30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TEMMUZ CUMA haberler YORUMLAR OSMAN ÇUTSAY Boğuldular yandılar On üç yıl önce yaşanan insanlık ayıbı HATİCE TUNCER Ozanlar, öğrenciler, semahçılar, yazarlar, şairler, emekçiler 13 yıl önce Sıvas’ta, Pir Sultan Şenlikleri’nde yüzyılların unutturamadığı ozanın anısına buluşmuşlardı. ‘‘Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan’’ sözleriyle isyanın ve direncin simgesi halk ozanının taşıdığı kültürün sevdalısıydılar hepsi... Âşık Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu ve Hasret Gültekin de sazlarıyla türkülerini söylemeye gelmişlerdi. Bir kara bulut geçti üzerlerinden, Pir Sultan’lar gibi boğuldular, yandılar. Halk ozanlığının çağdaş çınarlarından Nesimi Çimen’i oğlu müzisyen Mazlum Çimen, Hasret Gültekin’i eşi Yeter Gültekin, Muhlis Akarsu’yu kızı Pınar Akarsu anlattı. HALK OZANLIĞININ SON HALKASI: NESİMİ ÇİMEN Nesimi Çimen, oğlu Mazlum Çimen için yalnızca baba değil,‘‘Halk ozanlığı geleneğinin bugünlere sağlıklı taşınmasında misyonunu yerine getirmiş’’ bir ozan. Halk ozanlığı geleneğinin son halkalarından Nesimi Çimen, Adana’nın Saimbeyli ilçesinde 1931’de doğdu. C Yanılsama sahiplerinin, mülksüzlere sorunsuz kabul ettirdiği bir kazık ile karşı karşıyayız. Kapitalizm öncesinde, köleci toplum veya büyük ortaçağa damgasını vuran feodalizmde, yönetenler ve zenginler, bu önceliklerinin kendilerine tanrılar veya tanrı tarafından verildiğini savunurlardır. Buna da ‘‘köleler veya plebler’’ kolayca inanırdı. Eşitsizlik son derece açıktı ve ekonomik faaliyetler de bu açık eşitsizliğin üzerinde yükselirdi. Doğaldı, ahlakın ve dinin bir gereğiydi... Dobra dobra sömürülüyordu insanlar... Serbest piyasa dediğimiz aldatmaca, bu ‘‘dobralığı’’ yıktı. Eşitsizliği değil, eşitsizliğin açıklığını, saydamlığını ortadan kaldırdı. İnsan yine büyük eşitsizlikler içinde yaşıyordu, ama bu eşitsizliğini kaynağını saptamakta güçlük çekiyor ve ‘‘Ben de bir gün zengin olabilirim’’ duygusuyla mezara giriyordu. Yanılsama, yani gerçeğin doğru algılanamaması, eskiden olduğu gibi ilahi gerekçelerle değil, son derece maddi ve güncel bir gerekçeyle, ‘‘işletme sırrı’’ başlığı altında yasalara bile girmiş bir gizleyici faktörden güç alıyor. Siz, şirketlerin, özellikle de finans ve medya sektöründeki devlerin arka planlarını, işleyiş mekanizmalarını, kaynaklarını vb. öğrenebiliyor musunuz? Eğer büyük komplikasyonlar ortaya çıkıp yönetimden birileri (‘‘insider’’) yolsuzlukların akışını belgeleriyle kanıtlayamazsa, halkın da serbest piyasa ekonomisindeki dolapları öğrenmesi bir hayaldir. Ekonomi, korkunç ve tarihte eşi benzeri olmayan bir sır perdesi arkasında işlevini sürdürmektedir. İçeriden birileri, ‘‘üst katlardaki bir çıkar tepişmesi’’ nedeniyle belgeler ortaya saçmazsa ve bu saçılmayı da medya gündeme getirmezse, halkın, demokrasi denilen bu büyük yanılsama (‘‘gizli eşitsizlik’’) ortamında bir şey öğrenmesi mümkün değildir. ABD ve Japonya bir kenara. Dev Avrupa şirketlerinin mali kaynakları, pazar ilişkileri, her tür gelirgider kalemi ve finans kaynaklarının kimlikleri ortada mı gerçekten? Yöneticiler neden genelde matematikmühendislik cambazlarından çıkıyor? Korkunç bir oyununun çaresiz kurbanları mıyız? ??? Medyaya yapılana korkunç boyutlardaki yatırımın anlamı burada. Milyarlarca insan, ekonomi denilen oyunun arkasındaki sır perdesini, somut eşitsizliğin kaynaklarını görmemelidir. Ancak bu sayede uyuşturulabilir çünkü... Serbest piyasa ve demokrasi eğer buysa, bu haliyle, insanlık tarihinin en büyük yalanı ve tehlikeli uyuşturucusuyla karşı karşıyayız demektir. Peki, insan tükenir mi? Aydın tükenirse, insan da tükenir... cutsay?gmx.net 7 Genç ve büyük bir değer: Hasret Gültekin asret Gültekin, bağlaması, tekH niği, söylem biçimi, besteciliği ve araştırmacılığıyla genç yaşında halk müziğinde çok önemli bir yer edinmişti. 1 Mayıs 1971’de Sıvas’ın İmranlı ilçesinin Han köyünde doğan ve henüz 6 yaşında bağlama çalmaya başlayan Gültekin, yaşamını müzik üzerine kurdu. 1991’de evlendiği Yeter Gültekin, halk müziğinden evrenselliğe doğru arayışlarının da tanığı oldu: ‘‘Hasret ‘hangi ustadan daha ne öğrenebilirim’ diye Türkiye’nin dört bir yanından sonra İspanya’ya dek gitmişti. Halk ozanının işinin halkı eğlendirmek değil, düşündürmek, eğitmek olduğunu söylerdi.’’ Hasret Gültekin 1987’de henüz 16 yaşındayken ilk albümü ‘‘Gün Olaydı’’yı çıkardı. 200 bin satan bu albüm, Olağanüstü Hal Bölgesi’nde yasaklandı. Gültekin, Nevruz ve Nevruz 2, Krivo adlı karma albümlerin yönetmenliğini üstlendi: ‘‘Hasret’i özel kılan, ilk albümünden 1993’e kadar kendi solo çalışHasret Gültekin Nesimi Çimen, Ali Ekber Çiçek, Arif Sağ, Yavuz Top, Musa Eroğlu, Talip Özkan gibi ustalardan etkilenerek kendini keşfetmişti.’’ 2 Temmuz 1993’te, çocuğu Hasret Roni doğmadan birbuçuk ay önce Hasret Gültekin Madımak Oteli’nde öldürüldü. Sıvas sanıklarına özel pişmanlık yasaları, hakkında kesinleşmiş mahkeme kararları olan katillerin Avrupa’da serbest yaşamaları ve asıl sorumluların hesap vermemesi, Yeter Gültekin’in de canını acıtıyor: ‘‘13 yıl sonra onca acıdan ders çıkaramamış olmamız ve bugün Danıştay’a o saldırı, böyle bir iktidar acımızı tazeliyor.’’ Hasret Gültekin’i hiç tanımamış gençler bile türkülerini söylüyor.. ama Yeter Gültekin’e göre bir toplum, ozanlarına, aydın ve devrimci yanlarını kavrayarak hak ettiği değeri verebilir: ‘‘Madımak, halen otel ve et lokantası olarak işletilmeye devam ediliyor. Unutturulmaya çalışılan üç kuşak aydınımızdır, yani dünümüz, bugünümüz ve yarınımızdır.’’ Nesimi Çimen ... Nesimi der ki ey füze yapanlar/Acımasız zalim cana kıyanlar/Bırak ey yaşasın bütün insanlar/Barış güvercini uçsun dünyada/Dostluklar kurulsun insanlar gülsün/ Son bulsun savaşlar kimse ölmesin.. Nesimi Çimen’den DÜRÜST YAŞADI... Nesimi’nin kırdan kente gelmesi ve toplumsal çelişkileri fark etmesiyle, ustalaşması birbirine paralel bir gelişme izler: ‘‘Âşık Nesimi, Hatayi, Pir Sultan, Kaygusuz’lardan feyz aldı. Toplumsal çelişkileri fark etmeye başladığında, karşı bir söylemi geliştirmeye başladı. 1968’den sonra yaşadığı sürece uygun olarak kendi bestelerini üretme çabasına girdi. Bu iş için dövüldü, hapis yattı, işkenceler yaşadı ve halk ozanlığı geleneğinde dürüst yaşadı.’’ Mazlum Çimen, babasını Sıvas’ta katledenlerin idam talebiyle yargılanmasına karşın, o dönem, İHD’nin idamlara karşı kampanyasına imza attı. Bu tavrı, ‘‘Sıvas’ta yakılan insanların kendisine verdiği kültürden’’ kaynaklanıyordu: ‘‘1993 Sıvas katliamıdır.. 10 yıl sonra AKP tek başına iktidara geldi. Bence Sıvas bir milattır, sonrası daha da karanlıktır. Sıvas ve sonrasını, kendimizi sorgulamamız lazım. Sıvas’tan bir projektör tutabilsek, arkasındaki perdeyi açabilsek Susurluk da aydınlanırdı. Sıvas’ı algılayabilseydik şu andaki iktidar olmazdı.’’ rada büyük bir fark olmadığını yeri geldikçe söyleyip duruyoruz. Çoktandır pervasız bir yalan ve yanılsama makinesi halini alan siyaset, siyasetçileriyle birlikte küreselleşti. Zenginlerle orta halliler veya yoksullar arasında bir fark kalmaz oldu. Örnek: İnsanları, türbanla, tesettürle, cari açığın düzeyi ve döviz piyasalarına müdahale gibi içi bomboş kavramcıklarla oyalayıp, Türkiye halkını iki ay içinde yüzde 25’e varan oranda yoksullaştırdılar. Bu, çok çirkin bir oyun, kabul, ama sadece bize mi özgü? Benzerini zenginlerde görmüyor muyuz? ABD’yi bir yana bırakalım ve Türkiye’nin dünya sistemi içindeki ana irtibat merkezi Almanya’da kalalım. Buradaki siyasal iktidarın, Ankara’daki iktidar ve muhalefet oyunundan, bu oyunun ‘‘tilkilerinden’’ çok farklı olduğu ileri sürülebilir mi? Eğer arada nitel bir fark varsa, neden halkın cebini doğrudan ve olumsuz ilgilendiren bir sürü yasal değişiklik yine ‘‘reform’’ adı altında ve Almanya’nın sokakları tuhaf bir ‘‘Dünya Kupası sarhoşluğuyla’’ dolup boşalırken yapılıveriyor? Ya Schröder yılları?.. Berlin’deki büyük koalisyon, Ankara’daki Baykallı CHP ile neredeyse açık bir koalisyon ortaklığı yapan AKP’nin iktidarından çok mu farklı? Dincilikte ve piyasacılıkta, elbette kendi meşrebince, karşı devrimci ‘‘Menderesƒ DemirelEvren/ÖzalTayyip Erdoğan Okulu’’ndan hiç geri kalmadığını ve kalmayacağını başka nasıl kanıtlasın Başbakan Angela Merkel? Almanya’daki emekçi milyonların kazanılmış haklarına her yeni tırpan, resmen gürültüye getirilerek yasallaşıyor. Demek Avrupalı şaşkın ile Türkiyeli şaşkın arasında artık bir fark bulunmuyor. Demek, bunları bağlayan ortak bir ‘‘değer’’ ve ortak bir ‘‘sistem’’ var. İyi. ??? İyi ve siyaset, küresel bir oyun artık. Tek amacı, küçük ve üreten insanların, toplam üretim maliyeti içindeki paylarını düşürmek, birer ‘‘iş hayvanı’’ olarak sessiz sedasız her yükün altına girmelerini sağlamak. Eskiden bu işi din kurumu üzerinden yaparlardı. Şimdi iş, galiba, içi iyice boşaltılıp modern bir din haline getirilmiş demokrasiye kaldı. Hikmetinden sual olunmayan bir şey yani ve bu duygu da en çok ‘‘Valla, kötüler içinde yine en iyisi’’ gibi bir cehaletle savunuluyor. Böyle bir ‘‘ahir zaman dini’’... Piyasalar küreselleşti ya, ondan güç alarak olmalı, bayağılıklar ve cehalet de küreselleşmiş bulunuyor. İnsanların piyasa denilen modern yanılsamanın bir parçası olmayı kolayca kabullenmesi, tarihin en başarılı operasyonlarından biri sayılmalıdır. Başarılı, çünkü mülk A Peki öyle olsun hayat../ Zannetme ki pes ettim./ Kilonu tartarım kilonu./ Satarım kilonu da,/ bırakmam onuru. Hasret Gültekin’den malarında ve başka sanatçılara yönetmen ve müzisyen olarak yaptığı albümlerdeki repertuvarları, aranjeleri ve yorumlarıdır. Haydar Acar, AZİZ NESİN ÖLÜMÜNÜN YILDÖNÜMÜNDE ANILDI Şarkılar ve oyunlarla anıldı AVŞİN YAVUZ/BEGÜM YENÇAK Usta yazar Aziz Nesin, ölümünün 11. yıldönümünde adına kurulan vakfın Çatalca’daki bahçesinde düzenlenen etkinlikle anıldı. Etkinlikte çocuklar gün boyu oyunlar oynadı, tiyatro gösterileri sahneledi ve resim yaptı. Aziz Nesin Vakfı’nın Çatalca’daki bahçesinde düzenlenen piknikte çocuklar eğlenceli bir gün geçirdi. Vakıfta kalan 47 çocuk tarafından hazırlanan el sanatları sergisi, tiyatro gösterisi ve resim yarışması ilgiyle izlendi. Gazetemiz çizerlerinden Semih Poroy da çocukların karikatürlerini çizerek onlarla sohbet etti. Çocuklarla birlikte oyunlar oynayan Nesin’in oğlu Ali Nesin, ‘‘Kişisel olarak Aziz Nesin’in eksikliğini sürekli duyuyorum. Ama burda ağlayıp yas tutmuyoruz, şarkılar ve oyunlarla Aziz Nesin’i anıyoruz, insanlara yılda bir kere onu anma fırsatı veriyoruz’’ dedi. Aziz Nesin Vakfı’nın her zaman gelişeceğini anlatan Ali Nesin, ‘‘Burası Aziz’in yaşayan bir eseri, çocuklarımız bizi bırakmadığı sürece onları bırakmayacağız’’ diye konuştu. Alaçatı Belediyesi ile her yıl şenlik yapmak için imzaladıkları protokolü de iptal ettiklerini açıklayan Nesin, bunun Grup Yorum ve Mazlum Çimen’in şenliklere katılmasının istenmemesinden kaynaklandığını söyledi. Ali Nesin, ‘‘Böyle bir korkaklık karşısında bu daveti kabul etmek Suskun ların sesi: Muhlis Akarsu Muhlis Akarsu, şiirlerin usta kalemi, ezgilerin usta yaratıcısı bir ozandı. Mazlum Çimen, evlerindeki sohbetlere katılan ve hayran olduğu Muhlis Akarsu’yu, ‘‘Gönül yolculuğuna diğer ustaları da çeken bir girdap, bir mihenk taşı’’ diye niteliyor. 1948 yılında Sıvas’ın Kangal ilçesi Minarekaya köyünde doğan Muhlis Akarsu, muhabbetlerde ve cemlerde AleviBektaşi kültürünü öğrendi. 1980’lerde kendi kimliğini bulan Akarsu, Arif Sağ, Musa Eroğlu ve Yavuz Top’la birlikte çıkardığı ‘‘Muhabbet’’ albümlerinde deyişlerindeki güçlü anlatımı, bağlamasına hâkimiyeti, sesi ve tavrı ile dikkat çekti. Ardında yüzlerce deyiş, 25’e yakın albüm bıraktı. Pınar Akarsu Sıvas’taki ateşte hem babası Muhlis Akarsu’yu hem de annesi Muhibe Leyla Akarsu’yu yitirdi. Ozan babasının ‘‘Akarsu darda kalsa da/Dünya halkı hep ölse de/Bunun sonu ip olsa da/Kula kulluk yakışır mı’’ dizelerini okuyor ve ‘‘Bizler ve bizim gibi düşünenler için bir ömür yaşam felsefesi olmalıdır’’ diyor. Pınar Akarsu, asırlardır iktidarları elinde bulunduranların baskı ve zulümleriMuhlis Akarsu Yöresellikten çıkarak evrenselliği yakaladı, düzene karşı başkaldırışını sergiledi ve bunu da halkıyla paylaştı. Duygu ve düşünce adamı olan, sesiyle ve sazıyla yansıtan babam Muhlis Akarsu, halkın sesi olarak bu ülkede çok insanın susup susturulduğu dönemlerde suskunların sesi oldu.’’ Akarsu, çocuklarına da yaşamda nasıl ve nerede durmaları gerektiğini öğretmiş. Babasını kaybetmiş bir bireyden öte, Sıvas katliamı sonrası yargı süreci Pınar Akarsu’nun acısını arttırıyor:‘‘Tarihte Hallacı Mansur’dan başlayarak Menemen olayları, Çorum, Maraş ve Sıvas’ta daha önceki yıllarda da katliamlar yapılmıştı. Dönemin Adalet Bakanı’nın katilleri ziyareti ve yandaşlarının tavır ve tutumları üst üste konulduğunda güvenimizi ve umudumuzu yitiriyoruz. Bazı sivil toplum örgütlerinin olayı lanetlemesi dışında vicdanları rahatlatacak bir gelişme olmadı. Katledilen ozanlar anısına düzenlenen anma geceleri de olmasa zaten çok unutkan olan toplumumuz yaşananları neredeyse hiç hatırlamayacak.’’ Aziz Nesin’in oğlu Ali Nesin, babası için düzenlenen etkinlikte çocuklarla buluştu. Nesin Vakfı’na yakışmaz’’ yorumunu yaptı. AİLE GİBİYİZ Vakıfta görev yapan Prof. Dr. Klaus LiebeHarkort, ‘‘Biz burayı çocuklara aile olarak benimsetiyoruz. Onların aileleri genellikle sorunlu olduğu için aile sıcaklığını burada tatmalarını istiyoruz. Bu vakıfta çalışan herkes için onların geleceği çok önemli’’ dedi. LiebeHarkort, Ruhi Su Kültür ve Sanat Vakfı tarafından Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda düzenlenecek geceye herkesin destek vermesini istedi. ...Akarsu’yum yansam da/ Kül olup savrulsam da/ Bazı bazı gülsem de/ Yine gönlüm hoş değil. Muhlis Akarsu’dan ne karşı çıkan halkın sanatçılarından yola çıkıp Muhlis Akarsu’ya ulaşıyor: ‘‘Babam Muhlis Akarsu, içinde bulunduğu toplumun sorunlarını, sevdalarını, hüzünlerini lirik bir şekilde türkülere döktü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle