selçuklu döneminde ‘Kubbetül İslam’ denilen 3 şehirden biri olan Ahlat’ın tarihi Selçuklu Mezarlığı’nda devam eden kazı çalışmalarının sonuçları, kitap halinde yayımlanacak. Tarihi Selçuklu Mezarlığı Kazısı Başkanı ve Gazi Üniversitesi Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi Mühendislik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nakış Karamağaralı, Ahlat’ın Türk ve İslam tarihi açısından çok önemli bir yer olduğunu, mezarlıkta devam eden kazıların da bunu ortaya koyduğunu söyledi. Tarihi Selçuklu Mezarlığı’nda, kazı çalışmaları hakkında gazetecilere bilgi veren Doç. Dr. Karamağaralı, Ahlat’ın seramikleri ve kaya yerleşim yerlerinin kitap halinde basılmasının söz konusu olduğunu bildirdi. Doç. Dr. Karamağaralı, seramik ve kaya yerleşim yerlerinin, Ahlat’taki tarihi mezarlardan sonra, ilçeyle ilgili çok önemli unsur olduğunu söyledi. Ahlat’ta 1967 yılında başlayan ve 1991 yılına kadar süren bir kazı döneminin olduğunu belirten Doç. Dr. Karamağaralı, bu dönemdeki bütün mimari buluntuları bir başka kitap olarak toparlamayı hedeflediklerini bildirdi. Doç. Dr. Karamağaralı, Ahlat ile ilgili yayınların artmasının, ilçenin dünya çapında tanınmasına da katkıda bulunacağını sözlerine ekledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle