23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HAFTA C Redaksiyon/Redaktion: Starkenburg Str. 5, 64546 MörfeldenWalldorf. email:cumhuriyet@gmx.net Tel: 0610598174446 İmtiyaz Sahibi/Inhaber: İlhan Selçuk (Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.’yi temsilen, Cumhuriyet Vakfı adına) Genel Yayın Yönetmeni/ Chefredakteur: İbrahim Yıldız Yazı İşleri Müdürü/ Redaktionsleiter: Osman Çutsay Yayın Koordinatörü/ Koordinator: Hayri Arslan Reklam/Anzeigen: Ömer Aktaş Yayın Kurulu/Redaktionsbeirat: İlhan Selçuk (Başkan/ Vorsitzender), Prof. Dr. Emre Kongar (Berater), Orhan Erinç, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, İbrahim Yıldız, Orhan Bursalı, Mustafa Balbay, Hakan Kara Baskı/Druck: Hürriyet A.Ş Zweigniederlassung Deutschland, An der Brücke 2022 D64546 MörfeldenWalldorf. Dağıtım/ Vertrieb: ASV Vertriebs GmbH (Der Verlag übernimmt keine Haftung für den Inhalt der erscheinenden Anzeigen) MANAVGAT’A BAĞLI ÇOLAKLI BÖLGESİNDE DÖRT BÜYÜK OTELDEN OLUŞAN TURİSTİK TESİS : Süral: Kasaba gibi otel örebildiğim kadarıyla otel beş yıldızın tüm hakkını veriyor: Odalar zevkle döşenmiş, yemekler kaliteli, servis (hele oda servisi) başarılı... Fakat oda numaralama sisteminde bir sorun var gibi... G Süral Resort Hotel Manavgat’a bağlı, Çolaklı bölgesinde... Şirketin dört büyük oteli, yan yana kurulmuş ve dördü bir arada, neredeyse bir kasaba boyutlarında. Kapalı ve açık alanları bir arada düşünülürse, sahiplerinin arsa sorunu yokmuş gibi göründü bana... Sonradan öğrendiğime göre gerçekten yokmuş. Bu tür otellerde benim sorunum şu: Kısa süreler kaldığım için otelin her yanını görememiş oluyorum. Bu kez de öyle oldu, Resort Hotel’i bitiremedim. Görebildiğim kadarıyla otel beş yıldızın tüm hakkını veriyor: Odalar zevkle döşenmiş, yemekler kaliteli, servis (hele oda servisi) başarılı... Fakat oda numaralama sisteminde bir sorun var gibi... Örneğin ben üçüncü katta kalıyordum fakat oda numaram 1’le başlıyordu. Üstelik birbirine bağlı her blokta üç ayrı üçüncü kat olması, odama yeniden kavuşmamı bir sevinç kaynağı haline getiriyordu. Buna arazi bolluğundan ötürü otelin çok geniş bir araziye kurulmuş olmasını eklerseniz, odadan dışarı adım atmak ‘‘sağlıklı yaşam yürüyüşü’’ yerine geçebiliyordu. Avantajı vardı: Her otelde sorun olan şezlong bulma sıkıntısı yaşanmıyordu. Her gün en az üçdört şezlonga havlu yerleştiren Almanlar bile sonunda pes etmişler, ne zaman arasalar bir şezlong bulabileceklerine artık inandıkları için havlu yerleştirmeyi bırakmışlardı. Mehmet Hakan Süral dört otelin genel müdürlüğünü yürütüyor. Sıkıntıları da ona göre... Bu yıla özgü sıkıntıların başında Çin Seddi’nde kapitalizm! MUSTAFA BALBAY Çin’in son dönemdeki ekonomik tırmanışı, Çin Seddi’ni geride bıraktı. Bugün Çin’in kapitalizmden de esinlenen ekonomik yükselişiyle Çin Seddi’ni bir araya getirelim... Çin Seddi’nin tam Çince’si şu: Wan li chang cheng. Yani, on bin le uzunluğundaki büyük duvar. Bir le 500 metre... Çin Seddi’nin tamir gören, yenilenen bütün bölümleri yan yana getirildiğinde uzunluk 40 bin kilometreyi buluyor. Her 2.5 kilometrede bir kule, 5 kilometrede bir nöbetçi karakolu, 15 kilometrede bir garnizon var... Seddin inşası, yapılış nedeni uzun, biz tırmanışa geçelim... Çin Seddi’nin ziyarete açık en turistik yanı Badaning bölgesinde. Pekin’e 80 kilometre kadar uzaklıkta... Yeşilliklerin arasından geçip Badaning’in tırmanma yerine geldiğimde birden kalabalık arttı. Kendimi bir an Efes antik kentinin girişinde hissettim... Çinlilerin iddiası o ki; yeryüzünün en çok fotoğraf çekilen yeri Çin Seddi... Ölçüm yapılmış mıdır bilinmez ama, bırakın müşteri sıkıntısı geliyor. Genellikle kuş gribi, papaz cinayeti, karikatür krizi gibi nedenlere bağlanan sıkıntının başka nedenleri de var. Genel Müdür’e göre: Gelecekten endişe duymaya başlayan Almanlar para biriktirmeye başlamışlar. Hala gelmeye devam edenlerin olmasının nedeni ise, bizim otellerde yapılan tatilin, Almanya’da insanların evinde yiyip içmesinden daha ucuza gelmesi. Antalya’ya içki içmeye mahsus ‘kırmızı sokaklar’ yapılacağının duyulması. Bundan vazgeçildi ama galiba Almanların kulağına kar suyu kaçmış bir kere... Düşünsenize; ya otelde bira bulunmazsa. ASPENDOS VE BELKIS Buralara kadar gelmişken; yakın çevreyi gezmeli... Aspendos tiyatrosu hala bütün görkemiyle ayakta... Buna şaşırmamın nedeni şu: Gazetelerin yerel eklerinde ‘‘aşırı kullanım yüzünden’’ yıkılacağının ileri sürülmesi... İster misiniz depremlerin bile yıkamadığı 2 bin 200 yıllık taş yapıyı hor kullanım yüzünden biz yıkabilelim. Belkıs köyü son yapılaşmalar ile kendisini tiyatroya iyice adapte etmiş gibi görünüyor. Bazaar 54’ün çağdaş binasını saymazsanız, tüm turistik tesisler dermeçatma gecekondular, hatta karton veya naylonlarla üstü örtülmüş bir tiyatro dekoru gibi. dünyanın başka ülkelerinden gelenleri, her Çinli şu sedde bir hatıram olsun dese, eder 1.3 milyar fotoğraf! Sıcak bir Ağustos... Usul usul tırmanmaya başladım... Önce likit önlemi; bir küçük su bir de meşrubat aldım... İnsan tırmandıkça tırmanmak istiyor. Sanki birkaç yüz metrelik merdivenli yüksekliği değil, birkaç yüzyılı adımlıyorum. Görünüm insanı öylesine etkiliyor. Duvarlara serili Çin işi tekstil ürünleri görüntüyü etkilese de bozmuyor. Bol fotoğraflı tırmanmanın 30. dakikasında suyum bitti. Hemen kıyıdaki küçük satıcıya yöneldim. Yanımda yeterince Çin parası yuen vardı. 7 yuen bir dolar, bir küçük şişe su 3 yuen, normal... Bozuklukları çıkarıp su isteyince, satıcı ‘‘5 yuen mister’’ dedi. Aşağıda 3 demenin alemi yok, mecbursun almaya... Tırmanma yolunun sonuna doğru bir kez daha su alayım dedim. Fiyat 7 yuene çıkmıştı. Kendi kendime mırıldanmadan edemedim: ‘‘Ee, Çin kapitalizmi öğrenmiş!’’ Zirvede isim hanesi boş, renkli, güzel bir sertifika satılıyor. Oraya adınızı yazıyorlar: ‘‘Falanca kişi Çin Seddi’ne şu tarihçe tırmanmıştır!’’ Fiyatı 40 yuen! Girişteki sertifikada ise tırmanmıştır yerine ziyaret etmiştir, yazılı. Fiyatı 10 yuen! Gezekalın! İlklerin kenti Bergama SERDAR KIZIK D oğası, tarihi ve kültürüyle Anadolu’nun baş döndüren değerlerinin görkemine tanık olurken, bu zenginliğin korunmadığını, bırakın talan edilip, yağmalandığı gerçeği insanın içini acıtıyor. Gidin Bergama’ya... Pergamon’un, Akrepol’un, Asklepion, Kızıl Avlu’nun görkemi başınızı döndürürken, bir terk edilmişliği, yalnızlığı hissedecek misiniz bakalım? Eminin içinizden geçecektir, ‘‘birileri el atsa da tarihin bu değerler daha derli toplu bugünü kucaklasa’’ diyeceksiniz. Yıllar önce, anayurdundan sökülerek parça parça Almanya’ya kaçırılan, Berlin’de Pergamon Müzesi’ndeki o eşsiz Zeus Tapınağı’nı, kabartmalarını, heykellerini görünce içimde fırtınalar kopmuştu. Benzer duyguyu Londra’da British Müzesi’nde da yaşamıştım ne yazık! İnsanlığın ortak miraslarının kendi topraklarından sökülüp, bir fanusun içinde sergilenen yalnızlığına isyan etmemek mümkün değildi. Uzuuuuuuuuuuun köprü ALİ ÇITAK E “İLKLER”... Denilebilir ki, ‘‘ Canım, kaçırılan Karun Hazinesi, Uşak Müzesi’ne geri getirildi de ne oldu? Gereken önemi verebildik mi, koruyabildik mi?’’ Bu, ayrı bir konudur. Asıl olan kültür varlıklarımızın kendi topraklarında yaşamasıdır. Yeniden Bergama’ya dönersek, neolitik çağdan buyana pek çok krallık ve imparatorluğun, kültür ve uygarlığın kalbi Bergama. Sadece bizim değil, çocuklarımıza emanet edeceğimiz, insanlığın çok değerli hazinesi. Çünkü bu topraklar, ilk parşömen kağıdının, Asya kütüphanesinin, ilk psikoterapinin, doğal tedavinin, mühendisliğin, eczacılığın, çarşı pazar ve imar yasalarının, grev ve toplu sözleşmenin, sendika ve konfederasyonun, ilk ve en büyük sunağın, kazı müzesinin, ahşap sahneli tiyatronun, ilk Hıristiyan kilisesinin yapıldığı, ortaya çıkarıldığı yerdir... Bu ‘‘ilkler’’, Anadolu kültürünün gücünü, görkemini yansıtır. Bu coğrafyanın mirasçıları bizler ve bizden sonrakiler için büyük övünç kaynadığıdır. Gelin yüz yıl önce Zeus’u yabancılara verenler, en azından seyirci kalanlar gibi yapmayalım. Örneğin bu toprakların değerli hazinelerinden biri, dünyanın ilk sağlık merkezi Allianoi’yi Yortanlı Barajı’nın sularına gömmeyelim... Bergama’yı, onun değerlerini en azından çocuklarımıza, torunlarımıza tanıtalım, ne dersiniz? dirne’nin ilçelerinden Uzunköprü, İkinci Murat zamanında kurulan kasabanın ve burada yaptırılan köprünün adı. Osmanlı Trakya’ya girince, fetihlere başlamış. Fetihler hızlandıkça Ergene Nehri sorun olmaya başlamış. Nehir taştıkça üzerindeki tahta köprüleri sürüklüyor, seferler aksıyormuş. Nihayet İkinci Murat buyurmuş ki; buraya taştan bir köprü, yanına da bir kasaba kurula! İşte bu emirle Uzunköprü kasabası ve köprüsü 1427’de inşa edilmeye başlanmış. Köprünün mimarı Musluhiddin, mimarın kalfası Mehmet Usta. Parasal kaynak Üsküp Sancak Beyi İshak Bey tarafından sağlanmış. Kasaba ve köprü 1444 yılında İkinci Murat tarafından açılmış. Uzunköprü’nün köprüsü gerçekten muhteşem bir yapıt. Türkiye’de çok az bilinir. Ama bu onun değerini azaltmaz. Herkesin görmesi gereken yapıtlardan biridir. Uzunköprü’nün köprüsü yapıldığı zaman 174 göz ve uzunluğu 1392 metredir. Zamanla iki kemerli göz yandaki gözler ile birleştirilerek 172 göz kemer olmuş. Köprü bugün1239 metre ve 1960’lı yıllarda genişletilerek günümüz araçlarının geçmesine olanak sağlanmış. Uzunköprü 562 yıldır hizmet veriyor. Bir çok doğa olayına dayanmış, günümüze dek görevini yapmaya devam etmiş. Dünyanın en uzun taş köprülerinden biri olan Uzunköprü bugün ilgi ve sevgi bekliyor. Uzunköprü’de köprü ile beraber bir de kasaba kurulurken cami, hamam, külliye, kervansaray ve çeşmeler yapılmış. Kasaba Osmanlı’nın dağılma sürecinde büyük sıkıntılar yaşamış. Bugün kentin ortasında ‘‘Telli Çeşme’’ denilen mermerden yapılmış çeşme, Lale Devri’nin Üçüncü Ahmet Çeşmesi’nden sonra ayakta kalan ender yapıtlardan biri. Lale Devri yapıtı olduğu belli. Üzeri İstan bul laleleri ve değişik çiçeklerle süslü. Dört yüzündeki yazılar kazınıp silinmiş. İşgal sonrası Yunanlar kasabayı terk ederken yazıları tahrip etmiş. Ama öncesinden de kimse daha önce bu yazıları kayda geçirmemiş. Telli Çeşme sanat tarihi açısından önemli ve görülmesi gereken yapıtlardan biri. Uzunköprü, Türkiye’nin yeniliklere en çabuk uyum sağlayan kentlerden biri oldu. Topraklarının verimliliği çeltik, buğday, ayçiçeği, kavun, bağcılık ve hayvancılıkta önemli bir üretim alanı yaratıyor. Uzunköprü İstanbul’a 249, Edirne’ye 68, Keşan’a 44, Çanakkale’ye 162 kilometre uzaklıkta. İstanbul’dan Karayolu ile üç saatte Uzunköprü’ye ulaşırsınız. İstanbul’dan tren de var ve bu yol aynı zamanda Yunanistan’la gümrük kapısına gidiyor. KONAKLAMA YEMEK Ergene Hotel (0.284 513 54.38), Güneş Hotel (0.284 518 19 99), Yıldız Hotel (0.284. 513 23 63), Öğretmenevi (0.284 518 24 11). Uzunköprü’de her lokantada rahatlıkla yemek yiyebilirsiniz. Köfte isterseniz; Niyazi Usta (0.284.513 27 06), Park Lokantası (0.284. 51380 63), Sanayi Lokantası (0.284 513 23 71); kent dışındaki mekanlar; Kırcasalih; Volkan Et Lokantası (0.284. 594 10 56). Nükleer karşıtı eylemler Nükleer Santral Karşıtı Platform üyeleri, Türkiye’de bulunan Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEA) Başkanı Muhammed el Baradey’i protesto etti. Ankara’da Yüksel Caddesi’nde toplanan bir grup platform üyesi, yaptığı basın açıklamasında, Baradey’in Türkiye’yi boşuna ziyaret etmediğini, ülkenin yanlış enerji politikasına başka yanlışlar eklemek üzere Türkiye’ye geldiğini belirtti. İstanbul’da da Galatasaray’da Sosyal Ekolojist Dönüşüm Derneği üyesi bir grup, Sinop’ta kurulmak istenen nükleer santralı protesto etti. Grup üyeleri nükleer tehditlere dikkat çekmek amacıyla çevredeki yurttaşlara broşür dağıttı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle