30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TEMMUZ CUMA spor MİLYAR AVRO GETİRİ SAĞLAMASI BEKLENİYOR ÜLKE EKONOMİSİNE NEYMİŞ C 19 Alman ekonomisine kupa katkısı AYBİKE KOCA kinci Dünya Savaşı’ndan bu yana kendini toparlamaya çalışan Avrupalı devletler, kendilerine yeni sanayi kolları, yeni endüstri dalları ve ekonomilerine katkı sağlayacak yeni girişimler arıyorlar. Başta enerji olmak üzere pek çok yönden "bağımlı" olan Avrupa, bu bağımlılığını ortadan kaldırabilmek ve ayakta kalabilmek için büyük paraların döndüğü aktivitelerde tekel olmak istiyor. Bu aktivitelerin başında da BM’den bile daha fazla üyeye sahip olan FIFA’nın düzenlediği Dünya Kupası geliyor. Her ne kadar adı "Dünya Kupası" olsa da, 2006 Şampiyonası’na katılan 32 takımdan 14’ünün kimliği Avrupa’yı gösteriyor. Parreira ve Daum ABDÜLKADİR YÜCELMAN İ kural tersine işlemiş ve Alman ekonomisi Kupa sonrasında büyük bir düşüşe geçmişti. Buna karşın oynanan 38 maçı toplam 1.774.022 kişinin izlemiş olması, televizyon satışından turistik gelirlere kadar pek çok kalemi geçici olarak yükseltmişti. Bu kez etkinin pozitif yönde ve daha büyük olması hatta Almanya’nın 2006 yılında yüzde 1,8 büyümesi bekleniyor. Öyle ki, Almanya Postbank baş ekonomisti Marco Bergel’e göre Dünya Kupası, Almanya’nın Gayri Safi Milli Hasılası’nı (GSMH) yarım puan artıracak. EKONOMİ FUTBOLA KALDI! Almanya’nın çok da güven vermeyen ekonomisi, her yıl canlanmaya çalışsa da da, ev sahibi ülkelerin 8’inin bir önceki yıla göre daha fazla büyüdüğünü ortaya koymuş. Hatta bunu ortalamaya döken araştırmaya göre, ekonomik performans ortalama yüzde 0,85. Aynı araştırma, hem ev sahibi hem de Kupa’nın sahibi olan ülkelerin büyüme performansını ise yüzde 1,1 olarak hesaplamış. Bunların arasında 1974’teki Kupa sonrası sergilediği ekonomik büyümeyle, şimdiki ev sahibi Almanya da bulunuyor. Dünyanın en büyük organizasyonlarından biri olarak nitelendirilen Dünya Kupası’ndaki tüm maçları televizyondan takip edenlerin sayısının toplam 32 milyarı bulması bekleniyor. Fransa’da 1998’de gerçekleştirilen Kupa’yı 37 milyar kişinin izlediği düşünüldüğünde bu sayı abartılı durmuyor. Bu rakamların televizyon satışı (1930’lu yıllarda renkli televizyon artışına katkı sağlayan Şampiyona, günümüzde plazma televizyon satışlarını artırıyor.) ve iletişim sektörü için önemi ise daha çok ekonomik. Bir de buna İtalya, Brezilya, İngiltere ve Meksika’nın fanatik taraftarları eklenince yapılan harcamalar da o denli yüksek oluyor. Buna göre Dünya Kupası’nın İngiltere ekonomisine katkısı 1 milyar Sterlin’i geçecek. Ev sahibi Almanya’nın elde etmesi beklenen 5 milyar Euro’nun yanında sönük kalsa da bu rakam, İngiliz ekonomisi için büyük önem taşıyor. Spor kulüplerinin öncelikle birer şirket olduğu gerçeği, tüm ülkelerde, ticari kazanç sağlama fikrinin ön planda tutulmasına yetiyor. BÜYÜK BİR ENDÜSTRİ Futbolun günümüzde büyük bir endüstri olduğu bu nedenle Dünya Kupası’nın Alman ekonomisini güçlendireceği argümanına karşıt olarak Almanya’daki bir ekonomik araştırma kurumunun, "beklendiği ölçüde iyileşmeye sebep olmayacağı" yönündeki tezi de taraftar topluyor. Araştırma kurumuna göre, gelirler yatırıma dönüşmediği sürece ekonomik etki sürekli olmayacak. Bir diğer araştırma Zaten kar eden firmaların yanında zarar eden pek çok firmanın var olması da gelirlerin beklendiği ölçüde olmayabileceğinin işaretini veriyor. Etkilerin geçici olduğunu savunan bir başka araştırma, Portekiz Ekonomik Araştırmalar Merkezi Yönerge Komisyonu Başkanı Prof. Victor Martins tarafından yapılmış. 2004’teki Avrupa Şampiyonası gelirlerinin kendi ülkesinin ekonomisine etkilerini incelediğinde Martins, etkinin 23 ay sürdüğünü görmüş. Bunu da yatırımların (stat ya da tesis inşaatları) devamlı olmadığı takdirde ekonomik büyümenin sürekli olmayacağını gösteren bir başka örnek olarak karşımıza çıkıyor. B Dünya Kupası’na katılacak ülkelerin milli gelirlerinde 20 milyar dolarlık bir artış olacağı tahmin ediliyor. Kupaya ev sahipliği yapan Almanya’nın 510 milyar Avro kazanacağı düşünülüyor. İngilizler ise kupa ile gelecek kazancı 1 milyar Sterlin olarak hesaplıyorlar. Spor karşılaşmasından çok küresel egemenlik gösterisine dönüşen Kupa, 1934 Kupası kadar olmasa da, Avrupalı devletlerin istilasına uğramış durumda. Gerçek anlamda küresel güç olmayı başaran ABD bile her ne kadar yenilgileri önemsemese de Kupa’da kendini göstermeye çalışıyor. İzleyici oranındaki artışla ekonomik kazancın paralel olduğu düşünülürse Dünya Kupası, ülkeleri, firmaları ve sporcuları zengin eden, spor etkinliğinden çok ekonomik ve küresel mücadele sahasında oynanan bir oyun gibi görülüyor. “KÜRESEL EGEMENLİK OYUNU” Geçmişte elde edilen büyüme hızında etkisi olduğu iddia edilen bu "küresel egemenlik oyunu"ndan avantaj sağlama sırası Almanya’da. İlk kez 1974’te Şampiyona’ya ev sahipliği yapan ülkede, aslında bu bir türlü istikrara kavuşamadı. Toparlanmaya çalışan ekonomiye kan arayan hükümet ise umudunu "Alman panzerleri"ne bağladı. Çünkü Almanya’nın kupayı alması demek, Bergel’e göre GSMH’sinin yüzde 0,5’i kadar yani 910 milyar Euro, başka bir iddiaya göre ise 5 milyar Euro’nun üzerinde gelir sağlaması demek. Turist gelirlerinden forma vb. satış gelirlerine kadar pek çok yönden harcamaların artacağı ve ülkeye sermaye girişinin yaşanacağı bir dönem Kupa dönemi. Ancak en önemlisi ve belki de uzun vadede ekonomiye hayat verecek olan harcama ise şüphesiz yatırım harcamaları. Yeni bina, stat ve konaklama tesislerinin inşası, yatırımın yarattığı katma değerin dışında bir de geçici istihdam artışına neden oluyor. Çünkü konu edilen geçici istihdam yatırımlarının devamı olmuyor. Yapılan bir araştırma, Dünya Kupası’nda son 12 yıl rezilya favorimdi, ama korkuyordum, korktuğum Brezilya’nın başına geldi. Hırvatistan’la oynayacağı ilk maçtan önce ‘‘Derleme takım’’ demiştim Brezilya için. Kadrosundaki 23 futbolcusunun 20’sinin Avrupa’nın önemli takımlarında oynadıklarını düşünüyor, ayrı ayrı teknik direktörlerin elinden, ayrı ayrı sistemlerden gelen bu 20 futbolcunun aynı potada nasıl olup da kaynaşacağından endişe duyuyordum. Takım olabilmenin en önemli noktası eksikti Brezilya’da. Kafamdaki bir başka soru da Ronaldinho idi. 2005’in yıldızı Brezilyalı genç futbolcu için Dünya Futbol Şampiyonası’nın havası ağır gelebilirdi. Düşündüklerimin yarısı çıktı.Ama ben meğer asıl sorun Parreira’yı es geçmişim. Parreira Fenerbahçe’de teknik direktörlük yaparken elindeki futbolcu ordusundan bir takım oluşturamadığı için SarıLacivertlileri şampiyon yapmasına karşın görevinden ayrılmıştı. Yine de dünyanın en iyi futbolcularına sahip Brezilya’nın bireysel becerilerle 2006’da şampiyon olacağına inanmıştım. Ayrıca Brezilya son dünya şampiyonuydu. Parreira, Hırvatistan maçında Ronaldo’nun hasta ve halsiz halini görmesine karşın Robinho gibi kuvvetli ve hırslı oyuncusunu 66’ncı dakikada oyuna almış ve Brezilya temposunu arttırmıştı. Parreira bunun farkında değilmiş meğer... Fransa maçında üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi uyuşuk ve isteksiz oynayan takıma hareket ve hız getirecek Robinho’yu yine unutmuştu Brezilya teknik direktörü; ona ancak 12 dakika oynama şansı vermişti ve bu kez geç kalmıştı. Maç başladığı anda Brezilya’da bir tuhaflık vardı, futbolcuların maçı umursamaz ya da küçümseyen davranışları dikkat çekiciydi. Ronaldo tek başına ilerde kalmış, Brezilya orta sahayı kapmış, ancak oyunu kendi sahasında kabul eden Fransızlarsa hızlı adamları ile Brezilya yarı sahasına delici ataklar yapıyor, Ribery ortalığı allak bullak ediyor ve Zidane belki de futbol yaşamının en olgun, en güzel, en gösterişli ve en başarılı bir 90 dakikasını futbolseverlere sunuyordu. Zidane’ı izlemek büyük keyifti. Fransa, Brezilya’yı elerken bu başarıda en önemli kişi 2006 şampiyonasına imzasını atan Zidane olacaktı. Brezilya’nın yenilgisinde ise takımı ve Fransa’nın oyununu okuyamayan, tek santrforla oynayıp oyunu Fransa yarı sahasına yüklenip bir sonuç almak isteyen, ancak Fransa kalesine sadece tek şut atabilen (o da Ronaldo’dan), takımını iyi yönetemeyen, elindeki takımı takım yapamayan Parreira’dan başkası değil. Brezilya’nın yazgısı Fenerbahçe ile örtüşüyor. 2 teknik direktörler Parreira ve Daum, elindeki futbolcu ordusundan bir takım çıkaramamış ve futbolcularına takım ruhu aşılayamamış, kendi bildiklerinin doğru olduğuna inanmış ve inandırmış, sonunda kendilerinden şampiyonluk bekleyenleri hüsrana uğratmış, 2006’nın affedilmez hatalarla dolu iki futbol adamıdır... ayucelman?yahoo.com (+90 212) 3437264 Voleybolun gözyaşları Kupa kime ne kazandırdı? Dünya Kupası’nın ilk kez düzenlendiği 1930 yılında toplam seyirci yaklaşık 450.000 kişi olmasına karşın organizasyonun düzenlendiği ülkenin itibarını artıracağı anlaşılmıştı. Sadece 4 Avrupa ülkesinin katıldığı o yıl bile Uruguay, yeni statların inşası gibi yatırımlara ödenek ayırdı. Takip edilen yıllarda ise 1934’te Mussolini’nin propagandasını yaptığı, 1958’de Türkiyeİsrail ilişkilerinin gölgesinde kaldığı, daha çok siyasi ağırlıklı şampiyonalar düzenlendiği görülüyor. Buna karşın İkinci Dünya Savaşı’nın kesintisine uğrayan Kupa, tüm ülkelerce öyle benimsenmiş ki, savaşın hemen ardından yinelendi. Hatta savaş sonrası ilk kupanın rekor kıran seyircisi, bu organizasyonun ekonomik getirisinin de habercisi oldu.Seyirci sayısındaki artış, turizm gelirlerindeki artış anlamına geldiğinden artık Şampiyona’ya ev sahipliği yapma yarışı başladı. KUPANIN HAKİMİ Sadece Dünya Kupası’na katılmanın bile ekonomik yönden kazançlı bir durum olduğu biliniyor. Çünkü turnuvaya katılan her takım 4,5 milyon dolar "katılım payı" alıyor. Bu tutar Kupa’yı önemsememesine karşın iddiasını kaybetmeyen ABD için önem taşımazken aynı kıtanın güneyinden katılan ülkelerin kurtarıcısı olabiliyor. Katılım payı tatmin edici olsa da tüm takımların gözü büyük ödülde; daha doğrusu liderliğin beraberinde gelen güçte.Turnuvanın şampiyonunu yaklaşık 50 milyon dolar ödül bekliyor. Spor Servisi Türk voleybolunun önemli isimlerinden Paidar Demir, hayatını kaybetti. Galatasaray Erkek Voleybol Takımı’nda oynayan, kaptanlık ve aynı zamanda da menajerliğini yapan, Voleybol Erkek Ulusal Takımı’nın eski menajeri Demir’in, İzmir Havaalanı yolunda geçirdiği trafik kazası sonucu yaşamını yitirdi. Paidar Demir’in İzmir’de kiraladığı arabayla takla attığı, daha sonra da kaldırıldığı hastanede geçirdiği 5 saatlik ameliyata karşın kurtarılamayarak vefat ettiği öğrenildi. 46 yaşında hayata gözlerini yuman Demir’in cenazesi, Levent Camii’nden kaldırııdı. Galatasaray Kulübü de internet sitesinden yaptığı açıklamada, Demir’in ailesine ve sevenlerine başsağlığı diledi. Paidar’ın Galatasaray’ın 25 yıl formasını giydiği belirtilen açıklamada, ‘‘Aramızdan zamansız ayrılan Galatasaraylı Paidar Demir’i hiçbir zaman unutmayacağız’’ denildi. Son karar Zico H er transfer ayında olduğu gibi yine yerli ve yabancı işbirlikçiler el ele. Daum’un yerine Scolari veya ‘Beyaz Pele’ Zico öneriliyor. Hayır, tezgâhlanıyor. Scolari, Portekiz’i ilk 4’e çıkarmış. Beyaz Pele Zico ise Japonya’yı yıllardır çalıştıran teknik adam. Bunlar, Fenerbahçe’nin futbol yapısına, karakterine uygun düşerler mi, düşmezler mi? Hiçbir zaman bu hususlar düşünülmez. Bu nedenlerle de ileride doğan uyumsuzluklar yüzünden birçok sorunlar çıkar. Kısa zamanda getirilirken büyük havalara soktuğumuz teknik adamların arkalarından adeta teneke çalarız! Hem de karalayarak. Yabancılar bunları bilir ama yine de Türkiye’ye koşup gelirler. Çünkü ülkemiz para verme hususunda hiçbir yeri aratmaz. Bu yalnız Fenerbahçe için söz konusu değil, Türk futbolunun GÖRÜŞ HALİT DERİNGÖR Yerli ve Yabancı Vurguncular getirilmişti. O yıllar dünyanın gerçekten 34 futbolcusundan biriydi. Bir Pele değildi ama Pele’yi aratmazdı. Şöhretine bakarak ne olduğunu, kim olduğunu anlamadan, antrenör olarak getirdik. Ama bu büyük adam giderek alay konusu oldu. Çalıştığı Fenerbahçe’de takımı iki yıl şampiyon yapmasına karşın bir türlü futbolcuların ismini ezberleyememişti. Şunu bir türlü kafamıza yerleştiremiyoruz. Kim olursa olsun hiçbir teknik adam bir takıma tek başına kişilik veremez. Ancak ondan kişilik alır. rahatsızlığıdır. İnsanın aklı almıyor. Bir zamanlar Almanya futbolunda isim yapmış Daum getirildi. İstenilen şampiyonluk da alındı. Hem de iki kez. Şimdi onun yerine Portekiz’i ilk 4’e sokan ama karakteri nasıl olduğu bilinmeyen bir adam getirilmeye çalışılıyor. Bundan büyük mantıksızlık olur mu? Scolari olmazsa Beyaz Pele Zico, Japonya’nın başarılı antrenörü... Söyler misiniz? Biz siyah Pele’den ne hayır gördük ki ‘beyaz’ından göreceğiz. Geçen günlerde yazmıştım. Fenerbahçe’ye Didi adından bir Brezilyalı, bir teknik adam Barcelona’da da böyle, Arsenal’de de, Juventus’ta da... Orayı çalıştıran teknik adamların büyüklüğü kendiliğinden değil, çalıştırdığı takımların isimlerinin büyüklüğündendir. Onlar takımları değil, takımlar onları büyütür ve efsaneleştirir. Ama bunları özellikle de kulüplerimizin başındaki işadamları, müteahhitler nereden bilecekler. Onlar sadece kendilerine hava yapmak için trilyonlar saçarlar. Soran yok, araştıran yok. Üstelik de bu adamları kahraman yapıyoruz, onlar da gerçekten kendilerini kahraman görüyorlar. Gereksiz kahramanlar! Bence transfer ayında en kârlı olanlar aracılar ve tefeciler! Bunlar köşeleri dönerlerken kulüplerimiz borç sarmalına saplanıyorlar. Ama halkımız tam anlamıyla bir futbol narkozu içinde... Spor Servisi F.Bahçe’nin 100. yılında ‘‘Beyaz Pele’’ rüzgârı esecek... Daum’la yollarını ayırdıktan sonra yaklaşık 1.5 ay teknik direktörsüz kalan Sarı Lacivertli ekip, Portekiz’in başındaki Brezilyalı çalıştırıcı Felipe Scolari ve Alman Joachim Löw’den olumsuz yanıt aldıktan sonra Japonya’daki görevinden ayrılan Zico ile anlaştı. Fenerbahçe Brezilyalı teknik direktör Arthur Antunes Coimbra’yla 2 yıllık sözleşme imzalayacak. Brezilyalı çalıştırıcının İstanbul’a geleceği, Morasi Santana ve Edu’nun da teknik kad roda yer alacağı bildirildi. Zico’nun imza töreninden sonra oyuncularla tanışmak için Samandıra Tesisleri’ne gitti. Şampiyonlar Ligi ön eleme turu maçları nedeniyle F.Bahçe Zico ile anlaşmak zorunda kaldı. Son ana kadar 100. yıl için kariyeri daha iyi bir teknik adam arayan Sarı Lacivertlilerin, ‘yedek’ beklettikleri ismi antrenör olarak takımın başına getirmesi ise camia içinde tartışmalara neden oldu. Fenerbahçe forumlarındaki bazı yazışmalarda, ‘‘Daum kalsa daha iyi olurdu’’ yorumları yapıldı. Zico’nun gelmesiyle Fransız golcü Nicholas Anelka’nın durumu da iyice belirsizleşti. Takımdaki Brezilyalı futbolcularla geçinemeyen Anelka’nın önümüzdeki günlerde Lyon’la masaya oturacağı ve Zico’nun da ülkesinden santrfor mevkii için yeni bir isim getireceği öğrenildi. Öte yandan Barcelona’yla anlaşan Rüştü 1 yıl daha F.Bahçe’de kaldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle