Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 GÜNCEL C haberlerin devamı TEMMUZ CUMA ‘Köşk inadı sıkıntı yaratır’ Baştarafı 1.Sayfada gerçek. Zihinlerde bu tür düşünceler var. Ben 15 yıldır siyasetimi bu gerçeklere dayalı olarak oluşturmaya çalışıyorum’’ diye konuştu. CHP Genel Başkanı Baykal, ulusal gazetelerin Ankara temsilcileriyle partisinin yeni genel merkez binasında kahvaltılı bir toplantı düzenledi. Başbakan Tayyip Erdoğan’la görüşmesinde siyaset konuşmadıklarını yineleyen Baykal, ‘‘Sadece FİSKOBİRLİK’e dokundurma yaptım. Biraz da Kırkpınar güreşlerini konuştuk’’ dedi. Baykal, 30 Ağustos ile ilgili tartışmalı dönemin bittiğini belirterek bu konuda şu değerlendirmeyi yaptı:‘‘Bu kamuoyunun zaferidir. Biz tehlikeyi gördük. AKP’nin teamüllerin dışına çıkma eğilimini gördük. Uyarımızı yaptık. İşe yaradığını düşünüyoruz. Bu aşamadan sonra 30 Ağustos sürecinin geleneklerin dışında geçmeyeceğini düşünüyoruz. Böyle bir şeyi denemek akıl, mantık ve sağduyunun dışına çıkmak anlamına gelir. Bir tertip yapıldı ve bu bozuldu.’’ “BENDEN BAŞKA BİRİSİ DE ADAY OLABİLİR” Baykal, 2.5 saati aşan kahvaltılı toplantının 1 saate yakın bölümünü cumhurbaşkanı seçimine ayırdı. Erdoğan’ın Frankfurt dönüşü yaptığı ‘‘Benden başka birisi de aday olabilir’’ açıklamasının kendisinin adaylığını ilan etmek anlamına geldiğini söyledi. CHP lideri, şöyle devam etti: ‘‘Erdoğan adaysa AKP içinden biri çıkıp, ‘Ben de adayım’ demez. Bugünkü tabloya baktığımızda Erdoğan yargıyla kavgalı, Türkiye’nin bir bölgesiyle, Karadeniz’le kavgalı, üniversitelerle kavgalı... Böyle bir kişinin cumhurbaşkanlığı sıkıntı yaratır. Benim itirazım Erdoğan’ın kişiliğine değil, siyaset anlayışına.’’ ‘SORUMLU TUTULAMAZ’ Baykal, anayasanın 105. maddesinin cumhurbaşkanlarının görev ve yetkilerini ayrıntılarıyla tarif ettiğini, hükümetin uygulamalarını onayladığı için sorumlu tutulamayacağına işaret ettiğini belirtti. Amacının Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı sürecini engellemek değil, tehlikelere dikkat çekmek olduğunu söyleyen Baykal, ‘‘Diyelim ki Erdoğan Köşk’e çıktı, Meclis’te de başka bir aritmetik oluştu. O aritmetik Erdoğan’ı Yüce Divan’a gönderdi. Erdoğan haftada üç gün Yüce Divan’da ifade verecek, üç gün Köşk’te görev yapacak. O sırada Anayasa Mahkemesi’nden birinin görev süresi dolduğunda oraya atama yapacak. Böyle bir tablo düşünebiliyor musunuz? İşte ben oldum diyerek, dayatarak Köşk’e çıkmaya kalkarsanız bu sıkıntılar çıkabilir’’ dedi. 12 Eylül öncesinde anayasanın cumhurbaşkanının üçte iki oyla seçilmesini öngördüğünü, ancak 100 turu aşan oylamada bile bu rakama ulaşamamanın sıkıntı yarattığını söyleyen Baykal, 1982 Anayasası’nda bunu aşmak için üçte iki şartının kaldırıldığını anımsattıktan sonra şu değerlendirmeyi yaptı: ‘‘Şimdi salt çoğunlukla cumhurbaşkanı seçilebiliyor. İşte o zaman da uzlaşma sıkıntısı ortaya çıkıyor. AKP kendi geleceğini de düşünerek uzlaşma zemini aramalı.’’ Baykal, gazetecilerin ‘‘Hikmet Çetin gibi biri mi’’ sorusuna, ‘‘Ne olur isimlerden söz etmeyin. Siyasetin içinden dışından herhangi biri olabilir’’ yanıtını verdi. Baykal, bir soru üzerine üzerinde uzlaşılacak kişinin AKP’nin içinden de olabileceğini söyledi. CHP’NIN AÇILIMI Baykal, rejime yönelik tehditlerin ciddi boyutlarda olduğunu, bunu pek çok zeminde dile getirdiklerini belirtti. Bugün merkez sağda olan pek çok kişinin bile CHP’nin işlevinin farkında olduğunu vurgulayan Baykal, şöyle devam etti: ‘‘Bu anlamda partiyi geniş toplum kesimlerine açıyoruz. Açılımımız kişilere değil, topluma. Kamuoyunda yayımlanan isimlerin hiçbirine bir öneri götürmedik. Bu tür haberler olsa olsa diye yapılıyor. Merkez sağ geçmişte bugünkü iktidar eğilimlerine ödün vere vere kendisi geride kaldı, çaresizliğe düştü. ’’ ILIMLI İSLAM SÖYLEMLERİ ABD’nin de artık ılımlı İslam söylemlerini bıraktığına dikkat çeken CHP lideri, ‘‘Çünkü ılımlı diye başlarsanız iş aslına dönüyor. Mısır’da, Cezayir’de, Fas’ta, Hamaslı Filistin’de neler oluyor, çok dikkatle izlemeliyiz. Bize bir şey olmaz dememeli’’ diye konuştu. Baykal, Cumhuriyet gazetesinin manşetinde yayımlanan Amerikan Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde yer alan haritaların bir paranoya olmadığını belirtti. 15 yıldır siyasetiBaykal, bir soru üzerine yabancılara toprak satışında dikkatli davranılması gerektiğini belirtti. Baykal, Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi makul bir sürede tam üyeliğe kabul etmeyeceğini, bunu aklı başında sağduyulu herkesin bildiğini söyledi. CHP lideri, Türkiye’nin tam üyeliğe kabulüyle birlikte askeri müdahale, irtica, bölücülük, etnik çatışma olasılıklarının kalkacağına dikkat çektikten sonra, ‘‘Ama işte o uzun yola gidiş var. O süreçte ne olur; belirsizlik var. Bugün AB ile bir oyun oynuyoruz. AB bize tam üyeliğe kabul etmeyeceği halde olacakmış gibi davranıyor. Türkiye süreci bildiği halde tam üye olacakmış gibi hareket ediyor. İşadamları, pek çok gazete yöneticisi böyle hareket ediyor. Bir de hayal kuranlar var, işte o tehlikeli. Hele yönetimde olurlarsa’’ dedi. AB’nin, Türkiye’nin kaygılarını anlamadığına dikkat çeken Baykal, ‘‘Örneğin laikliği onlar ortaçağın hemen sonrasında çözmüş. Şimdi biz bu konuda kaygı duyunca anlamıyorlar ya da anlamak istemiyorlar. Atatürk’ün fotoğraflarının önemini bilmiyorlar. Atatürk’ün insan hakları, kadın hakları, aydınlanma demek olduğunu bilmiyorlar’’ diye konuştu. ni Türkiye’yi parçalamaya yönelik senaryoları dikkate alarak oluşturduğunu belirten Baykal,‘‘Geçmişte biz Çekiç Güç’e hayır derken bu tehlikeleri görerek tavır aldık. Bizim coğrafyamızda ne yazık ki çok sık harita çiziliyor. 1 Mart tezkeresinde aman sıkı duralım derken kaygımız bunlardı’’ diye konuştu. ‘AB TÜRKİYE’Yİ ANLAMIYOR’ GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK Anlayana Anlamayana M eslek kuruluşlarımız bugünden tezi yok hemen ‘‘Emriniz olur Reis Beyefendi Hazretleri’’ diye başlayan açıklamalar yapmalı; Basın Yasası’nda bir an önce acilen değişikliğe gidilmesini hükümetten istemeli. İstemeli, yoksa baştan aşağıya örtünmüş muhterem eşiyle Rusya’ya giderken ‘‘kargaların bile’’ güleceğini söylediği haberleri diline dolayarak TV ekranlarını dakikalarca tutsak alan Bay Bülent Arınç’ın hışmına uğrayacağız, vallahi billahi. Arınç Bey haklı. Ankara’dan kalkmış taa Tunceli’ye kadar gitmiş, anlattığına göre halk tarafından büyük coşkuyla karşılanmış. O gün orada Bedensel Engelliler Rehabilitasyon Merkezi’nin açılışında folklar gösterileri yapan kızların başlarının özellikle örtülü olduğunu görünce elbette Bay Arınç’ın... ...Kadınları kızları tesettürlü görmeyi emreden yaşam felsefesine uygun bu manzara karşısında gözü, gönlü bir hoş olmuş ve fakat şu medya yok mu şu kahrolası medya... Bu manzaraya da limon sıkmış. ‘‘Orada bine yakın insan vardı. Hiç kimse bu çocukların başı niye açık veya kapalı diye bir şey söylemedi’’ diyor. Gazeteci ise bu haltı karıştıran ortaya çıkıp konuşmadığı için Bay Arınç’a göre ‘‘feryat ediyor’’muş. ??? Gazetecinin Bay Arınç’la türbanlı, başı sıkmalı, üstü başı tesettürlü kadınlar konusunda bir uzlaşıya varması olanaksız. Gazeteciye göre Türk kadını çağdaş ölçüler içinde yaşamalı, giyinmeli. Bay Arınç’a göre kadın eşi gibi ayak tırnağı görünmeyecek biçimde örtünmeli. Zaten Başbakanları kadın özgürlüğünü Bay Arınç’ı destekleyecek içerikte açıklamıyor mu? RTE de kılık kıyafet sorunundaki özgürlük anlayışını açıklarken sokaklara inen ülkeyi Ortaçağ karanlığında göstermeye yeltenen kara çarşaflı, özel tanımlarıyla kara Fatmalarla yumurta kafalı türbanlı manzaraların çirkin görüntülerine değinmiyor bile... Çünkü onlara göre kadına özgürlük ev içinde. Ev dışında kara Fatma veya yumurta kafalı! ??? Bay Arınç, Tunceli’de olduğu gibi Türkiyemizin hemen her köşesinde dinci yalakaların düzenledikleri bu manzaralardan doğan medyatik tepkileri önlemek, tabii laik Türkiye’yi yaşatmak istiyorsa; törenlerde de, güncel yaşamda da kadınların tesettürlü, türbanlı görünmelerini istemediğini lisanı münasiple açıklaması gerekiyor. Gerçi bu dilek, olmayacak duaya amin demek ama, insanlığımızın gerektirdiği bir dilek. Medyanın başörtüsüyle ilgili ‘‘paranoyaya dönüşen’’ haberlerinden ‘‘bıkmış’’ Bay Arınç. Biz de; Bay Arınç’ların, Bay RTE’lerin, Bay Gül’lerin, bilumum bay bakanların ve dahi böyle düşünen AKP’li milletvekillerinin ve de AKP iktidarının paranoyaya dönüşmüş tesettürlü, sıkma başlı veya türbanlı kadın ideallerinden bıktık usandık. ??? Antisosyal türban haberlerinden yola çıkan Bay Arınç’a göre, ‘‘medya kendini yenilemeliymiş’’. Başüstüne efendim: Ama nasıl? Eli değmişken medyanın yenilenme yöntemlerini de sıralayıp saysa, işimiz kolaylaşacak! Ya da Yüce Meclis’in Başkanı, bi zahmet medyayı kendi idealleri doğrultusunda yenileyecek süper bir yasa hazırlasa. Çevresindeki kendine bağlı milletvekillerine imzalatıp Meclis’e sunsa. Hem medyaya hem de medyadan derin şikâyetleri olan RTE’ye hizmet etmiş olmayacak mı? Türban olaylarını, Tunceli’de olduğu gibi dinci amaçlarla tezgâhlanan olayları sergileyen medya; Bay Arınç’ın savının tersine Türkiye’ye kötülük değil ‘‘en büyük iyiliği’’ yapıyor. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az! ABD’nin Bölge Haritas : Kürtlere Kan Vaadi! ABD Silahlı Kuvvetler dergisinde yayımlanan yeni Ortadoğu haritası ve haritanın yorumu, yeni bir yorum gerektirmeyecek kadar açık. Soğuk Savaş’ın bitmesinin ardından dünyanın tek kutup merkezi olmayı hedefleyen ABD’nin bölgemizdeki haritaları yenilemeye niyetli olduğunu yıllardır yazıp çiziyoruz. Konuya ilişkin konferanslarda buna vurgu yapınca insanların yüzünde değişiklikler hissederim... Kimileri, kaygıyla başını sallar... Kimileri ‘‘acaba’’ gibilerden donuklaşır... Kimileri, işin o noktaya varmasının güç olduğunu ima eden bir ifade takınır... Böylesi durumlarda şakayla karışık seslenirim: ‘‘Arkadaşlar, ben bu konularda kitapsız biri değilim... Balkanlar’ı dolaştım; Balkanlar, diye yazdım... Hem bal tadının hem kan kokusunun keskin olduğu bir coğrafya... Orta Asya’ya gittim; Ortadaki Asya Ülkeleri diye yazdım... Irak’a gittim; Kerbela, Kerbela’ya dönmüş, diye düşündüm...’’ Sözün özü görünen harita kılavuz istemiyordu... Son haritanın ABD’nin Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde çıkması, haritanın yorumunu da Ergin Yıldızoğlu’nun anlatımıyla 20’den fazla yayımlanmış kitabı ve yüzlerce makalesi bulunan emekli albay Ralph Peters’in yapması bir kez daha durup düşünmeyi gerektiriyor. Ben de haritaya ilişkin gözlemlerimi, birkaç bölümde ve yazıda aktarmaya çalışacağım... ??? Haritanın Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren boyutu, ‘‘Özgür Kürdistan’’ın sınırlarına ilişkin. Türkiye, Suriye, Irak ve İran’dan topraklar alınıyor ve Kürtlere veriliyor. Kürtler, Karadeniz’den kıyıya açılıyor. Demek ki, Akdeniz olmadı Karadeniz verelim, dediler. Akdeniz niye olmadı? Bizce orada ayrı bir harita var! ABD’nin dost ve müttefik ülkelerle ilgili 21. yüzyıl stratejisi şu: 1 Bu ülkeleri kopmaz bağlarla yanımızda tutalım. 2 Bu ülkelerin bölgesinde güçlenip bizim politikalarımızı etkileme, karşı çıkma noktasına gelmesine izin vermeyelim. Son olarak Dışişleri Bakanı ‘ABD’ullah Gül’le ABD Dışişleri Bakanı ‘Condi’nin ilan ettiği stratejik ortak vizyon belgesinde de yer aldığı gibi ABD, Türkiye’yi bölgedeki tüm politikalarında kullanabileceği kaldıraç olarak görmek istiyor. Bunu yaparken de ‘‘dostça’’ ‘‘küçültmeyi’’ planlıyor! ??? 7 Temmuz Cuma günü Cumhuriyet’in manşetten yayımladığı haritaya bir başka gözle bakınca şu yorumu da yapabiliriz: Yeni mayınlı bölgeler oluşturulmuş! Bu mayınların tam ortasında da Kürtler var. Türkiye, Suriye, İran ve Irak’ta yaşayan Kürtler ‘‘Özgür Kürdistan’’ın kurulmasıyla ortak bir devlete sahip olacak. Bu durumda topraklarını kaybeden ülkeler ne yapacak? ABD bir güzel oturmuş, emek harcamış, harita yapmış, kırmayalım, gereği neyse yapalım mı, diyecek... Bunu demeyecek, doğal bir refleksle kendisini korumak isteyecektir. Bu durumda da bölgede daha çok kan dökülecektir. İran, Suriye, Türkiye yönetimi bu sorun etrafında yakınlaşacaktır. Bunun devamında belki de en çok zarar gören Kürtler olacaktır. Haritanın zora girmesiyle Kürtleri ilk satan da (tarihte olduğu gibi) Amerika olacaktır! Bu harita Kürtlere devlet değil, kan vaat ediyor! Haritanın Irak’a ve Araplara yansımasını yarına bırakalım... ankcum?cumhuriyet.com.tr Zaman gazetesi Fethullahçı Baştarafı 1.Sayfada raj listesinde Posta gazetesi ile birlikte ilk sıralarda yer alan Zaman gazetesinin tirajının yüzde doksanı bedava dağıtılıyor. Hürriyet gazetesinin pazar ekinde Ayşe Arman’ın Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı ile yaptığı röportaj yayımlandı. ‘GÜLEN’İ SEVİYORUZ’ Röportajda Ayşe Arman’ın ‘‘Fethullah Gülen’le bu gazetenin alakası hangi seviyede’’ sorusunu Dumanlı ‘‘Fethullah Gülen’i seviyoruz. Ben de, gazetenin sahipleri de, yöneticileri de...’’ şeklinde yanıtlıyor. Dumanlı, gazeteci Arman’ın ‘‘Gülen’le Zaman gazetesi arasındaki ilişkisi’’ yönündeki sorusu üzerine ‘‘Düşünce adamı olarak hemen hemen bütün düşüncelerini destekliyoruz. Beğeniyoruz, takip ediyoruz, kişisel olarak da seviyoruz. Sahiplerimizle dostturlar, arkadaştırlar’’ diye konuşuyor. Dumanlı, Ayşe Arman’ın ‘‘Yayın yönetmenliğini yaptığınız gazete için ‘Fethullahçıların gazetesi’ deniyor’’ sözlerine ise şöyle karşılık veriyor: ‘‘Bir kere Fethullahçı tabirinin başta Fethullah Gülen olmak üzere herkes için nahoş bir tabir olduğunu düşünüyorum. Hakaret gibi. ‘Ben bir akım başlattım’ dese anlayacağım. Öyle bir şey demiyor. Böyle isimlendirmeyi, yaftalamayı çok yapıyorlar. Ve o yaftanın altında herkesi tek tip olarak düşünüyorlar. Oysa hiçbirimiz tep tip değiliz ki. Hepimizin ayrı bir hikâyesi, serüveni var.’’ Arman’ın ‘‘Siz bir cemaat gazetesi mi çıkarıyorsunuz’’ sorusunu ‘‘Hayır. Ben böylesine bir değerlendirmeyi hazırlopçuluk olarak görüyorum. Ve haksızlık. Zaten geri bir tabir, soğuk savaş yıllarından kalma gibi. Cemaat gazetesi yapmak kolaydır, haber merkezine bile ihtiyaç yoktur. Bir propaganda gazetesidir’’ diye yanıtladı. ‘GAZETELERI TEK TEK ELDEN INSANLARA ULAşTıRıYORUZ’ Dumanlı, sözlerini Cumhuriyet gazetesine sataşarak şöyle sürdürdü: ‘‘Ben o açıdan Cumhuriyet’i bir cemaat gazetesi olarak nitelendirebilirim, bizim gazeteyi değil. AK Parti araştırma yapmış, en fazla okunan gazete bizim gazete çıkmış. Deniz Baykal’la röportaj yapıyordum, Kemal Derviş geldi. Baykal ‘Gel senin en sevdiğin gazetenin yönetmeni burada’ dedi. Bu nasıl bir gazete ki hem AK Partililer okuyor, hem de CHP’liler. Ben inanıyorum ki bu ülke için kafa yoran herkes bu gazeteyi okuyor. Belki de en fazla askerler okuyorlardır, bilemem artık.’’ Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, Ayşe Arman’ın sorularını yanıtlarken gazetelerini tek tek evlere ulaştıran 100’ü aşkın büroları bulunduğunu söyledi. Türkiye’de gizli bir abonelik sistemi bulunduğunu belirten Dumanlı, ‘‘YaySat’tan alıyor, apartman apartman, daire daire, ofis ofis dağıtıyoruz’’ dedi. Arman’ın Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı ile yaptığı röportaj devam etti. Fethullah Gülen’in fikirlerini gazete olarak beğendiklerini, desteklediklerini ve takip ettiklerini belirten Ekrem Dumanlı, Hürriyet gazetesinde yayımlanan röportajda gazetenin tirajı ve abonelik sistemi ile ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. Zaman gazetesinin kapı kapı dolaşılarak dağıtılması konusuna da değinen Dumanlı, konuyla ilgili şu itiraflarda bulundu: ‘‘Ben Aydın Bey’e (Doğan) söyledim. Abone, dünyadaki gazetelerin kurtuluşu, Türkiye’dekilerin ise çıkış yolu. Biz ne yapıyoruz? YaySat’ın dağıttığı gazeteleri ev ev dağıtan bürolar açıyoruz, 100 küsur büromuz var. Yay Sat’tan alıyor, apartman apartman, daire daire, ofis ofis dağıtıyoruz. Daha da büyük bir kadro kuruyoruz, bir yıl içinde Türkiye’nin en güzel dağıtım ağını kuracağız.’’ Erdoğan El Kadı’ya sahip çıktı Baştarafı 1.Sayfada kurulu üyesi olduğuna işaret eden Erdoğan, Zapsu ile ilgili bugüne kadar çok çeşitli spekülasyonlar yapıldığını söyledi. Erdoğan, El Kadı’ya ilişkin şunları kaydetti: ‘‘Türkiye’yi seven, ki ailesi itibarıyla da geçmişi itibarıyla da Türk ve burada yatırımları olan bir insandır. Hayırsever olmaktan başka hiçbir özelliği olmayan bir insandır. Cüneyd Beylerle geçmişte ortaklıkları oldu, sonra zaten Cüneyd Bey o ortaklıktan, o şirketten ayrıldı. Cüneyd Bey hâlâ o zikredilen şirketin ortağı gibi gösteriliyor. Cüneyd Bey’in halbuki alakası yok ama bu gösteriliyor. Böyle yargısız infaz yapılmaz. Savcı takipsizlik kararı vermiş mesela Yasin Bey’le alakalı olarak. Hâlâ bununla ilgili yeniden yargı süreci başlatılsın deniyor. Var mı böyle bir anlayış, böyle bir mantık var mı? ABD’de bu şeyin içerisine alınmış, bizim dönemimizde böyle bir şey yapılmış... Nerede yapılmış? Hiç ilgisi alakası olmayan, sadece gazete haberleriyle aynı haberler böyle dönüp dönüp duruyor, kafalar bulandırılmak suretiyle bakıyorsunuz Cüneyd Bey’in üzerinden, Yasin Bey’in üzerinden aslında hedef belli, biz yıpratılmak istiyoruz.’’ ‘ONLARI HOPLATACAĞIZ’ Kendilerinin, bu tür haberler yapılmasının gerçek nedenini bildiklerini ileri süren Erdoğan, ‘‘Ama bakın ben sabırlı gidiyorum. Açık, net söylüyorum, vakti saati geldiğinde kesinlikle açıklayacaklarım, inanıyorum ki o zaman milletimi çok daha rahatlacak, ama onları da hoplatacaktır’’ dedi. Erdoğan, şöyle konuştu: ‘‘Bu yayın grubu bununla ne yapmak istiyor, ben bunu anlamış değilim. Ne elde etmek istiyor? Eğer, ‘Biz bir şeyler kaparız, köşeye sıkıştırırız da bir şeyler elde ederiz...’ bunun gayreti içerisindeyseler, bundan hiçbir şey elde edemezler. Bunu böyle bilmeleri lazım.’’ Gündemdeki diğer önemli konulara da değinen Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, kendisinin cumhurbaşkanı olması durumunda yolsuzluk iddialarıyla Yüce Divan’a gidilebileceği yönündeki açıklamalarının anımsatılması üzerine ‘‘Sayın Baykal’ın oradaki ifade tarzı bir iddia mı, iftira mıdır bunu da birbirinden ayırmak lazım. İddia başka şeydir, iftira başka şeydir. Bu noktada kendimize inancımız, güvenimiz çok çok fazla’’ dedi. Alevi yurttaşların zorunlu din dersiyle ilgili itirazlarının anımsatılması üzerine ‘‘Zorunlu din dersi diye bir olay yok, din kültürü ve ahlak bilgisi dersi var. İkisi ayrı bir olay’’ diyen Erdoğan, kendilerinin de zorunlu din dersine karşı olduklarını söyledi. Devamı haftaya IMF işçi kıyımı öneriyor Haber Merkezi Türkiye işgücü piyasalarını değerlendiren IMF, esnek çalışmadan bölgesel asgari ücrete kadar bir dizi uygulamanın hayata geçirilmesini önerdi. İşten çıkarmaların kolaylaştırılmasını isteyen IMF, Türkiye’de asgari ücreti çok yüksek buluyor ve bölgesel asgari ücret uygulamasına geçilmesini istiyor. Yapısal reformların Türkiye için önemini ortaya koyan bir çalışma hazırlayan IMF ise işgücü piyasalarına yönelik yeni öneriler getiriyor. Türkiye’de işsizliğin önlenmesi ve istihdamın arttırılması için daha esnek bir işgücü piyasasının gerekli olduğunu savunan IMF, istihdam tazminatları uygulamasının da yeniden düzenlenmesinden yana. TİYATRO SANATÇISI Özok: Yargı kıskaçta Baştarafı 1.Sayfada manın bütün koşullarını sağlayacak; sağlıklı, yansız, hiçbir etki altında kalmadan çalışma yapabilecek bir ortamın yakalanmış olması gerektiğini vurguladı. Cumhuriyet savcılarının, ismini aldıkları Cumhuriyetin değerlerini korumak, ona yönelik her türlü saldırıyı engellemek için gerekli duyarlılığı göstermek durumunda olduklarını vurgulayan Özok, şöyle konuştu: ‘‘Cumhuriyetin yaptırımı, adını aldıkları Cumhuriyet savcılarına aittir. Günümüzde yaşanan, Cumhuriyetin altını oymak için ne lazımsa onu yapan bir toplumsal yapıda savcılarımıza çok daha önemli görevler düşüyor. Savcılarımızın bunları yaparken kuşkusuz Adalet Bakanlığı’nın, siyasal iktidarın uzaktan yakından etkisi altında kalmaması lazım. Ama maalesef, üzülerek söylüyorum ki, bugün bu söylediklerimden çok uzakta bir yönetim anlayışı var. Atamada, yer değiştirmede, dava açmada. Bugün hepimiz biliyoruz ki Adalet Bakanı’nın, her anTürkiye’deki bütün yargıçlar için anında teftiş, soruşturma başlatma olanağı var. Böylesi Demoklesin kılıcı gibi üzerinde tehdit olan bir yargıçtan, bir savcıdan hiç kimse kahramanlık, bir Don Kişotluk bekleyemez. O nedenle yasal düzenlemelerle, anayasal düzenlemelerle savcılık kurumunun elini güçlendirmek zorundayız.’’ Oturuma, Onursal Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok, çeşitli illerin baro başkanları, yargı mensupları ile yerli ve yabancı akademisyenler katıldı. Mehmet Akan’ı son yolculuğuna uğurladık Kültür Servisi Geçirdiği ameliyatın sonrasında yoğun bakımda tutulduğu Okmeydanı Hastanesi’nde yaşamını yitiren tiyatro sanatçısı, koreograf, oyuncu, folklorcu, araştırmacı, yazar Mehmet Akan, dostları, meslektaşları ve ailesinin katıldığı törende alkışlarla son yolculuğuna uğurlandı. Akan için DT Taksim Sahnesi’nde düzenlenen törene birçok sanatçı ve dostu katıldı.