Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 İSTANBUL’DAKİ ‘EŞLEŞTİRME ZİRVESİ’NE MERKEL DE KATILACAK C ekonomi İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER TEMMUZ CUMA KOBİ’ler ‘evlenecek’ Haziran ayında Erdoğan’ın da katıldığı ve Merkel’in AB’ye tam destek mesajlarıyla ivme kazanan TürkAlman siyasi ve ekonomik ilişkileri ekimde yeniden ısınacak. Almanya Orta Ölçekli İşletmeler Birliği’nin düzenleyeceği KOBİ zirvesinde en büyük partner Almanya’yla ticaret hacmi daha da artacak. Ekonomi Servisi Haziran ayında TürkAlman Sanayi ve Ticaret Odası’nca Berlin’de düzenlenen ‘TürkAlman Ekonomi Kongresi’nde Türkiye’ye AB konusunda tam destek açıklayan Almanya Başbakanı Angela Merkel’in ekimde Türkiye’ye gelmesi bekleniyor. Almanya Orta Ölçekli İşletmeler Birliği (BVMW) ve Türkiye’den Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın işbirliğiyle İstanbul’da TürkAlman Eşleştirme Zirvesi 67 Ekim 2006 tarihlerinde gerçekleştirilecek. Merkel’in de katılmasının beklendiği zirveye İstanbul Sanayi Odası, İstanbul Ticaret Odası, KOSGEB gibi kuruluşlar ve meslek örgütleri destek veriyor. EKONOMİNİN ANA MOTORU Zirveyle, Almanya veya Türkiye’de iş yapmak, ticari ortak olmak isteyen şirketlerin eşleştirilmesi ve bu yolla da ekonominin ana motorunu oluşturan KOBİ’lerin yurtdışına açılması hedefleniyor. KOBİ’lere dönük olarak ilk kez bu kadar geniş katılımla düzenlenecek olan eşleştirme zirvesinin ana teması ‘‘Sinerji ve Uluslararası İlişkilerde Büyüme’’ olarak belirlendi. İstanbul Sanayi Odası (İSO) Genel Sekreteri Mete Meleksoy konuyla ilgili olarak Türk KOBİ’lerinin küresel rekabet ortamında ‘‘Türkiye pazarında nasıl hayatta kalırım’’ sorusu yerine ‘‘Dünya pazarlarında nasıl yer edinirim’’ sorusuna yönelmeleri için çaba sarf ettiklerini kaydetti. Meleksoy, dünya pazarlarıyla entegrasyonun kaotik bir şekilde değil, AB çerçevesinde net bir konumlandırmayla geliştiğini belirtti. BVMW’nin örgütlenmeden sorumlu yöneticisi Hans Werner Czerwinski ise Türkiye’nin son yıllardaki ekonomik performansının ve özellikle AB ile derinleşen ilişkileri nedeniyle giderek artan oranlarda Alman şirketlerinin ilgisini çeken bir ülke haline geldiğini vurguladı. ZİRVEDEN BEKLENEN... Zirvenin organizasyonu ve eşgüdümünden sorumlu BVMW Türkiye Temsilcisi Çiğdem Akkaya, KOBİ’lerin genellikle büyük firmaların kolaylıkla ulaşabildikleri yurtdışı pazarlarına açılmakta zorluk yaşadığına dikkat çekti. Akkaya, zirvenin KOBİ’lerin bu durumunun göz önünde bulundurularak yurtdışına açılması için platform sunabilecek şekilde hazırlandığını kaydetti. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’ndan Sanayi Araştırma Geliştirme Genel Müdür Yardımcısı Zülküf Kanat, zirveden beklenenin Almanya ile 23 milyar dolarlık dış ticaret hacminin arttırılması olduğunu ifade etti. Zirvenin açılış konuşmalarını ise Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yapması planlanıyor. Zirveye katılmak isteyen firmaların 31 Ağustos 2006 tarihine kadar kayıt yaptırarak BVMW Türkiye Temsilciliği’nin internet sitesindeki formu iletmesi gerekiyor. Suyunu Çıkardık uyan bir üslupla taşınmıştı. Doğrusu ‘‘Sendikalara sutyen baskını’’ haberinin magazin boyutu insanı çarpıyor. İlgi alanıma girdiği için bir dostun uyarısıyla manşet habere göz attığımda ben de çarpıldım. Sendikacıların her tür vurgunu, yolsuzluk, kirli haberine alışkındım da kadın üyelere dağıtılmak üzere 13 bin sutyen alınmış olmasına, bol sutyenli görüntülere şaşırmamak elde değildi. Bir farkla ki habere konu olan Anadolu KamuSen diye bir sendika, hele de konfederasyon adını hiç duymamıştım. Zaten haberin içinde de 38 üye ile kurulmuş olduğu itiraf ediliyor. Gerçi adına kayıtlı bir adres, kilitli kapı, en az 50 haciz olduğu gibi ayrıntılı bilgiler de var. Ama el insaf ortada toplusözleşme ehliyet ve yetkisi kazanmış bir sendikayı, örgütlü üye çoğunluğunu unutun, sendika demeye, sendikacı sıfatı kullanmaya haklılık kazandıracak, bin şahitlik bir durum var. Sıradan bir dolandırıcılık olayı. Asparagas, uydurma, sansasyon habercilik yarışında eğlenmek adına haberi büyütmeyi de hoş karşılayabiliriz. ‘‘Sendikacılara sutyen baskını’’ gibi bir kavram bilinçlere kazınmaya kalkışılmasa. Sonuçta Çalışma Bakanlığı kayıtlarına girmiş olsa da 38 kurucu ile üyesiz, tabela sendikası dolandırıcılıkta kullanılabilse de, dolandırıcıları sendikacı olarak ilan etmek, kabullenmek lüksümüz olmamalı değil mi? Ne de olsa eylemin sahipleri sendikacı kimliğini kullanmış olsalar bile, sendikacı kimliği anlamında sahtecilik söz konusu. En sorumsuz, eğlenceli bir magazin haberciliğinde bile ‘‘sahte sendikacı’’ türünden bir saptama olmalıydı. Genel suçlama, karalama konusu yapılmamalıydı. Aynı büyük tirajlı gazetemiz, aynı sansasyonel haber yaklaşımı içinde maden cinayetini manşete çıkarmış olsaydı, kaza gibi iş cinayetinin sorumlusu işverenler için ‘‘cinayet sanığı işveren’’ anlamına gelen bir imajı yakıştırabilir, düşünebilir miydi? Düşünebilseydi doğrusu çok daha hakça bir yargılama da olurdu. Ne de olsa ortada yasal sorumluluklarını yerine getirmemiş, kazalardan sorumlu işverenler var. Suyu çıkarılmış bir magazin haberciliği anlayışında, yaklaşımında bile ideolojinin, önyargıların nasıl belirleyici olduğunu göstermek üzere söz konusu iki olayı, yan yana getirdim. Yoksa profesyonel bir gazeteci, haberci olarak elmalarla armutları karşılaştırmak gibisinden bir yanlışa saplanmış değilim. Magazin gazeteciliğinin de bir kalitesi olmalı değil mi? Suyunu çıkardık. ’den elektTMMOB ronik posta adresime gelen açıklamayı okumamış olsaydım, benim de haberim olmayacaktı. Sizin duyduğunuzu sanmıyorum. Geçen cuma günü Kastamonu Azdavay ilçesi Bakırcıköy yakınlarındaki madende bir kaza daha olmuş. Maden mühendisi Huriye Günay ile işletmeci Selim Duyar ölmüşler. 6 da yaralı işçi var. Tabii buna kaza denebilirse... TMMOB’nin bu olaya ilişkin saptamalarla birlikte ayrıntılı açıklamasında, iki ölümlü kazanın hangi nedenlerle çok boyutlu bir iş cinayeti olduğu bir kez daha anlatılmaya çalışılmış. Bu işin hiç de şakasının olmadığı son üç yılda, ayrı ayrı cinayet gibi maden kazalarında ölenlerin sayısının 100’ü aşmasıyla sabit. Cinayet gibi maden kazalarının olmaması için alınması gereken önlemler belli. Kapkaç düzeninde sürdürülen üretimde sadece çalışanların yaşamları tehdit altında değil. Maden yatakları en kolay, kârlı çıkarılan bölümlerinden sonra ziyan edilmiş oluyor. Üstüne, çıkarılan değerli madenlerin kaçırılması suçu ekleniyor. Son cinayet niteliğindeki kazada da saptandığı üzere, kazayı kaza olmaktan çıkaran sayısız yasa hükmü çiğnenmiş. Deneyimli işçiler yerine üretim asgari ücretlilerle sürdürülmüş. İşçi sağlığı ve güvenliği önlemleri ayaklar altına alınmış. Denetim hak götüre... TTK’den kiralanmış maden olduğu için kiraya veren işletmenin sorumluluğundaki denetim de söz konusu olmamış. Sorumlu Enerji Bakanlığı’nın 230 denetim elemanına karşılık 24 bin ruhsatlı maden işletmeciliğinin geçerli olduğu bir düzenden söz ediyoruz.. Yaz sıcağından mı desek; tatiller, kadro eksikliği, konu sıkıntısı mı desek... Son haftalarda ciddi siyasi, ekonomik, toplumsal konulardan kaçma, sansasyonel haberciliği, tekil konuları manşetlere, öne çıkarma yarışı var. En büyük tirajlı gazetelerin manşetlerinde günlerce bir konsolosun aşk öyküsü ya da magazin medyasının yıldızı yükselen sosyetik güzeli yer alıyor. TMMOB açıklamasının içeriğindeki çok ciddi, ama bir o kadar da çarpıcı bilgilere, tam da o gözle, sansasyonel haber olabilme boyutu ile baktığımda, o kadar çok veri var ki... Özel ve de güzel, sansasyonel haber olarak bal gibi bir günü değil, istenirse birkaç günü kurtarır. Bırakınız manşetlere çıkarılmayı, iç sayfalarda yer bulamamış. ??? Büyük medyamızın günahına girmeyelim. İşçileri ilgilendirecek bir başka konu manşetlere, ana haberlere, magazin modasına KIRIM SAVAŞI’NDA OSMANLI’YA VERİLEN İLK DIŞ BORÇTA ROL ALAN KURULUŞ İSTANBUL’A OFİS AÇTI Rothschild Türkiye’ye yerleşiyor Baron Eric de Rothschild Ekonomi Servisi Kırım Savaşı sırasında Osmanlı’ya ilk dış borç olaında başroldeki kuruluş olan Rothschild, ilk ofisini İstanbul’da açtı. Ofisin yönetimini Yılmaz Argüden yürütecek. Dünyanın en köklü finans kurumlarından Rothschild’in Başkanı konumundaki Baron Eric de Rothschild, Türkiye’de yatırım ikliminin son derece olumlu olduğuna işaret ederek, Türkiye’de uzun vadeli ilişkilerini geliştirmek amacıyla temsilcilik açtıklarını söyledi. Gazetelerin temsilcileriyle bir yemekte bir araya gelen Rothschild, Türkiye ekonomisinin son derece dinamik görünüme sahip olduğuna işaret ederek ‘‘Ekonomi gelecek için olumlu potansiyel taşıyor. Türk firmaları gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında hızla büyüyebilecek özelliklere sahip’’ dedi. Rotschild’in Türkiye’deki partneri Marc Olivier Laurent de, Türkiye’nin tüm gelişmekte olan piyasalar için de yatırım yapmak üzere ‘‘en ideal ülke’’ konumunda olduğunu bellirterek, ‘‘Bu kapsamda Avrupa Birliği’ne entegrasyon sürecinde sanayi reformlarının hızlandırılması gerekiyor’’ dedi. ŞİRKET EVLİLİĞİ DANIŞMANLIĞI Türkiye’nin Rotschild ile ilk tanışması uzun yıllar öncesine dayanıyor. Baron Rothschild, bankanın Osmanlı İmparatorluğu ile geçmişi olduğuna da işaret ederek ilk kredi ilişkisinin Kırım Savaşı ardından yaşandığını söyledi. 1864 yılında Kırım Savaşı’nın ardından Osmanlı İmparatorluğu’nun Fransa ve İngiltere’nin garantisinde 5 milyon sterlin kredi aldığını hatırlatan Rothschild, ilerleyen yıllarda aynı miktardaki kredinin iki defa daha tekrarlandığını söyledi. Rothschild, bankanın o dönemde Mısır Hidivi ile yakın ilişkileri olduğunu kaydederek, Osmanlı İmparatorluğu’nun aldığı kredinin garantisi niteliğinde Mısır’ın Osmanlı Hazinesi’ne ödediği miktarın teminat olarak kabul edildiğini hatırlattı. Banka’nın 1902’den 1980’lerin sonuna kadar Türkiye’de herhangi bir faaliyette bulunmadığını kaydeden Rothschild, Türkiye’de özelleştirme sürecinin gelişimiyle bu ülkedeki faaliyetlerini hızlandırdıklarını söyledi. Rothschild, büyük şirketlere, önde gelen aile şirketlerine alımsatım ve şirket evliliği konusunda danışmanlıklarıyla öne çıkıyor. Son dönemde Türkiye’de aktif olan Rothschild, Türk Telekom için özelleştirme alternatifleri geliştirilmesinde danışmanlık yaparken, GSM şirketleri Aycell ve Aria’nın birleşmesinde ve Telsim’in TMSF tarafından satılması aşamasında Türk Hükümeti’ne danışmanlık hizmeti verdi. Ayrıca Çolakoğlu ailesine ait Türk Ekonomi Bankası hisselerinin BNP Paribas’a satışında danışmanlık veren şirket, Garanti Bankası’na ortaklık aşamasında GE Finance şirketine ve Denizbank’ın alımında Dexia Bank’a danışmanlık yaptı. Dünyanın en büyük finans danışmanlık kurumlarından birisi olan Rothschild, dünyanın 25 ülkesinde 2 bin 500’den fazla personelle hizmet veriyor. 2005 yılında Financial News tarafından yılın bankası olarak seçilen Rothschild’in dünya genelinde yaptığı işlemlerin toplam büyüklüğü 700 milyon Avro düzeyini buluyor. Rothschild, yaptığı 183.1 milyar dolarlık işlemle Avrupa’nın en fazla şirket evliliği danışmanlığı yapan firması konumunda. OECD’de istihdamı en düşük ülke Türkiye ESKİŞEHİR (AA) Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Teknoloji Araştırma Merkezi (TEKAM) Müdürü Prof. Dr. Muammer Kaya, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) raporuna göre, Türkiye’de nüfusun yaklaşık yüzde 54’ünün istihdam edilemediğini, Türkiye’nin istihdam edebilmede OECD ortalamasının yüzde 20 daha gerisinde olduğunu bildirdi. Prof. Kaya, yazılı açıklamasında, OECD’nin ‘‘İstihdamın Görünüşü, İş ve Ücretleri Arttırma’’ konulu raporunda, Türkiye’nin 30 OECD ülkesiyle karşılaştırıldığını hatırlatarak şunları vurguladı: Türkiye’de istihdamın nüfusa oranı 1994’te yüzde 52.4, 2001’de yüzde 47.8 ve 2005’te ise yüzde 45.9. Nüfusun yaklaşık yüzde 54’ü istihdam edilemiyor. Bu oranlar OECD ülkeleri ortalamasına göre yüzde 20 daha geride. OECD’de en iyi istihdam İsviçre’de, yüzde 77’den fazla. Türkiye ise bu oranın en düşük olduğu ülke. Türkiye’de 1564 yaş grubunun işgününe katılım oranı 1994’te yüzde 57.5 idi, 2005’te yüzde 51.3’lere geriledi. Bu oran OECD’de sürekli artarak 2005’te yüzde 70.3’e çıktı. Türkiye işgücüne katılımda OECD’nin yüzde 19 gerisinde. İşgücüne katılımda en iyi ülke yüzde 81 ile İsviçre. Türkiye ise sonuncu sırada. Türkiye’de işsizlik oranı 1994’te yüzde 8.8, 2005’te yüzde 10.5 seviyesinde bulunurken, OECD ülkeleri ortalaması 1994’te yüzde 7.8, 2005’te de yüzde 6.7. İşsizliğin en düşük olduğu OECD ülkesi yüzde 6.7 ile Meksika, en fazla olan ülke yüzde 18’le Polonya. Prof. Kaya, son 5 yıldır Türkiye’de istihdam ve işgücüne katılım oranlarının azaldığını ve işsizlik oranlarının arttığını belirterek ‘‘İstihdamda erkekler kadınlara göre daha şanslı. En şanssız grup yeni mezun ve yeni işe girecek gençler’’ dedi. soner@cumhuriyet.com.tr Türkiye’nin patent lideri Arçelik Ekonomi Servisi Türkiye’den son 3 yılda Dünya Fikri Haklar Örgütü’ne yapılan uluslararası patent başvurularının (PCT) yüzde 45’i Arçelik tarafından yapıldı. Koç Holding, son 3 yılda Türkiye’de üretilen patentlerin yüzde 13’üne de Arçelik’in sahip olduğunu açıkladı. Açıklamaya göre dünyada teknoloji yönetimi ile ilgili akademik konferanslar ve sempozyumlar organize etmek, yayınlar yapmak ve uluslararası bir bilgi kitlesi oluşturmak üzere 1989’da kurulan Portland International Center for Management of Engineering and Technology’nin (PICMET) 2006 yılı konferansı, Koç Holding ana sponsorluğunda 913 Temmuz arasında İstanbul Hyatt Regency’de yapılacak. Konferansta Koç Holding, Arçelik aracılığı ile önemli 2 bildiriyi uluslararası katılımcılarla paylaşacak. Türkiye’nin teknolojik odaklı bir gelişim noktası olma sürecine önemli katkı yapması beklenen PİCMET 2006 konferansında, 40’a yakın ülkeden katılımcı bildiri sunacak. G enel olarak, siyasi birlikteliğin nasıl gerçekleşeceğini ortaya koyabilmek için, nelerin olamayacağını anlatmaya çalışmıştık. Seçim yasası değiştirilmeden seçim ittifaklarının yapılamayacağını, yasaları dolaşarak oluşturulan çözümlerin de sonuçsuzluğunu ortaya koymuştuk. Bu değerlendirmeleri sola uygularsak, AKP iktidarı; ‘‘Yasaları değiştirip şu solcuları bir araya getirerek kendime ciddi bir alternatif oluşturayım’’ demez ise, solun ittifaklarla güç birliği sağlama çabaları sonuçsuz görünmektedir. AKP de böyle bir düzenlemeye kalkışmayacağına göre, o zaman ne yapmalı? ‘‘Ne yapmalı?’’nın yanıtı ‘‘malumun ilanında’’: Solda birliktelik parti üst yönetimlerinin bir araya gelmeleri yoluyla sağlanamaz. Bu şekildeki parti birleşmeleri büyümeyi sağlayamaz. Yani, gelmiş geçmiş tüm eski parti yöneticileri aynı parti çatısı altında toplansa bile, solda birlikteliğin sağlandığını söylemek olanaksızdır. Tepede çözüm arayanlar, nedense, solda/sosyal demokraside çözüm arayan kitlelere partilerini açmak için hiçbir çaba göstermemekte, aksine partiyi kitlelere kapalı tutmaktadırlar. Milyonlarca insana kapıları kapatıp siyasetten dışlayarak, tepede el sıkışma NOT DEFTERİ ZEKERİYA TEMİZEL Solun Birlikteliği Neye Bağlı? büyüme, tam istihdam, yaşam güvencesi gibi sorunlara çözüm aranmaktadır. Sosyal devlet ilkesinin bir yana itildiği, tüm sorunların çözümünün piyasalara havale edildiği, kalkınmanın finansmanının yabancı sıcak paraya bırakıldığı gibi uygulamalara toplum güven duymamaktadır. Sol birlikteliğin IMF programlarının etrafında oluşmayacağı artık bir gerçektir. Bu durumda halkın önüne, köklü çözümler sunan, sosyal nitelikleri olan ekonomik bir programla çıkmak, birliktelik için zorunlu olmaktadır. ??? Sol partiler açısından program etrafında birliktelik, kitlelerin siyasete katılımının sağlanması ile olanaklı olacaktır. Siyasi partiye katılım, kuru bir üyelik ilişkisinden ibaret değildir. Katılım; parti kararlarının oluşturulması sürecine etki yapabilmek, gerektiğinde tüm parti üyelerinin doğrudan demokrasiyle parti kararlarını oluştura larla da birliktelik sağlanamamaktadır. Bu durumda, birlikteliğin iki temel koşuluna yönelmek zorunlu olmaktadır: Program ve katılımcılık. ??? Öncelikle belirtmek gerekir ki, AKP’yi iktidara taşıyan koşullara karşı politikalar geliştirilmedikçe, AKP karşıtlığı ile bir yere varmak, bu karşıtlığı siyasi birleşmenin aracı olarak kullanmak olanaklı olmayacaktır. Bu da, birliktelik sağlamada halkın gereksinimlerine yanıt veren güçlü bir programı gerekli kılmaktadır. Geçen 20 yıl süresince yoğun olarak uygulanan yeni liberal politikalar, dünyada sol/sosyal demokrasinin yeniden yükselişe geçmesi sonucunu doğurmuştur. İnsanlar yeni liberal ekonomik uygulamaların yarattığı sorunlarla boğuşmaktadır. Gelir dağılımında ortaya çıkan eşitsizliklerin giderilmesi ve bölüşüm ilişkilerinin adaletli bir şekilde yeniden düzenlenmesi, sürdürülebilir ekonomik bilmesidir. Bir sol partinin bundan sonraki tüm kararlarını eski ve yeni tüm üyelerinin katılımı ile oluşturacağını söyleyebilmesi ve bu konuda düzenlemeler yapabilmesi, bütünleşmenin, kitlelerle ittifakın en güçlü yolu olacaktır. Örneğin, milletvekili adaylarının eski yeni tüm üyelerin katılımı ile yapılacak ön seçimlerle belirlenebilmesi üyeler ile parti arasında bir aidiyet ilişkisi yaratacaktır. Bu açılım hangi partide inandırıcı olur ve gerçekleşebilir bulunursa siyasal birliktelik o partide gerçekleşecektir. Böylece siyasi partilerdeki küçük bir grubun egemenliği kırılacak, katılımın olanaklı hale gelmesiyle farklı parti arayışlarının da önü kesilecektir. Bu projenin temel adımlarının bu yazının boyutlarına sığdırılması olanaksızdır.Ancak böyle bir projenin mevcut siyasi partileri seçimlere taşıyacak olan mevcut yönetim kadroları tarafından gerçekleştirileceği kabul edilmelidir. Bu, belki son seçimlerini yapan parti kadroları açısından da yadsınamayacak bir fırsat olacaktır. Sol partiler açısından gerçek ittifak, kitlelerin partiye katılımına olanak vererek sağlanacak ittifaktır. Bazen en etkili çözüm, hemen el altında duran, en kolay çözümdür. Yeter ki yöneticiler kendilerini aşmayı bilsinler. Krone Doğuş ile Türkiye’de üretecek Ekonomi Servisi Treyler üreticisi Krone ile Doğuş Otomotiv arasında niyet mektubu imzalandı. Doğuş Otomotiv’den yapılan açıklamada, Krone marka treyler ile tarım makineleri ekipmanlarının Türkiye’de üretimi konusunda şirket ile Bernard Krone Holding GmbH&Co.KG arasında işbirliğine gidilmesi için görüşmelere başlanmasına istinaden bir niyet mektubu imzalandığı belirtildi. Açıklamaya göre, niyet mektubu, Krone markası adına Dr. Bernard Krone ve Doğuş Otomotiv adına Aclan Acar tarafından imzalandı. Acar, bu aşamada treyler ve tarım makineleri ekipmanlarının Türkiye’de üretilmeye başlanmasının önemli bir adım olduğunu söyledi. Acar, böyle bir işbirliği sonucunda Türkiye’nin diğer pazarlara parça ihracatını da gerçekleştirebileceğini ifade etti. Krone ile Doğuş Otomotiv birlikteliği, 2003 yılında Doğuş Otomotiv’in Krone marka treylerlerin distribütörlüğünü almasıyla başladı. 2006 Mayıs sonu itibarıyla Türkiye’de yüzde 15’lik pazar payına sahip olan Krone’nin, toplam 13 yetkili satıcısı bulunuyor.