30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 İNSANLAR GEÇEN YÜZYILLARDA KOLERA KANSER VEBA VE BİR ÇOK HASTALIKLA BOĞUŞTU GÜZELLİK İÇİN... Anoreksiya ve bulimiya nervoza, tıkanırcasına yeme bozukluğu ve “başka türlü tanımlanamayan yeme bozuklukları”... Bunlar modern dünyada gittikçe artan, genelde kronikleşen ve ciddi komplikasyonlara neden olan yeme bozuklukları. Sadece kuvvet, konsantrasyon ve kariyer kaybı ile değil, ölümle bile sonuçlanabiliyorlar. Üstelik 400 yıl önce tanımlanmalarına rağmen, özellikle son yıllarda çok daha fazla ilgi görüyorlar. Neden mi? Yanıt Acıbadem Bursa Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Gülay Hamzaoğlu’dan geliyor: “Günümüzde kadın hakları konusunda elde edilen ilerlemelere rağmen, cinsiyetlerin toplumsal varoluşlarının tanımlanmasında kadın için ‘güzellik’, erkek için ise ‘akıl ve güç’ kavramları ağır basıyor. Dolayısıyla sürekli kadının değerinin, daima genç, ince ve çekici kalmasına bağlı olduğu vurgulanıyor. Bu toplumsal baskılar, aile, arkadaşlar ve özellikle medya aracılığıyla daha da artarak yeme probleminin gelişimini tetikleyen en önemli sebeplerin başında geliyor”. 21. yy’da yaşanan yeme bozuklukları neler? En çok hangi yaş grubu ve cinsiyet bu sorunlarla karşılaşıyor? Anoreksiya nervoza, sosyal, psikolojik, kültürel ve fizyolojik pek çok yönü olan oldukça karmaşık bir yeme bozukluğu. Türkiye'de, özellikle 1218 yaşlarındaki genç kadınlarda görülüyor. Belirtileri, ağırlık ve iştah kaybı, adet görememe, zayıf olunmasına rağ C dünyadan HAZİRAN CUMA Dünyanın en hasta yüzyılı Dikkat: Kanserli hücre PROF. DR. NIL MOLINAS MANDEL Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Kanser, oldukça yaygın bir hastalık haline geldi. Dünyada yılda bir milyon üzerinde yeni vaka ortaya çıkıyor. 500 bin ölüm yaşanıyor. Bu artışta, yaşam şekli, beslenme, sigara, alkol, dengesiz hormon kullanımı, güneş, radyasyon, kimyasal maddeler ve sanayi atıkları, asbest, yiyeceklerdeki bazı katkı maddeleri ve genetik faktörler etkili. Rahim ağzı, bazı lenf ve nazofarenks kanserlerine ise virüsler yol açıyor. Stres tek başına bir kanser nedeni olmasa da, başlamış karsinogenez olayında tetikleyici. Beslenmekanser ilişkisi ise, Japonlarda mide kanserindeki artış nedeniyle yapılan araştırmayla ortaya çıktı. Gıdaların tuzlanarak saklanması, tütsülenmiş (füme) gıdaların aşırı tüketimi ile mide kanseri arasında belirgin bir ilişki var. İçki ve sigara tüketimindeki artış, akciğer ve başboyun kanserlerinde artışa neden oluyor. Türkiye’de kanser oranındaki artışta radyasyonun da etkisi var, ancak istatistik veriler çok güvenilir olmadığından Çernobil’in katkı payı hakkında yorum yapmak zor. En sık görülen kanser erkeklerde akciğer, kadınlarda ise meme kanseri. Son yıllarda kanser tedavisinde inanılmaz gelişmeler oldu. Kemoterapi ve radyoterapinin desteği ile organ koruyucu kanser cerrahisi ortaya çıktı. Kanserde önemli bir sorun olan ağrı, tedavi edilebilir hale geldi. Hastaların kilo kaybına ve zayıf düşmelerine karşı çeşitli beslenme solusyonları geliştirildi. men kilo almaktan veya şişmanlamaktan aşırı korkma. Bu hastaların yüzde 3040’ı tam iyileşirken, yüzde 20 ile 30’unda hastalık kronikleşiyor. 1525 yaş arası genç hastalarda ölüm oranı yüzde 20’ye yükseliyor. Ölümlerin çoğu ise, kardiyovasküler komplikasyonlar, açlık ve intiharlar yüzünden oluyor. Bulimiya Nervoza ise, tekrarlayan aşırı yemek yeme, kilo alma ve bir yandan da kiloyu durdurma çabaları ile tanımlanıyor. Bütün toplumlarda yüzde bir oranında görülürken, genç kadınlarda erkeklerden 10 kat daha sık görülüyor. Tıkanırcasına yeme bozukluğu, kontrol hissinin yitirilerek aşırı miktarda gıda alımı. Bu hastalar, bulimik kişilere nazaran obez veya obez olmaya yatkın. Peki yeme bozukluklarını ne tetikliyor? Şişmanlık, sosyokültürel baskılar, vücut hoşnutsuzluğu, diyet yapma, mükemmeliyetçilik, ergenlik dönemi ve genetik etkiler yeme bozukluklarının başlıca nedenleri. Vücut hoşnutsuzluğu ve kilo kaygısı, kişiyi diyet yapmaya yönelttiği için bulimik semptomları artırıyor. Diyet yapmak, tıkanırcasına yeme ve bulimiya başlama riskini artırıyor. Toplumdaki bazı gruplar yeme bozukluğu gelişmesine daha yatkın. Örneğin dansçılar, modeller gibi işleri dolayısıyla zayıf olması gereken kişiler; psikiyatrik bozukluğu olanlar, ailelerinde depresyon, yeme bozukluğu ya da alkolizm görülenler... Alkolikler ile bulimikler arasında geçişten söz etmek mümkün. Kanserdeki etkenlerin başında radyasyon geliyor. En büyük sorun çevrenin tutumu SEMİRE KAYAHAN AIDS Savaşım Derneği Gelişmiş ülkelerde ve Türkiye’de AIDS’in artış hızı azaldı. Sadece Afrika’da süratle yayılıyor. Fakir ülke oldukları için tedaviye başvuramıyorlar. Hindistan ve Brezilya’da ucuz ilaç temin edildi ve DSÖ bu tedavi şekline onay verdi, ancak herkes tedavi alamadığından hastalığın yayılması engellenemiyor. AIDS hastalarının en büyük sorunu, çevrenin tutumu. HIV(+) olduklarını öğrendiklerinde psikolojik bir baskı altına giren hastaları, hiç kimse yanına, toplum da arasına almak istemiyor. İşlerinden oluyorlar, çoğu zaman aile de dışlıyor, çünkü insanlar hastalık hakkında fazla bir şey bilmiyorlar. Diğer bir sorun da, Türkiye’de tedavinin pahalı olması. Ayda ortalama 1500 dolar gerekiyor. Üstelik bu, devamlılık isteyen bir tedavi. İyi beslenme, düzgün yaşam, doğru ve devamlı tedavi ile olumlu sonuçlar alınıyor. AIDS’li bir kişi başka hastalıklarla da mücadele ediyor. Düşüp bacak veya kolunu kırabiliyor, dişi çürüyebiliyor ve diş ağrısı çekebiliyor, apandisit ya da böbreklerinde taş olabiliyor... Bu hastalıklar için doktora gittiklerinde sosyal sorumlulukları gereği HIV(+) olduklarını söylüyorlar ve reddediliyorlar. Çoğunlukla HIV(+) oldukları için değil, başka hastalıkları tedavi edilmediği için ölüyorlar. Şeker masum değildir PROF. DR. TEMEL YILMAZ Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Diyabet, insülin hormonu eksikliğine ya da yokluğuna bağlı kan şekeri yüksekliği, çok su içme, sık idrara çıkma, halsizlik, yorgunluk, görme bulanıklığı gibi bulgularla ortaya çıkıyor. İki ayrı tipi var. Tip1 Diyabet, vücutta insülin hormonunun bulunmadığı, genel olarak çocuklarda ve gençlerde görülen bir form. Tip 2 diyabet ise, insülin hormonu olmasına rağmen hücre düzeyinde kullanılamaması, genellikle orta ve ileri yaşta görülüyor. Uluslararası Diyabet Federasyonu’na göre, dünyadaki diyabetli sayısı 194 milyon ve bu rakam hızla artıyor. 20 yılda yaklaşık altı kat artış göstermiş. DSÖ’ne göre, 2025’te dünyadaki diyabetli sayısı 333 milyona ulaşacak. Türkiye’de ise tahmini diyabetli sayısı 2.6 milyon. Ayrıca, 2.4 milyon kişide de gizli şeker hastalığı var. Diyabetlilerin yüzde beş ile onunu teşkil eden Tip 1 Diyabetin gelişimindeki ana faktörler henüz belirlenemese de, genetik ve çevresel faktörlerin tetikleyici olduğu biliniyor. Tip 2, 30 yaş ve üstünün hastalığı olarak tarif edilirken günümüzde olumsuz çevre şartları nedeniyle çocukluk çağında da görülme sıklığı hızla artıyor. Türkiye’de Tip 1 diyabetli 15 bin çocuk var. Çoğu sosyal güvence sorunları nedeniyle tedavi hakkından mahrum. Diyabetlilerin yıllık harcaması 1.1 milyar dolar. Komplikasyonlar oluştuğunda maliyet üç kat artıyor. Türkiye, dünyada diyabet hastalığı ile ilgili ulusal programı ve bütçesi olmayan 25 ülke arasında. İnsan ömrü uzuyor ama İnsan ömrü uzuyor, ancak Bugünkü sayı ise, dört milyon ve maliyetleri o ömrü sağlıklı bir şekilde ge100 milyar dolar. Buna bakım, beslenme, hijçirebilmek zorlaşıyor. Bu zoryen sorunları da eklendiğinde maliyet iyice arluklardan biri de Alzheimer. tıyor. Öyle ki Alzheimer kongrelerinde, bazı Bu, unutkanlıklarla birlikte giABD’li bilim adamlarının ‘En iyi ABD’li ölü den, hastanın günlük işlerini ABD’lidir’ dediklerine şahit oldum. Türkiye’de yapamaması ile sonuçlanan ise, bir Alzheimer hastasının aylık masrafı iki bir hastalık. İstanbul Ünivermilyar lira” diyor. Bu yüzden erken tanı ve ersitesi Tıp Fakültesi Nöroloji ken tedavi çok önemli. Tedaviye verilen yanıt Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil ise, insanların genetik yapılarına göre değişiAtilla İdrisoğlu’na göre, ortaya çıkış nedeni, yor. Peki 21. yy. bu hastalığı nasıl etkiliyor? “Bihayat süresinin uzaması, “Ortalama insan ömrinci etki insan ömrünün uzaması. Sonra çevrü artık 80 ya da 90. Durum bu olunca, insanre, toksit gibi faktörler ve tabii bir de artan stres lık pek çok yeni hastalıkla tanıştı. Alzheimer’ın bu hastalığı etkiliyor. Yaşadığımız çağ bunlar belirtileri 5560 yaşlarında başlıyor, yaş arttıkiçin çok yatkın. Ayrıca ilaç piyasası bazı hasça sıklaşıyor” diyor. Alzhetalıklara çare bulunmasını enimer, genetik ve beyinde gelliyor. Her hastalık bir sekamiloid denen maddelerin törü zengin ediyor. Böbrek birikmesiyle oluşuyor, anhastalığını düzeltseniz, diyaliz cak onu neyin tetiklediği bimakineleri ne olacak?” linmiyor. Belirtileri; kişilik ve ALS’Yİ DE UNUTMAMALI konuşma bozuklukları, toplumdan uzaklaşma, sosyaİdrisoğlu, bu çağın diğer bir lizasyon kaybı, dikkat dağıhastalığının ALS olduğunu lımı, kısa zaman hafıza kayvurguluyor. Hani şu Stephen bı... Bu hastalıkla ilgili en Hawking, İsmail Gökçek ve büyük dert ise, bakım. futbolcu Sedat’ın hastalığı, “Bence Alzheimer hastaları “Son yüzyılda çok sık görülmutlular, ancak çevreleri meye başlandı. Özellikle de için problem oluyorlar” digençlerde, 35 yaş üzerinde. yor İdrisoğlu, “Hafif demans Oysa normalde 65 yaş üzeözellikleri gösterenler, erken rinde gözüken bir hastalık. tedavi görürlerse, kendileStephen Hawking Artmasının sebebi, çevre fakrine bakabilirler. Hastalık törü, hava kirliliği, toksit, sigailerledikten sonra hastanın ra, vücudu aşırı zorlama... çevresiyle ilgisi kopuyor. Çernobil ve Irak Savaşı da bu hastalığı artGece vakti çıkıp gitmek istiyor, eşini tanımıyor, tırdı. Son zamanlarda Bosna’dan birkaç hasta acıktığını bilmiyor, halisünasyonlar görüyor. Aigeldi. Buralarda kullanılan uranyum, toksit fakleler bu hastaları huzur evlerine yerleştiriyorlar, törler etkilerini göstermeye başladı. Daha çok ancak bu hastalar için sadece bir özel bakım Karadeniz kesiminde görülmesi de bunu desyeri var”. tekliyor. Alzheimer’ın tanınmasında ünlülerin rolü büGözükme sıklığı 100 binde altı. Türkiye’de alyük. İdrisoğlu, Ronald Reagan’ın ABD’yi iki yıl tı bin kişi olduğu düşünülüyor, ancak bence dabu hastalıkla yönettiğini anlatıyor. Ona göre, inha fazla” diyor. Ona göre, Alzheimer, Demans sanlar unutkanlık konusunda hassas. O yüzve ALS’nin tedavisinin bulunması bir nevi yaşden doktora gitmeyi ihmal etmiyorlar. lılığa çare bulunması anlamına geliyor, “Yine de Yine de Türkiye’de kaç kişinin Alzheimer olbence insanların 21. yy’da uğraşacağı hastaduğu bilinmiyor, “Birkaç yıl içinde ABD’de 14 lıklar kendi yarattıkları olacak” diyor. milyon Alzheimer hastası olacağı düşünülüyor. Kalbimiz zarar görüyor ASİFE Ş. ARSLAN Bayındır Hastanesi Kardiyoloğu 21. yy.’da en yaygın yaşanan kalp hastalıkları, koroner arter hastalıkları. Türkiye’de yaklaşık 2.8 milyon koroner kalp hastası var. Yılda 170 bin kişi bu hastalıktan ölüyor. Bunun oranı, erkeklerde binde beş, kadınlarda binde 3.2. Sıkça görülen bir başka hastalık da, hipertansiyon. 5.2 milyon erkek ve 6.6 milyon kadında hipertansiyon var. Yaşadığımız çağın kalp hastalıkları üzerine hem olumlu, hem de olumsuz etkileri var. Düzensiz beslenme, fiziksel aktivitedeki azalma, artan psikolojik stres kalp hastalıklarında artışa yol açıyor. Son yıllarda şişmanlık, kan şekeri yüksekliği ve hipertansiyon sıkça bir arada görülüyor. Bu, kalp hastalıklarına bağlı ölümlerin büyük kısmından sorumlu koroner arter hastalığına yatkınlık sağlıyor. Gelişen tanı ve tedavi yöntemleri nedeni ile insanların yaşam süresi arttığından, özellikle yaşlı nüfusun hastalığı kalp yetmezliği ve atriyal fibrilasyon gibi ritim bozuklukları da daha sık görülüyor. Diğer yandan kalp hastalıklarının tedavisindeki başarı oranı arttı. Son yıllarda kardiyolojide erişkin doğumsal kalp hastalığı adı verilen yeni bir sınıflandırma doğdu. Artık birçok hasta girişimsel kardiyolojideki yenilikler sayesinde cerrahiye gerek duyulmadan tedavi edilebiliyor. Kalp krizi artık daha genç yaşlarda görülebiliyor, çünkü damar sertliği olarak bilinen ve koroner arter hastalığının en önemli nedeni kabul edilen ateroskleroz, düzensiz ve yanlış beslenme, fiziksel aktivitenin azalması, artan sigara tüketimi ve strese bağlı olarak artık daha hızlı ilerliyor. Koroner arter hastalığı erkeklerde daha sık görülüyor. Çünkü daha fazla sigara tüketiyorlar ve stresli olaylara adaptasyonda kadınlara göre daha zayıflar. Ancak son yıllarda sigara tüketiminin kadınlar arasında da artması ve şişmanlığın önemli bir sorun haline gelmesiyle kadınlarda da kalp krizinin görülme sıklığı arttı. Ayrıca koroner arter hastalığında erkeklere göre kadınlara daha az yoğunlukta tedavi uygulanıyor. Bu nedenle hastane içi ölüm oranı kadınlarda daha fazla.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle