Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HAFTA C Redaksiyon/Redaktion: Starkenburg Str. 5, 64546 MörfeldenWalldorf. email:cumhuriyet@gmx.net Tel: 0610598174446 İmtiyaz Sahibi/Inhaber: İlhan Selçuk (Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.’yi temsilen, Cumhuriyet Vakfı adına) Genel Yayın Yönetmeni/ Chefredakteur: İbrahim Yıldız Yazı İşleri Müdürü/ Redaktionsleiter: Osman Çutsay Yayın Koordinatörü/ Koordinator: Hayri Arslan Reklam/Anzeigen: Ömer Aktaş Yayın Kurulu/Redaktionsbeirat: İlhan Selçuk (Başkan/ Vorsitzender), Prof. Dr. Emre Kongar (Berater), Orhan Erinç, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, İbrahim Yıldız, Orhan Bursalı, Mustafa Balbay, Hakan Kara Baskı/Druck: Hürriyet A.Ş Zweigniederlassung Deutschland, An der Brücke 2022 D64546 MörfeldenWalldorf. Dağıtım/ Vertrieb: ASV Vertriebs GmbH (Der Verlag übernimmt keine Haftung für den Inhalt der erscheinenden Anzeigen) Bir dağın eteği: RİZE Nâzımın mezarında N HAYRİ ARSLAN ize’nin her tarafı yemyeşil. Nereye bakarsanız bakın ve ayağınızı nereye basarsanız basın yeşilden başka bir şeye basmanız mümkün değil. Sanki toprak, kendi rengini unutmuş. R üyüleyici bir doğanın, renkli bir kültürle birleşip cennete dönüşmesiyle oluşan Rize, lacivert gözlü ve dağları yerinden oynatacak kadar tutkulu insanların yaşadığı bir yer. Dağlara bakan insanların dağlar kadar görkemli oluyor düşleri... Ve bu düşler; horonlar, türküler eşliğinde yerinde oturmayan hızlı, sert ve çevik insanlar yaratıyor, esmer, ince belli çalışkan, sabırlı ve gururlu kadın B lar, kızlar ve erkekler üretiyor. Rize’de yaşam ilkbahar ve yaz aylarında yayla göçleriyle bulutların üstünde bir masala dönüşüyor. Hayvanları otlatmak amacıyla tamamen ekonomik sebeplerle yapılan bu göçlerle ‘‘para’’nın kesinlikle geçmediği saygın yaşamlar oluşuyor. Rize, dik yamaçlı vadileri, dağları, buzul gölleri, zümrüt yeşili ormanları, yaylaları tarihi kemer köprüleri, kaleleri, coşkun akan dereleri ve sarp dağları ile doğa yürüyüşü ve dağcılığa elverişli. Rize ve çevresi bir yanı masmavi hırçın deniz bir yanı hep yağışlı ve sisli, yemyeşil doğası ile insanı her anlamda etkiliyor. TOPRAK RENGİNİ UNUTMUŞ Rize’yi gezerken sayıları bir hayli yoğun bir şekilde gidip gelen küçük teleferikler gözümüze çarpıyor. Teleferikler, vadilerde yaşayan insanların bir yerden bir yere veya evlerine kolayca ulaşmak için bul dukları pratik ulaşım aracından başka bir şey değil. Sanki her evin kendine özel bir teleferiği var. Rize’de evler genelde iki katlı. Ev yapımında taş ve ağaç kullanılmış. Evin alt katı taş duvarla örülü, üstü ahşap. Rize sözcüğü Helen’ce ‘‘Riza’’da dağ eteği anlamına geliyor. Bir çok araştırmacı Lazca buluşma yeri anlamına gelip şehre adını verdiğini söylese de genel kanı orijinin Helen’ce olduğu. Rize’nin her tarafı yemyeşil. Nereye bakarsanız bakın ve ayağınızı nereye basarsanız basın yeşilden başka bir şeye basmanız mümkün değil. Sanki toprak, kendi rengini unutmuş. Rize 1950’den sonra tanıştığı çay tarımı sayesinde ekonomik bakımından sıkıntıları geride bırakmış. Apartman boşluklarına, sanayi sitesindeki tamirhane avlularına kadar her yere çay ekilmiş. Çaydan artan yerlere her kentte olduğu gibi plansız, projesiz betondan derme çatma gecekondular, evler yapılmış. Bu bakımdan doğada sırıtan görüntüler göze çarpıyor. Rize’de 8.yüzyıldan kalma ve kentin kuzeybatısında 140 metre yükseklikte bir tepede yer alan bir Bizans kalesi ve 16. yüzyılda yapılan İslam Paşa Camisi Ceneviz kalıntıları dışında hiç bir tarihi yapı yok gibi. Türkiye’nin en çok yağış alan bölgesi olan ilde ormancılık ve balıkçılık önemli geçim kaynağı. Ancak son yıllarda çeşitli etkenlerin yol açtığı Karadeniz’deki balık azalması balıkçılıkla geçinen halkı olumsuz yönde etkiliyor. Ancak, bir Rize gezisinde balık sofrasına oturmak için henüz geç değil. Sonra ver elini yaylalar... hayri@cumhuriyet.com.tr GREENPEACE: ACİL MÜDAHALE ŞART Akdeniz’de biyolojik çeşitlilik yok oluyor İstanbul Haber Servisi ‘‘Akdeniz’i Koruyalım’’ turuna çıkan Greenpeace’in ünlü gemisi ‘Rainbow Warrior’ temmuz ayında İstanbul’da olacak. Gemi, 3 gün İstanbul’da kaldıktan sonra kıyıları dolaşarak Akdeniz’in tehdit altındaki biyolojik zenginliğine dikkat çekecek. Kocamustafapaşa Çevre Koruma ve Balıkçılar Derneği’nde düzenlenen basın toplantısında konuşan Greenpeace Akdeniz Denizler Kampanyası Sorumlusu Canan Saraç, Akdeniz’e acil müdahale edilmesi gerektiğini vurguladı. Saraç, ‘‘Akdeniz, dünya denizlerinin toplamının yüzde 1’ini oluşturmasına karşın biyolojik çeşitlilik açısından yüzde 89’una sahip” dedi. Akdeniz’in aşırı avlanmadan tahrip edici balıkçılık yöntemlerine, kirlilik ve iklim değişikliğine kadar insan faaliyetlerine dayalı pek çok tehdidin altında olduğunu ifade eden Saraç, ‘‘Eğer Akdeniz’in yüzde 40’ı koruma altına alınmazsa deniz yaşamı tahrip olma tehlikesi altında. Bu çeşitliliğin korunması için Akdeniz’de 39 koruma alanı oluşturulmasını istiyoruz. Özellikle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan mavi yüzgeçli orkinosların yumurtlama alanı olan MersinKıbrıs arası çok önemli’’ dedi. âzım Hikmet, ölümünün 43. yılında değişik etkinliklerle anıldı. Biz de dünya şairine küçük bir ‘‘gezekalın’’ göndermesi yapalım... 1990’lı yılların başındaydı. İnsanın yolu Moskova’ya düşer de, Nâzım’ın mezarına uğramaz mı? Uğrar elbet... Bir öğle sonrası Moskova’da tanıştığım Türk işçisi Fahrettin’le buluştuk. Atladık metroya, doooğru Nâzım’ın da mezarının bulunduğu ‘‘ünlüler mezarlığı’’ diye bilinen Novodeviçya Manastırı’na... Sık, yüksek ağaçların arasında kendini hiç belli etmeyen bir yer. İçeri girdik. Mezarlık değil, bir müze sanki. Heykeltıraşlar, ressamlar, mimarlar düşünüp taşınmışlar, mezarlığı en güzel nasıl yaparız, sorusuna yanıt aramışlar. Büstlere, çevre düzenlemesine bayıldım. Yeryüzünde bir cennet! İnsanın yatası geliyor! Koyu renk bir kayanın üzerine çok daha koyu renkte çizilmiş bir Nâzım görüntüsü selamladı bizi. Abartmıyorum; günlerce kalabilirdim orada. Bütün duyguların toplanıp ortak sloganlarla mitinge tutuştuğu 56 metrekarelik dev bir alan... Mezarın üzerindekiler, ‘‘buraya çok sık ziyaretçi gelir, üstelik eli boş gelmez’’ diyor. Neler mi var? Küçük toprak kesecikleri. Anadolu’dan getirilmiş olması. Taze çiçekler. Çoğu kurumamış. Bir de şiir demetleri. Bir bakışta 810 tane saydım. Artık demir attık ya, zamanımız da bol. Her birini tek tek açıp okudum. Kimi ziyaretçiler Nâzım’ın mezarına gelirken beyaz bir kağıda şiirler yazıp bir köşeye sıkıştırmışlar. Nâzım’ın kendi şiirleri, Neruda’dan şiir kesitleri, Puşkin’den koca bir demet... Fahrettin’e sordum: Bunlar burada hep kalır mı? Kalmaz, dedi. Sık temizlik yapılıyormuş. Ondan da cesaret alıp şiir çiçeklerinin bir bölümünü topladım. Toplarken de Zülfü Livaneli’den dinlediğim parçalardan birini duruma uyarlamadan edemedim: Oğlum Balbay git mezaaaraa Şiir topla beniiim içiiin... Gezekalın! İLAN RENKLİ Ölüdeniz yine birinci Ölüdeniz Belde Belediye Başkanı Keramettin Yılmaz, Bild gazetesinin başlattığı ‘‘Dünyanın En Güzel Sahili’’ yarışmasında Ölüdeniz sahillerinin en çok oyu almasının kendilerini şaşırtmadığını söyledi. Yılmaz, geçen yıl benzer bir yarışmada da Ölüdeniz’in dünyanın en güzel 5 sahilinden biri seçildiğini belirtti. İnternetten yapılan yarışmada, Seyşeller’deki ‘‘La Digue’’, Maldivler’deki ‘‘Fishmen Island’’, Rio de Janeiro’daki ‘‘Copacabana’’ gibi dünyaca ünlü 11 sahille yarışan Ölüdeniz, yüzde 89.1’lik oy oranıyla ilk sırada yer aldı. (Fotoğraf: AA) Haydarpaşa ‘son kale’ LONDRA (ANKA) İngiliz Daily Telegraph gazetesinin muhabiri Barnaby Rogerson, Haydarpaşa Garı’ndan Ankara’ya ailesi ile yaptığı bir yolculuğu anlattı. Rogerson, garın yakında doğal dokusunun bozulacağını, bu yüzden bir an önce görülmesi gerektiğini belirtti. Rogerson, haberinde, Haydarpaşa’dan yapılan gezilerin, Asya’ya yönelik en muhteşem tren yolculuklarından biri olduğunu belirtti. Garın çevresinin birkaç yıl içinde şehir planlamacılarınca değiştirileceğini belirten Rogerson, bu yüzden gezginlerin şimdiden Haydarpaşa’yı tatil planları arasına alması gerektiğini vurguladı. Trenin Haydarpaşa’ya yaklaştığında, birinin elinde tepsilerle kompartımanlar arasında ‘‘çay kahve, çay kahve’’ diyerek bağırdığını anlatan Rogerson, tren Haydarpaşa’ya vardığında ise kondüktörün ‘‘İstanbul, İstanbul’’ diye bağırdığını ve böylece yolcuların, seyahatlerini güvenle tamamladığının müjdesini verdiğini ifade etti. Haydarpaşa’nın, İstanbul’un Anadolu yakasındaki en muhteşem binalardan olduğunu belirten Rogerson, garın Alman mühendisler tarafından Kayzer’in Osmanlılar ile olan ittifakının bir göstergesi olarak yapıldığını aktardı. Rogerson, ‘‘Haydarpaşa, demiryolu gezginlerinin son kalelerinden biri gibi’’ dedi. Garın bir zamanlar yapılan BerlinBağdat tren yolu projesinin önemli bir parçası olduğunu aktaran İngiliz gazeteci, Ortadoğu’ya giden bütün gezginlerin, maceraperestlerin, kâşiflerin ve arkeologların bu istasyondan geçtiğini belirtti. Haydarpaşa Garı